Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 NÎSAN 1990
Camille Claudel gösterimde
• Kültür Servisi — Isabelle Adjani'ye geçen yıl Berlin
Film Festivali'nde Altın Ayı ödülü kazandıran 5 Cesar
ödüllü "Camille Claudel" filmi bugün İstanbul'da,
Beyoğlu Fitaş ve Kadıköy Kültur Merkezi'nde gösterime
giriyor. Konusunu gerçek bir yaşamöyküsünden alan
fılmde Adjani'yle başrolleri Gerard Depardieu paylaşıyor.
Filmin yönetmeni ise Bruno Nuytten. "Camille Claudel"
ünlü heykeltıras Rodin'in önce öğrencisi, sonra
yardjmcısı, daha sonra sevgilisi olan, şair Paul Claudel'in
ablası Camille Claudel'in trajik öykusünu konu alıyor.
Zamanla ünlü bir heykeltıraş haline gelen Claudel'in
Rodin'le yaşadığı fırtınalı aşk, önce alkole sığınmasına,
daha sonra yaşamını 30 yıl bir akıl hastanesinde
geçirmesine neden oluyor.
Şehir Tjyatrolan'nda sergi
• Kültiir Servisi — İstanbul Belediyesi Şehir
Tiyatroları'nın Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi'nde 75
yıhn ürünlerinden derlenen kostüm ve aksesuar sergisi
sürüyor. Fuayede bulunan aksesuarlar arasında Cahide
Sonku'nun "CAiglon" oyununda, l.Galip Arcan'ın, "Bir
Piremella" oyununda, Şaziye Moral'ın ve "Hakan"
oyununda Reşit Gürzap'ın oturdukları koltuk ve
"Antonius ve Kleopatra" oyununda kullanılan Kleopatra
tahtı sergileniyor. Ayrıca antika gerçek kılıçlar ve
Osmanlı cepkenleri de sergilenen aksesuarlar arasında yer
alıyor. Çehov köşesinde ise "Vişne Bahçesi" oyununun
aksesuarları ve îbsen'in "Nora" adlı oyununun
kostümleri bulunuyor. Özel bir odada Muhsin
Ertuğrul'un çalışma masası ve çeşitli aksesuarlan ile
"Tezer" oyununun orijinal afışi de sergileniyor. Sergi 29
Nisan 1990 tarihine kadar görülebilecek.
Kadın Filnıleri Şenligi
• PARİS (Cumburiyel) — Macar sinemasının tanınmış
kadın yönetmenlerinden Judit Elek, Creteil Kadın
Filmleri Şenliği'nde "Bir Nehrin Anıları" adlı yapıtıyla
büyük ödüle değer görüldu. En lyi Kadın Oyuncu Odülü
ise Rebecca Yates ile Glen Salzman'ın yönettikleri
Kanada yapımı "Sıit ve Bal"daki yorumuyla Jamaika
asıllı zenci oyuncu Josette Simon'a verildi. "Süt ve
BaT'da, Jamaika'dan Kanada'ya çahşmak için geçici
izinle gelen yabancı kadın işçilerin, oturma izni alıp
çocuklannı yanlarına getirtmekte karşılaştıklan günlük
zorluklar anlatılıyor. Genelde ise göçmen işçiler sonınu
irdeleniyor.
MÜ'de perspektif sergisi
• Kültiir Servisi — Endüstri tasanmcısı Ilker
Kocaman'ın "Tasarım Ağırlıklı Mimari ve tç Mimari
Profesyonel Perspektif Sergisi" Marmara Üniversitesi
Güzel Sanatlar Fakültesi'nde (Acıbadem Kampusu)
açıldı. Sergi, 10 nisana dek görülebilecek. Kocaman'ın
sergisinde İstanbul'da son beş yılda uygulanan 70'e yakın
büyük projenin perspektifleri yer alıyor. Sergide İstanbul
Uluslararası Ticaret ve Turizm Merkezi, Kadıkö?
Belediyesi Kültür ve Sanat Merkezi, tstanbul metrosu ve
sabit pazar yerlerinin perspektifleri de sunuluyor. llker
Kocaman, serginin özellikle mimarlık öğrencileri için
yararh olacağını belirtiyor. 1950 yılında Adana'da doğan
Ilker Kocaman, 1985 yılında MİJ Güzel Sanatlar
Fakültesi Endüstri Tasanmı'ndan mezun oldu.
„„.„„, KÜLTÜR-SANAT
l r r r r
r > » ULUSLARARASI İSTANBUL FİLM FESTİVALt
CUMHURİYET/5
Islıklal Cad No 140 Tel 151 18 65 66
PAZARTESI
* N l ı o n P a ı a r l t ı l 2 1 . 0 0
S o n Ü r ü n l e r i y l e
YENÎ TÜRKÜEK K O N S E R 7 Nisan C.tesi Saafc 21.00
18 Mart Pazar gunu Abdı Ipekçı.Spor Salonunda yapılarrayan
konserden eünde bıletı kalanlar ıçındır Bu durumdakı
izleyıcılerımızın Honser oncesı SES 1885 gışesınden yer numarası
almaları rıca olunur" YENİ TÜRKÜ
KONSERLERI
Brtetler Gıse Vafckorama ve
GaMerıa Dan-*ma Surosunda YAPrM & OPGANIZASVON HEDEF
Canlar çıkaracağız yola
Şafağı karşılamaya
Açmak için güneşin kapılanm
Kırmak için karanlıklan ve
Ulaşmak için güzelliklere
AKKAYA İKİLİSİ
RESİTAL
YER: Bağdat Düğün Salonu MALTEPE KARTAL
GÜN: 7 Nisan 1990 SAAT: 18.30 FIYATI: 5.000 TL
UMUT ORGANİZASYON
Özgün ve farkh dtinyalarGilliam'm "Baronun
Serüvenleri",
Tavernier'nin "Aslolan
Hayattır" ve
Goretta'nın "Güneş
Geri Gelmezse" adlı
yapıtları alabildiğine
özgün, ama farklı
dünyaların kapılarını
açtılar.
ATtLLÂ DORSAY
Bol filmli bir şenlikte film seç-
mek ne denli keyifli, ama ne den-
li de zor bir iş! Yıl boyu bir avuç
sinemanın ve sinemacının keyfıne
ve zevkine bağlı kalarak, en büyük
kentimiz tstanbul'da bile sayıları
bir büyük Batı kendine kıyasla
çok sınırlı kalan filmleri izlemek
zorunda kalan sinemasever, böy-
le bir şenlikte, gerçekten de "arpa
ambanna diismüş aç tavnk" gibi
oluyor. Bırakınız filmleri, ama
böylesine geniş bir seçim yelpazesi
bile çok hoş bir olay değil mi? Ar-
tık egemen olan, sinemacılann de-
ğil, seyircinin kendi zevki ve seçi-
tnidir. Ve bir yamlsama da olsa bu
duygu 15 gün boyunca yasana-
caktır.
llk günlerden görebildigımiz
fîlmler, bizlere alabildiğine özgün,
ama farklı dünyaların kapılanm
açtı. Terry Gilliam'ın "Baron'un
Serüvenleri" ile Bertrand Taverni-
er'nin "Aslolan Hayatnr"ı (üst üs-
te izlediğimiz iki film) arasındaki
ortak noktalar ne olabilirdi? Bel-
ki tek bir temel öğe: Sinemacının
yaşadıklanndan ya da hayal ettik-
lerinden özünü, besinini alan öz-
gün, farklı bir dünyayı perdede ye-
niden yaratma tutkusu.
Monttay Python grubunun es-
ki üyesi, "BraziT filminden nef-
ret ettiğimizi geçenlerde yazdıktan
sonra, bu filmi bir başyapıt sayan-
larca eleştirildiğimiz Amerikalı
GÖRKEMLİ BİR FİLM — Daha önce bir çizgi filme konu olan seruvenler Terry Gilliam'ın elinde mıit-
hiş bir şölene dönuşüyor. "Baronun Serüvenleri" çocuklan da büyükleri de taviama şansına sahip.
Terry GiJHam, bufilminde"kor-
kunç Türk" iragesinin geçmiş yüz-
yıllarda Avrupalı ortak bilincinde
yarattığı efsane / masallara daya-
nan çılgın bir senaroyu eşi görül-
memiş bir görsellik, bir "görsel
mizah" şölenine dönüştürüyor.
18. yüzyılda "Türkierin
kıışattıgı" bir Orta Avrupa kenti,
yan - gerçek, yan - düşsel bir ki-
şilik olan Baron Münchausen'in
çabası ve buluşları sayesinde ku-
şatmayı atlatmıştır. Daha önce bir
çizgi - filme konu olan bu seru-
venler, bu alanda da ilginç çaba-
lan bulunan Gilliam'ın elinde,
sanki resimli romanın ve canlan-
dırma sinemasının dünyasını, in-
sanların dünyasına aktarma ama-
ana yönelik bir müthiş şölene dö-
nuşüyor.
Yönetmenin esinine, düşgücü-
ne, fantezisine sınır yok!.. Yaşh ba-
ronla küçük kızm ay gezegeninden
dev bir deniz canavannın kamına,
çok farklı mekânlara uzanan se-
rüvenleri, her sahnesi büyük bir
zekâ ve özenle gerçek leştirümiş,
çeşitli sürprizler içeren, dur durak
bilmeyen bir masala dönüşmüş.
Böylece, görseüigiyle çocuklan,
esprilerinin uzantısıyla büyükleri
birlikte taviama şansına sahip
olan görkemli bir film var karşı-
mızda... Terry GUIiam ise Lewis
Carroll ve VValt Disney'in nıhla-
nm şad edecek bir filmle, benzer-
siz bir yapıt ortaya koymuş olu-
yor. Şu "BraziT'i fırsat bulup ye-
niden görmeli!
Bertrand Tavernier ise, belli bir
tarihsel / toplumsal döneme otur-
tulmuş insan dramlanrun, incelikli
ruhbilimsel oykülerin tasvircisi.
"Aslolan Hayattır" da, yönetmen
ilk savaşın bitiminden 2 yıl son-
ra, 1920"nin Fransası'nda geçen iç-
burucu bir öyküyle, savaşı göster-
meden (giderek bir tek ceset, ölü
bile göstermeden) savaş üzerine
oldukça dehşet verici bir film yap-
mayı, onun korkunçluğunu du-
yunnayı başanyor.
Philippc Noirel'nin eşsiz bir
oyunla canlandırdığı "kayıplar
sonunlnsu" Dellaplane için, Fran-
sa'mn bir buçuk milyona yakın
kayıp verdiği bu savaşta, akıbeti
bilinmeyen 350 bin kişiden bir ha-
ber almak asıl amaçtır. Soylu bir
çevreden gelen bir "senaıör geli-
ni"nin tek derdi ise kocasmdan bir
haber alabilmek... Ama savaşın
korkunç yaralanm sarmakta olan
çökmuş Fransa ve yaşanan ölüm,
yoksulluk, dehşet çağı bile, bu as-
Iında birbirine alabildiğine uzak
iki insanın beklenmedik bir yakın-
lığa girmelerini engelleyemeye-
cektir.
Tavernier, dehşet anlan kadar,
bireysel sıcakhkları da sindirebi-
liyor filmine, özellikle kimi zaman
yakalamayı bildiği Noiret veya Sa-
bine Azema'nın bakışlarıyla, öy-
lesine çok şey anlatabiliyor ki!..
Biraz ağır, hüzünlü, ama sapasağ-
lam temellere oturmuş bir sinema
ömeği "Aslolan Havatür."
Işte klasik bir tat taşıyan bir
film: "Göneş Geri Gelmezse."
Claude Goretta'nın özellikle
"Dantelci Kız"dan büdiğimiz, sev-
diğimiz, ağır, dingin, ama özlü an-
latımının yeni bir örneği. 1930
sonlarında, radyolardan tspanya
iç savaşı haberleri gelirken, dağ
başında, guneşi ancak yıhn 6 ayın-
da görebilen bir küçük lsviçre kö-
yünde, yaşh bilge Anzevui'nin
"giineşin arnk geri gelmeyecegi"
kehaneti ve bu kehanetle yaşam-
ları sarsılan sıradan insanlar.
Goretta, esinlendiği romanın
biraz naif ve şematik
"çevrebilimci" yanını, "göneş
özlemi" bildirisini korumuş (ko-
rumak zorunda kalmış). Yönet-
menin asıl başansı bizlere bu ırak
köyün insanlannı, tüm kişilikleri,
sorunlan, yaşam kavgaJan içinde
verebilmesinde yanyor. Finalde,
güneş doğacaktır gerçi. Ama yaşh
bilgenin kehaneti de yanlış değil-
dir: Güneş onun için doğmaya-
caktır artık!.. Klasik, sindirilmiş
bir anlatımın ve Charles Vanel,
Calberine Mouchet, Philippc Le-
otard gibi oyunculann kompozis-
yonlanmn tadı bu filmden arda
kalan başlıca şey.
Alain Resnais'nin 'Hiroşima Sevgilim'fılminiyıllarsonrayeniden izlerken
Aşkın belleklerinde yolculukHiroşima Sevgilim"in önlenemez bir çekiciliği,
insanı hemen saran bir büyüsü var. Klasikleri
klasik yapan da o tanımlanamaz büyü değil mi?
ATtLLÂ DORSAY
lyi ki bir Anatole Dauroan ol-
muş!.. Şenlikte bu yapımcının
katkısıyla oluşmuş kimi klasikle-
ri izlerken biünçli, bilgüi, sinema-
yı bilen ve seven bir yapımcmın si-
nema sanatına bulunabileceği kat-
kıları bir kez daha gözlemledık.
Darısı bizimkilerkı başına!..
Yıllar sonra "Hiroşima Sevgi-
lim"... En son göreli kaç yıl ol-
muş? 20 filan ıru? Bir "banş
filmi" çevirmek için 'Hiroşima'-
dan başka bir film çevrilebilir
mi?'. Bu kente gelmiş bir Fransız
kadım, bir Japon erkeğiyle (karısı
tatilde olan bir mimar) sevişmek-
tedir. Film, onlann tenleri üzeri-
ne açılır: Kum taneleri gibi birbi-
rine akmakta, bütünleşip ayrıl-
makta olan iki beden. Ama yaşa-
nan "sevişme anlan" sürekli ola-
rak başka şeyleri de kapsamakta-
dır: Geçmişi, tarihi, kahramanla-
rın (özellikle kadının) kişisel geç-
mişini, erkeğin ise, Hiroşima do-
layısıyla toplumsal/tarihsel geç-
mişini. Erkek, kadına gerçekten
tutkundur, onun bedeni kadar ru-
Ama tüm bunlar erkeğe göre ye-
tersizdir: "Sen Hiroşima'da hiç-
bir şey görmedin" der durur. Ve
kadının "sonradan edinilmiş" bil-
gilerinin yetersizliğini vurgular.
"Hiroşima", sinema tarihinin
belki de en "edebi" filmlerinden
biridir. Bu kuşkusuz hem bir Ala-
in Resnais hem de bir Margueri-
te Duras filmidir. Duras'nın
"metni"nin fdme katkısı, en az
Resnais'nin görselleştirme çabası
kadardır. Her sözcüğün hakkıy-
la söylendiği, konuşmalann, mo-
nolog veya diyalogların müziğe
dönüştüğü, metnin sanki törensel-
lik kazandığı bir filmdir "Hiro-
şima". Duras'nın daha sonra
"bizzat" yöneteceği fîlmlerde de
yapacağı gibi sinema sanki temel-
de "edebi metni resmkme aracı"
olup çıkmıştır. Ama bu kadar ba-
sit değil kuşkusuz.
Film, ayru zamanda çok söy-
lendiği ve bilindiğı gibi "bellek
üzerine" bir filmdir, zamanın gö-
receliği veya bir tür "öznel zaman
tammlaması"na ulaşır. Geçmişle
şimdiki zaman sürekli kanşır, bir-
birleriyle sanki köşe kapmaca oy-
narlar. Aynı biçimde, özel/öznel
bir öykü, bir kadın/erkek aşk Uiş-
kisiyle bir toplumun, giderek dün-
yamızın tarihinin en yaşamsal bir
bölumü de birbirlerinin içinde
sanki erirler. Bu açıdan, filmin
başında yer alan ve Resnais'nin
önceki belgesel çalışmalarını
anımsatan Hiroşima üzerjne
belge-fılmle filmin geri kalan bö-
lümünün "dramatik" yapısı, yi-
ne ustaca kaynaşır, avtıı potada
yoğrulurlar.
Tüm bunlar aşılmış mıdır, es-
kimiş midir? Artık "sinemada
zaman" klasik sinemadakine kı-
yasla çok daha elastik biçimde
kullamlmakta, en "harcı âlem"
fılmlerde bile geçmiş/şimdiki za-
man/gelecek arasında sürekli git-
geller mi yaşanmaktadır? Üslup-
lan, türleri kanştırmak çok yapıhr
olmuş, iç monologlar çok >inelen-
miş midir? Emmanuelle Riva'nın
o yıllarda bayıldığunız oyunu çok
abaruh mı durmaktadır? Olabüir.
Yine de "Hiroşima SevgilinT'in
önlenemez bir "cazibesi", insanı
hemen icine alan bir büyüsü var.
Klasikleri, birçok öğeleri aşınsa
da yine klasik yapan, o kolay ta-
nımlanamaz büyü değil mi bu?
MARGL'ERITE DURAS'NIN METNİNDEN — Alain Resnais'nin,
Marguerite Duras'nın metninden gerçekleştirdigi "Hiroşima Sevgilim''
belki de sinema tarihinin en "edebi" yapıtianndan biri. Emmanuel-
le Riva ve Eiji Okada başrollerde.
Loire yöresindeki Nevers kasaba-
sında neler olmuş, kadın bir Al-
man askerine âşık olmanın ve
kendini ona vermenin cezasım na-
sıl ödemiştir? (Aşağılanma, tutuk-
luluk, delilikle yalruzca!..) Kadın
anımsar, sürekli anımsar ("Hiro-
şima", tümüyle ammsama üzeri-
ne bir -ve de ilk- filmdir): "Ne-
vers'da âşık olmak, Nevers'da çıl-
gın olmak!..."
Arada yine sevişirler, yine ten-
lerin temasına başvururlar ("Be-
ni öldüriiyorsun... Bana iyilik edi-
yorsun"). Ama sevişme bile on-
lan yaşadıkları kentin, mekânın
geıçeklerinden uzaklaştıramaz.
Kadın, Nevers'dan Paris'e bisik-
letle gelirken haberini duyduğu
atom bombasmı ve onun Hiroşi-
ma'da yarattığı yıkımı bilmekte-
dir: Onca film, haber, resim, bel-
gesel!.. Ve kentte tanık oldukları
savaş ve nükleer silah karşıtı gös-
teriler, yürüyüşler, pankartlar!..
Burkina Faso filmi
s
Yaaba\ Afrika sinemçtsından çağdaş bir örnek
AfrikaYları son dakika siirprizi
SEVİN OKYAY
. 9. Uluslararası İstanbul Film
Festivali bu yıl son anda meyda-
na gelen değişiklıklerle seyircile-
re tatlı acı sürprizler yaşatıyor.
"Yaaba"da değişikliğin riem
olumlu hem olumsuz yanlanm ya-
şadı. Üç Kıtadan Görüntüler bö-
lümünün flaş filmlerinden biriy-
ken bir anda elde olmayan neden-
lerle ekarte edildi, sonra da "son
dakika" sürprizi olarak yeniden
konuk düzeyine yükseldi.
"Yaaba" bir Burkina Faso fil-
mi. Cannes Fihn Festivali'nin Yö-
netmenlerin On Beş Günü bölü-
münde gösterüdiği zaman eleştir-
menler tarafından çok sıcak kar-
şılandı. Üçüncü kıtafilmlerini,de-
ğişik vasam biçimlerini, "Beterin
beteri var, çok şükür"leri aşan bir
sıcaklıkla. Oybirliğiyle, Souleyma-
ne Cisse*nin festivalde iki yıl ön-
ce gösterilen "Işm" adlı filminden
bu yana, Afrika'dan çıkan en iyi
film olduğuna karar verildi.
Idrissa Ouedraogo'nun filmi,
iki çocuğun gözünden Burkina
Faso'nun küçük bir köyundeki se-
vinçleri ve anlaşmazlıkları yansı-
tıyor: "Gerçek bir masal değil bu.
Anlatma şansına eriştiğim bir öy-
künün haurası."
Ouedraogo, "Yaaba" ile günü-
muz Afrika sineması açısından
bu^'uk onem taşıyan birfilmçe-
virdi: "Ülkemde film yapmak bir
lükstür. Özellikle diğer somut şe>-
lerle kıyaslandığında. Bir Fransız
- İsviçre - Burkina Faso ortak ya-
pımı olan film, 5 milyonarnalol-
du. Bu parayla bir hastane ve bir
okul rahatlıkla vapılabilirdi."
Hemen hemen tümü profesyo-
nel olmayan oyuncularla çalışan
ve en büyük güçlüğü onlann an-
layabileceği bir dili bulmakta çe-
ken Ouedraogo, "Bir başka zor-
luk da teknik ekibin >-ar olan ko-
şullar altında çalışmasını sağla-
maktan doğdu" diyor. "Bence
'Yaaba' Afrika sineması için bir
uvertürdü. Sonunda başanhk çün-
kü. Yabancı bir vapımın kanadı
altına girdik, başka ülkelerin tek-
nisyenleriyle çalıştık. Ama ben bu-
nun somürgecilikle hiçbir ilgisi ol-
madığına inamyorum. Afrika si-
neması bir btçim ve beceri sınavın-
dan geçiyor. Bu deneyimle zaman
emin igüs - tanju duru - serdar gönenç
p.lesl-sâlı-cufna-c.tesi-pazar
birsen tezer - murat güner
gürol yıldıran
cuma^.tesi pazar
Ycsılpınar Sok No:2 Arnavutkov Tcl.: 157 74 J8 (Sen.iv 16.C0-C1 30»
CAFE«BAR
Siz Yelkovana
geldiniz mi?
Perş -Cuma C tesı Pazar P tesı 'saiı
Freedom CAN
Gervçlik Konserleri
C.tesı-Poror 14 00-18.00
Freedom
Muollım Naci Cod Nc 71 3 Ortatoy
160 51 99
Sıvas Zara'dan aldığım
nüfus kâğıdımı kaybettim.
Hükümsuzdur.
EMfNE A YDOĞAN
Her gün
Ud ile eskı İstanbul Şarkıları
MiKİa ( jtl \'o 2,»'t
l c l :«"ı 84 74
17... 17 »AŞINDAK! BAYANtAdA
AU-PAIRLIK
68OOOOTL + E120
SUMTAŞ - OİLTA
SAHIBINDEN
Kanlıca'da Boğaz manzaralı 670 m2
arsa içinde 3
katlı satılık ev.
Müracaat 332 12 22
TÜRK SANATÇILARINDAN DÜNYA ÇOCUKLARINA
Firmamız ve UNICEF'in yardımlarıyla Türkiye'de ilkini düzenlödiğimiz
1.ANKARA ÇOCUK DUNYASI '90 FUARt'nın (20-24 nisan tarihleri
arasında) bir uzantısı olan ve gelirleri UNICEF kanalıyla dünyadaki
yardıma muhtaç çocuklara iletilecek "TÜRK SANATÇILARINDAN
OÜNYA ÇOCUKLARINA" adı altında bir dizi açık arttırma
düzenlenecektir. Konuyla ilgilenen tüm sanatçılarımızın diledikleri sayıda
eser ile katılımlarını bekliyoruz.
Katılan sanatçılarımız birer plaket ile onurlandırılacaktır.
Açık arttırmaya tüm devlet büyüklerimiz, işadamlarımız ve elçilikler davet
edilecektir.
Eserlerin son teslim tarihi 14 NİSAN 1990'dır.
Teslım almacak adresler'
ANKARA/ARF A.Ş.
Tezel Sk. 10/2 YÜKARIAYRANCI/ANKARA
Tel. 168 48 74 • 168 48 75
HAKAN ATALAY - SEVGI BULUT
ISTANBUUATOLYE NS SANAT GEREKSINIMLERI
Meşrutıyet Cad. 370/2 TÜNEUISTANBUL
Tel.- 151 57 54
NESRİN BAL
AYRINTIU BILGIİCİN ARF A Ş.
Organızasyon ARF A Ş. adına
HAKAN ATALAY - SEVGI BULUT
kazanan yalnızca biz degiliz, bii-
tün Afrika sineması."
Sinemaya tiyatrodan geçmiş
olan Idrissa Ouedraogo'nun ikinci
uzun metrajh fihni "Yaaba"nın
adı, ulkesinin dilinde "büyiikan-
ne" anlamına gelen bir sozcükten
kaynaklamyor. Köylülerin büyü-
cü olduğundan kuşkulandıklan
için köy dışına sürülen Sana'ya
böyle hitap eden ise on iki yaşın-
daki Bila. Büyükler onu sayar ve
çocuklar taşlarken, Sana Ûe kız
arkadaşı Nopoko onunla arkadaş
olurlar. Hem eşin dostun, ailele-
rinin ve bütün ha'kımn karşı çık-
malanna rağmen.
"Yaaba" insana özgü olan her
şeyi içeriyor. Eli açıklık ve yure-
ğinı esirgemek, dostça uzanan el
ve donduran bakış. Ama Idrissa
Ouedraogo'nun kendi çocukluk
anılarına dayanan nim, hepsinin
üstünde, kuşaklar arasındaki bağ-
lan yüceltiyor.
FESTİVALDE
BUGÜN
E v e k : Okuyan Kız (12.00,
19.00), Arabistanlı Lawrence
(15.00, 21.30).
Sinepop: Umutsuzlar (12.00,
W.00), Ürpertiler (15.00,
21.30).
Atlas: Mortu Nega (12.00,
19.00), Badis (15.00), Yaaba
(21.30).
Gazi: Bana Birşeyler Çal
(12.00, 19.00), Kadınlar
Arasında (15.00, 21.30).
Reks: Batan Güneş (19.00),
Mahabharata (21.30).
S i r e j y a : Doğruyn Seç
(19.00), Tlpkı Amerika
(21.30).
AKM: Malou (12.00), Aşk
Filmlerinin l nutulmaz
Yönetmeni (15.00), James
Bald»in: Biletin Bedeli
(19.30). Anılar Dile Gelince
(21.30).
TYS'nin
açıklaması
• Kültür Servisi —
Türkiye Yazarlar Sendikası
Yönetim Kurulu, İsmail
Beşikçi'nin "Bilim-Resmi
ldeoloji, Devlet-Demokrasi
ve Kürt Sorunu" adlı son
kitabından dolayı
tutuklanması konusunda
bir açıklama yaptı. TYS'nin
açıklamasında şöyle deniidi:
"Herhangi bir kitabın
hiçbir yargı ve bilirkişi
raporu olmaksızın idari bir
kararla daha matbaada
iken toplatılmasını düşünce
ve yaratma özgürlüğüne
karşı yanlış bir davramş
olarak görüyoruz. Pek çok
kez bunun örnekleri,
üyemiz İsmail Beşikçi
olayında olduğu gibi
verilmiştir. Bu konuda
uluslararası anlaşmalar
imzalamış bir ülkenin
yazarları olarak, özellikle
demokrasiye en çok
gereğımiz olduğu bir çağda
bu tür olaylara
duyarlılığımızı kamuoyuna
bildiririz."
Birkiye
istifa etti
• Kültür Servisi —
Türkiye Yazarlar Sendikası
Genel Sekreteri Atilla
Birkiye, bu görevinden ve
yönetim kurulu üyeliğinden
istifa etti. 2 Araük 1989'da
TYS'nin 1. olağanüstü
kongresinde yönetim
kuruluna seçilen ve daha
sonra genel sekreterliği
üstlenen Birkiye, görevden
ayrılmasına işlerinin
yoğunluğunu gerekçe
gösterdi.
Masal
Sanatevi^nde
• Kültür Servisi — Güler
Aras'ın suluboya
resimlerinden oluşan sergisi
bugün Sultanahmet Masal
Sanatevi'nde açılıyor. 1934
Malkara doğumlu olan ve
1955'te Istanbul Devlet
Güzel Sanatlar Akademisi
Resim Bölümü'nden mezun
olan Aras'ın 32. kişisel
sergisi 8 mayıs tarihine dek
sürecek. Bu arada keman,
gitar ve vokalden oluşan
Grup Masal, cuma ve
cumartesi özgün Türk
müziği seslendirmeyi
sürdürüyor.
BUGÜN
• Ulagay imzalıyor ' *
Gazetemiz yazarlanmian .
Osman Ulagay son kitabı
"Enflasyonu Aşmak"ı i
16.00-19.00 arası Nişantaşı
Akademi Kitabevi'nde
imzalayacak.
• Asım İşler'le söyleşi
Atatürk Kitaplığı'nda saat .
16.00'da Nur Nirven, Asım
İşler'le resim konulu bir
söyleşi yapacak.
• Bant-karikatür Kemal
Gökhan Gürses, Hasan
Kacan, Kamil Masaracı,
Necdet Şen ve Semih
Poroy'un yer alacakları
"Bant-Karikatür" paneli
18.00'de Saraçhane
Karikatür ve Mizah
Mıizesi'nde.
MULKİYELİLER BİRLİĞİ
İSTANBUL SUBESİ
CUMARTESİ
BÜLÜŞMALARI
33
Konuşmaa
ProlDr.
Üstün KORTJGAN
7 Nisan 1990 Cumartesi; S«al: 16.00
MÜLKİYELİLERLOKALİ
Muallm Nacı Cad 1SİA Kuruçajme 80820IST
Tel (1)157 46 34-35
BILS^K'TA
BUGÜN
6 Nisan Cuma:
19.00 SOHBET: "Barda
Erkek Tipleri" Ayşe
DÜZKAN
19.30 TİYATRO: "Işte Baş
İşte Gövde lşte kanatlar"
Yazan: Sevim BURAK,
Oynayan: BİLSAK Tiyatro
Atölyesi.
GÖRSEL SANAT
ATÖLYELERÎ
Mehmet GÜLERYÜZ'le
Resim Çalışmaları.
10.00-01.00 arası CAFE-
FOYER-BAR
BİLSAK Herkese Açıktır.
BİLSAK Sıraselviler,
Sogancı Sok. No: 7
CİHANGİR
143 28 79 - 143 28 99