Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURlYET/6 DİZÎ-RÖPORTAJ 23 MART 1990
GENÇ MUSLUMANLAR VE ISLAMCI HAREKET
Genç Islamcılar bile çağdaşyaşamın ortamını kabuleyanaşmıyorlar
tslamcı hareket kadınlan harekete geçirdi, ancak kadınlara vaat edilen İslam toplumu, çagdışı "haremlik-selamlık" sistemine dayaıuyor.
Askeri darbeden sonra imam hatip okulları ve dinciyayınlar çoğaldı
12 Eylülle gelen
Islamcı pat laıııa
CÜNEYT ARCAYÜREK
Nisan 1989'da bir gun, basında iraam-
hatip okullanmn sayısının özellikle 12 Ey-
lül askeri döneminde arttığım belirleyen ya-
zılar görüldü.
Laiklikten sapmalar olduğu yolundaki
eleştirilerle, imam-hatip okulları sorunu,
böylece bir kez daha gündeme girdi. Fakat
bu kez, tartışmanın odağında, 12 Eylül'un
-lideri, yedinci Cumhurbaşkanı Kenan Evren
..vardı.
O sırada "Laiklige baglılık yüriiyiişleri"
yapılıyordu. Çankaya sözcusu AJi Baransd,
bu yürüyüşleri cumhurbaşkaıunın nasıl kar-
şıladığı sorusunu şöyle yanıtlıyordu:
"Sayın cumhurbaskanımız laiklikten en
ufak sapmalar karşısııtda bik son derece du-
yarlılık göstermeyi, devletin temeline sahip
çıkmamn bir geregi saymaktadırlar. Hangi
kişi ve kunıJuş larafından yapılırsa yapılsın,
laiklige aykın davranışlann bağışlaıuııasııun
mumkün olamayacağı duşuncesindedirler.
Haklann kullanılmasında yasalann sınırla-
nnın zorianmaması gerektigi inancındadır-
tar. '
tmam hatip okulları sayısının 12 Eylül-
de arttığını öne sürenlere Köşk, yine karşı
çıktı. tlk kısa açıklamasında Baransel, "td-
dialar üzerine konnnun titiz bir şekilde in-
celenmesi için - cumhurbaşkanı - direktif
vermişlir. Yapdao incelemeler sonunda id-
dialann gerçekleri yansıtmadığı ortaya çık-
nuşür. 12 Eylul yönetimi sırasında hiçbir
imam hatip okıılu açılmadıgı anlaşılmıştır"
dedi.
Ne var ki basın, istatistıkleri konuşturdu.
Köşk, gerçekleri yansıtmıyordu. 12 Eylül
döneminde imam hatip okullannın sayısı ço-
ğalmıştı!
Bir yanda laiklik ve imam hatip okullan-
mn çoğalması, öte yanda 12 Eylül'un ana-
yasaya koyduğu zorunlu din dersleri ile Ev-
ren'in geziİerinde Kuran'dan ayetler okuma-
sıyla başlayan tartışmalar... Sürüp gidiyor-
du.
Bu konularda Çankaya, sürekli açıklama
yapmak zorunda kalmıştı. Baransel, eleşti-
rileri göğiislemek zorunda bırakıldı. .
Soru: "Tttrkiye'de çagdaşlaşmaya ve la-
iklige ters diışen davranışlann 12 Eylül re-
jimi sırasında arttıgı >e destekJendiği yolun-
da ciddi kaygılar ve eleştirikr var. Bu ko-
nuda ne düşünüyor?"
Baransel yanıtlıyordu: "Sayın cumhur-
başkanımız bu iddialan yersiz ve haksu bul-
duklannı ifade etmektedirler. Laiklige ters
diisen tulurn ve davranışlann üzerine 12 Ey-
lül yonetimi sırasında inanç ve karariılıkla
gittüüerini belirten savın cumhurbaşkanımız
bunun birçok örneklerinin milletimiz tara-
fından unutuldugunu sanmadıklannı söyle-
mektedirler."
Ya 1982'de Süleymancüara karşı hazıria-
nan "direktif'in akıbeti?
Soru: "Anıa, 12 Eylül döneminde imam
hatip okullanmn sayısının arttığı öne siirü-
lüyor ve ciddi irdelemeler yapılıyor?"
Yanıt: "tncelemeler sonunda Tiirkiye'nin
hiçbir yerleşim biriminde imam hatip okul-
ları açılmadıgı kesinlik kazanmıştır. Milli
Egitim Bakanı Avnı Akyol'un onceki gün
sayın cumhurbaskanımıza gönderdikleri bel-
ge ve doküman, bu hususu açıkca kanıtla-
maktadır."
Soru: "Yadırganan bir öteki konu, cum-
horbaşkanının yurtiçi geziieriııde yapngı ko-
mışmalarda kur'andan ayetler okuması. Bu
tutıunun dinsd akımlan kıskırttıgı da belir-
tümektedir. Bu konuda ne düşünüyor?"
Yanıt: "Sayın cumhurbaşkanımız va-
tandaşlanmızın büyuk bölumünun birçok
konuyu dini mesajlarla daha kolav atgtl*-
malanndan dolayı zaman zaman Kuran'dan
ayetler okumak zorunda kaldıklannı ifade
etmektedirler. Sayın cumhurbaşkanımız
'ben bazı konularda gördüğüm yanlışları o
vatandaşlann anlayacakları dilden seslene-
rek düzeltmeye çalışıyorum. Bu iyi niyetli
yaklaşırrumdan amacını aşan sonuçlar çıka-
rılmasını doğnısu yadırgıyorum' demekte-
dirler."
Milli Eğitim Bakanı Avni Akyol, Cum-
hurbaşkanlığına "12 Eylül döneminde Türki-
ye'nin hiçbir yerleşim biriminde imam ha-
tip okulu stçılmadıgııu" bildirmiş. Fakat ba-
kanlıkta duzenlenen "Din öğretimi genel
müdüriüğü brifinginde" tam tersine kesin
bilgiler yer alıyor. Hem de 1989 yılında du-
zenlenen brifingte:
"1924 yılında Daru'l Fünun'a bağlı ola-
rak kurulan ilk tlahiyat Fakültesi'yle birükte
aynı yıl içerisinde din gorevlisi yetistirmek
üzen ilkokula dayalı dört yıl öğrenim ya-
pan 29 'İmam Hatip Mektebi' açıldı ve
193©'a kadar ögretime devara etti. Bundan
sonra 1948 yılında Milli Fğitim Bakanlıgı'-
na bağlı olarak açüan on ay sureli tmam Ha-
tip Kurslan da gereksinmeyi karşılamada ye-
tersiz kalınca, 1951-52 oğretün yılında ilko-
knla dayalı birinci devresi 4 yıl, birinci dev-
reye dayalı ikinci devresi 3 yıl olmak üzere
7 yıl sureli tmam Hatip okullan açıldı. Bu
okullarda 1970-71 oğretim yılına kadar kül-
tör dersleri yuzde 57, meslek dersleri yiızde
43 agırlıklı olarak okutuldu.
1971-72 öğretim yılından itibaren ortao-
kula dayalı 4 yıllık okullar haline getirilen
bu okullara. 1973-74 oğretim yılının sonu-
na kadar ortaokul mezunu ögrenciler alın-
dı.
1973-74 oğretim yıhnda imarn-hatip okul-
lanmn adı imam hatip lisesi olarak degişti-
rildi. Bu oğretim yılından itibaren, imam-
hatip liselerinde, meslek dersleri yüzde 40
agırhklı olmak üzere lise edebiyat kolu prog-
ramı aynen uygulanmaya başlandı.
1974-75 oğretim yılında bu okullann bün-
yesinde bulunan ortaokullarda, meslek ha-
zıriayıcı nitelikte olmak üzere Kuran-ı Ke-
rim, Arapça ve Din Dersi okutulmaya baş-
landı. Bu durum, imam hatip iiseierinin orta
kısım ile lise kısmının bdtünleşmesini sag-
ladı.
tmam hatip lisesi mezunlan. imamlık, ha-
tiplik ve Kuran kursu oğreticiliği gorevleri-
ne atanabildikleri gibi, kendi alanlannda ve-
ya degişik alunlarda yüksek öğrenim yap-
ma hakkına da sahip bulunuyorlar."
Çankaya, 1989'da dinsel konulardakı ya-
yınlan dikkatle izliyordu.
Bir ara, imam hatip okulu mezunlannın
yüksek öğrenim kurumlanna girme hakkı-
nı Ulusu hükümetinin verdiği yazıhnca, Ba-
ransel yine açıklama yaptı:
"Bu okullardan mezun olanların univer-
sitelere girme hakkıyla ilgili uygulama
1975-76 ögretim yılında başlaüldı. O sıra-
da iş başında Demirel hukümeti
bulunmaktaym" dedı.
Şimdi "resmi rakajnlara" geçelim:
1988-89 ögretim yılı imam hatip liseleri-
ne devam eden öğrenci sayısı: 15.732 kız,
71.323 erkek, toplam: 87.055.
1988-89 öğretim yüı imam hatip liseleri-
nin bunyesindeki ortaokullara*devam eden
öğrenci sayısı: 42.890 kız, 137.509 erkek,
toplam: 180.399.
tmam hatip İiseierinin bünyelerindeki or-
taokulların son üç yıllık öğrenci durumu:
1986-87: 26.983 kız. 133.214 erkek, top-
lam: 160.197.
1987-88: 30.541 kız, 132.324 erkek, top-
lam: 162.865.
1988-89: 42.890 kız 137.509 erkek, top-
lam: 180.399.
Derneklerce 208, Diyanet Vakfı'nca 28,
mahalli vakıflarca 11, belediyece 4, kişiler-
ce 4 imam hatip lisesi yapünldı.
İmam hatip liseleri için aynlan ödenek
miktarlan:
1987: 500.000.000 - 1988: 2.250.000.000
- 1989: 2.000.000.000.
Şimdi "devlet rakamlanyla" imam hatip
İiseierinin yıllara göre sayılarını verelim:
Öğretim
yılı
1951-1952
1953-1954
1954-1955
1956-1957
1958-1959
1962-1963
1965-1966
1966-1967
1967-196S
1968-1969
1969-1970
1970-1971
1974-1975
1975-1976
1976-1977
1977-1978
1978-1979
1979-1980
1980-1981
1984-1985
1985-1986
1987-1988
Bir özet
Açüan
okul sayısı
7
8
1
1
2
7
4
10
18
11
2
1
29
70
77
86
1
5
34
1
1 Anadolu
İ.H.L
7
Hizmet veren
faal okul
sayısı
7
15
16
17
19
26
30
40
58
69
71
72
101
171
248
334
335
340
374
375
376
383
9O'DAN 80"E POLİTİKA TÜNELİ
Kilercioğlu'nun açıklamasıANKARA (Cumhuriyet Bürosu) — üa-
zetemizde yayımlanan "90'dan 80'e siyaset
tüneli" yazı dizisinde Çankaya hesaplaşma-
larının yer aldığı boliımlerde, Evren'le De-
mirei arasındaki konuşmada, "yasakların
kalkması için Koşk'e Demirel adına gittiğin-
den" soz edilen Genelkurmay eski özel ka-
lem müdurlerinden, emekli General Orhan
Kilercioğlu, bir açıklama gönderdi. Metni
şoyle:
"Agustos 1984 yılında emekli olduktan
sonra, >a>ın Lvren'e vaptığım uç u/ei /i)a-
retimde hur parlamenter ve demokralik re-
jimi benimseyen bir kişi olarak siyasi yasak-
ların Turkiye'ye hiçbir fayda getirmeyeceği-
ni ve kaldınlmasının Türkiye ve deınokrasi
yaranna olacağı inancımı defalarca ifade el-
mişimdir.
Hedefim, demokrasiye hizmet etmek ve
yasakların ortaya koyduğu haksızhğm düzel-
tilmesine yardımcı olmaktı. Konuşmalanm
tamamen kendi adıma olmuştur ve kişisel
görüşlerimdir.
Sayın Demirel'le olan yakın dostluğumun
yasakların kaldırılması gibi onemli bir ko-
nuyla ve onun tarafından da gonderilmiş gi-
bi bir izlenimin >aralılması dogru degildir.
Siyasi yasaklar bir donemin getirdigi ka-
rar olup, millet iradesiyle kaldınldığı da unu-
tulmamalıdır."
12 Eylul, kamuoyuna sürekli Atatürkçü
görüntü vermeye özen gosterdi. Yukardaki
tabloda gorülduğu gibi, imam hatip okul-
ları, 12 Eylul döneminde buyük bir sıçrama
gosterdi. İmam hatip okullanmn sayılan,
eğittikleri öğrenci sayısı öylesine arttı ki ar-
tık bu okul mezunlannı sadece belli bir mes-
lekte kullanmak olanağı kalmadı. Bu okul-
lar giderek normal liselerin yerine geçmeye,
onlarla aynı işlevi görmeye başladılar.
1982 Anayasası'nın 24. maddesi ile din
eğitimi orta öğretim kurumlarında zorunlu
hale getirildi. Zorunlu din öğretiminin na-
sıl olacağı ise Milli Eğitim Bakanlığı'mn Ta-
lim ve Terbiye Kurulu tarafından değil, bu
bakanlık bünyesinde kurulan Din Eğitımi
Genel Müdürlüğu tarafından belirleniyor.
Böylece din eğitimi derslerinde, genel bir din
külturü ve dinler tarihini değil, Sunni İslam
düşuncesini oğretmeye başlamak söz konusu
oluvor. Bu durumun 1924 yılından beri ge-
çerli olan Tevhid-i Tedrisat ilkelerine kesiu-
likle aykın olduğu açık.
12 Eylül dönemi Turkiye'deki tslamcı
akımların en özgür ve en hızlı gelişme gös-
terdiği dönem olarak anılacak. Bu dönem-
de dergi ve kitap olarak İslamcı yayınlarda
tam bir patlama izlenmekte, askeri yönetim
ulkenin duşunce ve yayın yaşamı üzerinde
sıkı yasaklar ve denetim uygalarken. İslamcı
yayınlar için geniş bir ozgürluk geçerli.
StRECEK
4
Kadın-erkek aynı
yerde çalışarnaz'
GENCAY ŞAYLAN
lslamiyet gibi evrensel bir din olan Hıris-
tiyanlıkta insana doğuştan günahkâr olarak
bakılmaktadır ve insan yaşamı bu günahın
yarattığı gerilimi yansıtmaktadır. tslamiyet
için ise böyle bir doğuştan gunahkârhk söz
konusu degildir. Dünya geçici kabul edil-
mekle beraber insanın Allah tarafından ya-
ratılan güzelliklerden ve zevklerden
yararlanması öngörülmektedir. Bu nedenle
Hıristiyan öğretisinde ortaya çıkan yasam-
sal gerilimin ve açmazın lslamiyet için ge-
çerli olmadığı düşünülebilir. Ancak bu husus
çok tartışmalı gözükmektedir.
Örneğin tağın gerçeği olan ulusal toplum
ve ulusal devlet ile İslam öğretisi arasında
bir kesin uyuşmazlık vardıi". Islama göre in-
sanın özgün bir polıtik ya da toplumsal kim-
liği yoktur, ümmetin parçasıdır. Bir başka
deyişle bireye kimlik veren temel özellik, ev-
rensel bir kolektivite olan ümmettir. İslam,
insanı yani bireyi Allah tarafından yaratıl-
mış harmonik bir kosmosun merkezi kabul
etmektedir. Ancak merkezdeki insan o kos-
mosa yön ve biçim veremeyecektir. Çünkü
kosmosu yaratan Allah, öngördüğü duzeni
izleyip kollamaktadır. Bu nedenle insan dü-
zene uymak, uyumlu davranmak zorunda-
dır.
Münafıklar devrede
tslamın on üç yüzyıllık tarihine bakıldı-
ğında ortaya bir sorunun qktığı görülmek-
tedir. Bu uzun tarihsel dönem içinde hiçbir
İslam devleti, gerçek anlamda İslami düze-
ni kuramamış; bir başka deyişle harmoniyi
ve bunun sonucu olarak ortaya çıkacak ev-
rensel mutluluğu sağlayamamıştır. İşte bu
noktanın farkına varan Islamcılar, genel
olarak İslam tarihine eleştirel bir biçimde
yaklaşmakta ve "münafıklann" sürekli ba-
şan kazanarak İslam duzeninin kurulması-
nı önlediklerini ileri sürmektedirler. Bu
nedenle de uzun bir geriye dönüşü günde-
me getirip peygamber ve dört halife döne-
mini sisterasel kurgu için çerçeve kabul
etmektedirler.
Bilindiği gibi tslamcılar genel olarak di-
nin yeniden, koşullara uygun olarak yorum-
lanmasma karşı çıkmaktadırlar. örneğin
radikal Islamcılar için temel sorun, reform
yapmak yani dini yeniden koşuilara göre yo-
rumlamak değil, "asr-ı saadete" dönerek
düzenleme gerçekleştirmektedir. Bu eğiüm,
kaçınılmaz bir biçimde, düşünce duzeyinde
yadsınsa da dini ilke ve kuralların yeniden, -
koşullara göre yorumlanmasl zorunluluğu-
nu gündeme getirmektedlr. '
Ekonomik sorunlar ve özelükle ekonomik
gelişme sözü edilen gerilimin açıkça ortaya
cıktığı alanlardan biri olarak gorülebilmek-
tedir. İslam öğretisi, ilk bakışta özel mülki-
yeti, özel girişimi ve yarışmayı kabul ederek
sennaye birikimi ya da bir başka deyişle eko-
nomik gelişme için uygun bir ortam hazır-
lamış sayılabilir. Ancak diğer evrensel
dinlerde olduğu gibi faizin yasaklanması,
sennaye birikimi alanında ciddi sorunlar ya-
ratmıştır. Çünku faizin yasaklandığı bir or-
tamda, kuramsal olarak tasarruflann sıfır
düzeyde kalacağı ileri sürülebilmektedir.
Ancak bilindiği gibi Müslüman ülkeler-
deki yaşam gerçekleri, örneğin yüksek pet-
rol gelirleri onemli bir sermaye hareketine
yol açmış ve bunun sonucu olarak İslam
bankacılığı gelişmiştir. İslam bankacılığın-
da faiz, değişik birtakım adlarla "kâr
ortaklığı" ya da "ikramiye" biçiminde sis-
teme girmiştir.
Radikal tslamcılar kesinlikle faiz kavra-
mını yadsımakta, ancak İslam bankacılığı
olarak ortaya çıkan sistemin ve değişik isim-
ler altında kurumiastırılan faizin tartışma-
sına girmekten kaçınmaktadırlar. Bu
sorunlara yaklaşım, benzer sorunlarda ol-
duğu gibi ancak fakihlerin çözümü olarak
ifade edilmektedir.
Kadın neden geri?
Benzer bir durum da radikal İslamcı genç-
lerin kadına, kadın sorununa bakışında or-
taya çıkmaktadır. örneğin ekonomi
öğrencisi genç, İslamiyetin kadına nasıl bak-
tığı sorusuna şöyle yaklaşmaktadır:
"Evet tslam toplumlanna baktıgımızda
kadını bir olçüde geri kalmış göıüyoruz,
ama bunun sonımlusu kesinlikle İslam de-
gildir. İslamiyet, daha yedinci yuzyılda ka-
dın haklannı getirmis, kadının ezilmişliğine
son vermiştir."
Aynı genç, kadının erkeğe itaat etme zo-
runluluğu, boşanma hakkının genel olarak
erkeğe bırakılması, hulle kurumu çerçeve-
sinde kadının tammadığı bir erkekle evlen-
me zorunda kalması, çok karılılık, huknk
sisteminde kadının şahitliğinin erkeğinkine
eşit olmaması gibi konularda kadın için bir
ikinci sınıflığın söz konusu olmadığını ileri
sünnekte, görüşlerini şöyle ifade etmekte-
dir:
"İslamiyetin kadın ile ilgili getirdigi bü-
tün hükumler aslında kadınlara sağlanraış
haktır. Çok karılılık kadınlann yalnız, bir
aile yuvasından uzak yaşamalannı onlemek
için gelirilmiştir ve birden fazla kadın alan
crkeğin bütün kanlanna karşı mesuliyetle-
ri vardır. Hülleden söz ediyorsunuz. Bu ka-
dına sağlanmış bir haktır, erkek bu ihtimali
düşunerek kansını boşarken fevri hareket et-
meyecektir. Kadın ile erkek eşit yaratıklar
degildir, fıtratlan ayndır. İslamiyetin kadın
konusunda getirdigi her düzenleme bu fark-
lılıgı goz önune almaktadır. Esas sizin mo-
dern dedigimiz dunyada kadın ezilmekte,
erkekler ile eşitlik uğruna fılratına uymayan
işlere kalkışmaktadır. Bu ise hem kadına
hem de aile müessesesine büyuk zarariar ver-
mektedir."
İslamcılara göre iki cins mutlak olarak
birbirinden aynlmalı, ayn kompartımanlar
içinde yaşamalıdır. Bunun doğal sonucu ka-
dının esas olarak aile içinde kalmasıdır. Çağ-
daş toplumun yapiM gcreği kadının okuması
ve çalışması, kaçınılmaz olarak onu başka
erkeklerle bir araya getirecektir. Ancak için-
de yaşanılan çağda kadının çalışmaması ve
öğretimden geçmemesi de pek gerçekçi bir
yaklaşım gözükmemektedir. İşte bir açmaz
sayılabilecek bu durum karşısında tslamcı
gençler ilginç bir çözüm getirmektedirler.
Örneğin kadınlann okuması ve çalışması
konusunda hukuk öğrencisi genç olaya şöyle
bakmaktadır:
"Kadınlann mutlaka okumalan gereki-
yor. Kadını eve hapsetmek, kocasının biz-
metini görsün, başka işle ugraşmasın deraek
mumkün degildir. İslamiyet bunu öngörmc-
mektedir. Kadın çalışraa yaşamında da yer
almalı, fıtratına uygun işler yapmalıdır. Bi-
liyorsunuz Hz. Ayşe büyük bir hukukçuy-
du, ordulara kumandanlık yapmıştı. tslam
hukukuna göre kadınlann yapamayacagı tek
iş halifeliktir, ama tnesela kadılık yapabi-
lir. Hatta halife bile olabilecegini soyleyen
fıkıh okullan vardır. Yani kadının çalışması
miimkundur, aocak aynı işyerinde başka er-
kekler ile beraber olamaz. Kadının okuma-
sı çok güzel bir olaydır, ama bugunkü gibi
degil. Kadınlara mahsus okullarda okuya-
caklar ve tesettüre riayet edilecektir."
Radikalizmin sınırları
lslamiyet sürekli olarak Türk toplumunun
gundeminde olacaktır. Türkiye Cumhuriye-
ti'nin laik bir devlet olması ve uzun bir sü-
reden beri bu ilkenin uygulanması, Turk
toplumunun Müslüman olrna gerçeğini de-
ğiştirmemektedir. Ancak laık ve demokra-
tik bir toplum özlemi de Türkiye'nin başka
bir gerçeğidir.
Cumhuriyetin başlangıç yıllarında devle-
tin dini, denetim altına alması biçiminde ta-
nımlanıp uygulanan laikliğin toplumda
tartışma ve gerilimlere yol açtığı yadsınama-
maktadır. Türkiye'nin çok partili yaşama
şık yönü ortaya çıkmaktadır. Laiklik konu-
sunda uzlaşma sağlama olanağının varlığı
ciddi bir sorun haline gelmektedir. Laiklik,
demokrasinin "olmazsa olmaz" ilkesidir ve
bu nedenle laiklik konusunda aranacak ye-
ni tanım ya da uzlaşma demokrasi ilkesini
gözden uzak tutmama durumundadır.
Daha somut bir ifade ile bir genç kızın
ınancı gereği istediği gibi giyinme hakkının
demokrasilerde tartışma konusu yapılama-
yacağı açıktır, ama kamunun eğitim kurum-
larının da bir dinsel inanca göre
düzenlenmesinin başta din ve vicdan özgür-
luğü olmak üzere bütün temel hakları orta
dan kaldıracağı da bir gerçektir. Bu ikilerr
karşısmda çözüm nerede bulunacaktır soru-
su Türk insanı için yaşamsal hale gelmiş gö-
runmektedir.
Temel hak ve özgurlükler konusunda kla-
sik bir sımflama vardır. Buna göre hak vc
özgurlükler, negatif statü hakları, pozitil
statü hakları ve siyasal haklar olarak ü<;
grupta toplanabihnektedir. Negatif statü
hakları, bireyin devlete karşı haklarıdır, dev-
ietin bu hak ve özgurlükler alanına müda-
hale etmesi söz konusu degildir.
Aksine devlet, bu hak ve özgürlukleri kul-
lanabilecek koşullan sağlamakla yükümlü-
dür. Pozitif statü haklan ise bireyin
devletten beklediği hizmetleri kapsamakta-
dır. Eğitim hakkı, sağhk hakkı, çalışma hak-
kı gibi toplumsal içerikli haklar, devletin
girişimleri ile sağlanacak hak ve özgürlük-
lere örnektir. Laiklik konusunda aranacak
bir uzlaşmamn ipuçlan bu sıruflandırma çer-
çevesinde bulunabılır.
Birey, negatif statü haklannı istediği gi-
bi özgurce kullanmalıdır ve kuşkusuz giyim
ISLAMCILAR NE »İ ŞLM YOR?
İslamiyetin kadın ile ilgili getirdiği bütün
hükumler aslında kadınlara sağlanmış
haktır. Çok karıhlık kadınların yalnız bir
aile yuvasından uzak yaşamalannı önlemek
için getirilmiştir ve birden fazla kadın alan
erkeğin bütün karılarına mesuliyetleri
vardır.
Hülleden söz ediyorsunuz; bu kadınlara
sağlanmış bir haktır, erkek bu ihtimali
düşünerek kansını boşarken fevri hareket
etmeyecektir.
Kadın ile erkek eşit yaratıklar degildir,
fıtratlan ayndır. islamiyetin kadın
konusunda getirdiği her düzenleme bu
farklılığı göz önüne almaktadır. Esas sizin
modern dediğiniz dünyada kadın ezilmekte,
eşitlik uğruna fıtratına uymayan işlere
kalkışmaktadır.
Evet, İslam toplumlanna baktığımız zaman
kadını bir ölçüde geri kaimış görüyoruz,
ama bunun sorumlusu kesinlikle İslam
degildir.
Kadınlann mutlaka okumaları gerekiyor.
Kadınların çalışması da mümkündür, ancak
aynı işyerinde başka erkekler ile beraber
olamaz. Kadınlara mahsus okullarda
okuyup tesettüre riayet etmelidirler.
geçmesinden sonra çok daha esnek ve yu-
musak bir biçimde yorumlanmaya başlayan
laiklik ilkesi, içinde yaşadığımız dönemde
ciddi bir tehdit altına girmiş gözükmekte-
dir. Daha açık bir ifade ile dinsel akımın gi-
derek devleti ele geçirmesi ve devletin
dinselleştirilmesi gündeme gelmiş gözük-
mektedir. Bu bakımdan laiklik ilkesi için ye-
ni bir toplumsal uzlaşma zorunluluğu
kaçınılmaz hale gelmiş gibidir.
Tutucu politikalar uzun bir süreden beri
dini kullanarak etkinlik sağlama yöntemini
uygulamışlardır. Ancak dünyadaki gelişme-
lere paralel olarak dinsel akım Türkiye'de
de bağımsız bir hareket haline dönuşme sü-
recine girmiş bulunmaktadır. Bu durumda
toplumsal uzlaşmamn temeli olan demok-
rasiyi yaşatmak için laiklik konusunda uz-
laşmak gerekmektedir. Nitekim Ceza
Kanunu 163. madde ile ilgili tartışmaların
yoğunluk kazanrnası, sözü edilen sürecin
göştergesi kabul edilebilmektedir.
Örneğin kamuoyunu çok meşgul eden
"basörtüsü" ya da türban sorunu ciddi top-
lumsal gerilimlere neden olmuş gözükmek-
tedir. İslamcı hareket, esas olarak bir kent
hareketi görünumü vermekte ve ^eleneksel
çizgiye ters bir gelişme ile üniversite gençli-
ği arasında etkinlik kazanmaktadır. Basör-
tüsü sorununun onemli sayıda genç kız ya
da kadını harekete geçirdiği, bu soruna iliş-
kın olarak lehte ve aleyhte kitlesel tavır al-
manın ortaya çıktığı soylenebilmektedir.
Kızlara ayn okul ^ ^ _
İslamcı gençler, universitede başörtusune
izin verilmesinin nihai bir çözum olmadığı-
nı söylr-mcktedirler. Çunkü İslami öğretiye
gore sadece tesettüre uymakla sorun çözül-
memektı'dır. Herkesin başörtüsu takması ve
kızların ayn öğretim kurumlannda okuması
da inancuı bir başka yönünü oluşturmakta-
dır. Çunku inancı gereği başörtüsu ile der-
se girmek ıstcyen öğrenci daha sonra inancı
gereği sadece kızlara ozgü bir oğretim ku-
rumunda okumayı talep edecektir.
Olava bu acıdan bakınca sorunun karma-
özgürlüğü bu gruba girmektedir. Buna kar-
şılık pozitif statu haklan ve siyasal özgür-
lukler laiklik çerçevesinde düşünülmelidir.
Bu alanda dinsel tercihleri öne alarak yapı-
lacak düzenlemenin, temel hak ve özgürluk-
leri bütunü ile ortadan kaldıracağı gözden
uzak tutulmamahdır.
Laiklikte uzlaşmak
Burada gorüşlerine yer verilen radikal İs-
lamcı gençlerin aslında demokrasi ve laik-
lik konusunda bir uzlaşma arayışı içinde
olmadıklan açıktır. Genç insanlann radikal
çözüm ve önerilere yatkınlık duyduğu bili-
nen bir gerçektir. Türkiye'nin yaşadığı eko-
nomik ve toplumsal sıkıntılar, bunalımlar
ve toplumsal değişmenin insanlarda yarat-
tığı gerilim radikal çözümler için uygun bir
ortam hazırlamaktadır.
Toplumun yaşadığı gerilimlere ve buna-
lımlara karşı, en azından duşunsel düzeyde,
çözüm uretmede karşılaşılan dar boğazlar
ve kısırlık, radikal İslamcı akımın özellikle
üniversitelerde yaygınlaşmasına yol açmak-
tadır. Hiç kuşkusuz, halen dünyada yaşa-
nan büyuk dönüşüm, farklı sosyo-ekonomik
sistemler arasında yarışma yerine gelişmiş
ve gelişmekte olan ülkeler aynmma daya-
nan gruplaşma eğilimlerinin çözüm üretmeyi
zorlaştırdığı açıktır.
Bu koşullar altında İslamcı radikal akım-
ların toplumda kapsamh bir çatışmaya ne-
den olup olmayacaklan sorusunun cevabı
kolaylıkla verilememektedir. Radikal tutum,
İslamcı kesimde de halen azınlıktadır ve bu
kesim içinde de ciddi ölçekli karşıtlıkların
ortaya çıktıgı gözlemlenebilmektedir.
Eğer temel sorun demokrasiyi yaşatmak
ve demokrasi içinde sorunlara çözum bul-
mak olarak tanımlanıyorsa atılacak ilk ve
onemli adımın laiklik konusunda kapsamlı
bir uzlaşmayı sağlamak olduğu soylenebil-
mektedir. Bu ise hem laik hem de İslamcı
kesimde demokrasiden yana olanların ortak
sorumluluklarını gündeme getirmektedir.
BÎTTİ