22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 16 NİSAN 199i Gerçekten Isteniyorsa Terörün önlenmesi konusunda bir ulusal uzlaşma olduğu bir gerçektir. Siyasal parti yöneticilerinin sağladığı ulusal uzlaşma ya da kullanılan Osmanlıca deyişiyle milli mutabakat, terörün önlenmesi için gerekli bir koşuldur; ancak yeterli değildir. Siyasal parti yöneticileri öncelikle demokrasi konusunda bir ulusal anlaşma yapmalıdır. Prof. Dr. YAKUP KEPENEK Ülkemizdeorgütlü terörolgusununson aylardaye- niden tırmanışa geçtiği görülüyor. Yoğun tepkiler üzerine, TBMM'degrubu bulunan siyasal partiierin üst düzey yöneticileri ile hükümet ve devlet yetkilileri biraraya gelerek sorunaçözürn arıyor. Bu \e benze- ri girişimlerin sonuçlannın neolacağı biryana, teröru önlemede hükümet başta olrnak üzere, siyasetle uğ- raşanlaraçok büyukgörevlerdüşüyor. Dahadoğrusu terörii ÖDİerne işlevi, en başta iilkeyi vönefenlerin ve yonetmek üzere yola çıkan siyasetçilerin omuzlann- dadır. Bu nedenle, terör ofgusunu genel siyasaJ geliş- meler çerçevesinde irdelemek kacınılmaz oluyor. Fazlasıyla ödenen bedel Ülkemizde terörolgusuyeni değildir. Toplum, 12 Eylül 198Oöncesinde, terörleiçiçeveçokacılıgün- ler yaşamıştır. 12 Eylül askeri darbesiyle, darbecile- rin kendi deyimleriyle "bıçak gibi" kesilen terör, son on yıl boyunca çekilenler yetmezmiş gibi, yeniden gündemegeliyor. Toplumumuz, hiçbir biçirnde terörden sorumlu bulunmamasına karşın, 12 Eylül sonrasında çok ağır bir bedel ödemiştir veödemeyedevam ediyor. 12Ey- lül sonrasında yapılan işlemler, getirilen yasal veku- rumsal düzenlemeler, toplumu çağdışı bir kıskacaal- rnıştır. örnegın, işçi haiclarının askıyaaiınması sonu- cu, ücretlerin ahm gücü 1980-100 aljmrsa Vo 35-40do- layına inmiş bulunuyor. Her gün yapılan zamlarla iş- çilerin, memurların veöbürdargelirlilerincebiboşal- tılıyor. Tütündençaya,pamuktanayçiçe|ine, kırsaJ kesim üreticileri üninlerinin sudan ucuza kapatılması karşısındaçılgınadönüyor. Işsizlık, özelliklegençler arasında çığ gibi buyüyor. Üçe katlanan dış borçla- rıyla, belirsiz düzeyde hayali ihracatıyla, vurgun ve talanıyla toplum, 12 Eylül öncesinin terorunun ağır bedelini ödemeyisürdürüyor. İşkencedengeçen, hak- lı haksızözgürlükleri ellerinden alınan binlerceinsa- nımızın yakınmalan... Sorgusuz sualsiz bir biçimde işlerinden uzaklajnrıJan binlerce 1402'liklerinişlerine dönmeleri bile sağlanaınamış bulunuyor. 12 Eyiül tum kurum ve kurallanyla yörurlüktey- ken, yalnızca siyasal partiierin kurulması vebir kisım siyasetçilerin üzerindeki yasakların kaldırılmasıyla demokrasiyegeçildifi savı öne surülebiliyor. Geçen yıl yapılan yerel seçimlerde her beş seçmenden dör- dunün hayır dediği, reddettiği bir siyasal iktidar, ül- keyi yönetmekte inat edebiliyor! Toplumsal hesaplaşma gereği Toplumsal yapıların sağlıklı işlemesinin en başta gelen öğesi, zamanında bir hesaplaşma sürecine gi- rebilmeleridir. Türkiye toplumu, kendi geçmişiyle bir hesaplaşma sürecinebir türlü giremiyor. Özellikle ta- rihinin en acılı ve acımasız olayı olan 12 Eylül ile bir türlü hesaplaşamıyor. Gerçekte, gerek 1987 genel se- çimleriyle, gerekse 26 Mart 1989'da yapılan yerel se- çimlerle, halkımız, buhesaplaşma surecini açmak is- tediğini kanıtlamış bulunuyor. Ancak, var olan siya- sal yapüanma bu toplumsal açılıma olanak vermiyor. Hesaplaşma eksikliğinin sorumlusu, halk değildir. Toplumun 12 Eylül ortamına nasıl sürüklendiği, nesnel ve btlimsel bir incelemeye konu edilmemiştir. 12 Eylül öncesi terörün, para, silah veinsangücü kay- naklanyla vedaha da onemlisi iç vedış bağlantılarıyla sergilenmesi yolunagidilemiyor: ya da gidilmiyor. 12 Eylulü yaratan ekonomik ve toplumsal koşullar, dev- let yapısının işleyişi ya da neden işlemediği sorgula- namıyor. Buradasözüedilmekistenen I2Eylül'üya- panlardan hesap sorulması değil, bu toplumsal olgu- yu nesnel ölçuleriyle algılamadır. Turkiye toplumuna yalnız 12 Eylül'ün değil, yaklaşık 20yıl önce yaşanan 12 Mart'ın bile nedenleri açıklanmamış; iç ve dış et- menleriyle bu olay da açıklık kazanmamıştır. Bu konuda temel görev siyasetie uğraşanlara dü- şüyor. Halkıntemsilcileri, ülkeyi 12Eylül'egetiren genel veözel etmenleri ivedilikle elealmak zorunda- dır. Üniversitelere, yerli veyabancı uzmanlara terö- rün kaynaklan konusunda araştırma yaptırmaiı, gen- cecik insanlanmızı terore sürukleyen nedenleri neş- terlemelidirler. Toplumsal hesaplaşmanın ikinci, ancak ikincil ol- mayan öğesi, devletin haber alma, bilgi toplama ör- gütlerinin nasıl çalıştığının açıklık kazanmasidır. Ki- mi emniyet genel müdürlerinin basına açıkladığı gi- bi, bilgi derlemeörgütlerieğer yalnızca "solcu" bi- linenleri izlemeyi iş edinmişse, bu alandaçok buyuk bir yanılgı var demektir. Halkın vergileriyle çalışan haber alma orgütlerinın tam birdenetimiveetkin ça- hşmalarının sağlanması, halkın temsilcilerinin en başta gelen gorevidir. Son yıllarda onca yatırım ya- pılmasına, para aktarılmasma karşın, yeterli bilgi alı- namadığı en yetkili ağızlarca açıklanabiliyorsa, bu konuda çok ciddi sorunlar var demektir. Kaldı ki ha- ber alma örgütlerinin şimdiyedek yapılan askeri dar- beleri ilgili hükümetlere neden bildirmedikleri de ayrı bir sorudur. Ek olarak, son 20 yıl boyunca yaşanan terör konusunda bu haber alma orgutleri artık uz- manlaşmışolmalıdır. Toplumsal hesaplaşmanın üçüncü ve asıl öğesi hal- kın kendisidir. Halk terör istemiyor. Ancak, terörün önlenmesi için halkın etkin ve bilinçli katılımı da ool- çüdeonemlidir. Halkınterorüonlemedeetkinvebi- linçli katılımınjnyoludemokrasidengeçiyor; hak ve özgürlüklerin genişletilmesinden, çağdaş insan onu- runu koruyan vegeliştiren yasal ve kurumsal düzen- lemelerin yapılmasından geçiyor. Asıl önemli olan ve ulusal uzlaşmanın temelini oluşturacak çerçeve bu- dur. Terörün önlenmesi konusunda bir ulusal uzlaşma olduğu birgerçektir. Siyasal parti yöneticilerinin sağ- iadığı ulusal uzlaşma ya da kuilanılan Osmanlıca de- yimiyle milli mutabakat terörün önlenmesi için gerek- li bir koşuldur; ancak yeterli değildir. Siyasal parti yö- neticileri öncelikle demokrasi konusunda bir ulusal anlaşma yapmalıdır. Demokrasi için ulusal uzlaşma Önce, 12 Eylül kurum vekurallarıylasurerken.de- mokrasiye geçilmiş olduğunu öne sürmek, geçerli sa- yılamaz. Sendikal haklar başta olmak üzere, hak ve özgürlükler üzerindeki sınırlamalar kaldırılmalıdır. Üniversıte ozerkliği, basın ozgürluğu, yargının ba- ğımsızlığ] veTRT'nin tarafsızhğı demokrasiye geçişin onemlibasamaktaşlandır. Sonbiryılda400dolayın- da basın emekçisi tutuklanan, sendikal hakları askıya aidığı için Uluslararası Çalışma Örgütü tarafından kara listey e alınan vehapishaneleri duşunce suçlula- nyla dolu olan bir Türkiye, demokrasiye geçmiş sa- yılamaz.Duşünceveörgütlenme özgürlüğü çağımı- zın gereklerine uygun bir düzeye getirilmelidir! Sonra, bir genei af çıkarıimalı, toplumsal yarala- rın sarılması için somut bir adım atılmalıdır. Aynca demokrasinin ilkelerine uygun eşitlikçe bir secim ya- sası biranonceçıkanlmalıdır. Ulusal uzlaşma, yal- nızveancak, demokrasinınyollannıaçtığj, halkın ka- tılımını sağladığı ölçude, terörü de önler, öbur iç ve dış sorunlara da çözümun yollarını açar. Sonuç Son on yılın deneyimleri demokrasiden uzaklaşıi- masının terorü önlemediğini, tersineterorun çok da- ha karanhk ve belirsiz bir biçimde yeniden ortayaçı- kabileceğinigösteriyor. Bu nedenle, demokrasinin yollarını tıkalı tutmanın, hak veözgürlükler üzerin- deki baskılan, sınırlamaları ve yasakları sürdürme- nin teroru onlemeyeyetmediği artık anlaşılmış olma- hdır. Özgürlüklerin yokluğunu, toplum, yıllardır, yoksullaşarak, işkence görerek ve bin bir çile ile ödü- yor. Toplumun öncelikle bu cendereden kurtulma- sının sağlanması gerekiyor. Türkiye çok buyük iç ve dış sorunlarla karşı karşı- yadır. "Türkiye'yedünyaölçeğindebiçilmekistenen konumnedir"sorusununyanıtınınWashington'da aranması kesinlikle engelienmelidir. EVET/HAYIR OKTflYAKBAL 50 Yıl Sonra...22 yıl önce çıkan bir başyazısında Nadir Nadi "Tonguc ba- banın heykelini dikeceğımız günler uzak değildir" diyordu. Her 17 Nisan'da Köy Enstitüleri konusunda düşüncelerimi yazmışımdır. Ben bu enstitülerde okumadım, hatta birini bile gör- medim. Amadaha 1940da, lise öğrencisiyken bu yeni okulla- rın ülkemiz, halkımız için ne denli yararlı olacağını düşünmüş- tüm. Okuma, öğrenme, yetişme olanağım tüm yurda yaygınlaş- tırmak, kısa sürede kentlerde, kasabalarda, köylerde okuma- sız yazmasız insan bırakmamak Atatürk Cumhuriyetinin başlı- ca amacı idi. Atatürk'ün sağlığında başlatılan köy eğitmenleri yöntemı 1940'da çıkarıfan bir yasa ile Köy Enstitüleri niteliğine kavuşturulmuştu. Bekir Semerci'nin Köy Enstitüleri konusunu dört bir yönden işlediği "Türkiye'de İleri Atılımlar ve Köy Enstitüleri" adlı kita- bında Meclis'in 17 Nisan 1940 günü yaptığı toplantının özeti var. Milli Eğitim Bakanı. Meclis'te önce şu bilgilerı verir: "Kentlerde oturan yurttaş çocuklarının yüzde 80'i okuldadır. Yüzde 20'si okumaktan yoksundur. Köylerde oturan 13 milyon yurttaşımı- zın çocuklarını da göz önüne alırsak bunun ancak yüzde 25'ini okutabiliyoruz. Hükümetimiz durumu yoluna koymak için calış- mış ve 13 milyon gibi büyük bir kitlenin oturduğu, yaşadığı köy- dekı evlatlarımızı yüzde yüz okutmak için emek vermiştir. Bu yasa o emeğin ifadesidir." Meclis'te bu yasanın tartışılması sırasında konuşan milletve- killerinın hemen hepsi Köy Enstitüleri Yasası'nın yararlı sonuç- lar vereceğinde görüş birliği etmişle*dir. Karşı çıkan kişi yalnız general emeklisi Kâzım Karabekir'dir. Karabekirşöylediyordy: "Parti pfogYamimızda sınıf yoJt diyoruz, fakat elimizte kuruyo- ruz kanısındayım... Köylerimizin böyle küttür sahasında az gör- gülü yarı aydınların nüfuzuna hatta maddi manevi tahakkümü- ne bırakmayı bendeniz gelecek için çok tehlikeli buluyorum." Karabekir'i yanıtlayanlar arasında köy ağası bir kişi de var- dır, ama o bile 'Muhterem paşa hazretlerinden bunu beklemez- dim. Köylünün kentliden nesi eksiktir" der. Ne var ki Köy Ensti- tûlerînin yıkıcıları arasında bu köy ağası ilerde yer alacaktır! Milli Eğitim Bakanı, yasayı savunurken Karabekir'e şu yanıtı verir: "Kentte otursun köyde otursun ûlkümüz birdir. Onun için Enstitüleri köy yakınında kuruyoruz. Onlara kenti hiç gösterme- yeceğiz sanısını nerden çıkardılar? Sonra demin konuşurken köy öğretmeni için yarım aydın demişlerdi. İlköğretimi bitirmış beş yıl da enstitüde okutmuşuz, demek bu insan yarım aydın- dır? O halde Türkiye'de yarım aydın olmayan kaç kişi vardır? Bunun dozu nedir? ilköğrenimini bitirmiş beş yıl da aynca öğ- renim görmüş insan yarım aydın değildir, aydındır." Necdet Uğur 'Varlık'taki yazısında "Köy Enstitüleri Anadolu insanına yatırım girişimiydi" diyor. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana başarılmak istenen buydu: Cumhuriyet insanını yarat- mak, yetiştirmek... Bugün demokrasi denen yönetimi bir türlü yerli yerine oturtamıyorsak nedeni insan yatırımını başarama- mış olmamızdır. Daha doğrusu çıkarcı, gerici, halk düşmanı çev- relerin, güçlerin Türk insanının bilinçli birer birey olarak yetiş- mesini engellemesidir. Yarın 17 Nisan. TBMM'nden Köy Enstitüleri Yasası'nın onay- landığı, yürürlüğe girdiği gün. 50 yıl önce!.. Yarım yüzyıl geçti gitti. 1940'dan 47'ye, haydi 5O'ye kadar dayandı 20 enstitü... Türkiye Cumhuriyeti'nin, insana yaptığı yatırım çok yararlı so- nuçtar verdi. Köyden alınıp yetiştirilen insanlarımız yararlı bireyler olarak toplum yaşamına atıldılar. Ama türlü acılardan geçtiler. tüm yaşamlarını harcadılar inançları uğruna. Her 17 Nisan, umut ışığının yakıldığı bir bayram günü gibi kutlandı. Yarın da bütün Türkiye'de 17 Nisan olayı halktan yana, demokrasiden yana, uygarlıktan yana yurttaşlarca kutlanacak... Konuyu iyi bilmeyenler için okunacak yararlı kitaplar var. Çoğu yakın günlerde çıktı. Başta Semerci'nin adını andığım incele- mesi, Mehmet Cimi'nin "Tonguç Baba, Ülkeyi Kucaklayan Adam"ı, Galip Candoğan'ın İvriz Köy Enstitüsü'ndeki Öğren- cilik Yıllarım", Recep Bulut'un "Nisandaki Güneşler 50. Yılın- da Köy Enstitüleri", daha nice nice yapıt, nice nice tanıklık... Başyazarımız 1968'de çıkan yazısında şöyle diyordu: "Köy Enstitüleri müessesesi insafsız çıkarcılann gayreti ile baltalan- masa idi, eğitim davası şimdi çoktan çözüm yoluna girmiş hat- ta çözum/enmiş bulunacaktı." BÜTÜN ÖĞRETMENLER İngillz, Profesyonel ve Deneyimli Kursların başkama tarihteti: Gündüz: 7 Mayıs Akşam: y Mayis Hafta Sonu: 5 Mayıs islantni: Rumell Cad. 92/4, Osmantıey 147 09 83 152 82 71 Ankora: SelanNc Cad. 8 Kat. 5, Katoıy 136 30 94 135 23 97 HAVOTA ATILIRKEN ONA DESTEK OLABİLECEKMİSİNİZ? Şark Sigorta'nın yeni ve çagdaş hizmeti bunun için var: Büyüyen Çocuk Sigortası Hemen size en yakın Şark Sigorta acentesinı arayın sız de çocuğunuzun yarınmı güvenceye alın. 0SARKSİGORTA S "r923'tenberi" 21 Sıse en *3km Şark Sıçota gc 8JM9* MOdStMklMtmildMi iıtanbut ıU 310 12 50150 Hatj AO*m:(7U172390 Artmfyt: ;3h 17 53 99 Ankan: (41 '68 47 92-12 HMttya: '8211191 33 EtkÇahtn '22) 12C7 38 İzmir. (SH21 61 59 Saımun: i36; 12 7657 BÜYÜYEN COCUK SİGORTASI Ford Scorpio Ghia TURSEMIN REHBCRUSINBE LOtmA, CKFORP, CAMBIUDGE SOURN'EMOUTH,BR.1GHT0K, 140 HP SAE, 2.0 It enjeksiyonlu motor/Maksimum hız: 195 km/saat Hızlanma:0-100km/saat 10,8saniye/Yakıttasarrufu: 100km'de6,21t (90 km/saat) / Air-condition /ABS (Anti-lock Braking System-Ani frendekilitlenmeyiönleyicisistem/Hidrolikdireksiyon/Merkezikilit... Devamı Ford bayilerinde DE M0A SilTUH YILINûlUZCE Ö6RENIM UTAKSİTTE OD KOLÂYUûM DEVAM ^ EDİYÛR/ •6ENELVEHIZLWWRJLMI5 #TİCWÎİ İNGİÜZCE • TUBiZM IN&İLİZCESİ •BANKACILIRINGILİZCESİ »5llW (0JR5LARI: Cambndge •Fırst Certrfîcatc, Profıcıcrjcy, •TOEFLjARElS(Sbzlu) tursem İNGİLİZLİSANOKULLARI DANIŞMA MERKEZİ Cumfıurıyet Cad 173/4-B Elmadağ 80230 Istanbul Hilton Otelı Karşısı Tel 148 39 77-148 79 43-148 28 49 Fax 132 9729 Tlx 27498 lusnlr T.C. KADIKÖY DÖRDÜNCÜ SULH CEZA MAHKEMESİ Esas No : 1989/651 KararNo : 1990/211 Hakim : Yaşar Sarıoğlu, 16565 Yaz. İş. Müd.: Seher Ünal 640 Davacı : K.H. Sanık : MEHMET KAYA: Aü oğlu, Cemile'den olma, 1941 dog, Kadıköy, Kûçflicbakkalköy, Hal Yolu, Sok. Küçük No: 4'de otu- rur. Fınncı. Suç : Gıda Maddelerine muhalefet Suç Ta.: 9.3.1989 Hüküra özü: Sanığın eylemine uyan TCK.nun 398, 3506 S. Kanun, TCK. 19, 59, 647 Sk. 4/1. TCK 72. mad. 402. maddeleri gerefince 391666.- lira ağır para ve iki ay on beş gün cürürne vasıta kıldığı meslek ve sanatının ve ticaretinin tatilen, 7 gün süreyle iş yerlerinin kapatıl- masına ve kesinJeşen karar özetinin büyük harflerle yazılarak kapa- tılma süresince işyerinin göze çarpan bir yerine yapıştınlmasına, aynca karar özetinin tirajı yüzbinir>üzerinde bir gazetede yayınlanmasına karar verilmiştir. 2.4.1990 Basın: 22084 OYSMatematik-Türkçe-Fen-Sosyıj SEÇMELİ DERSLER7 Mayıs-20 Haziraıı İLAN ÜSKÜDAR 3. ASLİYE CEZA MAHKEMESİNDEN 1988/714 Esas 1989/254 Karar Bozuk et satmak suçundan sanık Ahmet oğlu Makbule'den olma 1953 doğumlu Üsküdar nüfusuna kayıtlı bulunan LÜTFÜ GÜLER hakkında mahkememizce sağlığa zararlı et sattıgından TCK. 396, 647 sk. 4. mad. gcreğince 32.000 lira ağır para cezasına, TCK.nun 402 mad. gereğince 3 ay müddetle cürrne vasıta kıldığı meslek, sanat ve ticaretinden tatiline, TCK. 402/1 mad. gereğince 7 gun rnüddetle Lutfü Güler'in işyerinin kapatılmasına, Karar kesinleştiğinde masrafı bilahare hukümlüden alınmak üze- re Jstanbul Vilayetinde tirajı 100.000 üzerinde bulunan bir gazete ile ilan edilmesine karar verilmiştir. Basın: 21980 Lise: 2 Ortaokul: 2 Lise: 1 İlkokui: 3-4 SEVİYE SINAVLARI14-15-16-17 Nisao taribteriode denıaelerimizde japıljcakür. Sıuva sıbıb » ı l lO.DO'da vevı oşlen saıt 14.00'le islcdiğİDiz larihtt kılılabiliraniz NOT: I. Sınava kılılan her se«i>cdeki bajjnlı ögrencilerin % 5'i 1494-91 (ters vıhıda ucrrlsiz aknacaklır. II. Buvuk «vite sınıtıııa katılıo her oğrenci % 10 indirimS oku>acaklır. III. Sım> kırtı için dncedcn başnınıvı gerek voklur. Sınıv kartımzı 15 dakika ODce almanız >cteriidir. BÜYÜK ^ DERSANE 90-91 Ders Yıh kayıtlanmız başlamıştır IS'I Tel T33 03 33 133 03 34 133 05 05 Bakııkoy Bahcelievler {Pereja yam) Tel 575 I? 68 575 71 22 575 78 96 Işçiler ve Toplum sayı OKURLAR4.. OKA\ CÖAEVSJV 1890'dan 1990 a y ıl 1890. Abdülhamit yönetimi 9 maddelik bir sansür yönetmeliği hazırlar. İşte birkaç maddesi: — Her şeyden önce, dünya değer padişah hazretlerinin sağlığı, ürünün durumu, memlekette ticaret ve sanayinin ilerlemesi üzerine havadis verilecektir. — Ahlak bakımından yayımlanmasında sakınca olmadığı Maarif Nazın Paşa hazretleri tarafından tasdik edilmedikçe hiçbir tefrika yayımianmayacaktır. — Şahsiyata kesinlikle meydan verilmeyip bir vali ya da mutasarrıfın hırsızlık, yiyicilik, öldürme ya da çirkin bir iş işlemiş olduğu söylenecek olursa, bunun doğruluğunun ispat olunamadığı bildihlerek saklanması ve yayımlanmasına asla izin verilmeyecek. — Yabancı hükümdarlann aleyhine yapılan suikast girişimleri ya da yabancı memleketlerde yapılacak kargaşa çıkancı gösterilerin sadık ve kendi halinde ahalimizce bilinmesi uygun olmadığından, bunlar hangi biçimde ve yolda olursa olsun kesinlikle yayımianmayacaktır... Abdülhamit'in sansürcüleri giderek azıtırlar ve kullanılması yasak olan sözcük listeleri de ilan ederler: Grev, suikast, anarşi, sosyalizm, dinamit, dinamo, infilak, kargaşalık, Kanun-u Esasi, müsavat, istibdat, beynelmilei, veliaht, cumhuriyet, mebus, yıldız, burun... Hüseyin Cahit Yalçın o sırada izlanda Balıkçısı kitabını çevirirken sık sık "burun" sözcüğüyle karşılaşır ve bunlan "karaların denize doğru ilerlemiş bölümleri" diye çevirir... O günlerde toplatılan ve el konulan kitaplardan bazıları: Fransızca Gramer, Victor Hugo'nun Sefilleri'i, John Miltop'un Kaybolmuş Cennet'i, Chateaubriand'/n Paris-Kudüs Yolculuğu, Dante'nin Cehennem'i... Cumhuriyet döneminde basın özgürlüğüne ilk büyük kısıtlama 7925'te Takrir-i Sükûn Kanunu'yla birlikte gelir. 1931 ve 1938'deki basın kanunları da birçok kısıtlayıcı hüküm ve hükümete gazete kapatma yetkisi getirir. Bu anti-demokratik hükümler 1946'da çok partili döneme geçilirken Basın Kanunu'ndan temizlendi. Demokrat Parti, 1950'de dolaylı sansürle ilgili çeşitli hükümleri Basın Kanunu'ndan çıkardı, ama 1954'ten başlayarak işleri kötüye giderken basına saldırmaya başladı. 1955'te 6-7 Eylül olaylarının ardından gelen sıkıyönetim düzeninin ilk hedefi yine basındı. 1956'da hızlı inişe geçen DP yönetimi Basın Kanunu'nun birçok maddesini ağırlaştırdı ve 27 Mayıs 1960'a gelirken Tahkikat Komisyonu'nun ilk işi 12 gazete ve dergiyi kapatmak, çok saytda gazeteciyi sorgulamak oldu. Sonra 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerini yaşadık. Sıkıyönetim komutanlıklarından edilen birer telefon ya da küçük bir teleks notuyla gazetelerden haberler çıkanldı. 12 Eylül döneminde gelen yasak bildirileri birkaç klasörü dolduracak sayıdaydı... • Yıl 1990. Deniyor ki demokrasiye geçtik. Deniyor ki ülkemizde basın özgürlüğü vardır. Önümüzde bir kitap var. Basın Konseyi için Mehmet Semih Gemalmaz ve Osman Doğru tarafından hazırlanan "Türkiye'de Basın Özgürlüğü Mevzuatı". Kitap, basınla ilgili yasaları ve kanun hükmündeki kararnameleri ele alıyor. Yalnızca bunların sayısı bile dehşet verici: Anayasa ve TBMM İçtüzüğü yanı sıra doğrudan basın için çıkarılmış ya da dolaylı olarak basının çalışmasını ilgilendiren tam 152 yasa ve sonuncusuyla birlikte 12 yasa gücünde karamame... 1983'te askeri yönetimin yaptığı Basın Kanunu'nun değişeceğine ilişkin çeşitli.r söz/er veren ANAP hükümetleri 1988'da, yapılan ,^î değişiklikle cevap ve duzeltme hakkıyla ilgili maddeleri ağırlaştırmakla yetindi. Yıl 1990. Demokrasi rüzgârlan bütün dünyayı altüst etmiş, biz ise hâlâ sansür ve oto- sansürle uğraşıyoruz... HÜSEYİN SANCAR Ay ışığı toprağa değende, Bilesin ki özgürlük, Yeniden sevdalanacagım sana. Kaybedişimizin 11. yüında sevgi ve saygıyla anıyoruz. AİLESt Aziz dost ŞENER BİRSÖZ'ün vefatı nedeniyle derin elem içindeyiz. Merhuma Tanrı'dan rahmet, aiksine başsağlığı dileriz. DOSTLARI: NÜZHET KILIÇAY, ÇETtV ÇELEBİ, T.CAYİT ÖZ, LÜTFİ KÖKSAL. ALİ POLAT, EROL TLIRAIV AL'STRALIANBUSINCSSCOLLlıCiLS SJDNEy-PERTft CANBERRA MELBOURNE-ADEUIOE AVUSTRALYADA İNGIÜZCE GENEL INGIUZCE-TURİZM-BIIGISAYAR-YONETICILIK KUHSLARI AVUSTRALyA-AMERIKA-INGILTERE UNIVERSirEtEHINE KESIN GIRlS EGITIMINIZ SURESıNCE PART TIME ÇALI$WA O^ AŞ ;u 362 J9 5S ,11 X! «0 96 & NO SN3/S BOSTANCI ISTAN81H IRTIBA T BUKOSU '5 ' ı 3 ' 6.' 2' K. MARAŞ 1. SULH CEZA MAHKEMESİ KARAR ÖZETÎ Esas: 1988/678 Karar: 1990/155 Hâkim: Ibrahim Topuz 23155 Katip: Harun Çoban 607 Sanık: Remzi BAĞBOZAN; Mustafa Remzi oğlu 1968 D.lu K. Ma- raş Dumlupınar Mah. Yemişçiler Sk. No: I2'de otunır. Kasapbk yapar Suç: Gıda maddeleri tüzüğüne muhalefet Suç tarihi: 15.3.1988 Karar tarihi: 27.2.1990 Yukarıda açık kimliği yazılı şahsen yapılan durusması sonucunda TCK. 398, 647/4, 72, 402 maddeleri gereğince 64.000 TL. ağır para, 3 ay meslekten men 7 gün işyerinin kapatılması, ile karar özetinin tirajı 100 binden fazla olan Ankara. Istanbul, Izmir'de yayınlanan gazetelerden bırinde ve suç yerinde yayınlanan maballi gazetelerin bi- rinde ilan edilmesine karar verildi. USKUDAR 1. SÜLH CEZA MAH. HÜKÜM ÖZÜ Esas No: 1989/519 E Karar No: 1990/125 K Gıda maddeleri tüzüğüne muhalefet suçundan sanık Rize, Merkez, Pınarbası köyü nüfusuna kayıtlı Mustafa oğlu, Neriman'dan olma, 1961 doğumlu ÇAMUR ALİ KOPUZ mahkememizin yukanda esas ve karar numaraiarı yazılı hükmü ile TCK.nun 398, 72, 402, 647 s.k.nun değişik 4/1 maddeleri gereğince netictten 59.000 TL. Ağır Para cezası ile cezalandınlmasına, 3 ay sure ile cürme vasıta kıldığı meslek, sanat ve ticaretinin tatil olunmasına, işyerinin 7 gün süre ile kapatılmasına 7.2.1990 tarihinde karar verilmiştir. TCK.nun 402/2 maddesi gereğince ilan olunur. 21.3.1990
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle