23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 MART 1990 CUMHURÎYET/7 INSANLAR FÜSUN ÖZBtLGEN G Ö R Ü Ş Merak ve tiraj H/sse senedi sayısı arttıkça gazetelenn tirajı da artar Halk, n/sse senedınin ne kâr getirdiğini, şırketınin ne durumda olduğunu merak edıp, sabah erkenden gazete alıp okuyacakttr. Besira Tibuk POLİS ÖRGÜTÜNDEKİ SIKINTILAR AÇIĞA ÇIKTI Cinayetten sonra neler oldu? ÇETtN Emeç öldurüldu. Tam bir şok. "Ikinci terör dal- gası ve ikinci cunta mı geliyor" korkusu ile kanşık "sıra kimde" korkusu.. Cinayetten sonra neler oldu? Bir de ona bakalım. A) DEVLET BÜYÜKLERİ: — Etkinlıği olmayan hukumet üyeleri ve başbakan etkinliğı ol- mayan demeçler verdiler. — Cumhurbaşkanı katillerin yakalanması ıçın "emir" verdı. (O emri vermek kendi görevi ol- madıgı halde.) — TBMM Başkanı Kaya Er- dem, Özal'ı devreden çıkaracak bir manevra ıle uç siyasi paıtirun liderini "rirve"ye çağırıp etkin- lik kazandı. — Muhalefet partıleri "erken secim" göruşünü tekrarlarken Başbakan Yıldırım Akbulut "otoritc boşlugn yoktar" diye kimseyi inandırmayan beyanda bulundu. — ANAP mılletveküleri "er- ken seçim olmasın" dıye korku ile titreşmeve başladılar. B) POLİS ÖRGÜTÜ: — Gasbedilmış arabaJarı bul- mak gibı zahmetlere katlanma- dıklan anlaşüdı. Zorla alınan arabanın plakası telsizden sade- ce bir kez anons edilmekle yetı- nilmişti. Ancak araba gasbetme- nin daha buyuk suçların haber- cisi olduğu anlaşılınca benzer olayların uzenne gidip Zeytin- burnu'ndakı gaspçılann peşıne duştuler. — Cinayet ile ilgili ele geçen "ipucu" Çin malı bir ayakkabı ve guneş gozlüğu olarak kaldı. Ayakkabı hakkında bilgi veren bir polis şefi "pek kötfi koku- yor" dedi. Bunu okuyan yurttaş- lar da şöyle duşunduler: "Ayak kokusu uzerine uzman- laşmış bir kopek katili yakaJaya- bilir. Mesela Rin Tin Tin.." — Cinayet saatlerinde aynı çevrede beyaz Renault bir araba- nın dolaştığı ihbar edildi. Gaze- MAKYÖZ CORCİ ANLATIYOR Şimdiye kadar 700 bin insanı bovadığını ve sinemayı bir yerlere getirdiğini soyleyen Corci, şimdi ev hanımlannı da boyuyor. (Fotoğraf: Ayşe Yıldınm) Futbolcu bakanlara makyaj"GEÇEN LERDE TRT için bakanlann futbol oynarlarken çekimi vardı. Bana dediler ki 'gel boya'. 'Olur mu' dedim 'top oy- nuyorlar, top oynayan insana boya sürülür mü?'. Israr ettiler 'illa da boyayacaksın!' Bakaniar da gdmişkr yuzlerini nzatıyoriar 'buyur Corcı bey' diye. tşte bn iş biUnmivor. Ben bakanlann eş- lerini bir bo>ayayım, herkes ş«- şınr 'yeni karı mı aldın? der. Hiçbıri bilmiyor ki boyanması- m. Tabii çevrelerinde bir sunı in- san 'aman çok guzel oldunuz' deyip duruyor." 21 yıldır ınsanların yüzlennı boyuyor, kaşına, gözüne, burnu- na değişik şekiller veriyor. Mas- keler yapıp peruklar takıyor makyöz Corci. Sinemada, tele- vizyonda veya özel şirketlerde yaptığı bu işi şimdı de ev hanım- lan için açtığı stüdyosunda de- vam ettiriyor. "Benim sayemde Tarki>e'd« şansiı bir mesiek kolu oluştu" dı- yen Corci'ye yuzunu boyatmak isteyen hanımlar, önceden rande- vu alarak gidıyor ve 50 bın lira karşılığında gunluk makyajı yap- tınyoriar. Corci, onlan boyarken bir yandan da akıl veriyor: "Şıı- rmıu fazia boyama", "Burayaşu- nu sur", "Çunku" dıyor, "insan yüzuyk oynmmak, camyta oyna- raaktır." Türkıye'de bu ışin gerçekten bilinçsızce yapıldığıru anlatan Cora, ortalıkta "makyozum di- ye geçinenlerin" çoğaldığını sa- vunuyor. "Barası bir çeşil kadını guzel- leştirme vakfı. Geliyorlar bura- ya nasıi makjaj >apacağını ogre- niyorlar" diye konuşan Corci şöyle devam edıyor: "Sinemaya 10 seoe emek verdim. Sinemavı bir yerlere getirdim, bunu anla- yan yok. Benim çabamla sineraa >eniden doğmuş gibi. Artık mak- yaja onem veriliyor. Ama nan- kor tabii. Paramı vermiyorlar ve ancak bir bnrun yapılacağı za- man çağımorlar. Oysa diger makyajlar da çok onemli. Filmin asa ayanna, filmine, florasanına göre makyajın yapılması gerekir. ben 'International' olmuşum, Beriin'e gidiyonım, Turkiye'ji terasil ediyonım. Ben boyacıyım, makyajctyım, ressamım, heykel- traşım." Şimdiye dek 700 bin kadar in- sanı boyadığım söyleyen Corci, sanatçılardan sinemacılara, İş adamlarından politikacılara dek bırçok unluye makyaj yapmış. Ama erkeklerin makyaj yapma- lanna karşı. Ozelhkle de siyasi lı- derlenn televizyon karşısında bo- yanrnalarını ıstemiyor. "Halk onlan zaten dışanda, gazeteler- de doğal halleriyle goruyor. Te- levizyonda ne diye makyaj yapı- yoriar ki. Sadece terleri alınır. Ya da pudralanır. Erkegin makyajı saç taramaktır. Anıa bu işi ya- panlar da bilmiyorlar ki. tsguzar- bk yapıyorlar. Kadınlann ise bo- yanması gerekir. Ama dedigim gibi. ışık ayarlanna göre" dıye hem anlatıp hem hammları bo- yuyor... EKTURK Y0NDEM1N OZLEMI Haberin programlanması TV'DE yayımlanan Haberden Habere programlannın yapımcısı Erturk Yöndem geçen hafta so- nu Bılsak'ta bir söyleşı yaptı. Yöndem, TRT'nin lOyıl öncesı- ne göre daha iyi bir konurada bu- lunduğunu savunarak. " O za- manlar bojle programlar bile yokru. mesajlanmızı daha iyi ve- rebüeceğimiz gıinlerio ozlenıi icindeyiz" dedı. Yöndem, haber program ya- parken en büyuk zorluğun "ta- rafsızlık" prensibinden kaynak- landığını belirttı ve TRT ile prog- ramcılarm ılişkileri konusunda- ki görüşlerini şöyle anlattı: "Haber prugramı kısaca Iıabe- rin programlanmasıdır. Haber programlanmın konulannı >a kendim bulur işlerim >a da TRT ust yönetimi bana (şu konuyu yap) der. Ben kanunlar geregi Hayati Bey'in değinmeleri Felsefe CUMHURİYET okmiarmın "Taraştıkları" köşeyi izliyor musunuz? lzlemiyorsanız, hemen söyleyelim. yank ediyorsuıraz. Bugünden tezi yok iileyin. Tıryak'si olursunuz. Geçenlerde Amerikan fılmlerinin Türkiye'ye uîusal sinemamıza ciddi zararlaı verecek ölçü- de yerleşmestnden tedirgın olan Onat Kutlar'ia, onunia aynı fi- kirde olmayan bir okar arasmdaki tartışma handiyse gerçefc bir düello ile sonuçjanacaktı. Çok şiikür. bo>le bir $e> olmadı. Aslında anlatmak istedîğimiz başka. Geçen hafta, Tartışma köşesinde, kendisıni müstafi felsefe asîstanı olarak takdiıtı eden, Sayın Oroç Anıoba'nın, Sayırt Yaman Örs'e "Türkçedeki fel- sefeci, fılozof -feylesof Rıza Tevfik Bey'i gelin de arumsamayın- aynmı konusu ile ilgili yanıtını zevkle okudum. Amacım, fels«- feciler arasındaki bir kavram polemiğıne "rattdaM" oîma de- ğil. Haşa. Ama bizim. şu sıralar yakın bir Anadolu kentinin üni- versitesîne tstanbul'dan tannrun haftası feisefe taşıyıp duran bir felsefe doçenti arkadasımızın da ozellikle yabancıîarla karşıiaş- tığtnda, kendisini hep "Je suis phılosophe" (filozofum) bicuninde tanıtma ahşkanlığında olduğunu anımsivorum. Bense ona, sü- reklı, ''Je suis professeur de philosophie" (Felsefe profesÖTü- yüm) demesinın daha yennde olacağınj öneriyordum. Çünkü Sa- yın Aruoba'nın da değindiğj gibi, "Idşi gerçekten fBozof olmussa, bu durum, kendisini filozof diye taıutmasına zaten engeldir." Kant'm bu göruşune, Sayın Aruoba gjbi bız de katılıvoruz. Doğ- rusu, Sartre'ın kendisini "Fllozofum" dıye takdun ettığini'ya da Descartes'm "Duşiıaıiyoram, öykyse fllozofum" dediğıni pek sanmıyoruın Kanımca en îyisi, "Suis-je phılosophe?" (Filozof muyum?) demektir. Çünkü, duşumln de bilimın de ozünde kuş- ku vardır. Kendimizı filozof olarak tanımlamayahm. Bırakahm bu ismi bize başkalan versin öyte defil mı0 bunu yapmak zorundayım, ya o progranu yaparsın >a da istifa edersin. Ama benim için bu soz konusu değil, çunkıi benim gel- diğim >er ile bugünku konumum arasında hiçbir fark yok. 1970 yı- lında 1.5 mihon lira param var- dı. Şimdi hiçbir şeyim yok, sade- ce bir kooperatifte hissem var. Programlanmızda her türlu siya- si goruşumuzu çok arkamıza al- mak zonındayız. Çunku biz 55 milyon Turk seyirrisine saygılı olmak durumundayız. 55 milyo- nun yuzde 55 gibi yuksek bir ora- nı cahil olan bir toplumda onla- ra karşı anlaşılır olmak zorunda- )iz. İkinci olarak da sevircileri- mizia arasında ilericisi, gericisi, sağcısı, solcusu. arkalısı, onlusu gibi aynm yapamayız. Ama biz belli konularda devletin goster- diği çizgilerde gitmek zorunda- yu. Bizi kanalize eden bizi belli bir noktaya hedeflendiren dog- rultuda gitmeliyiz. Devlet diyor ki şu şu konularda taraflı hare- ket edebilirsin... Örneğin hangi konuda; Ermeni konusunda. De\let diyor ki: Ermeni konu- sunda taraflı harekel edebilirsin. O zaman biz devletin televizyo- nunda Erraenilerle ilgili bir prog- ramda tarafsız olamayız. Devlet yarg). yasama >e vurutme organ- lannı lemsil ediyor. Hukumet bir icra organı. Ama hukumet çok farklı. Hukumeti çok konularda eleştirdik, hangi konularda eleş- tirdik? Saglık konusunda, adti- >e, eğitimde." Yöndem, " o z e r k " değil "devlet" televizyonunun bir programcısı olarak devletin ken- dilerine ne şekilde yol verdiğinı böylece açık seçik anlattı. Ancak devletin hangi kanallar eliyle bu dırektifleri verdığinı söylemedı. Yasama, yurutme, yargı or- ganlannın tumunü temsıl eden "devlet" hangi organı eliyle aca- ba "şu konuda taraflı, şu konu- da tarafsız" hareket edebılece'c- lerinı TRT programcılarına bıl- dınyordu? teciler 34 RC 805 plakalı bu ara- bayı araştırmaya başladı. Akşam saatlerinde Istanbul Emniyet Muduru Hamdi Ardalı Hurriyet gazetesine telefon ederek, "Bu araç bize ait, onu yazmayın" de- di. Bu gibi durumlarda genellik- le polısle ışbirhğı yapıp (yazüma- sın) denileni yazmayan basm, bu kez hem arabayı hem de Arda- lı'nın telefonla yaptığı ricayı ya- zıverdı — Polisle ilgili sorunlar orta- \a dokuldü. Polis örgutünde a>- İardır bir rahatsızlık bulunduğu, bir tayin kararnamesınin sözü edilmesine rağmen bir turlü ger- çekleşemediğı anlaşıldı. — Aynca polis örgutünde yukselmenin "dinci kesimin" ar- zulanna göre gerçekleştiğı, terör konusunda uzmanlasmış polisle- rin pasif görevlere çekildiğı, ba- listik uzmanlanrun dışlandığı açıklandı. Q CENAZE TÖRENİNDE: — Nuruosmaıuye civarındaki pek çok mağaza sahibi kepenk- lerini kapatarak olası olaylara karşı kendilerini korumaya aldj- lar. — "Cuma namazı" için gelen- lerden bazıları "nedir bu cenaze kaJabalığı, biz namaz kılaraaya- cak mıyız?" dıye kalabalığı dir- sek atarak yardılar. — Cami avlusunda toplanan kalabalığı "bilinçlendirmek" is- teyen solcu gençler "işçifcr elefc" cinsınden sloganlar atarken ka- labalığı oluşturanlann arasında Eczaabaşı, Kıraç, Demirören gi- bi isimlerin ağırhkta olduğunun farkmda bıle değildıleT. "Prova- kasyona sotı" diye bağınrken de sonunda kabağın kendı başları- na patlayacağı bir provakasyona alet olduklanru da akıl ettikleri yoktu. — Ankara'da Muammer Ak- soy'un cenaze törenı sırasında da polis gazetecileri dövmüştü, bu kez yine tartakladı ve TRT ka- meramanını tekmeledi. Olaylar- dan sonra Ankara Emniyet Mü- duru Mefamet Agar gazete büro- lannı ziyara ederek özür dilemiş- ti. Istanbul'da benzer bir davra- nış görülmedi. D) BASIN: Genel olarak sağ veya sol ke- sımı hedef gostermekten kaçın- dı. Tercuman gazetesinın "sol örgiitkr vurdu" manşeti dışında toplumun çeşitli kesimlenni bir- birine karşı kjşkırtacak yazı ve manşetlerden kaçımldı. E) TOPLUM: Katillerin bulunmasını bekli- yor. Genel olarak terörün giderek yaygınlaşacağından endişeli. Hukümetten umutsuz. LOMBROSOVEKADIN Kimin beyni daha ağır? 8 MART Dunya Kadınlar Günü çeşitli etkinliklerle kutlaıı- dı. Pandler, tartışmalar sırasın- da genellikle erkekler de ya ka- dınları destekledıler ya da "ses- siz" kalmayı yeğlediler. Kadınlar Gunü'nde sesini çı- karmayıp sonradan bıldiğini okuyan erkeklere benzemeyen atak bir erkek, Mulkiyehler Bir- hği'ndeki bir panelde çıkış yap- m k istedi, ama yanlış mekân seçtiğini biraz geç anladı. Prof. Nermin Abadan Unat, Prof. Mubeccel Kıray, Yard. Doc. Yeşim Arat, Av. Canan Ann ve yazar Handan Koç'un katıldığı ve Prof. Necla Arat'ın yonettiği panelın soru, yanıt bö- lumunde dinleyici bir erkek aya- ğa kalkarak şu sonıyu sordu: "Kadıo ile erkeğin eşit olma- sına imkân var mı? Erkeğin bey- ni 1200 gramdır, kadının beyni ise 800 gram geliyor..." Bu sozler uzenne salondakı dinleyici kadınlardan protesto sesleri yüksddi. Prof. Mubeccel Kıray mikrofona uzanarak bu "ağır beyinli" erkeğe şöyle ya- nıt verdi: "Antropoloji literaturunde bu tartışma eski bir olaydır. L's- tunde çok konuşuldu. Lombro- so, kadının saçının uzun, beyni- nin kuçuk olduğu, bu nedenle erkeklerin kadınlara oranla da- ha akıllı olduklan konusunda bazı varsayımlarda bulunmuştu. Lombroso oldukten sonra bey- nini çalışmalar yapılması için hi- be etti ve Lombroso'nun beyni tarrjldtğıoda ortalama kadın beyninden 300 gram eksik çık- tı.." 1835-1909 yıllan arasında ya- şamış olan ltalyan kriminoloji uzmaru Lombroso, suçun huku- ki yanından çok suçlunun yapı- sı ile ilgili incelemelerde bulun- muştu. Belli bireylerin doğuştan suçlu olduklannı, suçlulann do- ğuştan belli fıziksel ozellikler ta- şıdığını savunuyordu. Kafatasçı yaklaşımlı Lombro- so'nun tezlerı hukuk dünyasın- da etkın olamadı. Halen aynı tezleri ışlemeye kalkışan erkek dinleyici de "beyin ağırlıgı" ko- nusunda gerekli yanıtı almış ol- du HAYVANLAR İSM4İL GİLGEÇ PtKNİK PİYALE MADRA fflZLI GAZETECİ VECDET §£A ME SIMi ? ME OLOU ? AfİYE OfLE OCU Gl8ı ÖÛKiyöRSUtfJZ ? HlÇ SPOR SiVıNMlŞ 4CMMI SÖRMEPİNİl Mİ ? ÇİZGİLİK KÂMİL MASAK4CI AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİR KEMAL GÖKHAIS GİRSES GARFIELD jm DAVIS / 9ElÂ<VV<M / EENl' BEK- f lEMpOZEUN DEĞİL M? TARİHTE BUGÜN VIMTAZ ARIKAıV HALİDE EDİP'İN BÜSTÜ OİNAMİTLENDİl 13 Mart 197OT£ 8U6UN, HALıOE BDıP ADIVAÇ'lN SUL- rAHAHMET MEYOANI'NDAKI 8USTZJ DlMA- MITL£NMIŞTI TUfiK KADINLAg B'ISLI- Ğ( ISTANSUL ÇugeSl 7X&4PINDAN 8UST, BlGKAÇ GUN ONCB, POUS Kd&4KOL.U'NUfJ 2.O SO M£TK£ /L£JSlSlNe PlKlLM/f- rr. GEC£yA&SI SıLlNMBYSN KIŞI- 1-ERCE YEeLEŞTıKıLEN OıNAMır, tÇfcAÇ MEreEUK GlfZ PlTtLLE ATEÇ. LENEfZEK PArLAr/LMtŞTt rEGıNOEN KOP/ifiA/C PARÇALANAH 8UST, SAVAŞl'NtN UNLU tC(- EDlP /IDIVAIS'A Aim (SOLPA}.. TÜRK VE DÜNYA KARİKATÜRÜNDEN O Orhan Doğu Nev Cobar-Romanya
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle