02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
MART 1990 EKONOMİ CUMHURÎYET/13 Paraarzı • ANKARA (ANKA) — Para arzında 9-16 şubat günleri arasındaki artış 337 milyar lira düzeyinde gerçekleşti. 9 şubat tarihinde 53 trilyon 551 milyar lira olan para arzı 16 şubatta 53 trilyon 888 milyar lira düzayine çıktı. Merkez Bankası geçici verilerine göre para arzuıdaki bu yükselme bttyük ölçüde dolaşımdaki para miktannın artmasmdan kâynaklandı. Dolaşımdaki para miktan 9-16 şubat günleri arasında kalan bir haftalık dönemde 1 trilyon 107 milyar lira artarak 8 trilyon 469 milyar liraya ulaştı. Adı geçen bir haftalık dönemde Merkez Bankası'nda bulunan toplam mevduat miktan 2 trilyon 220 milyar liralık düzeyini korudu. Elektrik kullanımı • ANKARA (ANKA) — Sanayide elektrik kullanımının ocak ayı sonu itibanyla bir ytllık dönemde yüzde 10.4 arttığı belirlendi. Sanayi dalları arasında elektrik kullanımında en büyük anış ise yüzde 64.4 ile kâğıt sanayiinde gerçekleşti. Türkiye Elektrik Kurumu (TEK) verilerine göre, 31 Ocak 1989-31 Ocak 1990 döneminde elektrik kullanımı bakır-çinko sanayiinde yüzde 46.9, organize sanayiinde yüzde 22.6, makine teçhizat sanayiinde yüzde 19.5 ve cam sanayiinde yüzde 18.1 oranında artış gösterdi. Leasing'te yabancılar • ANKARA (AA) — Türkiye'deki fınansal kiralama (Leasing) işlemlerinde yabancı fırmalar daha etkin rol oynuyor. AA muhabirinin Hazine ve Dış Ticaret Müsteşaruğı'nın verilerine dayanarak yaptığı hesaplamaya göre geçen yıl 10 ayda toplam 573.4 milyar lira tutannda fınansal kiralama işlemi yapıldı. Buna göre ocak- ekim dönemindeki kiralama işleminin 266.3 milyar liralık bölumünü yerli firmalar, 307 milyar liralık bölümünti de yabancı fîrmalar gerçekleştirdi. Ziraat mühendisleri • ANKARA (ANKA) — TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Baskanlığı'na Mahir Gürbilz yeniden seçildi. Ziraat Mühendisleri Odası Baskanı Mahir Gürbüz yaptığı açıklamada, "Uzun zamandır uygulanan ekonomik sosyal ve siyasal politikalara karşı halkımızın hoşnutsuzluğu da her geçen gün artmaktadır" dedi. Gürbüz, tanmla ilgili kamu yönetim bürokrasisinin ülke tanmının sorunlarını giderek arttırdığıru ileri sürdü. • Dıracatta prim • ANKARA (AA) — Hazine ve Dış Ticaret MüsteşarhğYnın (HDTM) daha önce yılbk ihracatları 10 milyon doları asan şirketlere de ihracatlannın yüzde l'i oranında pazarlama primi ödenmesini öngören önerisi, yıllık ihracatları 5 milyon doları aşan şirketleri de kapsayacak biçimde genişletildi. HDTM İhracat Genel Müdürü Yaşar Yazıcıoğlu, 1989 ve 1990 yıllannda, yıllık ihracatları 5 milyon doları aşan firmalara da ihracatlarının yüzde l'i Oranında prim verilmesi amacıyla hazırlanan önerinin para ve kredi kuruluna sevk edildiğini bildirdi. Şişe-Caırfın yeni şirketleri • ANKARA (ANKA) — Şişe-Cam gnıbu, cam ve cam eşya üretimi ve pazarlaması konusunda faaliyet göstermek üzere "Camtaş Düzcam ve Cam Ambalaj Pazarlama Anonim Şirketi" ve "Camsar Sanayi Ara Mallan Pazarlama Anonim Şirketi" adıyla iki yeni şirket daha kurdu. l'er milyar lira sermaye ile kurulan her iki şirketin de sermayesinde en büytik pay 980 milyon lira ile T.Şişe ve Cam Fabrikaları A.Ş'ye ait bulunuyor. Topkapı Şişe Sanayi, Trakya Cam Sanayi ve Çayırova Cam Sanayi her iki şirkette 5'er milyon lira ile ortak olurken Anadolu Cam Sanayi Camtaş'a, Soda Sanayi AŞ de Camsar'a yine 5'er milyon liralık payla katıldılar. IMF'nin Türkiye Ekonomisi "Gözlem Raporu"nun tam metniniyayımlıyoruz Taner, IMF'yi ikna edemediIMF heyeti, en önemli sorunun yüzde 70'lerde seyreden yıllık enflasyon olduğunu belirtti. Para politikasında daha sıkı ve daralücı bir uygulama benimsenmesini önerdi. Para politikasının kurlar üzerindeki etkisi nedeniyle ihracatın rekabet gücünü azaltıcı bir ikilem yarattığının belirtildiği raporda, kısa vadede önceliğin enflasyonun düşürülmesine verilmesi gerektiği belirtildi. IMF heyeti, Devlet Bakanı Güneş Taner'in enflasyonun yıl sonunda yüzde 30'a düşeceği iddiasını inandırıcı bulmadı. IMF Türkiye sorumlusu Manuel Guitian, bu hede.fi gerçekçi bulmadığını belirterek "Yıllık ortalama bazda yüzde 54'lük program hedefiniz daha makul gözüküyor. Yılsonu çıkış hızı da en iyimser tahminle bile, ancak yüzde 45 düzeyinde olur" dedi. BtLAL ÇETİN ANKARA — Türk ekonomisi ile ilgili iki hafta süren inceleme- lerini tamamlayan Uluslararast Para Fonu (IMF) heyeti, ekonomi kurmaylanna 4 sayfalık bir göz- lem raporu bıraktı. "Türkiye eko- nomisinin en önemJi sorununun >iizde 70'ler düzeyinde seyreden yıllık eaflasyoR otdugu" belirtilen raporda, •'Türkiye'nin bem katı ve sıkı bem de tavizsiz ekonomi po- litikalan ujgularaası gerekü|i" vurgulandı. Merkez Bankası'run uygulamaya koyduğu 1990 yılı pa- ra programından övgüyle söz edi- len raporda, parasal önlemlerin alınacak vergi ve diğer mali ön- lemlerle de desteklenmesi gerek- tiği belirtildi. Heyetin', Türkiye sorumlusu Mannel Guitian baskanlığında Devlet Bakanı Güneş Taner'le yaptığı görüşmede de enflasyon ' konusunun tartışıldığı öğrenildi. Görüşmede Guneş Taner, enflas- yonun bu yıl yüzde 30'a düşeceği iddiasını yineledi. Tanertn Guiti- an'a, "1990a yıizde 701ik bir enl- lasyon hızryla girdik, yıl sonunda yüzde 301uk bir hızla çıkanz" de- diğj belirtüdi. Edinilen bilgiye göre Guitian ise bu hedefi gerçekçi bul- madıgını belirterek, "Yıllık orta- Uma bazda yüzde 54'lük program hedefiniz daba makul görünüyor, yıl sonu çıkış hızı da en iyimser tahminle bile ancak yüzde 45 dü- zeyinde olur" dedi. Egilmez'in açıklaması Hazine ve Dış Ticaret Musteşar Yardımcısı Mahfi Egilmez, IMF heyeti ile yapılan görüşmeleri de- ğerlendirirken ekonomideki sorun ve dengesizlikler konusunda eko- nomiden sorumlu bürokratlarla IMF uzmanlannın genelde aynı görüşleri paylastığını söyledi. Egil- mez, IMF'nin en önemli sorun olarak enflasyonu gorduğunu be- lirterek, "Merkez Bankası'nın pa- ra programını çok olumlu buldu- lar. Enflasyonun onlenmesi için ahnan en iyi tedbir diye söz ettfler" dedi. Eğilmez, IMFyle ya- pılan görüşmelerle ilgili olarak şunlan söyledi: — Para programıuda mümkün olursa bedeflerin alt sınırlannda kahnsın, ihracatınız artık stabili- ze oldu, fazla bir sıçraraa göste- receğini beklemeyin dediler. Biz ise 1989'da yaşanan kuraklık, leş- viklerin azalhlması ve IraVla iliş- kiler nedeniyle bir duralclama ol- duğunu belirtlik ve bu yıl daha iyi olabileceğini söyledik. Yine onlar, Turkiye'nin odemeler dengesinin temelini ihracatın oluşturdugunu beUrterek bu konuda dikkatli olanması gerektigini söylediler." Eğilmez'in verdiğî bilgiye göre IMFnin görüs ve önerileri de şoy- le oldu: — Para programı mali politika- larla desteklenmedikçe enflasyo- nu düşüremezsiniz. Karau harca- matan mumkün olduğunca kısıl- sa da artık kısabileceginiz fazla bir şey yok bu alanda. Onun için özellikle vergi ve bütçenin diger gelir yönlerine agırtık verilmesi la- zımdır. — Ekonomiııin yumuşak kar- nı kamu açıkiandır. Öngörülen vergüer geregi gibi toplanmaz. harcamalar da artarsa kamu açı- gı daha da arbr. En iyi koşullar- da bile kamu kesimi borçlanma gereginin GSMH'ye oranı yözde 6'yı bulur. — Bütce açığı 10.5 degil, 12-13 trilyon lira olur. Arsa saüşlann- dan beklenen geliri saglayabilme- niz zor. 2.5 trilyon öngördüğünüz arsa satışı geliri en fazla 1 trilyon civannda olur. — Gelirleriniz zayıfladıği süre- ce iç borçlanmayı çok arttınyor- sunuz. — Enflasyon her an yeniden kontrolden çıkabilir. Bu arada, IMF'ye arsa satışla- rından beklenen gelir sağlanma- sa bile özelleştirmeden bu yıl için- de yaklasık 2 trilyon liralık bir ge- lir beklendiği, bunun da 1.5 tril- yon lirasının PETKlM'in satışın- dan elde edilebileceği bildirildi. — Konvertibilileyi IMF açıkla- yacak Mahfi Eğilmez, konvertibilite- ye geçişle ilgili olarak ahnan ön- lemlerin IMF heyetince de yeterli bulunduğunu söyledi. Eğilmez, konvertibilite ile ilgili olarak bu hafta Devlet Bakanı Güneş Ta- ner'in IMF'ye yapılan kambiyo düzenlemeleri ve Turkiye'nin IMF anlaşmasının 8. maddesine alın- ması ile ilgili olarak bir taahhüt mektubu göndereceğini söyledi. Heyetin Ankara'daki inceleme- lerine ilişkin değerlendirrnesi ve Taner'in mektubunun önümüzde- lirtmek istediğimiz önemli husus, halen içinde bulunduğumuz yıl içinde ytlrütülen ve gelecekte uy- gulanacak ekonomi politikalarını enflasyon üzerinde kayda değer etkili ve kalıcı bir darbe yaratma- ya yetip yetmeyeceği ve sizin diğer hedefiniz olan sağlıklı ve güçlü bir dış denge zemininde yüksek büyu- me hızlarına ulaşma amaanıza ye- terli olup olmayacağıdır. Bunlar iddialı hedeflerdir, onun için hem katı ve sıkı hem de tavizsiz bir bi- çimde yürütülecek ekonomi poli- tikalanru gerektirir. Biz gozlemle- rimizi, politikaların yürütülmesi ve katılığı bağlammda sizlerle pay- laşmak istiyoruz. Kamu finans- manı cephesinde -ki biz bunu Türkiye'deki ekonomi politikala- rının en zayıf halkası olarak algılıyoruz- en iyi koşullar altın- da bile kamu finansman gereğınin (kamu açığı) 1990"da GSMH'nin yüzde 6-6.5'u civannda olacağını tespit ettik. Bu görüntü bu alan- da hiçbir gelişmeyi (iyileşmeyi) göstermemekte ve hatta muhteme- len 1989'a göre daha da bir kötü- leşmeyi göstermektedir. Bu kötü- leşme, gerekli olan katı politika yaldaşımlannın bir göstergesi ola- maz. Fakat bu politika alanında- çi çalışmayı büyük ılgıyel incele- dik. Çalışmanın politika oluştur- mada sunduğu iki temel gücü vur- gulayacağız; bunlardan biri çalış- manın Merkez Bankası'mn açık deneümi altındaki MeTkez Banka- sı parası üzerinde yoğunlaşması ve diğeri bankanın aktif-pasif port- föyünün önemli bileşenleri aracı- lığıyla bilançonun orta vadede dü- zeltilmesi yönündeki vurgusudur. Bununla birlikte, Merkez Ban- kası parasmın genişlemesi üzerin- deki denetimin diğer parasal bü- yüklükler ve genelde ekonomide- ki likidite üzerindeki daraltıcı ön- lemlerle birlikte yürütülmesi ge- rektiğini düşünüyoruz. Bu çerçe- vede, Merkez Bankası parasında- ki genişleme için 1990'da hedefle- nen genişliğin rczerv para ve ms gi- bi diğer büyüklüklerde daha bü- yük genişleme oranlarına yol aç- masından kaygı duyuyoruz. Kuş- kusuz böylesine geniş sınırlarla ça- lısıldığında açıklanan programda gerçekleşme ve uyum sağlanraası kolayiaşacak ve dolayısıyla bu da programın inandıncüığına katkı- da bulunacaktır. Fakat bilinmeli- dir ki böyle bir yaklaşun, aynı za- manda büyük ölçüde fîyat sapma- ş Taner Yüzde 30'luk enfîasyon hedefine IMF heyetini inandıramadı. Rüşdü Saracogle Hazırladığı para programı heyeî tarafuıdan övgüyle karşılandı. AH Tigr*I 1990 makro hedeflerinin gerçekçiliğini aniatırken ter döktü. Mahfi EgUmez Bürokratlarla IMF heyetinin genelde aynı görüşlerde olduklarmı söyledi. ki ay içinde IMF Yönetim Kuru- lu'nda (BOARD) ela almması ve itiraz gelmemesi halinde de bir deklarasyonla Turkiye'nin konver- tibiliteye gectiğinin dünyaya duyu- rulması bekleniyor. Bu arada Eğilmez, konvertibi- lite ile ilgili olarak "IMF anlaşma- sının 8. maddesi kapsamına gir- miş olmak. gelişmiş ülke olmak demek değildir" değerlendirmesi- ni yaptı. — Daha sıkı önlemler ve poii- tikalar uygulayın Son tur görüşmelerde Türkiye sorumlusu Guitian'ın başkanlık ettiği IMF heyeti Ankara'dan ay- nlmadan önce ekonomiden so- rumlu bakan ve üst düzey bürok- ratlara 4 sayfalık bir gözlem ve de- ğeTİendirme raporu bıraktı. Rapo- run bu hafta başında da Washing- ton'da IMF Başkanı'na sunulacağı belirtüdi. 9 Mart 1990 tarihini taşıyan "IMF Tnrkey - 1990 Staft Visit, CoDCİuding Remarks" başlıklı ra- por şöyle: "Son iki yıldır fîyat artışları, yüzde 70"e yakın bir yıllık oranda devam ediyor. Türkiye'deki eko- nomi politikalannda enflasyonun en önemli sorun haline geldiğin- den kuşku duyulamaz. Burada be- BlRMESLEK: TRAFİK SORUMLUSU ki kaygılanmız, hassas olması beklenen alanlara yöneldiğinıizde daha da artmaktadır. Örneğin, harcama cephesinde, ücret ve fa- iz ödemelerinde ortaya çıkan po- tansiyel kaymalar görüyoruz. Ge- lirlere gelince; -GSMH'deki artı- şa göre artacağı tahmin edilen- dolaylı ve dolaysız vergi gelirleri muhtemelen güçlükle gerçekleşe- bilecektir ve Hazine arazilerinin saüşından beklenen gelirler konu- sunda da kuşkular bulunmakta- dır. Sonuç olarak bu yıla kamu borçlanma gereğinin (kamu açığı) GSMH'nin yuzde 7 ile 7.5'i dola- yında seyredeceği bir yıl olarak ra- haüıkla bakabiliriz. Bu da 1988 yılında başlayan kamu kesimi dengesizlikleTindeki azalma tren- dini tersine çevirebilecek bir so- nuçtur. Bu durumu değiştirebil- mek için politika uygulamalarının gerçekten de katı olması gereke- cektir. Kamu fınansmanındaki bu du- rum ile enflasyon oranında hedef- lenen düşuşu gerçekleştirebilmek için para politikasında daraltıcı bir tutum benimsemek gerekebi- lecektir. Bu da toparlanmayı, eko- nomideki canlanmayı bloke ede- bilecektir. Merkez Bankası'nın kı- sa. bir sure önce açıkladığı yenilik- larına yol açar ve dolayisıyla bek- lentilerin doğru yönde oluşturul- masında katkıda bulunmayabilir. Bu nedenlerle, enflasyonun bu yı- lın sonu için hedeflenen düzeye in- dirilebihnesi için para politikasın- da uygun çözümün Merkez Ban- kası parası ile birlikte diğer para- sal büyuklükleri de açıklanan sı- nırlann en altında tutmak gerek- tiğine inanıyoruz. Bu tavsiye bizi, ekonomi politikasuun 1990 yılın- da karşı karşıya kalmaya devam edeceği bir ikileme getirmektedir. Bu ikilem, bir yandan enflasyonu kontrol altında tutmak için veril- mesi gereken göreli ağırlıklar, di- ğer yandan da ekonominin reka- bet gücünün korunabilmesi etra- fmda dönmektedir. Açıktır ki bu ikilemin çözülmesi önemli ölçüde diğer politika hedeflerine de yani büyüme hızı ve odemeler denge- sine de dayanacaktır. Parasal genişlemenin esas kay- nağı, cari işlemlerde ve ödemeler dengesinin genelindeki fazlalarm bir yansıması olarak Merkez Ban- kası'mn net döviz alımları oldu. Fakat yakm zamana kadar ekono- miye döviz akımı öyle büyük bir ölçekte olmuştur ki eldeki araçla- rın sımrlılığı da düşunülduğunde parasal genişlemeyi belli bir ölçü- de denetim altında tutmak için döviz kurlannın red olarak önem- li oranda değer kazanmasına ızin vermek zonınlu hale gehniştir. Ta- bii ki bu trendin sürmesi -Merkez Bankası parasındaki genişlemenin en alt sınırda tutulması tavsiyemiz çerçevesinde- TL'nin daha fazla değer kazanması sonucunu vere- bilecektir. Bu da rekabet gücünün zayıflayacağı biçiminde bir haklı kaygımn doğmasına neden olabi- lir. Böyle bir görünüm hem büyü- me hem de ödemeler dengesi açı- sından iyi olmayabilir. Enflasyonun denetimi, büyüme ve dış denge için de hayati oldu- ğuna göre çizilmesi gereken risk- ler dengesi ne olmalıdır? Bizim görüşümüze göre öncelik enflas- yonun indirilmesinde olmalıdır. Döviz fazlası bu amacı tehdit et- se bile rekabet cephesinde hesap- lanmış bir riske girilebilir. Bunun- la birlikte hemen eklemeliyiz ki bu ikilem fazla sureceğe benzeme- mektedir. Çünkü şündiye kadar oluşan reel kur değerlenmesi verı alındığında cari işlemler dengesi fazlalığı muhtemelen azalan bir trendle seyredecektir. Eğer döviz girişleri mevcut beklentileri aşar- sa, kur farklan hesabı güvence al- tına alınarak yapılabilir hale ge- len Merkez Bankası para çekme operasyonlan ile desteklenebilecek biçimde ekonominin daha da can- landırılması bu çelişkiye karşı iz- lenebilecek uygun bir politika ola- caktır. Mali politikalar Kamu açığınm geçen yılki dü- zeyinin önemli ölçüde altında tu- tulmasım sağlayacak mali politi- kalann yürutulmesinin, tavs:ye et- uğimiz paTa politikasının önemli bir tamamlayıcısı olacağını öne sürebiliyoruz. Kamu kesiminin global finansmdn ihtıyacının azal- tılması, iç kaynak baskılarını ra- hatlatacak ve ekonominin topar- lanmasına destek olacaktır. 1990 sonrasında -Merkez Bankası'nın portföyle bileşimi için iyi tanım- İanmış ve şeffaif hedeflere dayanan açık ve tutarlı bir politika öneren- parasal çerçevenin, orta dönemli mali planlar oluşturulmasmda ya- rarlı bir zemin sağlayabileceğini düşünüyoruz. Böyle bir yakiaşım, para ve malıye politikalarını bir- birlerini karşılıklı destekler hale getirecek ve politika şeffaflığını arttıracaktır. Bunlann her biri gü- venilirliği ve kredibiliteyi arttıra- cak ve böylece beklentileri ölum- lu yönde etkileyecektir. özetle atlanması gereken önem- li engel, yakın dönem için enflas- yonun uygun bir orana çekilme- si, orta dönemde de düşük bir dü- zeyde tutulmasıdır. Sıkı bir para politikası, ekonomideki talep dü- zeyini azalan enflasyonla uyum- lu bir düzeyde tutmak için gerek- li olacaktır. Fakat enflasyonun dü- şük bir düzeyde kalabilmesi için sadece talebin kısılması yeterli de- ğildir. Aynı zamanda talebin bile- şimi yani, özel-kamu, iç-dış, tüketim-yatınm bileşenleri de den- gelenmelidir. Bildiğiniz gibi biz para politika- larıyla fazla oynanıp bunun ver- gisel çarpıklıkları düzeltmek veya çok fazla hedefi birden değiştir- meye yönelinmesine karşıyız. Pa- ra politikaları mali disiplinin des- teği ile fiyatlann stabiüteye ulaş- masına yarayabilir. Para politika- ları ayrıca bağımsız olursa ekono- mi yönetiminin dengelenmesinde işe yarayabilir!' Unutmayı affetmeyen meslek ESER ATtLLÂ Güllü Topaloğlu Emre, ünifor- masız bir trafık polisi. Yaklaşık 15 yıl önce Turkiye'ye giren ve Man- ajans'ın "Trafiker aranıyor" baş- lıklı gazete ilanıyla Türk reklam jargonuna yerleşen "trankeriik" uğraşını şimdilerde Merkez Ajans'ta sürdürüyor. Emre ile bu heyecan dolu mesleğin incelikleri ve zorluklan üzerine konuşuyo- ruz. "Trafık bir iş planlama ve izle- me siirecidir. Bir reklara kurulu- şunda trafik sonımlusunun göre- vi, bu surecin işleyişini, sonuçlan- masını, iş akışının verimli biçim- de gercekleşmesini sağlamak yo- lunda hizmet vermektir." Güllü Topaloğlu Emre, mesle- ğini böyle tanımlıyor. Liseden rae- zun olduktan sonra 1977 yılında Manajans'ta muhasebeci olarak iş yaşamına başlayan Emre, 1979 yılmda aynı ajansta "trafîgın'' içi- ne atıldı. Son 2.5 yıldır Merkez Ajans'ta trafık sorumlusu olarak görev yapan Emre, burada tek ba- şına trafıği düzenliyor. Emre'ye göre bir trafiği düzen- lemede en önemli olay zamanla- ma. "Muşterinin istekleri ve neler yapdacağı önce bana geliyor. Ben elimdeki lüm vçrileri kontrol ede- rek bu işin ne kadar bir süre için- de yapabileceğine karar veriyor, bunları bilgisayara yüklüyorum. Daha sonra metin \azanndan gra- fikerlere, reklamın filminden ori- jinaline kadar kimin işini ne ka- dar zamanda yapacagını belirliyo- rum ve bir trafık polisi gibi sürekli EMRE: "Trafik .,.. ve izleme sıirecidir. .7 planlama ajans içinde dolaşarak işi takip ediyor, denettiyor ve sürekli peşin- de koşuşturuyonım. Âdeta başın- dan sonuna dek işin bekçiligini ya- pıyorum." Trafik denince ilk akla gelen stres oluyor. Hele hele her gün ts- tanbul'un yoğun trafığinden çıkıp yeniden bir başka yoğun trafiğe soyunan ve sürekli bu trafiği dü- zenlemeye çalışan Emre'ye "stres?" diye soruyoruz. "Bizim mesleğin temel görevi hiçbir şeyi unutmamak. Her şeyi bilraek, aklında tutmak. Çünkü bir unuttun mu. faturaya dek bir- çok kötü sonuçlar doğabilir. Her- kes bana güveniyor. Bundan bü- yük stres olabilir mi?" Unutmayı, yorgunluğu hiçbir şekilde affetmeyen, çok sıkı bir di- siplin isteyen bu mesleğe Güllü Emre her gün "iyi bir uykn ala- rak" hazırlandığmı belirtiyor. Hiçbir arkadaşıyla görüşemediği- ni, evine hırsız girdiği anda bile işini bırakıp gidemediğini, biricik oğlunu dahi doya doya sevemedi- ğini itiraf ediyor. "Neden bu mes- legi yapıyorsnnnz"a ise Emre'nin yarutı sadece iki kelime: "Çok zevkli!" Bu meslekte olan kişilerin ha- fızası güçlü, disiplinü, soğukkanlı, dinç ve dinamik olması gerektigini belirten Emre, bilgi birikiminin de şart olduğunu vurguluyor. Bu işin okulu olmadığına, beceri ve tec- rübeye dayandığma dikkat çeken Emre'ye göre bu meslekte iş ile özel arkadaşlığı kesinlikle birbi- rinden ayırt etmek gerekiyor. EKONOMİ NOTLARI OSMANULAGAY Dempkratik-Laik Türkiye İçin İş Âlemine Düşen Görev Türkiye önemli bir yol ayrımında. Bunu tekrar tekrar vurgula- makta yarar var. Dünyanın yeniden biçimlendiği bir dönemde Türkiyenin kendisine iyi bir yeryapması için inisiyatif alması zo- runlu. Öte yandan Turkiye'nin laik ve demokratik bir düzeni yer- leştirmek açısındaın da bir dönüm noktasında olduğu görülüyor. Bu kritik noktada, Türkiye'yi demokratik rejimden uzaktaştır- ma heveslilerı olduğu gibi laik bir düzenden uzaklaştırma heve- sinde olanların bulunduğu da bir gerçek herhalde. Bu iki ama- cın peşindekilerin hiç değilse taktik olarak bırbirlerinin çabala- rına yardımcı olabileceklerini düşünmek de olası. Terör eylem- leri, karanlık cinayetler, bu gibi amaçlara varmak isteyenlerin ve bunların Türkiye dışındaki destekçilerinin başlıca hedefe gitme yöntemlerinden biri. Önce terörle ve karanlık cinayetlerle yılgın- lık yaratılacak ve "destabılizasyon" sağlanacak, sonra da siyasi rejim ve "düzen" değişikliğine gidilecek. Bu hevesleri boşa çıkarmanın bir yolu var: Demokratik ve laik bir Türkiye'yi korumak isteyenlerin kararlı bir tavır içine girerek ağırlıklarını koymaları ve tam anlamıyla bir gövde gösterisinde bulunmaları. istanbul Sanayi Odası Başkanı Memduh Hacıoglu, geçen gün arkadaşımız Meral Tamer'le konuşurken bu deyimi kullanmış, "Artık çeşitli kesimler demokrasiye sahip çıkmak için gövde gös- terisi yapmak zorundadir" demiş. Evet, bu doğru; ancak iş âleminin bu konuda özel bir ağırlık taşıması gerekiyor. Beğeneiim ya da beğenmeyelim bir gerçeği kabul etmek zorundayız. Bugün Türkiye'de iş âleminin büyük bir ağırlığı var. Ekonomide ve toplum yaşamında, kamuoyunun öluşturulması sürecinde iş âleminin açık ya da örtülü ağırlığını hissetmemek olanaksız. Bu öyle bir ağırlık ki Türkiye'yi yönet- meye heves edecek hiçbir kimsenin bu ağırlığı hesaba katma- ması olanaksız. İş âleminin bir bütünlük içinde tercihini demok- ratik ve laik bir düzenden yana yaptığını açıkça ortaya koyabil- mesi halinde bunun alternatif rejım ve düzen arayışında olanlar için caydırıcı bir etki yapması büyük olasılık. İş âleminin bu konudaki geçmiş performansı ise ne yazık ki pek parlak degil. 12 Mart ve özellikle 12 Eylül deneyimi, iş âle- minin askerı yonetimle uyum içine girmek konusunda gösterdi- ği esnekliğın ömekleriyle dolu. Umarız bugün farklı bir noktaya gelinmiştir. Umarız iş âlemi- de bugün gelinen noktada tehdidin yalnızca siyasal rejimin ge- çici olarak değiştirilmesi, demokrasinin geçici olarak askıya alın- masından ıbaret olmadığını; Türkiye'yi siyasi rejimiyle ve toplum- sal düzenıyle tamamen farklı bir yöne götürme heveslerinin hayli mesaie kazanmış olduğunu ıdrak etme rvoktasına gelmıştir. İş âlemi büyük çoğunluğuyla demokratik ve laik bir Türkiye'nin ko- runması ilkesine inanıyorsa bu idrak noktasına gelmek ve gere- ğini de yapmak zorundadır. Diyelim ki iş âlemı samimiyetle Türkiye'nin laik ve demokratik bir ülke olarak kalmasını istıyor ve bu konuda elinden geleni yap- mak istiyor. O zaman neler yapabilir? Hemen akla geliveren olanakları sıralayalım: • Bugünkû iktidar boşluğunun, terörü araç olarak kullanan ve Türkiye üzerinde karanlık planlar yapanların ekmeğıne yağ sürdüğünü görmemek olanaksız. iş âlemi bu boşluğu ortadan kaldıracak ortamın yaratılması ve bir erken seçimin gündeme getirılmesi için her türlü etkiyı, hatta baskıyı yapmalıdır. • İş âlemi, başta Odalar Birliği olmak üzere kendi sözcülüğü- nü üstlenen kuruluşların başında iş âlemindeki hakim görüşü temsil eden, laik ve demokratik düzene bağlılığı konusunda hiçbir kuşkuya yer bırakmayan ve ağırlığı olan insanların bulunmasını sağlamalt, bu insanların sozü iş âleminin toplu görüşünü yan- sıtmalıdır. • İş âlemi, örgütleri vasıtasıyla etkili ve yaygın kampanyalar yapa/ak Türkiye'de demokratik ve laik düzene inandığını açık- lamalı; daha da ileri giderek demokratik ve laik oimayan hiçbir düzeni kabul etmeyeceğini, böyle bir düzenin kurulmaya kalkı- şılması halinde üretımini durduracağını, sermayesini dışa kaçı- racağını ve ekonomiyi butünüyle sabote edeceğini ilan etmeli- dir. . • İş âlemi, demokratik ve laik düzeni savunmaya kararlı diğer kuruluşlaıia ve toplum kesimlenyle yakın ilişkiler gelistirmeli, da- yanışma içinde olmalıdır. Bunlar yapılabilirse kuşkusuz çok etkili olur, ama eğn oturup doğru konuşalım: Türk iş âleminden bütün bu davranışian, böy- lesine etkili olacak bir gövde gösterisini bekleyebilir miyiz? Ateş bacayı iyice sarmadan iş âleminin böyle bir davranış çızgisine gelmesini bekleyebilir miyiz? iş âleminin bir kesıminden bunla- ra benzer öneriler gelmesi halinde bunlann büyük çoğunlukça benimsenmesini bekleyebilir miyiz? Bu sorulara "evet" diye yanıt verebilmek ne yazık ki pek ko- lay değil. Umudumuz, iş âlemı içinde biraz uzak görüşlü olan ve Türkiye'nin demokrasi içinde laik bir ülke olarak kalmasını isteyenlerin böyle bir çıkışın öncülüğünü yapmaları. Bu sayede hiç olmazsa iş âleminin kendi içindeki havayı daha iyi anlayabi- lir, demokrat ve laik Türkiye'nin geleceği için bu kesime ne ka- dar güvenilebileceğini daha iyi değerlendirebiliriz. Robotlar 9.5 mil>on marka mal oldu. Piston üretiminde robot kullanımıEkonomi Servisi — Türk pis- ton sanayiinde bilgisayar denetinı- li robotlar kullanılmaya başlandı. İstanbul Motor Piston ve Pim Sa- nayü'nin (İMP) bir Alman firma- sıyla gerçekleştirdiği ve özel ola- rak dizayn edilen robot piston iş- Borsadaki şirketlerin 1989 yılı bilançoları ECZACIBAŞI YATIRIM HOLOİNG ORTAKUĞI A.Ş. BUaaça (Rdlyan TL) Dönen varlıklar Duran varlıklar (net) Akttf toplamı Kısa vadeli borçlar Orta ve uzun vadeli borçlar Borçlar topiamı Ödenmış sermaye Emısyon primi Yedek akçsler Yentden değerlame fonu Dönem k&rı veya zararı ÛzvarlıK toplamı Pasif toplamı 31.12.89 316 16188 16 504 1022 11 1033 2 400 — 1 114 9 914 2043 15 471 16 504 feür taMosa |m»»on TL) Net satıslar Satışların malıyeti Faaliyet gıderlerı Diğer gelirler ve kâriar Diğer gıderler ve zararlar Finansman gıderten Faaliyet kârı veya zaran Olağanûstû gelırler Olağanüstû gıderler Döneın kârı veya zararı Ödenecek ve dığ yasal yûk Net dönem kârı 31.12.89 _ — 329 2164 — — 1835 208 _ 2043 — 2.043 BA6FAŞ BAMDIRMA GÜBRE FABRİKALARI Bilanço (mttym Tl) Dönen varlıklar Duran varlıklar (net) Aktrf toplamı Kısa vadeli borçlar Orta ve uzun vadeli borçlar Borçlar toplamı Ödenmış sermaye Emısyon bırimi Yedek akçeler Yeniden değerleme lonu Dönem kârı veya zararı Ozvarltk toplamı Pasıt toplamı 31.12.89 Gelk tahtosi (milyon Tl) 100 471 Net satıslar 39 742 Satışlann malıyeti 140 213 Faaliyet gıderlerı 22 166 Otğer getırler ve kârtar 1 059 Dtğer gıderler ve zararlar 23 225 Finansman gıderlerı 40.000 Faaliyet kan ve zararı — Olağanûstû gelirler 15 037 Olağanûstû gıderler 24 348 Dönem kârı veya zararı 37 603 116 988 140.213 A.Ş. 31.12.89 328110 260.553 19.651 1 347 5 466 6 184 37 603 — — 37.603 DÖVİZ KURLARI Dövızın Cınsi 1 ABO Doları 1 B.Alman Markı 1 Avustralya Doları 1 Avusturya Şilinı 1 Belçıka Frangı 1 Danimarka Kronu 1 Fın Markkası 1 Fransız Frangı 1 Hollanda Florini 1 Isveç Kronu 1 Isviçre Frangı 100 Italyan Liretı 1 Japon Yeni 1 Kuveyt Dinarı 1 Sterlin 1 S Arabistan Riyali Döviz Alış 2441.11 1435.52 1855.48 203.64 6910 374.81 608.76 424.95 1275.73 396.22 1619.84 194.43 1615 8338.54 3960.21 650 97 Döviz Satış 2446.00 1438 40 1859 20 204.05 69.24 375 56 609.98 425 80 1278.29 397 01 1623.09 194 82 16.18 8355 25 3968 15 652 27 12 MART 1990 Efektit Alış 2438 67 1434 08 1823 94 203 44 67 93 371.06 598.41 424 53 1274 45 392 26 1618.22 191 12 15.99 8196 78 3956 25 639.90 Efektif Satış 2453 34 1442.72 1864 78 204 66 69.45 376 69 611.81 427.08 1282 12 398.20 1627.96 195.40 16.23 8380.32 3980.05 654.23 leme ünitesi işletmeye sokuldu. Yeni sistemi basın mensupları- na tanıtmak amacıyla bir gezi dü- zenleyen İMP Genel Müdür Yar- dımcısı Sinan Dereii, yaklaşık 9.5 milyon Alman Markı'na mal olan sistemin bugün için dünyada bir eşi daha bulunmayan çok yeni bir teknolojiyle donatılmış olduğuna dikkat çekti. 1969 yılında Alman Mahle fır- ması lisansıyla kurulan lMP'nin yüzde 100'üne şu anda Muammer Dereli'nin Dereii Holding'i sahip bulunuyor. Yılda yaklaşık I mil- yon 750 bin adet 280 ayn tipte pis- ton üretıminin yapıldığı fabrika, 16 bin tnetrekaresi kapalı, toplam 64 bin metrekarelik bir alanda fa- aliyet gösteriyor. Sinan Dereii, yaptığı açıklamada ilerde fırma- yı halka açmayı dUşündüklerini belirtti. Buna göre firmanın yüz- de 20'si yabancı bir işletmeye ve- rilirken, yüzde 20'si Dereii Hol- ding tarafından korunacak. Geri kalan yüzde 6O'ı ise mayıs ayın- dan itibaren kademeli olarak hal- ka açılacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle