06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 13 MART 19% Dün> anıızclaki Değîşîııtlor ve Ttirkiye Dünyamızdaki devrimsel nitelikteki bu değişimlere çağdaş uygarlık ve gönenç düzeyine ulaşma azim ve kararlılığında olan Atatürk Türkiyesi'nin duyarlı olması doğaldır. Bunun sonucu olarak Türkiye, 21. yy'a girişin son on yılı eşiğinde bu gelişmeleri bilinçle algılama, politikalanm, stratejilerinin hareket tarzlannı, kurumlarını, sistemlerini, insan değerlerini, maddi ve manevi başka varlıklarını dinamik bir anlayışla geliştirme ve yönlendirme durumunda olacaktır. TANJU ERDEM Em. Amiral Dünyamız 20. yuzyıkn son on yılına girerken, bu- güne değin onu sarsan büyük olaylardan birine da- ha tamk olunmaktadır. Bu olay, evrenimizdeki oto- riter ve merkezi ekonomilerle yönetilen rejim ve ül- kelerde, giderek çoğulcu demokratik sistemlere ve özgür piyasa ekonomilerine dönüşüm surecinin baş- latılmasıdır. Bu sürecin politik, ekonomik, sosyal yapıyı hangi aşamalardan geçerek nasıl değiştire- bileceğı, sonuçlan henuz belirli değüdir. Ancak baş- latılan bu hareketlerin doğal sonucu olarak, blok- lararası soğuk savaş ve askeri caydırma gücü önce- likli anlayışırun yerini; ekonomik işbirliği, rekabet ve global piyasaları elde edecek biçimde yeniden ör- gütlenme çabaJarmın aiması, dünya kamuoylann- da şirketlerin ve iş dünyası yöneticilerinin politik örgütier ve politikacılara koşut önem kazanması, bu alanlarda yeni görüşlerin düşıince sistemlerinin geliştirilmesi beklenmektedir. Bu konularla ilgili olarak Batılı düşiinürler, dün- yamızın geleceğini şekillendirecek gelişim noktaJa- nnı saptamak üzere çalışmatar yapmakta, görüş oluşturmaktadırlar. Bu görüşler şöylesine özetle- nebilir: — Evrensel bazda demokratikleşme süreci devam edecektir. — Demokratikleşme ve hür piyasa ekonomisine dönüşüm sancılı olacak ve kimi toplumlarda kar- şıt durumlar meydana gelebilecektir. — Global bir savaş tehlikesi azaJmaya devam ede- cektir. — tletişim ve eğitim olanakları yaygınlaşacak, haJklar daha bağımsız ve özgur düşünen, karar ve- ren niteliklere sahip olacaklardır. — Dünya üzerinde ülkelerin karşdıklı ekonomik bağımhlıkları artacaktır. — Milli gücün indekslenmesinde, ekonomik per- formansın ağırlığı, askeri giice göre artacaktır. — Ticari savaşlar, yıldız savaşlan yerini alabile- cektir. — Çevrenin korunması ve kazanılması gündem- de en öncelikli bir dü2eye tırmanacaktır. — Goçmen sorunlan, Batı ülkelerinde çok önem- li bir iç sorun olacaktır. — İş âleminin lider ve yöneticileri kamusal aJanda daha büyük sorumluluk aJmaya ve roller oynama- ya aday olacaklardır. Bu iyimser gelişmelere karşın, silah teknolojisi- nin gelişerek ateş gücünün arttırılması sonucu ör- gütlü terörist hareketlerin süper boyutlara ulaşabi- leceği; genelde güney yanküresinde konuşlanan az gelişmiş ya da gelişmekte olan Üçüncü Dünya ül- keleri ile gelişmiş Kuzey arasında köklu sosyo- ekonomik aynmlann meydana gelebileceği; milli- yetçi hareketlerin bölgesel çatışmalara neden ola- bileceği; yeni ideolojilerin (tutucu Islamın uyanışı, yeşiller hareketi gibi) yükselerek bu hareketJerin de- mokratik ve liberal sosyo-ekonomik gelişme eğili- mini etkileyebileceği düşünülmektedir. Yeni fırsatlar 20. yüzyıhn son on yıhnda genelde Batılı demok- ratik ve ekonomik sistemlerin ve kurumların sağ- ladığı başan, Doğu'da devrim niteliğinde köktenci (radikal) değişimlere neden olurken, ekonomik ve endüstriyel alanda yeni fırsatlann doğması da bek- lenmektedir. Bu fırsatlar özellikle Doğu-Batı diya- loğu ve sistemler bütünleşmesi ya da ekonomik ve endüstriyel alanda Japonya başta olmak üzere Pa- sifik (Okyanusya) ülkelerinin anlamlı güç alanın- da yeni ve guçlü işbirliğine, üretimde global bir uz- manlık kazanmaya, pazar paylannın arttınlmasında dinamik bir rekabete, üründe niteliğin, araştırma - geliştirme hizmetlerinin global anlayışla geliştiril- mesine, iş yönetimi yöneticilerinin uluslararası iliş- kilerde rollerinin artmasına; kısacası ekonomik ve endüstriyel etkinliklerin evrensel boyutlar kazanma- sına olanak sağlayacaktır. Dünyamızdaki devrimsel nitelikteki bu değişim- lere çağdaş uygarlık ve gonenç (refah) düzeyine ulaş- ma azim ve kararhlığjnda olan Atatürk Türkiyesi- nin duyarlı olması doğaldır. Bunun sonucu olarak Türkiye, 21. yy'a girişin son on yılı eşiğinde bu ge- lişmeleri bilinçle algılama, politikalanm, strateji- lerini, hareket tarzlarını, kurumlarını, sistemlerini, insan değerlerini, maddi ve manevi başka varlıkla- rını dinamik bir anlayışla geliştirme ve yönlendir- me durumunda olacaktır. Türkiye, dünyamızdaki kuzey yarıkürede ve Ok- yanusya'da devrimsel nitelikli politik, sosyo- ekonomik değişimlerle, güney yarıkürede Üçüncü Dünya ülkelerinin, genelde, içinde bulunduklan geri koşullann, politik, sosyal, ekonomik kaosun ve kimi zaman da askeri çatışmaların hemen sınır nokta- sında yer alan bir ulkedir. Bu itibarla her iki kuşa- ğın da etkisi altında ve bir ölçüde özelliklerini bün- yesinde taşımaktadır. 150 yıllık bir sürecte zaman zaman aksamalara karşın mutlakiyetten meşrutiyete, tek partili parla- menter demokratik sistemden çoğulcu demokratik düzene gelişme göstermiştir. Ümmet toplumundan, ulusal toplum ve devlet anlayış ve yapısına geçmiş; sömürge ekonomisinden ulusal ekonomik atılım ça- ğını karma ekonomi anlayışı içinde özel ve kamu sektörleri oiarak beraberce yaşamış; sosyo- ekonomik planlı kalkınma ilkesi ile 193O'lu yıllar- da kamu öncülüfünde, 1960 sonrası ise kamu \e özel sektör girişimleri olarak sanayileşme yolunda anlamlı denebilecek adımlar atmıştır. 1980 sonra- sı, esasen genelde bazı sınırlamalarla uygulanan öz- gür piyasa ekonomisi modeline daha geniş çapta geçiş istenmiş, dış pazarlara açılmaya öncelik veri- Ierek fmansman, teşvik, sanayinin rekabet gücünü arttırıcı teknolojik ve başka Önlemlere ilişkin yapı- r,al değişimler ve altyapının geliştirilmesi öngörül- müştür. Bu faaliyetlerin icrasında her alanda yetiş- miş bir insan gucu mevcuttur. Cumhuriyetin bu gelişim çizgisi içinde gereksi- nimlerle kaynak mobilizasyonu ve olanak ve yete- nekleri dengelenemediğinden, stratejik ve taktik alanlarda yönetim anlayış ve hatalanndan, geçmiş- ten alınan bir kalıtın (mırasın) kapanması zor ye- tersizliklerinden ve nihayet yaşamın dinamik geli- şimi içinde her an, her ülkede meydana gelebilecek karmaşık etkenlerin sonucu politik, sosyal, ekono- mik, askeri sorunlara da rastianmaktadır. Hızlı nü- fus artışı, sağlıksız bir kentleşme, işçi ve işsizlik so- runlan, süreğen duruma gelen yüksek enflasyonun yarattığı maddi ve manevi erozyon, sağlık ve eği- tim sorunlan, üniversiteler sorunu, açık bütçe, yük- sek iç ve dış borçlanma, gelir dağıhrm, bazı insan hakları ihlalleri gundemdeki sorunlardan bir kıs- mını teşkil etmektedır. Bunlara, çevremizde gide- rek yoğunlaşan dış Türkler, Ermeni, Güneydoğu Anadolu'daki bölücü akım ve eylemler, Kıbns, GAP suları, gerilikçi akımlar, silahsızlanma vbg. politik - askeri güncel sorunlan ekleyebiliriz. Dunyadaki değişim ve gelişimlere uyum göstererek yeniden bir yapılanmanın sağlıklı oluşturuiması için; ülkemize özgü gerçeklerin ışığında sorunları- mızın çözümlenmesi yonunde olumlu gelişmelerin sağlanmasına gereksinim olduğunu düşünüyoruz. Bunun için de açıklık ve demokratik kuralların geçerli olduğu bir ortamda toplum katmanlan ara- sında ana konularda ulusal bir uzlaşmanın sağlan- masında yarar görüyoruz. Uzlaşma politik üst ya- pıdan başlayarak tum toplumu kapsar nitelikte ol- malıdır. Böyle bir uzlaşma, toplumun dinamik ile- riye götürülmesi ve güçlendirilmesi için gerekli gö- rülen politik, ekonomik ve sosyal isükrarı sağlan- mada önemli bir etken olabilecektir. Uziaşmanın temel konulan — Çağdaş demokratik bir düzen anlayışı ve ya- şama geçirilmesi, — Laik devlet ve laik eğitim anlayışı ve düzeni, — Ekonomik alanda girişim özgürlüğü ve ser- best piyasa düzeninin esas olması, — Değişen ve gelişen koşullann ışığında ulusal güvenlik, uluslararası ilişkiler (dış politika) ve ulu- sal savunma politika ve strateji ilkeleri olarak dü- şünülmektedir. Gerekli görülürse bunlara yeni ko- nular eklenebilir. L'zlaşmanın Atatürk devrim ve il- keleri ışığında şekillendirilmesi esas olmalıdır. Böyle bir uziaşma. kamuoyuna parlamento ça- lışmalarından, çeşitli toplantı ve panellerden, siya- sal parti bildirgelerinden yansıyan görüşlerle ve si- yasal iktidarın uygulamada davranış biçimleri ile sağlanabilir. Bu temel konularda ortak ulusal gö- rüşler belirlenirse, demokratik yaşamın gereği alt program ve eylem planlarının siyasal ve sosyo- ekonomik görüşlere göre geniş bir spektrumda de- ğişiklik göstermesi normal olacaktır. (ömeğin, 1982 Anayasası'nda da yer aldığı şekilde piyasa ekono- misi esas olmakla beraber ulusal ya da toplumsal yararlar için piyasalann yonlendirilmesi, denetle- mesi ve KİT'lerin varlıklarını bu sistem içinde sür- dürmeleri gibi). Temel konularda anlayış birliği sağ- landığı takdirde ulusun geleceğini, gelişmesini, gü- venüğini etkileyen, bugün her biri güncel bir konuyu teşkil eden sorunlann, birer rejim bunalımı gibi gö- rülmeleri kaygısı ortadan kalkacak; göriiş, düşiin- celer ve uygulamalar Türkiyemizi dunyadaki dev- rimsel değişimlere uyum gösterecek, sürekJi geliş- meyi sağlayacak programlar üzerinde yoğunlaşmak suretiyle Türkiye 21. yy'a bir kuzey yarıküre ülkesi olma umudu ile girecektir. Bu sonucun yaranna ve gerekliliğine inanararak yazımızı noktalıyoruz. ARADABIR §AKİR BALKI AT ve Geriye Döndürülen Çarklar "Avrupa Topluluğu"nun (AT) serüveni ve öyküsü yüzlerce yıl gerilere gider. "Büyük Karar"la başlar. Günümüze değin uza- nır. Amaç olarak bu, bir "Birleşik Avrupa Devleti" dûşüncesiy- di. Kesintilı de olsa bu çalışmalar sürüp gitmtştir. Birinci Dünya Savaşı nedeniyle bir süre duraklamıştır, savaş sonrası tekrar gün- deme alınmışsa da, bu kez de Hitler faşizmi bu çabalan engel- lemiştir. Ama yıllar sonra, 1957'de, "Roma Antlaşması"y'a bu tarihsel karar (uğraş), gündeme getirildi ve bir düş olmaktan çı- karıldı. Somutlaştı. Önce siyasal bir güç olmaktan öte, ekonomik bir varhğı amaç- lamaktadır bu topluluk. Sonra da siyasal. Çûnkü dünyamızda bir Amerikan - Sovyetler hegemonyası vardır. Avrupa gibi geliş- xniş bir ülkeler yumağı, bu iki süper gücün arasında sjkışıp ka- lamazdı. Bir dengeye gerek vardı. AT, hem üçüncü bir güç ola- cak, hem de Avrupa içi birliği ve barışı sağlayacaktı. Böylece de Avrupa'nın (üyelerinin) anayasal/demokratik yaşamını pekiş- tirecek, bazı "şer'Merden (darbelerden) onu korumuş olacaktı. Roma Antlaşması'nın içeriği ve "özü" budur aslında. Bu kısa değintilerden sonra önyargısız. aşırı duygusallığı bir yana iterek, özeleştiri sınırları içinde, eğri oturup doğru konuşa- lım: Nitelik ve nicelik olarak (gerçek/doğru), biz bu topluluğun neresindeyiz acaba? Siyasal ve ekonomik, daha açıkçası top- lumsal açıdan? Biliniyor ki AT'nin üç baş ağrısı vardır. Bunlar İspanya, Portekiz ve Yunanistan! Bu ülkelerin ekonomik (yaşam- sal) göstergelerine bakacak olursak, bizim nereierde olduğumuz daha iyi anlaşılır. Onların içsatım ve dışsatımlarını bir yana bıra- kalım, bu ülke yurttaşlarının durumları ne? Evet, ulusal gelirden aldıkları pay? Orneğın Portekiz'de kişi başına düşen ulusal ge- lir 2.269, Yunanistan'da 3.620, İspanya'da ise bu miktar 4.780 dc- lar! Bir de bize bakalım (Kongo'ya ya da Nijerya'ya değil), acı ama gerçek bu, bizim (çağ atlayan) kişi başına düşen ulusal ge- lirimiz 1.230 dolar! Bu küçük ve kaba saptama da gösteriyor ki başağnları arasında en "gariban" ülke olarak biz gözükmekte- yiz. Bu üçler, bu durumda ATnin "baş ağrısı" olurlarsa, kimbilir biz ne ağrısı oluruz? Hele bu doğurganhkla, kentsel yığılmalar- la, işsizlikle ve yüzde 80'lere varan enflasyonla? Her ülkede tutuculuk ve bağnazlıklar vardır. Tarih sayfaları do- ludur böyle örneklerle. Gericilik akımlarını islam da yaşamıştır, Hıristiyan da. Ama onlar bu "dogma"ları bir yana itebilmişler, "nakli" değil "aklı" ön plana alabilmişlerdir. Ne var ki "âlem-i İslam" hâlâ bu duvarları yıkamamıştır. Dinsel yönetimler içinde ve peşindeler. Şöyle bir bakınız lütfen, kaç islam ülkesi "laik- 'tir? Kırk küsur ülkenin tümünde şeriat yasaları geçerlidir. De- mokrası yoktur. Kişi özgürlüğünden söz edilmez. Bir de şeriat ve "cihat" duygusu içindeler. İslamsal yayılmacılık. Avrupa'daki çıkışlar (türban olayları ve molla çıkışlan). bunlar bir amaca yö- neliktir. Bunun adı "diyar-ı küffar"da cihat denemeleridir. Evet, dünyalık işler için AT'nin kapısmda bekleyelim, beri ta- rafta da öbür dûnya (ahret) işlerine tam gaz verelim. Bakınız. Cidde'de İslam Ülkeleri Din işleri ve Evkaf Bakanları Toplantısı- na ıştirak eden Devlet Bakanı (eski) Saffet Sert orada bulunan- lara "dinsel" çalışmalarımızla ilgili aşağıdaki şu bilgileri sunmuş: • Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 1989 yılı bütçesi 232 milyar 216 milyon Türk Lirası olarak kanunlaşmıştır. • Türkiye'de 63 bin 532 cami bulunmaktadır. Aynca her yıl 1400 civarında yeni cami inşa edilmektedir. • Münhasıran Kuran-ı Kerim talim ve hıfzeden kurs sayısı 5 bin civanndadır. Bu kurslarda 89 bin kız, 54 bin erkek olarak top- lam 160 bin dolayında çocuk eğitim görmektedir. • Milli Eğitim Bakanlığfna bağlı imam hatip lisesi sayısı, bu öğretim yılında açılan 8 yeni lise ile 384e ulaşmıştır. Bu okullar- da toplam 250 bin öğrenci öğrenim görmektedir. • Üniversiteler bünyesindeki 9 ilahiyat fakûltesinde 6647 öğ- renci yükseköğrenim görmektedir. • Mesleki nitelikli bu din eğitiminin yanı sıra bütün ilkokul, or- taokul ve liselerde oğrenciler anayasanın terninatı altında mec- buri "din kültürü ve ahlak bilgisi" dersi almaktadırlar. • Bu yıl ilahiyat fakülteleri bünyesinde daha ehil imam ve ha- tip yetiştirmek için "ilahiyat meslek yüksek okulu" adıyla 4 ayrı yüksekokul açılmıştır. • Basılı yayınlar. başta her yıl 1 milyon adet Kuran-ı Kerim bas- kısı olmak üzere 280 çeşıdi bulmuştur. Kimbilir Araplar ve ötekı din kardeşlerimiz bu manzaramızdan ne kadar mutlu olmuşlardır. Elbette bundan daha iyi "AT"ye gir- me hazırlığı mı olurmuş! Tabii ki bağırıp çağırırız Topluluk Ko- mısyonu'nun bizi dışlayan kararına; adamlar göz göre göre hak- kımızı yiyorlar. Daha ne yapalım yani, hem Allah'ın ipine sarılı- yoruz, hem de çağ atlıyoruz. Alınganlığa hiç gerek yok. Aynalar da aldatır. Kendimizi biraz kantara vurabilsek... Biz neredeyız, onlar neredeleri.. Sonra dün- yamız o kadar küçüldü ki, ben şuyum deseniz kim yutar? De- mokrasimiz yarım; kişi özgürlüğü yok, işkence var. Kitap yakan, felsefe eğitimini dışlayan, Darwin'den ürken, fanatik, şoven(ist), işı cuma selamlığına döken ve bilimi rahleye koyan bir ülke du- rumuna nasıl geldik? Ya da getirildik? Eğer biz, Atatürk'ün o akılcı ve aydınlatıcı yolundan sapma- mış ya da saptırılmamış olsaydık, biz onlara yalvarmazdık, on- lar (AT) bize çağrı çıkarırlardı. Düş kurmaya hiç gerek yok, ne ekerseniz onu bıçersıniz! NOT: Arkadaşımız Burhan Arpad dınlencede bulunduğundan ya- zılarına kısa bir süre ara verdı Keııt Mobîl> alan... Kent mobilyaları içinde doğal olarak gerçek gereksinimlere hizmet edenler, kent kullanırnı ve yaşantısı yönünden ağırhk taşır. Bunlar olmadığı ya da iyi çözümlenmediği zaman kentin kullanımında bireyler sıkıntıya düşer, hizmetler aksar, toplum mutsuzlaşır. Bu nedenle özellikle büyük kentlerde bu gruba giren öğelerle ilgili ayrıntılı planlamalann yapılması kaçınılmazdır. MÜJGAN ŞEREFHANOĞLU Yıldız Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Kentler, türlu amaçlara hizmet eden yapı- lar, bu yapıların kullanımını sağlayan yollar, meydanlar, geçitler, köprüler ve benzeri gibi ulaşım ağını oluşturan öğeler ile park, bahçe, fuar \e benzeri dinlence, eğlence, kimi zaman Ucari aaaaçlı. olabüen rekreasyon alanlan ve bunların içinde yer alan doğal ve yapay, işlev- sel, anıtsal ve estetik değerleri olan öğelerden oluşan bir butündür. Bu bütünu oluşturan parçaları birbirinden ayrı düşünmek doğru ol- maz. Bunu sağlayabilmek için: • Sağlam temellere dayalı, tutarlı bir prog- ram, • Uygulama ile ilgili yasa, yönetmelik ya da yaptırım ilkeleri, • Süreklı denetim, bakım, onanm gibi ko- nuların kapsamlı olarak ele alınması ve plan- lanması gerekir. Bunlar yapılmadığı zaman ise kent kullanımı zorlaşır, rahatsız edici etmen- ler anar, zaman, para gibi turlu jönlerden bo- şa harcamalar büyük boyutlara ulaşır. Bunun- la birlikte, birbirinden türlu yönlerden tutar- sız, ilgisiz, uyumsuz görüntüler oluşur. Kent mobilyaları da bu kent butunü için- de, kentin değişik işlevsel ve çevresel özellik- lerine gore ele alınması ve planlanması gerekli olan ve bir bakıma kentsel yaşamda uygarlık ya da başka bir deyişle, gelişmişlik duzeyini simgeleyen oldukça önemli oğelerdir*. Kent mobilyaları nelerdir? Kent mobilyaları, değişik yönlerden kente hizmet veren oğelerdir. Bunlar, kaba bir ay- rımla üç grupta toplanabilir. • Gerçek gereksinimlere hizmet veren öğe- ler: Değişik amaçlı aydınlatma elemanlan, tra- fik ışıkları, işaretleri, duraklar, çöp kapları (sa- bit ve hareketli tipler) telefon kulübeleri, bü- feler, butikler, oturma banklan ve benzerleri gibi. • Ticari ve duyuru amaçlı öğeler: Reklam panoları, reklam kuleleri, ışıklı reklamlar, so- kak, meydan adlarını bildiren levhalar, kent bölgelerini, trafik akışını önemli kurum \e ku- ruluşların, tarihi ve turistik yapıların yerleri- ni gösteren işaretler, cam, teneke kutu, gaze- te kâğıdı ve benzeri tur kullanıma yeniden gi- recek nesnelerin toplandığı öğeler ve benzer- leri gibi. ' • Özellikle sanatsal ve estetik değeri olan öğeler: Genelde peyzaj mimarisi içinde yer alan türlu gereçlerden yapılan heykeller, du- var süslemeleri, çocuk oyun alanlan içinde çe- şitli oyun elemanları ve benzerleri gibi sırala- nabilir. Tüm bu değişik nitelikteki kent elemanla- rının kentsel ozelliklere göre planlanması, yer- leştirilmesi ve kullanılmaları gerekir. Amacı ne oiursa olsun, bu öğelerin biçem (stil), ge- reç, doku, çevre ile uyum sağlamaları, estetik değer taşımaları, kentte uygun alanlara yer- leştirilmeleri ve işlevlerini yerine getirmeleri kent görüntüsü ve kullanımı yönünden olduk- ça önemli etkenlerdir. İlk bakışta, altyapı hizmetleri yeterince ye- rine getirilememiş bir kentte, bu konulara ağır- lıklı olarak yer verilmesinin yanlış olduğu, on- celikle altyapı hizmetlerinin yapıldıktan son- ra ust yapıya geçilmesinin doğru olduğu inancı doğabilir. Ancak bu, yatırım ve kaynak kul- lanımı gibi yönlerden belli oranda doğru olsa bile gunumuzde, belirli bir yere ulaşabilmek için her iki tur çalışmanın birlikte yürütülme- sinin kaçınılmaz olduğu da bir gerçektir. Ya- ni birinin ötekini beklemesi gerekli değildir. Yukarda kabaca gruplandınlmış olan kent mobilyaları içinde doğal olarak gerçek gerek- sinimlere hizmet edenler, kent kullanımı ve ya- şantısı yönünden ağırlık taşır. Bunlar olma- dığı ya da iyi çözümlenmediği zaman kentin kullanımında bireyler sıkıntıya düşer, hizmet- ler aksar, toplum mutsuzlaşır. Bu nedenle özellikle büyuk kentlerde bu gruba giren öğe- lerle ilgili ayrıntılı planlamalann yapılması ka- çınıimazdır. Ufak kentlerde ya da yerleşme- lerde bunların sağlanması oldukça kolay ve de- netimli olurken, buyuk kentlerde sorun başlı başına ele alınması gereken konulardan biri- dir. O nedenle, özellikle İstanbul gibi bir ufak ülke niteliği taşıyan kentlerde konunun öne- mini yadsımak olanaksızdır. Dolayısıyla, bu tür konuların tum kent için belirlenen temel ilkeler doğrultusunda olmasına ve denetlen- mesine çalışmak doğru bir yaklaşım olur. Öteki gruplarda yer alan kent mobilyaları ise daha çok estetik ve ticari ağırlıklı olup özel- likle kent göruntusü ve belediye gelirleri yö- nünden önem taşıyan oğelerdir. Bu nedenle, bu konu üzerinde de ayrıntılı planlama yapıl- ması gerekir. Birinci grupta yer alan öğelerin estetik de- ğerlerinin olmadığı kuşkusuz söz konusu de- ğildir, tersine bu öğeler de kent goruntusün- de estetik yönden çok etkileyici rol oynarlar. Örneğin, aydınlatma elemanları, bir yandan görme olayını sağlarken öte yandan biçimie- ri, boyutları, renkleri, sayıları, dizilişleri ve ay- rıca da ışıklı olmaları nedeniyle çok çarpıcı elemanlardır. Tek tek yapıların kullanimından o yapıiarı kullanan bireyler, kentlerin kullanılmasından ise tüm vatandaşlar sorumludur. Kent, bir ba- kıma toplumun ortak malıdır. Dolayısıyla kentin ve kent mobilyalarının kullamlmasın- da gerekli özenin gösterilmesi herkesin göre- vi olmalı ve bireyler birbirlerini denetleyebil- melidir. Kullanıcı olarak, hiç kimsenin bilerek, is- teyerek, kente ve kent mobilyalanna zarar ver- meye, kırıp dökmeye, bozraaya, kötü kullan- maya hakkı yoktur ve olmamalıdır. Bu tur kullanım sonucu olumsuz görüntü- ler ortaya çıkmakla birlikte, bunların onanl- maları ya da yenilenmeleri için harcanan iş- gücü, zaman ve para boşa gitmekte ve bunun karşılığı dolaylı olarak yine vatandaş tarafın- dan ödenmektedir. Kuşkusuz, bu tür mobil- yalann iyi kullamldıkları zaman dış iklim ve çevre koşulları nedeniyle eskimeleri, bozulma- lan ve kötü görunuş kazanmaları doğaldır. Bu durumda da bakım, onanm ya da yenileme zorunludur. Ancak bu iki durumu birbirine karışürmamak ve özellikle ayırmak gerekir. Bugün, gelişmiş olan ülkelerin birçoğunda kent mobilyaları konusu öteki kent sorunla- rıyla birlikte ayrıntılı olarak ele alınmış ve kentlerin özelliklerine gore türlu niteliklerde olan bu öğeler kentlerde yerlerini alarak kul- lanıma sunulmuştur. Örneğin yollar, kaldırım- lar, meydanlar, bunların doşeme kaplamala- rı, bu arada birlikte düşünülen, araç ve yaya- lar için yol ve yaya geçitleri, dinlenme alanla- rı ve bunların aydınlatma elemanları, yoi çiz- gileri, trafik ışık, işaret ve levhaları, değişik tur çöp kapları ve benzerleri hepsi bir bütu- nun parçaları gibi planlanmış \e uygulanmış- tır. Yani sonradan takma, ekleme, renkleri, stilleri başka başka uyumsuz öğeler değildir. Dolayısıyla, bu tur öğeler kent kullanımı ve göruntusü olarak olumlu bir durum sergile- mekte ve bu yönden bir uygarlık düzeyini be- lirtmektedir. Aynca bunlann surekli olarak te- miz ve bakımh olmaları ve iyi kullanımları ise kullanıcı riteliği yonunden de yine bir uygar- lık duzeyi gostergesi oluşturmaktadır. PENCERE Sonuç Günümuzde kent mobilyaları kentin kulla- nımı, yaşantısı ve görünuşu yönünden vazge- çilmez oğelerdir. Ancak bunların türlü yön- lerden olumlu ve yararlı olabilmeleri için ilk aşamada, kent bütünü içinde yerleştirilmele- rinde uygun bir planlama, estetik, işlev ve ben- zeri yönlerden iyi bir tasarım ve çevre ile bü- tunleşme sağlanması, kullanım ve ömür yö- nünden dayanıklı gereç seçimi ve iyi detaylan- dırma ve de uygulamada iyi nitelikli işçilik ge- rekmektedir. Ikinci aşamada ise tüm bu öğelerin insana yakışır bir biçimde kullanılmaları, korunma- ları, belirli surelerde bakım ve onarımlarının yapılmaları onem taşır. Tüm bunlann kent ve ülke butunu içinde gerçekleşmesi ise belirli bi- linç düzeyi, bilgi birikimi, kültür ve toplum bireyleri arasında sevgi ve saygıyı gerektirir. Özellikle, Avrupa Topluluğu ve uluslarara- sı ilişkilerin ağırlık taşıdığı günümuzde konu- nun, bu bovutunun da iyi değerlendirilmesi a>Tica onem taşımaktadır. * Isıanbul Anakem Belediye Başkanhğfmn bu konu- daki olumlu gırışimleri önemli bir atılım olarak :z- lenmektedır ÖZGÜR ERDEM DAĞDEVİREN 26.07.66 - 13.03.88 SANA OZLEM O. Anavatanı dıjinda ekmek aravan Miiyonlardau bırıvdı, bir Asya]ı\dı. \edi yaşından ben Alman>a'da buyudu. Yuvasından kavan bir yıkjızgıbı hızlıydı, Yurudu lum zorluklarm ustune, Oturdu >aşıitarının en onune. Girdı Dusseldorf Tıp Fakulıesı'ne Onuruydu >abancı gençligın. Sımgesiydi lum zorluklarj delıp gevmenın Beklenmedık bv man sabahında, Alcak olum luzak kurdu O'na ParçaJandı guneş, aleı duşıu Cihan'a Her yer vıranedir şımdi. Seni ozlediğımızden bu >ana Üniversİte Arkadaşları Adına YAŞAR CİHAN OZGÜR ERDEM DAĞDEVİREN HASRETÜVfİZ 26.07.66 - 13.03.88 Bugun ayrıiı$ın)n ıkıncı yılı. Baharsız, gulsuz, guneşsiz Kapkara iki yıl. Her dılimi 13 mart kokan. Tam >edî >uz oluz Kiın. Seninle yaşayıp, senı saramadı|ımız. Asırlar kadar 117un, zalimler gibi acımasız Bu koca zaman bile, Çaresizdir feryadım'za Dunyanın dort bir vanından Geldıkve olum hıbcıieri. karanfilli labuiun Yeniden vurur parv'alanmı? yureklenmıze Kulağımıza gelen o nazik sesınle Ve son isıemınle haykınrız lum ın^anlıga. Yok edın kalemımzden iikan olum kararlarını Yok edın ki \aknsiz Olumun kalleşliği kendine kalsın. ÖZLEMin - BABAN İki Almanya mı Var?.. Bir uşağın efendisi gibi dûşünebilmesi, sanılchğından daha kolay ve daha güçtür. Kolaydır; çünkü uşak efendisinin değer yargılarını benimsediği için uşaklaşmıştır. Güçtür; çünkü her konuda efendinin uşaktan daha doğru düşündüğü yerteşik sanıdır. Buyurgan ile buyurulan arasındaki bağıntıdır bu; yalnız kişiler arasında değil; sınıflar, devletler, toplumlar arasında tarih boyun- ca süregelmiştir. Kötelik döneminden kalan izler günümuzde bile görülebilir, İyi bir hizmetçi hep hanımmı düşünür. Hanımın başı mı ağrıyor? Romatizmalan mı tuttu? Giysisine yağ mı döküldü? Han/m kocasıyla kavga mı etti? Kumarda para mı yitirdi? Hanım bu sabah nasıl uyandı? İyi mi, kötü mü? İyi bir uşak için efendinin hayatı Onemlidir. Efendinin işleri bo- zulursa uşağı bir kaygı alır. Ne yapsın zavallı uşak? Yazgısı efendisine öylesine bağlıdır kı efendinin derdi, ister is- temez uşağın derdi olur. Hanım birisine âşık oldu mu, hizmetçi gerilime girer; bey met- res tuttu mu uşak bunalıma düşer; ama yine de bu konulara ne hizmetçinin aklı erer ne de uşağın. Efendiler, büyükler, buyurganlar, her şeyi daha iyi bilirier. * İtalik harflerle dizilmiş olan yukardaki parçayı eski bir yazım- dan aktardım. Çünkü güncelleşti... Bugün bütün dünyada zenginlerin sorunlan gündemin birin- ci maddesini oluşturuyor. Öncelikle Doğu Avrupa!.. Eh, Doğu Avrupa dediniz mi, elbette Batı Avrupa.'.. iki Almanya'nın birleş- mesi!.. Batı'nın geleceği?.. Sanki dünyamızın sınırları kuzeydeki zenginlerin sorunlanyla başlayıp bitiyor. Dünya bir buzdağı!.. Suyun altındaki bölümleri yok sayıp suyun üstündeki görün- tüyle oyalanıyoruz. Üçüncü Dünya yok!.. Avrupa ile birlikte hop oturup hop kalkıyoruz; onların başı ağrıdı mı bizimki zonkluyor; onların karnı ağrıdı mı biz ishal oluyoruz. Oysa bizim sorunlanmız Batı'nın ya da Avrupa'nın çok ötesinde değil midir? • Bir soru: —iki Almanya birleşir mi? Yanıt: —Birleşiri.. Eğer olayı salt siyasa açısından ele alırsan; iki Almanya'nın bırleşmesinin kolay olmadığını söyleyebilirsin. Gerçl birinde ki- şi başına ulusal gelir 11 bin dolar; ötekinde 10 bin dolar; ama işin içine değişik sorunlar giriyor. Berlin Duvarı yıkıldı; iki devlet bütünleştiğinde ekonomi nasıl bir renk alacak? Kapitalizm ağır basacak; belkı de Doğu'yu yutacak. Duvarın iki yantnda da mark kullanılıyor. iki ayrı mark nasıl tek para bırimine dönüşecek? Son- ra iki Almanya bırleşirse ortaya çıkacak ortak güç, yeni bir Hitler doğurmasın? Avrupa ikircikli; Amerika duraksamalı, Sovyetler de kendine göre olaya bak/yor. Ancak bütün bunlar fasafiso!.. iki Almanya birleşecek; zaten hiç ayrılmadı ki... İki Almanya, Goethe'de, Schiller'de, Beethoven'da, Marks'ta. Kant'ta, Schuman'da, Rönesans'ta, Reform'da, Luther'de, Wag- ner'de, Nietzsche'de, Thomas Mann'da, Brecht'te zaten bütün- leşmiş. aklı inançtan ayırmış, bilimi dinden bağımsızlaştırmış bir toplum... Güncelde iki Almanya'nın birleşmesı. ekonomik ve siyasal so- rundur; uygarlık sorunu değil... • Uygarlık sorunu 'aklın inançtan sıynlması, bilimin dinden ba- ğımsızlaşması'du. Batı için bu aşama bir tarihtir; biz ise "Aydınlanma" sürecin- deyiz. Batı kapıtalizm-sosyalizm hesaplaşmasını bir politika so- runu niteliginde yaşıyor; bizim için önde gelen sorun laikliktir. x Demokrasi laiklik olmadan olamaz. Batı'daki kapitalizm-sosyalizm konusuna bir uşağın efendisi- nin sorununa baktığı gibi bakmaktan kurtulamazsak, çagdaşlı- ğtn lafını bile ağzımıza almayalım. (1953-1980) NETAŞ işçisi MUSTAFA BENLİOĞLU'nu Ölümünün 10. yılında saygıyla anıyoruz. ARKADAŞLARI - AİLESİ ADINA NAZIM ALPMAN ANMA 13 Mart 1980 yılında sendikal mücadelede yitirdiğimiz NETAŞ işçisi MUSTAFA BENÜOĞLU'nu saygıyla anıyoruz. NETAŞ İŞÇİLERİ ADINA AHMET SELEK BAŞSAĞLIĞI Vakfımızın Kurucu Üyesi Sayın Avukat Oğuz Teoman'ın babası, değerli öğretmen ve tarihçi, A. ZEKİ TEOMAN Hakkm rahmetine kavuşmuştur. Merhuma Tann'dan rahmet, kederli ailesine ve yakınlarına başsağlığı dileriz. Yl CEL KILTİR VAKF1 K O N S E R L E R I OKncuk brrâyküht... ZUHAL OLCAY Narasyon: KORHAN ABAY 26 Mart P.tesl 19.30-21.30 YER Suaöıye ATLANTİK Sıneması 355 43 70 BILETLER: Suadıye Allantlk Slnemao Glse>l Vakkorama Takılm (151 15 71)Suadly« (360 90 90) Moda Sineman (337 01 28) Irtlbatr 353 77 35
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle