Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 18 MART1990
18 Marfm Onemi
HIFZI VELDET VELİDEDEOĞLU
Yetmiş bej yıl önce bugiin, 18 Mart 1915'te, o za-
man dünyanın en güçlü arması olan Ingiliz ve Fran-
sız donanmalarının önemli bir bölümu Çanakkale
Boğazı'nda yenilgiye uğramış. batmaktan kurtula-
bilen gemiler savaş alanınj bırakıp kaçmıştı. Bugün-
kii yazıda bu savaşın askeri ve teknik yonüne deği-
necek değilim. Zaten bu nokta gerek bizde, gerek
Batı'da bütün ayrıntılarıyla yazıldı, çizildi. Benira
belirtmek istediğim nokta, Çanakkale Savunması-
nın ve Boğazlar'da düşrrran savaş gemilerine geçit
verilmemesinin taşıdığı önemdir.
Bilindiği gibi, Birinci Dünya Savaşı'nda îngilte-
re, Fransa ve Çarlık Rusyası ile Almanya,
Avusturya-Macaristan, Bulgaristan ve Osmanlı Dev-
leti savaş halindeydi. İtalya daha sonra Ingiliz-
Fransız ittifakına katjlmıştı. Çanakkaie'yi zorlayıp
açarak Marmara ve Karadeniz'e geçmek, böylece
Ruslarla bağlantı kurmak düşüncesi, o zamanki In-
giliz Bahriye Nazın Churchil'den kaynaklanıyordu.
Eğer bu girişim başarıya ulaşırsa, gıiçlu Alman or-
duları karşısında yenilgiden yenilgiye uğrayan Rus-
ya'ya Karadeniz yoluyla yardım yapılacak, Osmanlı
Devleti de savaş dışı bırakıiacaktı. Düşünce, asker
olmayanlar için bile mantıklıydı.
Ne var ki, eksik insan gucü ve eksik silahlarla da
olsa, Tiirklerin savunma taktiği ve savaşlardaki yü-
rekliliği, Ingilizlerin bu mantıklı planını alt ust ede-
rek saldırganları bozguna uğratmıştı. Birinci Dun-
ya Savaşı bu yüzden birkaç yıl daha sürmüş, Al-
manya veonaklarını yenmek kolay olmamıştı. Ni-
tekim 1919/1920'de Osraanh Devleti'ne dikte edi-
len Sevr Antlaşması'nı imzalamak üzere Fransa'ya
gitmiş olan Osmanlı delegeleri, bu antlaşmayı ağır
bulup biraz hafifletijmesini isteyince, onlara şu ya-
nıt verilmişti: "Siz Çanakkale'vi kapatıp savaşın
uzamasına ve böylece bizim on binlerce askerimi-
zin tiirlü cephelerde ölmesine ve yaralanmasına ne-
den oldunuz. Bu antlaşma hafifletilemez." Türk-
leri böyle suçluyorlardj. Sanki yurdun savunulma-
sı bir suçtu!
BoğazJarı geçip Ruslarla bağlantı kurma plaru-
nı tasarlayan ve bozgun dolayısıyla görevinden ay-
nlmak zonında kalan Churchil de anılannda şöy-
le der: "ÇanakkaJe'de karşıma bir Mustafa Kemal'in
çıkıp siyasa) yaşanumı karartacağını biç duşünme-
raiştim."
Mustafa Kemal, Churchil'in siyasal yaşamını ka-
rartmakla kalmamış, 1915'te Anafartalar'da kazan-
dığı yengi ile yedi yıl sonraki 30 Agustos 1922 1A-
feri'ne zemin hazjrlaraıştı. Anafartalar, Dumlupı-
nar'ın öncusü oldu. Eğer Çanakkale'de yenilseydi
Osmanlı imparatorluğu çok kısa siirede çökecek,
Turk Bağımsızlık Savaşı için Anadolu'yu derleyip
toparlarna olanağı bulunmayacaktı. Durum bu
olunca, 30 Ağustos Zaferi de olmayacaktı. Eğer
Mondros Silah Bırakışması'ndan (30 Ekim 1918)
önce Anadolu'ya düşman ayağı değmemişse, bunu
Çanakkale Zaferi'ne borçluyuz. Gerçi Ruslar, Kaf-
kaslar'dan inerek doğu illerimizde epeyce ilerlemiş-
lerse de, 1917 Ekim Devrimi'nden sonra çekilmiş»
ler, kahntılanru da doğudaki Turk orduları geri sü-
rerek yurdu kurtarmışlardı. Kısacası, 15 Mayıs
1919'da Yunanlılann Irmir'e çıktığı, dört gün son-
ra da Mustafa Kemal'in Samsun'a ayak bastığı ta-
rihte Anadolu'nun türlü yerlerinde, kadro halinde
de olsa, Birinci Dünya Savaşı'ndan kalma askeri bir-
likler bulunuyordu. Güney cephemizden çekilen bir-
liklerimizin, yine Mustafa Kemal tarafından kur-
tarılmış silah ve cephaneleri depolanmıştı. Biilün
bunlar göz önüne alınacak olursa. 18 Mart Çanak-
kale Zaferi'nin l lusal KnrtuJuş Savaşı'na zemin ha-
zırladıgı apaçık görülür.
Batılı savas tarihçileri, Çanakkale Savunması'n-
daki başarıyı, genellikle, o sırada Osmanlı ordu-
sunda görev yapan Alman generallerine mal ede-
rek Cevat Paşa'nın ve Mustafa Kemal'in üstün ba-
şarılarını golgelemek isterler. Bir şovenlik örneSi
olan böyle değerlendirmeleri yalnız Çanakkale ko-
nusunda değil, başka konularda da görüyoruz.
Mustafa KemaJ Anafartalar'da birliklerine: "Ben
size yalnız hıicum etmeyi değil, ölmeyi
emrediyorum" buyruğunu vererek kendisi de ön saf-
larda çarpışmış olmasaydı, Çanakkale savaşlarının
en kritik noktası olan Anafartalar'da sayıca ve si-
lahça çok üstün olarf düşmanı durduramazdı.
Mustafa Kemal 1920'de, Birinci tnönü yengisini
kazanan Batı Cephesi Komutanı Albay tsmet Bey'i
"Siz tnönü'de yalnız düşmanı değil, Tiirklerin ma-
kûs talihini (uğursuz yazgısını) da yendiniz" diye-
rek kutlamıştı. Çok mutlu bir rastlantıdır ki, bir şa-
rapnel parçası Aİıafartalar'da Mustafa Kemal'in cep
saatine vurup yansıyarak saati parçalamış, böylece
Mustafa Kemal'in yaşamını kurtarmıştı (*). Şimdi
şu satırları yazarken içimden o saate "Sen Türki-
ye'nin makûs talihini yendin" diyesim geliyor. Eğer
o gün Mustafa Kemal kurtulmasaydı Türk Kurtu-
luş Savaşı'ru örgutleyecek bir kimse kolay kolay or-
taya çıkamazdı; nitekim Mustafa Kemal'in en ya-
kın arkadaşlanndan kimileri Sıvas Kongresi'nde, bir
bağımsızlık savaşının kazanılmasına Türkiye'nin gü-
cünün yetmeyeceğine inanmış olarak, Amerikan
mandası (korumacılığı) altına girmeyi önermişler-
di. Ulusal Kurtuluş Savası'nın kazanılmasjndan çok
yıllar sonra bu savaşa onunla birlikte başlamış olan
Rauf Orbay, çok durüst davranarak, bir dostuna:
"Bu kurıuluşu Mustafa Kemal'den başkası orga-
nize edip başanya ulaştıramazdı; bunu hicbirimiz
yapamazdık" demişlir.
* * *
Çanakkale savaşlan bize çok pahalıya mal oldu.
On binlerce yetişmiş Türk aydını yedeksubay ve
onun birkaç İcatı er orada şehit düştü. Aslında se-
hitleri "aydın, subay" ve "er" olarak ayırmamak
gerekir. Aydınlardan özellikle söz etmemizin nede-
ni, Ikinci Meşrutiyet döneminde yükseköğrenim
görmüş bir kadrodan önemli bir bölümünün ora-
da yitirilmesinin, Türkiye'nin yazgısı açısından bü-
yük bir kayıp olduğunu belirtmektir. Eğer cumhu-
riyetten sonra Mustafa Kemal'in yöresinde böyle bir
kadro bulunsaydı, devrim ilkeleri daha çabuk yer-
leşir, Turkiye Cumhuriyeti düşünsel bakımdan da-
ha hızlı kalkınırdı. Böylece bugünkü geri çizgiye
dönmüş olmazdık. Şuracıkta not etmek isterim ki
eşimin büyük babası da Çanakkale şehjtleri arasın-
dadır. Onu her yıl öteki şehitlerimizle birlikte hem
minnet, rahmet hem de üzüntü ile anarız.
Bilindiği gibi İngilizler, Çanakkale'ye, Avustral-
ya ve Yeni Zelandalı askerler getirmişti. Bunlara
"Anzak" deniyordu. Türklerle mertçe çarpışan bu
askerlerden hayatta kalanlar da her yıl Çanakka-
le'ye gelerek kendi ölüleriyle birlikte bizim şehitle-
rimizi de anmakta ve Türklerin hem yaman hem
mert savaşçı olduklarını söylemektedirler.
Yazıyı bitirirken bir noktayı daha belirtmek is-
terim: Çanakkale Savaşlan sırasında ben ortaokul-
daydım. "Çanakkale içinde aynalı çarşı / Anne ben
gidiyorum düşmana kaışı" türküsunü okulda hep
bir ağızdan yanık yanık söylerdik. Yetmiş beş yıl ne
çabuk geçmiş!.. Bütün şehitlerimize rahmet diler-
ken onların sağ kalan çocuk ve torunlannı, her yıl
olduğu gibi, yetmiş beş yıl sonra da saygıyla selam-
larım.
Ne acıdır ki, Osmanlı İmparatorluğu'nun parça-
lanmasından sonra onun gövdesi olan-Anadolu'da
(Yunanhlarla ahali değişimi sonucunda) tarihte ilk
kez Türk birliğini sağlayan, çağdaş bir deviet ku-
ran Anafartalar ve Dumlupınar kahramanı Mus-
tafa Kemal Atatürk, bugün laik devleti yıkmak is-
teyen düşmanları tarafından türlü iftira ve saldırı-
lara uğrainaktadır. Nankörlüğün, değer bilmezliğin
bu derecesi "hayınlık" ile eşanlamlıdır bence.
(*) Sevgili dostum ve dejerli yazar İihan Selçuk'un bu ko-
nuda vazdığı "Mustafa Kemal'in Sanan" adlı kıtapta. bu nokıa
çok guzel anlaıtlımşür.
PENCERE
Martel...
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Şiir Bir Tutkudur
Baudelaire,' İnsan yirmi dört saat aç kalabilir, ama şiirsiz as-
la..." dermiş.
Ülkemiz insanları arasında 'şiirsiz' kalmak istemeyenler o ka-
dar çok ki! Yalnız bunlar, kendi şiirleriyle yetiniyorlar! Hepsi de-
ğil, bir bölümü... 'Ben bir şiir kitabı yazrjım' diye karşınıza çıkanlar
oluyor. Soruyorsunuz, 'Hangi şairleri okudun, hangiler/ni sev-
din?
1
Size öyle bir yanıt veriyor ki şaşıp kalıyorsunuz. Kimseyi
bılmiyor ya ria az biliyor! Şiir üstüne hıç düşünmemiş. Kendini
duygularının seline kaptınp yazmış yazmış, defterler doldurmuş.
Böyle şiir heveslilerinin yazdıklanndan yarar beklenir mi?
Bir şifr yarışması açılmasın, ülkenin dört bir yanından, hatta
Batı ülkelerinden, Doğu ülkelerinden akar gelir binlerce dize...
Epey oldu, TRT bir şiir yarışması açmıştı. Ben de seçici kurul-
daydım. Bir gün eve postacı koskoca bir çuval getirdi. Ne var
diye merakla açtım. Baştan başa şiiri
Bugünlerde Yunus Nadi Armağanı'nın şıirleri de elime geçe-
cek. Bakalım kaç yüz, ya da bin şiirle karşılaşacağım! içlerin-
den 'en iyisi'ni bulup çıkarmak kolay olmuyor bu şiir bolluğu kar-
şısında... Yalnız şimdi mi; Türk ulusu, şairdir. Hemen herkes ilk-
gençliğinde şiirler yazmıştır. Ya sen, diyeceksıniz, sen de yaz-
madın mı? Nasıl o/ur, kendimi bu şair ulusun dışında tutabilir
miyim? Ben de lise sıralannda bol bol şiirler yazdım elbet. Hâlâ
bir köşede durur bu dizeler Yirmi yaşların anısı olarak sakla-
rım. O dizeleri yazdığım anları yaşarım kolaylıkla...
'Yedigün' dergis/nde Nıhat Şami Banarlı'nın bir şiir köşesi var-
dı. Kendisine gönderilen şiirler» inceler, şaiflere uyarılar yapar-
dı Daha sonra ün kazanmış nice şair, yazar bu sayfadan geç-
miştir, Banarlının övgüsüne, eleştirisine uğramıştır. Çetin Altan'ın
lise sıralarındayken Varlık dergisine gönderdıği bir şiire Yaşar
Nabi bakın nasıl karşılık vermiş: 'Sevdik sevdik. güzel bir şiir.
Yalnız bazı aksaklıkları var. Bu şiiri tekrar işleyin. değer' 1947
yılında Tahsin Yücel'e de şu yanıt verilmiş: "Şiirlerinizi kitap ha-
linde toplamamanızı tavsiye ederiz " Memet Fuat da o sıralarda
şiirler yazarmış. Yaşar Nabi'den şu yanıtı almış: "Şiirinizi basa-
(Arkası 17. Sayfada)
Sözleşmesizsu kullananlariçin
abone olma fırsatı:
İSKI abonesı olmaksızın su dağıtım borulanndan kaçak bağlantı yaparak su alan
k o n u t , i ş y e r i v e i n $ ı » t s a h i p l e r i ı l e
daha önce kaçak su kullammından dolayı hahianndakı İSKI taratntian ışlem yapılanlar.
3 1 M a r I 1 9 9 0 tanhıne kadar İSKI ye başvurduKİar takdırde
herhangıbir c e z a b e d e l i ödemeksizinaşağıdakıkoşullarauygunolarak
aûonelık sozlesmesı yapaDıleceklerdır
1 kaçak su bağlantısı İ S K İ T e k n i k Ş a r t n a m e l e r i n e jygun olacaktır
Bu koouda başvuru sahıpıer
(
nm beyanı esas aunacak.
yapılacak kontrolde aksınn saptanması du'umunda
öedelı aboneden alınarak şube yolu Dağlartısı sartnamelere uygun hale getırılecektır.
Bu yapılmad/ğı takdırde sozleşme ve tesısat ıpfai edılerek
cezaı ışletn uygulanacaktır
2. Başvuru sahıbı B i n a T a p u s u .9 İ s k a n B e l g e s i veya
ılgılı Beledıye den alınacak bınanın 3 1 . 3 . 1 9 8 9 tanhınden once
yapıldığın ^e
su Dağlarımasında sakınca olmadığmı gostenr belgeierden
bir tanesım berabefinde getı'ecektir
3.Devamedenlaşaatlar Y a p ı İ z i n Belgesigetırecektır.
4. Başvuru sahıbmın geçmışe yonelık su borcu,
a) Kofiuî ve ısyerlen gunde 1 rrr su sarfetüği kabul ednerek
90 gun uzennde tabı olduğu tanfe ile.
b) Inşaatlarda ınjaat alartınm 1 4 u tabı olduğu tarıfe ile
çarpılaraK lesaplanacaktır
5 Bu uygulamadan yarartarrnaK ıçın basvurular İSKI nır
M e r k e z A k s a r a y v e A s y a B ö l g e M ü d ü r l ü ğ ü K a d ı k ö y
••• :•. adresienndşkı S ö z I e ş m e S e r v i s I e r I n e yapıiacaktır. • • • '?'
f v i , . . • •• " - - ^ ı 2 ; ^ - •" ••" • <-•#•'<>•* -
.pWW
TURSEM'İN R£HB£RÜĞINt>E
L0NDRA,C2XF0RP, CAMBRIDGE
0E$%
/ADA BUTUN YIUNûlUZCE Ö6R.ENIU
12TAKSİTTE ÖDEMt
w^ ^~" w w- - •
EDİYOfc/
•ĞENELVEHCUND/RILMJJ XUESLAR
• TİCARİ İNÛ1LIZCE
. TUR.IZM INGILİZCESI
»MNKACILIK /N6İLIZCES!
•5lNAYWJR5LAR!:Cami>ndge
•First Certificatc .Profıcıtncy^
T< . t ı ..' » '. t .
İSKISU İÇİN ELELE
tursem
İNGİLİZLİSANOKUU.ARI
DANIŞMA MERKEZİ
Curnfıurıyeî Caû 1<3/4-8 Elmadağ
80230 Istanbul Hılton Otelı Karjısı
Tel 148 39 77 -148 T9 43-148 28 49
Fax 132 97 29, Tlx 27498 tusm tr
Ukrayna Oteli'nden çıktık. Yürüdük. Nehre açılan iki yanı çimli
yolun kenarında sıralar var. Birine oturduk. Moskova durgun ve
serin. Gök derin ve puslu. Havadan sudan konuşulurken bir fintoş
salına salına önümüzden geçti. Şükrü /v/arfe/arkasından baktı;
bir süre kadını ızledi; sağ elini boşluğa uzattı, pençe gibi açtı,
sonra kapattı:
— Selçuk" dedi, "Şosyalizmi çokyakında sanıyorduk, elirnizi
uzatsak tutacaktık; ama uzaktaymış."
Yıl 1982...
*
Şükrü Martel kaya gibi bir adamdı; okkalı bedeni, güçlü elle-
ri, ak saçları, derin çizgilerle yontulmuş yüzü, uyumsuz giyimi,
çarpıcı bir konuşması vardı; ben tanıdığımda seksene yaklaşı-
yordu; ama çok dinçti.
Mersinliydi, çok genç yaşta Kurtuluş Savaşı'na katılmış, son-
ra Ankara'ya gelmiş; o yıllarda dünyanın altüst oluşu yaşanıyor;
Nâzım'la Rusya'ya gitmişler.
Gidiş o gidiş...
Ara sıra öfkeleniyordu: '
"— içine ettiğimin", diyordu, "Türkçe düşünüp Rusça konu-
şuyorum, Rusça düşünüp Türkçe konuşuyorum..."
Komünist Partisi'nin en kıdemli üyelerinden Şükrü; lakabı Mar-
tel!.. Gerçekten çekiç gibi. İki ayaklı bir tarih. Kendi deyişiyleag-
'ronom, Türkçesi tarım uzmanı. Ankara Ziraat Mektebi'nde oku-
muş. Sonra Moskova'da. Anlatıyordu:
— 1936'da Stalin çıldırdı, hepimizi Sibirya'ya sürdü..." ;
Sibirya'da 20 yıl sürgün...
Çok uzaklarda yitik bir çiftlikte çalışırken yıllar geçıyor; ama
Şükrü Martel benliğini yitirmiyor; sol elinin işaret parmağını al-
nına dayayıp yineliyordu:
— Fikir" diyordu, "girmiş bir kere."
1953...
Stalın'in ölüm haberi Sibirya'dakı çiftliğe ulaşıyor; Şükrü Mar-
tel bırden işini bırakıp ormana koşuyor; ağaçların arasında ken-;
di kendine ve avaz avaz bağırmaya başlıyor: ;
— Babamız öldü, babamız öldü.."
Üç kez anlattı bu olayı; üçünde de kederden mı, yoksa sevinç-
ten mi bağırdığını anlayamadım; ancak ormana koştuğuna gö;
re yalnızlaşmak istediği kesin; belki de anlaşılmaz ve paylaşıl*
maz duygulara sürüklenmişti.
Stalin ölmüş; ama Martel'i kimse anımsamamış; Sibirya'da
günler, aylar ve yıllar daha ne kadar sürecek? Nâzım Hikmet eski
arkadaşını arayıp sormuş:
— Şükrü nerede?
— Cıbirya'da.
Nâzım o sırada etkili. Yaşamının yirmi yılını sürgünde geçi-
ren Martel Moskova'ya dönebilmiş. :
•
1980'lerde birkaç kez Türkiye'ye geldi Şükrü Martel, her sefe-
rınde telefona sarılır:
— Ben geldım.
— Hos geldin. ' :
Dönem 12 Eylül rejimi; korku kol geziyor dört yanda; Allahın
komünistiyle sağda solda dolaşıyoruz; o, anılarını anlatıyor; be-
nım hoşuma gıdiyor; tatlı mı tatlı bir adam, sekseninde bir ço-
cuk, gazetedekı odamda söyleşiyoruz, dınlıyorum.
Bir gün tuvalete gitmek için odanın kapısını açtı, koridora çık-
tı, sonra rüzgâr gibi döndü; yuzü değışmışti, heyecanlanmıştt
sanki; korkmuş gibiydi:
— Bizim" dedi, "Genel sekreter orada."
Anlayamadım
— Ne diyorsun?
Yineledı:
'— Bizim genel sekreter"
Çıkıp baktım, Vedat Nedim Tör, koridorda Nadir Bey'le konu-:
şuyor ayaküstü. , ,
Hey gidi hey!.. ^ „,„,„-...., ;
Gızli Komünist Partisi'nin eski Genel Sekreteri Vedat Nedim
önümüzden geçti, selam verdi.
•
Şükrü Martel öldü.
Ne zaman öldü? Bilmiyorum, yaşasaydı Gorbaçov'un yaptık-
larını nasıl karşılardı?
Simdi TELECARD'la alısveris!
Yine Türkiye'de ilk defa... Yine Yapı Kredi'den...
Yine hayatı kolaylaştıran bir hizmet TELECARD'la alışverişî
Şimdi. birçok mağaza, otel, lokanta,
süpermarket ve benzin istasyonunda
para yerine TELECARD kullanılıyor.
TELECARD sahipleri, yanlannda para
taşımadan, ödemelerini anında
bankadaki hesaplanndan yapıyorlar*
Siz de Tele-İşlemli bir Yapı Kredi'de hesap
açtırın, ücretsiz TELECARD'ınızı hemen alın.
TELECARD'ın tüm kolaylıklarından
yararlanın, "yeni bir hayaf'a adım atın.
"TELECARD'la alışverışyapabileceğmz ışyerlerinı vıtrinlerınde.
gırişlerınde. kasalarında goreceğınız ozel etıketlerden
tanıyacaksınız. Bu işyerlerınde, TELECARD'ınız bir cihazdan
geçirilecek, siz şıfrenızı yazacaksınız. Ve odemenızı yapmış
olacaksınız.
Çabucak... Kolayca!
YAPI^CKREDi
"hizmette sınır yoktur"