19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 MART 1990* * *.• HABERLERİN DEVAMI CUMHURÎYET/17 OLAYLAR1N ARDHNDAKI ADAMLARI Basın GERCEK Yenı kadro ffereklı(Baftarap 1. Sayfada) ^^^J(Baştarafı 1. Sayfada) hesabı mı vardır?" Çoğunluk, Sayın özal'ın Çankaya'daki yal- nızlığını aşmak ve çevresindeki kuşatmayı "ülkenin yüksek menfaatİeri"ni ileri sürerek yar- rrtak için zirve çağrısım yaptığı- na inanıyor. Bir cumhurbaşka- nı için bu genel kanı olumsuz- luğun doruk noktası sayüabilir. Ancak mozaiğin ötekiparça- ları daha olumsuz görüntüler sergiliyor. Bugün Türkiye ger- çekten ağır bir bunahmın tüne- lindedir. Cumhurbaşkanlığı ma- karrn tarUşmalıdır. Sayın Özal, gölge başbakanla ülkeyi yönet- meye çabalıyor; son kez Maliye ve Gümrük Bakanlığı'na yapı- lan atama da bu hevesin yeni bir göstergesidir; hükümette ikinci istifayla soru işaretleh büyü- müştur; parlamento halk deste- ğinden yoksundur; son kamuo- yu yoklamalan, Mecliste üçte iki çoğunluğu kapsayan iktidar partisinin halk katlarında yüz- de 10 tabam bile kalmadığını gösteriyor; ekonomik dar boğaz sürmekte, terör yükselmekte, enflasyon aşağı çekilememekte, büyük illerde terör ve Güneydo- ğu 'da ayaklanmalar gazetelerin birinci sayfalannda demirbaşla- ra dönüşmektedir. Böyle bir ortamda pazartesi günü Çankaya'da yapılacak zir- ve ne sağlayabilir? Ülkenin sağduyu sahipleri, iş çevreleri, demokratik kuruluşla- n, basını, halk çoğunluğu ve bü- tün siyasal partileri, bunalımdan çıkış için gerekli ve kaçmılmaz ilk adımın ne olacağı konusun- da birleşmişlerdir; Erken se- çim!.. Gerçekten de halk çoğunluğu- nun desteğine sahip bir parla- mento, bu parlamentonun bi- çimlendireceği bir hükumet ve "anayasal yetktterinin ve sorum- suzluğunun sımrlannı bilen ta- rafsız bir cumhurbaşkant"na ivedilikle gereksinme vardır. Yoksa küçük politika oyunlany- la ya da kurnazfıklar içeren si- yasal manevralarla Turkiye'nin bugünkü sorunlan çözum yolu- na girecek yerde ağırlaşır. Eğer Turkiye'nin sorunlan Çankaya'da (daha başka deyim- le "zirve"de) çözülebilseydi, çoktan çözülürdü. Sayın özal'- ın "ben" demekten vazgeçerek, muhalefetin ve basmm sesine, kamuoyunun isteklerine, halk çoğunluğunun eğilimine kulak vermesi ve saygı duyması bir başlangıç sayüabilir; atr.a bu sağduyu işareti kendisinde şim- diye dek gûntlememiştir. Cumhurbaşkanı çözümün ta- vanda değil, tabanda olduğunu anlayabilirse, pazartesi günkü zirve belki bir başlangıç olabi- lir; ama Sayın Özal parlamen- toda grupları bulunan muhale- fet panilerini kendi kişisel ko- numu için kullanmaya kalkarsa, bu manevra çok kısa sürede kendi kendisini daha ağır biçim- de yaralayacak birsilaha dönü- şecektir. • • • DemirePden (Baştarafı I. Sayfada) Özal'ın çağrısmın yanı sıra örgut sorunlannı goruşmek üzere dün saat 16.00'da Demirel'in başkan- lığında toplandı. Çağrıya yanıt konusunda bu toplantıdan bir ka- rar çıkmayacağını bildiren Demi- vel, "Siyasi genel durumu göriişecegiz" dedi. Gazetecilenn, çağrı ile ilgıli kararın ne zaman verileceğine ilişkin sorusunu, "Karar pazartesi günü saat 12.00'de belli olur" diye ya- nıtladı. Demirel'in başkanlığındaki DYP Genel tdare Kurulu dünkü toplantısını saat 18.45'e kadar surdürdü. Demirel'in bugünkü ts- tanbul ziyareti nedeniyle genel idare kurulunun yarın saat 16.00'da yeniden toplanması ka- rarlaştınldı. Özal'ın zirve çağnsı- na verilecek yanıt yannki toplan- tıda ayrıntılı olarak değerlendiri- leçek. Konu daha sonra, pazartesi saat 10.30'da toplanacak DYP TBMM Grubu'nda ele alınacak. Bu arada, Demirel'in zirveye katılma konusunda karannı ver- diği, ancak bunu açıklamayı son dakikaya kadar bekleteceği bildi- rildi. Ancak, DYP'nin Demirel'- in zirvenin yeri gibi bazı şartları olabileceği öne suruldu. Özal, terorle ilgili zirve için TBMM'de grubu bulunan parti li- derlerine pazartesi günü saat 14.00'te toplanma çağnsı yapmış- tı. Demirel'in, Özal'ın çağrısım temkinli karşılamasına ve "Çağ- n, Sayın Özal'ın makamını kuv- vetlendirmeye mi, yoksa hakika- ten terörii önlemeve mi yönelik, değeriendirecegiz" demesine kar- şın, DYP'li mületvekilleri ve GİK uyelerinin önemli bir bölümü zir- veye katıhnması göruşünü taşı- yorlar. Az sayıdaki DYP millet- vekili ve GİK uyesi ise Özal'ın kendini meşrulaştırmak için böyle bir girişimde bulunduğu düşünce- siyle çağrıya karşı çıkıyor. Çağrı- ya olumlu bakan DYP'liler bunun bir ulusal sorun olduğunu ve böy- le bir durumda bazı protokol kay- gılannı göz ardı etmek gerektiği- ni, ancak bu zirveden sonra da Özal'la ilgili tavrın gene sürdürü- lebileceğini belirtiyorlar. DYP'li- ler SHP lideri Inönü'nun çağrıyı hemen kabul etmesini de eleştire- rek bunun kendilerinin de çağrı- ya evet demeleri İçin bir baskı un- suru oluşturduğunu savunuyor- lar. ABDURRAHMAN YILDIRIM Son olarak Ekrem Pakdemirli1 nin Maliye Bakanhğı'ndan istifa- sıyla Istanbul Sana>i Odası'ndan yükselen "bu hükümetin gekcegi yok" sesi, iş dünyasında değişik yankılar buldu. Istanbul Sanayi Odası tarafından ortaya atılan bu göruşe Istanbul Ticaret Odası ve Ankara Ticaret Odası katılırlar- ken, Türkiye Odalar Birliği "kısmen" destek verdi, Türkiye İş- veren Sendikaları Konfederasyo- nu ise karşı çıktı. Özel sektör tem- silcilerinin bu konudaki göruşk- ri şöyle: Ali Coşkon (TOBB Başkanı): Temsil ettiğimiz iş âlemi hukume- tin guven verebilmesi için bunye- sinde değişiklik yapmasını bekle- mektedir. Özellikle ekonomide ka- rarların alınması ve uygulanma- sında çokseslilik bu görüntüyü or- taya koymaktadır. Bu bakımdan meselelere hâkim olacak, ekono- mik işlerden sorumlu bir başba- kan yardımcılığı koordınatörlu- ğünde ekonominin yönetilmesin- de yarar görmekteyiz. Siyasi istik- rarın sağlanmasında başta iktidar partisi başkanı ve başbakanı ol- mak üzere diğer siyasi parti baş- kanlanna büyük sorumluluk düş- mektedir. Başbakanın yoğun siya- si ve protokol çalışmalanna za- rnan ayırması ancak, idari ve si- yasi işlerden sorumlu bir başka başbakan yardımcılığının ihdası ile mumkun olabilecektir. Aksi takdırde bugünkü göriintünün hü- kümeti zaafa uğratacağı kanaati giderek yoğunlaşmaktadır. Refik Baydur (TİSK Başkanı): Ben "Bu hükümetin getecegi yok" göruşune katılmıyorum. Bir ara seçimin fayda getireceğine de inanmıyorum. Ben Türkiye'nin ge- leceğinden umutluyum. Bu hüku- met ise başlamış bir sistemi devam ettirmektedir. Uygulamada hata- lar vardır. Biz doğru yolu göste- ririz, öneriler getiririz. Bu hükü- metin de önerileri dikkatle dinle- diğini gördüm, elinin tersiyle itti- ğini gormedim. Biz kuruluşlar olarak önce kendi aramızda bir araya gelmeliyiz. Ille de bu hüku- met değişmeli diye sokağa çık- makla bir şey olmaz. Bugüne ka- dar böyle bir şey yoktu, yadırgı- yorum. Ille de bu hükumet gitme- den bir şey olmaz diye bir şey yok. Bugun cumhurbaşkanı çağrı yap- ü. Siyasi partiler bir araya gelip bir şeyler yapacaklarını kanıtlasınlar. Yoksa erken seçime gidildiğinde ortaya koalisyon çıkarsa ne yapa- caklar? Yalım Erez (İTO Başkanı): Ül- kenin karşı karşıya bulunduğu so- runlar yalnız iç politikayı değil, dış ilişkilerimizi de etkileyecek boyut- lara ulaşmıştır. Yetkililerden bu duruma bir çare bulunmasını is- tiyoruz. Ekonomideki bozulma ile birlikte iç güvenlik sorunlannın had safhaya ulaştığı bir dönemde, hükumet içinde cereyan eden ve kamuoyuna da yansıyan bu geliş- meler mevcut siyasi istikrarsızlığın boyutunu büyütmektedir. Bu du- nımun sürmesinin ülke yaranna olmadığı açıktır. Siyasi ve ekono- mik istikrann sağlanması için il- gililer, ulusal mutabakat da dahil mevcut bütün imkânları kullan- malıdır. Bu yapılırken, milletin te- ma>Ti]leri, istekleri göz önünde bulundurulmalıdır. Milletin bir er- ken seçim istek ve beklentisi var- sa bunun göz ardı edilmesi müm- kün değildir. Ancak milletin ve iş dünyasının beklentisi siyasi ve ekonomik istikrardır. Bunu temin için seçim zorunlu ise seçime gi- dilmelidir. Koalisyon, dışardan destek gibi yollarla amaca ulaşı- labilecek ise buna karar verecek olanlar siyasi partilerdir. Bunun için uzlaşmanın şart olduğu da bi- linmelidir. Giingör Yener (ATO Meclis Başkanı): Kesinlikle yeni gelişme- ler bu hükümetin geleceğinden umut vermiyor. Cumhurbaşkan- lığı seçiminden sonra, yani Turgut özal hükumetlerinden sonra, bir otorite boşluğu doğdu. Ekonomi- den sorumlu bakanlann çokluğu, koklü bir icraat yapamamak tedir- ginlik yarattı. Bu sorun bir bakaı; sorunu değil. Hükümetin memle- ket gerçeklerine çözum getireme- mesi sorunudur. Ekonomide ya- tınmlar durmuştur. Büyüme hızı durmuştur. Enflasyon alıp basını gitmiştir. Gelir dağıhmındaki uçu- rum bu>r umüştür. Vergi toplana- mamaktadır. Bütün bunlara du- yarsız olmak, paılamentonun bü- yv,k çoğunluğımun da duyarsız ol- ması demektir. Milli iradenin par- lamentoya yansımaması demektir. Bu takdirde iki yol vardır: Ya er- ken seçim ya da ANAP içinde çok yeni dinamik bir kadroyu iş başı- na getirmek. Aksi takdirde ben de bu hükümetin geleceğinden ümitli değilim. Nurullah Gezgin (tSO eski baş- kanı): ANAP'ın iç bünyesi cum- hurbaşkanlığı seçiminden bu ya- na guven ve istikrar vermiyor. Kendi içinde bir kaynaşma hadi- sesi var. Bunu çözmek için getiri- len ara hukümet ve ara genel baş- kan - başbakan "güven", "istikrar" ve "güç" sorunlannı çö- zemedi. Geçen süre içinde bu so- nınlan çözmek bir yana daha da vahim boyutlara getirdi. Görünen hükumet, iktidar gücünu ve güve- nini yansıtmıyor. Sorunun aslı bu olunca bir veya iki bakanın değiş- mesi önemli bir konu olrnuyor. Burada önemli olan ANAP'ta is- tifa müessesesinin geçerlilik ka- zanmasıdır. Burada istifa edenle- rin kişilik ve sorumlulukları ara- sında bir seçim olması dikkat çe- kicidir. Bu aşamada terorun tır- manması, hükümetin kendi için- deki uyumsuzluğunu \e güç kay- bedişini de belirgınleştiriyor. Ali Koçman (TÜSİAD eski baş- kanı): Hükümetin geleceğine iliş- kin goruş belirtmem siyasi bir de- ğerlendirme olur. Hükumet Mec- lis'teki çoğunluğa dayandığma go- re devam edebilir. Bakanlar ara- sında değişme olabilir. Hüküme- tin bitışi ancak başbakanın istifa- sıyla olur. Yani hükümetin kade- ri başbakanın elindedir. Öte yandan Cumhuriyet Ege Bürosu haberine göre Egeli sana- yiciler, Guneydoğu'daki olaylar ve ekonomik sorunlann çözümu ko- nusunda iktidarın yetersiz kaldı- ğını vurguladılar ve Cumhurbaş- kanı Turgut Özal'ın da "hükumet başkanı gibi" davranmasını eleş- tirdiler. EBSO Medis Başkanı Şi- nasi Ertan "Son zamanlarda icra>ı atlayıp meseleieri cumhurbaşkanı- na götürme gibi bir durum orta- ya çıktı. Turkiye'de hükumet var- dır, başbakan vardır. Bunlar me- seleJeri çozemiyor' derseniz bunun çöziimü seçime gilmektir" dedi. Ertan, Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın Meclis'te grubu bulunan siyasi parti liderleriyle yapacağı zirve toplantısı konusundaki soru- ya da "inşaallah zirveden erken se- çim karan çıkar" karşıbğını verdi. Önceki akşam yapılan EBSO meclis toplantısında Egeli sanayi- ciler Guneydoğu'daki olaylardan duydukları kaygıları dile getirdi- ler ve sorunlann çözumü için er- ken seçime gidilmesi isteklerini y\- nelediler. (Baştarafı 1. Sayfada) yımlanan haberde, "genelge tali- mat"a karşı çıkan Genel Yönet- men Ahraet Altan ile birlikte Mehmet Ataberk'in genelge gereği görevlerinden alındığı belirtilerek, Güneş'te gelişen olaylar özetleni- yordu. Genelge haberinin basında yer almasından sonra Uasın Konseyi dün bu konuda yaptığı açıklama- da, "Asil Nadir'in sahibi bulundu- ğu basın organlannda çalışan ga- zelecilere, somut bir konuda ya- pacaklan tüm yayınlann, aynnlı- lannı da belirttiği" vurgulandı. Gazete sahiplerinin, "gazetele- rin genel politikası"nı saptamala- rının sendikalarla yaptıkları top- lusözleşmelere göre de haklan ol- du|u behrtilen açıklamada şoyle denildi: "Ancak bu onlara tek tek konu- lann değerlendiriimesiyle ilgiii bu çeşit mudahalelerde bulunma yet- kisi vermez. Boyle yapılırsa sade- ce o gazetede çalışan gazetecilenn hürriyeti değil aynı zamanda okuıiann, olaylan tüm yönleriy- le oğrenme ve bu olaylar hakkın- da hür yonımlan izleme imkânı da ellerinden alınmış olur. Basın Konseji Yüksek Kurulu, Sayın Nadir'in söz konusu talimat ge- nelgesini endişeyle karşıladığını ve bu konuyla ilgili gelişmeleri giin- deminde tutmaya devam edecegi- ni kamuoyuna açıklarlar." Türkiye Gazeteciler Sendikası Istanbul Şubesi'nin yazılı açıkla- masında da Cengiz Çandar'ın çar- şamba günkü Guneş gazetesinde yayımlanan "Guneş Balçıkla Sıvanmaz" başlıklı köşe yazısına yanıt verildi. Açıklamada yazıya konu olan Asil Nadir'in "talimat genelge"si ülkemizdeki basın oz- gurluğu tartışmalarına ışık tuta- cak ibret verici bir belge olarak ni- telendi. Ayrıca, "TGS İstanbul Şubesi'nin Cumhuri\et gazetesi tarafından yonlendirildiği iddiası- nın gündüz göriilen bir ruya" ol- duğu vurgulandı. GOZLEM UGUR1VIUMCU (Baştarafı 1. Sayfada) Ingiliz Dışişlerı Bakanlığı Arşivi'nden 30 Haziran 1930 gün ve 298 sayılı gızli belgeye kısaca göz atalım: Bu gizli yazı, İran'dan "Sır. Olive"den "A. Handerson"a gönderilmış. Yazıda, "Ruben Paşa" adındaki bir Ermenınin Kürtlere silah sağladığı bildiriliyor. (F.O. 424/273, P: 7 No: 11) Aynı yazıda, İran'ın Kürt ayaklanmacılarına yardım sağ- ladığı da yazılıyor. Gizli yazıya göre 1914 yılında Ermenistan'da Savaş Ba- kanı olduğunu bildiren Nubar Paşa, Tebriz'deki İngiliz Baş- konsolosluğu'na başvuruyor. Bu gizli yazının bir de eki var Ek yazı, Tahran'daki Ingiliz askeri ataşesinin raporudur. Tahran'daki İngiliz Askeri Ataşesi Albay Percy C. R. Do- od, 26 Haziran 1930 tarıhinde E. H. Olive gönderdiği gizli raporda Nubar Paşa ile yapılan görüşme ile ilgili bilgiler ve- riyor. (F.O. 424/273, P: 8, 11/1). Bunlar 1930 tarihli "Ağrı isyanı'' ile ilgili belgelerdir İngiliz Dışişleri Bakanlığı gızli belgelerinin "Şeyh Sait, Ağn ve Dersim Âyaklanmalan" ile ilgili olanlarının bir bölümü de- ğerli araştırmacı ve diplomat Bılal Şimşir'in "İngiliz Belge- leriyle Turkiye'de Kürt Sorunu, 1924-1938" başlıklı kitapta ya- yımlandı. Bugün de kimbilir bu konuda nerelerde ne gibi pazarlık- lar yapılıyor? Ve kimler, kimlere raporlar yazıyor? * • • Said-i Nursı'nin yaşamöyküsü ile ilgili yazıma dinci çev- relerden tepkiler geldi. Bu tepkilerin bir kısmı sövgülerle sü- rüyor. Said-i Nursı, Kürt kökenli bir din ve siyaset adamıdır. Meş- rutıyet yıllarında "Said-i Kürdi" olarak tanınan Saıd-i Nursi, 31 Mart gerici ayaklanmasını kışkırtan "Volkan" adlı yayın organı ile "Ittihat-ı Muhammedi Fırkası"n\n da kuruculann- dandır. Said-ı Nursı, 1925 Şeyh Saıt Isyanı'ndan sonra da Bar- la'ya sürülmüş; Emirdağ'da ve Kastamonu'da sürgün ya- şamıştır. Said-ı Nursi, Atatürk düşmanıdır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 20 Eylül 1965 gün ve 234/D-1 ve 313 sayıh kararında, Diyanet Işleri Başkanlığı- nın "Nurculuk Hakkında" adlı yayınında da Said-i Nursi ta- rafından yayımlanan "risaleler'r m "İslami esas/ara uymadı- ğı, (...) Nurculuğun milli ve din birliğiniparçalayan zümreci- lik olduğu" yazılmaktadır. Dr. Neda Armener'in "İslam Dininden Aynlan Cereyanlar, Nurculuk" adlı incelemesi de 1964 yılında Ankara İlahiyat Fakültesi yayınları arasında çıkmıştır. Said-i Nursi'nin "Mektubat" adlı kitabının 1975 yılı bası- mının 443-444 sayfalannda da "...Kürtlerin milliyetini kaldı- rıp onların dınini onlara unutturduktan sonra; belki bizim gi- bi ayrt unsurlardan sayılanlara teklifiniz, bir nevi usul-ü vah- şiyane olur \bksa sırf keyfidir. Eşyanın keyfine tebabiyet edi- lemez ve etmeyiz!" sözleri yer almaktadır. Bu sözler, Said-i Nursi'nin değil midir? Kürtçülük ve Islamcılık, bugünlerde el ele veriyor. Bütün bu olayların nedenlerini aramak biz Atatürkçülerin görevi- dir. • * * ANAP Milletvekili Ramiz Sevinç ve beş arkadaşı, Gelir Vergisi Yasası'nın bir maddesinin değıştırilmesi için yasa önerisi vermişler. Amaç, KİT ve banka yönetim kurullarından para alan yük- sek bürokratlan korumaktır Bazı yüksek bürokratlara görevleri dışında ayrıca yöne- tim kurulu üyelikleri de veriliyor. O zaman bu bürokratların gelırleri, "Birden fazla işverenden alınan" gelir kapsamına ginyor. Ginnce de bu yüksek burokratlar. yasanın tanımla- dığı anlamda vergı yükümlüsü oluyorlar. Yasa, "Birden fazla işverenden alınan" ücretlerin 9 mil- yonu aşması koşulunda yükümlülük doğmasını öngörüyor. Ancak bu sınırlar, Bakanlar Kurulu kararı ile en çok 3 kaîı arttınlabıliyor. Bu yıl bu sınır, Bakanlar Kurulu'nca 24 mil- yona çıkarılmış. Yüksek bürokratların ellerine geçen para bu sınırı aşıyor... Ne yapsınlar? Haydi bir yasa değişikliği.. yoksa yüksek bürokratlarımız "beyanname" verecekler. Yasa onerisinde (11.1989 - 31.12.1992) tarihleri arasındaki gelirlerın vergi dışı tutulması için Bakanlar Kurulu'na yıllık 9 milyon liralık sınırı "altı kat" arttırma yetkisi veriliyor. Yasa 1.1.1989 tarihinden geçerli olacak! Bir çeşit "vergi affı"ûır bu. Bu yasa önerisi yüksek bürokratlan korumak için getiri- len bir "nalıncı keseri yasası"ötr ANAP adına "bürokrasi teorileri" uyduranların ve bu ya- pay teorilerle avunanlann dıkkatlerine saygıyla sunulur... BATI TRAKYA Dr. Sadık Ahmet ve Şerif serbest Batı Trakya Türk azınlık liderlerinin hapis cezaları Patras Temyiz Mahkemesi'nde paraya çevrildi. Sadık Ahmet ve İbrahim Şerif, para cezalannı ödedikten sonra serbest bırakıldılar. Sadık Ahmet'in genel seçimlere katılması kesinleşti. STELYO BERBERAKİS PATRAS — Yunanistan'nda 26 ocakta 18"er ay hapis ve 3 yıl si- >ası haklardan men cezasına çarp- tırılan Batı Trakya Turk azınlık li- derleri Dr. Sadık Ahmet ile İbra- him Şeririn cezaları paraya çev- ıldı. Ahmet ve Şerif, para ceza- lannı ödedikten sonra serbest bı- rakıldılar. Sadık Ahmet'in, 8 ni- sanda yapılacak seçimlere katıl- ması kesinleşti. Patras kentinin adliye binasın- da saat 09.00'da başlayan duruş- ma, akşam saat 19.00'da sonuç- landı. 10 saat suren duruşmada Ahmet ile ŞeriPin savunmalannı, iki Patraslı, bir de Atinalı avukat üstlendi. Avukatlar, müvekkilleri- nin, "bölücülük" ve "asayişi bozmak" suçlanyla ilgilerinin bu- tunmadığını belirterek, tahlıycle- rini istediler. Ahmet ile Şerifin, "Yunan va- tandaşı, Müslüman ve Türk kökenli" olduğunu ifade eden avukatlann bu sozleri uzerine Mahkeme Başkanı Damianos Pa- pathanassiu, Ahmet ile Şerife ay- nı doğrultuda bir soru yöneltti. Bunun uzerine ayağa kalkan Ah- met ve Şerif, "Biz, Yunan vatan- daşıyız, dinimiz Müslüman ve Türk kökenliyiz" dediler. Mahkemede daha sonra tanık- ların ifadelerine geçildi. Dördü Türk azınlık üyesi 9 tanığın ifade verdiği duruşmada, Abdi Ipekçi Banş Ödulu kurucusu Andreas PolUakis de tanık olarak dinlen- di. Politakıs, Ahmet ve Şerifin, "Türklügü yaymak" gibi bir niyet- lerınin bulunmadığınj sdyledi. Di- ğer Yunanlı tanıklar ise Ahmet ve Şerif i, "Ankara'nın ajanı" olmak- la suçladılar. Mahkeme sürerken, Patras ad- liye binası dışında toplanan 15 ka- dar Kıbnslı Rum, "Katil Türkler Kıbns'tan dışan" diye bağırdılar. Mahkeme salonundan duyulan bu slogana karşm, mahkemenin ha- vasının bozulmadığı dikkat çekti. Duruşmaya kısa bir süre ara ve- rilmesinden sonra, savcı ve avu- katlar son kez dinlendi. Daha son- ra. karar vermek için çekilen üç kişilik mahkeme heyet 1 . varım sa- at sonra geri döndüğünde mahke- me salonunda heyecan son had- dindeydi. Mahkeme, ilk olaj.ık Sadık Ah- met'in cezasırun 14 ay, İbrahim Şerifinkinin ise 12 ay olarak ka- rara bağlandığını duyurdu. Ava- katların itirazı uzerine tekrar çe- kilen hâkimler, bu kez, Ahmet için 15, Şerif için de 10 ay hapis cezası on.?ördüler. Savcının bu du- ruma itiraz etraesi uzerine, mah- keme üçuncü ktî karar almak için çekildi. Yanm saatlik bir bekleyişten sonra, salona gelen hâkimler, Ah- met ve ŞeriFin hapis cezalarının indirildiğini, cezaların paraya çev- rildiğini bildirdiler. Mahkeme, Ahmet için günde 1000 drahmi, Şerif için de 400 drahmi para ce- zası karara bağladı. Sadık Ahmet ve Ibrahim Şerif, Patras İstinat Mahkemesi'nin haklarında verdiği karardan son- ra, para cezalannı ödeyerek ser- best bırakıldılar. Bu arada, Gümülcineli bir seç- menin, Sadık Ahmet ile bağımsız Guven listesinin adaylıklarına yaptığı itiraz, Atina'da toplanan Yüksek Seçim Kurulu tarafından reddedildi. îtirazın reddedilmesi ile Sadık Ahmet'in 8 nisanda ya- pılacak genel seçimlere katılması kesinleşmiş oldu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle