23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 9 NİSAN 1990 Işte Gerçekler: Yüzlerce Yanlış-II Devletin resmı bir orgutunce ve kırk bilim adamının sorumluluğu altında çıktığından guvenle kullarulması gereken bir sozluğun bu denli yanlışlarla dolu olması ulusal kulturumuz ıçın bir tehlike değü midir? ÖMERASEMAKSOY Resmı Dıl Kurumu'nca yayımlanan TUrkçe Sozluk ve ImlâKılavuzu ıleılgılı tartışmamnbınncı bölumu, Cumhurıyet'ın4Nısanl990gunlusayısındaçıkmış- tı Bugunku vazım, >anıtımın sonunu oluşturuyor Yanlışlar sorunu Ben Turkçe Sozluk'tekı "carî, fanî, halî, haraî, naşî, sarî, raer'î, mugaddî ve Imlâ Kılavuzu'ndakı "sârı, mer'î, mugaddî" yazımlannı eleştırırken —basım yanlışı mazeretının ılerı suruleceğını bıldığımden— sözlüklerde basım vanhşlarının da bılgı yanlışı denlı önemlı olduğunu behrtmıştım Sayın Tulum dıyor kı "Nısbet "î"sı olma>an kımı "ı"lere ışaret konulmuş olması beikı duzeltme dıkkatsızlığınden kaynaklan mıştır Yoksabunlarıavırtedecekbılgıyebızdesahı- bız." Demek kı yanlış kabul edıhyorda "mazeret" gös- terılmeye çalışılıyor Nıtekım kendısının adım da ta- şıyan bir sözlukte "cari, fanî", sözcukJennın "ı"sı uze- rıne uzatma ımı konulmuş "hamı, sarı", sozcuklen- nın "ı"sı uzerıne konulmamıştır (Bu sözlukte "halı, mer'ı, mugaddî, naşı" sozcuklerı >oktur) Benımuzerındeonemledurduğumnokta, Turkçe Sözluk'un —dıkkatsızlık yuzunden de olsa— vanlış- larla dolu olmaması gerektığıdır Şaka değıl, söziuk yapıyorsunuz Yedıden yetmışe her meslekten ınsan, doğruyu ona bakarak oğrenecek Yazdıklanruz kanıt, tanık dıye gostenlecek Hıçkırnseyazdıklanruzın dık- katsızlık yuzunden yanlış olduğunu bıımevecek Bu nedenle çok dıkkath bulunmak, en kuçuk bir vanlış yapmamak zorundasınız Bu dıkkatı gösteremeyecek senız söziuk çıkarmaya gırışmemehsınız Okuyucu, bılgı yanlışına da dıkkatsızlık ve basım yanlışına da doğru gözüyle bakacağından, yınelı>orum, bunlar özdeş sonuç doğurur Şu da var Dıkkatsızlık bir olur, ıkı olur, uç olur Yuzlerce yanlış ıçın (Ben üçyuz tanesını saptadıktan sonradaha ılensıne bakmadım) dıkkatsızlık mazereu ılen surulemez Sayın Tulum "belkı duzeltme dıkkatsızlığınden" yorumunda "belkı" sözcuğunu kullanmakla yanlışın dıkkaısızhk ten başka bir durumdan da kaynaklanmış olabıleceğını kapalı olarak soylemış oluyor Bu baş- ka durum nedır dersıruz'' Yanlışlardan ornekler • Sayın Prof Tulum, yanlışlar arasındagösterdı- ğım "nalın" yazımını "ayn yerıne hemze ımı" konul- muş olduğu ıçın eleştırdığımı,sanarak bu sözcuğün "na'lm" bıçımınde değıl "na'lın" bıçımınde vazılmış olduğunu bıldınyor, böylece yanlışı yınehvor Çun- ku ben bu sozcuğun tesnıye bıçımınde "na'levn' ola- rakgöstenlmesı gerekırken "na'lın" yazımıyla goste- rılmesının yanlış olduğu uzerınde durmuştum Bura- da dagöruluyor kı yanlışlık dıkkatsızbkten değıl "baş- ka bir dunım"dan kaynaklanmıştır • Buyuleme demek olan "teshır" sozcuğunun Arapçaaslı "h" harfimn altına nokta konularak va- zılan "teshır" olduğu halde "h" harfının altınakaş ko- nularak yâzılmasının yanlış olduğunu, çunku bu bı- çımdekı yazımın "kendıne bağlama" "musahhar kılma" anlamındakı sözcük olduğunu yazmıştım Sa- yın Tulum bunu da anlamamış olacak kı "kelıme "kaşlı h ıle" teshır olarak yazümıştır dıye burada da yanlışı yınelıyor Yaru buyuleme anlamındakı "tes- hır"ın h'sı altında kaş bulunduğunu söyluyor Bu da dıkkatsızlıkten değıl, "başka bır durumdan" • Tazeot anlamındakı "hasıl"ın Arapça aslı Turkçe Sözluk'te noktalı h veuzuna üegöstenlmıştır Benbu nun yanlış olduğunu, Arapça doğrusunun kaşlı h ve uzatmasız a ıle "haşl" bıçımınde gösterılmesı gerek- tığını yazmıştım Sayın Tulum, Arapça sözlüklerde "hasl" dıyebırkelımebulamadıklannısöyluyor Oysa Kamus çevırısınde "hasl" sözcuğü vardır, "asl" vez- nınde olduğu da belırtıimıştır Sayın Tulum'un bu konudakı savunması arasında şu sözler de var "Doğnısu bu kelımede hangı şekhn basım, hangısının bılgı yanlışı olduğuna karar vere medık" öyleysesözcüğun aslı dıyebırçevnyazı verıl- memelı ıdı Venlmış, hem de yanlış olarak verümıştır Bununda dıkkatsızlıkten değıl "başka bır durumdan" ılen geldığı kendı sozlen ıle ortaya çıkıyor • Turkçe Sözluk'te "tabaat" sozcuğunun çevrı ya ası "taba'ât" bıçımınde göstenlmıştır Ben bu sozcuk- tekı her uç a'nın yanlış yazımh olduğunu belırtmışum Bınncı a'nın doğrusu ı'dır, ıkıncı a kısa değıl uzun, uçuncu a ıse uzun değıl kısa olacaktır Gazete yazıla rmda ımlı harflerın doğru göstenlememesı vuzunden benım yazım ımledığım bıçımde çıkmamıştı Duzelt mek uzere >-azdığım ıkıncı vazı da >anlış ımlı olarak çıkrruştı Onun ıçın şu satırlarda harflerın nasıl ımle neceğını sozle belırtmek zorunda kaldım Şımdı Sa- yın Tulum'a sonıyorum Turkçe Sozluk'tekı 'tabaat" sozcuğunun çevrıyazısında bulunan uç vanlışı savu- nabılecek mısuuz'' • Dıvorlar kı "Basım yanlışlarını bılgı yanlışı ıle ozdeş sayarsak başta basın olmak uzere pek çok ku rum ve kışı bu suçlamarun hedefı halıne gelır" Ben "hangı yazıda olursa olsun basım yanlışı ıle bıl- gı yanlışı ozdeş değer taşır" demedım, sözluklerdekı basım yanlışı ıle bılgı vanlışım özdeş saydım Bır da- ha söyleyeyun kı sözlüklerde bılgı yanlışı ıle basım yanlışı oku\ucu>a vanlış yol gösterme bakımından ozdeş nıtelık taşır • "Surat, dıkkat" gıbı sozcuklerde kalın unlu olan a'dan sonrakı t'lenn ınce sö> lendığını, bu nedenle çe- kımde ınce unlu alarak "süratı, dıkkatı" olduğunu yazmıştım SayınTulum ıse hıçbır dılde kalın t sesı bu- lunmadığını "suratı, dıkkatı" sozcuklerının çekım- de ınce unlu almalannı a sesının ıncelığıne (sanıyorum kı Arapçada fetha derulen ınce a olmasına demek ıs- tıyor) bağhvor Boyle olsaydı "sakat", "zaptu rapt", "musallat", "fart" gıbı sözcüklerındeçekımdeınce ek almalan gerekmez mıydı9 Oysa kalın ek alıyorlar Çunku bu sözcuklerdekı t Arapçadakı kalın t'dır • Turkçe Sözluk'te bılgı yetersızlığınden ılen gelen daha bırtakım vanlışlar bulunduğunu yazmıvbunlar- danorneklervermıştım "Arıyvet.hunnak.hullıyat, Merıh, mersıyye, muhabbet, muhtevıyyat, müddeıa- leyh, mudnr, seyyanen, tesmıyye, tebehhur, muteşeb- bıs,rehın, "gıbı Savıntartışmacımızbunlanvanıt- lamıyor • Dıkkatsızlıkten ılen geldığı bellı olan çevrıyazı yanlışlanndanyuz tanesını deörnek olarak gostermıs- tım Şu sözcuklerın çevrıyazıları gıbı "Arazı, arızı, asap, cusse, helal, hılkat, ıhanet, ıkaz, utıbat, mahzur, muzlım, munfesıh, zıyafet, " Daha sayavım mı1 ' Bunlar ıçın mazeret ılen suruluyor Bileşik sözcükler Sayın Tulum eskıDılKurumu'nunbıleşıksözcuk- ler ıçınbır çerçeve gearememışolduğunusöyluyor Bız bu konuda kesın ölçuler vermenın guç olduğu kanı- sındavız Yalnız bız değıl kendılerı de bu kanıdadır- lar Bakınız Sayın Tulum, kendısının adını da taşıyan tmlâ Kılavuzu'nda ne dıvor "Bırleşık kelımelenn ya- zılışı ımlamızın eskıden ben sure gelen en guç ve ka nşık meselesıdır" Eskı dostum Eren de Imlâ Kılav u- zu'ndaşöyledıyor " Buyollakurulan kelımelenn ya zılışı, Turk ımlâsımn en guç ve en kanşık sorunudur" Bununla bırlıkte şoyle bır kural da verıyor "Bırleştır mede kullamlan kehmeler vem bır kav ramı karşılar, ancak bırleştırmede yer alan her kelıme kendı eskı an lamını saklamış olabılır Bu tur bırleşık kehmeler ayn yazılır" • Gelgelelım, Imla Kılavuzu'nda da Turkçe Soz luk'te de bırtakım sözcuğün vazımı bu kurala uv v muyor Örneğın ' ballı baba' avrı ıkı sozcu olarak vazıldığına gore buradakı sozcuklenn gerçek anlam larını korumuş olmalan gerekırdı O>sa bu soz balı bulunan baba demek değıl, bır bıtkı adıdır "De mır Kazık" da ayn yazılmış Bır vıldızın adı olan bu sözcuktekı "demır" ve ' kazık" kendı anlamla rını saklamış mı kı ayrı yazılıjor'7 • Bıleşık sözcuklerın yazımında Sayın Eren ıle Sa- yın Tulum arasında da tam bırlık yoktur Nıtekım Turkçe Sözluk'te a> rı ıkı sözcuk olarak gostenlen "ak ala, akarjakıt, bırdır bır, buzdolabı, buyuk baba, ka- ra borsa " Sayın Tulum'un adını da taşıyan ve 1989'da yavımlanan sözlukte bıleşık (tek sözcuk)tır OteyandanTurkçeSözluk'te bıleşık olarak goste rılen "hımhım" sozuğunu, Vlertol Tulum'un sozluğu "hım hım" dıye ıkı sözcuk olarak almıştır • Bızım bu konudakı eğılımımız şudur 1) Toplumun ortak bılıncı ıle belıren, >erleşen, ge lenekleşen bıleşık yazımlar değıştırılmemelıdır \şa- ğıva aldığımız ornekler gıbı, kı bunlar Turkçe Söziuk' teöğelerıavrılmış olarak gösterılmektedır "\kdan, atasözu, avak>olu, ayşekadın, (fasulye), basımevı, balmumu, beşıbırlık, çalakalem, çalıkuşu, çamsakın, eloğlu, fildışı, gunaydın, karafatma, keçıvolu, kır- kambar, kolbağı, kördüğüm, kuşbaşı, palabıyık, pıs boğaz, sıvnsınek, sıçanotu, soyadı, tereyağı, yavruağ- zı " 2)Tenm olarak bırlık ve butunlük gösteren sozcuk- lerolabıldığıncebıtışıkvazılmahdır Aşağıyaaldığı mız ornekler gıbı, kı Turkçe Sözluk'te bunlar da ay- nlarak yazılmıştır "Akcığer, atardamar, bıhrkışı, göz- taşı, kabakulak, kafadanbacaklılar, karasu, katsayı, kırkbavır, kuşpalazı, önsezı, suçıçeğı, varsayım, uyur- gezer, Gazıantep, Şanlıurfa " * * * 3) "Dıl Tartışmalannda Gerçekler-l"ıngerçeklere uymavan savlarını vetennce kanıtladığım ıçın sözle- nmı "Işte bu kadardır ol hıkâyet" dıyerek burada nok- talamak ıstıyorum "Gerçekler 2" de "Gerçekler l"e benzeyecekse şımdıden "Bakısı dorûg-ı bînıhayet" dıjeceğım EVET/HAYIR OKT4YAKBAL Akyol ve YÖK Tasarısı'800 Bılım Adamı Seslenıyor' başlıklı yazımda YOK Yasası üzerınde yapılmak ıstenen yenı duzenlemelerden söz etmış, 800 profesör, doçent, yardımcı doçentın ımzasını taşıyan bır açıkla- mayı da olduğu gıbı okurlarıma sunmuştum Mıllı Eğıtım Bakanı Sayın Avnı Akyol'dan aldığım bır mektubu da okurlarıma sunmayı gereklı buluyorum Sayın Akyol şöyle dıyor "Cumhunyet Gazetesı nde yayımlanan (731990 tarıhlı) "800 Bılım Adamı Seslenıyor başlıklı yazınızı okudum Yurtdışına yap- tığım ıkı gezı dolayısıyla geç cevap verdığım, daha doğrusu açık- lama yaptığım ıçın uzgünüm Ulke gundemınde, bana göre oncelıklı konular arasında yer almamış olmasına rağmen, 2547 sayılı Yüksek ûğretım Kanu- nu üzerındekı yenı duzenleme çalısmalarının kamuoyuna ıntı- kalı, bılındığı ve gorulduğü gıbı yoğun tartışmalara yol açmakta- dır Bu sebeple ve gorulen aksaklıklar ıle ortaya çıkan yenı ırttı- yaçter karşısında Yüksek Ogrettm Kanunu üzerınde yenı bır ça- lışma ve duzenleme yapılması zorunlu hale gelmıştır Ancak bu çalışmalar, söz konusu yazıda ıfade edıldığı gıbı, Mıllı Eğıtım Bakanlığı'nın yönlendırmesı ıle hazırlanan ve bır- kaç kışı tarafından tasarlandığı ve kâğıda döküldüğu ' şeklın- de değıldır 800 bılım adamımızın bu gerçeğı yanı Bakanlığımızın bır yön- lendırmesı olmadığını bılmemelennı yadırgadığımı ve anlayama- dığımı ıfade etmek ıstıyorum Çunku, bır örneğını ılışıkte sun- duğum basın bültenımızde de göruldüğu gıbı, bu konuda değıl yonlendırme, bızım de haklı şıkâyetımız olduğu anlaşılacaktır Bul- tende belırtıldığı gıbı bu konudakı ön hazırlıklar, bütun oğretım elemanlannın goruş eleştırı, tekhf ve tavsıyelerıne de açık ola- caktır YÖK ve unıversıtelerımızden alınacak görûşler Bakanlı- ğımızca değerlendırıldıkten sonra unıversıtelerımızde bulunan öğretım elemanlan başta olmak uzere, ılgılı kurum ve kuruluş- ların goruşlerıne de sunulacaktır Butun unıversıtelenn ve ılgılı dığer bakanlık ve kuruluşların goruşlerı alınmak suretıyle yapı- lacak on hazırlıklar yukseköğrenım gençlığının de görüşlerı alı- narak unıversıte öğretım elemanlan temsılcılennın de ıçınde bu- lunacağı ortak bır komısyonda değerlendırıldıkten sonra, Bakan- lığımızca tekrar değerlendırılecek ve gereğı yapılarak hüküme- te sunulacaktır' Avnı Akyol kamuoyunda YÖK konusundakı tartışmalarla ılgılı bır demecını de ayrıca yollamış Hukumetın göruşünü belırten bu acıklamanın onemlı bır bölümunü bu mektuba eklemekte ya- rar görüyorum "Eğıtım, bu bılımsel gerçekler ve gerekçeler dolayısıyla ıthal malı modeller ve sıstemlerle duzenlenemez Çünkü eğıtımın ve temelı olan kültürün çağdaşlıktan önce gelen, gelmesı gereken mıllılığının gereğı olarak buna ımkân yoktur Bu sebeple kendı sosyal ıhtıyaçlarımız demokratıkleşme ve çağdaşlaşma amaç- larımız gelışme ıhtıyaç ve hedeflerımız goz önünde bulundu- rulmalıdır Mıllı bünyemıze, benlığımıze karakterımıze Ataturk: un dedığı gıbı mıllı secıyemıze uygunluk esas olacaktır Bılımsellığe çağdaşlığa, demokrasıye ve kendıme saygım ge- (Arkası 16 Sayfada) «Turizm Merkezleri'' Darbesi Meslek odaları, kamuoyunu surekli uyararak görevlerini yerine getiriyorlar. Ancak "bilimin merkezleri" universiteler, "demokrasinin guvenceleri" muhalefet partileri ve onlarm "kaleleri" belediyeler, TBMM'deki "Çevre Komisyonu" ve oteki tum bilimden ve demokrasiden yana toplumcu guçler de bu yetki gaspına ve talana topluca karşı çıkmak, bir an once "dur" demek zorundadırlar. OKTAY EKİNCİy«^eA: Mimar Bakanlar Kurulu'nun 5 Mart 1990 gunlü Resmı Gazete'de yayımlanan son kararıyU, yurdun değışık yörelerınden 18 yer daha "tu- rizm merkea" ılan edıldı ve ımar yetkılen be- ledıyelerden alındı Kamuoyu, artık "operasyonun" ardındakı nıyetlen yakından bılıyor 26 Mart 1989'da yerel yöneomlerdekı guç lennı yıtırerek "kent topnüdan uzerindekı ka- rar erkinden yoksun kalanlar," bu kayıpları- nı gideımek ve çıkar çevrelennın ımarla ılgılı beklentılenrun önunü açmak uzere "12 Ejlul yasalanna" dört elle sarılmaktadırlar Resmı Gazetc'dekı "d koynta listesi" ılk ol- madığı gıbı, öyie görünuvor kı son da olma yacaktır Holdıngler yenı vatınm alanlanna göz dıktıklerı surece, kentlenmızın köklu ve gelışmış semtlennden, kıyılanmızdan ve tanh- sel bölgelenmızden "sınüan gdenler" bakan- lığa bağlanacak, belediyeler ıse gıderek, salt gecekondu mahallelenmn kördüğüm olmuş ımar sorunlanvla ve "temızlık ışlerıyle" baş ba^a kalacaklardır Tunzm Bakanı llhan Aküzüm, yübaşmı ge- çırdığı Antalya'da, Anadolu Ajansı'run "be- tonlaşma sorunu" ıle ılgılı bır sorusunu şöyle yanıtlamıştı, "... carpık vapdaşmanın suçlusu beledıyelerdır. Bu amaçla ımar ve plan tadı- latlan, beledıvelerden alınarak bakanlığa \e- rilmıştır. Bu ışlenn, konudan anlayan bınle- nnın elınde olmasınd a fayda var."(l) Şımdı, son >a>imlanan "tunzm merkezlen" lıstesıne de bakarak "konudan anlayanlann," ımar yetkılen konusundan aslında "neyi anladıklanm" çok daha açık göru>oruz tstanbul'dakı sa>ısı 37'vı bulan "\agmala- ma merkezleri' Cumhurıyet'ın 10 Man 1990 günlu arka sayfasında sergılendı Ankara'da Mıthatpaşa Caddesı'nde bıle bır "tunzm merkezi" keşfedılerek burada, Çankava Bele- dıyesı'nce 9 kata ındınlen ANAPTı bır mıl- letvekılıne aıt 16 katlı otel ınşaatı "konudan anlayan bakanbgın" guvencesı altına alındı Kapadokya, Akdenız, Karadenız ve Ege böl- gelennde tanhsel ve doğai zengınhklen nede- nıyle "betonlaşma gnçiennın" ıştahlannı ka- bartan pek çok alan yerel halkın demokratık denetımınden kaçırıldı Topraklanndakı de- ğer artışı ve "parlak geieceğı" uluslararası ser- maye çcvrelennce de dıkkatle ızlenen GAP bolgesındekı belediyeler, 26 M art'ın daha bı- nna yılı bıle dolmadan, yetkısız kılındılar Gö- cek koylanndakı "paylaşım savaşı" kıyılann halka kapatılmasına karşı dırenen Beledıye Başkanı'nın hapıslere gırmesıne neden olacak kadar acımasız bır boyuta ulaştı Tunzm Bakanı'nın "beledıyeler bu ışlerden anlamıyor" gıbı, nedense "26 Mart 1989'dan sonra alaDanna gelen" bır gerekçeyle ımar yet- kılerını kendılerıne bağlamalannı savunması, aslında bılımın ve demokrasinin yadsınmasın- dan başka bır anlam taşımıyor Hele, 1990'ın "Bilim Yıh" ılan edılmesıyle de hıç mı hıç uyuşmuyor Bır kentın ya da bölgenın planlanmasının, o yörenın genel karakterı ve yerleşme gerek- sınmelerı göz önflne alınarak çevresıyle bır- lıkte ve bır butun olarak yapılması gerektığı- nı, ımar karaılarının da bu "butnnsellık" ıvııı- de belırlenmesının şehırcıhk bılımınde evren- sel bır kural olduğunu kavramak ıçın artık ımar ya da plancı olmak da gerekmıyor Bu nedenle, her bır kent köşesındekı fizık- sel yapılanma koşullarırun, o kentın tümunü kapsayan bır "nazım plan" dısıplınıne bağlı olarak saptanabüeceğı de "Koaudan az-buçuk anlayanlarca" bıle yıne çok ıyı bılınıyor Bılım bunları öngörurken bazı semtlen, caddelen va da önemlı merkezlen, dahası, tek tek parsellen, kentın veya bölgemn genel plan- lama kararlannı çığne>erek "burası turizm merkezıdır" dıye ılan etmek ve ardından aynı yerlere, yıne o kentın genel vapılanma ı'kele- nyle, kulturel kımlığıyle ve gereksınmelenyle taban tabana çelışen şekılde \e yoğunlukta ın şaat olanaklan getırmek, ustelık bunu yapar- ken de kent halkının seçtığı yerel kadrolann elını-kolunu bağlamak, bılımle, demokrasıy- le ve "konuyu anlamakla" ne kadar bağ daşıyor 9 * • • Gelışmeler karutlıyor kı "turizm merkezi" yöntemıyle mıar yetkılenrun yerel yönetımler den alınmasının, (yasaya da adını veren) "tu- nzmı teşvik etnıek le de bır ılgısı yoktur Çun- ku, sonuçta, tunzmın de temel dayanağı olan tanhsel ve doğal çevre yok olmakta, kentle- rın kültürel kımlıgı bozulmaktadır Karşı çıkmak gerek "Konudan anlavanlar", beledıyelenn ımar yetkıknru daha genış ve yelkm kadrolarla güç- lendırmelerı ıçın yasalarda gereklı değışıklık- len gündeme getıreceklenne, "bilimin ve de- mokrasinin askıya alındığı" bır dönemde yü nırluğe sokulaıı ve "turizm" perdesı ardında holdmglere spekulatıf olanaklar sağlamayı amaçlavan yasalan ısrarla ışletmeyı yeğlıyor- lar Üstelık, bunu 12 Eylul dönemınden çok daha yoğun ve yaygın bır şekılde uyguluyarak surduruyorlar Meslek odalan, kamuoyunu surekli uyara- rak gorevlennı venne getınyorlar Ancak "bi- lımın merkezlen" unıversıteler, "demokrasi- nin guvencelen" muhalefet partılen ve onla- rın "kalelen" belediyeler, TBMM'deki "Çev- re Komisyonu" ve ötekı tum bıhmden ve de- mokrasiden yana toplumcu guçler de bu vet- kı gaspına ve talana topluca karşı çıkmak, bır an önce "dur" demek zorundadırlar Tepkılerı, "sulannı kesenz, çöplerinı alma- ya, ruhsat verme>ız!" gıbı çözümü erteleyen "kabadayüık dozeyınden" kurtanp, ılgılı ya- salarda demokratıkieşmeyı sağlayacak cıddı bır savaşıma doğru yönelterek guçlendırmek gerekıyor T.C. AFYON C. SAVCILIĞI 1990/1392 ılam Afyon Çavuşbaş Mahallesı nufusuna kavıtlı olup sucuk ımal edıp satıcılığım vapar Şukru ve Kezban oğlu 1953 D lu Alı Ihsan Fırın 25 2 1)88 suç tanhınde ışlemış olduğu taklıt ve tağşış edılmış sucuk ımal edıp satmak suçundan dolayı hakkında kamu davası açılmış olup yapılan yargılaması sonucunda Afyon Sulh Ceza HakımhgTnın 26 10 1989 gun ve 684-1100 sayılı karan ıle TCK nun 398, 402/1 2, 647'4, CK 72 maddelen gereğınce 32000 TL ağır para, 3 ay meslekten men, 7 gun ışyennın kapatılması cezası ıle teczıye edılmıştır TCK'nun 398 maddesı gereğınce ılan olunur 28 3 1990 OKURLARA. OK.4Y Yazıyla Düşünmek T am 250 yıl once cağdaş ozguriuk kavramları yenı yenı oluşurken çağdaş basın ve haberalma - haberverme kavramlan ve ıslevlen henuz ortaya çıkmadan, Fransız dusunur Voltaıre çok net bır nokta koymuş ve 250 yıldır süregıden bır tartışmayı aslında başında sona erdırmıştı "Yazıyla duşünmesıne ızın verılmeyen bır halk kendını ozgur sayabıhr m ı ' " Voltaıre'ın bu sözü soylemesınden yaklaşık 50 yıl sonra Beaumarchaıs unlü "Fıgaro nun Duğünu oyununda Fıgaro'yu soyle konuşturuyordu "Yazma özgurluğu olmazsa ovgu de olmaz ve kucuk yazılardan çekınenler yalnızca kucük ınsanlardır' Doneme guçlu bır toplumsal elestın getıren oyunun baş kısısı Fıgaro, bır gazete çıkarmaya karar verır, ama hıçbır şeye dokunmayan, hıcbır duyarlı konuya ılışmeyen aslında ıkı uç sansurcunun yonettığı' bır gazetedır tasarladığı, adını da koyar Gereksız Gazete " ' Fıgaro'nun Duğunu" 7 784 'te yazılır Kral tarafından oynanması yasaklanır Ama hâlâ oynanıyor Gereksız gazeteler' hıçbır yerde hıçbır zaman fazla yaşamıyor ' gereklı gazeteler" ıse her şeye rağmen her yerde onurla unlerını surduruyor * Reporters Sans Frontıeres" (Sınırları aşan, sınırlann otesınde gazetecıler dıye çevrılebılır) butun dünyada basın ozgürluğunu savunmak ıçın kurulmuş bağımsız bır gazetecıler örgutu, Fransa, Belçıka, Isvıçre ve Ispanya'da merkezlen var Bu örgutun 1990 yılı raporunun Turkıye bolumune bakıyoruz, ' parlak değıl " Ülkemızde 1983'ten sonra basın ozgurluğunün, ancak teonk olarak yerleştığı soylenıyor ve koca bır ıhlaller saldırılar tutuklamalar, cezalar lıstesı sıralanıyor Basın Konseyı'nın Faalıyet Raporu'ndakı son bır yıllık bılancoya bakıyoruz, o da kapkara 50 toplatma, 5 yayına el koyma 3 yayını durdurma, 2 kıtap ımhası, 24 mahkûmıyet, 18 gözaltına alma, 6 tutuklama, 118 yasal gorüntulü mudahale, 48 devlet kuvvetlen kaynaklı saldın, 183 ceza davası Hem dıştan bakıldığında hem ıçten bakıldığında durumumuz parlak gorunmüyor * Mart ayı gazetelerm coğu ıçın zam ayı oldu Cumhunyet de 700 lıra olmasından uç ay sonra dun 800 lıra oldu Yüksek tıra/lı çoğu gazetenın 700 lıralık bır satış fıyatıyla bıle guç durumda kaldığı bır ortam suregıdıyor Mart ayında toplam 5 mılyar lıralık reklam harcaması yapan gazetelerm gunluk ortalama toplam satışları 205 bın azaldı Mart 1990'da gazetelenn gunluk ortalama net satışları ve bır öncekı aya gore farkları (Satış Servısımızın belırlemelerıne göre) şoyle oldu 700 Lirahk Gazeteler Cumhunyet Sabah Hurnyet Gunaydın Milliyet Türkıye Tercuman 134 364 564 562 488 385 463 691 366 314 312 052 200 466 + 7 540 + 66 307 -9 244 -106 309 -1 490 -33 224 -73 183 500 Lıralık Gazeteler Tan Fotospor Güneş Zaman 198 836 135 445 72.005 66 000 Yenı Asır 46 142 -41 632 -5 215 + 4.092 + 13 323 -716 400 Lıralık Gazete Bugun 330 700 -25 385 Gecen ay gazetelenn televızyon ve basın reklamları ıçın yaptıklan harcamalann dokumu de (Bıleşım'ın verılenne gore) şoyle oldu Tan 701 275 000 TL Sabah 677 950 000 TL Hurnyet 656 450 000 TL Gunayd ın 573 950 000 TL Mılhyet 418 750 000 TL Bugun 357 750 000 TL Turkıye 288 225 000 TL Cu m hu rıyet 264 095 000 TL Fotospor 254 450 000 TL Tercuman 248 950 000 TL Zaman 226 650 000 TL Gunes 223 350 000 TL Yenı Asır 52 050 000 TL AUSTRALJAJNl BUS1NCSSCOLL1 C.LS SIDNEY-PERTA CANIERRA-MEIIOURNE AOEIKIDE AVUSTRALYA'DA İNGİLİZCE GENEL INGIUZCE-TURIZM-BIIG1SAYAR-YONETICILIK KURSLARI AVUSTRALYA AMERIKA INGILTERE UNIVERSITELERINE KESIN GIRIŞ EûlTIMINIZ SURESINCE PART TIME ÇALIŞMA OLANAĞI TEK A$ h 362 39 SS O) 362 4C 96 BAĞOAT CAD NO 510/f BOSTANCI ISTANBUl ^Mlfi IRT1BAT BOSOSU (5!) 31 67 24 • Modern Mobilyanın I y i s i ! Stadio '80 Selene Stadio'150 Selene ve Stadio'nun bazı özellikleri: En gelışm ş CTP ICam Elyafı Takvıyelı Polıyester) turu Hazır Kalıplama Bileşimi n n ÇOK yüksek basmç ve ısıda ka ıpanmasıyla uretılmıştır . Serttır Gureşte sıcakta yümuşamaz Bıçım degışt rmez eğılroez kırılmaz Çok uzun orrurludur Çok oze1 ve seçk n renklerı vardır Guneşte solmaz Paslanmaz Çurumez Stad o Masa 2 farkh boyutta uretılır Yuzey ouruzsuz ve çok dayanıklıd r Guvenle ortusuz kullanılabılır Selene seçkın bır tasarım New York Modern Sanatlar Müzesi nde sergılenıyor Unlu Italyan tasarımcı Vico Magistretti nın gelıştırdığı bu urun dızısının masası, Stadio. Ikı farkh boyutta uretılıyor Demonte edılebılıyor Selene ve Stadio hem kantın, kafeterya, bekleme salonu gıbı toplu yerler, hem ışyerlerı, evler, yazlıklar ıçın ıdeal 1 Şımdı, Turkıye'de de modern mobilyanın iyisi var C A M E L Y A F S A N A Y I I A Ş . Buyu<dere Cad 13/2 Şışlı ISTANBUL Tel 0 I 141 1 8 2 8 (1)14144 54 Tlx 22773 Pres T- Fax 11)146 27 30 SATIŞ NOKTALARI Fıl & Leo Desıgn Os-nanzade Sk No 3 Ortakoy ISTANBUL Tel 160 54 70 158 42 7 4 , Atelye Derin Abdı Ipekçı Cad No 14/1 80220 N şantaşı ISTANBUL Tel 146 8 1 5 0 81310 Kadkoy I S T M N B U L Tel 337 29 86 - Bademaltı Cad No 24 81300 Moda ISTANBUL Tel 345 98 50 • Nıspetıye Cad No 70/4 Cengız Topel Etıler ISTANBUL Tel 163 55 94 Kuşdılı Cad No 59 SİŞECAM Bır T Ü R K İ V E İ « ŞİŞECAM Kuruluşudur | !
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle