24 Nisan 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Sahıbı: Cumhunyn Maıbaacılık 1e Gazelecıiık Turk Anonun Şirkoı adına S«dir NMH ^ Gtnd Ya>m MudurU Hâs»n Cemıl, Müessese Muduru Etaime l'$*klıgil. Yazı Işkrı Muduru O k » GöocnsiD. • Haber Merkezı Muduru Ytlçı» Bıytr, Sayfa Duzenı Yonnmenı Ali Aar, 0 TemsılaJer ANKARA. Ahmet Tuı. tZMtR. KUkmct Çdukıoa, ADANA. Çetin Iç Polıtıka. Cttal tl«|lıınn Dıs Haberfcr: EigPB H o . Ekonom: C<^u IMaa. 1; Sendıka Şufcnn kctaci. Kultur CtU Usttr. Egıum Gcac» Ştyiaıı, Habtr Anjunna. bâtt Boku, Yurt Haberlcn NccdM Dot»n. Spor Danısmanı Abdulkıdır Ymtnuıı. Dlz Yazüar t n * (Ujfcu, Araşünna. Şalfe \lp»v. Duüdnnc ilııMıt Yıao. % Koordınatör Aiımef Kornlsan. # Malı Ul« Eral EıtaL # Muhascbe: IMnt teacr • Buu^-PUniama. Snft fliM»yıı>ı m>ı 0 Rcklam. Ayj» Tonın, • Ek YayınJar Hutva Akyol 0 Idarc- Hncyia Gam. • Işktme: Öa4tr ÇHfc. • Bjlp-UJan: \ad tuL 0 Penond. Sc»gi Bostunotkı. &»n .r >iımn Cumtıun>« Mabnokk vc GuotdUt TJLŞ. Turk Oofc CsL 39/41 < "f'"tk - 34)34 Uı PK 246-lsunbuL Td: 512 05 05 (20 hjJl THcı. 222*6 Fu. II) 526 «0 71 # Burutr AAnc Zıja Gokaip Btv Inkılap & No 19/4. Td. 133 II 41-47, Tdo. 42344 Fu. (4) 133 05 65 0 İ2Kfe H Zıya Hv. 1352 Si'3. Ttt 13 12 30. TOOL. 52359 Fta: (51) 19 53 «0 # 44>ac tnonu Cad 119 S. Na I Kaı 1. Tfct 19 37 52 (4 hat), Tcln. 62155. Fu: (71) 19 37 52 TAKVİM: 18 HAZİRAN 1990 îmsak: 3.23 Güneş: 5.24 öğle: 13.10 tkindi: 17.10 Akşam: 20.45 Yatsı: 22.37 Hollanda Prensi Bernhard: 'Çevre koruma nerkesin işi 9 Doğal Hayatı Koruma Derneği'nin Çevre-90 ödül dağıtımı için Tiirkiye'ye gelen Hollanda Prensi Bernhard törende yaptığı konuşmada, "Biz Batıh sanayileşmiş ülkeler doğal mirasımızın acıklı durumu ile sürekli yüzleşmek zorundayız. Doğanın korunması hepimizin sorumluluğundadır" dedi. Haber Merkezi — Doğal Ha- yatı Koruma Derneği'nin "Çev- re 90" ödülleri, önceki gece Çu- buklu'daki Kulüp 29'da düzenle- nen baloda sahiplerine verildi. Baloda, açık arttırmaya çıkanlan bronzdan yapümış bir kuş make- ti, I milyar liraya işadamı Asil Nadir'de kaldı. Maket, Dışişleri Bakaru Ali Bozer tarafından Na- dir'in sekreteri NU Adult'ya verildi. Gup 29'daki baloya, aralann- da Hollanda Prensi Bernhard, îngiliz Büyükelçisi Sir Timoty Daunl, Vahil Halefoglu, Rahmi Gümrükçüoglu, Rüşdii Saracoğ- lu, Ali Bozer, Selahattin Beya- nt'ın da bulunduğu seçkin bir davetli topluluğu katıldı. ödül töreni öncesi bir konuşma yapan ICBP Başkanı ve Hollanda Pren- si Bernhard şunlan söyledi: "Dünyanın dogal ortamlan- DID korunması, rüm insaolığın, bepimizin sonımluluğudur. Biz sanayileşmiş Batdı ülkeler artık sürekli doğal mirasımızın aakfa dnrumuyla yüzleşmek zorunda- yız. Hava, deniz ve topragımızın kiriiliği nedeniyle geleceği düşü- nerek bugiınü hazırlamamız, ge- lecek nesillerin takdirle karsda- yacaklan bir olay olacaktır. ICBP ve DHKD gibi gönullü ku- nıluşlann devletle el ele vererek yapacağı çalışmalar bunu büyiik ölçude kolaylastıracakbr." SHP Tekirdağ MiUetvekili Gü- neş Gürseler'e çevre ödülü Çevre Kanunu'na yapıian ek bir madde ile Türkiye'nın ekolojik den- gesinı tehdit edecek katı çöplenn ithalatının yasaklanmasını sağla- dığı ve TBMM'de çevre sorunla- rıyla ilgili bir Araştırma Komis- yonu'nun oluşturulmasma öncü- Prens Bernhard ve DHKD Miidii- ni Nergis Yazgan ödül töreninde. lük ettiği için verildi. Yedikır Ba- rajı gölünün "Yedi Ku£ular Kuş Cenneti" ve "dogal SIT alanı" ilan edilmesi ile Ekolojik Plan Grubu'nun kurulrnasındaki ça- lışraalarından otürii Amasya Va- lisi Sılkı Aslan da aynı ödüle la- yık görüldü. Yapüğı programlar ile Türkiye'de çevre bilincinin ka- muoyuna yansıtılmasında etkin olan TRT Genel Muduru Kerim Aydın Erdem adına ödülü TRT tstanbul Bolge Müdürü Sadık Öztekin aldı. Çevre içerikli ha- berlerinde Akdeniz kıyılarında- ki deniz kaplumbağalan ve Men- deres Deltası'nda ya$ayan Tepeli Pelikanlar gibi nesli tükenen tür- lenn yanı sıra hassas ekolojik dengelere sahip yörelerde dev sa- nayi tesislerin, kurulmasındaki sakmcaları işleyen gazetemiz mu- habirlerinden Hakan Kara'ya da çevre ödülü verildi. ICBP Başka- ru ve Hollanda Prensi Bernhard, Dogal Hayatı Koruma Demeği Başkam Sait Cevahiroglu, yöne- ticilerden Orhan Kapan ile Do- ğal Hayatı Koruma Derneği Mü- düru Nergis Yazgan sertifıka ve ICBP rozetlerinden oluşan ödül- leri sahiplerine verdiler. Nihal Yeğinobalı, 45yılda elliyi aşkın kitabı dilimize kazandırdı; iki roman yazdı Diliıı tadını aktarmak...Çeviri ücretleri yönünden, 1980 öncesi bir altm çağdı. Üstelik kitaplar eskiden 5 bin basılırken şimdi 3 bin basılıyor. Nüfus bu kadar artmışken... İnamlmaz şey! Çok anlamlı, çok güzel bir kitap hiç satmayabiliyor. Hiçbir ölçü yok. Klasikler ise Reşat Altıru gibi. ALPAY KABACALI Babıâli dedjğimiz yayın dünya- sına ilk adımını attığında on yedi yaşında bir kolejli genç kızdı. Tah- sin Demiray'ın Türkiye Yayınevi, o yıl Sezai Solelli yönetiminde "Yddız Romaalar" diasini başlat- mış, ilk olarak Charlotte Bronte^ un Jane Eyre'ini ve Hemingway- in Çanlar Kimin İçin Çalıyor'unu yayımlamıştı. Nihal Yeğinobalı'dan Robert Hichens'ın Allahın Babçesi adlı romanını çevinnesini istediler. Ya- yınevi kataloğundaki anlatımla "Londra'nın sıkıcı sosyete haya- tından bıkarak Afrika'nın esrar, macera ve aşk dolu çöllerine ka- çan dilber bir tngiliz kızının aşk hikâyesi"ydi bu; o sıralar birçok dile çevrilmişti... Aynı hızla Hervey Allen'dan Antnony Adverse'ı, Wilkie Col- lins'ten Beyazlı Kadın'ı, Elizabeth Goudge'dan Sevenier Hanı'nı çe- virdi. Çevirilerindeki başansı, düzgün Türkçesi, Sezai Soleüi'nin dikka- tini çekmişti. Günün birinde çek- mecesinden iki kitap çıkardı. "Bunları", dedil'Robert Kolej'den beri kendim çevirmek için saklı- yordum. Ama göriiyorum ki ben- den daha iyi yapacaksın. fkisini de sana emanet ediyorum!' tlki, Florence Barclay'in Aşk Şarkısı'ydı. Çıktığı gunden beri lngiltere ve ABD'de "best-seller" listelerinde yer alnuş bir aşk roma- PORTRE NİHAL YEĞİNOBALI Gizli YEGtNOBALI —45 yılhk edebiyat emegiain biriklminl taşıyor. romancı1927'de Manisa'da doğdu. Istanbul'da Anıavutköy Amerikan Kız Koleji'ni bitirdi (1945). öğrenciliği sırasında başladığj çeviri çalışmalannı sürdürürken bir Amerikalıyla evlenerek ABD'ye yerleşti. İki yıl New York Eyalet Üniversitesi'nde edebiyat Öğrenimi gördü. Eşinden ayrılıp Türkiye"ye döndüğü tarihten (1963) bu yana roman çevirilerini sürdurüyor. tngiliz, Amerikan ve Latin Amerika edebiyatlarının klasik (Jane Austin, Charles Dickens, vb.) ( ve ça|da$ (Graham Green, Manuel Puig, Carlos Fuentes vb.) yazarlarından ellinin üzerinde roman çeviren Nihal Yeğinobalı iki de roman yazdı: Genç KızJar (Vincent Ewing takma adıyla, 1955) ve Mazi Kalbimde Bir Yaradır (1988). nı... Ikincisi James Morier'in Haa Babanın Maceralan. lran'ı, tran- hların yaşayışını anlatan; yarı se- yahatname yan masal; esprili, sü- rükleyici, ilginç bir kitap... Nihal Yeğinobalı en çok bunu sevdi. İki kitabı da özenle çevirdi... Bir ara, Türkiye Yayınevi'nin çı- kardığı Hafta dergisi için de çevi- riler yaptı. Bunun dısında, hep ki- tap çevirdi. Başka yayınevleriyle de ilişki kurdu, yaşamım çevir- menhkle kazandı. Ve hiç 'kadrolu' olmadı, hep bağımsız çalıştı. Bu yüzden de sosyal sigorta kapsamı- na giremedi, emeklilik hakkı ka- zanamadı... Çeviriye başladığı sıralarda bir de roman yazmak istemişti. Kolej yaşamından esinlenen bir aşk ro- manı. Yine yayınevi kataloğunda- ki anlatımla "Aynı erkegi seven dört kızın hazin hikâyesi." Ancak roman yazacagını söyle- diğinde, ne yayınevi ciddiye alıyor- du ne de çevresi. "Daha kuçüksün" diyorlardı. "Böyiivün- ce yazarsm." Yazdı. Yayınevine bir çeviri ro- raanı gibi sundu: "Genç Kızlar - Yazan: Vincent Ewing, Çeviren: Nihal Yeğinobalı." 1 9 5 0 ^ yayım- landı kitap. llgi gördü, yeni bas- kılar yaptı... "Yayınevi epey bir za- man sonra farkına varnuş" diyor. "Söyledigim kişilerden biri bir başkasına soykmiş, o başka biri- DC en sonnnda yayınevinin kula- gına giimiş. Vincent Ewing diye biri var mı diye çok arasürmıslar. O ismi nereden bulmuşlum. bil- miyonım. Ya bir Vincent Ewing olsaydı? Herhalde çok mancup duruma düşecektim." Türkiye Yayınevi dağıldıktan sonra başka bir yayınevi, çeviri de- ğil 'telif olduğunu bilerek basma- yı öneriyor Genç Kızlar'ı. Ama ne yazar ne de yayınevi bozmak isti- yor "kitabuı söylencesini, bovüsü- ntt." Vincent Evving'in yazdığı, Ni- hal Yeginobalı'nun çevirdiği Genç Kıztar olarak yasıyor roman. Şim- di 16. baskıda... 1964 ya da 65'te fılme alıruyor. Türkân Şoray'ın, Hülya Kocyiğit- in ilk fılmlennden biri, Ediz Hun1 un ilk fîlmi. Olay Türkiye'de ge- çiyor. Senaryoyu da Nihal Yeğino- balı yazıyor. Ancak klasik Yeşil- çam filmlerinden olduğundan, se- naryo pek uygulanmıyor... Bir Amerikalı'yla evlenen Nihal Yeğinobalı, 1950'lerin ikinci yarı- sında, 1960'ların ilk yıllarında ABD'de yaşıyor. Ama Türkiye'yle ilişkisini büsbütün kes-miyor; yıl- da bir iki kez geliyor, bazen uzun- ca bir süre kalıyor. Bir gelişinde, 1957-58'de, VaUn gazetesinde tef- rika edilmek üzere bir roraan yaz- ması isteniyor. Başlıyor yazmaya... Türkiye'den kaçınlan Karun Hazinesi'ne ait gümüş sürahinin benzeri bronz testiyarın satışa çıkanlıyor New ü>rk'ta 'yüzydın müzayedesfTürkiye'den kaçınlan ve Karun Hazinesi'ne ait olan gümüş sürahi, 1968'de Metropolitan Müzesi'ne girmişti. Yarın müzayede ile satışa çıkanlan bronz testi gümüş sürahiye çok benziyor, ancak kökeni hakkında açık bilgi yok. Testinin 150 bin dolara alıcı bulması bekleniyor. Bronz testinin de Karun Hazinesi'nden gelmesi olasılığı çok güçlü. ÖZGEN ACAR NEW YORK — "Karun'un Hazinesi" olarak tanımlanan ve 1966-68 yıllarında Türkiye'den Amerika'ya kaçınlan Lidya eser- lerinden bir gümüş sürahinin ben- zeri bir bronz su testisi, yann ak- şam New York'ta 150 bin dolara (yaklaşık 400 milyon üraya) "Vnz- yılın Antika Müzayedesi"nde sa- tışa çıkıyor. Türkçeye "Karnn gibi zengin" kavramının yerleşmesine neden olan ve Pers Kralı DarjTis tarafuı- dan yenilgiye uğratılan Lidya Kra- lı Krezns'un yaşadığı döneme iliş- kin bazı altm, gümüş takı ve ay- rıca aynı değerli madenlerle bronz, fîldîşi ve kemik ile toprak- tan yapılmış eserler, Salihli ile Uşak'ın Güre ilçesi yöresindeki dört anıt mezardaki kaçak kazı- larda bulunmustu. Bunlann çoğunluğunu Izmirli ünlü eski eser kaçakçısı AU Bayır- lar, John J. Kkjman adlı bir Ame- rikalı eski eser tüccanna ve o da bazılannı New York'taki ünlü Metropolitan Sanat Müzesi'ne "MET" ve bazı eserleri de Lond- ra'daki müzayedelerin yanı sıra Amerikah özel koleksiyonculara satmıştı. Türk hükümetinin 1986'da New York Federal Mahkemesi'nde aç- tığı ve "Yargıç Vincent Brode- rick'in 18 aydır yazdığı ve önü- müzdeki birkaç hafta içinde açık- lamasının beklendiği" söylenen karannın arifesinde ilginç bir eser, "Sotheby's" müzayede salonunda açıkarttırmaya çıkıyor. Bu eseri, "müflis milyarder" Nelson Bunker Hant ve VVilliam Herbert Hunt kardeşler, vergi ve alacaklılara borçlarını ödemek amacıyla ve en az 20 milyon do- larlık (yaklaşık 52 milyar lira) ge- lir bekledikleri müzayedede satı- yor. Hunt kardeşlerin ünlü anti- ka ve sikke koleksiyonunun geri kalan bölümünün 1991 yılına ka- dar New York ve Londra'da aşa- malı olarak satılacağı açıklandı. tlginç sürahi Türkiye'den kaçırıldıktan son- ra Metropolitan Müzesi'ne 1968 yılında giren ve şu anda sergilenen gümuş sürahi hakkında 'MET 1 GÜMÜŞ SÜRAHf -Karun'un Hazinesi olarak bilinen Lidya eser- lerinden güranş bir sürahi New York Metropolitan Müzesi'nde. BRONZ TESTİ — Benzeri bronz testiye müzayedede 400 milyon üralık fiyat biçümesi bekleniyor. Anadolo kökenii oldağn sanıhyor. ASLAN MOTtFİ — Gümüş sürahinin üstunü agzı açık bir aslan ile yanlannda rozet çiçekleri süslüyor. AYNI TtP ASLAN — Müzayededeki bronz testide de aynı biçinKİe aslan ve rozet çiçekleri dikkati çekiyor. in verdiği bilgi ozetle şoyle: l.Ö. 6. yüzyılda 20.6 cm. yük- sekliğinde, 11.9 cm. çapında, 825 gram ağulığında yapılmış, bu gu- müş sürahinin (oinochoe) ağzı yonca biçiminde, sapın ağız ile birleştiği yerde, ağzını açmış bir erkek aslan başı ve bunun da yan- lannda rozet çiçeği motifleri ve çevresinde yumurta desenleri gö- rülüyor. Sapın gövdeye birleştiği yerde ise pençelerini öne uzatmış bir panter başına ait bir post bu- lunuyor. Vazoyü müzeye "Rogers Fon", adı açıklanmayan bir kişi ile Bay ve Bayan John Klejman'lar ortak- laşa hediye etmişler. Resmen kim- liği açıkJanmayan bu sanatsever kişinin adı, elimizde bulunan mü- zenin gizli belgelerine göre Yunan ve Roma Sanatı Bölümü Başkan- lığı'ndan geçen ay hukuken, bu ay fıilen emekliye ayrılan Dr. Diet- rich von Bothmer'in petrol zengini eşinden başkası değil. Buna karşılık satışa çıkan ben- zeri bronz su testisi (hydria) hak- kında "Sotheby's"in verdiği resmi bilgi ise özetle şöyle: "MET" gümüş sürahisine kı- yasla 60-70 yıl sonra yapılmış, 48,3 cm. yüksekliğinde, ağzı oval, sa- pın ağızla birleştiği yerde yine ağ- zını açmış bir erkek aslan başı ve bunun da yanlannda aynı rozet çi- jeği motifleri ve çevresinde yu- raurta desenleri gorülüyor. Sapın gövdeye birleştiği yerde ise pençe- lerini öne uzatmış, bu kez (pan- ter yerine) bir aslan postu bulunu- yor. Hunt koleksiyonundaki bronz testide aynca bu tür eserlerin ge- reği olarak yatay iki sapı ile bo- yun bölümünde bazı işlemeler var. Ikisi arasında işlevlerinden do- ğan büyüklük ve sap farkı bulu- nuyor. Daha çok su taşıyabilmesi için "hydria"nm daha buyük ol- ması ve bu ağırlığı kaldırabilmesi için doğal olarak sürahiden (oi- nochoe) farklı yatay saplanrun da bulunması gerekiyor. Hunt koleksiyonundan müza- yed«ye çıkarılan eserlerin çoğun- luğunda, (eserin geçmişı ile ilgili bir çeşit nüfus kâğıdı niteliğinde) daha önce hangi özel koleksiyon- da bulundugu, nerede sergilendi- ği ya da hakkında yapıian yayın- lara geniş yer verildiği halde, bu eserin "nereden ve ne zaman gei- digi haklunda" herhangi bir bilgi verümediği gözleniyor. "Sotheby's" müzayede salonu sadece bu işten anlayan müzeci, koleksiyoncu, antikacı ve arkeo- loglar için "Gözlerime bak ne de- mek istediğimi anlarsın" gıbıler- den "Bothmer'in yayımladığı Yu- nan ve Roma hazinesi kataloğun- daki gümüş sürahi ile aynı temel sapa ve desene sahip oluşuna" dikkat çekilmekle yetiniliyor. Ve- ciz biçimde "arif olan anlar" de- niliyor. Anadolu kökeni mi? New Yorklu bir muze yetkilisi şu değerlendirmeyi yaptı: "19701i vıllann başında İzmir- in Torbalı ilçesinde bir 'anıt me- zar'da bulunan ve daha sonra Efcs Müzesi'nden cabnıp New York'ta- ki özel bir koleksiyoncuya satılan bir başka bronz testi daha vardır. Prof. Ekrem Akurgal'ın Berlin Üniversitesi'nde suuf arkadaşı olan Dr. Dietrich von Bothmer, bn eser hakkında bir makale yayım- layınca Efes Mnzesi'nin o zamaıı- ki asistanı Profesör Recep Meriç bu eseri tanıyıp Türtüj-e^ye geri ge- rjrilmesini saglamıştır. Her iki bronz sürahi arasında (konu fark- lılıgı varsa da) stil vr yapım tek- niği açısından ilginç benzerlikler ve (her iki» de LÖ. 480) tarihsel uyuşum var. Hunt kardeşlerin 400 milyon li- raya müşteri aradıklan bu bronz testinin Anadolu kökenii olrnası olanagı gerçekten çok büyük." Bothmer bu makalesinde, çoğu zaman ölü küllerinin bu bronz tes- tiler içinde mezarlara konulduğu- nu da yazıyor. Daha önce yapıl- mış ve yaşam boyıı kullamlan al- tın ya da gümüş gibi eserlerin, yıl- lar sonra ölünün gömülmesinde kullamlan ve ölürn tarihine yakın yapümış bu bronz testilere model- lik yapması da doğal karşılamyor. New York'ta konuştuğumuz ba- zı Amerikalı arkeologlar ise konu- ya bir başka görüş açısını özetle şöyle getirdiler: "Böyle bir su testisini ttarya'da, Yonanistan'da ve Türkiye'de bul- mak mümkündür. Bu nedenle ilk balusta bir bronz testiye Türkiye1 den gelmiş demek çok güçtür. Ni- tekim, "MET"teki Anadolu kö- kenii "Lidya eserlerTnin bazılan- nın da Türkiye'den geldigini he- men soylemek güçtur. Bazılan için Yunanistan, bazılan için de İran- dan gelmiş denebüir. Nitekim Von Bothmer, bunlan sergilemek ve Türkiye'den geldigini kamufle et- mek için (Dogu Yunan) eserleri di- ye genri bir ad albnda toplamış- ür. Bilimsel olarak 'Dogu Yunan- dan lauç, Türki>t'nin Ege kıyı- sındaki ince bir şerit ile bnna pa- ralel ve kıyıya yakın adalardır. Lidya eserleri deyince akla, Lid- yalılann kendine özgü eserleri, Pers ve Yunan sanatlannın etkisiy- le oluşmuş melez eserler anlaşüır. "MET'teki gümüş sürahinin Türkiye'den geldiği bilinmeseydi, bunun Yunanistan'dan, hatta ttal- ya'dan dahi geldigi rahatlıkla öne sürülebilirdi ve bunu da hiç kim- se yüzde 100 kanıtlayamazdı. Bu gümüş sürahinin yanı sıra "MET- 'in eündeki yaklaşık 300 kadar eserin tümündeki ortak biçim ve esteükten. aynca bunlan bulanla- nn tanıklıklan nedeniyle Türkiye1 den geldiği herkesçe biliniyor. Dunım böyle olunca ve aynca "provenance"ı, yani "kökeni" ko- leksiyoncu ve müzayede evi tara- fından açıklanmadığına göre salı akşamı sablacak bronz sürahinin de Anadolu çıkışlı oldugu rahat- lıkla söylenebüir." Fürkjye habersiz Gerek Kültür Bakanlığı'mn ve gerek Dışişleri Bakanlığı'nın ilgi- li dairelerinin New York'taki bu "yuzyüın antika müzayedesi''nden ve burada saüşa çıkanlan Anado- lu kökenii eserlerden şu ana kadar bilgi sahibi olmadığı, yetkililerin bu tür müzayedeleri zamanında öğrenip en azından kataloglan in- celemediklerı de belirlendi. Bir müzayedede satılmış bir ese- rin "aklannuş" olduğu için daha sonra yasal hak iddia edilmesine olanak bulunmadığı anımsatılı- yor. Bu arkeologlar arasında Tür- kiye'de çahşmalar yapan biri, "Kaldı ki "Hunt koleksiyonn" hakkında 1983 yılında "Kirnbell Art" Müzesi'nce yayımlanan bir kitapta bu esere geniş yer verildi. Türk Kultur Bakanlığı, dış yayın- lan ve müzayede katalogiannı iz- lemediği için bedelsiz, mahkeme- siz geri alabilecegi pek çok eseri izleyemiyor. Aynca, Türk arkeo-. loglan da Türkiye'deki kütüpha- neJere bu kitaplann kazandınlma- yişından dolayı dünyadaki bilim- sel gelişmelerden de habersiz oluyorlar" dedi. Son 'tefrika'ları günü gününe ye- tiştiriyor. O sıralarda kitap olarak yayımlama önerileri alıyorsa da acele ABD'ye dönmesi gerektiğin- den, gazete sayfalannda kalıyor roman. Ancak otuz yıl sonra 1988'de, Mazi Kalbimde Bir Ya- radır adıyla basılıyor. Şimdi 3. baskıda... Ve üçüncü romanının ücte birini yazmış, gecim kaygısm- dan baş alıp surdürmeyi bekli- yor... 1963'te eşinden ayTihp Türkiyet ye geldikten sonra yine çevirmen- liğe girişiyor Nihal Yeğinobalı. Bu kez de bağımsız çalışıyor. Çok sa- yıda klasik ve çağdaş roman çe- viriyor. Forma başına ücret alıyor ve bununla rahatça geçinebihyor. Bu nedenle öğretmenlik vb. iş önerilerini geri çeviriyor. Ama ar- tık koşullann çok değiştiğini söy- lüyor: "198O*den bn yana bir geriye gi- diş yasanıyor. 1980 öncesini bir al- tm çag olarak anıyorum. Veni bas- ladığnn yülarda bile bu kadar ye- tersiz degildi çeviri ücretleri. Üs- telik kitaplann baskı sayıs da düştü. 5 binden 3 bine... Nüfus bu kadar artmışken... tnanılmaz bir şey!" Kitap seçimini kim yapıyor? Çevirmen mi yayınevi mi? "1950'lerde öaeri daha çok ce- virmenlerden gdirdi. Yayınevinin Şunu çevirelim' dedigi de ohırdu tabii. Şimdi yayınevleri daha uya- nık. Dışanda yeni çıkan kitaplan takip ediyorlar. Daha çok onlar- dan geliyor öneri" Dogru seçim yapılıp yapdmadı- ğını belirleme oianagı yok, Nihal Yeğinobalı'ya göre. "Satışlar pek bir şey ifade etmiyor. Gerçekten çok anlamlı, çok güzel bir kitap hiç satmayabilivor. Klasikler Re- şat Altını gibi. Durmadan yeni baskı yapıyor. Bunlardan en çok satan, Jane Austin'in 'Aşk ve Gu- rur'u oldu. Çagdaş yazaıiardan şu sıra Maaoel Puig çok sabyor. lsa- bel Allende'nin iki, iki buçuk yıl Avrupa listelerinden inmeyen gü- zel bir romanını çevirdim: Rahla- nn Evi. O, nedense hiç satmadı. Yani hiçbir ölçü yok!" Ve rekor Genç Kızlar'da... Nihal Yeğinobaü'nın çeviriye başladığı 1945'ten bu yana Tttrk- çe çok değişti. Hiçbir dil bu ölçü- de değişikliğe uğramış değil. "In- gilizcede zamanla konuşmalarda, esprilerde bazı degişiklikler olu- vbr. Bizde, dili anlaştırma yolun- da bilinçli bir çaba var. Ben bunu yaşamaya çauşıyonım ve seviyo- rnm. Ancak bir ara, 1970'lerde, yayıncılar ille yeni Tnrkçe diyor- lar, nerede?se hiçbir Osmanlıca kelime istemiyorlanlı. Bu da bizim etimizi kolumuzu baglıyordu. Me- sela 'aşk' denilemezdi, ille sevi' diyeceksiniz. Osmanlıca diye bir- takım kelimeleri atarsak, dil çok fakiriesiyo'r." Hem "fakir"i hem "fukara"yı hem "yoksul"u kuüan- maktan yana Nihal Yeğinobalı. Ona göre "Dil demek, nüans de- mek." Dil özleşmesınden yana olanla- rın görüşlerinı aktardığımda, "Onlar icat edednrsanlar" dedi. "Ben de arasıra bazı şeyler icat ediyorum. Hatta bir eleşrirmen, 'nedence' dememe kızdı. Bu. In- ginzce 'cause'un karşıhgı. 'Neden, sebep' değil... Bence çok güzel ol- du. 'Yision'a karşıhk da 'göriim' kelimesim buldum. Vizyon, biz- de sinema terimi olarak yer etnüş. Oysa başka anlamlan var." Nihal Yeğinobalı çevirdiği yaza- ra, onun diline alabildiğine saygı gösteriyor. En çok bu konuda ti- tiz davramyor. Bu yüzden, uzun cümleler tedirgin ediyor onu: "In- gilizcede cümle yapısı bizünkinin tam tersi olduğu için, çevirince vurgu tamamen ters bir yere ge- lebüiyor. Son günlerde Fuentes1 in 'Yaşlı Gringo'sunn çevirirken çok ısbrap çektim. Bir, bir buçuk sayfalık cümleler döşenmiş." Buna karşılık üslup gösterisi ya- pan yazarları çevirmekte o kadar zorlanmıyor: "İlk bölümde zorla- nıyorum yalnız. Sonra onun kah- bına ginneye başlıyonım, ben de onun üslubuna benzer bir çeviri üslubu ediniyorum." Televizyondaki çeviri yanlışla- nndan ve Türkçenin kötü kulla- nılmasından yakımyor Nihal Ye- ğinobalı. Bunun, günlük dilde ve >ua dilinde kullamlan Türkçeyi de bozduğunu söylüyor. Tam tersi anlam verilerek yapılmış çeviriler bulunduğunu da ekliyor... Akbulut'tan fe baba ? ya mesaj • Haber Merkezi — Başbakan Yıldınm Akbulut, 17 Haziran Babalar Günü dolayısıyla yayımladığı mesajda, "babalanmız üstlendikleri görevler ve yüksek sorumluluk bilinci ile Türk toplumunun gelişmesinde etkin bir rol oynamaktadırlar" dedi. Bu arada Babalar Günü'nde ceza ve tutukevlerinde açık görüşe Lzin verilraemesi tepkilere neden oldu. Diyarbakır 1 Nolu E Tipi Cezaevi önünde toplanan tutuklu ve hükümlü yakınlan ile güvenlik güçleri arasında tartışmaJar çıktı. Ankara ve Istanbul'da tutuklu ve hükümlü yakınlan açık görüş yapamadı. Cezaevleri yetkilileri Adalet Bakanlığı'ndan açık görüşle ilgili kendilerine bir yazı gelmediğini belirttiler. Tıırizm Bakanı Aliaga^ya karşı • ANKARA (UBA) — Türizm Bakanı Ilhan Aküzüm, "SahilleTİmiz betonlaşmasın" çağrısı yaptı. Aküzüm, "Aşın betonlaşma çevreye talebi arttırdı" dedi. Bakan Aküzüm yaptığı açıklamada, "Aliağa Termik Santralı'na karşı olduğıınu" söyledi. "Bütün dünyada çevrecilik başlamışken, sen tut Aliağa sahillerine termik santral kur. Bu olacak iş mi?" diye konuştu. Uludağ'a kanalizasyon • BURSA (AA) — Türkiye'nin "kayak merkezi" Uludağ'da hizmet vererı oteUerin kanalizasyon sorununa köklü çözüm getirileceği bildirildi. Uludağ Milli Parklar Müdürlüğü yetkilileri, kanalizasyon ihalesinin ay sonunda yapılacaginı, inşaat çahşmalanna ise temmuz ayında başlanacağını söylediler. Kanalizasyon harcamalan için buradaki tesislerin 610 milyon 592 bin lira ödeyeceğini belirten Güney Marmara Turistik Otel tşletmecileri Birliği Yönetim Kunılu Başkam Ferruh Ulukardeşler, Uludağ oteller bölgesine yapılacak kanalizasyon şebekesi sayesinde atıkların arıtılarak tahliyesinin sağlanacağjnı söyledi. Ozel okulda ücretsiz öğrenci • ANKARA (AA) — Anayasa Mahkemesi, özel öğretim kurumlarında ücretsiz öğrenci okutulmasının anayasaya aykırı olmadığına karar verdi. Konuya ilişkin Anayasa Mahkemesi kararı dünkü Resmi Gazete'de yayımlandı. Oy çokluğu ile alman karara Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Yekta Gungör Ozden, üyeler Mehmet Çınar ve Servet Tüzün karşı oy kullandılar. Adana'yı sel aldı • ADANA (AA) — Adana'da dün sabah 05.00 sıraJannda başlayan sağanak yağmur ve dolu, hayatı felce uğrattı. Şiddetli yağış nedeniyle kent içi ulaşım, yaklaşık 2.5 saat yapılamadı. Açıköğretim Fakültesi'nin yıl sonu sınavlanna girecek öğrenciler, sınav yerlerine güçlükle ulaşabildiler.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle