25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 NtSAN 1990 HABERLER CUMHURİYET/9 CÜHEYT ARCAYUREK yazıyor Bilinenin PlanıANKARA — Olağanüstü hal bötgesiyle ilgilı son gelişmeler, Türkiye'de yarı başkanlık siste- minin artık kaçınılmaz biçimde uygulandığını ve muhalefetin tersine savlanna karşın kabul edilir ölçüde yerieştiğini goste- riyor. Ashnda başkanlık sistemi son yirmi gündür somut biçimde yü- rütülüyor. Fakat bicimsel de ol- sa anayasadaki düzenlemelere koşut olarak bir hükümet görev- de bulunuyor. Anayasanın ola- ğanüstü haJlerde alınacak karar- lann, çıkanlacak kanun kuvve- tmdeki kararnameterin Cumhur- başkanı'nın başkanlığında yapı- lacak Bakanlar Kurulu'na baö- lamasından yararlanarak TÖ, karamamelerin yazımından sa- vunusuna kadar hemen her gö- revi üstleniyor. Yürürlüğe kcryu- yor. Cumartesiyi pazara bağlayan gece, basın çevrelerini bir telaş sardı. TÛ'nün TFTFye geloceği, "önemli bir konuşmayı" banda akjıracağı. buna göre hazırlıklar yapılmasının buyaılduğu bikjiril- di. Köşk kapalıydı, konuşmanın tçeriğine ilişkin hiçbir bilgi alına- mıyordu. İlk önce saat 19.00 do- laylarında TRT'ye geleceği öğ- renikJi, sonra vazgeçildiği iletil- di. İkincikezsaat22.00yedoğ- ru aynı haber yine yayıldı, son- ra TO'nün yine vazgeçtiği öğre- nitdi. Pazar sabahı, TÖ'nün TV'den halka sesleneceği kesinteşmişti. Sonunda TÛ, dün saat 14.00'te konuşmayı banda aldırmaya başladı. önceki gece öne sürü- len varsayımlar doğru çıktı. TÛ, olağanüstü hal bölgesiyle ilgili konuştu. İki kez topladığı Bakan- lar Kurulu'nun kabul ettiği S-S kararnamelerini savunuyordu. Kamuoyunda, basında ve mu- halefet çevrelerinde öne sürülen haklı eleştirilerı, yakınmaları ya- nıtlıyordu. Ne söyleyeceğini önceden kestirmek olasrydı. Çünkü Akbu- lut, kendi üslubu içinde partisi- nin il başkanlanna yaptığı ko- nuşmada, aşağı yukarı TÖ'nün dün gece TV'den yayımlanan sözlerine koşut ifadelerde bu- lunmuştu. Başbakanın anlatım- ları hemen her çevrede inandı- ncı olmamış, fazla dikkate alın- mamıştı. Zaten Başbakan'ın TV'ye çıkıp kararnamelerle ilgi- li bir konuşma yapması olasılı- ğı kimsenin aklının ucundan geçmiyordu. Geçirmesine olanak da yok- tu. Çünkü Köşk, anayasa zorla- masryta kararnameleri bakanla- ra imzalatmış, metinleri - görünen o ki- Köşk'te hazırlat- mış, bastan sona "ülkenin birli- ği ve bütünlüğü adına konuşma hakkını" kendinde görmüştü. * Biçimsel olarak yarı başkan- lık, fiilen başkanlık sistemini ka- nrtlayacak son hazırtıklar Köşk- te saatler boyu sürerken; Baş- bakan Akbulut, il baskanları top- lantısından dün sabah 06.30 sı- ralannda çıkıyordu. TÛ, TFTT'ye 14.00'te gıderken Akbulut, kuş- kusuz uykuda bulunuyordu. Tfj, ne parti ne de bastn ya da başka çevre adı vermeden her- kese ve bütün eleştirilere karşı çıkıyordu. Sözlerinin başında muhalefet partiterini yalancı de- meyelim, ama "doğruyu söylemedikleri" için suçlar gi- biydi. 2 nisanda muhalefetin Köşk'te konumuna şapka cıkar- * dıklan zirvede "alınacak önlem- lerle ilgili bilgilerin liderlere ay- nntıya girmeden ana hatianyla iteöldiğini" açıkJıyordu. Muhale- fetin buna göre "destek verdiğini" söytemek istiyordu. Oysa muhalefetin tezi başkay- dı. 2 nisan zirvesinde S-S karar- namelerinin içeriğine, alınacak önlemlere TÖ hiç değinmemiş, üstelik Milli Güvenlik Kurulu- ndaki tavsiye karariarına girme- mek için dokunulmaztıkların kal- dınlması, idamlann otomatik ha- le getirilmesi, koruculann genis- letilmesi gibi üç konuyu tartışma zeminıne sürmüştü. Muhalefe- tin bu yoldaki savlarını TÖ, dün reddediyor, üstelik "önlemler ko- nusunda bilgilerin liderlere ile- tildiğini, ayrıntıya girilmese bile ana hatları ile duyurulduğunu" öne süröyor^u. Çıkan sonuç şuydu: Muhalefet liderteri söyle- nen ana hatları ya anlamamış ya da anlar gibi olsa da üzerin- de durmamış veya zirvede ulu- sal sorun karşısında duydukla- n heyecandan MGK ve hükümet karariannın ne olacağını sorrrta- yı akıllarına getirmemişlerdi! TÖ dün, "görüşlerinin genel anlamda onaylandıgını" söylü- yordu. Ne var ki, S-S kararna- melerine hem bugün hem de gelecek için geniş tepki oluş- muştu. Nitekim TÖ, "bazılannın iddia ettiği gibi basınımıza san- sür konulması veya benzeri bir uygutamanın söz konusu" ol- madığını vurguluyordu. Pekâlâ, ne yapılmıştı? Basınla ilgili hü- kümler "milli ihtiyaç yönünde" ve basının "kendi kendini kontrol" etme esasına bağlarv mıştı. Sansür yetkisi sıkryöne- timlerde vardı, bu kez yoktu. Sıkryonetimlerin diledikleri ko- nularda yayın yasağı koydukla- rı doğruydu. TÖ'nün TV açıkla- malanna bakarsak, demek ki bu kez, basına "caydırıcı nitelikte" kısıtlamalar getirilmişti. Yazarsa, yayarsa büyük para cezalanyia matbaa kapatmaya kadar ön- lemler sıralanmıştı. Bu cezala- ra uğramak istemiyorsa bölgey- le ilgili hiçbir şey yazmamasını peşinen istemek, korkutmak; sansür etmek değildi. Neredey- se basının hata yapması önleni- yordu. Bu yöntemin adı da "ba- sının kendi kendini kontrol etmesi" oluyordu. Saat 14.00 sıralarında dağıtı- lan, fakat TV kamerasının karşı- sına geçtikten sonra düzeltip düzeltmeyeceği o saatlerde bi- linmeyen talihsiz iki cümle, ya- zılı metinde yer alıyordu. TÖ'nün söylediğı şuydu: "Aynca olağanüstü hal bölge- sinde bazı vatandaşlanmızın te- röristtere silah zoru ile yardım- cı olma ve zoraki destek verme durumunda kaldıkları bilinmek- tedir. Maddenin bir amacı da bu vatandaşlara yardımcı ve destek olmaktır" diyordu. Kuşkusuz TÖ'nün murad et- tiği amac, bu cümlelerden çıkan anlamla eşdeğer olamazdı. TÖ, bu cümlelerle teröristlere yar- dımcı olanlara "devletin de yar- dımcı ve destek olacağını" söy- lüyordu. Konuşmalarındaki bo- zuk Türkçenin yazılı metinlere ve nerelere kadar uzandığı bir kez daha belgeleniyordu. Üste- lik bu konuşma önceki gün ge- ce yanlarına, dün sabaha kadar "trtizlikle" hazırlanmıştı. TÖ, konumunu sınırlayan ana- yasadaki hükümleri yineliyor, kendine tanınan yetkileri kullan- maktan hiçbir zaman kaçınma- yacağını kesin dilte açıklryor. He- men ardından Meclis'te grubu olan SHP ve DYP ile veya "dev- letten mali destek gören öteki si- yasal parti liderleriyle talepleri halinde" görüşmeye hazıroidu- ğunu bildiriyor. 2 Nisan 1990 günü, zirve adı altında SHP ve DYP liderierini Köşk'e getirmiş, bir masa çev- resinde toplamış, TÖ'yü tanıma- yacaklannı ilan edenler bu dav- ranışlarıyla anayasadaki "Türk milletinin biriiğini temsil" ettiği- ni kabul etmişler. Şimdi sıra ay- nı uygulamayı DSP, RP gibi par- tilere yaymaya geliyor. Sindirilen sisteme ister baş- kanlık, ister yarı başkanlık diye- lim, TÖ'nün bastan beri kafası- na ve son bir aydır yürürlüğe koyduğu bu rejim yerleşiyor. Her gün pekişerek Köşk ü "tek adamlığa" adım adım götürüyor. TÖ, muhalefeti, basını, aydırv lan, halkı yanıtJıyor. Ulusal sorun örtüsû altında doğrudan siyaset yapryor, siyasetin içinde yaşıyor. Evire çevire muhalefeti dilediği noktaya, kurduğu sisteme şap- ka çıkarma aşamasına getirtyor, getirdi. Muhalefetimiz hâlâ, "hükû- metle meşgul", Akbulut'a yükJe- niyor. Oysa sorunun bastan so- na tek kaynağı, Köşk'te. Ya dün ne yapıyordu muhalefetimiz? İnönü, İstanbul'da, evinde. De- mire ise Düzce'de herhalde hal- kın sorunlarına değiniyor. Böyle gelmiş, böyle gitmez- miş... Laf! TURKISH DAILY NEVVS'IN ARAŞTIRMASI 'Irtica ve terör' korkusu ANKARA (Cumburiyet Büro- «•) — Türkish Daily News tara- fından yapılan kamuoyu araştır- tnasına göre Türk halkı en çok ir- tica ve terörden korkuyor. Ankara, tstanbul ve tzmir illeri şehir merkezlerinde, nisan ayının ikinci haftasında tesadüfı örnek- leme yöntemiyle yapılan kamuo- yu araştırmasında görüşülen top- lam 2 bin 439 kişiye "Tttrkiye'de ^şamakUB korktuklan ilk on konnyn sınüaraalan" istendi. Görüşülen kişilerîn yüzde 21.9"u en fazla irticadan korktuk- lannı söylerken, yüzde 20.4'ü te- rörden korktuğunu büdirdi. Çev- re kirliliği korkusu ise yüzde 11.4 oranı ile üçüncü sırada yer aldı. Üç büyük şehirde yapılan ve görüşülenlerin yüzde 45.6'sıru ka- dıniann oluşlurduğu kamuoyu araştırmasına katılanlara, trafik- ten askeri darbe olasılığına, enf- lasyondan işsizliğe ve doğal afet- lerden savaşlara kadar Türkiye- de yaşanması olası birçok konu arasından en çok korktuklan ilk üç konuyu belirlemeleri istendi. Görüşülen 1114 kadın, Türki- ye'de yasamaktan korktuğu ilk konuyu yüzde 22.9 oranında ir- tica olarak belirlerken, 1325 er- kek de yüzde 20.6 ile bunun te- rör olduğunu söyledi. Kadınlar arasında ikinci kor- kulan konu yüzde 20.95 ile terör olurken, erkeklerin ikinci korku- sunu yüzde 19.44 ile irtica oluşturdu. Görüşülen kişilerin ağıriıklı or- talama ile yüzde 11.38'i çevre kir- liliğini üçüncü büyük korkulan olarak gösterdi. Kamuoyu araştırmasında enf- lasyon yüzde 11.3 ile halkın en fazla korktuğu dördüncü konu oldu. Enflasyonu ilk üç korkulan arasında göstermeyenler ise "Ar- ük enflasyon giınlük ve sıradan bir olay hafine gcMi Bu kadar yıl yöksek enflasyonla yaşadıktan sonra artık aksük" değerlendir- mesini yaptılar. "En çok korktuklanmız" lis- tesinde, sıralamada kadınlar ve erkekler arasında görülen bir di- ğer fark ise çevre ve enflasyon ko- nusunda ortaya çıktı. Kadınlar çevre sorunlannı yüz- de 10.97 oranıyla üçüncü sırada gösterirken, enflasyon konusunu yüzde 10.12 oranıyla dördüncü korlvu konusu olarak belirlediler. Ozalrlfetkimi kullanacağımANKARA (Cumhuriyet Büro- sn) — Cumhurbaskanı Turgut Özal, Olağanüstü Hal Bölgesi- ndeki son önlernlerin, anayasanın verdiği yetki çerçevesinde alındı- ğını söyledi. özal, "sürgttn" ceza- sının çok dikkat ve özenle uygu- lanacağını büdirdi ve cumhurbas- kanı olarak yetkilerini kullanmak- tan hiçbir zaman kaçınmayacağı- nı vurguladı. Basına getirilen son kısıtlamalann "sansür" olarak ni- telenemeyeceğini savunan Cum- hurbaşkanı, alınan önlemlerin li- derler zirvesinde "ana hatlanyla göriisüldagünü" ifade etti. Cumhurbaskanı Özal, önceki gün yapmayı planladığı TV ko- nuşmasını dün gerçekleştirdi. Cu-: martesi günü saat 18.00 dolayın- da TRT'ye Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nden telefon edilerek Özal'ın 20.00 haberlerinde yayım- lanmak üzere bir konuşma yapa- cağı duyurulmuş, bu istek daha sonra geç saatlerde kapanış haber- leri için yinelenmiş, ancak gerçek- leştirilmemişti. önceki gün yapıl- masından v-azgeçilen konuşma, dün yayımlandı. Saat 14.40'ta TRT Genel Müdürlüğü'ne gelen özal, Genel Müdür Kerim Aydın Erdem tarafından kapıda karşı- landı. Bu sırada Cumhurba^kan- !:|ı Basın Sözcüsü Büyükelçi Ka- ya Toperi, gazetecilerin Özal'a so- ru sormalanpjn mümkün olmaya- cağını bildirdi. TRT üst duze> yet- kilileriyle bir süre görüşen Özal, daha sonra haber yayınlannın ya- pıldığı B stüdyosuna inerek ko- nuşmasını kaydettirdi. Konuşma- nın çekimi yaklaşık 10 dakika sürdü. Özal, dün TVl'de saat 20.00'de yayımlanan konuşmasında şunlan söyledi: "Değerli Vatandaşlarım, 28 mart günü tdevizyonda siz- lere hitaben yaptığım konuşmada Olağanüstü Hal Bölgesi'nde ve mücavir illerde meydana gelen te- rörist faaliyetler ve vukubulan olaylann, yüce milletimizin birlik ve bütünlüğü ne, aziz vatanımızın bölünmezliğine yönelmiş ve dev- letimizi parçalamaya kastetmiş hain bir planın parçası olduğu hakkındaki kesin kanaatimizi be- lirtnüştim. Bu konusmamda, aynca devle- tin, eşit haklara sahip bütün va- tandaşlarımız arasında hiçbir ay- nm gözetmeksizin, sevgi ve şefkat göstermeye devam etmeye kararlı olduğunu,- ancak ulkemizi bölme- yi amaçlayan teröristlerle, onlara destek olanlan bertaraf edebilecek güce sahip bulunduğunu belirtmiş ve devletimizin, milh' bütünlüğü- müz için anayasa ve kanunlanmız çerçevesinde gerekli ve etkin her türlü tedbiri alacağmı açıklamış- tım. O tarihten sonra bildiğiniz gibi Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde grubu bulunan siyasi parti lider- leri ile yapılan ve üç saatten fazla süren toplantıda bu konudaki bil- giler kendilerine iletilmiş ve ola- ğanüstü hal ile ilgili olarak milli birlik ve bütünlüğümüze yönelmiş terörist faaliyetlere ve bunlan des- tekleyenlere karşı çok kesin ve ka- rarlı bir mücadele vereceğimizi be- lirterek ayrıntıya girmeden, ana hatlan ile alınacak tedbirler görii- şülmüştür. Bundan sonra değerli basın mensuplanmızdan gazete sahiple- ri ve genel yayın yönetmenleri ile de bir toplantı yaparak kendileri- ne durumun ciddiyeti ve ülkemi- zin karşı karşıya bulunduğu teh- dit anlatılmış, vatanımızın bütün- lüğü ve milletimizin bölünmezli- ği konusunda yapılacak bu kararlı ve kesin mücadelede milletimize ve devletimize yardımcı olmaları- nın yarar ve gereği acık bir şekil- de ifade edilmiştir. Yaptığım temaslarda, bu görüş- lerımizin genel anlamda tasvip gördüğünü ve milletimizin ve memleketimizin bölünmezliği ko- nusunda milletimizin her kesimi- nin gösterdiği büyük hassasiyeti memnunlukla müşahade etmiş bulunuyorum. Sevgüi vatandaşlarım, Anayasanın verdiği yetki ve so- nımluluğa dayanılarak 9 ve 13 ni- san günleri Bakanlar Kurulu, baş- kanlığımda toplanarak bu konu- da alınması zamri tedbirleri gö- rüşmüş ve anayasamızın 121. mad- desinin son fıkrasımn verdiği yet- kiye dayanarak buna ilişkin kanun hükmündeki kararnameleri çıkar- mıştır. Bu kanun hükmündeki karar- namelerde, ilaveten alınacak ted- birleT gayet açık ve net bir şekil- de belirtilmiş, terör faaliyetlerin- de bulunanlarla onlara destek olanlara karşı sürdurülecek aman- sız mücadelede kullanılacak yet- kiler yer almıştır. Buna mukabil Olağanüstü Hal Bölgesi ve mücavir illerde, bu mü- DEMİREL DÜZCE^DE GÜNEYDOĞU ÖNLEMLERİNİ ELEŞTİRDİ ^Kararname son çırpınışlam' HAKKI ERDEM MEHMET KIDIMAN DÜZCE — DYP Genel Başka- nı Süleyman Demirel, Başbakan Yıkhnm Akbulutun, Güneydoğu olaylanyla ilgili son önlemlerin Çankaya zirvesinde konuşulduğu iddiasını yanıtlarken, "Akbulul. konaşnlanlan anlamamış, farkı- na varmamış" dedi. Demirel, son önlemleri eleştirirken de, "ne ya- parlarsa yapsınlar milletin razı olacağını sananlann yanılgı için- de otduklannı" bildirerek, miUet iradesini çiğnemeye cüret edenle- rin bunun bedelini ağır ödeyecek- lerini söyledi. DYP lideri, sansür ve sürgün düzenlemelerini de "çı- rpuış vc gösteri" olarak nite- lendirdi. Demirel, dün Düzce'de düzen- lenen raitingde, son siyasi gelişme- leri ve Güneydoğu olaylanyla il- gili önlemleri değerlendirdi. He- likopterle geldiği Düzce'de, '"Cağ atlıyoruz' dedi, biz çalıştık o! yedi" pankartıyla karşılanan De- mirel, özal'ı başkanlık sistemi özentisi içinde olmakla suçladı ve hükümeti de srrtlamış göründüğü- nü bildirdi. Demirel, şöyle dedi: "Hükümetin bütun yetkilerini Çankaya kullanıyor. Müessese olarak höknmet yok hale gelmiş. Özal'ın bir hükümet boslugunu mu doldurmaya çalıştığı, yoksa hiikameti knlianarak Çankaya boşlağunu mu doldnrrnaya çalış- tigı üzerinde durulmaya değer. Bu aslında yeniden meşruiyet arayı- şıdır. Bu gayretlerle ne hükümet boşlugu doldurulabilir, ne de ara- nan meşruiyet elde eöüebiür. Bu- giinkü sorunlann tumü kendisinin terkedip gittigi hükümetin mira- sıdır. Kendi» bükümeti yeniden ele aba, neyi düzdtecek ki?" Çankaya zirvesini önemli bir ülke sonınu nedeniyle devlete sa- hip çıktıklanru göstermek için ka- tıldıklarını anlatan Demirel, DEMİREL DÜZCE'DE — DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel dün Düzce'de düzenledigi mitingde, sansür ve sürgün düzenlemelerini de 'çırpıms ve gösteri' olarak niteledi. (Fotograf: AA) özal'ın zirve nedeniyle de meşru- iyet kazanma çabası içinde oldu- ğunu kaydederek, "Meşruiyet ne Çankaya'da hükümet topiayarak, ne hükümete riyasel ederek ve ne de kan golunün arkasma sığına- rak elde edilemez. Meşruiyet, ne benim, ne de Sayın Inönü'nün kendisine verebilecegimiz birşey değikür. Meşnıiyd bizim cebimiz- de degil, mUletin cebindedir" di- ye konuştu. Halkın 26 mart yerel seçimle- rinde ANAP'ın paraşütünü deldi- ğini bildiren ve "Bunlar artık in- miyoriar, düsiiyorlar" diyen De- mirel, Güneydoğu ile ilgili son ön- lemlere değinirken de, önlemlerin zirvede görüşuldüğü iddiasım yi- ne yalanladı. Demirel, Cumhur- başkanı Turgut özal'ın TV ko- nuşmasının içeriği açıklanmadan yaptığı konuşmada, şunlan söyledi: "Biz orada dört kisiydik. Ben, böyle birşey konuşulmadığını bi- liyorum. Sayın İnönü de konuşul- madığım söyluyor. Sayın Özal da- ha birşey demedi ama, Sayın Ak- bulut bunlann konuşulduğunu id- dia ediyor. Nasıl diyor, anlaya- madık. Ama, sonra düşündük ta- şındık ki anlamamıştır, farkına varmamısOr." Bu sözleri alanı dolduran kala- balıgın kahkahalanyla karşılanan Demirel, sözlerini, "Diinyanın hiçbir yerinde bir hükümet hak- kında dört ay içinde dört bcş ta- ne hikaye kitabı yazılmamıştır" diye sürdürdü. Demirel, terörii yapanın yaka- sına yapışrnak varken, sansür ve sürgün ile başkalannın yakasına yapışmak yoluna gidildiğini belir- terek, daha sonra şöyle konuştu: "Kendilerini iktidara bırakan- lar da öyle yapmıştı. Niçin san- sür? Türk vatandaşı dogrulan öj- renirse bundan niye rahatsız oln- nacaktır? Türk vatandaşı dogru- lan yabancı radyo ve televizyon- dan veya yabancı basından çarpı- tılarak ögreneceğine kendi basınından, televizyonundan ög- rensin. Sürgün niçin? Adam suçlu ise orada adalete tesBm eder, ceza- landınrsınız. Suçsuz ise niçin baş- ka yere götüriip besleyeceksiniz? Siirgun bir cezadır. Cczayı yalnız hakimkr vermdidir. Bunlar çırpı- nıştır, gösteri ve şovdur." Bugün Türkiye'yi yönetenlerin halkın içine çıkma haklarının ol- madığmı, 26 martı tanımamanın milli irade gaspı olduğunu kayde- den Demirel, bugünku iktidann milletin eli sandığa değdiği gün yokolacağını söyledi. Demirel, oldukca büyük bir ka- labalık topladığı Düzce mitingin- den sonra helikopterle Ankara'- ya döndü. Bu arada Demirel'ın mitingı öncesinde DYP Düzce il- çe kongresi de dün yapıldı. Kararnameyi protestoHaber Merkezi — Bakanlar Kurulu'nca Güneydoğu'daki geliş- meler üzerine çıkartılan 413 sayı- h kanun hükmündeki kararname- ye tepkiler sürüyor. Basın Konse- yi Başkanı Oktay Ekşi, "ek karar- namenin hem kendisinin hem de uygulanış biçiminin amacını aştığını" savunarak protesto etti. ÇGD Başkanvekili Rahmi Yıldı- nm da "giivenlik güçlerinin görev- lerini zorlaştıncı haberlerden söz edilmesinin dehşet verici olduğunu" söyledi. Siyasi partiler- den ve milletvekillerinden, karar- nameye yöneük tepkiler de devam ediyor. SHP Genel Sekreter Yar- dımcısı İslemihan Talay, basınm tüm haklarının Olağanüstü Hal Bölge Valisi'nin iki dudağı arasın- da bırakıldığını, DYP Genel Baş- kan Yardımcısı Mehmet Gölhan da kararnamenin bölge valisini, bölgenin "hâkim-i mutlak'ı" ha- line getirdiğini söyledi. Doğu ve Güneydoğu'daki terörü önlemek amacıyla çıkarılan kararnamede yapılan değişiklikler üzerine hare- kete geçen ANAP'lı Doğulu mil- letvekilleri, bugün Cumhurbaska- nı ve Başbakan'dan görüşme için randevu isteyecekler. Dün yazılı bir açıklama yapan Basın Konseyi Başkanı Oktay Ek- şi, ülke ve ulus bütünlüğünü teh- dit eden olay ları önlemek amacıy- la hükümet tarafından yürürlüğe konulan kanun hükmünde karar- namenin amacı aşan hükümleri- ne ek olarak, "asıl amaçla bağdaş- tınlamayan uygulamalara baş- landığım" belirtti. Ekşi şu görüş- lere yer verdi: "Ornegin kararnamenin getir- digi 'basımevi kapatma' yetkisi, 'Şu şu yayınJarı basarsanız mat- baanız kapatılır. Ona göre dikkatli olun' türiinden tebditler için va- sıta olarak kullanılmaktadır. Özellikle birçok derginin kendile- rine ait olmayan matbaalarda ba- sıldıklan dikkate ahndığı zaman, bu tehdidin söz konusu dergilerin kapanmasına yol açacağı açıktır. Nitekim sadece İstanbul'da halen 18 yayımn 'basımevi bulamamak' yüzünden büyük bir sorunla kar- şı karşıya bulunduklan, bunlar- dan bazılannın yayımlanma za- manı geldigi halde çıkaraadığı bir gtrçektir. Halkın gercekleri ögrenme hak- kını savunmayı birinci göre> sa- yan Basın Kotıseyi'nin böyle bir uygulamayı kabul etmesi müm- kün değildir. Kaldı ki bu uygula- ma kendi halkımızın, gercekleri kendi öz kaynaklan yerine her şe- yimize yabana olan dış kaynak- lardan öğrenmesini zorunlu kıla- caktır. Bu, ulusal çıkarlanmıza ay.kın olduğu gibi halkımızı ve ulusumuzu hiç de layık olmadığı bir düzeyde gösteren bir tutunı- dnr." Sincan Belediyesi ile Çağdaş Gazeteciler Derneği'nin ortaklaşa düzenledikleri ve dün gerçekleşen "Yerel Yönetimler, fletişim ve Basın" konulu sempozyumda da kararname ağır şekilde eleştirildi. Sempozyumda konuşan ÇGD Ge- nel Başkanvekili Rahmi Yıldırım, "gazetecilerin görevini yapamadığı nü dile getirdi. Sempozyuma ka- tılan RP Genel, Başkan Yardımcı- sı Ahmet Tekdal ise muhalefeti, sorumluluklannı yerine getirme- mekle ve kararlara katılmakla suç- ladı. Tekdal, tnönü ve Demirel ile ilgili olarak "sivil paşa benzetmesi" yaptı. Dün UBA'ya bir açıklama ya- pan bağımsız Milletvekili Cüneyt Canver de kararnamenin "yasala- nn herkese eşit uygulanraası" il- kesine aykın olduğunu savunarak bir an önce geri çekilmesini iste- di. Doğu ve Güneydoğu'daki terörü önlemek amacıyla çıkanlan karar- namede yapılan değişiklikler üze- rine harekete geçen ANAP'lı Do- ğulu milleveküieri, bugün Cum- hurbaskanı ve Başbakan'dan gö- rüşme için randevu isteyecekler. Kararnamenin TBMM'de öncelik- Basın Konseyi Halkın gercekleri öğrenme hakkını savunmayı birinci görev sayan Basın Konseyi'nin böyle bir uygulamayı kabul etmesi mümkün değildir. Çagdaş Gazeteciler Derneği Güvenlik güçlerinin görevlerini zorlaştırıcı haberlerden söz edilmesi dehşet verici. SHP'li Atalay Basının tüm hakları Olağanüstü Hal Valisi'nin iki dudağı arasında. DYP'li Gölhan Vali, bölgenin "hâkim-i mutlak'ı" haline getirildi. bir ortamda güvenlik güçlerinin görevini zorlaşbncı haberlerden söz edilmesini dehşet verici buldugunu" söyledi. Aynı sempozyumda konuşan SHP Genel Sekreter Yardımcısı İs- temihan Talay, "basının tüm hak- lannın Olağanüstü Hal Bölge Va- lisi'nin iki dudağı arasında bırakıldığını" kaydederek "Bası- na yönelik baskılar her dönemde geri tepmiştir" dedi. DYP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Göl- han da sempozyumdaki konuş- masında, kararnameyle bölge va- lisinin bölgenin "hâkim-i mutlak'ı" durumuna getirildiğiıu ifade ederek "Hnkuk düzeninde böyle yetki olamaz" diye konuş- tu. Gölhan, uygulamanın sıkıyö- netimden farkı olmadığı görüşü- le görüşülmesi konusunun da bu- gün TBMM Daruşma Kurulu'nda gündeme gelmesi bekleniyor. Kararnamede yapılan değişik- likleri "yumuşatma" olarak gör- meyen ANAP Siirt Milletvekili Kemal Birlik, Cumhuriyet muha- birine, "Karamamedeki hüküm- ler daha da sertleştirildi" dedi. Birlik, "Mesek demokrasidir. An- tidemokratik uygulamalar her za- man sıkıntı verir" biçiminde ko- nuştu. Birlik, kararnamenin TBMM Genel Kurulu'nda bir an önce ele alınması konusundaki göruşü de desteklediğini belirterek "Biz arkadaşiarla kararnameye karşı olduğumuzu zaten beyan et- tik. Bundan artık geriye döniiş yoktnr. Kararnamenin bir an ev- vel Meclis'te görüşülmesi yararlı olur" görüşünü dile getirdi. ANAP Mardin Milletvekili Nu- rettin Yümaz da kararnamenin sertleştirildiğini kaydederek bir an önce TBMM'de görüşülmesi ge- rektiğini savundu. Yılmaz, "Ka- rarnamelerin aylar, yıllar sonra TBMM'de görüşülmesi sakıncalar >arabr. Kararname Meclis'te red- dedildiginde o kararname uyann- ca yapılanlann hukukiliği tartış- ması doğar" biçiminde konuştu. SHP'nin de kararnamenin TBMM'de ivedilikle görüşülmesi konusunu bugün toplanacak olan TBMM Danışma Kurulu'na getir- mesi bekleniyor. SHP, kararname- nin anayasa uyannca TBMM ko- misyonları ve genel kurulda ive- dilikle görüşülmesi gerektiğini sa- vunuyor. ANAP Grup Başkanvekili Ya- sin Bozkuri ise kararnamenin ive- diliği konusunu parti grup yöne- timinde ele almadıklannı söyledi. Bozkurt, kararnamenin ivedilikle görüşülmesi önerisinin gelmesi durumunda konuyu "deferlendireceklerini" kaydetti ve TBMM'de bekleyen tüm karar- namelerin öncelikle görüşülmesi ve Meclis'ten geçirilmesi yönünde bir eğilimin ağırlık kazandıgını ifade etti. Yeşillerden tepki Türkiye'de Olağanüstü Hal Va- liliği'nin yetkilerini genişleten ka- rarnameye Federal AJman Yeşil- ler'den de tepki çeldi. Cumhur- başkanı Turgut Özal'a mektup gönderen F. Alman Yeşiller Par- tisi Milletvekili Karitas Hensel, in- san haklarını ihlal eden bu poli- tikanın sürdürülmesi durumunda Türkiye aleyhine geniş kapsamlı bir turizm boykotu başlatacakla- rını açıkladı. Türkiye'de Güneydoğu'da yaşa- nan olayları ve hükümetin uygu- ladığı politikayı endişeyle izledik- lerini belirten Federal Alman Ye- şiller Partisi Milletvekili Karitas Hensel, özal'a yazdığı mektupta, "Demokratik prensiplere dönme- yip politikanızı surdürmeniz du- rumunda Türkiye'ye karşı geniş bir turizm boykotu başlatacagız. Turist boykotu için cağrı yapacağız" dedi. Aksu 'Yöre halkı endişe duymasın9 Güvenlik güçleriyle korucular ödüllendirilecek. ERGUN AKSOY BEYTÜŞŞEBAP - tçişle- ri Bakanı Abdülkadir Aksu, Hakkâri'nin Beytüşşebap Uçe- sine bağlı Oymakkaya Köyü yakıniarındaki çatışmada PKK militanlanndan 22'sini ölü, 20'sini de sağ ele geçiren güvenlik güçleriyle korucula- nn ödüllendirileceğini söyle- di. GüvenKk güçlerinin bölge- ye hâkim olduğunu belirten Aksu, "Hitkünıetimizin aldı- ğı yeni kararlarla daha etkili sonuçlar alınacaktır. Bu ka- rariardan yöre halkının, isa- damlanmızın endişe duyma- sına mahal yoktnr" dedi. Ak- su, PKK'ya yardım eden kom- şu ve Batıh ülkelere de sesle- nerek, "Bu caai ve katUierin gercek yözünü göriin, destek vermeyin. Bir gün gelir pi$- man olursunuz" diye konuş- tu. lçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, dün Bölge Valisi Hay- ri Kozakcıoglu. Asayiş Komu- tanı Korgeneral Hikmet Kök- sal ve ANAP Hakkâri Millet- vekili Naim Geylani ile birlik- te helikopterle Hakkâri'nin Beytüşşebap ilçesine geçerek incelemelerde bulundu. Daha sonra Beytüşşebap hükümet konağı önünde toplanan Jir- ki aşireti korucularıyla yurt- taşlara yönelik bir konuşma yapan Aksu, "Oymakkaya'da vatandaşımızın namusuna, malına, canına ve adı konma- mış beşikteki bebegine karşı eylem diizeniejcn böMicü terör örttttüne biyük bir darbe in- dirildi. Eşkıyalann nzerierin- d*n çıkan dokümanlarda bir- çok masuma yönelik eylemkr dözenleyeceklerini saptadık. Ancak bu eylemi önlemiş olduk\dedi. cadeleden etkilenebilecek vatan- daşlanmızın güvenliklerinin sağ- lanması konularına da yer verilen kanun hükmünde kararnameler- de, gereğinde güvenlik nedeniyle yer değiştirmek durumunda kala- cak olan vatandaşlanmıza yerleş- meleri, iş kurma veya iş bulma ko- nusunda önemli destek ve kolay- lıklar sağlanmış ve masum vatan- daşlarımızın sorunlanna sefkatle yaklaşılacağı hususu açık bir şe- kilde ifade edilmiştir. Bu arada bölgede Batman ve Şırnak ilçelerinin sosyal- ekonomik ve güvenlik nedenleriy- le il haline getirilmesine ilişkin ka- nun teklifınin Türkiye Büyük Mil- let Meclisi'ne sunulması da Ba- kanlar Kurulu'nca kararlaştınl- mıştır. Değerli vatandaşlarım, Sizlere kısaca anlattığım bütün bu tedbirler anayasamızın verdi- ği yetki ve sonımluluklar çerçeve- sinde Türkiye devletinin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğü- nün korunması amacıyla alınmı;- tır. Bazılannın iddia ettikleri gibi basımmıza sansür konuunası ve- ya benzeri bir uygulama söz ko- nusu değildir. Kanun hükmündeki kararna- mede anayasamızın verdiği yetki- ye dayanılarak gerekli tedbirler alınmış ve basınımızla ilgili hü- kümler basının bu milli ihtiyaç yö- nünde kendi kendini kontrol etme esasını getirmiştir. Esasen sansür yetkisi sadece Sıkıyönetim Kanu- nu'nda vardır. Diğer taraftan, çok dikkat ve özenle uygulanacak olan genel gü- venlik ve kamu düzeni bakımın- dan gerekli görülenlerin, olağa- nüstü hal süresini aşmamak üze- re bölge dışına çıkanlmasının da bir sürgün olarak nitelendirilme- si mümkün değildir. Amae genel güvenliğin ve kamu düzeninin korunması ve asayişin sağlanmasıdır. Aynca Olağanüstü Hal Bölge- si'nde bazı vatandaşlanmızın te- röristlere silah zoru ile yardımcı olma ve zoraki destek verme du- rumunda kaldıklan bilinmektedir. Maddenin bir amacı da bu vatan- daşlara yardımcı ve destek olmak- tır. Burada ülkemi-zin milli birliği ve toprak bütünlüğünün dışandan veya içeriden, nereden gelirse gel- sin, her türlü eleştirinin üzerinde olduğunu bilhassa belirtmek iste- rim. Kaldı ki demokratik parla- menter sistemle yönetilen birçok ülkede milli menfaatlerin söz ko- nusu olduğu bu gibi durumlarda bu tür uygulamaların görüldüğü de vatandaşlanmızın malumudur. Sevgüi vatandaşlanm, Türkiye Büyük Millet Meclisi- nin son defa değişürerek süresini uzattığı Pişmanlık Yasası ile bu hadiselere kanşanlann vazgeçme- leri halinde kendilerine getirilen güvence ve desteğin şumulü aile ve yakınlarını da içine alacak şekil- de genişletilmiş ve pişmanlık du- yanlar için son bir fırsat yaratıl- mıştır. Biz Olağanüstü Hal Bölgesi'nde isteyerek veya istemeyerek bu tür işlere kanşan vatandaşlanmızı tekrar toplumumuza kazandırma- yı hedef almış bulunuyoruz. Ko- nuya insani açıdan bakmaya ve yaklaşmaya devam edeceğiz. Bu nedenle nadim olan ve piş- manlık duyanlann bu yasadan ya- rarlanmalannı bilhassa tavsiye ediyorum. Devlet bu vatandaşlanmızın her zaman yanlannda bulunacaktır. Tüm ulusumuzun, 55 milyon vatandaşımın temel hak ve hürri- yetlerini ve en önemli insan hak- kı olan yaşama hakkını, hür, hu- zur ve güven içinde yaşama arzu- sunu sağlamak için devletimizin her şeyi yapacağından emin olma- nızı isterim. Devletinize güvenin ve inanın. Memleketimizin birliği ve bü- tünlüğü her türlü duşüncenin üze- rindedir. Tabii ki temel hak ve hürriyetlerin özüne dokunulması ve hukuk devleti kavramından vazgeçianesi söz konusu olamaz. Esasen ülkemizin birliği ve bü- tünlüğünün idamesi ve bütün va- tandaşlanmızın kanun önünde ve eşitlik ilkesine uygun olarak hu- zur ve güven içinde yaşaması için devletin gerekli tedbirleri alması başta gelen vazifesidir. Bunu yaparken de Türk devle- tinin başı ve bu sıfatla Türkiye Cumhuriyeti'nin ve Türk milleti- nin biriiğini temsil eden, anayasa- nın uygulanmasını ve devlet or- ganlarımn düzenli ve uyumlu ça- lışmasını gözetme görev ve yetki- sine sahip bulunan cumhurbaska- nı olarak anayasının ve yasaların tanıdığı yetkileri kullanmaktan hiçbir zaman kaçınamayacağımı bir kere daha huzurunuzda ifade etmek isterim. Milli menfaatlerimizin söz ko- nusu olduğu her durumda Meclis- te grubu bulunan veya devletten mali destek gören bütün siyasi parti liderleriyle talepleri halinde görüşmeye hazır bulunduğumu ifade ediyorum. Sevgili vatandaşlanm, Hepinizin huzurunda şunu bir kez daha vurgulamak isterim ki büyük Atatürk'ün ve Türk mille- tinin kanı ve caru pahasuıa Misak- ı Milli sınırları içerisinde kurdu- ğu laik, demokratik Türkiye Cum- huriyeti'nin bütünlüğünü parçala- maya kimsenin gücü yetmeyecek- tir. Bizim gücümüz, milletimizde daima var olan birlik ve beraber- lik nıhunda ve her şeyi çok iyi de- ğerlendiren sağduyusunda saklı bulunmaktadır. Bu güce inanıyor ve güveniyo- rum. Hepinize sevgiler sunuyorum.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle