Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
29 MAYIS 1990**** HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/17
Tutanak bilmecesi G O Z L E M UĞUR MUMCU
(Baştarafı I. Sayfada)
Çankaya Köşkü'nde olaniarı bı-
tenleri anında haber alıyor, dola-
yısıyla duruma hâkimiz, her şeyi
duyuyoraz'. Bu arada kendiae ge-
liyor ve diyor ki, 'patron benim
bunları, bu kadarını bile söyledi-
ğitni duysa çok kızar sözleri yer
alıyor.
Daha sonra, "Tdgrafin İSAP^
tan sızmış olduğu kesin. Bunu
saptadık. Ona hiç tereddiit yok.
Elimizde kesin delilkr var" diyen
özçeri, metnin 3. sayfasında, "Bu
zatı lanır mısınız, UIuç Gür-
kan'ı?" sorusuna, Mumcu'dan
"Yani şöyle tanınnT yanıtını alın-
ca, TBMM'de çalıştığı dönemi
anımsatarak, buradan tanıdığı ki-
şilerin adlarını sordu. Mumcu da,
Mural Sökmenoglu (DYP eski
Hatay milletvekili), Devlet Baka-
ıu Işın Çelebi, eski Dışişleri Baka-
nı Mesut Yılmaz, SHP Içel Mil-
letvekili Fikri Sağlar ve SHP Ge-
nel Sekreteri Deniz Baykai'ı tanı-
dığını belirtti. Mumcu, daha sonra
"Siyasi partUerden arkadasımz var
mı?" sorusuna, DYP Genel Sek-
reteri Gökberk Ergenekon'u aile-
cek tanıdıklannı söyledi.
Metnin ikinci böfümünün he-
men başında yeniden kriptonun
ISAP'tan sızdığı yönündeki kanı-
sıru gündeme getirirken, "kanım
derken sadece işte İSAP'U herkes
sorguya çekildi, en son siz kaldı-
nız, digerleri gayet başanlı bir şe-
kilde renk vermediler, onun için
sonı siz kaldınız, dolayısıyla bu-
nu siz vaptınız. Bu degil. Bunun
dışında gayet güçlü endikasyonlar
var" diyen Özçeri, Mumcu'ya,
"Ortaya şunu çıkarmaya çaltsıyo-
rum. Kelimeyi kuDanmak lazım,
üzülerek kullanıyorunı, ama sizi
birisi aklen igfal etmiş olabilir"
dedi. Ardından, "Siz kullanıldı-
nız. Benim izlenimim budur. Siz
bunu bilerek, isteyerek kendiniz
planlayarak sırf spor olsun diye,
hobi olsun diye yapmadınız. Ben
buoa inanmak istiyorum" diyen
özçeri'nin, "Fakat, ber halükâr-
da işe bir de devlet açısından bak-
mak lazım" sözleri üzerine Mum-
cu'nun, "Tngay bey, benim babam
profesör. Ben 27 yaşındayım. Ben
bunu yapmadun. Yani yapmam
için bir neden yoktu. Hiç bir va-
kit yapmadım. Meclis'te iken de
böyle bir şey yapmadım ki, orada
hepsi getir ve öbürii için bir şey so-
rardı. Yani SHP'li, DY P'linin ko-
Sabancı: Erken
seçim gereksiz
CENGİZ TURHAN
tçi özel olarak küçük bir salon
biçiminde döşenmiş, iki hostesin
servis yaptığı bir otobüse sığdınl-
mış, küçük bir salon için oldukça
rahat sayılabilecek kanapelerden
birine oturan Sakıp Sabancı, her
zamanki heyecanlı haliyle anJatı-
yor: "Pariamentoyu daha vasıflı
insanlardan oluşmaya zorlayacak-
sın. Kalilevi eunden geldigi kadar
yukan çekeceksin."
tstanbul-tzmit yolunda, özel
otobüsü içinde Sakıp Sabancı ile
politika konuşuyoruz. Ülkenin
kalburüstü insanlannı bünyesinde
toplayan iş dünyası, bugünlerde
politikaya daha aktif katılımın
yollarını araştırıyor. Sabancı bu-
nun gerekliliğini, 1964 yılında
Tokyo'da dönemin Tokyo Büytik-
elçisi Melih Esenbd'in kendisine
söyledigi şu sözleri aktararak vur-
guluyor: "Fabrikaiar, mektepler
yapıyonım diyorsun. Güzel, ana
kim Adana Belediye Rrisi oiacak?
Bana bakmazsan, Adana'da par-
ti başkanı kim olacak, Meclise
kim girecek diye bakmazsan yaak
ol«r yapbklanna. Seni frenlerler,
yaak olur. Yaatas yerdea basJıyor-
sunuz."
Sakıp Sabancı, değişik zaman-
larda, işadamlarırun politikaya
atılması için girişimlerde bulundu-
ğunu anlatırken iş dOnyasımn po-
litikaya bir türlü sıcak bakamadı-
ğını şöyle örnekliyor: "Zamanın-
da Sttleyman Demirel bize, 10 ki-
şi getiıin, inceleyeUm, alalun de-
di. Behçet Osmana|aogla, Fazıl
Zoba. Ertugnıl Soysa] gibi isim-
ler vanh. Hiçbirini ikna edemedik.
'Kusura bakmayın bulamadık' de-
dik. Daha sonnüan birim, lider-
lere öneriJerimiz oklu. Şu kişiyi
yanınıza alın, değerli adamdır,
faydası olur dedik. Bu kez de on-
lar, 'fazla akülı adamdır, benim
söylediğimi tartışmasız kabul
etmez' diyerek geri çevirdiler."
"Zirve sagüklı olraalı" diyen
Sabancı'ya aileden kimsenin po-
litikaya atüıp atılmayacağı soru-
sunun sorulması kaçınümazdı. Sa-
bancı bu soruyu şöyle yanıtladı:
"Şartlar oluşursa göoderdigin
adam verimli olur." Peki şartlar
nedir? Sabancı bu soruyu biraz
yokuşa sürüyor. Ama "şartlan"
zorlayanlar var tabii. "Göler'i
(Güler Sabancı) bazı arkadaslan
zorlayoriar. Bana da çok sey tek-
Uf etdler. Lider ol, parti kur diye
teklif ettiler. Belediye baskanlıgı
teklifl geldi büiyorsunuz."
Güncel politika
Sakıp Sabancı, tzmit'te "dünya-
nın tek çatı albndaki en büyük
lastik kompleksi" olma yolunda
hızla ılerleyen Beksa, Dusa, Kord-
sa, Brisa ve Argesa'dan oluşan,
sosyal tesislerle birlikte bir kent
görünümü aJdığı için topiuca
"Kentsa" diye anılan lastik ve las-
tik hammaddesı üreten entegre te-
sislerin gezilmesinden sonra Izmit-
Istanbul yolunda bu kez de gün-
cel poütikayla ilgüi sorulan yanıt-
lıyor.
Türkiye'nin ardı ardına gelen
seçimlerin bedelini pahalı ödedi-
ği kanaatinde olan Sakıp Saban-
cı, işadamının istikrar aradığını
vurgıdayarak erken seçim konu-
sundaki görüşlerini şöyle anlatı-
yor: "Secilmiş bir iktidar var.
'92'ye kadar oturacağım' diyor.
Otunnalıdır. Erken secime gerek
yokrur. 92'de kim gelirse hoş ge-
lir sefa gelir. Ama gelirken kuv-
vcüi gelsin. Karar vcrebüen bir hü-
kümet olsun." Ya koalisyon olur-
sa? "Olsun. 92'de koalisyon da
gelse hoş geldi. Son S senede kaç
kcre seçiBK gittik. Bu kadar zen-
gin bir Türkiye yok." Sabancı,
ANAP'm hâlâ saguı en güçlü par-
tisi olduğu inancını konıduğunu
belirtirken önümüzdeki iki sene-
de partinin kendini yenileme şan-
sı olduğunu savundu.
Güncydogu
Güncel politikanın en önemli
ayaklanndan biri de Güneydoğu.
Sabancı, Güneydoğu'ya "vatan
millet aşkına" yatınm yapılama-
yacağını açıkça belirtiyor. "Doju
:
ya yatınm için ekonomik sebep
gereklidir. Bölgenin adamı biraz
palazlanınca bölge dısına gilme-
ye balayor. Geüşenlerin tstanbula
gitmesi hastalıgını bir tflrlü yene-
miyoruz. Bana Kıbns'a neden ya-
tınm yapmıyorsun diyorlar. Kıb-
nslı işadamı Londra'ya gidiyor.
Yeter boyda teşvik verilirse Dogu-
ya yatınm gider."
Lastik grevi
Brisa tesislerini gezdirirken
grevden yakınan Sabancı, "Toplo-
sözleşmelerde istenen zam talep-
lerinin, toplumun dengelerini bo-
zucu mahıyette olmaması gerek-
tigini" savundu. lşçi ücretlerinin
son beş yıldaki kayıplannı telafi
etraeye ve bunun yani sıra enflas-
yonun yüzde 10-20 üzerinde zam
vermeye hazır olduklannı belirten
Sabancı şöyle konuştu: "Brisa'da
cahşan bir isçi, en az 2 milyon 175
bin lira net alıyor. Bir isçinin yıl-
lık raaliyeti 50 milyon lira. Bu iş-
cinin ücretine yüzde 500 zam yap-
mak deraek. ülkedeki biitün den-
geieri bozmak demektir. Denge
boznlursa çöziilmesi zot problem-
leri de beraberinde getirir. Bir ög-
retmen aylıgı 800 bin liradır. Bu-
nun için sendikaalar, olayı çok
yönlü dnşüoerek daha akılcı pa-
zarlık yapmalıdır."
Ttirkîye'ye işbirligi çağrısı
(Baştarafı 1. Sayfada)
her türlü tehdit ve tavrr karşısın-
da Türkiye'ye işbirligi önerildi.
Erciyes Üniversitesi Sabancı
Kültür Sitesi'nde düzenlenen ve 7
gün sürecek kongreye ABD, trtn,
Ingiltere, Aimanya. Japonya,
Azerbaycan ve Tnridye'den çok
sayıda biüm adamı katüdı. Kong-
renin açılışında konuşan Erciyes
Üniversitesi Rektörü Prof. Dr.
Naci Kınacıoglu, bu toplantının
her şeyden önce ilmi bir toplantı
oiduğunu belirterek "Bngün, efer
bir aldatmaca degıise Sovyeüer
Birüii'Mİe iki ayn poUtika ideni-
yor.
Biri açtkhk, digeri de yenidea
yapdaama poMtikası. Ama Türk-
ler bu ber iki politikadan da ye-
terince yararlanamıyor. Arük de-
gişen dünya ile birlkte gerek Sov-
yetler Biriiği gerekse Avrmpa'nın
çifte standart rutumuodan vazgeç-
mesi gerekir" dedi. Toplantıda
konuşan Devlet Bakanı Ercüment
Konukraan da büyük bir hızla
güçlenen Türkiye'nin, Türklük
dünyasının 'yegâne teminab' ol-
duğunu öne sürdü. Konukman,
"Türk dünyasının ilme ve mede-
niyete yapbgı hizmctkrİB tarihin
karanhk haüan aydınfauunadıkça,
ilmi heyetler tarafından ciddi
ıraştınnalar yapılmadıkça daba
oet ortaya çikması mömkün de-
İüdir. Örf ve medeniyeri bir olan,
lili ve dini aynı olan millcüerle
>ugBDt kadar milli küllür ve hiç-
)ir tkari iüski kurufauuamış ve ge-
istirilememistir. Bu, büyük ka-
apor. Hnkümetimiz, bu büyük
nnşmasım sorardı. ANAPIı ba-
kanlar sıkışOnrdı. Orada bile yap-
madım. Şimdi niye yapayım" de-
diği dikkat çekti.
Aslında görüşme hiç
önemli değil
Mumcu'nun ısrarla "neden ya-
payım?" şeklindeki savunmasına
karşılık, özçeri'nin, "Canım efen-
dim, hayatta berkes bir yerde şey-
tana uyar. Herkes bir şeyi ilk de-
fa yapabilir" şeklindeki sözleri
üzerine, Mumcu, "yani hangi akıl-
lı insan bunu, işte ben gidip Ozal-
Busb görüşmesini ki aslında ben
biliyorum ne kadar önemli bir şey
olduğunu" dedi. Bunun üzerine
Özçeri'nin, "Aslında hiç önemli
degil, ama o ayn bir şey" dediği,
Mumcu'nun da buna karşılık,
"Yani sonuçta iki devlet adamının
kendi aralannda yapnğı bir görüs-
me. Ben okudum. Evet, hiç sevme-
digim yinlan da oldu aslında o
göriifmede, ama beni de çok
ilgilendirmez" dediği tutanakta
yer aldı. Özçeri'nin, "Neresini sev-
mediniz?" sorusuna Mumcu,
"Yanhm istendi. Hehkopter isten-
di. Onlar hiç hoşuma gitmedi,
ama benim ^pabilecegim bir şey
yok ki bunun için" karşılığını
verdi.
Uluç Gürkan'dan, "UIuç
efendi" diye söz eden özçeri, "Bu
olaydan önce fevkalade baksızca
ipini koparan her gazeteci işte Dı-
şişleri Bakanlıgı'nda büyükelçi dü-
zeyinde bir yetkiliye atfen aklına
gelen her şeyi yazıp durdular.
Bunlar karşısında savunma ihtiya-
anı da hissetmiyoruz. Çiinkii bö>-
le bir şeyin olmadıgını biliyoruz.
Ama bu sefer ortada bu var ve ta-
biatıyla bu akşamdan sabaha bit-
meyecek. Uluç Giirkan da kendi
savunmasını yapacak, kendisine
göre. Gazetede yapacaktır. Ancak
hakikatın ortaya çıkması lazım"
şeklindeki sözleri üzerine Mum-
cu'nun, buna, "Tabii anlıyonım,
bu mutlaka çıkmalı, ama sonuç-
ta bu bakanlıktan, bizim daire-
mizden ya da başka dairelerden
kripto almak zor bir şey degil" va-
nıtını verdi.
özçeri'nin bu konuşmaların ar-
dından Mumcu'ya, "Fakat benim
kesin kanım bunu sizin yaptığııuz-
dır. Besbelli. Yani benim nezdim-
de siz suçinsunuz. Buon bilin" de-
diği gözlendi.
Sorgunun ortalarına doğru
Mumcu ile bir soyleşi havasında,
"bunun iç politika yönü beni hiç
ilgilendirmez. Bugün dünyanın
ber yerinde oldugu gibi Türkiye^
de de iç politika dunıma göre
amansız, dunıma göre medeni
şartlarda yapılan bir müzakeredir.
Ve bir mocadeledir. Kaldı ki, Sa-
yın Cnmburbaşkanı geçen bafta
Daily News'e verdiği bir mülakat-
ta, esasen bu haberin yayımlanmış
olmasından da özellikie kendisi-
ni Kıbns, Erraeni konulannda
gercek olduğu gibi. telgraftan da
çıkmakta oldugu gibi pekalâ ga-
yet güzel, saygın bir şekiMe çıkb-
kaybı tdafi edebUmek için gayret
harcamaktadır. Diinyada Türki-
ye'nin dışında başka coğrafyalar-
da ve başka rejimlerde 150 mil-
yondan fazla Türk variıgının ol-
dugu gibi Türk dünyasının hiçbir
zaman gerek külrürieri ve inanç-
lanndan gerekse Islam dininden
hiçbir fedakâriık etmedigini dün-
ya bfliyor. Türk varüklannın bu-
lundugu cografyalarda kendi öz
külttırieruu yasabnalannı, diDeri-
ne, dinlerine özgürce sahip olma-
lannı. Atatürk Türkiyesi'nJ ken-
dilerine rehber bilmelerini istiyor
ve özlüyonu. Özbek, Kırgız, Ta-
cik, Kazak Turkleri ve diger dün-
ya Türk topluhıklanyla biran ön-
ce bir araya geJmemizi diliyorn/.
Biliyorum ki iktisaden ve kültü-
rel acıdan güçlü bir Türklük, dün-
ya için Türkiye, bir övünç ve güç
kaynagıdır" diye konuştu.
Yakiaşık 3 saat süren kongre-
nin açılış konuşmalan sırasında
söz alan ve Azerbaycan Halk
Cephesi adına konuşan Prof. M-
lara FJiyova, Halk Cephesi'nin,
bağımsız ve tam demokratik bir
devlet kurulması için yoğun bir
mücadele verdiğini söyledi.
ABD'den gelen Azeri asıllı Ahmet
AU Aslan ise Amerika'da yaşayan
Kızılderililerin de Azerbaycan hal-
kının direnişine her türlü yardım
ve desteğe hazır oldukiannı söy-
lediklerini belirterek "Kızılderili-
ler, gasp edileıt haklanm ve lop-
raklannı geri almak için kendile-
rine Azerbaycan halkının direni-
şini örnek aidıklannı söylüyoriar"
dedi.
ğım ifade etmiş durumda" diyen
Özçeri, ardından gazetede çıkan
metin üzerinde "çok akühca" bazı
bölümlerin çıkanldığım belirterek
şöyle dedi:
"Mesela bunun içinde yayim-
landığı takdirde devleti sıkıntıya
sokacak lafiar var. Onlar mesela,
'para-phrase' edilmis, aynen yazıl-
madı. 'Irak'a ktyasla İran daha de-
mokratik bir ülke* mesela. Buna
eş düşen yerier 'para-phrase' edil-
miş. Sizin demin dediginiz gibi he-
ükopter konusu 'para-phrase' edil-
miş_. Bunu yayınüarken Güneş-
in yahut Uluç Gürkan'ın amacı bir
yerde işte Cumhurbaşkanı Türki-
ye'yi sattı filan falan gibi bir kre-
di koparma yönü mutlaka vardır,
hatta onu zoriama yollu aynı gün-
kü makalesinde kendine göre an-
latıyor, ama tabii alakası yok."
"Beni, Işın Çelebi
arardı"
Özçeri'nin, kriptoların dışarı
nasıl çıktığı yönündeki soruları
üzerine, "Efendim, bu tür bilgile-
rin peşinde çok insan var" diyen
Mumcu, özçeri'nin "Bakanlık-
ta?.." sorusuna da, "Bakanlıkta
da, bakanlık dışında da. Yani be-
ni arayıp bu eski siyasilerin bepsi
beni arayıp bilgi sorduklan olu-
yor. Hiç bir şey söylemiyonım.
Bakanlık içinde de oluyor bu" ya-
nıtını verdi. "Niye sizi anyoriar?"
sorusuna, "Meclis'te onlarla çok
çalıştığım için olsa gerek" karşı-
lığını veren Mumcu, özçeri'nin,
"Sizin aklınıza gelmiyor mu, on-
lara niye beni anyorsunuz, arama-
yın demek yahut ilke olarak açık-
layamam niye diyemiyor sunnz?
Beni de çok anyoriar" sözleri üze-
rine de, "Yani ben söylemiyonım
ama beni aramayacaksınız dedi-
gim valdt.. Mesela Işın Çelebi an-
yor Bakan. Bakana artık beni ara-
mayın diyemezsiniz ki" dedi. Işın
Çelebi'nin Özal-Bush görüşme
kriptolannı değil, ama başka ko-
nuları sorduğunu da belirten
Mumcu, daha sonra DYP Genel
Başkanı Demirel'i de tanıdığını
anımsatarak, "Bn Bulgar mesele-
sinde olan kriptolann gittiğini
biliyorum" dedi. özçeri'nin, "Biz
de tahmin ediyoruz. Sizin aklını-
za gelen kimse var mı?" sorusu-
na, "Yok" diyen Mumcu, APTi es-
ki bakanlardan Nuri Bayar'ın oğ-
lu Mehmet Ali Bayar kanalıyla
gitmiş olup olamayacağı yönünde-
ki soruya da, "Hayır. Yani efen-
dim, bu öyle bir şey ki bu husus-
ta bea bir şey diyemem" dedi.
Mumcu, kriptolann gittiğini ise
Gökberk Ergenekon'dan öğrendi-
ğini söyledi. Mumcu bu arada,
Deniz Baykal'ın da babası Ahmet
Mumcu'nun sınıf arkadaşı oldu-
ğunu anlattı.
Turgut beyi karalamak
Mumcu'dan, kendisine telefon
eden birinin kriptolan bir süre
masanın üzerinde bırakmasını is-
tediğini öğrenen Özçeri, "Yani size
şantaj mı yapıldı?" sorusuna,
'İkinci dediginizin etkisi var ta-
bii. Yani Özal'ı çok sevdiğimi söy-
leyemeyeceğim açıkcası. Şantaj
unsunı da var arada" yanıtıru ahn-
ca, bu kez, "Niçin şantaj yapılı-
yordu?" sorusunu yöneltti. Buna
yanıt alamayan Özçeri, "Gönül
ilişkisi mi?" sorusuna "Evet" ya-
mtım aldı. Sorgu şöyle gelişti:
ÖZÇERİ — Açık söyleyeyim,
üzüldüm bunu duyduğuma. Kime
verdiniz peki?
MUMCU— ...
ÖZÇERİ— Söyleyin artık, ko-
nuşuyoruz.
MUMCU — Hasan Celal Gü-
zel'e verdim.
ÖZÇERİ— Onun da ümidi,
bunun içinden Turgut Beyi karala-
yacak bir şey çıkarmaktı herhal-
de. Bakanlıkta mı çektiniz folo-
kopiyi?
MUMCU— Hayır.
ÖZÇERİ— Siz bunu verirken
gazetede ya> ımlanacağı aklınıza
geldi mi?
MUMCU— Bana sadece öğ-
renmek istediğini söyledi. Ben an-
latayım dedim, 'hayır' dedi.
ÖZÇERİ — Telgrafı çıkardımz
mı dışanya?
MUMCU — Yani işte, çıkar-
dım, çektim, getirdim.
ÖZÇERİ — Peki çok basit bir
şey sormak istiyorum size. Hiç ak-
lınıza bunu daktiioya çekmek gel-
medi mi?
MUMCU— Geldi. Ama kendi-
mi tamamen sahtekâr hissedece-
ğim için yapmadım. Yani sizin de-
diğiniz gibi isteğim dahilinde ver-
medim ben Hasan Celal Güzel'e.
Bu, yeni bir iş değil
özçeri'nin "böyle bir yükle na-
sıl devam edeceksiniz?'sorusuna,
"Yani bilemiyonım, herhalde bu
işi ilk defa yapan ben defttim" ya-
nıtını veren Mumcu, >ine özçeri
1
nin, "Vallahi benim bildigim. Dı-
şişleri Bakanlığı tarihinde ilk de-
fa bir kripto dtşarıya veriliyor ya-
kalanmış olarak. Yani başka ver-
miş olanlar hakkında bir düşün-
ceniz var mı? Mehmet Ali Bayar
verdi mi? Özal-Jivkov görüşmesi-
ni örne|in" sorusuna ise yamt ver-
medi. özçeri, Mumcu'nun, "Da-
irem, bunu benim verdiğimi bil-
mezse burada beş ay daba çalışı-
nm, hiç bir şey beİh' etmeden söz-
leri üzerine, "Maafesef işlerin çok-
lugu dolayısıyla bu şüpbeyi
tSAP'ın üzerinden kaldırabilecek
yollara da başvuramadım. Yani
mesela bir kaç kişiyi fonnalite ica-
bı sanld genel bir şey yapdıyormuş
gibi sorgularnayı çok düşündüm.
Fakat özeUikle Ali Beyin (Ali Bo-
zer) geldiginden bu yana ki, fev-
kâlade esaslı bir insan, devamlı
olarak brifing ve\-a krizlerie ugraş-
ök. Kıbns krizini yaşadık biliyor-
sunuz, yani bunu benim' 'abort'
etmem mümkün degil" dedi.
Mumcu, Hasan Celal Güzel'le
ilişkisinin 3.S yıldır sürdüğünü,
bunu bitirmek istediğini, ancak
yapamadığını, her seferinde iste-
meyerek yamna gittiğini, kripto-
lan da özellikle bu ilişkiyi bitire-
bilmek için verdiğini savundu.
Turgut Özal'ın istemi
Kriptonun ISAP'tan çıktıgını,
haberin gazetede yayımlandığı ak-
şam tamamen tesadüf olarak öğ-
rendiğini belirten özçeri, "Bulgar
genel gönışmesi yapıldıgı akşam
Meclis'te Sayın Cumhurbaşkanı
bana, 'maşallah. bana vermedik-
lerinizi DemirePe vermişsiniz' de-
di. Benim bn işe yaklaştş tarzım-
daki hırsı ve kırgınlıgı dile getir-
mek için söyiüyorum. Bu 29 eytül-
de oldu. 29 eylül - 7 mart. Bu ara-
da her gazeteye adeta poker oynu-
yormuş da file yaparcasına bak-
lım. Bakalım bugün ne çıkacak
diye" dedi.
"Maalesef bir diğer sebep da-
ha vardı sizi düşünmemin. Nede-
ni, maalesef böyle transmisyon
dönemi gibi göriilen dönemlerde
bizim bakanlık da dabil bilgi ta-
şınır muhtemel yeni iktidara. Bn
1970-1980 arası koalisyonlar za-
marunda olmuştur. Ecevit'e laf ta-
şıyanlar vardı. Süleyman Demi-
rel'e laf taşıyanlar vardı. Belki
telgraf da tasımışlardır. Açık söy-
leyeyim, Meclis koleksiyonu dü-
şündürdü beni. Gökberk'le göriiş-
mekte oldugunuzu bttiyordum. Bu
düşündürdü her halükflrda" diyen
Özçeri, ardından "Sizce, sizin Tn-
nus'a gitmenizle bu haberin şu sı-
rada yayimlanması arasında bir
baglantı var rm?" sorusunu yö-
neltti. Mumcu'nun, "Göremiyo-
rum, tamamen..." sözleri üzerine
de Özçeri, "Ne ümit etti acaba?
Yani bunun sizi yaralayacagını
herhalde..." dedi.
Mumcu'nun, "Ben istifa eder-
sem bu iş biter mi?" sözleri üze-
rine özçeri, "Bitemiyonım. Ada-
mı (Uluç Giirkan) yargüayacaklar.
Adam dedi ki, bunlann hepsi ba-
sında çıktı, gizli bir şey yoktur de-
di. Bu defa hiç bir şey degilse, biz
sizin isminizi mahkemeye verdigJ-
miz zaman yayımlananın bir krip-
to oldugu ortaya çıkacak. Bu böy-
le tngüizce'detı tercüme fdildi, cok
diye şans ruttu gibi şeyle kurtuhın-
maz. Terminolojtsi aym, mümkün
değil bundan kurtulması. Kanun
önünde, Uluç Gürkan'la bizim
telgraf arasındaki baglantıyı bir
tek siz kurabilirsiniz. Bakın bilmi-
yorum, oraya gidebilir diyorum.
Düşünüyonım. Hatta belki kuru-
lamayacak, çünkü arada birisi
var" dedi. Mumcu, "Yani ben ver-
diğimi itiraf etmezsem mahkeme
ortaya çıkartabilir mi? diye sorun-
ca da özçeri, "Onu bilemiyonım.
tki değişik düzey var. Biri bakan-
lık düzeyi. Orada su geçirmez bir
'case'. Öbür tarafu durum çok de-
gişik. Siz ona vermiş olsaydımz o
zaman degişikti. Siz Hasan Celal
Güzel'e vermişsiniz" dedi. Bunun
üzerine Mumcu da, "Evet, o da
onun sınıf arkadaşı" dedi. özçe-
ri de, "tşte bakın, ben bunlann
hepsini düşünüyonım. Bu işten
belki adam serbest kalmasa bile
para cezası ile filan kurtulabilir.
Ama dedigim gibi zalim bir şekil-
de kullamldınız" diye konuştu.
(Baştarafı I. Sayfada)
örgütün genel başkanı kimdi? ve o genel başkan daha son-
ra hangi görevlerde bulunmuştu?
27 Mayıs İhtilali'nden sonra Milli Birlik Komitesi çevre-
sinde ihtilalin amacını savunmak ve yaymak için bir örgüt
kurulması düşüncesi oluşmaya başlamıştı.
Bu dûşünceyi savunanlann başında Kurmay Albay Muh-
terem Saral bulunmaktaydı.
Halkevleri'nin yerine böyle bir örgüt kurulması, o günlerde
o kadar yaygınlaşmıştı ki Ulus gazetesi yazarı Büient Ece-
vit bile konuyu 3 haziran günlü yazısında işlemişti.
Ecevit, bu konuyu şöyle değerlendirmişti:
—Devrimci Türk ordusu, toplumumuzdaki bu gelenekli ön-
cülüğünü şimdi, halk eğitimi alanında da gösterebilir. (...)
önümüzdeki genel seçimlerden sonra gelecek bir iktidann
Halkevleri'ni ve Hatkodalan'nı, parti ile hiç ilişkisi olmayan
bir kamu müessesesi olarak değişik bir hüviyette yeniden
canlandırması şûphesiz mümkündür. Ancak ne kadar iyi ni-
yetle yapılırsa yapılsın bu hareket, yanlış yorumlara yol aça-
bilir. YBDİ Halkevleri'ni, Halkodalan'nı artık bir parti müesse-
sesi olmayacağına bazı kimseleri inandırmakta güçlük çe-
kilebilir.
Fakat bu müesseseyi dirilten Milli Birlik idaresi olursa khnse
yeni şekliyle Halkevterfnin, Hatkodalan'nın parttter dışı bir mHli
müessese olarak kurulduğundan şüphe etmez.
Ad önemli değildir. Başka bir ad da verilebilir. Halkevleıf
nin, Halkodaları'nın eski yapılan alınıp o yapılarda 27 Mayıs
1960 ruhunu kusaktan kuşağa yaşatacak, o ruhun ateşini
Türk milleti yasadıkça yanar tutacak yepyeni birer kültûr ocağı
kurulabilir...
Sayın Ecevit'in önerisi 'Parti ile hiçbir ilişiği olmayan' ve
'bir kamu müessesesi olarak' bir örgütün oiuşturulmasıydı.
MBK üyeleri Orhan Erkanlı. Numan Esin, Kadri Kaplan,
Sami Küçük, Şefik Soyuyüce ve Sezai O'kan'ın imzalarını
taşıyan yasa önerisinde de 27 Mayıs İhtilali ile Atatürk dev-
rimlerinin 'ruh ve mefkuresini' yaymak üzere 'Başbakanlık'a
bağlı, hükmü sahsiyeti haiz Türkiye Ülkü ve Kültûr Biriiği' ku-
rulması çalışmaları başlatılmıştı.
'Türkiye Ülkü ve Kültûr Biriiği' başına 'devlef sözcüğü ek-
lenen Milli Eğitim Bakanlığı, Diyanet işleri Başkanlığı, Ba-
sın Yayın Genel Müdürtüğü, Beden Terbiyeşi Genel Müdür-
lüğü ve Vakıflar Genel Müdürlüğü ile Türk inkılap Enstitü-
sü'nü de içine alıyordu.
Yasa önerisinde örgütün amaçlarından biri şöyle tanım-
lanmıştı:
—Türk İnkılap mefkuresini Atatürk ruh ve mefkuresi yolun-
da sıhhat, şumul ve teşkilatlı bir devamlılıkla bûtün millete
yaymak ve mUletçe tekamülün manevi temel ve yapısını mey
dana getirmek...
13 Ağustos 1960 tarihinde kurulan 'Türk Kültûr Derneğı"
de aynı amaçla oluşturulmuştu. Dernek tüzüğünde Türk ül-
küsü 'Fert ve toplulukların ruhunu kuvvetli tutan, onları umut
içinde yasatan, gerçekleşmesi uğruna fedakarlıktan çekiniL
meyen yüce dilek' diye tanımlanıyordu.
Derneğin kuruculan arasında Milli Eğitim Bakanı Prof.
Fehmi Yavuz ve ihtilalcilere yakın bürokrat bulunmaktaydı.
9 Eylül 1960 tarihinde MBK'de gorüşülen bir yasa tasa-
rısı ile de Ecevit'in önerisine koşut olarak Halkevieri bina-
larının bu örgüte devri kararlaştırılıyordu.
Türk Kültûr Derneği kurucu üyelerinden Avukat Şahap
Homriş 'Türkiye Ülkü ve Kültûr Biriiği' Genel Başkanlığfna
da atanmıştı.
Ecevit, 5 Kasım 1960 günü yazdığı'Ülkü ve Kültûr Biriiği
Nedir?' başlıklı yazısıyla bu girişimlere karşı çıktı. 13 kasım
günü de Türkeş ve arkadaşları yurtdışına sürüldüler.
Türkiye Ülkü ve Kültûr Biriiği, hiç kuşku yok, tek parti dö-
nemlerine özgü bir 3rgüt özelliği taşıyordu. 13 kasım ola-
yından sonra bu öneri unutuluyor ve 'ülkü ve kültûr birHği"
unutuluyordu.
Unutuluyordu, ama bu örgütün genel başkanhğına geti-
rifen Şahap Homriş, Milli İstihbarat Teşkilatı Başhukuk Mü-
şavirliği'ne atanıyor ve Homriş'in oğlu ile MHP Genel Baş-
kanı Alpaslan Türkeş'in kızı evleniyordu!
1979 yılında Ecevtt başbakan olduğunda Türkeş'in dünürü
Homriş, MİT Başhukuk Müşavirliği görevini sürdürüyordu.
Ve bütün uyarılara ve eleştirilerekarşın Ecevit, MİT'ten
duyarlı koltuklardan birinde oturan 'Ülkü ve Kültûr Biriiğr Ge-
nel Başkanı Şahap Homriş'e dokunmuyor; dokunamıyordu!
Ne diyelim?
Sayın Ecevit'e saygılar sunalım!
PENCERE(Baştarafı 2. Sayfada)
hamit'i devirmeseydı, daha mı iyi olacaktı? Bu alanda tartışma
sürer gider...
Devletlerin resmi tarihleri var.
israil, tarihe nasıl bakar? Bugün yaşadığı topraklar üzerinde-
ki hukukunu İsrail Tevrafian başlatmazsa, boşlukta kalır. Demek
ki, Musevi devleti. tarih anlayışını kutsal kitaplara dayamıştır; ku-
ruluş gerekçesini Talmufa kadar uzatır.
Hıristiyanların. Müslümanlann, siyasal partilerin, sağcıların,
solcuların da tarihe yaklaşımları değişiktir.
Kişilerin bile kendilerine göre özel tarih anlayışları var. Kimisi
İttihatçılara karsıdır, Hürriyet ve İtilaf Fırkası'na yakındır; Serbest
Fırka'yı tutar; Demokrat Parti'ye sıcak bakar; Adalet Partişi'rtden
ya ANAP'a geçer ya da Doğru Yol'u yeğler. Kimisi de Üçüncü
Selim'den başlayarak Jön Türkler'i tarih anlayışının soyağacına
yazar; Kuvayi Milliye'den Halk Fırkası'na yönelir; CHP'den sola
doğru açılır.
Kişi kendi tarihini kendi seçer.
•
Ancak tarih tartışmasmı bir yana bırakıp günümüze gelirsek
ivedi bir sorun ortaya çıkıyor.
12 Eylülle birlikte cezaevıne atılan ve 10 yıla yakın bir süredir
fikir suçundan içerde yatan gazeteciler 15 günden beri açlık gre-
vini sürdürüyorlar.
Ne yapmalı?
insan yüreği mi taşıyorsun? Çağdaşlık mı taslıyorsun? Demok-
rasi dendi mi mangalda kül mu bırakmıyorsun? işte sana gün-
cel bir sınav...
Eğer bu güncel sınavda özgürlüğü ve demokrasiyi yeğleyip,
cezaevlerindeki gazetecilerin özgürlük savaşımını desteklersen,
tarih sınavını da vermiş olacaksın...
Çünkü tarih günceldir...
1990'da yaşanıyor.
Dev-Sol liderleri firarda
1986 YILI VE 86/10911 SAYILI BAKANLAR KURULÜ KARARINA GÖRE SIGARA SAĞLIĞA ZARARLIDIR.
(Boftarafı 1. Sayfada)
sayısı 47 çıkınca, önceki yıl Kan-
dıra'da 197. Piyade Alayı baskı-
nma katılan TKP-ML TtKKO sa-
nıklanndan Baba Erdogan'ın (30)
firar ettiği ortaya çıktı.
Cezaevi içinde ve çevresinde yo-
ğun aramalar yapan jandarma, fı-
rarla ilgili herhangi bir ipucuna
rastlayamadı. Bu arada tstanbul
polisi alarma geçirilerek firarile-
rin aranmasına başlandı.
Eytip Cumhuriyet Savcısı Av-
ni BilgJn ise cezaevinden gönde-
rilen ilk raporda, firar nedeniyle
sayım yapıldığırun belirtildiğini
açıkladı. Savcı cezaevindeki ince-
lemelerden sonra fırara ilişkin
açıklama yapılacağım söyledi.
Firar eden sanıklardan Aslan
Tayfun özkök ve Aslan Şener
Yıldırım, Istanbul Emniyet Mü-
dür Yardımcısı Mahmut Dikler ve
eski başbakanlardan Nihat Erim'-
in öldürülmesi eylemıne katıldık-
lan gerekçesiyle idam cezasına
çarptırılmış, onaylanan idam ce-
zalan ise Meclis'te bekliyordu. İki
sanık, halen ayrıca Devrimci Sol
ana davasında idam istemiyle yar-
gılanıyorlardı. Bursa Dev-Sol da-
vasında ıdama mahkûm olan Ali
Kırlangıçlı'nın da cezası Mecliste
onay bekliyordu. Baba Erdoğan
ise Kandıra baskınına katılmak-,
tan dolayı halen Istanbul
DGM'de idam istemiyle yargıla-
myordu.
Bayrampasa Cezaevi'nden da-
ha önce de Devrimci Sol lideri
Dursun Karataş ve Bedri Yağan,
25 Ekim 1989 günü henüz açıklı-
ğa kavuşamayan bir şekilde firar
etmişler, aynı örgütten Sinaa Kn-
kul ve Mürsel Göteii ise 2 Ocak
1990 günü açık görüş sırasında
yerlerine akrabalanm bırakarak
kacmışlardı. Son firarlarla birlikte
Devriraci Sol örgütünün üst dü-
zey yöneticüerinin hepsi firar et-
miş oldu.
Öte yandan siyasi şubeden dün
gazetecilere yapılan açıklamada
firarilerin fotoğraflan dağıtıldı,
katıldıkları eylemler sıralandı.
Açıklamada aynca Devrimci Sol
sanıklaruun fırar edecekleri yo-
lunda cezaevi yönetimine ve Ü
Jandarma Alay Komutanh|ı'na
bilgi verildiği kaydedildi.
Açıklamada, a> nca " lstanbvl
Bayrampasa Kapah Cezaevi'nin
gerek yapısı ve gerekse güvenligi
itibanyla siyasi mahkûmlann ba-
nndınlmalanna uygun olmadıgı
hakkındnki lespitler de üst ma-
kamlara iletilmistir" denildi.