Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 10 MAYIS 1990
r
GUNUMUZDE ALEVILIK GENCAY ŞAYLAN-ŞENAY KALKAN
ÎLHAN SELÇUK
Yunus'lar.Alevılik deyince akla ilk gelen Tûrk şairı Yunus Emre'nin ya-
şamına ilişkin kesin bilgi yok. 13'üncü yüzyılda doğmuş Yunus,
nasıl yaşamış? Ne zaman ölmüş? Söylenceye karışmış.
Şekspir de öyle değil mi?
Yunus'un şiirlerinin toplandığı Divan da ölümünden aşağı yu-
karı yetmiş yıl sonra düzenlenmiş. Anadolu'da Türkçeyi şiir dili
yapanların başında gelır Yunus, evrene bakış açısındaki derin-
lemesıne insan sevgisınin, dizelennde olağanüstü bir duyariı-
ğa ulaştığı görülür; insan ıle Tanrı arasındaki özdeşliğı benim-
ser:
"Evvel benem ahir benem
Çanlara can olan benem"
İslamı tasavvufun hoşgörüsünde geniş görüşlü bır inanca dö-
nüştüren Yunus'u ancak cumhuriyetten sonra tanıyabildik. Hal-
kın bıldiğıni okumuşlar, seçkınler. aydınlar bılmıyorlardı; Yunus
ancak cumhuriyetten sonra okul kitaplarına girebildi, kamunun
bilincme işlendı.
Ne yazık kı son yıllarda büsbütün azgınlaşarak resmı guç ka-
zanan irtica, Yunus'un ve Yunusların önünü kesmeye çalışıyor;
şaır bunu önceden gördüğü için mi şu dörtlüğü yazmıştı:
"Şeriat oğlanlan
Nice yol keser bana,
Haktkat denızınde
Bahri oldum, yüzerim."
1961 A\AYASASI VE ALEVİLER
Mezhepler
müdürlüğü neden
kurulamadı?
GENCAY ŞAYLAN
1961 Anayasası, Türkiye'nin
toplumsal larihinin en özgür-
lükçü düzenleme belgesi olarak
da tanınmaktadır. Anayasanın
getirdiği özgürlükçü ortam için-
de ele alınan konulardan biri de
Diyanet lşleri'ni yeniden dü-
zenleme girişimi olmuş, bunun
için yasatasansı hazırlanmıştır.
Hazırlanan yasa tasarısı Di-
yanet Işleri'nde, farklı tslami
mezheplerin temsi! edilmesini
öngörmekte ve böylece dinsel
alanda da çoğulculuk yönünde
adımlar atılması söz konusu ol-
maktadır. Hazırlanan tasannın
10. maddesi, Diyanet Işleri
Mezhepler Müdürlüğtt'nttn ye-
ni bir kuruluş olduğu belirtil-
mekte, güdülen amacın, din ve
mezhep ayrımcılığj yapmadan,
laiklik ilkesi içinde, her çeşit
mezhepten olanlann din ve vic-
dan özgürlügünü güvence altı-
na almak olduğu vurgulanmak-
tadır.
Görüldüğü gibi 1963 yılında
Diyanet Işleri Başkanlığı yeni-
den düzenlenmek istenmiş ve
bunun için hazırlanan bir tasa-
rı, Başbakan Inönü ve bakan-
lanmn imzası ile TBMM'ye
sevk edilmiştir. 1935 tarihli bir
yasa ile kurulan ve faaliyet gös-
teren Diyanet Işleri BaşkanlığY-
nın, mezhepler konusunda ka-
tı bir çizgi izlediği ve esas ola-
rak Sünni görüşü kabul ettiği
1961'den sonra hazırlanan yasa tasarısı,
Diyanet İşleri'nde farklı İslami mezheplerin
temsil edilmesini ve bir mezhepler müdürlüğü
kurulmasım öngörüyordu. Tasarı
kanunlaşsaydı, dinsel alanda da çoğulculuk
yönünde bir adım atılmış olacaktı.
Başkanlığı bünyesinde bir
"Mezhepler Mııdiırlüğü ' ku-
rulmasım öngönnektedir:
Madde 10 — Mez-
hepler Müdürlüğü,
Müslüman cemaati tam
bir eşitlikle mütalaa
ederek asJında tslam di-
ninin esaslannda hiçbir
fark gozetmeden Şü ve
Sünni mezheplerin cog-
rafya ve yeriesmiş bu-
lunduUan yer özeflikle-
ri icabı teferrnata taaluk
eden mesele ve farklı te-
zahürierini hurafeterden
annmış olarak tslam
akidekrine uygun şekil-
de halletraek. salikleri-
ni tenvir ve irşad etmek
husaslannda gerekli iş-
lemleri yapmak bu rnü-
dürlügün görevlerinden-
dir.
Maddenin gerekçesinde de
yolunda bir değerlendirmenin
bu yasa tasansırun haarlanma-
sında etkili olduğu anlaşılmak-
tadır.
Diyanet Işleri Başkanüğı'nın
görev ve örgütlenmesini dttzen-
leyen 633 sayılı yasa, 1965 yı-
lında, tsmet İnönü koalisyon
hükümetinin düşmesinden son-
ra TBMM'den geçmiştir. İnö-
nü hükumeti tarafından hazır-
lanan tasarıdan epeyce farklı
olan 633 sayılı Diyanet tşleri
Başkanhğı Yasası'nda mezhep
farklılığını göz önüne aJan ve
bu konuda görevlendirilen her-
hangi bir kuruluştan ya da bi-
rimden söz edilmemektedir.
Başka bir deyişle Alevilerin de
ödedikleri vergileri kullanan
Diyanet Işleri Başkanlığı, Sünni
öğretiyi resmi bir çerçevede
yaymayı sürdürmektedir.
Yarın: Aleviler ve
kadın sorunu
Baskı görmek ve dışlanmak, topluluğuyoğun bir biçimdepolitikanın içine çekti
Aleviler siyasetleiç içeIS urtuluş Savaşı sonrasında Türkiye'nin girdiği kapsaml
 \dönüşüm, cumhuriyet ilanı ve laikliğin yeni düzenin
temel ilkesi seçilmesl, Alevi topluluğu için gerçek bir
mhatlama sağlamış, Kemalist devrimlere ve laikliği
savvunan rejime tam bir destek verilmiştir.
5iyasal
sorun
y sistemin laik halegetirilmesi, Alevilerin
sorunlarım tam olarak çözmemiş, Sünni çoğunluğun
Aleviler konusundaki tutum ve önyargılarını
değiştirememiştir. Bunun sonucu olarak Alevilerin büyük
çoğunluğu 1950 seçımlerinde Demokrat Parti'yi desteklemiştir.
GENCAY ŞAYLAN
Anadolu Aleviliğini, Türk top-
lumu içinde dini olmaktan çok
kültürel ve siyasal ayrım katego-
risi olarak yorumlayan değerli
araştıncı Cemal Şener, "Aleviiik
Olayı" adlı kitabında Alevilerin
siyasete vaklaşımlarını genel ola-
rak şöyle betimlemektedir:
"Alcvilik, her lürlü top-
lumsal haksızlıga karşı mü-
cadeleyi prensip edinmiş
devrimci, demokrat diişiın-
cenin en doğa) müllefiği
olan bir düşüncedir. Alevi-
liğin tarihi, tslamiyelin hila-
fet döneminden gunumüze
degin süren 1300 yjllık mu-
hakfetin tarihidir. 1300 yıl-
dır devam eden egemenlerin
baskıcı ve somürucü haksız
yönetimierine karşı onurlu
bir başkaidınnın tarihidir.
Demokratik ve devrimci bir
halk muhaleıetidir."
Gerçekten de AJeviliğin belirgin
bir siyasal yaklaşımı olduğu ve sü-
rekli olarak toplumsal muhalefe-
ti temsil ettiği söylenebilmektedir.
I. Selim'den itibaren Osmanlı
devleti AJevileri karşısına almış ve
surekli olarak baskı altında tut-
muştur. Bu baskının sonucu bir
başkaldırma geleneğinin Alevi
külturü ile iç içe geliştiği söylene-
bilraektedir. Anadolu'nun son
dört yüz yıllık tarihi birçok Alevi
ayaklanmasına sahne olraustur ve
doğal olarak bu da Aleviler uze-
rindeki baskının daha da artması
ile sonuçlanmıştır.
Aleviierin Kurtuluş Savaşı için-
de ozel bir konumu vardır. Kur-
tuluş Savaşı'na karşı olan İstan-
bul Hükumeti bir fetva yayımla-
yarak Mustafa Kemai ve arkadaş-
larıru hain ilan etmiştir. Bu fetva-
nın daha çok Sunni topluluk için-
de bir etki sağladığı söylenebil-
mektedir. Kuşkusuz tstanbul Hu-
kümeti ve Şeyhülislam'ının ya-
yımladığı fetva, Sunniler uzerin-
de de sımrlı bir etki sağlamış; baş-
ka bir deyişle Anadolu'nun Sün-
ni halkının da önemlı bir çoğun-
luğu, Kurtuluş Savaşı'nı
desteklemiştir. Ancak lstanbul
Hükumeti'nin ve Şeyhülislam'ı-
nın fetvasmın Alevi topluluk üze-
rinde hiçbir etki yaratması söz ko-
nusu değildir. Nitekim bunun bi-
lincinde olan Mustafa KemaJ, Sı-
vas Kongresi'nden sonra Anka-
ra'ya gelirken yolunu değiştirmiş
ve Hacı Bektaş kasabasına uğra-
mıştır. Bu ziyaretin amacuun Ale-
vi topluluğunun desteğini sağla-
mak olduğu söylenebilmektedir.
AJevilerin, Sunnilerin büyük ço-
ğunluğunun olduğu gibi Kurtuluş
Savaşı'nda Ankara'nın yanında
yer aldıklan bilinmektedir. Birinci
Türkiye Buyük Millet Mechsi'ne
de çok sayıda Alevi mebus katıl-
mıştır.
Kurtuluş Savaşı sonrasında
Türkiye'nin girdiği kapsamlı do-
nüşum, Cumhuriyet ilanı ve laik-
liğin yeni duzenin temel ilkesi se-
çilmesi, Alevi topluluğu için ger-
çek bir rahatlama sağlamış, Ke-
malist devrimlere tam bir destek
verilmiştir. Örneğin Şeyh Said ıs-
yanı sırasında Alevilerin Ankara'-
yı destekledikleri anlaşılmaktadır.
Bir bakıma devlete karşı baskal-
dırma geleneğine sahip olan Ale-
vilerin, başkaldıranlara karşıt bir
tutum alması ilginç bir gelişmedir.
Bu tutumda, Şeyh Said'in isyan
gerekçesinin laikliği ortadan kal-
dırmak istemesinin rol oynadığı
düşunulebilir. İsyan sırasında bir
Alevi halk şairi olan Fakiri'nin
yazdığı uzun bir şiir, böyle bir
varsayımı akla getirmektedir. Ör-
neğin şiirin bir dörtlüğü şöyledir:
Btı macera Kerbela giinüdür
Bu devranı döndurenler
Ganidir
Bu kafir Yezidin eski kinidir
Hak yardımcısı olsun Gazi
Kemalin.
Görüldüğü gibi Alevi şair laik-
likten vazgeçilmesinden korkmak-
ta ve laikliği savunan rejime tam
bir destek vermektedir. Kuşkusuz
Cuıahtıriyetten sonra Sunnilerin tutum ve davranışlan degişmeyince, Aleviler kendi içlerine kapandılar ve kültürel kimligin yanı sıra siyj
(Fotograf: Muharrem Aydın)
nlik de oluşturdular.
Izzettin Doğan, Alevilerin hep Atatürkçüpartilere oy verdiklerini, ama vaatlerin gerçekleşmediğinisöylüyor
'Bizden hep oy istiyorlar, ama..!
ŞENAY KALKAN
Doğan Dede, yazımızın başın-
da da belirttiğimiz gibi Ehli Beyt,
yani Hz.Ali soyundan. Doğan
Dede yalnız Malatya'da ve yalnız
Alevilerce değil Türkiye'nin her
yerinde ve Sunniler tarafından da
çok sevilen, sayılan biri. Atatürk
1
le de yakın dostluğu var. Bu ne-
denle Doğan Dede surekli siyase-
tin içine çekilmeye çalışılıyor.
Atatürk'ün ölümünden sonra
CHP'nin tek parti döneminde
Doğan Dede'nin haberi olmadan
"bagımsız aday" olarak onun
adına oy pusulaları bile bastırıh-
yor. Doğan Dede hiç habersiz gir-
diği bu seçimden 128 bin oy alın-
ca halkın ona karşı sevgisinin hiç
de öyle hayali olmadığı anlaşılı-
yor. 1950'de de tsmet Paşa'nın ıs-
rarına dayanamayarak bu kez, bi-
le isteye Malatya'dan milletveki-
li oluyor ve kazanıyor. Ancak îs-
met Paşa'yla aralan her zaman
çok iyi olmuyor. Doğan Dede'yı
rakip olarak goren öteki milletve-
killeri Ismet Paşa'da Alevilerin
bir tehdit olacağı imajını yaratı-
yorlar. Doğan Dede'yle tsmet Pa-
şa'nın arası bozuluyor ve Doğan
Dede partiden ayrılıyor. lzzettin
Doğan, " O gunlerde CHP'nin
Alcvilere pek fazla sıcak bakma-
dığı da bir gerçek. Dersim olay-
lannda Celal Bayar'la tsmet Pa-
şa'nın sonımluluklan kıyaslandı-
gıoda, tsmet Paşa'nın daha fazla
sonımlulugu olduğuna ve karann
ondan çıktıgına inanüır" diyor.
Doğan Dede, CHP'den ayrılın-
ca bu kez Demokrat Partililer ra-
hat bırakmıyor. Doğan Dede,
Menderes'le bir pazarlık yapıyor.
Iki şart ileri sürüyor: Bir; Alevi-
lere, kanunlardaki eşitlik ilkesinin
fiilen de uygulanması, ikincisi de
geri bıraktınlan Alevi köylerine
de devlet elinin uzatılması ve köy:
lere okul yaptınlması. Menderes
de DP'nin amacırun da bu oldu-
ğunu, vatandaşlara eşit muamele
yapılmasını sağlayacaklarını ve
memlekete çağdaş eğitim getirmek
istediklerini, okulsuz köy bırak-
mayacaklarını söylüyor. Doğan
duğunu filan söylüyorsa da geli-
şen olaylar nedeniyle Doğan Dede
bu sözlerden tatmin olmuyor ve
oy kaygısıyla davranıldığını düşü-
nüyor. "Ben kendini Atatürkçü-
lü|e, Curnhuriyet'e ve laisizme
adamış biriyim. Oy alabilmek için
bu ilkelerimden vazgecemem" di-
yor ve DP'den istifa ederek Ma-
latya'daki evine çekiliyor.
Daha sonra Adalet Partisi ku-
ruluyor. Siileyman Dcmirel ve
Aleviler artık vaatlere
kanmıyorlar. Artık
soruyorlar, 'bizden hep oy
istiyorsunuz, ama siz bize ne
veriyorsunuz' diye. Şunu
söyleyebilirim; Artık hiçbir
siyasi parti Türkiye'de Alevilerin
uğramış olduklan, halen karşı
karşıya oldukları haksızlıkları
giderme vaadinde bulunmadan
iktidara gelemeyecektir!
Dede bu sozlerin uzerine DP'ye
geçen ilk milletvekili oluyor.
1956 yılında Said-i Nursi çıkı-
yor ve Nurculuk hareketi Doğu'-
da hızla gelişmeye baslıyor. Do-
ğan Dede, eğer bu hareket daha
fazla gelişirse uzun vadede laikli-
ği tehdit eder düşüncesiyle Men-
deres'le yeniden görüşüyor. Men-
deres, hareketin önemli olmadığı-
nı, devletin guçlü olduğunu, Nur-
cuların devlet kontrolü altında ol-
Ragıp Gurnüşpala zamanında ye-
niden Doğan Dede'ye gidiliyor.
Ülkenin, mılletin birlik, bütünlü-
ğü için Doğan Dede'nin görev al-
ması gerektiği söyleniyor, Doğan
Dede yine aynı koşulları öne su-
rerek, her iki konuda da söz ala-
rak bu kez AP'ye giriyor. Yeni-
den milletvekili olarak Meclise ge-
liyor. Ancak bu da uzun sürmü-
yor. AP'de de Sünni oylar kaybe-
dilmesin kaygısıyla davranıldığı-
nı, ülkede dini propagandaların
yükseldiğini ve ülkeyi dini yöne-
tim altına sokma eğilimlerini his-
settiği için siyasetten tamamen çe-
kiliyor.
lzzettin Doğan, babasının siya-
set serüvenini böylece özetledik-
ten sonra ekliyor:
"DP'nin ilk dönemlerinde Do-
ğan Dede'nin de etkisiyle Alevi-
Siinni aynmı devlet dairelerinde,
kamu kesiminde çok fazla olma-
mıştı. Birçok Alevi yurttaş iıst du-
zeylerde göreve gelebilmişti. Oy-
sa son 10-15 yıldır açık bir hak-
sızlık var."
Doğan ailesini siyasete çekme
uğraşıları Doğan Dede'nin ölü-
münden sonra da sürüyor. Bu kez
devletler hukuku, AT hukuku
konulannda uzman Siyasal Bilgi-
ler Fakültesi kurucusu Doç. tzzet-
tin Doğan'a yöneliyor siyasilerin
ilgisi.
MDP ve Alevi
desteğinin istenmesi
1983'te 12 Eylül sonrası siyasi
partiler yeniden kurulurken eski
bir senatör aracüığıyla Doç. tzzet-
tin Doğan'a bir tekhf gidiyor. De-
nilıyor ki "Çankaya'dan sivil de-
mokrasiye geçilmek isteniyor ve
sendec katkı bekleniyor. Sakın
reddetme". Önce partiyi Bülent
Ulusu'nun kuracağı söyleniyor
hatta randevulaşılıyor, ancak bu
randevu erteleniyor ve partiyi
Ulusu'nun değil Turgut Sunalp'-
ın kuracağı açıklanıyor. tzzettin
Doğan, Ankara'da adresiıü bil-
mediği bir evde Turgut Sunalp'-
la buluşuyor ve tıpkı babasının
Menderes'le yaptığı gibi bazı ko-
şullar öne sürüyor:
"Sunalp Paşa'yla çok nzun ko-
•nştuk. Bazı önemli konularda
mutabık olmamız gerek dedim.
Türkiye'nin bir numaralı soruıı-
lannın Türk-Kürt, Alevi-Snnni
aynmlan olduğunu söyledim ve
çöziimiinü anlattım. Türkiye'de
öyle bir yapı oluşturtılmahdır ki
herkes bu devlet bizim diyebilme-
li. Bunu da yapmak zor değil,
Atatürk'ün bu ülkeyi kurarken
dayandıgı temel ilkeleri yeniden
hayata geçirirsek ve devleti bir hn-
kuk devleti haKne geu'rirsek sonın
namaz kılmayan Müslüman
değildir' diyenlerin oranı >üzde
6-7'yi geçmez. O zaman Türkiye'-
de bütünleştirme politikasını bu
teşhise göre yapmak lazım dedim.
Sunalp Paşa da bu düşüncelerimi
büyük bir samimiyetle paylastığj-
oı soyledi ve biz ise basladık."
Ancak bir süre sonra işler de-
ğişir. tzzettin Doğan Malatya,
Adıyaman, Elazığ, Tunceli gibi
Alevilerin yoğun yaşadığı bölge-
Sunalp Paşa'yla 1983'te uzun
uzun konuştuk. Atatürk'ün
bu ülkeyi kurarken dayandıgı
temel ilkeleri yeniden hayata
geçirirsek, devleti yeniden bir
hukuk devleti haline getirirsek
sorun hallolur dedim.
Türkiye'de herkes bu devlet
bizim diyebilmelidir dedim. O
da bu düşüncelerimi paylaştığını
söyledL Ama sonra...
hallolur. Bugun ulkenin içinde
bulunduğu durumun nedeni ülke-
yi yonetenlerin Atatürk ilkelerin-
den sapmasıdır. Aleviiere oyle bü-
yük haksızlıklar yapılmıştır ki
Türkiye'de halk nazannda devlet
yetktsini kullananlara karşı bir so-
ğukluk dogmuştur. Türkiye'de
nüfusun yüzde 90'ı Alevi meşrep-
(ir. Yani tslami dar şekilci kural-
lar içinde algılay an, 'oruç tutma-
yan, hacca gitmeyen, beş vakit
lerde MDP'nin örgütlenmesini
sağlayıp Ankara'ya döndüğünde
"Paşayı tanıyamaz". Sonrasuu
tzzettin Doğan'dan dinliyoruz:
"Sunalp Paşa da bütıin asker-
ler gibi saftı, kendine söylenenle-
re çabuk inanıyordu. Ben orgüt-
lenme çalışnıalarından döndü-
gumde etrafını, Suieyman Demi-
rel karşısında tulunamayan,
üçüncü, dörduncü sınıf poiitika-
cıların, eski AP'lilerin sardıgını
gördüm. Paşa, onlann aktardık-
lanndan etkilenmeye başlamıştı.
Bir gün 'Türkiye'de sağda boşluk
yoktur' dedi. Konsey'tn ıtıbarını
kullanarak parti kuruyorsunuz.
Partiye sağ ya da sol etiketleri vu-
rarak 80 öncesini hatırlatmak
yanlış olur. Eğeı bu istikamette
devam edeceksiniz beni
bağışlayın' dedim. tstanbul'a
döndüm. Sabırla bekledim. Paşa
yine aynı tür beyanatlar verdi. En
son Marmara Oteli'nde yapılan
toplantıda milletvekili adaylan
belirlenirken bir baktım ki herkes
kendi yakın dostunu listeye yazı-
yor. Eşref Akıncı Paşa da bunlar
•yarenler meclisi' oluşturmak is-
tiyor dedi. Ben kalktım, bir ko-
nuşma yapbm ve aynldığunı açık-
ladım."
Toplantıya arrf veriliyor ve ge-
ce boyunca tzzettin Doğan'ı ikna
etmeye çalısıyorlar, ama tzzettin
Doğan da babası gibi koşesine çe-
kilmeyi yeğUyor, partiye dönmü-
yor. İzzettin Doğan sayesinde
MDP'ye giren Aleviler de parti-
den ayrılıyor ve seçimlerde
MDP'yi desteklemiyorlar.
lzzettin Doğan, Aievilerin laik-
iiği, Atatürkçülüğü savunan par-
tilere genellikle oy verdiklerini be-
lirtirken bir şeyin altını çiziyor:
"Ama artık vaatlere kanmıyor-
lar. Artık sonıyorlar, 'bizden hep
oy istiyorsunuz ama siz bize ne
veriyorsunuz' diye. Şunu söyleye-
bilirim. Artık hiçbir siyasi parti
Türkiye'de Alevilerin uğramış ol-
duklan, halen karşı karşıya ol-
duklan haksızlıklan giderme va-
adinde bulunmadan iktidara ge-
lemeyecektir."
siyasal sistemin laik hale getiril-
mesi Alevilerin sorunlannı tam
olarak çözmemiş, Sünni çoğunlu-
ğun Aleviler konusundaki tutum
ve önyargılarını değiştirmemiştir.
örneğin Ankara'nın ilçe merkez-
lerinden birinde doğup büyüyen
yaşlı bir Alevi laiklik olgusunu
şöyle değerlendirmiştir:
"Elbet biz Aleviler laik-
likten yanayız. Yalnu laik-
lik bizde devletin Um anla-
mı ile tarafsızbgını saflaya-
madı. Devlet daireleriue
hatta orduya subay olarak
girmek isteyen Aleviiere yi-
ne beili bir aynmcılık uygu-
landı. Bunun nedeni Sunni-
lerin bize bakış biçimi. La-
iklik bu bakış biçimini orta-
dan kaldırmadı. Alevi ço-
cnklan ile okullarda yiıe
alay edildi, Alevi ve Siiaai-
lerin bir arada yasadıgı ycr-
lerde Ramazao'da Aleviler
sahur zamanı evlerinde ışık
yakrnak zonında kaldılar.
Bu hep böyle surdü, ama
Alevilerin dışlanması olayı
12 Eylül hareketinden son-
ra çok arttı."
Baskı görmek ve dışlanmak,
Alevi topluluğu yoğun bir biçim-
de siyasallaşmaya itmiş gözük-
mektedir. Türkiye'nin çok parti-
li yaşama girmesi Alevi toplulu-
ğunun siyasaJJaşmasırn önemli öi-
çude hızlandırmıştır. örneğin
1950 seçimlerinde Alevilerin bü-
yük çoğunlukla Demokrat Parti'-
yi destekledikleri söylenebilir. De-
mokrat Parti de Alevilerin yoğun
olarak yaşadıkları Sıvas, Yozgat,
Çorum, Malatya gibi seçim böl-
gelerinde Alevi mebus adaylan
göstermiştir.
Alevilerin başlangıçta Demok-
rat Parti'yi desteklemeleri bir
sürpriz olmamıştır. Baskı altında
olan ya da kendini baskı altında
hisseden azınlıklann özgürlükçü
hareketleri desteklemesi doğal bir
tutumdur. Kuşkusuz 1950 seçim-
lerinde, uzun yıllar tek başına ik-
tidara sahip olmuş ve devlet ku-
rumu ile özdeşleşmiş Cumhuriyet
Halk Partisi'nin karşısında bulu-
nan Demokrat Parti seçeneği ile
belli bir siyasal özgürleşmenin
gündeme geldiği açıktır. Bu ba-
kımdan elde tam ve kesin veriler
olmamakla birlikte, Alevi toplu-
luğunun 1950 ve 1954 seçimlerin-
de Demokrat Parti'yi destekledik-
leri ileri sürülebilmektedir. Ancak
Demokrat Parti hukumetlerinin
laiklik konusuna giderek daha es-
nek bakmaya başlamalannın AJe-
vileri korkuttuğu ve 1957 seçim-
lerinden itibaren daha çok Cum-
huriyet Halk Partisi'ne yöneldik-
leri söylenebilmektedir.
Ancak bütün Alevilerin blok
olarak şu ya da bu partiye oy ver-
mesi türünden bir sıyasallasma
hiçbir zaman olmamış, Alevi oy-
lan şu ya da bu oranda siyasi par-
tiler arasmda dağılabilmiştir. Ör-
neğin Demokrat Parti ve onun
mirasçısı sayılan Adalet Partisi'-
nin sürekli olarak Alevilerden de
aday gösterdiklen ve Alevi oyu al-
dıklan bilinmektedir. Hatta 1980
öncesinde çok ileri boyutlara ula-
şan Sunni-Alevi çatışmasını kö-
rükleyen Milliyetçi Hareket Par-
tisi'nin bile bazı Alevi oylarını al-
dığı söylenebilmektedir. Başka bir
deyişle bu partinin ideolojisi için-
de yer alan "Türk milliyetçfligi",
örneğin tahtacı oylarmın bir kıs-
nunı çekebilmiştir.
Aslında bu durum şunu göster-
mektedir. Alevilerin belli bir
gayriresmi örgütlenme içinde blok
halinde şu ya da bu partiyi des-
teklemeleri söz konusu değildir.
Alevi yurttaşlar, içinde bulunduk-
ları koşullara bakarak bir parti-
ye yönelmişler, bu yönelişte tüm
Alevi topluluğunu kapsayan bir
karar mekanizması işlememiştir.
Ancak baskı altında yaşamış bir
azınlık olma duygusu, Alevilerin
yoğun bir biçimde siyasallaşma-
sına yol açmış gözükmektedir.
Yani Alevi kültürü olarak tarum-
lanabilen değerler ve tutumlar on-
ları siyaset ile ılgilenmeye yönel-
tirken hangi partiye oy verecekle-
rini de etkilemiş görünmektedir.
Yani her Alevi birey olarak par-
tilerin propagandalanna bakıp bir
seçme yapmakta, ayrıca işçi, köy-
lü, esnaf, serbest meslek sahibi tü-
ründen bir sosyo-ekonomik top-
lumsal kategorinin üyesi olarak si-
yasete yaklaşmakta ama aynı za-
manda Alevi kimliğini de muha-
faza edebilrnektedir. Böylece Ale-
vi topluluğu için siyasal tercihle-
rin belirlenmesinde üst üste gelen
iki farklı güdülenme mesti işle-
mektedir. Bunlardan biri modern
topluma özgü mekanizmalar,
sosyo-ekonomik konum ve kitle
haberleşme olarak nitelenebil-
mekte, diğeri ise Aleviiik olmak-
tadır. Bu bakımdan Alevilerden
oy almak isteyen siyasi partiler, en
azında, Alevilerin yoğun olarak
yaşadıkları seçim bölgelerinde
Alevi adaylar göstermeye kendi-
lerini mecbur hissetmişlerdir.
Yarın:
4
Aynmcılık
olmasıa'
Yarın: 1980 öneesi
ve sonrası Aleviler