05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Sahıbı: Cumhuri>et Malbaacılık ıe Gazeıecilık Turk Anonim Şirkeli adına N«lir Nidi # Genel Yayın Mudurü: Hasuı Crmıl, Müessese Mudurü: Emint Işıklıgil. Yazı t;len Mudurü Oka> Gönensin, 0 Haber Merke/; Mudurü: Yalfia Baycr, Sayfa Duzeni Yonetmeni: Ali Ac»r, 0 Temsılcıler: ANKARA: Ahmet Tan. IZMİR: HOunel Çdmkjın, ADANA: Çtdıı Ygenogiu I. Polmka: Cdal Başlarçıç. Dış HaberİCT: Erçn Bııicı, Ekonomi. Ctngiz Turtoın. 1, Sendıka: Şukrcn krlraci, kullur Cttal l sttr, Eğitım: Geıtoç Şaytan. Haber Araştırma: Umet Bcrfcan. Yun Haberten Necdel Dogan. Spor Danışmam AbdoHtadîr Yucvbnan, [>zi \azılar: Kerrm (T 4Üışkan. Ajaşnrma: Şaiıûı Alpo), DuzeUme Abduftfth \az>a. 0 koordınator Ahmet Konılsan. 0 Maii !>(er: Erol Lrtul, # Muhasebe: Bulenl taırr 9 Butçs Planlama: Srvgj Osmuıbeseoglu # Reklam: A>şe Tonın. 0 Ek Yayuılar: Hulya Akjrol 0 Icare, Hıısrçn (jurrr. 0 Ijktme Onder ÇjHik. 0 R[.2i-i;)em Sail Inal. 0 Personel. S*»» Bo-tınoofcta. Basan ve hj«m Cumhımvn Malbaaabk w Ga»«üık TA4 TUrk Ocafc Cad. 39'41 m t 343M Ist. PK: 246-lsanbu]. Tei 512 0" 05 120 hall, Tctec 22U6 F»* (1) 526 60 72 0 . Burvtar Ankm Z;ya &okalp Blv Injulap & So: I9'4. Td: 133 II 41-47. Tdnc 42344 FK; (4) 113 05 « 0 tım: H Ziya Blv. 1352 52/1. Td: 13 12 30. U K S2359 F»t (51) 19 53 60 0 Adum Inonu Cad ;19 S No: [ Kaı I. Td: 19 V 52 14 hjt). Tdec 62155, Fax (71) 1» 37 52 TAKVİM: 17 MART 1990 İmsak: 4.41 Güneş: 6.06 Öğle: 12.17 İkindi: 15.39 Akşam: 18.19 Yatsı: 19.38 U Z U N K Ö P R Ü ' D E YAŞAM — Edirne Uzunköpnı Çingeneler mahallesinde 40 binesmtı a, ,,,,,a, ...rur.Evin tek erkeği Yaşar Ue anası Hatice kadının (ortada beyaz hırkalı) öyküsü bunlardan >alnı/>.Tı hiri .ıFoiojjraf: kayıhan Güven) Karadutıım^çatalkaram^çîngenenıNECATİ GÜNGÖR EDİRNE — Kadının adı Hati- ce'ydi; Edirne, Uzunköprülü. Es- merliğine esmer, hera de inadına esrner; şairin dediğı gibi, çatal ka- ra, karadut! Yaşı kırk beşine ya varmış ya da varmamış. Gözlerin- de, o yaradıhştan gelme yaşama sevincinin ışıttıları... Ama ne ya- şamak, ne yaşamak!... On üç yaşından beri, evlere, tüz- metçiliğe gidiyor Hatice. Yalnızca evlere mi? Ya çeltik tarlaları, ya boya-badana işleri, ya Karadeniz 1 in fındık bahçeleri? Mevsimine, ayına, haftasına göre işten işe ko- şarak geceyi gündüze eklemiş Ha- tice kadın. Bütün yaşaraı boyun- ca, yelesini savurarak kaçıp giden yavuz bir at olmuştu onun için ek- mek! Şimdilerde sağ yanına felç gel- miş, kolu kanadı tutmaz olmuş Hatice'nin. Yaşı kırk, bilemediniz kırk beş. Biiyük oğlu, gelini, to- runu, küçük oğlu, bir de kendisi; üç metrekarelik odanın içinde ya- şıyorlar... Oğlu Yaşar'ın bıyıkları belli belirsiz. lnce, esmer, sırım gi- bi bir deiikanlı! Gün oluyor ha- mallık ediyoı, gün oluyor çeltik tarlalarında... Gün doğumundan gün batımına çalışıyor Yaşar'cık! Anası hastadır, doktor, ilaç ister, evde beş nüfus, ekmek ister, aş is- ter... Bu ailenin, bu çocuklann baba- sı nerde? Yaşar'ın babası, Hatice kadının kocası yok mu? Bunu so- racaksınız, biliyorum... O konu, ayrı bir hikâye, ayTi bir dram... Evin erkeği, bundan iki yıl ön- ce terk-i dünya eylemiş; ama evi- ni ve çocuklarını çok daha once- den... Hatice'yi bırakıp başka bir H.atice kadın, kocası kaçtıktan sonra o derme çatma, o hastalık yuvası, o sefalet abidesi evinin beldireği olmuş. Yaşar'ı geçer akçe bir zanaat edinsin diye tamirci çıraklığına vermiş. Kendisi de evlerden tarlalara, Edirne'den Karadeniz'e koşturup durmuş bir gün kocasının döneceğine inancını yitirmeden. Bu arada ikinci darbeyi kızından yemiş Hatice kadın: Kızının kocaya kaçmasını dert edinmemiş, gelgelelim kaçtığı adam30yaşındaymış...Yanmış ana yüreği... Yaşar çocuk, tamirci çıraklığını yarı yolda bırakmış. Evinin ekmek derdi çökmüş küçük omuzlarına. Vurgunu felektenyemiş... Kâh çeltik tarlalarına koşmuş anasımn yanında, kâh Ordu'ya, Giresun'a yollanmış yaz aylarında. Ne zaman çocukluğundan sıyrılmış Yaşar oğlan, ne zaman bir kadının koynuna girmiş erkek olarak? Şimdilerde tek başına çalışıyor Yaşar. Üç metrekareden oluşan evinin tek umudu, tek direği o.Çünkü anası Hatice kadına inme inmiş... kadının peşi sıra Istanbullara git- miş adam. Bir daha hiç dönme- mek üzere, ardında dört çocuk ve bir kadın bıraktığıru hiç düşünme- den çekip gitmiş... tstanbul'da yağlıboyacılık yapıyormuş... Hatice, o derme çatma, o has- talık yuvası, o sefalet abidesi evi- nin beldireği olmuş. Yaşar'ı, geçer akçe bir zanaat edinsin diye tamir- ci çıraklığına vermiş. Kendisi de evlerden tarlalara, Edirne'den Ka- radeniz'e koşturup durmuş. Bir gün, kocasınm döneceğine olan inancını yitirmeden... Sabırla, te- vekkülle, hem çalışmış ve çocuk- larına sahiplik etmiş hem de yol gözlemiş! Bu arada ikinci darbeyi kızın- dan yemiş Hatice kadın: Çingene dostlar arasında değişmez bir âdet var; bir kız on beşine vannca ko- caya verilir! Değişmez bir kural bu. Herkes için geçerli. Kız on al- tısına geldi mi, kendi başının ça- resine bakar artık. Inanmayacak- sımz, onda kuşkum yok; on altı- sındaki kızın tek korkusu, baba kapısında kalmaktır! Hatice kadın, kızınm kocaya kaçmasını dert edinmemiş kendi- sine; gelgelelim kaçtığı adam otuz yaşındaymış! Kendinden yaşh adama kaçtı diye yanmış ana yü- reği bir zaman... tnsan yüreği acılarla yoğrulur. Hatice'ninki de öyle. Üst üste ge- len katmerli acılar birikmiş, tor- tulanmış... Kızının kaçmasından sonra evini terk edip giden koca- sının hastalığı ortaya çıkmış bu kez. Doktorlar, kanser demişler, ameliyat olması gerek! Yağlıboya işlerinde çalışırken, zehirli hava- yı soluya soluya tutulmuş bu ille- te, adam. Zehir, ağız ve burun yo- luyla ginp sidik torbasından dışan atdırmış, ama burada birikmiş, dı- şan atılmamış... Erkekliğini yitireceğinden kor- kan adam, doktorlan dinlememiş; hastalık ilerlemis, üremiş... ölü- mün eşiğindeyken gelip eski karı- sının; o hep umutla kendisini bek- leyen Hatice'nin kapısını çalmış. Hatice bu, vefalı kadın kara gün dostu! Ölümün eşiğindeki adamı alıp yeniden baş tacı yapmış! Doktor doktor gezdirmiş, eldeki avuçtaki parayı bu uğurda harca- mış. Ama ne çare? Kaçınılmaz olarak, bir gün, ecel atını kapıda kişner bulmuşlar... Çocuklar yetim, Hatice de dul kalmış kırkında bir kadın olarak. Yaşar çocuk, tamirci çıraklığını yan yolda bırakmış. Evinin ekmek derdi çökmüş küçük omuzlarına. Vurgunu felekten yemiş... Kâh çel- tik tarlalarına koşmuş anasımn yanında, kâh Ordu'ya, Giresun'a yollanmış yaz aylannda... Ne za- man çocukluğundan sıynlmış Ya- şar oğlan, ne zaman bir kadının koynuna girmiş erkek olarak? Orası hiç belli değil. Belli olan bir tek şey var: Edirne'de, Uzunköp- rü'de "esmer vatandaş" olarak dünyaya gözlerini açan öteki ço- cuklann yazgısı, onun da yakasın- dan duşmemiş... Şimdilerde tek başına çalışıyor Yaşar. Üç metrekareden oluşan evinin tek umudu, tek direği o. Çünkü anası Hatice kadın, üç ay önce bir başka vurgun yemiş! Yüksek tansiyon nedeniyle inme inmiş sağ yanına; eli kolu tutmaz olmuş... Işi yok, zanaatı yok, var- sa yoksa hamallık! Sırtında, o dünyanın yükü, pirinç çuvalları, çeltikler... Eline geçen parayla hem anasına ilaç alıyor hem evi- ne ekmek taşıyor. Tanrı ona güç verdiği sürece, bu işleri hep yapa- cak Yaşar... Ama onun yazgısı anasından ya da babasından fark- lı rru olacak? Hiç değil... Ne sigor- tası var ne yann güvencesi! Belki şöyle diyeceksiniz: Uzun- köprü'de hangi Çingenenin gü- vencesi var? Hakhsımz ki yerden göğe kadar. Yaşar da anası Hatice kadın da aynı koşullardaki o kırk bin esmer vatandaşırnızdan yalnızca biri... Ev diye barındıkları yerler- de, —hele hele çağ atlamış günü- müz Türkiyesi'nde!— insan olan insan oturmaktan çekinir! Ne su ne ayakyolu ne elektrik ne yol... Tek odada dört-beş kişi yatıp kal- kıyor. Çoğu çocuklar, ekmek kay- gısından okul nedir bilmezler. Yoksulluğun, sefaletin, işsizliğin, binbir çeşit hastalığın kol gezdiği Çingene mahallelerinde binlerce secmen yaşıyor oysa... Uzunköp- rü'nün sekiz mahallesi var; bu se- kiz mahallenin beşinde onlar... Bu beş mahallenin kırk bin insanı is- terlerse, belediye başkanını da, milletvekülerira de kendi aralann- dan seçebilirler. Demokrasi bu ya, isterlerse, bütün partilerin yöneti- mini ellerinde tutabilirler... tsterler istemesine de, ötekiler verir mi bütün bunları onlara? Kim bu ötekiler, diyeceksiniz... Beyaz vatandaşlar... Çeltik tarla- ları. fabrikalan, mandıralan, tica- ret hayatını, işyerlerini ve de para kasaJannı ellerinde tutanlar. Tıp- kı Güney Afrika'daki gibi, evet... Beyazlar azınlıktadır, ama yöne- tirler, çalıştırırlar ve dünyadan, hayattan kâm alırlar. Esmerlerse, yönetilir, çalışır ve sürünürler... Hayır, burası zenci-beyaz ayrımı- nın yaşandığı denizaşın bir ülke değil. Beyazlar, yalnızca seçim za- manlarında girer Çingene mahal- lelerine Yolunuzu, yu\ r anızı yapa- cağız, derler. Onların kirli elleri- ni sıkar, esmer güzeli yanaklarm- dan öperler. Vaatlerin bini bir pa- raya gider bu zamanda. Gelgele- lim, seçimler bitip de sular durul- duğunda, her şey yine eskiye dö- ner... V'aat edilen hiçbir şey yeri- ne getirilmez. Her şey buz üstüne yazılmıştır sanki... Bunları söyleyen de biz degilız. Adı ve sesi bizde saklı bir yurttaş, ustelik sağ bir paninin ileri gele- ni. Aman ha, diyor bu yurttaş, zinhar adımı yazmayın; siyasi ra- kiplerim, "Aynmcdık yapıyor" di- ye gözümü oyarlar! Aynmcılık yapmak mı? Estağ- furullah! Kimin, ne haddine! Biz, sınıfsız, imtiyazsız, kaynaşmış bir kitle değil miyiz? Biz yalnızca, Hatice kadınla oğ- lu Yaşar'ın hikâyesini anlatmaya çalıştık! Avrupa ile bütünleşmeye çalışan, çağlan aşmış, dağları de- virmiş, suları çevirmiş bir ülkede biraz "aykın" bir tablo sunduk- sa, ondan da "çelişkiler utansın!" Özel Çevre Koruma Kurulu'nun sahipsizliği turizm beldelerinde sorun yaratıyor Belediyeler 6 korunmaktarf dertliFethiye Belediye Başkanı Özer Olgun şöyle diyor: 'Turizm sezonuna beş kala yat yanaşma ve iskelenin işletme yetkisi şu anda elimizde değil. Şimdi soruyorum: Ankara'da ufak bir kadroyla Çevre Koruma buraları nasıl işletecek?' SERDAR KIZIK İZMİR — Özel çevre koruma alanlanndaki belediye başkanla- rı, yetkilerini ellerinden alan ka- rarlann yeniden gözden geçirilme- sini isterken "Yerel yönetimleri dıslayan, onların yetkilerini alan bir korumacılık, başarıya ulaşa- maz. Hükümetten bağımsız, özerk çevre kunıllan ülustunılma- lı, yerel yönetimler de bu yapının içinde olmalı" görüşünü vurgula- dılar. Fethiye Belediye Başkanı Özer Olgun da özti ç^vre koruma alan- larındaki iskele, ya; limanı gibi te- sislerin işletme yetkisınin beledi- yelerden alınıp çevre koruma ku- rullarına verilmesine tepki göste- rirken "Turizm sezonuna beş ka- la, yat yanaşma ve iskelenin işlet- me yetkisi şu anda elimizde değil. Şimdi soruyorum, sadece Anka- ra'da ufak bir kadroyla kurul, bu yerleri nasıl işletecek?" dedi. Olgun kamu tesislerinin işletme yetkilerinin ellerinden alınması nedeniyle, idari mahkemeye dava açacaklarını söyledi. Sahipsiz Çevre Koruma'da yet- kileri ellerinden ahnan yerel yö- netimler, korumacıhğın gerektiği- ni vurgularken Özel Çevre Koru- ma Kuruiu'nun bugünkü yapısıy- la ve yasal düzenlemelerle amaca ulaşılamayacağı görüşünü savu- nuyorlar. Koruma alanlanna giren bele- diyelerden Fethiye Belediyesi Baş- kanı Özer Olgun, Turizm Bakanı tlhan Aküzıim'ün "Belediye Baş- kanlan bize teşekkür ediyor, çün- kü o bölgelerdeki bazı sorumlu- lukları biz üzerimize almış oluyoruz" biçimindeki sözlerinin aksine bu alanlarda yerel yöne- timlerin yetkisinin boşaltılmasının son derecede yanlış olduğunu be- lirtti. Olgun, Fethiye'nin 2. etap imar plammn Çevre Kurulu'nca ellerin- den alındığını ve bugüne değin herhangi bir çalışmanın yapılma- dığını belirtirken şunları söyledi: "5 temmuz kararnamesiyle imar yetkisi elimizden alındı. Va- tandaş tapulu arazisine inşaat ya- pamıyor. Çünkü yapılacak denen imar, bugüne kadar hazırlanma- dı. Vatandaş orman alanlannda hiç de bir plana bağlı olmadan şir- ketlerin yaptığı inşaatlara bakıp 'biz niye yapamıyoruz' diyorlar ve bize sonıyorlar haklı olarak. Bi- zim imar planı yapma yetkisinin elimizden alındığını bilmiyorlar. Karşı karşıya geiiyoruz yurttaşlar- la. Aynca yine koruma alanlann- daki iskele, yat yanaşma gibi te- sislerinin de işletmesi elimizden alındı, kurula verildi. Bu son de- rece yanlış. Ankara'da dar bir kadroyla kurul. bu söz konusu yerleri nasıl işletecek? Bu uygula- raanın iptali için idari mahkeme- ye dava açacagız." Başkan Olgun, koruma kuru- lunun hükümetten bağımsız, özerk bir yapıda, çeşitli uzmanlar- dan oluşmuş bir biçimde, yerel yönetimleri de kapsayacak şekil- de düzenlenmesi gerektiğini vur- gularken "Beiediyenin yetkileri elinden alınarak bu is olmaz. O zaman halkla karşı karşıya geli- yorsnnuz demektir. Koruma ku- rulunda belediyeler de olmaiıdır" diye konuştu. Göcek Belediyesi Başkan Yar- dımcısı Mehmel Demirel de koru- ma alanındaki belediyelerin yet- kisiz bırakılmasının anti- demokratik olduğunu savundu. Demirel, "İmar yelkimiz yok, ama vatandaş bunu bilmiyor. Ni- tekim geçen ay vatandaşla beledi- ye arasında bazı sürtüşmeler ol- du haksız yere. 'Niye imar vermiyorsunuz?" diyor vatandaş, halbuki planı vapan başkalan" dedi. Dalyan Belediye Başkanı Ali Tezcan da yerel yönetimlerin yet- kilerinin alınacağına, bu kuruluş- lara kadro verilerek çevre koru- macılıgjnın başanh bir anlamda yapılması gerektiğini söyledi ve "Her şeyden önce kurul özerk ol- maiıdır. Belediyeler çevre koruma konusunda devre dışı bırakılma- malıdır. Biz insan sağlığını ilgilen- diren bir konu için, veteriner kad- rosu istedik, İçişleri Bakanlığı izin vermedi. Sanıyorum insan sağlı- ğını hafife alan yaklaşım. ben/er tavrı çevre korumada da göstere- cektir" diye konuştu. Özel okul sınavı 3 haziranda • Eğitim Servisi — Sınavla öğrenci alacak özel okullara giriş sınavı, 3 Haziran 1990 tarihinde, saat lO.OCda, Ankara, Istanbul, Izmir, Tarsus ve Zonguldak olmak üzere 5 merkezde yapılacak. 11 Sınav Yürütme Kurulu'nun açıklamasına göre, sınav klavuzu ve başvuru formlarınıh dağıtımına, sınava katılan okullar tarafından 9 nisanda başlanacak. Veliler, başvuru formlaruu, sınava girecek öğrencinin 5. sınıfu okuduğuna dair onayb resimli belge ve banka dekontunu 20 nisana kadar kendilerine en yakın özel okul müdürlüğüne teslim edecekler. Kirliüğin peşinde • ANKARA (ANKA) — Balıkesir'den Antalya'ya kadar uzanan 1600 kilometrelik kıyı şeridinde kirliliği saptamak için çalışmalara başlandı. Turizm Bakanlıgı'nın 1995 yılına kadar Ege ve Akdeniz kıyılarının temizlenmesi için öngördüğü Güney ve Batı Anadolu Çevre Projesi devreye girdi. Projenin ilk adımı olarak kirlilik durumunu ortaya çıkaracak araştırma çalışmalannı yaptırmak amacıyla ihale açıldı. İhaleyi 2 milyon dolar bedelle Federal Alman GKW/Consult ile Türk Su-Yapı'nın oluşturduğu konsorsiyum aldı. Ortaklık, ekim ayında tamamlanmak üzere gezici bir laboratuvarla kirlilik tespiti yapıyor. Taksitle hacca gidiş • ERZURUM (AA) — Erzurum'da özel bir firmanın başlattığı "Hacca taksitle gidebilirsiniz" kampanyası büyük ilgi görüyor. Erzurum ve çe\Tesinde taksit ödeme şekliyle hacı adayı kaydı yapan özel fırma temsilcisi Macit Yavuz, bu yıl karayolu ile hacca gidenlerden 2 milyon 100 bin lira ücret alındığını belirterek şunları söyledi; "Vatandaşa kolaybk olması açısından bu miktarı dört eşit taksite böldük. Bizim firmamızla seyahat edecek olan hacı adayları, hac ayına kadar ayda 525'er bin liralık taksitlerle ücretlerini ödeyecekler. Noel Baba'nın kendi bacası • KALE (AA) — Antalya'nın Kale İlçesi'nde bulunan Noel Baba (St Nicholas) Kilisesi'nin çatı kapatma çalışmaları tamamlandı. Antalya Müze Müdürlüğü yetkililerinin verdiği bilgiye göre Hıristiyan dünyasınm azizi olan Noel Baba'nın mezan, MS 8. yüzyılda yapıldı. Doğa koşullarından tahrip olan kilise 1862 yılında Rus Prensi Anna Galiçya tarafından Salzman adlı bir mimara onantınldı. • Ingiliz anneye Türk çiçeği • ANTALYA (AA) — İngiltere'de özel günlerin en güzel hediyeleri arasında Türk çiçekleri ilk sırayı alıyor. Avrupa'da Noel, anneler, babalar ve sevgililer günleri gibi özel günlerde Antalya yöresinden yapılan çiçek ihracatı artıyor. tngiltere'de 25 martta kutlanacak anneler günü için Antalya'dan 5 milyon adet karanfil ihraç edilecek. Avrupa'da bu tür özel günlerin artması, Türk çiçekçilerini sevindiriyor. Mucider dernek buldu • ANKARA (AA) — Türkiye'nin ilk "Mucitler ve Araştırmacılar Derneğİ" Ankara'da kuruldu. Derneğin 50 üyesi bulunuyor. Ankara'da bir işhanının 5. katında tek odalı bir büroda faaliyet gösteren Mucitler Derneği'ne üye olabilmek için mucitlerin patent almış bir buluşlan, araştırmacılann da orijinal araştırma projeleri ile başvurmalan gerekiyor. Mucitler ve Araştırmacılar Derneği Başkanı Mustafa Köksal, derneklerinin araşiırmacılar ve mucitler arasında koordinasyonu sağlamak, mesleki problemlerinin çözümüne yardımcı olmak amacıyla kurulduğunu söyledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle