Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/12 PAZAR KONUĞU 18 MART 1990
Isveçlisosyaldemokrat iktisatçı Bo Södersten:
Emek,sermayenin başıııa geçmeliİsveç, son zamanlarda hem reform çabası içindeki Doğu Bloku
ülkeîeri tarafından örnek görülmesi nedeniyle hem de karşılaştığı
ekonomik güçlükler nedeniyle üzerinde çok yazılan ve konuşulan
bir ülke. İsveç'in dünyaca ünlü iktisatçılanndan ve aynı zamanda
sosyal demokrat bir politikacı olan Profesör Bo Södersten,
Türkiye Sosyal Ekonomik Siyasal Araştırmalar Vakfı'mn
(TÜSES) 16-17 Şubat 1990 günlerinde yapılan "Güncel
Konuiarda Türk-İsveç Perspektifleri" konulu konferansına bir
bildiriyle katıldı.
Araştırma Servisi şefimiz Şahin Alpay, İsveç modeli, İsveç'te
yaşanan son hükümet bunalımı, sosyal demokrat partilerde iç
tartışmalar, Doğu Avrupa'daki gelişmelerin sosyal demokrasi
açısından anlamı ve sosyal demokrasinin "ütopya"sı üzerine,
ünlü iktisatçı Södersten ile konuştu.
SOYLESI ŞAHİN ALPAY
PAZAR
KONUĞU
İSayın Södersten, isveç bugürt kişi başı-
na düşen milli gelir açısından dünyanm en zen-
gin ülkelerinden biri. 1870-1970 arasındaki yüz-
yılda Îsveç'in ekonomik gelişmesi ancak Japon-
ya ile karşılaştınlabileeek ölçüde başantı oldu.
Ancak İsveç ekonomisi son yülarda önemli so-
runlarla karşı karşıya. Yıldayüzde 1,5-2 dblayın-
da büyüme hızıyla İsveç tüm OECD ülkelerinin
gerisinde bulunuyor. öteyandan son on yılda ger-
çek ücretler yüzde 5 oramnda azaldı. İsveç eko-
nomisindeki bu gerilemeieri nasıl açıkhyorsunuz?
Bunu açıklamak kolay değil. Nedenlerin bir bo-
lümü özel sektörle ilgili olabilir. İsveç küçük bir
ülke olduğu halde buyük ve uluslararası şirketle-
re sahip. Bu şirketlerin îsveç'te bir hayli araşürma-
geliştirme çalışmalan var; fakat yatırirnlannın bü-
yük bölunfunü İsveç dışında yapıyorlar. Bu, İs-
veç ekonomisini olumsuz yönde etkiliyor. öteki
nedenler korkanm kamu sektörüyle ilgili. Isveç"-
te hemen tümüyle hizmetier aianında faaliyet gös-
teren kamu sektörü, GSMH'nin yaklaşık üçte bi-
rinden sorumlu. Bu sektörde verimliliğin düşme-
si çok önemli bir sorun. Bunlar yanında başkâ so-
runlarımız da var. örneğin çok ağır vergiler yük-
leyen, etkin olmayan bir vergi sistemimiz var. Şim-
di bu vergi sisteminde reform yapmaya çalısıyo-
ruz.
• M i M i Yazılannızda tsveç'teki kamu sektörünü,
verimsizliği ve kişileri çahşmaya özendirmede ye-
tersiz kalması açılarından eleştirdiğınızi biliyo-
rum. Bu acaba Isveç'e özgü bir sorun mu, yoksa
evrensel bir sorun mu?
Kamu sektörüyle ilgili bazı genel sorunlar ol-
duğu kanısındayım. Bunlardan biri müşevvikler-
le ügili. Çok çaljşan ve ürctken olan bir kimse-
nin daha çok kazanması gerektiği doğaldır. Biz
Isveç'te kişinin çalışmasıyla kazancı arasında bir
ilişki olması gerektiğini unutmaya başladık. Sos-
yal demokratlar ve sosyalistler arasında herkesin
eşit bir katkıda bulunacaği ve eşit bir ücret alması
gerektiği yönünde bir eğilim var. Ancak herkesin
aynı guçte oünadığının dikkate aünması lazım.
Daha çok çalısanın daha çok kazanması için şimdi
Isveç'te büyük bir vergi reformu haarlıyoruz. Is-
veç*te marjinal vergiler çok ağır. Birkaç yıl önce
ytizde 85 dolayındaydı; şimdi yüzde 72 dolayın-
da. Gelecek yıl yürürlüğe girecek olan yeni vergi
yasasından sonra en yüksek vergi yüzde 50 ola-
cak ve halkın yüzde 85'i yüzde 30 dolayında ver-
gi ödeyecek. Bu köklü vergi indiriminin üretken-
liği arttıracağını umuyoruz.
Bunlar yanında, kamu hizmetleri aianında et-
kinliğin sağlanması da gerekiyor. Bunun çeşitli
yolları var. Biri, hizmetlerin daha küçük birim-
lere bölünmesi ve verimli bir şekilde çahşanların
ödüllendirilmesi. Rekabet ortamı yaratmak için
kamu hizmetlerinin kısmen özeUeşürilmesi de bir
çare olabilir. İsveç toplumunda olgunluğa ermiş
bir sosyal demokrasi ve yıllardan beri genişlemek-
te olan bir kamu sektörü var. Şimdi özeleştirel bir
yaklaşımla bu sistemi gözden geçirmeye çalışma-
mız çok doğaldır.
mKtKtmOyesı olduğunuz Sosyal Demokrat Par-
ti'yi şiddetle eleştiriyorsunuz- lsveç'te siyasi gü-
cün giderek sosyal demokrat parti yönetiminde-
ki dar bir çevrenin elinde yoğunlaştığını; parla-
mentodaki parti grubunun alınmış kararlan onay-
lamaktan başka bir etkisi olmadığım yazdımz.
Hatta bu çevreyi komünist ülkelerdeki nomenk-
latura'ya benzettiniz ve 'Rtrestroyka İsveç Sosyal
Demokrat Partisi'ne ne zaman gelecek?' diye sor-
dunuz. Bir ölçüde evrensel bir sorun olan güç te-
merküzü sizce nasıl önlenebilir?
Sosyal Demokrat Parti lsveç'te son derece ba-
şanlı olan bir parti. 1932'den bu yana, 1976-82
( arasındaki kısa ara dışında, 50 yıldan fazla bir sü-
redir iktidarda. Bu tip eğilimlerin ortaya çıkması
doğal. Ancak parti üyelerinin daha faal olmaları
ve sorunlannı açıkça tartısmalan gerekiyor. Ör-
neğin kamu sektörünün sorunlannı açıkça tartış-
malıyız. Bu sektör tatmin edici bir biçimde işie-
miyorsa, sorunlannı ortaya koymalıyız. Parla-
mentodaki parti grubuna gelince: Milletvekille-
rinin de daha büyük bir sorumluluk üstlenmesi
gerektiğini düşünüyorum. Kendilerini bir sürü
olarak görmemeleri, parti liderliğine körü körü-
ne itaat etmemeleri gerekir. Oylamaya gelince di-
siplin gerekir, ama karara vanlmadan konular eni-
ne boyuna tartışılmalıdır.
t^^^tMSosyal Demokrat Parti'ye yönelttiğiniz
eleştirilerden biri de son yülarda popülist birpo-
litika izlemelerU ekonomik bakımdan doğru olan
politikatar yerine, seçimlerde oy kazandıran po-
litikalara rağbet etmeleri. Doğru olan ekonomik
politikalar ile oy getiren politikalar arasında bir
çelişki olduğu ve bunun evrensel bir sorun oldu-
ğu söylenebilir. Bu çelişki sizce nasıl aşılabilir?
1945-70 arasında isveç ekonomisi gayet iyi iş-
liyordu ve popülist politikaların uygulanması da
sö'z konusu deÇildi. Dolayısıyla doğru politika-
larla oy getiren politikalar arasında temelde bir
çelişki yoktur. Hem sıkı ve ilkelere bağlı bir eko-
nomi politikası izleyebilir hem de siyasi bakım-
dan başarüı olabilirsiniz. Fakat şimdilerde görül-
duğü gibi bazı durumlarda oy sağiamak için işin
kolayına kaçma eğilimi doğuyor. Örneğin Sosyal
Demokrat Parti yılda beş hafta yerine altı hafta
tatil yapılmasını önerdi; anne ve babalann bir yıl-
lık çocuk izni bir buçuk yıla çıkarıldı. Bu tür ön-
lemler tabii çok iyidir, ama bunları ödeyebilecek
ekonomik olanaklara da sahip olunması gerekir.
Şunu da belirteyim ki Sosyal Demokrat Parti için-
de bu tür politikaları eleştiren sadece ben deği-
lim. Parti içinde iki genel eğilim var. Biri popü-
list bir eğilim. Ben bu eğilimin başıru Dışişleri Ba-
kam Sten Andersson'un çektiğini söylüyorum.
öteki eğilim de (istifa etmis olan) Maliye Bakanı
Kjell-Olof Feldt ve çevresüıdeki iktisatçüann tem-
sil ettiği, bazen "sag kanat" olarak nitelenen ve
ayağımızı yorganımıza göre uzatmamızı savunan
eğilim. Bu tür farklı eğilimlere sanınm birçok ül-
kede rastlayabilirsiniz.
• • • • • Sosyal Demokrat Parti 1988 seçimlerin-
de yüzde 43.2 oramnda oy almıştı. Son kamuoyu
yoklamalanna göre seçmen desteği yüzde 35 'e ka-
dar düsmüs durumda. Bu durum parti içinde po-
pülist eğilimlerin güçlenmesine yol açabilir mi?
Yanıtlaması güç bir sonı. Kanımca partiyi bu
duruma getiren popülist eğilimler olmuştur. Po-
pülizm kısa vadede başarıh olabilir, ama uzun va-
dede popülist politikalann başanlı olduğu görül-
memiştir; uzun vadede bunlarm bedeli çok ağır
olarak odenir. Şimdi tsveç'in karşı karşıya oldu-
ğu sorunlarm büyük bir bolümü buradan kaynak-
lanmaktadır. Uzun zamandır gerçek ücretlerin
artmayışı, samyorum partinin seçmen desteğinin
azalmasına yol açan temel nedendir.
^KUKHâGeçen Ukbaharda uygulamaya konulan
ücretlerin küçük bir bölümü üzerindeki zorunlu
tasarruf önlemlerinin de etkili olduğu söyleniyor.
Katılır mısımz?
Evet. Burada şöyle bir ayrım yapmalıyız. Eğer
genelde büyüme yolundaysanız, genel politikala-
rınız doğru yoldaysa, bazı küçük hatalar önemli
olmayabilir. Ama genel politikalannız iyi işlemi-
mak, genç insanlarla çahşmak insana çok sey ka-
zandıran bir faaliyet. Parlamentoda kalmaya de-
vam etseydim, meslel- hayatıma aşağı yukan son
vermek zorunda kalacaktım. Entelektüel serma-
yemi bir kenara terk etmiş olacaktım. Böyle bir
tercihle karşı karşıya kalınca üm'versiteye dönme-
nin daha doğru olacağına karar verdim. Doğru
olanı yaptığun şuradan da belli ki parlamentodan
aynldıktan sonra yazdığım siyasi yazılar daha et-
kili oluyor. Bu durum herhalde biraz da şimdi fi-
kirlerimi daha da özgürce dile getirebihyor ol-
mamla üişkili. Hayır, milletvekilligınden aynlmam
parti içinde yaptığım muhalefetle ilgili değil. Bi-
liyorsunuz lsveç'te milletvekili adayları yerel ör-
gütler tarafmdan seçilir; parti merkezlerinin bu
konuda hiçbir etkisi yoktur. Ben içinde doğdu-
ğum ve büyüdüğüm bir bolgeden seçildim. Iste-
seydim kolaylıkla yeniden seçilebilirdim.
Türkiye'de ilgi uyandıran başka bir ko-
nu, İsveç Sosyal Demokrat Partisi'nin ortaya at-
tığı ücretlifonlanprojesi oldu. Bu tasan, hem sos-
yal demokrat hareketin dışından hem de içinden
bir hayli eleştihye yol açtı ve partinizin 1976 ve
1979 seçimleriniyitirmesine katkıda bulundu. Bir
hayli sulandırümış olarak 1984'te uygulamaya ko-
nulan bu tasan hakkındaki düşünceniz nedir?
••
BO
SÖDERSTENHalen îsveç'in Lund Üniversitesi'nde iktisat
pro/esörü olan Bo Södersten, 1931 yıhnda bir
maden işçisinin oğlu olarak dünyaya geldi.
Yüksek öğrenimini Stockholm Üniversitesi'nde
gördü. 1960'tan itibaren öğretim üyeliği
yapmaya basladt. Uluslararası iktisat dalmda
1967'de Lund Üniversitesi'nde doçent, 1971'de
profesör oldu. 1965-67 arasında ABD'nin
California Üniversitesi'nde ders verdi. 1979-88
yıllan arasında üç dönem Sosyal Demokrat
Parıi'den milletvekilliği yapan Södersten, son
yirmi yılda bu partinin önde gelen
iktisatçılanndan biri oldu. 1988'de kendi
isteğiyle üniversiteye dönen Södersten, kendi
partisine yönelttiği eleştirilerle kamuoyunun
ilgisini çektt Södersten lsveç'te gelecek yıl
yürürlüğe girmesi beklenen vergi reformunun
mimarlarmdan biri.
Tasarının oldukça iyi bir fikir olduğunu düşü-
nüyorum. Dediğiniz gibi belki bir hayli sulandı-
nldı; ama proje, esas olarak kârlar ve ücretlerden
kesilen küçük bir vergiyle kurulan beş ayn yatı-
nm fonunu içeriyor. Sendikalann bu fonlann yö-
netiminde büyük etkisi var. Bu uygulama iyi bir
şey, çünkü mülkiyetin yayılmasına katkıda bulu-
nuyor. Bunun, işçiler tarafından yönetilen bir top-
Iumun; kapitalistlerin işçileri çalıştırmalan yeri-
ne, isçilerin sennayeyi çalıstırdıklan bir toplumun
ilk denemesi olduğu söylenebilir.
<zı liberal ve sosyal demokrat iktisat-
çılar, ücretli fonları tasanstm, işçilerle hiçbir H-
gisi olmayan, sendikacılarm egemenliğinde ve
devletleştirme yerine
u
sendikalaştırma"yı getiren
kolektivist bir proje olarak eleştirdiler.»
Bu proje sembolik bir nitelik kazandı ve tar-
tışmalar içinde gerçek içeriği gözden kaçtı. tsveç'te
büyük yatınm fonlanna sahip çok giiçlü kapita-
üstler var. ömeğin isveç sanayiinin önemli bir bo-
lümü tek bir ailenin, VVailenberg ailesinin dene-
timinde. tsveç'te mülkiyetin yoğunlaşmasj oldukça
yüksek bir düzeyde. Bu yoğun.laşmanın karşı ağır-
İıklarla dengelenmesinde yarar var. Onun için ben
tasanya yöneltilen elestirileri haklı bulmuyorum.
Bu fonlar 1980'lerde kuruldu ve kanunla belirle-
nen miktarlanna ulastılar. Artık satın aldıkları
hisselerden sağladıklan gelirden başka bir kayna-
ğa sahip ounayacaklar.
ITÜSES'in düzenlediği konferansta yap-
OY GETtREN POPÜLİZM — Bo Södersten'e göre "Dogru politikalarla. oy getiren politikalar arasında temelde bir çelişki yoktnr. Hem sıkı ve ilkelere bafh
birekonomi politikası izleyebilir hem de siyasi bakımdan başarılı olabilirsiniz. Fakat bazen oy sağlamak için işin kolayma kaçma egilimi doguyor."
yorsa, en küçük hatalar bile kamunun gözünde
büyük hatalar haline dönüsebilir. Zorunlu tasar-
ruf politikasına gelince, bu çok akıllı bir politika
değildi. Ama şunu da dikkate almak lazım ki sos-
yal demokrat parti esas olarak dolaylı vergileri art-
tırmayı düşünüyordu. Bu politika çok daha etkin
olabilirdi. Ancak parlamentoda gereldi destüği bu-
lamadı. Unutmamak gerekir ki sosyal demokrat-
lar bir azınlık hükümetine sahip. Istedikleri po-
litikalara destek bulmalan her zaman mümkün
olmuyor.
I Başanlara dönersek, sizce İsveç ekono-
misinin 1870-1970 arasmdakiyüz yılda çok başa-
nlı olmasını sağlayan temel etkenler hangileri ol-
du?
B'ir sosyal demokrat
ütopyacı olamaz. Bir sosyal
demokratla bir doktriner
inanç sahibini birbirinden
ayıran temel nokta, sosyal
demokratın daima açık fikirli
olması ve düşüncelerini akılcı
argümanlara dayandırmasıdır.
Bu anlamda, bütün
ütopyaların geçici olması
gerektiğini söylüyorum. Öte
yandan, uzun vadeli
düşünebilmek için geçici
ütopyalara ihtiyaç vardır.
Çok zengin hammadde kaynaklarına sahip ol-
mamız, bunları ihraç etmemiz bir etkendi. Zen-
gin akarsu kaynaklarından ucuz elektrik enerjisi
üretmek için yararlandık. Demir-çelik, kâğıt sa-
nayileri gibi alanlarda birçok teknolojik gelişme-
lere öncülük eden başarılı bir girişimci sımfımız
vardı. Bu sınıf büyük çokuluslu şirketlerin kurul-
masına önayak oldu. Sosyal demokratların
;
kti-
dara gelmesinden sonra 1930'lann ortalanndan
itibaren sendikalar, işverenler ve devlet arasında
çok iyi işleyen bir işbirliği sağlandı. Bu işbirliği
30-35 yıl sürdû. Özetlemek gerekirse, oldukça güç-
lü bir doğal kaynaklar ve sanayi temeliyle emek
ve sermaye arasında işbirliği politikası uyumlu ge-
lişmeyi mümkün kıldı. Yüz yıl boyunca hızlı kal-
kınma ve ücret artışlan sağlandı. Böyle bir geç-
miş açısından bakıldığmda elbette ki bugünkü
güçlükler daha bir vurgulu hale geliyor. Bugün
lsveç'te politikacı olmak, örneğin 25 yıl öncesine
göre çok zor.
•MMHfia^en demokratik korporatizm olarak
da nitelenen ve esas olarak sermaye ile emeğin iş-
birliğine dayanan İsveç modelinin artık işiemez
hale geldiği söylenebilir mi?
Model güçlüklerle karşı karşıya. Ve muhteme-
len değişmek zorunda. Geleneksel model, ücret-
lerin tşçi Sendikaları Konfederasyonu (LO) ile İş-
verenler Birliği (SAF) arasında yapılan görüşme-
ler sonunda vanlan ve tüm ülkeyi kapsayan top-
lusözleşmelerle belirlenmesine dayanıyordu. An-
cak bu model artık işlemiyor, çünkü işverenler ör-
gütü bunu sürdürmek istemiyor. Sözleşmelerin
şirket, hatta fabrika bazında yapılmasını istiyor.
Samrım önümüzdeki diyeüm on yıl boyunca bu
yönde gidilecek. Yerel sözleşmelere dayanan yeni
ortamda müsevvikler de güçlenecek. 20 yıl önce
işleyen sistem artık çahşmıyor ve değişmesi gere-
kiyor. Bu, zaman alacak ve sancılı olacak. Ozel-
likle Işçi Sendikalan Konfederasyonu bu durum-
dan hoşlanmayabilir. tki büyük merkezi örgüte
muhatap olarak oldukça kolaylıkla anlaşma sağ-
lamaya ahşmış olan hükümetler de memnun ol-
mayacak. Yeni modelde işler kannaşık bir hal ala-
cak.
WKKBmSosyal Demokrat Parti'ye karşı eleştirel
tutumunuza dönmek istiyorum. Parti bir hayli
ağır olan eleştirilerinizi nasıl karşılıyor?
Bilmiyorum. Herhalde bu eleştirilerden fazla
hoşlanmıyorlar. Muhtemelen haksız buluyorlar.
Partinin ileri gelenleri arasında eleştirmekle iyi bir
iş yaptığımı; eleştirilerimde birçok haklı yön bu-
lunduğunu söyleyenler de oldu. Ama bana şah-
sen söylediklerini açıkça söyleyebileceklerini san-
mıyorum.
11979-1988 yıllan arasında Sosyal De-
mokrat Parti'den üç dönem milletvekilliği yaptı-
nız. Son seçimlerde aday olmadınız. Bu, eleştirel
tutumunuzun bir sonucu muydu?
Hayır. Ben aynı zamanda bir iktisat profesö-
rüyum ve işimi de çok seviyorum. Araştırma yap-
tığınız konuşmada ütopyanmn, sermayenin de-
ğil emeğin yönettiği bir piyasa ekonomisi oldu-
ğunu söylediniz. Oysa yazılannızda, bütün ütop-
yaların geçici olmak zorunda olduğunu savunu-
yorsunuz...
Evet, bir sosyal demokrat ütopyacı olamaz. Bir
sosyal demokratla bir komünisti ya da herhangi
bir doktriner inanç sahibini birbirinden ayıran te-
mel nokta, sosyal demokratın daima açık fikirli
olması ve düşüncelerini akılcı argümanlara dayan-
dırmasıdır. Bir komünist ya da herhangi bir baş-
ka inanç sahibi, inançlanmn doğruluğuna inan-
makla yetinebilir; tartışmaya girmekten kaçına-
büir. Bu anlamda, bütün ütopyalann geçici olması
gerektiğini söylüyorum. öte yandan, uzun vadeli
E.arti üyelerinin daha faal
olmaları ve sorunları açıkça
tartışmalan gerekiyor.
Örneğin kamu sektörünün
sorunlarını açıkça
tartışmalıyız. Parlamentodaki
parti grubuna gelince:
Milletvekillerinin de daha
büyük bir sorumluluk
üstlenmesi gerektiğini
düşünüyorum. Kendilerini bir
sürü olarak görmemeleri;
parti liderliğine körü körüne
itaat etmemeleri gerekir.
düşünebilmek için ütopyalara ihtiyaç vardır. Po-
litikacılar genellikle kısa vadeli düşünmek zorun-
dadır, ama konulara daha geniş bir çerçevede bak-
manın, gelecek te ne olabileceğîni düşünraenin ya-
ran vardır. Geleceğin toplumunun ne şekil alaca-
ğmı bilemezsiniz, ama bunun üzerine düşunebi-
lirsiniz. Bu bağlamda, emeğin yönettiği bir eko-
nomi fikri bana çok ilginç gelen bir fikir. Böyle
bir toplumda çalışanlann efendisi yoktur, ama ka-
derlerini kendi ellerine almak, aldıkları kararla-
nn, yaptıklarının sorumluluğunu yüklenmek zo-
rundadırlar.
lABD'deki ESOP (Employee Stock Oyr-
nership Plans - Çalışanların Ortak Olduğu Giri-
şimlerj uygulamalannın bu yönde bir deneyim ol-
duğu söylenebilir mi?
Başka bazı örnekler de bulabilirsiniz. Ancak bir
toplumun ekonomik örgütlenme biçüni, büyük
ölçüde toplumun genel yapısı tarafından belirle-
nir. Günümüzde toplumsal kurumlar esas olarak
kapitaüst toplumun kurumlarıdır. Böyle bir çer-
çeve içinde çalışanların yönettiği işletmelerin ku-
rulması çok zordur. Dolayısıyla bugune kadar bu
yönde deneyler görülmedi.
mmmmilsveç'tekı son hükümet bunalımı Türki-
ye'de hayli ilgi uyandırdı. Ücretlerin, fıyatlann,
kira ve faizlerin, yerel yönetimlere ödenen gelir
vergisinin dondurulması yanında grevlerin iki yıl
süreyle yasaklanması hayret uyandırdı. Bir sos-
yal demokrat hükümet nasıl olur da grevleri ya-
saklayabilir diye sorunlar oldu. Parlamentoda red-
dedilen ve hükümetin istifasına yol açan bu ön-
lemler hakkındaki görüşünüz neydi?
Bunlar tsveç'te geçerli olan piyasa ekonomisi-
ne uygun önlemler değildi. Hükümet benim öner-
digım politikaları uygulamış olsaydı, hiçbir zaman
bu güç duruma düşmeyecekti. Bu "dondurma"
kararlanmn etkin önlemler olmadığı kanısında-
yım. Bir piyasa ekonomisinde fiyatlann uzunca
. bir süre dondurulması mümkun değildir. Ücret-
lerin dondurulması belki biraz daha kolay olabi-
lir. Yerel vergilerin dondurulması ise akıllı bir ön-
lemdir, çünkü yerel yönetimlere ne kadar kayna-
ğa sahip olduklarını, gelecek yıl bu miktarın art-
mayacağını bildirir. Grev yasağı konusuna gelin-
ce... Bunun İsveç bağlamında düşünülmesTgere-
•
sveç'te geleneksel model,
ücretlerin işçi sendikaları
konfederasyonu (LO) ile
işverenler birliği (SAF)
arasında yapılan görüşmeler
sonunda vanlan ve tüm
ülkeyi kapsayan toplu
sözleşmelerle belirlenmesine
dayanıyordu. Ancak bu
model artık işlemiyor, çünkü
işverenler örgütü bunu
sürdürmek istemiyor.
kir. Grev yasağmın lsveç'te özellikle kamu sektö-
ründe kötüye kullanılmış olduğu bir gerçektir.
özel sektörde, örneğin ihracata yönelik bir sana-
yi fırmasında çalışan işçiler, grev yaparlarsa şir-
ketin iflas edebileceğini düşünerek belirlt bir scf-
rumlulukla davranırlar. lsveç'te özel sektörde ça-
hşanlar genellikle hayranlık verici bir sorumluluk
göstermiştir. öte yanda eğer kamu çalışanlan, ör-
neğin öğretmenler grev yapacak olursa, okulla-
rın iflas etmesi ve kapatılması söz konusu değil-
dir. itamu sektörü çalışanlan bu açıdan bir tehJi-
ke olmadığım, grev yapmakla bir şey- yitirmeye-
cekierini bilirler. Kamu sektöründeki grevler ge-
nellikle üçüncü kişilere, kamuya zarar verir. Bu
nedenle kamu çalışanlan arasında sorumsuz dav-
ramşlara rastlanabilir ve rastlanmıştır da. Grev-
lerin yasaklanması hayret uyandırabilir; ama bu
bağlamda değerlendirilmesi gerekir. Hükümet bu
önlemleri parlamentodan geçiremedi, ama bu ko-
nular üzermde düşünülmesi gerektiği görüldü.
Sovyetler Birliği'ndeperestroyka veglas-
nostpolitikalarını, Doğu Avrupa ülkelerinde 1989
devrimini, sosyal demokrasiyle komünizm arasın-
daki ideoiojik ayrılık açısından nasıl değerlendi-
riyorsunuz?
Bu gelişmeler bence komünizmin tam bir ba-
şansızlığa uğradığmı gösteriyor. Komünizm insan-
lara cenneti vaat etti, ama en temel mailan bile
sağlayamadı. Sovyet sisteminin çöküşünün temel
nedeni, ekonomiktir. Sovyetler Birliği hem büyük
bir askeri aygıt kurmayı hem de yTirttaşlanna iyi
bir yaşam standardı sağlamayı başaramadı.
ABD'de gerici olarak niteleyebileceğiniz Reagan
yönetiminin askeri harcamalan arttırma politika-
sının Sovyet rejiminin çöküşüne yol açtığını ka-
bul etmek gerekiyor. Sovyetler, Yıldız Savaşlan
Projesi'yle baş edemeyeceklerini gördüler. Sovyet
rejiminin çöküşüyle de Doğu Avrupa'daki hızlı ge-
lişmelerin yolu açıldı. Doğu Avrupa ülkelerinin
ne gibi bir ekonomi düzeni kuracaklarını kesti-
rebilmek güç Ancak demokratik bir rejim kura-
cakları kesin. Sokakta gösteri yapan insanlar ser-
best seçimler, insan haklan, özgürce seyahat et-
me ve öteki özgürlükleri talep ediyorlar. 'Bütün
bunlar, sosyal demokrasi fıkrinin gücünü ve üs-
tünlüğünü göstermektedir. Bizim esas gücümüz,
demokratik değerlerimizde; insan haklanna ver-
diğimiz önemde yatıyor. Ancak bu değerlerin iş-
lerliği olabilmesi için ekonomi aianında da başa-
rılı olmamız zorunludur. Demokratik değerler ile
rasyonel ekonomik politikalar birlikte yürümeli-
dir.
• M B H Rasyonel ekonomik politikalar ile neyi
kastediyorsunuz?
Bunlardan kastettiğim, piyasa yönelimli poli-
tikalar; ekonomik müşevviklere ve rekabete da-
yalı politikalardır. Ben bunlara rasyonel, akla uy-
gun politikalar diyorum.
•••••Son sorum da şu: Son zamanlarda ko-
münistlerin sosyal demokrasi konusundaki tu-
tumlanmn tümüyle değiştiğini görüyoruz. Birza-
manlar sosyal demokratlan burjuvazinin işbirlik-
çileri, sosyal faşistler ve sosyal emperyalistler ola-
rak niteleyen komünistler, şimdi işçi sınıfı hare-
ketinin öteki kanadı olarak niteledikleri sosyal de-
mokrasiye gayet olumlu yaklaşıyorlar. Kimileri de
bunu ' dünya solunun birleşmesi" şeklinde yo-
rumluyor. Siz bu yoruma katılır mısımz?
Hayır, bu tamamen saçma bir görüş. Sosyal de-
mokratlarla komünistler arasındaki büyük çatış-
manın en az 100 yıllık tarihi var. Son gelişmeler
komünizm fikrinin, proletarya diktatörlüğü fîk-
rinin, Leninist öncü parti fikrinin tam anlamıyla
yenilgiye uğradığmı gösteriyor. Bunlardan çıkan
ders, toplumun yalnızca demokratik bir temel üze-
rinde kurulabileceğidir. Sosyal demokratlar bu-
nu her zaman savundular. Komünistlerin de şimdi
bu fikirleri benimsemeye yöneldikleri görülüyor.