Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/6 DÎZİ-RÖPORTAJ 4 HAZÎRAN 1990
A Ğ AT R A M V A Y L I GUNLER
20 hat numaralı Kadıköy-Moda arabası, Altıyol üzerinden Bahariye'ye çıkardı
Kadıköy'ün içinden tramvay geçti— 2 —
Şimdi, Üsküdar ve Kısıklı yol-
larından Kadıköy'e dönelim. Hep
birinci mevkiin çalıştığı, san tabe-
lalı ve 20 hat numaralı Kadıkoy-
Moda tramvayına binelim. Eski
yülarda Kadtköy'den kalkan tram-
vaylar Alüyol'a çıkan yola sağ ta-
rafa, şimdi köşede Yapı Kredi
Bankası'nın bulunduğu yola girer
ftnnlann ve Osmanağa Camii'nin
önunden Altıyol yokuşuna çıkar-
lardı. tnerken de şimdi sıhhî tesi-
sat satan dükkânlann sokağma
döner, oradan Kadıköy iskelesın-
deki duraklarına giderlerdi. O za-
manlarda iniş yolundaki sokakta
kerestecı dükkânlan bulunduğun-
dan buraya Keresteciler Sokağı de-
nirdi. Sonraki yıllarda Emlak
Bankası önündeİti bugünku yol
açılmca tramvay hatları da bura-
ya alındı. Altıyol'a çıkarken yoku-
şun orta bölümlerınde, yolun bi-
raz gerisinde, iç tarafa doğru inşa
edilmış iki buyuk ve yeni sayıla-
cak yapılar vardı. Köşedekinin al-
tında Kadıköy'ün ünlu kundura-
cısı Tahsin'in mağazası bulunur-
du. "TahsİB", o dönemin en şık ve
guzel ve tabii en pahalı ayakkabı-
lartm satardı. Onun biraz ilersin-
de, yaptığı boza ve şıralann lezzeti
ile ünlü Sinan'ın dükkânı vardı.
Sinan'ın dükkânı, duvarlan ayna-
larla kaplı ve gene duvar boyu
uzayan deri kaplı kanapeleri ve üs-
tu mermer masalan ile eski bır U-
tanbul muhallebici
1
:'
J
Vkânı gö-
rünürnünde idi. Kı$ aylarında sık
sık uğrar, nefis bozasından san
leblebi ile beraber içer, yazm sıcak
aylarında da buz gibi üzum şırası
veya koruk şerbeti ile serinlerdik.
Kış geceleri Sinan'ın bozasını sa-
tan seyyar bozacıların, Kadıkoy
1
ün mahalle aralarında "koyu bo-
zaaa..." sesleri sokaklar boyu yan-
kılanır ve sonra yavaş yavaş uzak-
laşarak kaybolurdu. Sinan, zama-
na karşı koyamadı, değişen eko-
nomik koşullardan sonra o bu-
yük, guzel dükkândan çıkmak zo-
runda kaldı. Aynı yerin karşı sı-
rasında, bir pasaj girışinde küçuk
bir dükkân açtı. Yakın zamana
kadar orada gene boza ve şıra sa-
tıyordu, Kadıköy'e yolum düştuk-
çe oraya uğramak benim için, yaş-
lanmış, ufacık kalmış eski bir dos-
tu ziyaretten farksızdı. Geçenler-
de gene o yoldan geçtim, baktım
Kadıköy'ün ünlu bozacısı Sinan
1
ın dükkânı kuyumcu olmuş.
Tramvayımızla biraz daha yu-
karı çıkıyonu. Altıyol düzlüğüne
gelmeden önce sağ tarafta, hafıf
yokuş olan ve sonunda Kayışdağı
suyu çesmesi bulunan Kırtasiyeci
sokağına bağlanan bir yol vardır.
Yolun sol başında Merkez eczane-
si, biraz ilerde sağda ünlu Ağabey
hamamı bulunurdu. 6u hamamı
uzun yıllar Aşoı Efendi işletti.
Gündüzleri kadınlara, geceleri er-
keklere açıktı bu hamam. 1940 ile
1945 ydları benim ilkokul yılla-
rundı, Avrupa'nın da ikinci büyük
savaş yülan. Okulda birçok arka-
Altıyol'un,
Kadıköy'ün
insanı ve gençleri
arasında ayrı bir
yeri vardı. Burada
iki pastane
bulunurdu: Nefis
ve Rasim. Nefîs,
duvarları ayna
kaplı, masalan
mermer, eski
muhallebici
dükkânlannın
biraz modernize
edilmişiydi.
Gençler burada
buluşur, uzun uzun
sohbetlere
dalarlardı.
Rasim'in dükkânı
ise biraz daha
modern bir pastane
havasındaydı.
Bahariye'ye doğru
dönünce Toto
Suad'ın dükkânı
vardı. Kimbilir kaç
Kadıköylünün
hayalini kartlar
üzerine geçirmiştir.
Biraz daha
ilerleyince umumi
tuvaletin kokusu
genziniziyakar,
hemen geriye çark
ederdiniz. Tramvay Baglarbaşı'ndan Bülbiil Deresi yoluyla Üsküdar
1
1 iniyor.
Altıyol'dan
sonra Moda
tramvayımn ikinci
durağı
Bahariye'dir.
Burada indiğiniz
zaman hemen
karşınızda Kadıköy
Halkevi binası
vardır. Buranın
biraz yan
karşısında 'Sakız
Gülü Sokağı'
bulunuyor.
Halkevi'nin aşağı
karşısında
Kadıköy'ün en eski
sinemalarından
'Hale Sineması'
vardı. Şimdi
yerinde Reks
Sineması
bulunuyor. Hale
Sineması'nında
Süreyya Sineması
gibi yazlık bir
bahçesi vardı.
Sinemamn daha
eski adı ise Apollon
Tiyatrosu. Münir
Nureddin ilk solo
konserini 13
yaşındayken(1913)
burada verrniş,
dikkatleri üzerinde
toplamıştı.
daşım sekersizlikten uyuz olmuş,
sabun bulamamaktan ise bitlen-
mişlerdi'. Öğıetmenlerimiz de te-
mizlenmek için hamama gitmeyi
tavsiye ederlerdi. Böylece çocuk-
lar arasında "Yiirrrii Aşot'un ha-
mamına..." diye bir argo turemiş-
ti, bu argo sözcükler Kadıköylü
çocuklar arasında uzun süre kul-
lanıldı.
Altıyol'un, Kadıköy insanı ve
gençleri arasında ayrı bir yeri var-
dır. Bu nedenle biraz daha etraf-
lıca anlatmadan Moda trarnvayı
ile Bahariye Caddesi'ne dönmeye-
lim. Altıyol'da iki pastahane var-
dı, biri "Nefis" diğeri "Rasim."
"Nefîs" gene duvarlan ayna kaplı,
masalan mermer, eski muhallebici
dıikkânlannın biraz modernize
edilmişiydi. Gençler burada bulu-
şur, uzun uzun sohbetlere dalar-
lardı. Rasim'in dükkânı ise biraz
daha modern bir pastahane hava-
sındaydı. Bahariye'ye doğru dö-
nünce "Foto Suad"ın dükkânı
vardı. Kimbilir kaç Kadıköylü'nun
hayalini kartlar uzerine geçirmiş-
ti. Biraz daha ilerleyince umumi
tuvaletin kokusu genzinizi yakar,
hemen tekrar geriye çark ederdi-
niz. Bu gidiş ve dönüşler Altıyol
ile iskele arasında birkaç kez sü-
rerdi. Burası biz o yılların Kadı-
köylu gençleri arasında, yaz ve kış
olsun vazgeçilmez bir gezi yeriy-
di.
Bu akşam piyasamızı yapma-
dan evlerimize dönmezdik.
Moda tramvayımızla Bahariye
yokuşuna tırmanırken sol tarafta
ünlu "Opera" sinemasını görurdü-
nüz. Bugun ise yerinde birkaç kat-
h pasaj bulunuyor. Opera sinema-
sı 1939 yılında açüdı. Burada gor-
düğum ilk fılm "AUab'ıo Cenneti"
adını taşıyordu. Sinemamn klasik
mimari görünümündeki modern
havası insanı hemen kendine çe-
kerdi. Kahverengi kumaş kaplı du-
varlan, film başlarken yavaş ya-
vaş kararan ikilı çanak biçiminde-
ki ışıklan bizler için büyük yeni-
likti.
"AJlah'ıa Cenneti" rılmınin he-
men hemen tamarru Boğaziçi'nde
çekilmişti. Adı da buradan geli-
yordu. Başrollerini Münir Nured-
din Selçuk, zamanın güzellik kra-
liçesi Feriha Tevfik ve Hazım Kör-
mükçü paylaşıyorlardı. Sadettin
Kaynak'ın bu fılm için besteledi-
ği birbirinden güzel şarkılar yülar-
ca muzikseverlerin dilinden duş-
medi. Bugun bile aynı zekvle bu
guzel eserler soyleniyor... "Derl-
liyim nıhuma hicranımı sardım da
yine..." ve diğerleri. Sonra Opera
sinemasında gene o günlerde gör-
düğum ve çok etkilendığım bir fîl-
mi daha hatırlanm, "Şehvet Kur-
banı. Başrollerde Muhsin Ertuğ-
rnl ve Cahide Sonku.
Aradan geçen yıllarda "Opera
Sineması" önemini surdürecek,
dünya sinema tarihine mal olan
birçok güzel filmi Kadıköylu se-
yircüerin belleklerine yerleştire-
cekti. Munir Nureddin'in Safiye
Ayla'nın konserlerindeki Türk
muziğinin en guzel şarkılan ve si-
nema dünyasının en ünlü artistle-
rinin beyaz perdeye akseden hayal-
leri ve sesleri sinema salonunun
kumaş kaplı duvarlanna sinip ka-
Iacaktı. Taa ki bir dozerle "Ope-
ra Sineması" yerle bir edilene ka-
dar.
Bahariye Caddesi Kadıköy'ün
eğlence ve kültur merkezi gibiydi.
üstelik kaliteli ve temiz bir cadde.
Biraz daha yukan çıkınca buranın
en eski ve güzel sinemalanndan
biri daha vardır: "Süreyya" sine-
ması. Cephesi klasik ttalyan mi-
mari biçiminde olan binanın, üst-
te, alınlıkta inşa tarihi yazıhdır:
1926. Sinema salonuna girdiğiniz
zaman tavanda ve duvarlardaki
mitolojik kompozisyonlardan olu-
şan freskler hemen dikkatınizi çe-
ker. Üzerinde ışıl ışıl yanan lam-
baların aydınlığı altında bu sine-
maya her gidişte zevkle seyreder-
diniz bu freskleri. Şimdi ise renk-
leri kararmış, aydınlatan ışıklan
sönmuş, hiçbir şey gözukmuyor.
Sinemamn fuayesinde bir kadın
büstü vardır. Kaıdesinde şu yazı-
ları okursunuz: "Suzan Lutfullah
1909-1932 Süreyya opereti priraa-
donnası. tlk Türk operet prima-
donnasına Kadıkoy halkının ve
sanat arkadaşlannın ebedi bedi-
yesi." Anlaşılıyor ki o yıllarda bu
binanın adına bir de operet var-
mış. Bu operetin primadonnası da
Gülriz Sururi'nin annesi Suzan
Lutfullah hammmış. Süreyya si-
nernası, Süreyya Paşa (llmen) ta-
rafından yaptırümış ve sonra Da-
ruşşafaka'ya bağıslanmış, tıpkı
Kayısdağı eteklerindeki Süreyya
Paşa korusunu hastahane vapımı-
na bağışlaması gibi. Ve Süreyya tl-
men gibi mal varhklannı hayır iş-
lerine bağışlayan zenginler de var-
mış o zamanlar. Böyleleri için bir
deyim vardır Türkçemizde: "Gön-
lü zengin insan."
Altıyol'dan sonra Moda tram-
vayımn ikinci durağı Bahariye'dir.
Burada indiğiniz zaman hemen
karşınızda şimdiki adliye binası
yani eski Kadıkoy Halkevi binası
vardır. Halkevine girmeden biz bu
binanın biraz yan karşısındaki
"Sakız Gülü Sokagı"na girelim.
Aşağı doğru yürürken sağda eski
Kadıköy halkevi binası vardı. Bu
ahşap bir binaydı ve 19301u yıl-
ların başında halkevi çalışmalan
bu binada başlamıs. Bunun biraz
aşağı karşısında Kadıköy'ün en es-
ki sinemalanndan "Hllc
Sineması" vardı. Şimdi yerinde
"Reks Sineması'' bulunuyor. "Hâ-
le Sineması"nın da "Sireyya
Sineması" gibi yazlık bır bahçesi
vardı. Yaz aylarında bu bahçeler-
de filmleri seyrederdiniz. Hâle Si-
neması'nda da eski yıllarda kon-
serler yapıhrmış, o zamanki adı
Apollon Tiyatrosu. 1913 yılında
Munir Nureddin henüz 13 yaşnı-
da ıken ilk solo konserini "Şark
Mosiki Cemiyeti" eşliğındc bura-
da vermiş ve bütün dikkatleri o
geceden sonra üzerine çekmiş.
Bastıkça gıcırdayan ahşap döşe-
mesi, kare sinema perdesi ve sa-
rarmış duvarlan ile birinci vizyon
olmasa bile güzel Hlmler seyretti-
ğimiz bir sinemaydı "Hftlt Sine-
ması".
Biz yine "Sakız Gülu Sokagı"-
'ndan geri dönüp Bahariye tram-
vay durağına gelelim. Zira bu du-
rakta biraz fazlaca durmamız ge-
rekecek... Bugunkü Kadıköy Ad-
liyesi eskınin Kadıköy Halkevi bi-
nasına gırerken sağ tarafta mer-
mer uzerine yazılmış yazıda bu bi-
nanın mimarının Rüknettin
Güney ve inşa tarihinin de 1942
olduğunu okursunuz. 1942 yüının
bir sonbahar günü babam beni
buraya getirmış ve "Bak oğlum ye-
ni Kadıköj Halkevi binası, bugün
açılış löreni yapıldı" demiş ve bu
güzel yapıyı bana göstermişti.
Halkevlerinin ülkemiz insanı ve
gençleri üzerinde çok olumlu et-
kileri vardı. Tam anlamı ile birer
kültür, sanat ve spor yuvalanydı.
Kadıköy Halkevi ise bence ülke-
nin en faal ve en modern bir hal-
kevıydi. Ijst kattaki uzun bir ko-
ridorla girilen ve sonra daire bi-
çiminde bir salonu bulunan ve Ka-
dıköy'ün en güzel görünumüne
açılan kütuphane salonunda oku-
mak, kitap seçmek büyük bir
zevkti. Spor salonunda basket ve-
ya voleybol maçlarını seyretmek
insanı heyecanlandınrdı. Bu sa-
londan ülkemizde isim yapmış
birçok sporcu yetışti. Amatör re-
sim çalışmalannın hocası Ressam
Şeref Akdik'ti. Bu değerli insan
burada çok insana resim yapma
zevkini verdi ve öğretti. Zaman za-
man konferans salonunun yanın-
daki uzun galeride resım scrgileri
açılırdı. Satranç kulübünde me-
rakhlan gelır, oynar ve zaman za-
man da satranç turnuvalan dü-
zenlenirdi. Tiyatro kolu, çalışma-
lan nı sahnesinde sergiler, Kadı-
köylulere tiyatro ve operet oyun-
ları ile unutulmaz gunler yaşatır-
lardı. Bir de Batı müziği korosu
vardı Kadıköy Halkevi'nin,
1933'te eski binada iken Halssi
Öktem, tarafından kurulmus.
Yaruı: Moda,
Kalamış...
S i P II İ K A R A M A N
(Em.Kıır.Atb.Eski MHk iiycsi)
3 0 Y I L S O N R A 2 7 M A Y I S
27Mayıs,1961 Anayasası'nın yürürlüğe girmesiyle, seçimler ve sosyal ekonomik ayarlamalarla, amaçlarını büyük ölçüde gerçekleştirdi
'Beyaz ihtilaPbaşarıya ulaşmıştır— 16 —
"27 Mayıs'ın amacı ne idi? Bu
amaca ulaşıldı mı" sorulannın ya-
nıtı sonraki >illarda çok tartışıldı.
Kendilerine göre ya da umdukla-
rı gibi amaçları hayal edenler
olumsuz sonuçlara vardı. Kimi ki-
şiler böylesine güçlü bu tarihsel
oluşumun uzun vadeli amaçları
olacağını düşündüler. Bu tür is-
tekler kuşkusuz ulkenin yuksek çı-
karları doğrultusunda ve içtenlikli
idi.
Tarih içerisinde benzer olaylar-
da ya önceden oluşum aşamasm-
da saptanan amaç ve ilkeler doğ-
rultusunda gidilmiştir ya da geli-
şen olaylar içerisinde fırsatlar de-
ğerlendirilerek aşama aşama yeni
amaçlara doğru yönelinmiştir. Bu
son durumda da en son oluşturu-
lan amaçlar ilk saptanan amaçlar-
mış gibi gösterilmiştir. Hangi tür-
den olursa olsun son aşamasında
somuta erişip ulkenin ve halkın
yüksek çıkarlanna ve mutluluğu-
na hizmet eden her amaç kutsal-
dır.
Sonradan düşlenen kutsal
amaçlara erişilememiş olması el-
bette hayal kırıklığı yaratacaktır.
Bunun örnekleri 27 Mayıs olayın-
da çokça görülmüştür. Daha son-
ra gelişen olaylar içerisinde, "Fır-
satlar değerlendirilerek yeni aşa-
ma amaçlara doğru vönelmek ul-
ke çıkarlanna daha uygun düşmez
mi idi" denümıştir. Ama bılmek
lazımdır ki butün bu gelişmeler
için ortamın, koşullann elverişlı
olması, ulusal istencin doğru sap-
tanmaa, hepsinden Önemlisi de en
üst düzeydeki yöneticilerin bütün-
lüğu ve birliktelikleri gereklidir.
27 Mayıs'ın 1 yıl öncesınden
başlayan çekirdek kadrosunca
saptanan amaç ozet olarak >u idi:
"Rejim çöküş noktasına geldigin-
de kansız bir müdahaleden sonra
yeni bir anayasa ve seçim kanunu
Mayıs'ın
Ââ hürdüşünce
ve özgürlüklere
dayalı potansiyel
gücü, ülkeve
toplum
sorunlarının
gerçeğini kısa
zamanda su üstüne
çıkarmış, örtülmek
istenen karanlığın
perdesini
yırtmıştır. Giderek
görühnüştür ki 27
Mayıs köklü
değişikliklerin
başlangıcı
olmuştur.
Cumhuriyetin 38. yıldönümünde, MBK üyelerinden bir grnp, Ata'nın huzunında saygı duruşunda. Soldan itibaren Knr. Alb. Suphı Ka
raman, Kur. Yb. Suphi Gursoytrak. Kur. Alb. Vehbi Ersü, Hv. Kur. Alb. Haydar Tunçkanat, Hv. Tuğg. Mucip Ataklı, Kur. Alb. Mu
zaffer Yurdakuler, Kur. Alb. Sami Küçuk, Kur. Alb. Sesai O'kan, Dz. Kur. Yb. Selahattin Ozgür, Kur. Bnb. Kâmıl Karavelıoglu.
yapılarak en kısa zamanda secim-
lere gidilecekti. Kemalist devrim-
lerin tıkanan yolu açılacak. Öz-
güriükçü demokratik siyasal ya-
şam yeniden başlalılacak." Bu
amaç kısa vadeli bir amaçtı. O
günku siyasal bunalım ortamında
ulusal istenç sadece baskı rejimin-
den rahatsızlık duyuyor, ozgur-
lüklerin geri getirilmesi demokra-
sinin kurallarına gore işletılmesi
doğrultusunda odaklaşıyordu.
Hazırlık donemınde daha uzun
vadeli amaçlar tehlike yüklu ola-
rak gorulebılır ve daha başlangıçta
tartışmalara yol açabılırdi. Kadro-
laşma güçleşir, hazırlıkların gu-
vencesi, tehdit altında kalırdı.
Şu örnek onemlidir: 1960 ocak
ayı ortalannda Orhan Kabibay-
ın onerisiyle Sami Küçük'un 11.
uye olarak merkez komitesine
alınması kararlaştirıldı. Ön ayar-
lamalar yapıldı. Mustafa kaplan
1
ın evinde surdurülen gizli toplan-
tılardan bırine katıldığı ilk otu-
rumda Sami Kuçük çekirdek kad-
royu ilk kez tanıyor, amacın ne
olacağı önceden Kabibay tarafııı-
dan kendısine bildinldığı halde ye-
niden bunu sormak gereksinimi
duyuyor, herkes yukarıdan açık-
lanan doğrultuda bir şeyler söylü-
yor. Fakat Alparslan Türkeş da-
ha uzun vadeli görulebilecek bir
tablo çizıyordu. Sami Kuçuk'un
buna yanıtı şu oldu: "Bu kadar
kapsamlı, uzak vadeli amaçlann
gerçekle^tirilmesi uzun sure ikti-
darda kalınmasını, demokrasiden
aynlıp, totaliter bir yonetim kunıl-
masını gerektirir. Eğer böyle ise
ben bu işte yokum." Oysa yapılan
toplantı bir ihtilalin çekirdek kad-
rosunun gizli toplantısıydı. Bun-
dan sonra artık, "Ben bu işte
yokum" demek olanaksızdı. Şu
halde o sırada bir yanlış yapüıyor-
du, ihtilalin guvencesi tehlikeye
duşebilirdi. Bir başka arkadaş
Turkeş'in konuşmasını yukanda-
ki amaç doğrultusunda yorumla-
yarak Turkeş'e, "Böjle degil mi?"
diye soruyor ve "Evet bö>ledir"
diye onaylatıyor. Boylelikle durum
da kurtarıldı. Bir daha da hiçbir
toplantıda Turkeş'inki gibi bir
amaç yorumu ortaya konmadı.
"Yeni bir anayasa ve seçim ka-
nunu yapılarak en kısa zamanda
demokrasiye dönülmesi" amacı
ıhtilal orgutlenmesinde birliktelı-
ği sağlayan kuşku uyandırmayan,
tehlikeli sayılamayacak masum bir
amaçtı.
26/27 mayıs gecesi Harb Oku-
Iu'nda Madanoğlu'nun onerisiyle
tarih huzurunda yapılan yerain de
bir amaç değil mi idi? Bu yemin-
de şu denilmişti: "Demokrasiyi ve
özgurlukleri yeniden kuracağız.
Atahirk devrimlerini yaşalacagız.
Askeri yönetime gitmeyeceğiz.
Diktatoriük kurmayacagız."
27 Mayıs'tan 3 ay 20 gun son-
ra, 16 Eylül 1960 tarihli 10.605 sa-
yılı Resmi Gazete'de yajımlanan,
'MBK'nın göriiş ve direktifleri".
27 Mayıs devrimi ıçın en onemlı
tarihsel belgedir. Bu belgede amaç
şoyle açıklanıyordu: "Milli Birlik
hareketinin gayesi Turkive'yi ve
Türk milletini bir bütün olarak ele
almak, Atatürk inkılaplarına
müstenit tarafsız ve faziletli bir
idare kurrnak. günümüzün kısa
vadeli meselelerini halletmek,
uzun vadeli meseleierin esaslannı
tespil ederek irnkân ve zaman nis-
petinde tatbikatına girişmek ve
idareyi hazırlıklanyla birlikle en
geç 1961 yılı sonbahannda yeni
iktidara devretmeklir."
Sonradan yazılan anılarda 27
Mayısçılar ve bazı M.B.K üyeleri
bile bu amaçlarda anlaşamamış-
lardı. Orhan Erkanlı'mn, "Anılar,
Sorunlar, Sorumlular" kitabında
27 Mayıs öncesinde duşünülduğü-
nü behrttiği amaç çok ütopıktir.
Bir tarihçinin objektıf ve taraf-
sız incelemesi sonunda ortaya ko-
yacağı 27 Mayıs'ın amacı yukarı-
da açıklananlardan farklı bir şey
olamayacaktır. Bu itibarla 27 Ma-
yıs amacına büyük ölçüde ulaştı-
rılmıştır.
1961 Anayasası'nın yürürlüğe
girmesiyle, sonraki yıllarda yapı-
lan dürust, şaibesiz seçimlerle,
yargı bağımsıziığı ve güvenceli hâ-
kimlerle, planlı kalkınma dönemi-
ne girilmekle, emeğin yuce değeri
için yapılan sosyal ve ekonomik
ayarlamalarla 27 Mayıs büyük öl-
çude amacına ulaşmış ve başanlı
olmuştur.
Yapılan bazı yanlışlar
27 Mayıs'ta yapılan işler arasın-
da bazı yanlış uygulamalar da ol-
muştur. Doğudan, "55 ağa"nın
zorunlu iskâna tabi tutulması ve
univeTsitelerde yapılan 1471er ola-
yı amaçları ve sonuçlanyla yanlış
olduğu hemen anlaşılmıştır. Bir
diğer onemlı yanlış Silahlı Kuv\
r
et-
ler'de büyük olçude gerçekleştiri-
len emekliliklerin yapılışında uy-
gulanan yöntemdedir.
Sonuçlan itibarıyla olumsuz et-
kilerini gelecek yıllara taşıyan ya-
pılmış en buyük hatalardan biri de
Silahlı Kuvvetler'de yeni tayinler
yapılırken bazılarımıza gore "es-
ki ihtüaid arkadaslar" diye tanım-
lanan kimi subayların Ankara'da
ve lstanbul'da kilit yerlere getiril-
meleridır. Bu yanlış Silahlı Kuv-
vetler mensuplarırun giderek da-
ha çok siyasetin içinde kalmasına
neden olmuştur. 13 Kasım 1960 ve
6 Haziran 1%1 onceleri ortamının
orduya dayalı hale getirilmiş ol-
ması bu olayları kolaylaştırrmş ve
çabuklaştırraıştır. Daha sonra ta-
rihin akışını 22 şubatta, 21 mayıs-
ta tökezletmiştir. Boylelikle Silahlı
Kuvvetler'in çok yeıeneklı bireyle-
rinin safdışı kalmasına yol açılmış,
Harb Okulu tarihını 1963-1964
yıllan devrelerinden yoksun bırak-
mış. daha da beteri ihtilallerin ko-
lay yapılabileceği yanılgısına ın-
sanları suruklemiştir.
O günlerde dünya basınında,
"beyaz eldivenli ihtilal" diye ad-
landırılan ve Türk kamuoyunda
da "beyaz ihtilal" diye övulen 27
Mayıs devrimi döneminde başın-
dan beri uygun görmediğim bir di-
ğer onemli yanlış da Yüksek Ada-
let Divanı'nca verilen ölum ceza-
larından 3'ü için MBK kararıyla
yapılan infazdır.
Kimi kimseler ve çevreler 27
Mayısı alelade bir hükümet dar-
besi saymışlar ve topluma hiçbir
şey getirmediğini, hatta toplumun
gerilemesine sebep olduğunu id-
dia etmişlerdir. Boyle düşünenle-
rin bir kısmı 27 Mayıs'ta çıkar
kaybına uğramış ve 27 Mayıs'ın
getirdiği uyanıkhktan tedirginlik
duyan kimselerdir. Fakat diğer
önemli bir bölumü de 27 Mayıs-
ın getirdiği uyanıklığın onaya çı-
kardığı gerçekleri göremeyenler ve
27 Mayıs'ın toplumu ulaşurdıgı
düzeyin matematiksel sonuçlanm
fark edemeyenlerdir.
Birincileri geniş rnaddi olanak
harcayarak yaratmak istedikleri
kamuoyu ile ikincileri uzun süre
uyur gezer durumda tutmaya ça-
lışmışlardır. Oysa 27 Mayıs'ın hür
duşunce ve özgürlüklere dayalı po-
tansiyel gucu ülke ve toplum so-
runlanmn gerçeğini kısa zaman-
da su üstüne çıkarmış, örtülmek
istenen karanlığın perdesini yırt-
mıştır. Giderek gorulmuştur ki 27
Mayıs toplumun sosyal ve ekono-
mik yapısında dinamizme yönelik
köklu değişikiiklerin başlangıcı ol-
muştur. Bu nedenle 27 Mayıs ona
karşı olanlann dedikleri gibi bir
"olay" ya da "darbe" değil onu
yapanlann ve yurtsever aydınlann
ilk günku soyledıklerı bir deyim-
le, "tnkılap"tı. Giderek devrime
d o n u ş m u ş t u r . ^ ^ ^
Yarın: 27
kazandırdıklan