18 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 HAZİRAN 1990 • •*•• HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/19 OLAYLAIUDN ARDENDAKI GERÇEK (Baştarafı I. Sayfada) beceriksizliğinde aramak doğru bir yaklaşımdır. Olay nedir? Bu yıl hacca gidecek yurttaş- lar yetkili makamlara başvur- muşlar, gerekli işlemler yapıl- mış, paralar yatınlmış, belgeler düzenlenmiş, yola çıkmak için hazırhklar tamamlanmıştır. Ne var ki son aşamada işin rengi birdenbire değişivermiştir. Suu- di Arabistan, 160 bin hacı ada- yından ancak 55 binine vize ver- mekte, 105 bin müstakbel hacı- ya stnır kapılanm kapatmakta- dır. Hacı adayları için bu, bek- lenmedik bir yasaklamadır. Tep- kiler bu yüzden birdenbire pat- lamış, eylemlere dönüşmüştür. Hacı adayları diyorlar ki: "Öğrendiğimize göre hac için Suudi Arabistan'ın Türkiye'ye koyduğu kota aylar öncesinden beüiymis. Diyanet İşleri niçin bu dunımu gözler önüne alarak ha- reket etmedi? Biz gerekli para- yı bulduk, yatvrdık, hazıruklan- nuzı yaptık, son anda bize 'gidemeyeceksiniz' diyorlar. Bu nasıl organizasyon? Biz hakkı- mtzı nereden arayacağız?" Devlet Bakanı Cemil Çiçek- in açıklaması ise hem hüküme- tin yetersizliğini, hem Suudi Arabistan'ın tutumunu belirti- yor: "Kotanın arttırılmast için Suudi Arabistan'a gittim; Saytn Kral bize herhangi bir yanıt ver- medi. Bir süre sonra Türkiye'ye bir bakanını yollayacağım söy- ledi. Biz de bu görüşmeden olumlu bir iılenim edindik." Sonuçta yönetim bir yandan Türkiye'ye ayrılan hac kotasını zorlarken öie yandan hacı aday- larını oyalamış, ama oriaya bir fıyasko çıkmış. Diiş kınklığına uğrayan 105 bin hacı adayının tepkilerini bu bakımdan anlamak gerekiyor; ama adaylar Suudi Arabislan- da harcayacakları parayı valan- larında hayır işlerine yaiırarak hem sevaba girer, hem teselli bu- labilirler. Batı ülkelehnden ttalya da birkaç gün önce Türkiye'ye vi- ze uygulamasma başlamıştL Öy- le görünüyor ki bütün kapılar gerektiğinde yüzümüze kapatı- lıyor; ama suçu ne Avrupalıya ne'Arap'ayüklemenin de bir an- lamı yok... Öyle bir duruma dü- şürüldük ki Doğu'da ve Batı'da ağırlığımız kalmadı... Acı; ama gerçek!.. * * * BURSA HJPODROMU'NDAN FİKRET DAĞLIOĞLU Gönül 2'ye güveniyoruz 1. AYAK: Çalışmalarını lstan- bul'da sürdüren Beybaba idmaıı- larında çok iyi görünüyor. Biz kendisine ilk şansı veriyoruz. Yi- ne idmanlarıru tstanbul'da sürdü- ren Serkanbey sert rakibi olur. Perşembe sabahı sprintinde iyi görünen Sahralı sürpriz yapabilir. 2. AYAK: Bu yarış için itinay- la hazırlanan Olimpian H. ve Yi- ğit arasındaki sıkı mücadele ya- nşın birincisini belirleyecektir. 3. AYAK: Üstün rormunu mu- hafaza eden Bilver, bu yanşta ba- şanlı koşacaktır. Kendisine sert rakip olarak çimde noksan olma- sına rağmen Taci diyoruz. Sürp- riz atlar günden güne aşama gös- teren Arda 5 ve Serap 25't ir. 4. AYAK: Son çıkardığı yarış ile formunu gösteren Ceylan 336, bu yarışta da iyi koşacaktır. îd- manlanm beğendiğimiz Su ve Kaya 6 da yarış içinde iyi yöneti- lirlerse netice alacaklardır. Yarı- şın sürpriz atı Yeniay'dır. 5. AYAK: Geçen yarışını işsiz koşan Bahir bu yanş için daha iyi hazırlandı. Geçen haftaki yanşı ile göz dolduran Muratşah ve Vi- valdi formlannı muhafaza edi- yorlar. Yarışın sürprizini Dilaram ve Good You gerçekleştirebilirler. 6. AYAK: Kayıtlı bulunan ra- kiplerinden bugün için üstün gö- rünen Gönül 2 başta şans verdi- ğimiz isim. Hazırbklarını beğeıı- diğimiz Ergenekon, Aslı 3 ve Mustafabey düzgün görünümle- ri ile netice alabilirler. TAHMİNLER 1. KOŞU: F: (1) Beybaba, P: (5) Sahralı, S: (4) Serkanbey. 2. KOŞU: F: (3) Olimpian H.. PP: (5) Yiğit, P: (7) Cocobello, S: (1) Darling. 3. KOŞU: F: (5) SİIVCT, PP: (4) Taci, P: (7) Arda 5, S: (14) Se- rap: 25. 4. KOŞU: F: (5) Ceylan 336, PP:(7)Su, P: (11) Kaya 6, S: (6) Yeniay. 5. KOŞU: F: (9) Muratşah. PP:(8)Bahiı,P:(7)Vivaldi, P: (12) Dilaram, S: (3) Good You. 6. KOŞU: F: (5) Gönül, PP: (2) Ergenekon, P: (4) Aslı 3, S (3) Mustafabey. PKK'ya operasyon ERGÜN AKSOY SİİRT/DİYARBAKIR — Çev- rimli katliamını gerçekleştiren PKK'h teröristlerle güvenlik güç- leri arasında, Fındık kasabası ya- kınlannda önceki gün başlayan ve dün sabah sona eren catışmada iki PKK'h ölü ele geçirildi, üç er de şehit oldu. DYP Genel başkanı Süleyman Demirel, bugün Türkiye'nin en önemli sorununun "terör" oldu- ğunu söyledi. Demirel, hükümete "Rahatsız olacağınıza tedbir bulun" diye seslendi. SHP Genel Başkanı Erdal tnönü de hüküme- tin terör olaylarını önlemede etki- siz kaldığını belirterek "Teröre karşı bütün iilkenin birlikte olması bu hareketieri önlemeye yetmiyor. Hükümelin daha dikkatli olması şart" diye konuştu. Olağanüstü Hal Bölge Valiliği açıklamasına göre Şırnak'ın Güç- lükonak ilçesine bağlı Çevrimli köyünde 27 köylüyü katleden te- röristlerle güvenlik güçleri arasın- da Fındık kasabasınm kuzey ke- simindeki kıısal alanda başlayan çatışma dün sabah saaılerinde so- na erdi. Engebeli ve ormanlık ara- zide Siirt ve Şırnak'tan takviye ge- tirilen askeri birliklerle özel tim elamanlarının da katıldığı catış- mada, iki PKK'h ötü olarak ele geçirilirken jandarma komando çavuşları Muhamınel Bayram, Sü- leyman Adeka ile Jandarma On- başı Osman Tekşen şehit oldu. Catışmada beş erin de yaralandı- ğı bildirildi. Bu arada kaçan PKK'lıların yakalanabilmesi için havadan ve karadan yeni bir ope- rasyon daha başlatıldığı öğrenil- di. Şırnak'ın Güçlükonak ilçesi Çevrimli köyünde 27 kişinin öldü- rülmesinden sonra güvenlik güç- leriyle PKK militanları arasında çıkan çatışmalarda 3 PKK'h ölü olarak ele geçirilirken 7 er şehit ol- du, 5 er de yaralandı. Olayların yer, zaman ve kayıp sayısı şöyle sı- ralandı: 10 Haziran 1990 — Teröristle- rin 27 kişiyi öldürdüğü Çevrimli 1 deki catışmada köy korucuları bir PKK'lıyı ölü olarak ele geçirdiler. 11 Haziran 1990 — Şırnak'ın Dereler köyü yakınında bir grup PKK'lıyla güvenlik güçleri arasın- da çıkan catışmada 4 er şehit ol- du. 12 Haziran 1990 - Fındık bu- cagı yakınında çıkan catışmada 2 PKK'h ölü olarak ele geçirildi. Olayda 3 er şehit oldu, 5'i de ya- ralandı. Fındık bucağı yakınlarında PKK militanlarıyla giriştikleri ca- tışmada şehit olan jandarma ko- mando çavuşları Muhammed Bayram, Süleyman Adeka ve Jaıı- darraa Komando Onbaşı Osman Pekşen'in cenazeleri dün Siirt'te düzenlenen törenin ardından memleketlerine gönderildi. Jan- darma Alay Komutanhğı'ndaki törende konuşan Siirt 70. Piyade Tugay Komutanlığı'nda görevli Yarbay Volkan Şanlı, Çevrimli kö- yünde 27 kişiyi katleden terörist- lerin Türk askerinden kaçtığını, iz süren güvenlik güçlerinin pusuya düşürüldüğünü belirterek "Üç eri- miz şehit oldu. Bunlann kanı yer- de kalmayacaktır " diye konuştu. Öte yandan Şırnak'ın Dereler köyünde PKK militanlarıyla gü- venlik güçleri arasında çıkan ça- tışmada şehit olan jandarma er- leri Kazım Doğan, Yaşar Özsürii- cii, Oktay Ardıç ve Mehmet Yurt- taş'ın cenazeleri dün Siirt ve Şır- nak'ta düzenlenen törenlerin ar- dından memleketlerine gön- derildi. Benzin fiyatlarına yiizde 3-11 zam ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) — Benzin fiyatlanna zam ya- pıldı. Rafîneri çıkış fiyatlannda yapılan ayarlama sonrası süper benzinin fıyatı ortalama yüzde 11, normal benzinin fiyatı da yüzde 3 arttırıldı. Diğer ürünlerin fiyat- ları ise değişmedi. Zamlı fiyatlar- dan satışlara dün başlanıldı. Dünya petrol fıyatlannın en dü- şük düzeyine geldiği sırada yapı- lan zam sonrası süper benzin An- kara'da 1391, tstanbul'da 1410, îz- mir'de ise 1398 liraya ytikseldi. Normal benzinin satış fiyatı da Ankara'da 1248, Istanbul'da 1264, tzmir'de 1252 lira olarak be- lirlendi. Dünya piyasalannda ise petrol fiyatlan ocak ayında en yüksek dttzeye ulaştıktan sonra son beş ay içinde yüzde 26.33 oranlarında azalarak en düşük düzeye ulaştı. Ocak ayında varil başına 17.9 do- lar olan petrol fiyau 10 haziran iti- barıyla 13.2 dolara düştü. Antalya tüpgaz piyasasına yeni giren bir fırmanın fiyatlan düşür- mesi sonucu Aygaz, tpragaz ve Mobilgaz firmalannın da rekabete girerek fiyatlannda indirim yap- tıklan bildirildi. 14 bin 500 lira- dan satılan 12 kilogramlık tüpga- zın fiyatı 12 bin 500 liraya, piknik tüpün fiyatı da 2 bin 850 liradan 2 bin 600 liraya indirildi. Yetkilıler Antalya'da başlayan rekabetin Isparta, Burdur, Mersin ve Adana'ya da yayıldıgını belir- terek ucuzluğun yıl sonuna kadar sürebileceğini kaydettiler. DYP Genel Başkanı Sülcyman Demirel, son zamlar için hüküme- te 3 haziran seçimlerinin sonucu- nun cesaret verdiğini söyledi. De- mirel, dün gazetecilerin zamlarla ilgili sorularını yanıtlarken, şöyle dedi: "Secimler öncesi halka, 'Cesa- ret vermeyin, verirseniz bunu zam- lar takip edecek' dedik ve zamlar başladı. Çaya, bendne zam geldi. Boyle giderse benzin yıl sonuna kadar 2 bin lirayı bulacaktır. Oy- sa benzinin maliyeti 500 liradır. Diinyada petrol en ucuz zamanı- nı yaşıyor, bu zam niye? Yoksul- luk, pahalılık kervsnı yüriiyor Türkiye'de. 3 Haziran seçimleri pahakhfı unutturmuştu Türkiye 1 de. Ama hükümeı. pahalılık unu- tulmasın diye zam yapmaya de- vam ediyor." YERLİ OTOLARIN DEPOSUKAÇADOLACAK? D*N EsU Itoka Serçe Doğar Şahin Kartal Renault9 Renaultn Renault12 Ford Taurius Y M İ ESU YesJ •9CHİ M n u l nonul 39 47658 49296 50 61100 63200 50 61100 63200 50 61100 63200 47 57434 59408 47 57434 59408 50 61100 63200 53 64766 66992 * Istanbul'da geçerti olan fıyatlarla ESKİ VE YENİ FİYATLAR Sl|wrbmzin ANKARA İSTANBUL IZMIR NORMAL-BEIIZta ANKARA İSTANBUL 49257 63150 63150 63150 59361 59361 63150 66939 EsU fh/st Ymi ftyat Artış tutan 1244 1391 1263 1410 1252 1398 1204 1248 1222 1264 147 147 146 44 42 ftıpor 54990 70500 70500 70500 66270 66270 70500 74730 Yuztfc 11.8 11.6 11.7 3.7 3.4 IZMIR 1211 1252 41 34 EVET/HAYIR OKTAY AKBAL (Baştarafı 2. Sayfada) man sosyalist olmayacaktır" sözlerini işte böyle yanıtlamıştır. Erim, CHP'nin gelecekte alacağt biçirne, kazanacağı aniama şim- diden engel koymanın doğru olmadığını belirten konuşmasını şöyle sürdürür: "Biz kollektivist olmayacağız, kabul. Ama sosyal demokrasiyi ağzına alan arkadaşa Senin burda işin yok, haydi kalk git.' Bu- nu da demeyelim. Belki, ne bileyim, ben yirmi sene sonra yeni neler gelir, bilmiyorum. Dünya değişiyor, her şey tekamül ediyor." Kurultay kürsüsünden söylenmiş bu sözler çeyrek yüzyıl sonra bile günceldir, önemlidir. Bugün ana muhalefet partisi SHP'nin içinde Nihat Erim'in özlediği, beğendiği sosyal demokrat anla- yışın gereği gibi benimsendiği kuşkuludur .Denecek ki Nihat Bey 1967'de böyle konuştu da ne oldu? Aradan dort yıl geçmeden aynı Batı sosyalizminden yana Nihat Erim'in balyozcu kişiliğine bürünerek ortaya çıktığına tanık olmadık mı? Prof. Muammer Aksoy'un "Atatürk ve Sosyal Demokrasi" ad- lı kitabını okurken Erim'in bu belge değen taşıyan konuşması- na rastladım. Aradan aylar geçtiği halde nasıl, niçin, kım tara- fından öldürüldüğü ortaya çıkanlmayan Aksoy, düşünceleri, go- rüşleriyle yazdıklanyla, konuştuklarıyla aramızdadır. Toplumun gitmesi gereken yönü gösteriyor bize... Aksoy kltabının giriş bölümünde şöyle diyor: "Göstermeye çalışacağız ki toplumumuzun sorunları zama- nımızdan yarım yüzyıl önce bile bugünkü ile kıyaslanamayacak kadar objektif ve bilimsel ölçüler ve yöntemlerte ele alınmakta, dürüst ve seviyeli bir tartışmanın konusu yapılmakta' idi. Toplu- mumuzun kültürel, ekonomik, siyasal ve sosyal alanlarda ileri- ye doğru adımlar atmasını önlemek amacıyla "birtakım peşin yargılara ve bağnazltğa eklenen karalamalar sayesinde yaratı- lan kavram kargaşalığını sömürme kurnazlığına o zaman bile genellikle sapılmıyordu. En azından yöneticiler bu yola gidilme- sine göz yummuyortardı. Kısacası, çok daha demokratik bir zih- niyet ve uygulama içinde idiler." Bağımsızlık savaşı yıllarında Ankara'da çıkan "Hâkimiyeti Milliye" gazetesinde yayımlanan Hüseyin Ragıp (Baydur) imza- lı ya da imzasız birtakım yazılardan parçalar alan Aksoy 1921'lerde Kemalistlerin sosyal demokrasi' ilkelerini savunduk- larını kanrtlamak istemektedir. Hüseyin Ragıp, mart 1921'deki bir yazısında 'dünyanın sola gittigini' belirttıkten sonra şöyle diyor: "...Dünya gelişiminin rüzgârlarına kapımızı penceremizi kapa- yıp tarih öncesi bir hayat istemek de akla uygun değildir. Sosya- lizmin pek çok esasiarını milli idaremizi bozmadan alırız, uygu- larız. Mesela şirketleri yavaş yavaş millileştiririz. Hükümet inhi- sannı halk lehine çogaltınz ve ayrıntıları burada uzun sürecek daha bir çok reformlar yaparız. Özel deyimiyle bir nevi devlet sosyalizmi olur." Aynı tarihte Celal Bayar da bu görüşleri destekliyordu: "Devlet sosyalizmine karşı olanlar ferdı kuvvetli, sermayesi bol ülkeler ahalisidir. Tanzimatı Hayriye'den beri eşit olmayan koşullar altında Avrupa kapitalizminin ülkemize imtiyazlı bir şekilde gir- mesinin, ekonomik kaynaklanmıza hâkim bulunmasının üzücü etki ve sonuçları gözümüzün önündedir." Muammer Aksoy, "Atatürk ve Sosyal Demokrasi" kitabında sosyal demokrasi uygulamasının ve bu anlayışın savunulması- nın bağımsızlık savaşı günlerinde başlatıldığını, cumhuriyet dö- neminin ilk on beş yılında da 'devlet sosyalizmi'nin başarıyla uy- gulandığını belirtiyor. 1921'den bu yana yetmiş yıl geçti, biz hâlâ sosyal demokrasi- yi kurmak için umutsuz caba harcamaktayız. Bu açtdan Aksoy'un kitabında derlediği yazıları ve Aksoy'un bu konudaki kişisel yo- rumlarını okurken yitip giden bunca yıhn acısını duyuyoruz. Bakın 1921'de Hâkimiyeti Milliye gazetesinde çıkan bir yazı- sında Mahmut Esat Bozkurt ne diyor: "Yeni Türkiye halk devletidi r. Devletin yeni idaresinm de hal- kın son harekete katılmış sınıflarının çıkan göz önünde tutula- rak halk devleti asaslanna göre fakat bu esasların da Türkiye 1 nin ekonomik sosyal anlamı ile ölçülerek kurulması zorunludur." 1990 yılındayız. Hâlâ halk devletini kurmak, halktan yana, halk için halk yararına bir yönetim yaratmak, yerleştirmek savaşını vermekteyiz. [»ARLIAMENT 1986 YILI VE 86/10911 SAY1LI BAKANLAR KURULU KARARINA GÖRE SİGARA SAĞLIĞA ZARARLIDIR. GOZLEM UGUR MUMCU (Baştarafı I. Sayfada) yalmzca bir tanesidir. İslam bankacılığı ile devletin temel hukuksal düzeni din kurallarına uyduruldu; Öğrenim Birliği Yasası göz göre gö- re çiğnendi: zorunlu din dersleri ile laiklik hiçe sayıldı; yurt dışındakı din görevlilerinin ayhklarının hilafet örgütü "Raörta" tarafından verilmesi hoş görüldü; Diyanet İşleri Başkanh- ğı'nda çalışması gereken din adamlarına kaymakam, em- niyet müdür, savcı olma olanakları tanmdı; devlet İslamcı kadrolara böylece göz göre göre teslim edildi; Nakşibendi tarikatı, kurduğu siyasal ve ticari ilişkilerle devletin köşe baş- larına bağdaş kurdu. Suudi sermayesi, ancak kapitülasyon döneminde görü- lecek ayncalıklar elde etti. Etti de birkaç kişi dışında kimse ses çıkarmadı; çıkara- madı. İslamcı kadro, devlet bürokrasisini adım adım eiine ge- çirdi. Düşünün; bu kadar llahiyat Fakülteşi var; bu kadar Yük- sek İslam Enstitüsü var; ama Diyanet İşieri Başkanlığı per- sonelinin, ancak yüzde 6'sı yüksekokul mezunudur! Diyanet işleri'nde çalışanların yüzde 26'sı da ilkokul dip- lomalıdır. İmam hatip liselerini bitirenler ne imam oluyorlar ne ha- tip! Ne otuyorlar? Hukuk fakültelerini bitirip kaymakam, savcı ve emniyet müdürü oluyorlar... Demek ki din egitimi konusunda yüksekoğrenim yapan- lann coğu başka alanlarda görevlendiriliyorlar! Bunun nedenini, niçinini düşünmez misiniz? Ne oldu başka? Tarikat şeyhlerinin cenazeleri Bakanlar Kurulu'nca çıka- rılan özel kararnamelerle kaldırıldı. Bu konuların yazılması Atatürkçülüklerinden yanlarına yanaşılmayan sıkıyönetim komutanlarının emirleri ile yasaklandı! Zorunlu din dersleri 12 Eyiül generallerinin silah zoruyla benimsetildi. O günlerde bu anayasaya, bu anayasa ile ge- tirilen zorunlu din derslerine karşı çıkanlann seslerine ku- laklar tıkandı. Evet; evet, bütün bu konular yıllarca yazıldı, çizildi, bel- gelendi; bir bir kanıtlandı, ama kimsenin kılı kıpırdamadı... 12 Eylül ile atılan tohumlar bugün yeseriyor. Atatürk, 1925 yılında şunları söylüyordu: Ölülerden dilek dilemek uygar bir toplum için utangaçtır. (...) Bugün bilimin, tekniğin, bütün kapsamı ile ışıklar saçan uygariığın karşısmda filan ya da falan şeyhin yol göstermesı ile maddi ve manevi mutluluğu arayacak denli ilkel insanla- rın Türkiye'nin uygar toplumunda varlığını kesinlikle kabul ot- miyorum. Efendileıi Ve ey ulus! Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, derviş- ler, müritler, mensuplar ülkesi olamaz. En doğru, en gerçek tarikat uygarlık yoludur. Uygariığın buyruk ve istediğini yap- mak, insan olmak için yeteriidir. Atatürk'ün kapattığı zaviyeyi açan bu sayın valiye önü- müzdeki yıl "Atatürk Barış Ödülü" verilirse şaşırmayin! Niçin şaşıracaksınız ki? Bu devletin Atatürkçülük anlayı- şı budur. Ne bekliyorduk ki? PENCERE(Baştarafı 2. Sayfada) natimı açısından belirli bir düzeyin altında tutmaktır. 'SMI' bu arada ne yapıyor? Siyasal iktidar içeride ve dışarıda sorun çözmekten çok, so- run yaratıyor. Oysa Türkiye'nin dünyadaki yeni süreç içinde dış tehlikelere karşı asıl silahının ustahklı siyaset olması gerekmez mi? Bütün dünyada barışçıl gelişrneler somutlaşırken ülkemizin çevresin- de savaş rüzgârlarının estirilmesi, çağa ayak uyduramayanların beceriksizlikleri yüzündendir. ANKARA NOTLARI MUST4FA EKMEKÇİ (Baştarafı 17. Sayfada) isimlerinden hiçbir eser kalmayacaktır; ama sizi bu ülkenin na- muslu aydmlan asla unutmayacak, ileriki nesillere aktaracak- ttr. Sağdun. var olun, İki oğlumun mezun olduğu ünıversitenizin ismine layık, gerçek bir hoca olduğunuzu ispatladınız. Ne mutlu size ve ne mutlu bizlere. Ne yokluklar; olanaksız- lıklar pahasına vatan kurtarıcımızın kurduğu bu cumhuriyetin 68. yıiında, ülkede (politik, ekonomik, sosyal) yönden açıkça gö- rülen çöküntünün bir an önce izale edilmesi, laik rejime y&ne- lik tasalluttan bir an önce kurtuluşu, ancak sizler gibi gerçek aydınlann cesaretle seslerini duyurmalarıyla mümkün olacak- tır. Büyük atanın aziz ruhu şad olsun. Saygı ile selamlar, dai- ma arkanızda olacağımızı arz ederim." (Mektup Kadıköy'den yazılmış, Emekli Yargıç İ.D.'den) "Saygıdeğer Prof. Dr. Gitmez, 'Özal'a Açık Mektup' başlıklı yazınızı gazetemizde biraz ön- ce okudum. İçim doldu, sizinle gurur duydum. Bu yaranın acı- sını önce insan olarak, sonra eğitimci olarak başından beri içimde duymaktayım. Bizler, sayıları 8-10'u geçmeyen, ülkemizin variığına, laikdü- zenine bağlı birkaç kişi, 'S'ta savaş vermekteyiz. Özal'ın per- vasızlığının etkileri, kendisini -partisini- güdümlû hükümetini çoktan aştı. Konu, bir rejim bunalımına çoktan ulaştı. Böyle yü- rekli sesleri içtenlikle desteklediğimizi bildirir, sizi kutlarım. Se- lam ve saygılarımla." ("S"tan, bir doçent bayan öğretim üyesi) "Sayın Hocam, Gazetede yayımlanan 'Özal'a Açık Mektup' yazınızı milim mi- lim, santim santim sındirerek okudum. Büyük bir çoğunluğun hislerini ifade ettiğiniz için size çok teşekkür ederim. Mardin'- den Ankara'ya, Ankara'dan ODTÛ İktisadi ve İdari Bilimler Fa- kültesi'ne, buradan siz sayın hocama, binlerce saygı, saygı ve selamlar. Sağolunuz." (Mardin'den Dr. Ç.Y.) Daha var; ancak İstanbul'dan savunmanlar E.T., V.K., Ş.Ö., H.B. ile arkadaşlarının telgrafıyla bitireyim yankıları. Şöyle di- yorlar: "30 Mayıs 1990 gününde Türk ulusuna seslenişinizi onurla dinledik. Mustafa Kemal'in evlatları olarak ve ondan ayrılmaz parçalar olarak ışığınızda yanmaya devam ediyoruz." (Telgra- fın altında, "Kontrol edilmiştir" damgası var. Kimdir yazısı böylesine yankılar yaratan Ali Gitmez? Prof. Ali Gitmez de Prof. Yakup Kepenek gibi Köy Enstitülû. 1938 yılın- da Gürün'ün Konakpınar köyünde doğdu. Babası Hüseyin Git- mez çiftçiydi. Okuma-yazma bilirdi. Anası Yetiş ise bilmezdi. Ali üç kardeşin en küçüğüydü. 1950'de Sıvas'ın Yıldızeli Köy Ens- titüsü'ne gittiği için okuyabildi. Ağabeyleri onun gibi okuyama- dılar. Ozan Hasan Hüseyin de Gürünlüdür, ama aynı köyden değildiler. Ali Gitmez 1950'de Yıldızeli Köy Enstitüsü'ne gitti- ğinde ilk yıl, okulda Köy Enstitüteri izlencesi uygulandı. Demokrat Partı iktidarda olduğu için, Köy Enstitülerini kapatmak istediği için Köy Enstitüleri 1950'den sonra yozlaştırıldı. Gitmez, Yıldız- eli'ni bitirince ilkokul öğretmenliği yaptı. Daha sonra Gazi Eği- tim Enstitüsü'nün "Eğitim" bölümüne girıp bitirdi. Milli Eğitim Bakanlığı'nın, Avrupa Konseyi'nin burslarıyla beş yıl ingiltere'- de "master", "doktpra" yaptı. Dönüşte Hacettepe'de psikoloji okuttu. Şimdi ODTÜ'de "işletme" bölümünde endüstri psiko- lojisı, sosyal psikoloji dersleri okutuyor. 14 yaşında bir kızı var; adı Esin. Esin de babası gibi yazar. Ali Gitmez, kitabı kızı Esin'- in tuttuğu notlardan yararlanarak oluşturdu; "0*5 YaşlarındaZi- hinsel Gelişmeler" kitabını yazdı. Ali Gitmez, "Yurtdışına İşçi Göçü ve Geri Dönüşler" adlı çalışmasıyla 1982 Yunus Nadi İkin- cilik Ödülü'nü kazandı. Cumhuriyet'te birçok yazısı yayımlandı... Bir düzeltme: 12 Haziran Salı günkü "Ankara Notları"nda, 1946 seçimleri sırasında ilçe kaymakammın cebimden bağım- sız adayın oy pusulalannı aldığmt yazmıştım. Ayırdına sonra var- dım; kaymakamın cebimden çekip aldığı oy pusulası değil, aday tanıtma kâğıtlarıydı, resimli. Oy pusulası sandık başında olur, benim cebimde ne arasın? Düzeltirim.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle