28 Mart 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 HAZÎRAN 1990 Seınionov'a psikolojik test • STOCKHOLM (AA) — Sovyet Havayolları Aeroflot'a ait Tupolev 154 tipindeki bir yolcu uçağını içindeki 114 yolcusu ile önceki gün îsveç*e kaçıran 17 yaşındaki genç hava korsanı Dimitri Semionov'un avukatı Birgeı Ohlson, müvekkilinin psikolojik teste tabi tutıılmasını istedi. Cezayir'de seçim • CEZAYtR (AA) — Cezayir'de yaklaşık 13 milyon seçmcn, 1962 yılından bu yana ilk çok partili seçimde oy vertnek için 12 haziran salı güntt sandık başına gidecek. Seçmenler, 11 siyasi partinin ve bağımsız adaylann listelerinden 1541 belediye meclisi ile 48 eyalet konseyi üyelerini belirleyecekler. Genscher SSCB'de • MOSKOVA (AP) — Sovyetler Birliği Dışişkri Bakanı Eduard Şevardnadze ve Federal Alman meslektaşı Hans Dietrich Genscher, Almanya sorununa bir çözüm bulmak için dün bir araya geldiler. Brest kentinde görüşen iki dışişleri bakanının, özellikle Almanya'njn birleşmeden sonraki askeri ve siyasi konumu üzerinde durdnklan belirtildi. De Maiziere Bush'la görüştü • WASH1NGTON (AA) — Demokratik Almanya'da özgür seçimlerle iktidara gelen ilk hükümetin başbakanı Lothar De Maiziere, Be^az Saray*a giden ilk demokratik Almanyalı lider olarak dün ABD Başkanı George Bush'la bir araya geldi. SPD, aday krizini çözdü • BONN (AA) — Federal Almanya'da, Sosyal pemokrat Parti (SPD) içinde başgösteren başbakan adayı krizi, Saarland Eyaleti Başbakanı Oskar Lafontaine'nin bu görevi sürdürmesine karar verilmesiyle son buldu. SPD Genei Baskanı Hans Jochen Vogel, dün partisinin yönetim kurulu toplantısından sonra yaptığı açıklamada, Oskar Lafontaine'nin başbakan adayı olarak görevini sürdürecegini bildirdi. Otanç duvan yıkılıyor • BATI BERLtN (AA) — Berlin'de Ikinci Dünya Savası sonrasında kurulan soğuk savaş döneminin sembolü utanç duvannın tamamen yıkılması çalışmalanna çarşamba günü başlanıyor. Doğu Berlin Belediye Meclisi'nden yapılan açıklamada, duvarın yıkılması işlemlerine 30 D. Alman firmasının katkıda bulunacaklan bildirildi. Azeri-Ermeni • MOSKOVA (AA) — Azerbaycan Yüksek Sovyeti, Ermeni militanlann Azeri sınır köylerine saJdınlarını aralıksız sürdürmeleri yüzünden dün yaptığı toplantıda, Nahcıvan özerk Cumhuriyeti'nin Ermenistan'la olan sınırları dahil, tüm Azerbaycan- Ermenistan sınırı boyunca olağanüstü durum ilan etti. Poindexter mahkûm oldu • WASHİNGTON (AA) — Beyaz Saray eski Güvenlik Damşmaru Amiral John Poindexter, Irangate skandalının gizJenmesinde rol aldığı gerekçesiyle altı ay ağır hapse mahİcûm edildi. Ronald Reagan'm başkanlığı döneminde Ulusal Güvenlik Danışmanı olan Poindexter, görevde bulunduğu sırada başlatılan kongre soruşturmasında, olaya ilişkin aynntılı bilgileri, yalan söyleyerek saklamaktan suçlu bulundu. DIŞ HABERLER CUMHURİYET/3 Yunan Başbakanı'nın ABD'deki tutumu diyaloğu zorlaştırıyor Aııkaracla tedirginlikMitsotakis'in Yunan-ABD Savunma Anlaşması'na "Ege'deki dengelere" ilişkin bir ifade yerleştirildiğini açıklaması, Ankara'da "çok olumsuz bir gelişme" olarak değerlendirildi. Kıbns'a baglayan tutumunu ba- sında yaptığı açıklamalardan son- ra Washington'da da sürdürme- sinin bazı kaygılara yol açtığını belirtiyorlar. Bu konuda göniş bildiren bir yetkili, Kıbrıs sorununun Yuna- nistan tarafından 1974'te çöztlm- süz hale getirildiğine işaret ederek ANKARA (Cumhuriyet Böro- so) — Yunanistan Başbakanı Koastantin Mitsotakis'in ABD'- deki açıklamaları Ankara ile Ati- na arasındaki diyalog sürecini "zoıtaştırKi" olarak nitelendirü- di. Ancak Ankara şu aşamada söz konusu açıklamalar karşısında "tepldsel" bir tutum takınmaktan kaçınıyor. Bunun yerine "son de- «««çtksöziü' birpoüükacıoia- MITSOTAKIS CUELLAR'LA KIBRIS'I GORUŞTU rak değerlendirilen Mitsotakis'in ı^^^——.^——— gend tutumunun incelenerek 1991 yılına kalması beklenen bir zirve görüşmesinin teknik hazırlıklan yürütülüyor. öte yandan şu görüşlere yer verdi: "Biz Kıbns sonınn Tiirkiye ile YunanisUn arasmda hiçbir şekil- de gornsülmez demiyoruz. Sonuç- ta ilrisi garantor devleüerdir. Araa Yunanistan'ın Turki>e'yi isgalci olarak gösterip Maraş'ın geri \e- rilmesi. adadaki askerlerin çekil- mesi gibi istemlerde bulunması kabul edilemez. Ankara ile Atina ancak Kıbns'taki iki toplum bel- li bir noktada uzlaştıktan sonra garantor devletler olarak İngilte- re ile birlikte devreye girecekler- dir. Adadaki Tıirk askerleri bir ikili Tfirk-Ynnan meselesi degil- dir, çünkü Türkiye işgalci değil- dir." Öte yandan Mitsotakis'in Ame- rika'da, Yunah-ABD SEİA'sına "Ege'deki dengelerin gozetilecegine" ilişkin bir ifade yerleştirildiğini açıklaması, Anka- ra'da "çok olnmsnz bir gelişme" olarak değerlendirildi. Yetkililer, bu konudaki değer- lendirmelerinde şu görüşleri dile getirdiler: "Yunan-ABD SEIA raetninin içeriğini bilmemekie beraber, Sa- yın Mitsotakis'in açıklaması doğ- rultusunda bir ifadenin burada yer almış oiamsı dogal olarak Tiirkiye'yi ilgileodirir. Çunku so- nuç olarak 'Ege'de dengeden soz edüirken, bunun bir ucu Yunanis- tan ise diğer ucu Turkiye'dir. Yu- nankmn'ın ABD ile imzaladığı bir usler anlaşmasında Turkive ile ii- giii bir bukum dogal karşılana- maz. Bu anlaşmanın NATO'nun ortak savunma hedeflerine yöne- Uk bir anlaşma olduğu duşunül- düfiinde Türkiye'ye karşı bazı dengelerin gozetilmesindeki an- lamsıziık belirginleşmektedir." 'Sorun bir yd içinde çözühnelV Yunanistan ile ABD arasında ikili işbiriiği belgesi olan Savunma ve Ekonomik tş- birliği Anlaşması'na (SEİA) Türkiye unsurunun dolayu olarak dahil edilmesi Ankara'da kaygı ile karşılanıyor. Başkentteki yetkililer, yeni Yu- nan Başbakanı'nın açık seçik ko- nuştuğunu ve hiçbir şeyi gizleme- den kendi içinde tutarlı demeçler verdiğini belirtiyorlar. Ancak Mit- sotakis'in Türkiye ile diyaloğu ŞEBNEM ATİYAS NEW YORK— Yunanistan Başbakanı Konstantin MitsoUkis dün BM Genel Sek- reteri Perez de Cuellar ile yaptığı görüşme- den sonra düzenlediği basın toplantısında, ga- zetecilere Kıbns için "iyimser" olduğunu söy- ledi. Cuellar ile bir saate yakın görüşen Mit- sotakis "iyimser olmak için nedenler var" de- di. Cuellar'ın da bu "iyimserliği" paylaştığı- nı söyledi. Mitsotakis "Kıbns sonınn önü- miizdeki bir yıl içinde çözülmelidir" dedi. Cuellar'ın 'iyimserligini" kısa bir süre önce Washington'da ABD Devlet Başkanı Bush ile yaptığı görüşmeye baglayan Mitsotakis, ABD'nin Türk tarafına baskı yapacagını ima etti. ABD Dışişleri Bakanı James Baker'ın Yunanistan'ın Kıbns için aktif olmasından memnun kaldığını kaydeden Mitsotakis Ba- ker'ın Yunan tarafı ile temasta kalacağını be- lirttiğini de söyledi. Mitsotakis, basın toplantısında Türk-Yunan dialoğuna değindi ve dialoğun verimliliğini iki tarafta sağlam, ciddi" hükümetler olma- sına bağladı. 1965'ten beri Türk-Yunan dia- loğunun içinde olduğunu söyleyen Mitsota- kis, Yunanistan'da artık "güvenilir, sorumlu ve ciddi" bir hükümet olduğunu öne sürdü. Türkiye'deki hükümet için "Bakalım görecegiz" dedi. "Türkiye'deki iç politik du- rumun ne gosterecegini goreceğiz. An» umu- yonız ki dialoga yardımcı olacaklardır. Tür- kiye iyi niyet gostermelidir" sozleriyle üstu kapalı olarak Türkiye'deki hükümet boşluğu- na dikkat çekti. Mitsotakis aynca Mersin'in konvansiyonel güçler anlaşmasına dahil edilmemesi halin- de "Yunanistan'ın anlaşmayı imzalamama dnrumunda kalabiiecegini" kaydetti. VValesa'nın cumhurbaşkanı olmak istemesi örgütü kanştırdı Dayanışmada kavga varWalesa, "Gazeta Wyborcza" gazetesinin yöneticisi ve payanışma'nın ünlü isimlerinden Adam Michnik'e karşı da savaş açtı. Walesa'nın bir an önce cumhurbaşkanı seçilme arzusu Dayanışma liderlerirü ürkütüyor. Dış Haberier Servisi — Polon- ya'da komünist yönetimin iş ba- şından uzaklaştmlmasında en bü- yük görevi üstlenen Dayanışma hareketi, şimdi kendi içindeki so- runlarla uğraşıyor. Doğu Avrupa ülkeleri içinde komünist yönetime karşı ilk parlak zaferi kazanma unvanına sahip Dayanışma, şim- di lideri Lecb VValesa ile hükümet- te bulunan ve hükümete destek veren temsilcileri arasındaki bir 'soguk nvaş'a sahne oluyor. Intentational Herald Tribune gazetesinde, VValesa'nın bir an önce cumhurbaşkanı olnıa isteği Dayanışma yönetimini tedirgin ediyor. 7 haziranda çıkan bir ha- bere göre söz konusu iç çekişme- lerin önemli bir nedeni olarak Da- yanışma ağırlıklı Polonya hükü- metinin uyguladığı ekonomik po- litikalann, halkı memnun etme- mesi gösteriliyor. Doğu Avrupa ülkeleri içinde, sert ekonomik ön- lemlerle piyasa ekonomisini yer- leştirmeye çalışan Polonya'da halk, Dayanışma ağırlıklı hüku- metten memnun değil. Dayanışma'mn iki önemli ke- simini oluşturan işçiler ve aydın- lar arasında bu nedenle ortaya çı- kan çatışma. son günlerde iyice belirginleşti. İşçiler üzerinde çok büyük bir etkisi olan Lech VV'aie- sa, Dayanışma ağırlıklı hükume- tin uyguladığı politikalara karşı, 'en üst düzeyde' bir savaş çağrı- sında bulundu. Bu aynı zamanda, Polonyalılar enflasyonla savaşıyor Fiyatların artış oranı Aralık'89 Mavıs'90 Erkek JAyâttabı VVALESA BASTIRTYOR — Dayanışma lideri Lech VValesa, cnm- hnrbaşkanı olmak istediğini söyleyerek ortahgı kanşürdı. YValesa'nın Da>anışma liderlerine karşı saldınsı da giderek artıyor. Dayanışma'mn aydınlardan olu- şan tabanına da savaş olarak ni- telendirildi. VValesa'nın işçiler adına yapt£ ğı bu çıkış, hükumetteki Dayanış- ma çevreierince, 'mutlak monarşi' olarak yorumlandı. Polonya hü- kümetinde hiçbir resmi statusu ol- mayan Walesa'nın, Polonya Cumhurbaşkanı olmak istemesi, bu çatışmayı iyice körükledi. Wa- lesa'nın danışmanlan, önümüzde- ki ağustos ayına kadar Dayanış- ma liderinın, cumhurbaşkanhğı makamını istediğini belirtirken Başbakan Tadensz Mazowiecki ise böyle bir pozisyon için en azm- dan bir yıl beklenilmesi gerektiği- ni söylüyor. Lech .VValesa'mn hükümete ya- TüRKDIS POLÎTİKASI kın Dayanışma çevrelerine açtığı savaşın ilk önemli gostergesi de bir hafta önce yaşandı. Gdansk'- taki merkezinden Varşova'daki Dayanışma gazetesi "Gazeta Wyborcza"ya bir faks mesajı gönderen VValesa, artık gazetenin ve Dayanışma'mn unlu adlann- dan Adam Michnik'ten desteğini çektiğini söylüyordu. VValesa, söz konusu mesajında, gazetenin, Da- yanışma ilkelerini ne kadar savun- duğunun artık tartışma götürür bir duruma geldiğini de belirtiyor- du. Dayanışma'mn en önemli dü- şünürlerinden biri olarak kabul edilen Michnik'e, VValesa'mn bu tür bir saldınya girişmesi, Daya- nışma içindeki aynlıkları da iyi- ce ortaya koyuyordu. DUNYADA BUGUN ALÎSİRMEN Istanbul Karmaşası Değerli genç romancımız Orhan Pamuk, gerçekten tanımlan- ması güç tatlar alarak okuduğum Kara Kitap adlı son yapıtında, inanılmaz ustalıkla birbirının üzerine konmuş görüntülerden olu- şan tarifsiz güzellikte bir istanbul çizıyor. Kıtabı okuyanların ço- gunluğunun en begendiğı bölümlerden biri olan 'Boğazın Su- lan Çekildığı Zaman'da (romantn kahramanlarından Cefal'in bir köşe yazısıdır) deniz dibinin kuruması ve yukarı doğru çıkma- sıyla, "Boğaz denen o cennet yerin kara çamurla sıvalı, kaiyon ieşlerınin parlak dişlerıni gösteren hayaletler gibi parladığı zifıri bir bataklıâa dönüsmesi" halinde ortaya çıkacak görüntü anla- tılır.Sözü edilen görüntü, Bizans'ın,Osmanh'nın kalıntıları.gemi leşlerı ve boğulup denıze atılmış kişılerin cesetleri, eskı sikke- ler, plastık atıkları, arabasıyia sulara gömülmüş cumhuriyet dö- neminin ünlü bir gangsterinden geriye kalanlarıyla, tüm dönem- lerin, tüm kalıntıların, tüm rezilliklerin, tüm ölümlerin iç içe gir- diği, birbirinin üzerine yığıldığı ve bir mekânda birçok zamanın üst üste iç içe yaşandığı bir korku müzesı, bir karabasandır. Yazarın yapıtının çok yerinde olduğu gibi ustalığa ulaştığı bu bölüm de genış bir düş gücünü gerektırıyor diyeceğiz, eğer bu- günkü İstanbul'u görmemiş olsak. Çürtkü günümüz Istanbul'u da Boğaz'ın sularının çekilmesine gerek bile kalmadan aynı go- rüntüyü, Boğaz'ın aktığı derin yankta değılse bile onun kıyıla- rında tüm dehşetı ile sergilemektedir. Her beş yurttaşımızdan birinın yaşadığı, nüfusu 10 milyonu aşmış bulunan ve 21. yüzyılda Mexico Cıty ile birlikte yeryüzü- nün en büyük iki 'urkentinden' biri olmaya aday İstanbul, artık coğrafyalann, tarihın bir zaman ve mekânda üst üste iç içe geç- tığı koca bir koy olmuş durumdadır. İçinde yaşayanlann bir kentte yaşama bılıncıne de sahip ol- madıkları bu 'urkent', pislığin yanı sıra susuzluk, çarpık kentleş- me. sağlanamayan ulaşım ile boğulmuş durumdadır ve sözü edi- len leş, süreklı olarak kültürü yiyen, yok eden bir alt kültürü üretip durmaktadır. Geleceğini, rızkını leşten sağlamak ısteyen yırtıcı kuşlar ya da leş kargaları gibi kentin üzerine üşüşmüş olan kapkaççılarla yap- satçılar da pisliğin üzerine gorüntüyü daha da korkunçlastıran bir iki pırıltılı vurgun oturtarak köşeyi dönmeye çalışmaktadırlar. Vte günümüz Istanbul'u aynı kentte yaşadıkları ve aynı ulus- tan olduklan halde btrbirterinin dillerinden anlamayan, ortak dert- lerinın hıç de bilincınde olmayan, her biri biröbürünü veyaöbür- lerini biraz daha pisliğin içine itmeye çalışıp başkasının kafası- na basarak yüzeye ulaşıp biraz nefes almaya çalışan, pislik içinde gezen, kazurat içinde yüzen, suya hasret giden ve bir yerden bir yere ulaşamayan insanların bir araya geldıği koca bir 'urkent' görüntüsündedir. Ve bu 'urkent' her gün Boğaz'ın ve Marmara kıyısına akan in- sanların diktiği molozdan, tuğladan ve betondan yapı benzeri garip dikitlerle büyümekte, denizi ve çevresini tehdit eden bir hastalık gibi dehşet saçmaktadır. Bugünlerde İstanbul'da yaşayanlar kadar tüm ülke insanları ve yönetıcilerce nedense hiç ayırdına varılmayan, kulak asılma- yan sorunları içinde, susuzluk ön sırayı almış ve tartışma gün- demınde seçkin bir yere kurulmuş görünüyor. Bu durum her- halde zaten var olan susuzluğun son kuraklıkla alışılan ve da- yanılabilen boyutu da aşmış olmasından kaynaklanıyor oisa gerek. İstanbul'un susuzluğu ön plana çıkınca, kentin baş sorumlu- su olarak görülen Belediye Başkanı da eleştiri oklarının hedefi haline geliyor Hatta eleştirıler o boyutlara varıyor ki SHP'nin ge- lecek seçimleri Nurettin Sözen yüzünden yıtireceği, ANAP'ın, SHP'nin bu zayıf noktasını vurmaya çalıştığı bildiriliyor. öte yan- dan iktidar odakları da istanbul'un su sorununu ancak kendile- rinin çözebıleceklermi söyleyerek halka kol kanat gerip beledi- yenin beceriksizliğinden doğan sonuçları kendilerinin giderecek- lerini gostermek istiyorlar. İstanbul'un, Türkiye'nin yapısının ürünü olan 'urkent' niteliği- rtin tüm ıktıdarların sorumluluğunda olduğunu herhalde belirt- meye gerek yok. İstanbul'un bugün karşı karşıya bulunduğu sorunlar, kentin kendisinden değil Türkiye'nin yapısından kaynaklanmaktadm 30 yıl önce 1 milyon nüfusu ofan kentin bu denli kısa bir sürede 10 misline ulaşması, Türkiye ekonomisinin bir sonucu olduğu- na göre elbette ki bu büyük göçün doğurduğu sorunların çözü- mü de merkezi otoriteye, yani hükümete düşecektır. Gecekondu olgusuna popülist yaklaşımı ile yanılgıya düşen- Nurettin Sözen'in, kentin talanına karşı çıkan yerinde davranış- larında devlet tarafından arazi mafyasının karşısında yalnız bı- rakılması, hatta zaman zaman baltalanması ise hem kentin hem de devletin geieceği açısmdan kaygı uyandırıcıdır. Nıtekim Boğaz sırtlarındaki yerlerini silahlı kabadayıları ile ko- rumaya başlayan bir zamanların Malatyaspor Başkanı Metin Kaya Çağlayan ile oğlu resmen resmi makamlara kafa tutmakta, be- lediye için "gelsin de görelim" diyebilmektedir. Bu durumda devtetin betediyeyi güvenlik güçlerinin desteğin- den yoksun bırakmayı ve belediye gangster, belediye mafya sa- vaşını belediyenin kaybetmesini izlemesi, 'urkent' istanbul'un kar- gaşasında kendi batıştnı da seyretmesi demek oluyor. Bugünkü iktidarın mafyaya daha yakın olan kafa yapısının dev- letin saygınlığını İstanbul örneğinde korumasını beklemek de İs- tanbul'un bugün vardığı karmaşa kadar absürd bir şey olacak herhaide. Ortadoğu île sorunlu ilişkiler Türkiye'nin Ortadoğu'daki politikalan, Dışişleri Bakanlığı'nın inisiyatifinden çıktığı ölçüde geleneksel 'ihtiyatlı denge' arayışmdan hesapsız dengeciliğe dönüştü. YASEMİN ÇONGAR SEMİH tDİZ ANKARA — Türkiye'nin 1980 son- rası dış politikasmda "Arap dunyasına" açılma yönünde belirgin adımlar atıldı. Dışişleri Bakanlığı'nın ginşimlerinden çok, Özal ailesinin bazı özel bağlantıla- rı çerçevesinde gerçekleşen bu adımlar, Arap-tslam sermayesinin başta fînans sektörü olmak üzere Türkiye'de çesitli alanlarda teşvik edilmesine yönelikti. Bu dönemde "dost ve kardeş" tanım- lamasının Arap ülkeleri için sık sık kul- lamlmasına karşın bu çevre ile ilişkiler hiçbir zaman gerçek bir siyasi dayanış- maya dönüşmedi. Arap dünyasımn Kıbns konusunda Türkiye'ye destek vermemesi, Bulgaris- tan'daki Türk aanlığının sorunlanna ise ancak Ankara'nın ısrarlı diplomatik gi- rişimleri sonucunda duyarhlık gösterme- si bu dayanışma eksikliğinin örnek- leriydi. Batı ile ilişkilerin durgunluk geçirdi- ği bu dönemde tslam ülkelerini mütte- fik olarak gösterme gayretine giren An- kara, Islam Konferansı örgütü'nde (tKÖ) önemli roller üstlendiği görünü- mü verdi. Ancak hiçbir zaman konfe- rans içinde bir gerçek "ittifak üyesi" muamelesi görmedi. Sonuçta Cumhur- başkanı özal'm başbakanlığı dönemin- de ön plana pkan "Araplara yakm- taşm«" politikası, bu üikelerin Türkiye'- ye karşı duyduklan geleneksel önyargı- lannm üstesinden gelinmesine yetmedi. Türkiye, gerek Körfez savaşında gös- terdiği tarafsızlık gerekse Ortadoğu so- runundan mumkün olduğu kadar urak durması ile bu bölgedeki politikalarm; aktif bir unsuru olmak istemediğini de gösterdi. Ankara'nın bu tutumu, özellikle Arap-lsrail çatışması kapsamında İslam ülkelerinin eleştirilerine neden oldu. Açıklamalar bazında her- zaman Filis- tin'in yanında tutum alan Türkiye, ba- zı üikelerin önerdiği gibi sorunun çözü- münde arabulucu rolü oynamaya yanaş- madı. Filistin Bağımsız Devleti'ni ilk tam- yan ülkeler arasındaki Türkiye, özellikle son dönemde lsrail ile daha iyi ilişki ara- yışına girmesiyle tepki çekti. Bu tepkiyi pekiştiren bir neden de Filistin devleti- nin bu kadar çabuk tamnmasına karşın bunun diplomatik gerekierinin yerine getirilmemesiydi. Filistin'e Ankara'da büyükelçi düzeyinde temsil olanağı ve- rilmemesi Türkiye'nin Filistin konusun- daki inandırıcılığını Araplar nezdinde azaltırken Ankara'mn Yahudi lobisi et- kisinde kaldığı yolunda söylentilere ne- den oldu. Yalnız Arap ülkelerini değil, aynı za- manda Dışişleri BakanlığVnı da şaşırtan bir hızla ve bizzat dönemin Başbakanı Turgut Özal'ın ağzından tanınmasından sonra Bağımsız Filistin Devleti ile iliş- kilerdeki çeşitli purüzler de Dışişleri dı- şından atılan adımlann sonuçlannı gös- termesi açısmdan dikkat çekiciydi. Ni- tekim Filistin'e büyükelçiük statüsü ve- rilmemesi, özal'ın o dönemde yaptığı bir özel ABD ziyareti sırasmda Yahudi lobisi ile gönlşmesinin ürünü olarak de- ğerlendirildi. Sonuç olarak, Türkiye'nin Ortado- ğu'daki politikalan, Dışişleri Bakanlı- ğı'nın inisiyatifinden çıktığı ölçüde ge- leneksel "ihtiyatlı denge" arayışından çok "hesapsız" bir dengeciliğe dönüş- tü. Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğu komşulan ile ilişkilerinde ise karşılıklı olarak "iç politikadan" kaynakianan sorunların eksik olmadığı gözleniyor. Suriye'nin, Güneydoğu Anadolu'daki bölücü faaliyetleri desteklediği ve Iran'- ın tslam devrimini Türkiye'ye ihraç et- mek istediği yoiundaki suçlamalar bu ül- kelerle ilişkileri sürekli gergin tuttu. Gerçekten de gerek Şara'ın gerekse Tahran'ın en yetkili ağızlardan Anka- ra'nın duyarh olduğu konularda kimı tahrik edici açıklamalar yapması bu baş- kentlerle ilişkilerde purüzler doğurdu. Humeyni döneminde Iran'm, Ata- türk'u, Türkiye Cumhuriyeti'nin laik yapısını suçlar açıklamaları, başta Iran başbakanı olmak üzere konuk yetkilile- rinin Amtkabir'i ziyaret etmemeleri, Türkiye'deki aşın dinci gruplarla Iran Büyükelçiliği'nin ilişkili olduğu kuşku- lan bu ülkeyle diplomatik ilişkileri kop- ma noktasına getirdi. Ancak eski Büyükelçi Monacber Mot- taki'nin birkaç kuşkulu demeçten son- ra geri çekilmesi talebi, dönemin Baş- bakam Özal'ın daha önce tran'ın dip- lomatik gaflarına göz yumduğu düşü- nüldüğünde şaşırucı bulundu. Nitekim özal'ın Iran Başbakanı Ali Ekber Ve- layeti'nin Anıtkabir'e gitmeyeceği yo- iundaki sözleri üzerine takındığı "Adam gitmezse gitraez" şeklindeki tavır akıl- lardaydı. Ankara - Tahran gerginligi, Dışişleri Bakanlığı'nın geleneksel çerçevede bu ülkeyle diplomatik ilişkileri yeniden "nı- yına oturtma" çabasıyla çözüldü. Suriye Suriye'ye bakıldığında ise PKK lide- ri Abdullah öcalan'ın bu ulkenin dene- timindeki Bekaa vadisinde üslenmesi iki- li ilişkilerde gölge oluşturmaya devaro ediyor. Turgut Özal'ın başbakan olarak 1987 yılında Şara'a yaptığı ziyaret, özel- likle bu sorunun diyalog bazında çözüm- lenebilmesi için bir temel oluştururken, daha sonra Türkiye'de en yetkili kişiler tarafından su konusunda yapılan açık- lamalar, burada engelleyici bir rol oy- nadı. Nitekim gene özal'ın başbakan- lığı döneminde Suriye'den ismen söz et- memekle beraber Fırat'ın suyunun bu SADDAM — Üişkiler sarsıldı ülkeye karşı bir koz olarak kullanılabi- leceğini söylemesi Suriye'nin "PKK kozuno" da tekrar gündeme getirdi. Su açıklamaları aynı zamanda, son 10 yıldır göreceli bir istikrar yaşanan An- kara - Bağdat ilişkilerinin de son dönem- de sarsılmasına etken oldu. Suyun ger- çekten bir silah olarak kullandacaği en- dişesi, Irak'ın tüm Arap dünyasını ba- şanlı bir şekilde Türkiye aleyhine sefer- ber etmesini kolaylaştırdı. Bu cephede Irak'ın "söper topu"na ait olduğu öne sürülen parçaların Türkiye'nin Batı ül- keleri ile işbirliği çerçevesinde geri gön- derilmesi de "Ankara'nın kimden yana tavır aldığımn gostergesi" olarak yo- rumlandı. Nitekim bu olayûan sonra Bağdat'ın su konusunda Ankara aley- hindeki açıklamalaruun dozunda ciddi bir artış gözlendi. Su sorunu Türkiye'nin bölgedeki iliş- kilerinin geleceğinde en kritik unsur ola- rak ortaya çıkmış bulunuyor. Güneydo- ğu Anadolu Projesi'nin Fırat'ın suları- nın kullanımı konusunda getireceği ye- ni duzenleme, Şara'ı ve Bağdat'ı ürkü- tüyor. Ankara'da teknisyenler ve dıpk>- matlann bu iki ülkeye su verilmesini en- gelleyecek uygulamalardan tıtizükle ka- HAFIZ — Teröre destek çınması gerek suyun bu ülkeler için son derece yaşamsal bir kaynak olması ge- rekse Türkiye'ye duyulan siyasi güven- sizlik nedeniyle yeterince inandırıcı olamıyor. Ortadoğu basınında su nedeniyle bir savaş bile çıkabileceği temasımn artan bir biçimde işlenmesi ise Türkiye'nin böİgeye yönelik politikasmda ne kadar dikkatli olması gerektiğini gösteriyor. Dışişleri Bakanbğı y-etküilerine göre Av- rupa'dakine benzer bir güven arttırıcı sistemin Ortadoğu'da da kurulması ge- rekirken, bu bölgedeki üikelerin birbir- leri arasındaki köklü sorunlar bunu güç- leştiriyor. Türkiye'nin "Banş Snyn" adı altın- da Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin sula- nnı iki ayn koldan Ortadoğu'ya verme yoiundaki projesi ise havada kaldı. ,Cumhurbaşkanı özal'ın zamanında "çok buyiik bir bulnş" olarak ortaya at- tığı bu projenin teknik fizibilitesinin ol- madığı görülürken bu propagandayla si- yasi açıdan da herhangi bir kazanım sağ- lanmadı. BİTTİ lsrail En sağcı hükümete güvenoyu KUDÜS (AA) — Israil'de Li- kud ağırlıklı yeni hükümet parla- mentodan güvenoyu aldı. Başbakan Izak Şamir'in 120 sandalyeli Knesset'te (parlamen- to) yaptığı ve çeşitli iç ve dış so- runlara değindiği konuşmasından sonra gerçekleştirilen oylamada, yeni kabine 57'ye karşı 62 oy ile güvenoyu aldı. Hükümette Li- kud'dan 11 kişi yer alıyor. Oylamada, dinci Agudat lsrail Partisi'nin bir milletvekili çekim- ser kaldı. Şamir hükümetinin güvenoyu alması ile ülkede 12 hafta süren hukumet krizi de geride kaldı. Filistinliler ile doğrudan görüş- raelere oturulması konusunda Li- kud ile İşçi Partisi arasında baş- layan görüş aynlığı, ülkenin bu iki parti koalisyonu ile yönetildiği yaklaşık altı yıllık döneme de son vermişti. Şamir, parlamentoda yaptığı konuşmada, Washington'u, FKÖ ile temaslar yaparak lsrail'e kar- şı terorizmin cesaret bulmasına neden olmakla suçladı. ABD'nin, barışı, FKÖ ile diya- loğa bağladığını savunan Şamir, "FKÖ'yu tanımak ve onlaria di- yaloga geçmek, bize karşı şiddeti ve terörist saidınlan teşvik ediyor. Çünkü terörist liderler, hükiimet- lerin bu tavnıu, yapbklannı onay- lamak olarak yonımluyortar" de- di. lşgal altında bulunan toprakla- rın banş uğruna terk edilmesi du- şüncesini şiddetle reddeden Şa- mir, Batı Şeria ve Gazze konusun- da, "Israil'in çevresi benzeri gö- riılmemiş bir şekilde düşmanın si- lahlı giiçleri ile çevrili iken, ulke- nin yumuşak karnı olan bölgede ödün vermek delilik olur" dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle