27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/6 DÎZİ-RÖPORTAJ 4 HAZÎRAN 1990 A Ğ AT R A M V A Y L I GUNLER 20 hat numaralı Kadıköy-Moda arabası, Altıyol üzerinden Bahariye'ye çıkardı Kadıköy'ün içinden tramvay geçti— 2 — Şimdi, Üsküdar ve Kısıklı yol- larından Kadıköy'e dönelim. Hep birinci mevkiin çalıştığı, san tabe- lalı ve 20 hat numaralı Kadıkoy- Moda tramvayına binelim. Eski yülarda Kadtköy'den kalkan tram- vaylar Alüyol'a çıkan yola sağ ta- rafa, şimdi köşede Yapı Kredi Bankası'nın bulunduğu yola girer ftnnlann ve Osmanağa Camii'nin önunden Altıyol yokuşuna çıkar- lardı. tnerken de şimdi sıhhî tesi- sat satan dükkânlann sokağma döner, oradan Kadıköy iskelesın- deki duraklarına giderlerdi. O za- manlarda iniş yolundaki sokakta kerestecı dükkânlan bulunduğun- dan buraya Keresteciler Sokağı de- nirdi. Sonraki yıllarda Emlak Bankası önündeİti bugünku yol açılmca tramvay hatları da bura- ya alındı. Altıyol'a çıkarken yoku- şun orta bölümlerınde, yolun bi- raz gerisinde, iç tarafa doğru inşa edilmış iki buyuk ve yeni sayıla- cak yapılar vardı. Köşedekinin al- tında Kadıköy'ün ünlu kundura- cısı Tahsin'in mağazası bulunur- du. "TahsİB", o dönemin en şık ve guzel ve tabii en pahalı ayakkabı- lartm satardı. Onun biraz ilersin- de, yaptığı boza ve şıralann lezzeti ile ünlü Sinan'ın dükkânı vardı. Sinan'ın dükkânı, duvarlan ayna- larla kaplı ve gene duvar boyu uzayan deri kaplı kanapeleri ve üs- tu mermer masalan ile eski bır U- tanbul muhallebici 1 :' J Vkânı gö- rünürnünde idi. Kı$ aylarında sık sık uğrar, nefis bozasından san leblebi ile beraber içer, yazm sıcak aylarında da buz gibi üzum şırası veya koruk şerbeti ile serinlerdik. Kış geceleri Sinan'ın bozasını sa- tan seyyar bozacıların, Kadıkoy 1 ün mahalle aralarında "koyu bo- zaaa..." sesleri sokaklar boyu yan- kılanır ve sonra yavaş yavaş uzak- laşarak kaybolurdu. Sinan, zama- na karşı koyamadı, değişen eko- nomik koşullardan sonra o bu- yük, guzel dükkândan çıkmak zo- runda kaldı. Aynı yerin karşı sı- rasında, bir pasaj girışinde küçuk bir dükkân açtı. Yakın zamana kadar orada gene boza ve şıra sa- tıyordu, Kadıköy'e yolum düştuk- çe oraya uğramak benim için, yaş- lanmış, ufacık kalmış eski bir dos- tu ziyaretten farksızdı. Geçenler- de gene o yoldan geçtim, baktım Kadıköy'ün ünlu bozacısı Sinan 1 ın dükkânı kuyumcu olmuş. Tramvayımızla biraz daha yu- karı çıkıyonu. Altıyol düzlüğüne gelmeden önce sağ tarafta, hafıf yokuş olan ve sonunda Kayışdağı suyu çesmesi bulunan Kırtasiyeci sokağına bağlanan bir yol vardır. Yolun sol başında Merkez eczane- si, biraz ilerde sağda ünlu Ağabey hamamı bulunurdu. 6u hamamı uzun yıllar Aşoı Efendi işletti. Gündüzleri kadınlara, geceleri er- keklere açıktı bu hamam. 1940 ile 1945 ydları benim ilkokul yılla- rundı, Avrupa'nın da ikinci büyük savaş yülan. Okulda birçok arka- Altıyol'un, Kadıköy'ün insanı ve gençleri arasında ayrı bir yeri vardı. Burada iki pastane bulunurdu: Nefis ve Rasim. Nefîs, duvarları ayna kaplı, masalan mermer, eski muhallebici dükkânlannın biraz modernize edilmişiydi. Gençler burada buluşur, uzun uzun sohbetlere dalarlardı. Rasim'in dükkânı ise biraz daha modern bir pastane havasındaydı. Bahariye'ye doğru dönünce Toto Suad'ın dükkânı vardı. Kimbilir kaç Kadıköylünün hayalini kartlar üzerine geçirmiştir. Biraz daha ilerleyince umumi tuvaletin kokusu genziniziyakar, hemen geriye çark ederdiniz. Tramvay Baglarbaşı'ndan Bülbiil Deresi yoluyla Üsküdar 1 1 iniyor. Altıyol'dan sonra Moda tramvayımn ikinci durağı Bahariye'dir. Burada indiğiniz zaman hemen karşınızda Kadıköy Halkevi binası vardır. Buranın biraz yan karşısında 'Sakız Gülü Sokağı' bulunuyor. Halkevi'nin aşağı karşısında Kadıköy'ün en eski sinemalarından 'Hale Sineması' vardı. Şimdi yerinde Reks Sineması bulunuyor. Hale Sineması'nında Süreyya Sineması gibi yazlık bir bahçesi vardı. Sinemamn daha eski adı ise Apollon Tiyatrosu. Münir Nureddin ilk solo konserini 13 yaşındayken(1913) burada verrniş, dikkatleri üzerinde toplamıştı. daşım sekersizlikten uyuz olmuş, sabun bulamamaktan ise bitlen- mişlerdi'. Öğıetmenlerimiz de te- mizlenmek için hamama gitmeyi tavsiye ederlerdi. Böylece çocuk- lar arasında "Yiirrrii Aşot'un ha- mamına..." diye bir argo turemiş- ti, bu argo sözcükler Kadıköylü çocuklar arasında uzun süre kul- lanıldı. Altıyol'un, Kadıköy insanı ve gençleri arasında ayrı bir yeri var- dır. Bu nedenle biraz daha etraf- lıca anlatmadan Moda trarnvayı ile Bahariye Caddesi'ne dönmeye- lim. Altıyol'da iki pastahane var- dı, biri "Nefis" diğeri "Rasim." "Nefîs" gene duvarlan ayna kaplı, masalan mermer, eski muhallebici dıikkânlannın biraz modernize edilmişiydi. Gençler burada bulu- şur, uzun uzun sohbetlere dalar- lardı. Rasim'in dükkânı ise biraz daha modern bir pastahane hava- sındaydı. Bahariye'ye doğru dö- nünce "Foto Suad"ın dükkânı vardı. Kimbilir kaç Kadıköylü'nun hayalini kartlar uzerine geçirmiş- ti. Biraz daha ilerleyince umumi tuvaletin kokusu genzinizi yakar, hemen tekrar geriye çark ederdi- niz. Bu gidiş ve dönüşler Altıyol ile iskele arasında birkaç kez sü- rerdi. Burası biz o yılların Kadı- köylu gençleri arasında, yaz ve kış olsun vazgeçilmez bir gezi yeriy- di. Bu akşam piyasamızı yapma- dan evlerimize dönmezdik. Moda tramvayımızla Bahariye yokuşuna tırmanırken sol tarafta ünlu "Opera" sinemasını görurdü- nüz. Bugun ise yerinde birkaç kat- h pasaj bulunuyor. Opera sinema- sı 1939 yılında açüdı. Burada gor- düğum ilk fılm "AUab'ıo Cenneti" adını taşıyordu. Sinemamn klasik mimari görünümündeki modern havası insanı hemen kendine çe- kerdi. Kahverengi kumaş kaplı du- varlan, film başlarken yavaş ya- vaş kararan ikilı çanak biçiminde- ki ışıklan bizler için büyük yeni- likti. "AJlah'ıa Cenneti" rılmınin he- men hemen tamarru Boğaziçi'nde çekilmişti. Adı da buradan geli- yordu. Başrollerini Münir Nured- din Selçuk, zamanın güzellik kra- liçesi Feriha Tevfik ve Hazım Kör- mükçü paylaşıyorlardı. Sadettin Kaynak'ın bu fılm için besteledi- ği birbirinden güzel şarkılar yülar- ca muzikseverlerin dilinden duş- medi. Bugun bile aynı zekvle bu guzel eserler soyleniyor... "Derl- liyim nıhuma hicranımı sardım da yine..." ve diğerleri. Sonra Opera sinemasında gene o günlerde gör- düğum ve çok etkilendığım bir fîl- mi daha hatırlanm, "Şehvet Kur- banı. Başrollerde Muhsin Ertuğ- rnl ve Cahide Sonku. Aradan geçen yıllarda "Opera Sineması" önemini surdürecek, dünya sinema tarihine mal olan birçok güzel filmi Kadıköylu se- yircüerin belleklerine yerleştire- cekti. Munir Nureddin'in Safiye Ayla'nın konserlerindeki Türk muziğinin en guzel şarkılan ve si- nema dünyasının en ünlü artistle- rinin beyaz perdeye akseden hayal- leri ve sesleri sinema salonunun kumaş kaplı duvarlanna sinip ka- Iacaktı. Taa ki bir dozerle "Ope- ra Sineması" yerle bir edilene ka- dar. Bahariye Caddesi Kadıköy'ün eğlence ve kültur merkezi gibiydi. üstelik kaliteli ve temiz bir cadde. Biraz daha yukan çıkınca buranın en eski ve güzel sinemalanndan biri daha vardır: "Süreyya" sine- ması. Cephesi klasik ttalyan mi- mari biçiminde olan binanın, üst- te, alınlıkta inşa tarihi yazıhdır: 1926. Sinema salonuna girdiğiniz zaman tavanda ve duvarlardaki mitolojik kompozisyonlardan olu- şan freskler hemen dikkatınizi çe- ker. Üzerinde ışıl ışıl yanan lam- baların aydınlığı altında bu sine- maya her gidişte zevkle seyreder- diniz bu freskleri. Şimdi ise renk- leri kararmış, aydınlatan ışıklan sönmuş, hiçbir şey gözukmuyor. Sinemamn fuayesinde bir kadın büstü vardır. Kaıdesinde şu yazı- ları okursunuz: "Suzan Lutfullah 1909-1932 Süreyya opereti priraa- donnası. tlk Türk operet prima- donnasına Kadıkoy halkının ve sanat arkadaşlannın ebedi bedi- yesi." Anlaşılıyor ki o yıllarda bu binanın adına bir de operet var- mış. Bu operetin primadonnası da Gülriz Sururi'nin annesi Suzan Lutfullah hammmış. Süreyya si- nernası, Süreyya Paşa (llmen) ta- rafından yaptırümış ve sonra Da- ruşşafaka'ya bağıslanmış, tıpkı Kayısdağı eteklerindeki Süreyya Paşa korusunu hastahane vapımı- na bağışlaması gibi. Ve Süreyya tl- men gibi mal varhklannı hayır iş- lerine bağışlayan zenginler de var- mış o zamanlar. Böyleleri için bir deyim vardır Türkçemizde: "Gön- lü zengin insan." Altıyol'dan sonra Moda tram- vayımn ikinci durağı Bahariye'dir. Burada indiğiniz zaman hemen karşınızda şimdiki adliye binası yani eski Kadıkoy Halkevi binası vardır. Halkevine girmeden biz bu binanın biraz yan karşısındaki "Sakız Gülü Sokagı"na girelim. Aşağı doğru yürürken sağda eski Kadıköy halkevi binası vardı. Bu ahşap bir binaydı ve 19301u yıl- ların başında halkevi çalışmalan bu binada başlamıs. Bunun biraz aşağı karşısında Kadıköy'ün en es- ki sinemalanndan "Hllc Sineması" vardı. Şimdi yerinde "Reks Sineması'' bulunuyor. "Hâ- le Sineması"nın da "Sireyya Sineması" gibi yazlık bır bahçesi vardı. Yaz aylarında bu bahçeler- de filmleri seyrederdiniz. Hâle Si- neması'nda da eski yıllarda kon- serler yapıhrmış, o zamanki adı Apollon Tiyatrosu. 1913 yılında Munir Nureddin henüz 13 yaşnı- da ıken ilk solo konserini "Şark Mosiki Cemiyeti" eşliğındc bura- da vermiş ve bütün dikkatleri o geceden sonra üzerine çekmiş. Bastıkça gıcırdayan ahşap döşe- mesi, kare sinema perdesi ve sa- rarmış duvarlan ile birinci vizyon olmasa bile güzel Hlmler seyretti- ğimiz bir sinemaydı "Hftlt Sine- ması". Biz yine "Sakız Gülu Sokagı"- 'ndan geri dönüp Bahariye tram- vay durağına gelelim. Zira bu du- rakta biraz fazlaca durmamız ge- rekecek... Bugunkü Kadıköy Ad- liyesi eskınin Kadıköy Halkevi bi- nasına gırerken sağ tarafta mer- mer uzerine yazılmış yazıda bu bi- nanın mimarının Rüknettin Güney ve inşa tarihinin de 1942 olduğunu okursunuz. 1942 yüının bir sonbahar günü babam beni buraya getirmış ve "Bak oğlum ye- ni Kadıköj Halkevi binası, bugün açılış löreni yapıldı" demiş ve bu güzel yapıyı bana göstermişti. Halkevlerinin ülkemiz insanı ve gençleri üzerinde çok olumlu et- kileri vardı. Tam anlamı ile birer kültür, sanat ve spor yuvalanydı. Kadıköy Halkevi ise bence ülke- nin en faal ve en modern bir hal- kevıydi. Ijst kattaki uzun bir ko- ridorla girilen ve sonra daire bi- çiminde bir salonu bulunan ve Ka- dıköy'ün en güzel görünumüne açılan kütuphane salonunda oku- mak, kitap seçmek büyük bir zevkti. Spor salonunda basket ve- ya voleybol maçlarını seyretmek insanı heyecanlandınrdı. Bu sa- londan ülkemizde isim yapmış birçok sporcu yetışti. Amatör re- sim çalışmalannın hocası Ressam Şeref Akdik'ti. Bu değerli insan burada çok insana resim yapma zevkini verdi ve öğretti. Zaman za- man konferans salonunun yanın- daki uzun galeride resım scrgileri açılırdı. Satranç kulübünde me- rakhlan gelır, oynar ve zaman za- man da satranç turnuvalan dü- zenlenirdi. Tiyatro kolu, çalışma- lan nı sahnesinde sergiler, Kadı- köylulere tiyatro ve operet oyun- ları ile unutulmaz gunler yaşatır- lardı. Bir de Batı müziği korosu vardı Kadıköy Halkevi'nin, 1933'te eski binada iken Halssi Öktem, tarafından kurulmus. Yaruı: Moda, Kalamış... S i P II İ K A R A M A N (Em.Kıır.Atb.Eski MHk iiycsi) 3 0 Y I L S O N R A 2 7 M A Y I S 27Mayıs,1961 Anayasası'nın yürürlüğe girmesiyle, seçimler ve sosyal ekonomik ayarlamalarla, amaçlarını büyük ölçüde gerçekleştirdi 'Beyaz ihtilaPbaşarıya ulaşmıştır— 16 — "27 Mayıs'ın amacı ne idi? Bu amaca ulaşıldı mı" sorulannın ya- nıtı sonraki >illarda çok tartışıldı. Kendilerine göre ya da umdukla- rı gibi amaçları hayal edenler olumsuz sonuçlara vardı. Kimi ki- şiler böylesine güçlü bu tarihsel oluşumun uzun vadeli amaçları olacağını düşündüler. Bu tür is- tekler kuşkusuz ulkenin yuksek çı- karları doğrultusunda ve içtenlikli idi. Tarih içerisinde benzer olaylar- da ya önceden oluşum aşamasm- da saptanan amaç ve ilkeler doğ- rultusunda gidilmiştir ya da geli- şen olaylar içerisinde fırsatlar de- ğerlendirilerek aşama aşama yeni amaçlara doğru yönelinmiştir. Bu son durumda da en son oluşturu- lan amaçlar ilk saptanan amaçlar- mış gibi gösterilmiştir. Hangi tür- den olursa olsun son aşamasında somuta erişip ulkenin ve halkın yüksek çıkarlanna ve mutluluğu- na hizmet eden her amaç kutsal- dır. Sonradan düşlenen kutsal amaçlara erişilememiş olması el- bette hayal kırıklığı yaratacaktır. Bunun örnekleri 27 Mayıs olayın- da çokça görülmüştür. Daha son- ra gelişen olaylar içerisinde, "Fır- satlar değerlendirilerek yeni aşa- ma amaçlara doğru vönelmek ul- ke çıkarlanna daha uygun düşmez mi idi" denümıştir. Ama bılmek lazımdır ki butün bu gelişmeler için ortamın, koşullann elverişlı olması, ulusal istencin doğru sap- tanmaa, hepsinden Önemlisi de en üst düzeydeki yöneticilerin bütün- lüğu ve birliktelikleri gereklidir. 27 Mayıs'ın 1 yıl öncesınden başlayan çekirdek kadrosunca saptanan amaç ozet olarak >u idi: "Rejim çöküş noktasına geldigin- de kansız bir müdahaleden sonra yeni bir anayasa ve seçim kanunu Mayıs'ın Ââ hürdüşünce ve özgürlüklere dayalı potansiyel gücü, ülkeve toplum sorunlarının gerçeğini kısa zamanda su üstüne çıkarmış, örtülmek istenen karanlığın perdesini yırtmıştır. Giderek görühnüştür ki 27 Mayıs köklü değişikliklerin başlangıcı olmuştur. Cumhuriyetin 38. yıldönümünde, MBK üyelerinden bir grnp, Ata'nın huzunında saygı duruşunda. Soldan itibaren Knr. Alb. Suphı Ka raman, Kur. Yb. Suphi Gursoytrak. Kur. Alb. Vehbi Ersü, Hv. Kur. Alb. Haydar Tunçkanat, Hv. Tuğg. Mucip Ataklı, Kur. Alb. Mu zaffer Yurdakuler, Kur. Alb. Sami Küçuk, Kur. Alb. Sesai O'kan, Dz. Kur. Yb. Selahattin Ozgür, Kur. Bnb. Kâmıl Karavelıoglu. yapılarak en kısa zamanda secim- lere gidilecekti. Kemalist devrim- lerin tıkanan yolu açılacak. Öz- güriükçü demokratik siyasal ya- şam yeniden başlalılacak." Bu amaç kısa vadeli bir amaçtı. O günku siyasal bunalım ortamında ulusal istenç sadece baskı rejimin- den rahatsızlık duyuyor, ozgur- lüklerin geri getirilmesi demokra- sinin kurallarına gore işletılmesi doğrultusunda odaklaşıyordu. Hazırlık donemınde daha uzun vadeli amaçlar tehlike yüklu ola- rak gorulebılır ve daha başlangıçta tartışmalara yol açabılırdi. Kadro- laşma güçleşir, hazırlıkların gu- vencesi, tehdit altında kalırdı. Şu örnek onemlidir: 1960 ocak ayı ortalannda Orhan Kabibay- ın onerisiyle Sami Küçük'un 11. uye olarak merkez komitesine alınması kararlaştirıldı. Ön ayar- lamalar yapıldı. Mustafa kaplan 1 ın evinde surdurülen gizli toplan- tılardan bırine katıldığı ilk otu- rumda Sami Kuçük çekirdek kad- royu ilk kez tanıyor, amacın ne olacağı önceden Kabibay tarafııı- dan kendısine bildinldığı halde ye- niden bunu sormak gereksinimi duyuyor, herkes yukarıdan açık- lanan doğrultuda bir şeyler söylü- yor. Fakat Alparslan Türkeş da- ha uzun vadeli görulebilecek bir tablo çizıyordu. Sami Kuçuk'un buna yanıtı şu oldu: "Bu kadar kapsamlı, uzak vadeli amaçlann gerçekle^tirilmesi uzun sure ikti- darda kalınmasını, demokrasiden aynlıp, totaliter bir yonetim kunıl- masını gerektirir. Eğer böyle ise ben bu işte yokum." Oysa yapılan toplantı bir ihtilalin çekirdek kad- rosunun gizli toplantısıydı. Bun- dan sonra artık, "Ben bu işte yokum" demek olanaksızdı. Şu halde o sırada bir yanlış yapüıyor- du, ihtilalin guvencesi tehlikeye duşebilirdi. Bir başka arkadaş Turkeş'in konuşmasını yukanda- ki amaç doğrultusunda yorumla- yarak Turkeş'e, "Böjle degil mi?" diye soruyor ve "Evet bö>ledir" diye onaylatıyor. Boylelikle durum da kurtarıldı. Bir daha da hiçbir toplantıda Turkeş'inki gibi bir amaç yorumu ortaya konmadı. "Yeni bir anayasa ve seçim ka- nunu yapılarak en kısa zamanda demokrasiye dönülmesi" amacı ıhtilal orgutlenmesinde birliktelı- ği sağlayan kuşku uyandırmayan, tehlikeli sayılamayacak masum bir amaçtı. 26/27 mayıs gecesi Harb Oku- Iu'nda Madanoğlu'nun onerisiyle tarih huzurunda yapılan yerain de bir amaç değil mi idi? Bu yemin- de şu denilmişti: "Demokrasiyi ve özgurlukleri yeniden kuracağız. Atahirk devrimlerini yaşalacagız. Askeri yönetime gitmeyeceğiz. Diktatoriük kurmayacagız." 27 Mayıs'tan 3 ay 20 gun son- ra, 16 Eylül 1960 tarihli 10.605 sa- yılı Resmi Gazete'de yajımlanan, 'MBK'nın göriiş ve direktifleri". 27 Mayıs devrimi ıçın en onemlı tarihsel belgedir. Bu belgede amaç şoyle açıklanıyordu: "Milli Birlik hareketinin gayesi Turkive'yi ve Türk milletini bir bütün olarak ele almak, Atatürk inkılaplarına müstenit tarafsız ve faziletli bir idare kurrnak. günümüzün kısa vadeli meselelerini halletmek, uzun vadeli meseleierin esaslannı tespil ederek irnkân ve zaman nis- petinde tatbikatına girişmek ve idareyi hazırlıklanyla birlikle en geç 1961 yılı sonbahannda yeni iktidara devretmeklir." Sonradan yazılan anılarda 27 Mayısçılar ve bazı M.B.K üyeleri bile bu amaçlarda anlaşamamış- lardı. Orhan Erkanlı'mn, "Anılar, Sorunlar, Sorumlular" kitabında 27 Mayıs öncesinde duşünülduğü- nü behrttiği amaç çok ütopıktir. Bir tarihçinin objektıf ve taraf- sız incelemesi sonunda ortaya ko- yacağı 27 Mayıs'ın amacı yukarı- da açıklananlardan farklı bir şey olamayacaktır. Bu itibarla 27 Ma- yıs amacına büyük ölçüde ulaştı- rılmıştır. 1961 Anayasası'nın yürürlüğe girmesiyle, sonraki yıllarda yapı- lan dürust, şaibesiz seçimlerle, yargı bağımsıziığı ve güvenceli hâ- kimlerle, planlı kalkınma dönemi- ne girilmekle, emeğin yuce değeri için yapılan sosyal ve ekonomik ayarlamalarla 27 Mayıs büyük öl- çude amacına ulaşmış ve başanlı olmuştur. Yapılan bazı yanlışlar 27 Mayıs'ta yapılan işler arasın- da bazı yanlış uygulamalar da ol- muştur. Doğudan, "55 ağa"nın zorunlu iskâna tabi tutulması ve univeTsitelerde yapılan 1471er ola- yı amaçları ve sonuçlanyla yanlış olduğu hemen anlaşılmıştır. Bir diğer onemlı yanlış Silahlı Kuv\ r et- ler'de büyük olçude gerçekleştiri- len emekliliklerin yapılışında uy- gulanan yöntemdedir. Sonuçlan itibarıyla olumsuz et- kilerini gelecek yıllara taşıyan ya- pılmış en buyük hatalardan biri de Silahlı Kuvvetler'de yeni tayinler yapılırken bazılarımıza gore "es- ki ihtüaid arkadaslar" diye tanım- lanan kimi subayların Ankara'da ve lstanbul'da kilit yerlere getiril- meleridır. Bu yanlış Silahlı Kuv- vetler mensuplarırun giderek da- ha çok siyasetin içinde kalmasına neden olmuştur. 13 Kasım 1960 ve 6 Haziran 1%1 onceleri ortamının orduya dayalı hale getirilmiş ol- ması bu olayları kolaylaştırrmş ve çabuklaştırraıştır. Daha sonra ta- rihin akışını 22 şubatta, 21 mayıs- ta tökezletmiştir. Boylelikle Silahlı Kuvvetler'in çok yeıeneklı bireyle- rinin safdışı kalmasına yol açılmış, Harb Okulu tarihını 1963-1964 yıllan devrelerinden yoksun bırak- mış. daha da beteri ihtilallerin ko- lay yapılabileceği yanılgısına ın- sanları suruklemiştir. O günlerde dünya basınında, "beyaz eldivenli ihtilal" diye ad- landırılan ve Türk kamuoyunda da "beyaz ihtilal" diye övulen 27 Mayıs devrimi döneminde başın- dan beri uygun görmediğim bir di- ğer onemli yanlış da Yüksek Ada- let Divanı'nca verilen ölum ceza- larından 3'ü için MBK kararıyla yapılan infazdır. Kimi kimseler ve çevreler 27 Mayısı alelade bir hükümet dar- besi saymışlar ve topluma hiçbir şey getirmediğini, hatta toplumun gerilemesine sebep olduğunu id- dia etmişlerdir. Boyle düşünenle- rin bir kısmı 27 Mayıs'ta çıkar kaybına uğramış ve 27 Mayıs'ın getirdiği uyanıkhktan tedirginlik duyan kimselerdir. Fakat diğer önemli bir bölumü de 27 Mayıs- ın getirdiği uyanıklığın onaya çı- kardığı gerçekleri göremeyenler ve 27 Mayıs'ın toplumu ulaşurdıgı düzeyin matematiksel sonuçlanm fark edemeyenlerdir. Birincileri geniş rnaddi olanak harcayarak yaratmak istedikleri kamuoyu ile ikincileri uzun süre uyur gezer durumda tutmaya ça- lışmışlardır. Oysa 27 Mayıs'ın hür duşunce ve özgürlüklere dayalı po- tansiyel gucu ülke ve toplum so- runlanmn gerçeğini kısa zaman- da su üstüne çıkarmış, örtülmek istenen karanlığın perdesini yırt- mıştır. Giderek gorulmuştur ki 27 Mayıs toplumun sosyal ve ekono- mik yapısında dinamizme yönelik köklu değişikiiklerin başlangıcı ol- muştur. Bu nedenle 27 Mayıs ona karşı olanlann dedikleri gibi bir "olay" ya da "darbe" değil onu yapanlann ve yurtsever aydınlann ilk günku soyledıklerı bir deyim- le, "tnkılap"tı. Giderek devrime d o n u ş m u ş t u r . ^ ^ ^ Yarın: 27 kazandırdıklan
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle