08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET/10 PAZAR YAZBLARI 18 MART 1990 Stockholm'dan Mandela'nın can yoldaşıMandela ve Oliver Tambo, 50 yıl kadar önce Johannesburg'da ortaklaşa bir avukat bürosu açmışlardı. Sonra biri hapse düştü, diğeri sürgünde mücadeleyi sürdürdü. Tam 28 yıl sonra iki siyah özgürlük savaşçısı Stockholm'da kucaklaştı. İkisi de hâlâ dinç ve inançlıydılar. YAVUZ BAYDAR STOCKHOLM — Tarih dü- ğümlerinin bir bir çözüldüğü, ye- ni düğümler için hazırlıkların ya- pıldığı günlerin ortasmdayız. Da- ha dun olanaksız gorunen pek çok şey, bugün gözlerimizin önünde gerçekliğe dönüşüveriyor. Nelson Mandela'nın hafta ara- sındaki Stockholm zdyareti de hem kendisi hem de dış dOnya için, çok özel bir anlam taşıyordu. Siyah muhalefet hareketi ANCnin 71 yaşındaki 'raanevi' li- deri, yanm yüzyıllık dava yoldaşı OJiver Tambo'yu tarn 29 yıllık bir aradan sonra yeniden Stockholm 1 da görebileceğini acaba hiç tahrrun etmiş miydi? ANCnin 'manevi' ve 'fiziki' li- derleri, hayli ihtiyarlamış olarak Stockholm'ün devlet konukianna ayrılmış ünlü sarayı Haga'da pa- zartesi akşamı bir araya geldiler. İki zinde ihtiyar... Birini 27 yıllık hapis, diğerini aynı süreli sürgün yaşamı ezmeye çalışmış, ama gö- rüldüfü kadanyla pek ba$anlı olamamıştı. ANC Genel Başkanı OHwr Tambo, bir suredir Stockholm'da tedavi göniyordu, geçen ağustos ayında asın calışmadan ötürü ge- çirdiği hafif bir beyin kanamasın- dan dolayı, sağlığı ANC çevrele- rinde endişe yaratmıştı, ama Man- dela ile buluşmasında sergilediği görüntü olumlu izlenim uyandı- rıyordu. Kişi, yasamında nelere tanık ol- muyor ki.. Son yıüarda uluslara- rası kamuoyunun yoğun baskısı ile birer efsaneye dönüşen bu iki lider, siyahlann özgürlük mücade- lesinin dinamik savaşçıları olarak Johannesburg'da 50 yıl kadar ön- ce bir avukat bürosu açmışlardı ortaklaşa... Komünizme inaruyorlardı. Pre- toria'nın vahşi antikomünizmi karşısında silahlı mücadelenin sa- vunuculuğunu da üstlendiler. Vahşetin tırmanışı da hızb ve sert oldu tabii. llke kana kan, dişe dişti çünkü: Martin Luthcr King "Gözr göz demeye devam edersek etraf körlerie dolar" dememişti henüz. Ünlü Sharpeville kıyımından sonra iki avukat önce Soweto'da bir getto mutfağında -1960 rnart ayıydı- bir araya geldiler, son ola- rak da birbirlerini 1962 haziran ayında Tanzanya-Zambiya sınırı yakırunda gördüler. Tambo müca- deleyi dışanda sürdürecekti, Man- dela ise illegal bir muhalif olarak içeride. Görüş o görüş oldu. Mandela ömurboyu hapis cezasıyla par- maklıklar arkasına kapatüırken Tambo da bir sürgun olarak yasa- maya koyuldu. 'Fiziki' lider ola- rak ANC'yi bir arada tutmaya ça- lıştı: Bu yüzden de 30 yıl Güney Afrika topraklarına ayak ba- samadı. Nelson Mandela tsveç'e gelişin- de bir devlet adamı gibi karşılan- dı, ama protokol, havaalanına ini- şinden kısa bir süre sonra bozu- luverdi. Olof Palme'nin eşi Lis- beth Palme'nin 'teklifsiz' karşıla- ma ortamını yaratmasıyla ve sür- günde yasayan eski ANClilerin bir bir ortaya çıkmasıyla havaala- nında DYP'nin seçim gezilerine benzer görüntüler yaşandı. 'Bir deve kesilmediği lcaidı' dense ye- ridir. İsveç, II. Dünya Savaşı'ndan bu yana bazı özgürlük hareketlerine "iivcy babalık" edegelmiştir. Ki- mi övgü payı çıkarır bundan, ki- mi de kızar. Bu sonuncular genel- likle Isveç'i 'kahve dögücünün hınk deyicisi' bulan elestirmenler- dir. lsveVin Viet-Kong'u, FKÖ'yü desteklemesi sık sık öfkeli konuş- malara neden olur. Bu tür devlet politikalannın doğruluğu yanlışlığı tartışmalıdır, ama evrensel bir davayı içerdiği için Isveç'in ANC angajmanına pek bir itiraz gelmiyor. Bir iç kon- sensüs de görülmekte. Mandela- nın parlamentoda yaptığı konuş- ma her siyasi görüşten alkış aldı bu nedenle. Mandela demokrasi- ye tam olarak geçilinceye dek si- lahlı mücadelenin süreceğini açık bir dille «öylese de komünist de ol- sa, herkeste Mandela'nın ülke- siride 'burjuva demokrasisi'ne ha- yır demeyeceği inancı var çünkü. iki 'ihtiyar' ANC'li avukat, ör- gütün Stockholm'da dün sona eren tarihi toplantısında bu ve benzeri konulan tartıştılar etraflı olarak. Banşçı bir mücadele stra- tejisine giden ilk adımlar da bu- rada atildı denebilir. Mandela, parlamento konuş- masından önce yaptığı basııı top- lantısında, "Gorbaçov hakkında ne dıişiinüyorsuıtuz" sorusuna şu yanıtı verdi: "Gördiigüm ve anla- dıgım kadanyla çok düriısl bir li- der. Balılı pek çok liderin aksine ülkesindeki sistemin lemel eksik- liklerini açık olarak kabul ediyor. İlçüncii Oünys'nın emperyalizm altında ezilmesine de karşı." Dünya 30 yıl öncesinin dünya- sı değil tabii. SSCB'den gördük- leri destek kadar Batı'yı da tanı- yan iki ANC'li, kurulmakta olan dünyanın da farkında görünüyor- lar. Stratejilerini de özgürlük zorluyor. ParisHen Bilgi işlem ve demokrasiFransa'da hükümet, terör olaylanna karışan ya da yardımcı olabilecek kişilerin, siyasal eğilim, din, hatta ırksal özellikleriyle bilgisayara fişlenmesini öngören bir kararname çıkarınca kıyamet koptu. Le Pen'in hemen desteklediği kararnameyi, hükümet, kamuoyunun tepkisi üzerine geri almak zorunda kaldı. SABETAY VAROL PARİS — Terör, siyasal istih- baraı, fişleme... Türkiye'nin sii- rekli gündeminde olan bu sözcük- ler son günlerde Fransız kamuo- yunu sarsan bir tartışmanın teme- lini oluşturdu. Geçen hafta içinde Resmi Ga- zete'de yayımlanan bir hükümet kararnamesi, tçişleri BakanlığV- na bağiı "genel istihbarat" servi- sinin, kişileri nasıl fişleyeceğine dair hükumler getiriyordu. Terör eylemlerine katılan ya da bu ey- lemlere yardımcı olabileceklerin fişlendiği bu dosyalara kaydedi- len bilgiler arasında, fişlenen ki- sinin siyasal inançlan, dini, hat- ta ırksal özellikleri yer alıyordu. Ustelik kararname, ilk kez bu fiş- lerin bilgi işlem merkezlerinde toplanmasına olanak veriyor, böylesi bir uygulama için gerekli izni verecek kuruluş olan "CNIL" (Bilgi İşlem ve Özgürlük Ulusal Komisyonu) adh komisyo- nun da onayını taşıyordu. Haber bir anda tüm gazete ve TV'lerde bomba gibi patladı: "Çok özgürlükçü" geçinen sosya- list bir hükümet, faşist rejimlere layık bir polisiye fişleme yontemi- ni Fransa gibi bir özgürlükler ül- kesine taşıyordu. Tüm vatandaş- lar din, ırk ve siyasal inançlarına göre dev bilgisayarlarda fîşlene- cek, yarın öbür gün canı isteyen totaliter bir hukumet polisi, bil- gisayarın duğmesine basınca, ör- neğin Fransa topraklannda yaşa- yan sol göruşlu, esmer, kıvırcık saçlı ve Müsluman kokenli tum insanların listesini 'printer'e çıka- rabilecekti. Aşırı sağcı Jean Marie Le Pen kararnameyi anında onaylayan az sayıda politikacıdan biri oldu. Le Atina'dan 8 nisan seçiminde 17 Kasım gölgesiHer seçim öncesinde olduğu gibi bu seçimlerde de polis alarma geçmiş durumda. 17 Kasım örgütünün herhangi bir eylemine karşı siyaset adamları, savcı, yargıç, avukat ve ünlü doktorlar, sanayici ve gazeteciler korumaya alınmış durumda. Canlı cinsel gösteri merkezinde, cinsellik kırtasiyesi (kuçiik resim) ve gosteri bir arada. Madrid'den Ole Live Sex kan haberlere bakılırsa, Yunan makamları, Türkiye'deki "meslektasları" ile alelacele "temas" kurmuş ve "göriiş alışverişiade" bulunmuştu. An- cak bu "görüş alışverişlerinin" sonucu sır gibi gizli tutuluyor. Ne var ki 17 Kasım "ef&anele- şirken" 8 nisan pazar günü yapı- lacak olan genel seçim tarihinin yaklaşması, Yunan polisini oduk- ça düşündurmeye başladı. Polis, 17 Kasım terör örgütünün bundan bir ay önce Atina'daki Harp Mü- zesi'nden ulu orta ve gün ışığın- da çaldığı iki adet bazukayı ne ya-. pacağını haklı olarak merak edi- > yor. Bazukalar 17 Kasım terör ör- gütünün bildirisine göre "çalın- mamıs" asker terımiyle "yer de- ğiştirmisti".. Bunun anlamı ne olabilirdî acaba? 'Yoksa parla- mentoyu mu başka bir bakanlık binasını mı, havaalanını mı hava- ya uçurmayı planlıyorlar?' soru- ları uzman kişilerin kafasında bi- rikiyor ve her türlü önlem alım- yor. Bu konuda her seçim öncesin- de olduğu gibi bu seçimlerde de "alann" durumuna geçen güven- lik makamları, siyaset adamla- rmı, sava, yargıç, avukat ve Ün- lü doktorlan, sanayiciyi ve gaze- tecileri korumaya almış bulunu- yor. Madrid'de yeni açılan Live Sex Show Center her yaştan insanlarla dolup taşıyor. Alt kattaki kabinlerden birine girerseniz, önünüzde açılan ekranda Adem ile Havva'yı izleyebiliyorsunuz. MİNE G.SAULNIER MADRİD — Bilirsiniz bütün "taaza" düşünceler, okuyan in- sanlann kafasından çıkar. tspan- yol basını aviardır dümbelek ca- Iıyor: "Ve sonanda güzel Mad- rid'imizde, Avnıpa ayannda bir canlı cinsel gösteri merkezi açıl- dı! Live Sex Show Center!" Ge- lin de merak etmeyin. Gazetelere bakıyorum, El Pais, Tiempo fa- lan. Gidip görüp anlatan muhabir- lerin de hepsi ve herhalde özellikle kadın. Aa, dedim kendi kendime, bızim bıyıklı Türklerin Batılı ha- tunları sinekler gibi avladıklan boyle evrensel bir yarış alamnda, İspanyol bayanlardan daha az ga- zeteci olamam! Madrid'i çok sevmemin bir ne- deni, bu kentte cehenneme bile gi- debüeceğjm arkadaşlanmın yaşa- ması. "tllaki beni bu merkeze gö- tiiriio", diye tutturdum. Doğrusu çok ısrar etmeme ge- rek kalmadı ve beş kafadar, bir Madrid gece yaruından sonra, meyvalı dondurma külahı gibi rengârenk bir "süperınarkette" bulduk kendimizi. tlk bakışta içe- risi, temizlik, modernlik ve plas- tiklikten yana bir seks merkezin- den çok Kaptan Kirk'ün uzay ge- misıni andınyordu. Bin metreka- reyi aşkın bir alanı birbirini gö- ren uç kata ayınnışlardı. Alt katta yan yana dizili ve pembe kapılı kabinler, orta kat- ta sıradan bir bar, üst katta ise pa- zarlanan cinselliğin "lurtasiye" bölümü vardı. Kitaplar, anahtar- lıklar, oyuncaklar, her iki cinsten şışme bebekler... lyi ki vardı bu kırtasiye bölümü. Yoksa nerede olduğumuzu unutabilirdik! Kitap sevgimiz burada da ağır bastı ve en çok, işlenen "konuya" açıklık ve derinlik ka- zandıran yayıralarla pek eğlendik. Bu arada erotik endüstrinin son buluşu, yenilebilir iç çamaşırlann da çok ilgi çekici okjuğunu belirt- meden geçemeyeceğim. Carüı Cinsel Gösteri Merkezi'n- de bizden başka çiftler, hatta yal- nız ve "normal" kadınlar vardı. Hepsi sakin sakin dolaşıyor, ka- binlere girip çıkıyor, barda kah- ve içiyor.lki hanım, kapıyı kapa- tıp gösterilen bölmeye 500 peseta attık. Önumüzde bir ekran açıldı. Ek- ran aslında otomatik bir pence- reydi ve iki dakika süreyle, orta- da dönen bir platoya açılıyordu. Platonun üsiünde ikisi de esmer güzeli bir Adem'le Havva vardı ve cenetten atılmalarına neden olan günahı isliyorlardı. Ancak, biz se- yircileri sannedekilerden ayıran cam, göruntüyü kesmiyordu. Ya- ni biz Adem'i, Havva'yı ve daire biçiminde sahne çevresine dizili diğer kabinlerdeki öteki müşteri- leri seyrederken; onlar da bizi gö- rebiliyorlardı. Kabinelerden birinde orta yaş- lı.ciddı görunüşlu iki ev hanımını görünce, Adem'le Havva'nın gül- mesi tuttu. Günaha ara vermek zorunda kaldılar. Biz ise günah görmek için para veren diğer müş- terilerin gazabını düşünerek ter- lemeye başlamıştık ki iki dakika bitti ve ekran kapandı. Alı al, rao- ru mendil, dısarı attık kendimizi. Aslında üç tur gösteri var. Biri bu anlattığıznız. Diğeri, porno fılmler seyredilen "bireysel" ka- binler. Üçüncüsü ise kanlı canlı bir kuzeyli dilberle birlikte, yine "yaJnız" olacağınız hücreler. Dü- berler; Sandra, Natalia, Veroni- ca gibi birbirinden guzel adlarla, fotoğraflı bir mönüde sergileni- yorlar. Tamam diyorsunuz, ben Nata- lia'yı istiyorum. Kabine giriyorsu- nuz, Natalia duğmesine basınca, dilber geliyor. !lk 500 pesetaya konuşuyor sizinle, ikınci 500'e üs- tünü, üçüncu 500'e altım çıkartı- yor; dördüncüye, kapıp koy-veri- yor kendisıni. Ufak bir aksilik var yalnız: Sizi Natalia'dan ses geçi- ren, ama kurşun geçirmeyen bir cam vitrin ayınyor. Natalia, Almanya'nın kuzeyin- den geldiğini söyledi. Hamburg mu? diye sorduk, daha kuzeyden, dedi. Bizım için Hamburg'dan yukansı "buzul" denizi olduğu için, Natalia'nın ilk bej yüz pese- tadan "sonrasına" bakmadık. Bana kahrsa gösteri merkezinin sahipleri çok akıllı kişiler. Kuzeyli dilberiere bakmanın, dokunmak- STELYO BERBERAK1S ATİNA — Yunanistan güven- lik makamlarının "korkolu rii- yası" haline gelen "17 Kasım" adh terör örgutu, halk arasında simgeleşmeye başladı. Kuçük ço- cuklann "hırsız-poUs" ya da "kovboyculuk" oyunlarına şim- di "17 Kasım teröristleri-polis" oyunu da katıldı. Hatta mahalle- lerde çocuklar arasında oluşturu- lan geleneksel "çele"lerin bazısı daha da ileriye giderek bir örnek giydikleri montlannın arkasına "17 Kasım Jr." gibi çetelerinin adını belirleyen yazıları işliyorlar. Geçen hafta içinde bir süper marketi soyduğu iddia edilen bi- ri, mahkemenin 7 yıllık hapis ce- zasını duyunca şöyle bağırmıştı saJonun içinde, "..Ûlan 17 Kasnn iyi yapıyor da hepinizi temidiyor. Ama bütün yargıçları teker teker temizlemesi gerekir ki rabat ede- lim. Suçsnz oldugum taalde beni bapse ükıyorsunuz. Bu ne iştir!" oysa mahkeme karann» okuduk- A frikalı için kopan fırtmanın diğer kentlere Roma'dan Göçmen avı'Zenci krizi'nin boyutları her gün büyürken Floransa, tüm İtalya'nın endişeli bakışlarını üzerinde topluyor. Floransa'daki 10 bin tan sonra duruşmayı sona erdiren yargıçlar, bu sözleri duyunca sa- nık aleyhinde dava açtılar. Aynı anda davacı yargıçların yerini "ust makamlara kiifür edenleri" yargılayan başka yargıçlar almış ve yeni duruşma, anında başla- mıştı. Sanık, karşısına dikiien ça- tık kaşh yeni yargıçlara adeta yal- vanyordu. "Yabn oe olur kusu- nıraa bakmayın. Ben soygoncu olmadıgımı aolaiamadım ve bir önceki yargıçlar beni hapse atü- lar. Karar okununca kendimden geçtim. Vallahi ne dediğimi bilmiyordum" dediyse de "yar- gıçlara küfür ve hakaret etme" suçundan 18 ay daha hapis ceza- sı yiyivermişti. Adıru, 17 Kasım 1973'teki cun- taya karşı ayaklanan öğrenci ha- reketinden alan bu terör örgütü, Yunanistan'ın demokrasiye geçti- ği 1974'ten bu yana 16 siyasi ci- nayeti ve bırçok bombalı saldın- >ı üstlenmişti... Bu arada geçen ay içinde Türki ye'de "pişmantık" yasasından ya- rarlanan eski bir müitanın "17 Kasını'dan Yunan ordusu malı iki labanca ledarikeltik" yolundaki tan daha keyifli olduğunu hemen 'ifadesi, Yuaan^üvenltk raakam- anlamışlar. Aşağıdaki döner pla- larını, ordu teşkilatını ve gizli ha- toda da Adem'le Havva'yı, adam ber alma orgütü KYP'yi hareke- gibi tspanyollara oynatıyorlar. tegeçirdi. Yunan gazetelerindecı- Pen: "Bröton kokenli, Katolik ve sağ egilimli olarak fislenmekJen" rahatsız olmayacağını söyledi. Ama sağlı sollu politika adam- lannın ezici çoğunluğu kararna- meye şiddetle karşı çıktı. Hükü- met birkaç saatliğine de olsa ken- dini savunmaya gayret etti. öz- gürlükkri güvence altına almak- la yükümlü CNIL gerekli izni ve- rişini, mazeret gibi kullandı. CNIL başkanı ve eski "L« Monde" Gazetesi Genel Müdürü Jacques Fauvet, istediği kadar, gerçekte bu fişleme yönteminin yeni olmadığını. yeni olanın sade- ce fışleri bilgi işlem sistemine ge- çirmekle ilgili olduğunu, bu vesi- leyle başkanı olduğu komisyonun, "fişleme kararnamesinin resmi gazetede yayımlanmasının sağlandığım" söylesin. kamuoyu- nu frenlemek mumkun oimadı. Bir gün sonra Başbakan Michel Rocard, "Halkın uygulamayı ye- terince anlamadan aşın duyariılık gösterdigini" açıklayarak karar- nameyi geri aldı. Fransa, başta polisin kuliandığı fışler olmak üzere, tum ıişleme yöntemlerinde 'bilgi işlem'in kul- İanımı konusunda hayli duyarlı bir ülke. Bu duyariılık 1981'den beri iktidarda olan sol hükümet- le başlamıyor. Daha 1976'da sağ egilimli Valery Giscard d'Fsta- ing'in cumhurbaşkanljğı sırasın- da tüm kamuoyu, 'bilgi işlem'in, kötüye kullanıldığında nasıl öz- gurlüğü kısıtlayacak bir silah ha- line gelebileceğini anlamıştı. Na- zi Almanyası'nın işgaline uğrayan ulkelerinde, lkinci Dunya Savaşı yıliarfnı ve güvenlik örgütünün nasıl Almanlar ve faşist işbirlik- çileri tarafından kullanıldığıııı biı türlü unutamayan Fransa, bu ko- nuda birçok ulkeden daha ihtiyat lı. Borsaya başkan dopingiİstanbul Menkul Kıymetler Borsası Başkanhğı'na Yaman Törüner'in getirilmesi, hisse senedine yatınm yapanlann ve aracı kuruluşlann moralini artırdı. Borsacılar: "Yeni başkanla birlikte belirsizlik ve bekleme dönemi sona erdi." Yaman Törüner. "Borsanın büyümesi gerekir." HER HAFTA 8 SAYFALK BORSA BÖLÜMÜ Hisseler için ayn ayn tahminler, beklentiler. Uzmanlann önerileri. Hangı hisse senedini kim topluyor, kim saüyor? Tuncay Artun ve Mehmet Gün Çalıka'nın borsa değerlendirmeleri. Ekonomik Panorama'nın özel borsa endeksi... BREZİLYA'DA GUNUN ADAM OLAN TÜRK'LE KONÜŞTUK Brezilya'da Mericez Bankası Başkanlığı'na getirilen İbrahim Eriş, sorulanmızı yanıtladı, ne yapacağını anlatn. İbrahim Eriş'in Bafra'dan Brezilya'ya uzanan yolunun öyküsü... Türkiye'deki annesi ve laz kardeşlennin sevinci... Özal'a sunulan gizli "özelleştirme raporu"nu açıklıyoruz. Murtaza Çelikel: "Bankalar evlatlanm yiyor." Leasıngli yaşam tuttu. Arnk otomobiller Je finansal kıralama yömemıyle satüıyor. "Kopya reklam" tartışması büynyor. Kamu bankalan, batan bankalara artık babalık yapmayacak. Prof Dr. Erdoğan Alkin "Avnıpa Topluluğu, Sosyalıst Ülkeler. Türkiye"yi yazdı. Dünyadaki yeni hedef: Ticaretteki Berlin duvarlanıu da yıkroak. EKONOMİK YAŞAMMZ DEĞİŞEBİLİR sıçramasmdan korkuluyor. Kardinal Silvano Piovanelli bu- nunla da kalmadı 22 martta ırk- NİLGÜN CERRAHOĞLU ROMA — Floransa, Pretoria mı oldu? îtalya'da şimdi herkes bu soru- yu soruyor. Rönesansın merkezi, hümanizmin beşiği, Mediciler'in, Dante'nin kenti otmakla ün yap- mış olan Floransa, son günlerde ırkçüığm en kötü örneklerine sah- ne oldu. Hatta durum öylesine kontrolden çıktı ki kentin sosya- list belediye başkanı Giorgio Mo- rales görevinden istifa etmek mec- buriyetinde kaldı. Belediye başka- nı, kent merkezindeki sık butik- lerin önunde işporta açarak geçi- nen kaçak zenci isçileri şehirden atmaya kalkmca kıyamet koptu ve belediye meclisinde yönetimi elinde bulunduran komünistlerle sosyalistler birbirlerjne girdiler. 6 mayısta yapılacak yerel se- çimlerin oy kavgası sosyalistlerle komünistler arasındaki tansiyonu yükseltkken Floransa birden "ku- şatma altına ahnmış bir şehir" gö- rûnumü arz etmeye başladı. Tüm meydanlarda biriken polis kam- yonlan/jandarmalar, sirenler ve helikopterlerin traFıği altında, kentten aniden 200 zenci işporta- cı toplandı ve sımrdışı edildi. Bu- na zenciler hemen tepki gösterdi- ler ve kent merkezinde, Brunel- leschi'nin ünlü "Duomo"sunun bulunduğu San Giovanni meyda- nında açlık grevine girdiler. 107 SenegaUinin başlattığı bu girişün, ltalya'yı üç aydır etkisine alan öğ- renci hareketi tarafından da ilgi gördü. "P»n«*r" simgesi etrafıu- da tüm haiya'da gösteriler yapan ve amfileri işgal eden öğrenciler, bu kez "zeoci kardeşler"inin im- dadına yetişüler ve San Giovan- ni meydanında onlar da bir "sil- in" başlattılaı. Panter'in meydana indiğini gö- ren kent kardinali de boş durma- dı. O da tüm "medya"nın ilgisi- ni çeken bir açıklama yaparak ttalyanları dayanışmaya ve bura- da "Avrupa Topluluğu dışından gelen göçmenler" olarak adlandı- nlan zencilerle "kulturel diyalog, dayanışma" kurmaya çağırdı. çılığa karşı yapılacak olan yürü- yüşu desteklediğini açıkladı. Kardinal Piovanelli'nin açık desteği ve hafta başından beri uy- ku tulumlan içinde açlık grevi ya- pan zencilere, sabahlan çay taşı- yan rahibelerin ikramlanna rağ- men, Floransa halkı genelde ırk- çı bir tutum sergiliyor. Zaten olaylann bu şekilde tırmanışa geç- mesine yol açan etken de 20 şu- bat günü Floransah esnafın yap- tığı buyük yürüyüş oldu. Kendi- sini "savunmasız vatandaş" ola- rak adlandıran esnaf, Floransa'-. nın, orada burada işporta açarak kendisine "baksız rekabet yapan AT dışı göçmenlerden anndınl- masım" istediler. Bu olayın üzerine sayılan hjz- la artan zenci göçmenlere uzun süre göz yummuş olan sosyalist belediye başkanı Giorgio Morales devreye girdi. Irkçılığın açık bir karşıtlaşmaya dönmesine dek hiç- bir önlem almamış olan belediye başkanı, bu kez tçişleri Bakanlı- ğı'nm desteğiyle birden bire poli- siye önlemlere başvurdu. Beledi- ye meclisindeki krizin arkasından "ttalyan usıdü bir çözüm" bulun- du ve zencilere ortaçağdaki cü- zamlılar gibi, kent merkezinden uzak, dört meydan teklif edildi. Bu öneri, Duomu meydanında aç- lık grevi yapan zencileri yola ge- tirmek şöyle dursun, büsbütün sertleştirdi. "Dört mejdan" önerisi Floran- salı esnafın da tepkisini çekti. Kentin bu kaçak işcilerden temiz- lenmesini isteyen esnaf temsilcile- ri, Afrikalılara özel meydanların tahsis edilmesi halinde sol parti- lere verdikleri desteği geri çeke- ceklerini söylediler. "Zenti krizi" her gün daha bü- yük boyutlara ulasırken Floransa tüm İtalya'nın endişeli bakışlan- nı üzerinde topluyor. 400 bin nü- fuslu küçük-orta büyüklükte bir kent olan Floransa'da toplam sa- yılan 10 bini bulan Afrikalı için kopan fırtınanın, diğer kentlere sıçramasmdan korkuluyor. Ö.ALP ABALIOĞLU yarın (19.03.1989), doğduğu (5.05.1972) kent Zürih'te toprağa verilecektir. Acımızı candan paylaşan tüm insan kişilere teşekkürlerimiz sonsuzdur. ABAUOĞLU-TÜRKER'LER Reklamfikrinıgörsei tasarıma dönûştûrebtlecek btrikıme sahip A R T D İ R E K T Ö R Taslaktan pikaja,orijınaldefi montaıa... tüm aşamalarda tKİgisım yeieneğîyte. tıtızliğı sorumlulukla harmanlayacak, deneyımlı G R A F İ K E R L E R Fotoğraflı özgeçmişınız ve çalışmalannızla birlikte, iûtfen aşağıdaki adrese başvurun: HAS REKLAM PAZARLAMA ARAŞTIRMA A.Ş. Mıraiay Şefikbey Sok. No 19 Gumuşsuyu Taksım SATILIK Suadiye'de Bağdat Caddesi üzerinde Satılık Daire. Tel: 151 99 04
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle