05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 26 NİSAN 1990 \3> > E R D A R 1 Z I k K A R A Alternatif turizm, gelirinyanı sıra doğayla uyumlu bir turizm hareketi sağhyor Turizm,alternatifini arıyor— 5 — Bugun alternatif turizm farklı biçimlerde değerlendiriliyor. Tuıizme sadece "ekonomi" gözlukleriyle bakanlar alternatif turizm deyin- ce, kitle turizminin yanı sıra gelir sağlayabi- lecek farklı turizm turlerini anlıyorlar. Buna karşın turizm deyince sadece ekonomi değil, değişik kulturlerden gelen ınsanların birbiri- ni tanıması, dostluk kurması, dunya barışı, tarihsel ve kültürel değerlerin, geleneklenn oğ- renilmesi gıbi unsurları on plana çıkaranlar da var. Bunlar için alternatif turizm, her sey- den önce doğayla uyumlu bir turizm hareke- ti. Kuş turizmi Türkiye kuş cennetlen ve kuş varlığı açısm- dan oldukça zengin bir ulke. Uluslararası Kuş- ları Koruma Konseyi ile Doğal Hayatı Koru- ma Derneği'nin işbirliği sonucu gerçekleşti- rilen "Önemli Kuş Alanları" projesı ulkemiz- de toplam 78 kuş cennetinin bulunduğunu or- taya koydu. Ancak bunlardan sadece 17'sinde çeşitli ko- ruma statüleri soz konusu. Diğerleri için hiç- bir önlem yok. Üstelik koruma altındakı kuş cennetlerinin de ne ölçude korunduğu tartış- ma konusu. Kirlilik tehdidi alundaki Manyas Kuş Cenneti, bu tartışmalara iyi bir örnek. Di|er "gizli kaltnış" cennetler ise bir yan- dan DSt'nin "bataklıklann kurutulması" diye adlandırdığı çalışmalarla, yeni tarımsal alan- lann açümasıyla, tarımsal ilaçlamanın yarat- tığı kirlilikle, yapılaşmayla; diğer yandan önemli bir sorun olan avcılıkla yuz yüze. Bu durum çeşitli kuş türlerinin yok olmasım da gundeme getiriyor. Tiirkiye'nin önemli kuş cennetleri arasın- da Manyas, tzmir Tuzla, Sultansazlığı, Gök- su deltası, Ereğli sazlığı ilk akla gelen isira- ler. Uluslararası önemdeki kuş cennetleri ara- sında Yeşilırmak deltası, Kızıhrmak deltası, Bendihami deltası, Nemrut dağı, Sankum gö- lü, Seyfe gölü, Sultansazlığı, Büyük Mende- res deltası, Marmara gölu, Aladağlar, Meriç deltası, Yumurtahk da sayılabilir. Bunlardan Ereğli sazlığında NATO Alçak Uçuş ve Atış Eğitim Projesi cennetin varlığı- nı ve kuşları tehdit ediyor. Dünyadakı ikinci buyuk tepeli pelikan ko- lonisinin yanı sıra 200'u aşkın kuş türunun ba- nndığı Buyuk Menderes deltası ise DSt'nin drenaj çalışmaları, tarımsal alanların genış- lemesı ve avcılık tarafından tehdit edüıyor. Mağara turizmi Türkiye'de yaklaşık 40 bin mağara bulun- duğu tahmin ediliyor. Konuyla ilgilı uzman- lar Turkiye'nin gerçek bir "magara cenneti" olduğu gönışundeler. Ancak mağaralann, tu- rizm açısından yararlanmak bir yana korun- Kuş turizmi, ulkemiz açısından geleceği olan bir alternatif turizm alanı. Tabii, kuş cennetlerini korumak ve geliştirmek kaydıyla. Kuş turizmi: Ülkemizde toplam 78 kuş cenneti yar Mağara turizmi: Türkıye'de yaklaşık 40 bin mağara bulunduğu tahmin ediliyor. Kamp turizmi: Bizde potansıyel, Avrupa'da 50 milyon kampçı var. Sağlık turizmi: Bini aşkın kaplıca var. Ancak yüzde 2'sinde tesis bulunuyor. Dağ turizmi: Tesis yok, ama dağlanmızın yüzölçümü Alplerin tamamınm iki katı. Golf turizmi: Turizm Bakanhğı'nın yeni gözdesi Y at turizmi: 107 yat işletmesi, 1200 tekne var. Av turizmi: Toplam av giderleri diğer ülkelere göre ucuz. duklan bile soylenemiyor. Mağaralann turizme katkısı ne? öroeğin Yugoslavya'daki unlü Postayna mağarasının yıllık ziyaretçı sayısı 1 tnilyon 250 bin dola- yında. Üstelik bu ziyaretçilerin yüzde 85'ı ya- bancı turist. Bao Almanya'da41 turistik ma- ğarayı her yıl 2.5 milyon kişi geziyor. ABD'de turizme açık mağara sayısı 150, Fransa'da 100, Batı Almanya'da41, Italya'- da 33. Buna karşın TÖrkiye'de bu sayı sırur- lı: Insuyu, Damlataş, Cennet ve Cehennem, Dilek mağaralan. Türkıye'de en çok ilgili gören turistik ma- ğaralann başında tnsuyu mağarası geliyor. Her yıl yaklaşık 80 bin kişi bu mağarayı ge- ziyor. Ancak tnsuyu mağarasında yapılan du- zenlemeler sırasında bınlerce yılda oluşan sar- kıt ve dikitlerden birçoğunun parçalanması da ayn bir konu. Kamp turizmi Doğaya uyumlu turizm turleri arasında gos- terilen kamp turizmi, son yıllarda Avrupa'- da giderek daha büyuk ilgi görmeye başladı. Kamp Karavan Derneğı Genel Başkanı Erdal Bargut'a göre Avrupa ulkelerinde "doğaya dönüş" akımı yaşanıyor. Uluslararası Kamp Karavan Federasyonu verilerine göre Avru- pa'dakı kayıtlı kampçı sayısı yaklaşık 16 mil- yon. Ancak toplam sayının 50 milyona ulaş- tığı belirtiliyor. "Peki Türkiye'de bu konuda ne yapüıyor" sorusuna Bargut kısa bir yanıt verıyor: — Hiçbir sey. Türkıye'de var olan kamp sayısı toplam 120. Bunlardan buyuk bir çoğunluğu da Av- rupa standartlarında değil. Otel yapmak da- ha çok özendırildiğı ıçın özel sektor kampçı- lığa pek ilgi göstermiyor. Bu arada kampçılığın da büinçli bir bıçim- de yapılmaması durumunda doğal değerlere zarar verebileceğı de vurgulanıyor. Sağlık turizmi: Kaplıcalar Bini aşkın kaplıca var ülkemizde, çoğunun suları boşa akıp giden. Tanınmıyor kaplıca- larımız, bilinmıyor nerede ne var, hangı özel- likte. Doğanm bağnndan fışkıran sular, son yıllarda turizmcilerin dikkatıni çekmeye baş- ladı. Birkaç acente turlann içine kaplıcalan da alıyor. Bilim adamları Türkiye'deki kap- lıcaların ve sulann hem nitelik hem nicelik açı- sından çok iyi olduklannı, ancak bunun sağ- lık turizmi gibi önemli bir potansiyelde değer- lendirilmediğıni soyluyorlar. Fizik Tedavi Uz- manı Dr. Habib Ekinci'nin 1981 yılındayap- tığı bir araştırmanın sonuçlan o gunden bu- gune iyileştirilmeyen kaplıcaların durumunu şoyle ortaya koyuyor: " — Bugün çok değerli sulanmızın yakla- şık yuzde 95'i acınacak durumdadır. Ancak yuzde 2'sinde tesis buluouyor. Bunlarda da tedavi edici yan unsuriar eksik." Turk hamarru, Roma ve Japon hamamıy- la birlikte dünyanın en ünlülerinden. Bilinen termal kaynaklar arasında da Sıvas Balıklı- çermik, Hatay Reyhanlı, Nevşehir Kozaklı, Siırt Billuris, Manisa Sart, Inegöl Oflat, Tun- celi Bağın ve Izmır Balçova kaplıcaları önde geliyor. Dağ turizmi Bugün çevre kirliliğinden kaçan birçok in- san, tatilini dağlarda gecırmeye koşuyor. Turkiye'nin bu alanda da gizli bir potansiye- li var. Tunzmciler, "Avrupa'da üç ulkeye uzanan ve her yıl milyonlarca turisti çeken Alp'lerin tı-plam yuzolçümu Türkiye dağla- nnın yüzölçümunun yansına bile erişemivor. Bu alanda büyuk bir potansiyelimiz var" dı- yorlar. Turkiye'de dağ turizmini yönlendire- cek herhangi bir tesis yok. Bazı seyahat acen- teleri turlanna dağ gezilerini de alıyorlar. Bu turlar An, Kaçkar, Suphan, Erciyes, orta To- roslar ve Bolkar dağlarım kapsıyor. Kayseri-Adana yolu ustunde Çamardt ılçe- sine yakın Aladağlann dağ turizm potansiyeli yuksek göruluyor. Golf turizmi Turizm Bakanhğı'mn yeni gözdesi, golf tu- rizmi bu dönemde. Nitekim Türkiye Kalkın- ma Bankası'nın 1990 yılı teşvik kararname- sinde golf turizmi oncelikli bir tur olarak be- lirlendi. Bakanhk, daha çok Antalya yöresin- de olmak uzere 7 tane 18 delikli, Antalya Se- rik ve Belek'te de 54 delikli golf alanı planla- masını yaptı ve planlar onay aşamasına geldi. Türkiye, yeni golf alanlarıyla her şeyden önce ABD'deki bu potansiyeli değerlendimıe- yi amaçhyor. Yat turizmi '80'li yıllann başında yatçılık, yurtdışmdan gelen baa yabancı yatlann çağnştırdığı bir de- yimdi. Bugun Istanbul Ataköy'de 1500 tek- neye aynı anda hizmet veren Akdeniz'in en buyuk marinasıyla tanımyor Turkiye. Son ve- rilere göre Türkiye'deki yat i^letmelerinin sa- yısı 107'ye, tekne sayısı da 1200 dolaylanna yukseldi. Oysa 1983 yılında bu alanda çalı- şan işletme sayısı sadece ikiydi. Bodrum Yat tşletmeleri Birliği Yöneticisi Kenan Sever, yatçılığın bir dizi sonınla yüz- yüze kaldığını vurguluyor. Teşviklerin daha da artmasını, yat organizasyonunun daha iyi yapılması gereküğinı söylüyor Sever. Av turizmi Bir dönem ınsanların yaşama dayanakla- nndan olan avcılık bugün birçok kişinin hoş- göru alanınagirmiyor. Hatta Avrupa ulkele- rinde çevreciler tarafından avlanmaya karşı yoğun kampanyalar sürdürulüyor. Ancak dunyada "av turizmi" olgusu da bir gerçek. Bugün yaklaşık 10 seyahat acentesi et- kinlikleri arasında av turizmine de yer veri- yor. Turistlerin avlanmak için Türkiye'yi yeğ- lemelerinin nedenleri arasında toplam av gi- derlerinin diğer ülkelere göre çok ucuz olma- sı gerçeği yatıyor. Antalya Düzlerçamı Avlağı'nda 1981-1987 yıllan arasında avlanan yabancı turistlerin sa- yısı 704, aynı dönemde bu turistlerden sağla- nan gelir 570 bin dolar düzeyinde. Öldürülen yaban keçilerin sayısı ise 503. Artvın Yusu- feli Avlağı'nda 1986-1989 yılları arasında vu- rulan 52 boz ayının karşılığı verilen para 125 milyon lira. Ve 1990... Turk turizminde 1990 için çok buyuk bir değışim beklenmıyor. Ancak vurgulandığı gibi çevre kirliliği, çarpık ve plansız yapılaşmay- la ufukta beliren kara bulutlar, dikkat çekıyor. Her şey bir yana, Turizm Bakanhğı'mn ön- ceki hafta ülkemıze davet edip gezdirdiği ln- giliz gazeteci Annette Brown'un kuçük bir di- leğiyle noktalayalım yazımızı. " — Dogal ve kültürel degerlerinizi korn- yun. Bırakın Tiirki>e Turkiye gibi kalsın." — BİTTİ — G İ 'BirBeyoğlu Düşü' gerçek olabilir: E N I S T A N B U L Tünel-Taksim arasma tramvay hattıBeyoğlu'na gelince: Benim terk ettiğim 1979 yılının Beyoğlusu' na göre gezilecek bir yer olmuş Beyoğlu. Ama elbette henüz çok şey eksik. Şimdi görduğum Be- yoğlu eski Beyoğlu değildir, ama en azından gezilebilir bir yerdir. Sanırım şu nedenlerle: Bazı sine- ma salonları yenilenmiş, açılmış- tır, bunlara kadınlar da erkekler de genç kızlarla üniversite öğren- cileri de gidebiliyorlar. Kaldırım- lar yuksek, ama uzerinde yurüne- biliyor. Sokak lambalan hiç de kötu değıl. Bazı sinemalarm giri- şine kitap satış yerleri açılmıştır. Eşsiz bir kazançtır bu. Bir uygar- hk göstergesidir. Onlann güzelleş- mesi, estetik biçimlere de burün- mesi gerekir. Atlas Sineması'nın altında açılmış olan çarşı gelişe- bilir. 'KuMs' Kulübu, yeniden açü- mıştır orda. Müşterilerini bekli- yor. Atlas Sineması'nın karşısın- daki pasajın içinde bir kat yuka- nda, dekorundan servisine kadar Avrupa, Amerika ölçülerinde ne- fis bir bar lokanta: Beyoğlu Pup açılmış. Ses Tiyatrosu pasajım ve külliyesini Ferhan Şensoy restore etmiş, ediyor. Yeni Melek Sine- ması'na giden sokak da bazı yan sokaklar da trafığe kapatılmış ve güzelce kaldırım döşenmiş. Asıl en önemlisi şimdi Tunel'le Tak- sim arasında -birkaç yerde- ya- bancı gazeteler de satılıyor. Bütün bunlar kazançtır. Ama elbette Beyoğlu'nda yapılması ge- rekli pek çok şey var. En önce Beyoğlu'nda sokak içinde hâlâ çok nefis yapılar, apartmanlar bulunduğunu söyle- meliyim. Ağa Camisi'nin alt bö- lümune duşen sokaklarda da Tü- nel yanında da Parmakkapı ile Cihangir arasındaki bölgede de var bunlar: Görkemli, çok guzel yapılar. Öte yandan 'Markiz', 'Lebon' (Löbon) ve 'Baylan' pastaneleri en kısa zamanda açılmalı ve Be- yoğlu Belediyesi burada boşalan dükkânların bazılannda pastane, kahve ve amerikan bar açılması için dikkatli bir politika izlemeli- dir. Beyoğlu canlandıkça yaban- cı dilde kitap satan kitabevleri de açılabilecektir sanınm. önemli olan hem Beyoğlu Be- lediyesi'nin hem de Beyoğlu ile il- gili kunıluşlarla, zevk sahibi ser- maye sahiplerinin Beyoğlu'nu bir kültür ve eğlence merkezi yapmak (yeniden yaratmak) için dikkatli tstiklal Caddesi'nin bütünüyle trafiğe kapatılması doğru değildir. Bu deneme iki gün için 1960'm öncesinde ya da hemen sonrasında yapılmış, Beyoğlu zevksiz bir panayır yerine dönmüştü. Trafiğe kapalı bir Beyoğlu güzel olmayacaktır. En iyisi zevkli bir tramvayın geçmesidir Beyoğlu'ndan. Beyoğlu'nda tramvayh günler. Galatasaray'da, Kurtuluş-Eminönu ve Maçka-Hürriyet Meydanı arasında çalışan tramvaylar yan yana. (Fotoğraf: Ara Güler) bir politika izlemelerıdir. Bu ko- nuda uzmanların yanında, hayal gücu ve zevki gelişmiş kimseler- den de yararlanmalılar. Taksim'le Tunel arasında tram- vay hattı döşenmesine ve tramvaj işletilmesine de taraftarım. Bu ge- lişimde benim "Bir Beyoğlu Du- şiı" adlı öykumü okuyan Isveç Başkonsolosu Nils Urban Allard da bana yazdığı mektupta bu oz- lemi belirtti. Beyoğlu sadece bizi değil, orayla ilgilenen bütün ya- banalan da buyuluyor. Bu konu- da lsveç'in sadece kâr amacı ar- dında koşan ASEA gibi buyuk şirketleri değıl, çok daha az kâr amacı guden kuruluşlan da tstaıı- bul'a yardım edebilirler. tstiklal Caddesi'nin butünuyle trafiğe ka- patılması doğru değildir. Bu de- neme, iki gun için 1960 öncesin- de ya da hemen sonrasında yapıl- mıştı da Beyoğlu zevksiz bir pa- nayır yerine dönmüştü. Pasaja tü- nemiş esnaf hemen bira fıçılarmı sokağa taşımışlardı, masa olarak kullanılsın da uzerinde içki içilsın diye. Bugün bu yapılamasa bile tümden trafiğe kapalı bir Beyoğ- lu güzel olmayacaktır. En ıyisi zevkli bir tramvayın geçmesidir Beyoğlu'ndan. Beyoğlu'nun yeniden canlan- ması için suni tenefüse de gerek yok. Sadece dikkatli bir politika- ya gereksinme var. Oraya yerle- şenlere, lokallerin alacaklan bi- çimlere, kalitdere, dikkate. Sırf Beyoğlu'nda konser vermek üze- re davet edilecek muzik topluluk- ları £erekli._ On yıl sonra gelince, hemen he- men üç ay kadar kaldım lstan- bul'da; yeniden oraya dönmek, hep dönmek üzere. Bu zaman parçası içinde işe gitmek gibi bir sorunum yoktu. Dostlarla buluş- mak ya da ufak tefek işlerimi yap- mak için trafığin yoğun olmadığı saatleri seçebildim. Şoförlerm bil- dikleri, yeni açılmış yollardan da geçerek bu trafik sorunundan -bir ölçude- kurtardım kendimi. Ama orada haftarun beş gunu çalışma- ya gitseydim, ne düşunecektim, bilemiyorum. Galata Kulesi'nin yukansından Istanbul'a bakarken yeniden hay- ran oldum bu ölumsüz kente. Bo- monti'deki dunyada çok az sayı- da olan Gürcü Katolik Kilisesi'ni (Notre Dame de Lourdes) gezdinı. Elbette Santa Maria Draperis'i, Aya Sofia'yı, Fener Rum Patrik- hanesi'nin yukarı bolümündeki J B İ X X İ 12. yuzyıldan kalma kiliseyi de, Yerebatan Sarayi'nı da... Daha birçok yeri. Beyoğlu'nda erkek ve kız arkadaşlanmla gezebüdim, lo- kallerine gidebildim. Beyoğlu si- nemalarına gırip fılm seyredebil- dim. Talimhane'de 'No- yan/Noyan' kulübunde eski Is- tanbul Rum ve Yahudi şarkılan dinleyebildim. Arnavutköy'den, Bebek kıyısından sonsuzca güzel olan, günün her saati de göriinü- şu değişen Boğaz'ı seyredebildim. Defaiarca dünyanın hiçbir yerin- de böylesi bir görunüşe rastlama- dığımı tekrarlaya tekrarlaya. Ge- ceyarısı ya da geceyansından bi- raz sonra Beyoğlu'ndan, tstiklal Caddesi'nden geçebildim. Yeniden âşık oldum lstanbul'a. Kültür mahallesi olmaya başlamış olan Ortaköy'e gittim. Beşiktaş, Ortaköy sırtlarında dolaştım. Oradaki gençleri unutamayaca- ğım. Notre Dame de Lourdes kendilerine fikü-ler, hep yeni fikir- ler verihnesini bekliyor onlar. Berlin'de dünyaca ünlu bir şe- hircilik uzmanırun dediği gibi "Gene de dünyanın en grizd kea- tidir tstanbul, bir gün gelir, çir- kin beton yıgınlan yıkıhr." Beh on yıl Beyoğlu'nun dı- şWS çıktım, kendim durağanlığa varıp tümlüğe ermedim, ama Be- yoğlu'nu, sanınm tümlüğü içinde gördüra. "Daha nesnel bir gözJe bakabUdim ona." O yüzden ye- niden kaldırımlanna basınca pa- sajlanndan geçerken, dunyada duyduğum rahathklardan en bü- yüğünü duydum. Salâh Birsd'ın yazdıklan, sade- ce onlar, Beyoğlu'nun kurtanl- ması için yeterli nedendır. Daha yaşannuş, köklü, çekici, koca bir tarihi sokmuyorum işin içine. Casanova'mn da kaldığı söyle- nen Tunel'deki Postacılar Soka- ğı'na da gittim. Orada Rasin'in evinde, Melih Cevdet Anday'ın da bulunduğu bir sofrada hazır bulundum. Pencerede bir tstan- bul gecesi vardı. Gördüm onu. lstanbul'a yakıştırdığım beş di- zelik bir Aksal şiirinin ilk üç di- zesiyle bitireyim bu yazıyı: "Uyknlarda sarükleneo bu şehir Bıraksan bir efcise gibi yasmı Gcce pencerenden girmek uzredir" Omrum boyunca tstanbul gece- si girsin penceremden.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle