06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTC 13 MART 1990 O R H A V H l R S A L IBILGISAYARLAŞANYAŞAM Bilgisayarla gelen yeni mesleklerAğ mühendisi, teknik yazıcı, para işlemci, üretim sistem danışmanı, eğitici, videoteks grafikçisi, bilişim aracısı, bilgi grafikçisi, şifreleme uzmanı, bilgisayarm Türkiye'de gençlere sunduğu yeni mesleklerden bazıları. Siz bugün "bügi toplumu"- nun, "bilgisayar toplumıTnun, "bir teknoloji toplumo"nun bir üyesisiniz artık. lsteseniz de is- temeseniz de. Çünkü, bu devrimi gerçekleştirenlerden biri de sizsi- niz. En azından, ödediğiniz ver- güerinizle, kuilanıcı insan veya hizmet verilecek insan konumu- nuzla, "bilgi toplumu" devrimi- ne katkıda bulundunuz, bulunu- yorsunuz. Peki, topluzndaki dö- nüşümün farkında mısınız? Şimdi yaptığuuz işten, geldiği- niz konumdan da pek emin olma- yın. Çünkü yanınızda bulunan, arkanızdan gelen, toplumun ve çagın dinamizmini görerek davra- nan, bugünü ve yannı izleyen, okuyan, düşünen insanlar, çoğa- larak geliyorlar. Makineler beraberinde "ağ mü- hendfei"ni, "para çlemd"sini, "üretim sisteıiüeri damşmanla- n"nı, "egiünenleri"ni vb. de bir- likte getiriyor. Şimdi biz bu "bO- gisayar profesyondleriai" tanı- mayı sürdürelim: Ağ mühendisi, ag nzraam: Bü- yük işletmelerin donanımlan, çe- şitli bölüm ve birimler arasında veri ak;şını, alış verişini düzenli- yor ve denetliyorlar. Bilgisayar teknolojisinin, iletişim ve haber- leşme tcknolojisiyle 'evlillgi'nin ortaya çıkardığı sorunlann üste- sinden, bu teknik adamları geli- yor. Prof. Tosun, "Özeflikle ban- kacıhk sektöründeki otomasyon nedrniyle bilgisayar agları konu- su önem kazandı. Bizden ag mii- hendisj isnyoriar ' diyor ve Türki- Bilgisayar alanındaki uzman racslckltrın »a>ılan gıderek artıyor. Bilgisayar sektöriinde işsizlik yok. ye'de bu uzmanlara talebin baş- ladığma işarel ediyor. Bilgisayar, telefon, faks, tele- işlera gibi değışik haberleşme tür- lerinin ortaya çıkması ve bunla- nn yaygınlasması sonucu, haber- leşme ağlarının birbirine bağlan- ması, bu dunımun sistem otomas- yonunda yeni yazılımlan gerektir- mesi, ağ uzmanlannın çaJışma alanlarını giderek genişletiyor. Ag mühendisi: Bir ağı ya da farklı ağlar arasında iletişimi ve bütünselligi kurarken 'ag unn^ııı' da ağların bakımından ve çalış- masından sorumlu olacak. Teknik yazıa: Makinenin veya bir programın ve program pake- tinin nasıl çalıştığını, nasıl kulla- mlacağını çok iyi anlatan kılavuz ve kitapçıklan yazan teknik yazıa kuilanıcı veya alıcı ile bilgisayar yazılımı, hatta şirketi arasında "dil ve düşünce" ortaklığını ku- ran aracı durumunda. Para-isleiDci: özellikle banka- ların otomasyona geçmesi ve ağ sistemlerini kurması, para işlem konusunda uzmanlaşmış bir "ag uzmanıııa" ihtiyaa giderek arttı- nyor. "Parasai agın" işlevsel yö- nü ile ilgili sorunlar, banka açisın- dan, paranın çok hızlı dolaşımı- nı sağlamak açısından ortaya çı- kan sorunlara en iyi çözümü ge- tirmesi, bekleniyor "para-işlem- ci"den. Üretim sistemleri danışmanla- n: Üretim ortamlannda bilgisa- yarların kullanılmasına yardıma oluyor. Melsa YıMızdogaa, çok büyük yazılun programlannın uy- gulamaya konduğu işletmelerde yeni ortama uyum sağlanmasını kolaylaştırdıklarını belirtiyor: Egiticilik: Bilgisayar iş aJanın- da geçerli bir başka meslek. Bil- gisayarlaşan işyerlerindeki ele- manları makine ve program kul- lanımı konusunda eğiten "bilgi- sayar ögretınenleri" ayrıca çeşit- li kursiarda da egiticilik yapıyor- Videoteks grafikçisi: Amerika ve bazı Avrupa ulkelerinde hızJa gelisen videoteks kullanımı, ken- di uzmanlarım da yarattı. Video- teks grafikçisi, videoteks sayfala- nnı oluştunıyor. Bilişim araalan: Bu kişilerin şirketlerdeki görevleri, kullanıcı- lar ile bilişimciler arasında köp- rü oluşturmak, kullanıcılara kim- lerin gereksüümi olduğunu sapta- mak. öte yandan "veri işletimi" uzmanlan da baska bir bilgisayar meslek sahipleri. Bu grup, biîgi- sayarda işlenecek verileri akılcı hale getiriyor, veri diızenleme ve örgütleme kütükleri yazıyor. Bilgi grafikpsi: Yeni yeni baş- layan, Amerika'da filiz veren bir bilgisayar mesleği. Bilgi grafikçi- lere, grafîk yazılım ile mekânda görüntülemeyi birleştinnek görevi veriliyor. Verilerin ekranda gö- rüntülenmesi, tasarlanmasının, re- sim sentezini gerektireceği ve bilgi grafıkçilerin uzmanlaşacağı belir- tiliyor. Şifreleme uzmanı: îşletmelerle ilgili bütün bilgiler, gizli sırlar bil- gisayar sistemine girdiğinde, sa- nayi casusluğuna karsı önlemler alınması zorunlu oluyor. Bilgi "kütükleri" korunmalı, yabancı- lann sisterae şu veya bu sekilde girmeleri imkânsız kılınmalı. tşte "şifreleme uzmanı" işlet- me için bu yaşarnsal bilgilere dı- şardan ulaşılmasını önlemek ama- cıyla, programlan kodlayacak, bilgilere ulaşabilmek için kişilere özel, anahtar sozcükler yarata- cak. Veri işletmenleri, para ışlemcı- ler, bilgi graflkçiler, videoteks grafikçi, teknik yazıcı vb., bilgi- sayann kendi çevresinde yarattı- gı etkinliklerin yan ürunleri sayı- lıyor. Pazarlamaalar da bu yan ürün mesleklerden biri. Bunlar, yazılımlar, sistemler, ara parça- lar, vb. satıyorlar. Bilgisayar tek- nolojisinin her alanında biraz de- rinlernesine bilgi edinen herkes, pazarlamacı olabilmekte ve "ma- lını satabilmektedir". Başka bır bılgisayaı mesleği olarak "ergonom" veya "tasa- nma"lardan sOz etmek mumkün. Ergonomlar ve tasanmcüar, kul- lanıcıya en uygun, en anatomik ve yapılan ise en uyumlu klavyeleri, ekranlan ve diger donarum birim- lerini çiziyor ve yaratıyorlar. Piyasadaki rekabet, bilgisayar makine ve yan birimlerinin este- tik ve kullarum kolaylığını ön pla- na cıkartıyor. Ergonomlara ve tasanmcılara bu alanda her zaman bol iş var. Çünkü bilgisayar teknolojisi dur- madan gelişiyor. Klavyeler orta- dan kalkıyor, döner ekranlar ve ekrana dokunularak emirler veril- mesi düşünülüyor. Bilgisayar alanında uzman mesleklerin sayılan giderek çeşit- leniyor. Farklı üretim yapan fab- rikalarda bilgisayarlı uretimin do- ğurduğu onlarca yeni meslek var. Bilgisayarlarda seslerin kullanıl- maya baslanması, "ses miihendis- leri"ni, "ses uzmanlan"nı yara- tıyor. SCRECEK Tiflis boğazlardan geçebilir mi? Sovyetler'in beyanı: Hava destekli kruvazör YILMAZ USLUER /E. AMİRAL Sovyetler'de insa edilen 'TifHs' savaş gemi- sinin "ucak gemisi mi" yoksa "hava yetenekli kruvazör mii?" olduğu konusunda tartışma basında çeşitli yayınlarla sürüyor. Dünkü ya- zımızda Tiflis'in teknik özelh'klerine değinmiş- tik. Bugün Montrö Antlaşması'na göre ko- nunun milli gttvenlik ilkesine ve hukuki yö- nüne değineceğiz. Sovyetler'in daha önce Karadeniz'de inşa et- tiği dört adet Kiev sınıfı savaş gemisinden (Sovyetler bunlara denizaJtı savunma harbi kruvazörü demektedir) ilki olan Kiev isimli ge- mi, Türk bogazlarıru 18 Temmuz 1976'da geç- miştir. Batılılar, Kiev'in geçişinde Montrö hüküm- lerinin geniş çapta ihlal edildiğini bildirerek itiraz etmişler, Sovyetler Birliği ise Kiev'in, ucak gemisi olmayıp "denizaln savunma harbi kmvazörö" olduğunu açıklamıştır. Gerçekten de Kiev'in taşıdığı silahlar, tek- ne dizaynı ve Sovyet açıklaması, onun özel- likle uçak gemisi olarak inşa edilmediğini be- lirtmektedir. Montrö'ye göre ise bir geminin uçak gemisi olarak sınıflandırılmasında, özel- likle uçak taşımak ve bunlan denizde harekete geçinnek için inşa edilmiş olmak şartı var- dır. Halbuki Kiev, denizaltılar ve suüstü ge- mileri ile mücadele için inşa edilmiştir, ancak uçak da taşımaktadır. Her nçak taşıyan gemi, •çak gemisi degildir. Türkiye, Montrö'ye uy- gun karar vererek geminin boğazlardan geçi- şine izin vermiştir. Bir diğer husus da dünyada bir savaş gemi- sinin sınıfım/tipini saptayan herhangi bir yet- kili kuruluş bulunmamaktadır. Teamullere gö- re, gemiyi inşa eden ülkenin resmi açıklaması doğru kabul edilmektedir. Ancak bu gemi/ge- miler Türk boğazlanndan geçecek ise Mont- rö Antlaşması'nın hükümlerine tabidir. Bu antlaşmanın uygulaması ise Türkiye'nin so- rumluluğundadır. Kiev, yukarda belirtilen açıklamalann ışı- ğında, Montrö'ye uygun olarak boğazlardan geçebilmiştir. Konunun milli güvenlikle ilgisi Tiflis savaş gemisi Montrö hukumlerine uy- gun ise boğazlardan geçebilir. Montrö, SSCB'nin de dahil olduğu uluslararası bir ant- laşmadır ve ahdi hukukumuzun en önemli bir anllaşmasıdır. Ahdi hukukumuz ise milli gü- venliğimiz bakımından korunması ve kollan- ması gereken milli hedeflerimizden biridir. Türkiye bu nedenle, Montrö Antlaşması hü- kümlerini 54 yıldır titizlikle uygulamaktadır. Bu konuda bir taviz vermesi, hoşgörülü dav- ranması beklenemez. Bu nedenle "Tiflis" Montrö hükümlerine uygun bir statüde ise Türk boğazlanndan geçebilir. Montrö'nün ana gayesi, antlaşmanın baş- lığında da belirtildiği gibi, Türkiye ve Kara- deniz'e sahildar olan diğer devletlerin emni- yetinin sağlanmasıdır. Karadeniz'de bir uçak gemisinin bulunmaması Türkiye'nin lehinedir. Bu nedenle Türkiye, guvenliği bakımından böyle bir geminin boğazlar yolu ile Karade- niz'i terk etmesini arzu eder. Ancak Montrö bu geçişe izin verirse. Konunun hukuki yönti Herhalde SSCB Montrö'nün uçak gemile- ri ile ilgili esasları muvacehesinde Tiflis savaş gemisini uçak gemisi olarak inşa etmemiş ve sınıflandırmamış olraası gerekir. Aksi takdir- de, bu gemiyi Karadeniz'in dar sularmda hap- setmis olacaktır. Sovyetler, basında da açıklandığı gibi, bu gemiyi "hava yetenekli giiverteH, kniTazör" sı- nıfına sokarak Montrö hükümlerine uygun ol-' duğunu savunacaklardır. Ancak bu açıklama yeterli degildir. Türkiye, bu geminin uçak ge- misi olup olmadığına karar vermek zorunda- dır. Bu karannı da antlaşmanın Lahika II 1 deki uçak gemisi tarifine göre verecektir. Eğer Tiflis, başlıca (primarily) uçak taşımak ve bunlan denizde harekete geçirmek için in- şa edilmiş ise buna uçak gemisi diyerek gemi- nin boğazlardan geçmesine izin vermeyecek- tir. Tiflis savaş gemisi bilinen özellikleri ile "uçak gemisi" tarifine uyuyor ise de gemiyi inşa eden SSCB, bu geminin esas gayesinin uçak taşımak olmadığını, "nava yetenekli güverteli kruvazör" olduğunu açıkladığında, Türkiye bu resmi beyanı kabul etmek zorunda kalabilecektir. Tiflis'in inşa özellikleri dikkate almdığın- da; tayyare taşımaya uygun, güverte ve han- garların olması, bu tayyareleri denizde hava- landırmaya ve iniş yapmaya uygun, eğik gü- vertesi, ski rampası ve diğer kolaylıklara sa- hip olması, 'Tifİis"in, uçak gemisi sınıfınâ da- hil edilmesini gerektirebilir. Ancak bu geminin başlıca (esasta) bu hiz- metler için inşa edildiğinin de açıklanması ge- rekir. Bu konuda, gemiyi inşa eden devletin beyanı esas alınır. Eğer SSCB "Tiflis'i uçak gemisi değil, kruvazör olarak kullanmak Uzere inşa ettim ve gemiyi su ustünden-su ustüne ve su üstünden - havaya füzelerle donattım ve/fa- kat gemide hava vasıtaları (uçak, helikopter) bulunduracağım" diyerek bunu dünyaya ilan ederse, o zaman gemi, Montrö'ye göre muha- rebe gemisi (hattı harp gemisi) sınıfınâ dahil olarak boğazlardan' geçebilir. Türkiye'nin, böyle bir resmi açıklamayı kabul etmemesi- nin nedenini belirtmesi oldukça zordur. Başkan Bush ve Sovyet lideri Gorbaçov, TEKNOLOJİNİNBUGÜNÜ VE YARINI Düşünen bilgisayar Parayı en üretken, zamanı en kısa, mekânı en dar, zekâ ve aklı en yoğun ve üretici anlamda kul- lanmak, bütün bunlar için de bil- giye en hızlı ulaşabilmek, işlem- leri en çabuk yapabilmek, sonuç- lara hemen anında \arabilmek, gi- derek üretim - tüketim - hizmet faaliyetlerini rasyonelleştirmek gerekiyordu. Çünkü ürettiği bilgiler, ürete- ceği bilgiler, insanoğlunun yolu üzerinde "duvarlar" oluşturma- ya başlamış ve bir "kaldıraca gereksİBİm" büyümüştü. Bir dü- şunürün, "dünyayı yerinden oy- natmak için" Milat'tan önce ara- dığı noktaydı belki de bilgisayar. Ama bilgisayarm "bilgiyi, bilimi yerinden oynatacak" bir kaldıraç olduğu çok sonralan anlaşıldı. tnsana, doğa olaylannın aynn- tılanna inebilmek, en küçüğü ve en büyüğü gözlemleyebilmek, uzaya şöyle bir göz atabilmek vb. için, "beyni, beileği, gözü, hesa- bı kovvetli" makineler gerekliy- di. Bunlar bilgisayarlardı. Bu ma- kinelerin içlerine, "ne var ne yok hepsi", bütün bilgiler "dolduru- rayonJu". Bir duzenek çerçevesin- de yüklenen bu bilgilere çok hız- lı ulaşıuyordu. Programlıyorsu- nuz, yani bilgisayara neyi nasıl yapacağını öğretiyorsunuz, bütün hesaplama işlemlerini rekor za- manda, saniyede çözümlüyordu. Ne var ki insanoğlunun bu ma- kinelerden istediği ve beklediği sadece yıldınm hızlı bir ''depo memuriugu" ve "işlem ustalıgı" değildi. İnsan, makineye "oeyi, nasıl" yapacağının yollannı öğ- retmenin yollarını, olanaklanm buldukça, makineden istediği ya- nıtları aldıgını gördü. Bilgisayar, öğreniyor ve veriyordu. lnsanla bilgisayar arasındaki bu sıcak ilişki, yülardır böyle sü- rüyor. İnsan, kendisine ait bütün özellikleri, bilgisayara kazandır- maya çalışıyor. Bu "evliliğin", bu birlikteliğin henüz başlarmda sa- yılırlar. Fizyolojik ve karakter olarak birbirinden çok farkh bir çiftin, yaşlandıkça, genellikle bir- birine her bakımdan benzemesi gibi, insan ve bilgisayar da aynı yolda ilerliyorlar. Bu karşılıklı ilişki içinde, deneme-yandma, öğrenme yönte- miyle ikisi de birbirini giderek daha iyi tanıyor. Bilgisayar mü- hendisi ve programcısı, örneğin, bilgisayarm bir "düdük çalmasını" mı istiyor? Oturuyor- lar, makineye kendi diliyle, düdü- ğü tanımlayan bir "program" ya- zıyorlar. Aynca "sesi" ögretiyor- örneğin, üç gün önce gerçek- leştirildiğini duyduğumuz "klav- yesiz bilgisayar" gibi. Sadece bir ekrandan ibaret. Yazı dizimizde bu haberi "gelecegia bilgisayartan" başlığı altında ya- yıtnlamayı düşünürken, Japon- lar, klavyesiz bilgisayan, gelece- ğin değil, bugünun makineleri arasına sokuverdiler. Ünltt bilgisayar bilimcisi AJaa Kay, daha geçen yıl "TBşlar, klavyeler çok gereksiz. Nedir on- lar da Allahaskına! Hepsi koca- man, hantal makineler. Girdiler, .nsanoğlu ile bilgisayarm 'evliliği' henüz yeni. İnsanlar, bilgisayara, birinsanm yapabildiği her şeyi yaptırmaya çalışıyorlar. Bu gelişimin son aşaması ise "düşünen bilgisayarlar" üretebilmek... lar. Makine isterse bu bilgileri, örneğin düdük tarifıni düdük res- mi ne dönüştürüyor, düduk üfle- yip ses de cıkartıyor. Hera de is- tediğiniz notayı, besteyi bile çalıyor... Ünlü düşunurün, "Bana öyle bir dayanak noktası verin ki dün- yayı yerinden oynatayım" deyi- şindeki mantığın, bilgisayar ve in- san tlişkısıne uyarlanışı şöyle ola- bilir: "Bana oyle bir malzeme ver ki kendimİD kopyasını >-arata- yım!" İnsan kendi projeksiyonu- nu tam anlamıyla gerçekbştire- bilmek için, bir yandan da bilgi- sayarm ana ortamını, "malzemeyi" iyileştiriyor. Acaba bugun*kendisi gibi düşünen bir makine yaratmarun hangi aşama- sında? komodar, özel bir kalemk, bil- gisayann tanıyacağı bir el yanaı biçiminde ya/ılırsa, biçbir sorun yok. Bilgisayannız el yazuuzı oknyacak ve emirleri yerine getirecek" diyor ve klavyeleri kı- rarken gazetecilere poz veriyoc Bakalım Japonlar, Alan Kay'- in isteklerine uygun bir bilgisa- yar mı ürettiler! Sırası gelmişken belinelioı: Alan Kay bilgisayar ekranını bi- le fazla görüyor: "Bir başlıga monte edilecek bir gösterim ay- gıtı olacak. Basın hareketlerini biiyük bir kesinlikk ölcen bu ay- gıtlar yardınuyla. ekranda istedi- gimiz şekli ve istediğimiz yönle- rini görecegiz." StRECEK Malta zirvesinde soğuk savaşın sonuçlandığını açıklamışlardır. SSCB ve Doğu Avrupa'daki reformlar ve demokratikleşme, uluslararası ilişkilere yeni boyutlar kazandırmıştır. Paktla- nn kaldınlması konusulmaktadır. Sovyetler'in reformlarda başanlı olmasına ABD ve Batı Avrupa yardım etmekte, desteklemektddir. Her ne kadar Azerbaycan olaylan Türk- Sovyet ilişkilerinde de havayı bulandırmış ise de, bu üişkilerin geliştirilmesi her iki devlet için yararlı olacaktır. Bu nedenle, Tiflis gemisinin boğazlardan geçme konusunun bu ilişkileri ze- delememesi, geriletmemesi gerekir. Bu geminin boğazlardan geçişi bahane edi- lerek bazı devletlerce "Montrö Antlaşması"nın iptali ve/veya değiştirilmesi istekleri olabilir. Türkiye, antlaşmanın bugunkü durumu ile muhafaza edi'mesinin yararlannı ilgililere ge- rektiğinde açiKİamalıdır. 54 yıldır hiçbir değişikliğe uğramadan ha: yatiyetini sürdüren bu mükemmel antlaşma- nın, dikkatle incelendiğinde, yorumlandığın- da birçok sorunu çözümleyebilecek esaslara sahip olduğu görulecektir. Sonuçlar • SSCB Global tip donanmalara (global navy) sahip olmak için denizde üslenmiş ha- va gücünün teşkiline, bünyesinde uçak/heli- kopter bulunduran muharebe gemileri ile ulas- maya çalışmaktadır. Bu hedefı, Moskova ve Kiev sınıfı gemilerle ve inşa ettiği/edeceği Tif- lis sınıfı gemilerle ele geçirmiş olacaktır. • Muhtemelen "Tiflis" sınıfı gemiler Kiev, Kirov ve kara sınıfı modern kruvazörler ve Udaloy/Sovremenny sınıfı muhripler ve Bere- zine sınıfı ikmal gemileri ile bir muharebe gry- bu oluşturarak Pasifîk ve Baltık donanmala- rında kullanüacaktır. • SSCB'nin Karadeniz kıyısmdaki Nikola- yev tersanesinde inşa edilen Tiflis gemisi, ha- zırlıklarını tamamlayarak aktif göreve başla- yacaktır. Bu geminin görev sahasına intikali için Türk boğazlanndan geçip geçemeyeceği Kiev gemisinde olduğu gibi bir tartışma ko- nusu olabilecektir. • Tiflis savaş gemisinin bugüne kadar bili- nen özellikleri "uçak gemisi" tarifine uyuyor ise de gemiyi inşa eden SSCB, bu geminin esas gayesinin uçakları taşımak ve bunlan harekete geçinnek olmadığını, bu geminin "hava yete- nekli güverteli kruvazör" olduğunu açıkladı- ğında, Türkiye bu resmi beyanı kabul etmek zorunda kalabilecektir. Gemi, bu kabul ile hattı harp gemisi (muharebe gemisi) sınıfınâ dahil olabilecektir. • Montrö Antlaşması, hiçbir devletin uçak gemisinin Türk boğazlanndan geçemeyeceğini hükme bağlarken, Karadeniz'e sahildar ülke- lerin hattı harp gemilerinin (kruvazör gibi) Türk boğazlanndan geçmelerine imkân tanı- maktadır. Bu nedenle Tiflis'in bir hattı harp gemisi (kruvazör gibi) olduğu kabul edildiğin- de, Montrö'ye göre Turk boğazların dan geçmesinde de bir sakınca olmayacaktır. BİTTİ İlancılık Reklam Ajansı A.Ş. Piyalepaşa Bulvarı Kastel İş Merkezi DBlok Kat: 5 80370 Piyalepaşa-tst. Tel: 154 98 60 (6 Hat) Fax: 15498 67 Seçkin bir ekonomi gazetesinin • Satış servisinde part - time çalışmak üzere kültürlü, insan ilişkilerinde başanlı Üniversite öğrencisi elemanlar arıyoruz!.. Eğer ilgilenivorsanız 526 10 50 - 519 29 55 (3 Hat)den Murat AKTAŞ'I arayınız Mülkiyeliler Birliği İsianbul Şubesi S E K R E T E R A R A N I Y O R Muallim Naci Cad. 153/A Kuruçeşme 8O82O-ISTANBUL Tel (1) 157 46 34-35 (1)157 67 87 ARABALI İŞ ARIYORUM Bulgaristan'dan zorunlu sınırdışı edilen ve sadece arabasını getirebilen soydaşlardan biriyim. Gece ve gündüz çalışabileceğim arabalı iş arıyorum. İlgi gösterenlerin aşağıdaki telefona bilgi vermeleri rica. TEL: 537 29 81 / ÖMER Sıgorta kartım ve nufus cüzdanım kaybolmuştur. Hükümsüzdur. DİLEK TATOĞLV
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle