Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
11 MART 1990 CUMHURİYET/15
HAVA DURUMU TÜRKIYE'OE BUGÜN
IWIeteoralQ(i Genel Mûdûrlûğün
den alınan bılgıye göre bûtün bölge-
lenmız parcatı. yer yer çok bulutlu,
Marmaranın doğusu. iç Ege, Göller
Bölges, Doğu Akdenız, İç Anadolu
KararJenız ıle Doflu ve Gûneyfloğu
Anadolunun batsı yağışlı gececek,
yajjçlar yağmur, yer yer sağanak. Batı
ve Orta Karadenız'ın ıç kesımtenmn
yfiteeklerinde karla kanşık yafimur
şekknde oiacak, rıava stcaMığı azala-
cak. rûgâr yurdun bat, öteki yerlerde
gûney « batı yönlenJen hafit, arasıra
orta kuvvette. yurdun batı kesımlerin-
de yer yer kuvvetlice esecek Deniz-
lerimiaje Akdenız kıble ve günbatısı
dıger denızlerde yıtdız ve karayelden
35. açıklarda 6 kuvvetınde saatte 10-21, açıkJarda 28 öenız mılı
hızta esecek tlalga yûksekiıgı 0,5-1,5 açıMarda 2.5-3 m dolayinda
butunacak. Van Götû'nde hava parcalı bulutlu gececek, rüzgar
gûney ve batı yönlerden hafif, arasıra orta kuvette esecek
Adana
Adapazan
Mıyaman
Atyon
Aflr
Ankara
Anafcya
Antalya
Artvin
Aydın
Salıkesır
Bılecık
Bırgöl
BıCıs
Botu
Bursa
Çanalrtale
Corum
Y 17° 9° Diyarbakır
Y 11° 4°E*rne
1 19> 5°Ernncan
Y 12° 4°£raırum
B -1° -20°Estosefıır
Y 12° #>Gazıantep
Y 17° 10° Gıresun
B 19° 6° Gümuşhane Y
Y 13° -4° HaMdn B
B 17» 7°lspart>
B M» 4°lstan<Kil
Y 13° 5°tzn»r
B 11° -3° Kars
B 9° -4° Kastamonu
Y 7° 2°Kaywfi
Y 15" 4°Kırttarei
B 13° 6°Konya
Y 10= 3°KÜBhya
Y 14° 6°Walalya
16° 2° Manısa
10° 3°KMaraş
9P -5° Metsm
12° 5
14° 4°Nı*te
15° 7°0rdu
10°-4° Ftoe
4° -7° Samsun
16» 3°Sîrt
10° 4°Sınop
16° 8°Sıvas
0°-17°li!l<infcıO
8° 3°J
fîabzon
14° 2°Tunce*
9° 3°Uşafc
13° 3°Van
13° 5°Ytagat
14° -5" Zonguktafc
B 15° 6°
Y 15° 6°
Y 16° W
B 15° 5°
B V-P
Y 14° 3°
Y 15° 7°
Y 16" 6°
Y 15° 7°
B 15° 3°
Y M° 8°
Y 11° 2°
B 10° 5°
Y 16° 6°
Y 11° -5°
Y 12° 5°
B 6°-6°
Y 12° 3°
Y 13° 8°
•;0-: K" yagmurtu >?k A-açtk B-bulullu G-süneştı K-karlı S-sısi Y-yajmurlu
W<A.ondr
. KopennagJ?
CHr^' - -
" •Berlın
Helsinki J
Lenıngraû ^ ^
• J
Moskova
Tuhüs =0:* ." /•Sam
Kahıre •'
DUNYA'DA BUGUN '
Amsterda-n B
Amman
AUna
Bafriat
Baıceiona
Basel
Bdgfatf
Bcrfin
Bcnn
BrOkseJ
Budapejt
tenevre
Crayır
Odde
Duba
Frankfurt
Gıroe
Helsınkı
K*m
Kop.«Bg
KMı
Uftoşj
B
A
A
8
B
B
B
B
B
B
B
8
A
A
6
Y
K
8
B
B
Y
9°
18°
17°
28°
20°
12°
16°
9°
O»
8°
M»
13°
w29°
30°
12°
»
0°
19°
9"
13»
18°
Umngrad
Londra
Madnd
Mlano
Monlreal
MosJma
Mûni)
NnnYbrk
Oslo
Pans
Prag
fliyad
floma
Sotya
Sam
Td AMV
Tunus
Varsora
Venedik
Vıyaru
Vtasfcmgk
Zürth
Y 5°
Y 12°
B 18°
A 13°
B 5°
Y «°
B 13°
B 2°
B 4°
B 14"
B 12°
A 32°
A 17»
B W '
B 18°
B 10°
B 7°:
Y 10»!
A 15° i
B 4°
ıB 5°
B 13°
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Bir gomleğin ya da
bluzun goğüs kısmına
iliştirilen dantel süsle-
me.. Adlan aynı olan-
lardan her biri. 1/
Malezya halkına özgü
bir tür öldtirücü deli-
lik... Bcdene egemen
olma yoluyla ruhsal
yaşama da egemen
olunabileceğine ina-
nan Hint çileciliği. 3/
tki at tarafından çeki-
len yayh bir binek
arabası... Bir gıda
maddesi. 4/ Uygun
bulma, tasvip... Telefon sözü. 5/ As-
ya'da bir Ulke. 6/ Kayak... Yakut Türk-
leri inaruşında kötü ruhlann adı. 7/
Çit, perde... Bromrudrik asidin tuzu ya
da esteri. 8/ tpekten on üç teli olan bir
Japon çalgısı... Kristof Kolomb'un
Amerika seferi sırasında kullandığı üç
gerniden biri. 9/ Tutsak... Dağ ya da
tepenin alt bölümu.
YUKARIDAN AŞAGlYA:
1/ En gelişmiş konuşma yeteneğıne sa-
hip papağan dnsi... Aydın'ın bir ilçesi. 2/ 'Vardım istendiğıni belir-
teri bir sözcük... Kır koşusu. 3/ Pirinçü ve yoğurtlu ıspanak yeme-
ği... Boru sesi. 4/ Kerestesi mobüyacılıkta kullanılan bir Afrika ağa-
a... Işlenmemiş toprak. 5/ Takadan büyük bir çeşit Karadeniz ka-
yığı. 6/ Avuç içi... Peşin para ile belli bir süre için bir şeye alıcı ol-
rna işi. 7/ Bir nota... Pamuk iplığini sarmaya yarayan el çıknğı. 8/
Arap erkeklerinin kefıyelerinin üzerine bağladıklan yünden örme
kalın bağ... Ekinlere zararlı bir böcek. 9/ Franz Kafka'nın bir ro-
manı... Uzak.
60 YIL ONCE CumhuhYet
Yeni bir cemiyet
11 MART 1930
Sinir hastahkları mütehassvsı Dr. Fahrettin Kerim Bey
tarafından "Türkiye akıl hıfzıssıhhası cemiyeti" narnile yeni
bir cemiyet teşkil edilmiştir.
Muessiseler arasıada akıl hastahkları mütehassısları ile,
ruhiyatçı ve mektep doktorlarının da bulunacağı bu cemiyet,
önumüzdeki çarşamba günü ilk içtimını aktederek mesai ve
faaliyet esaslannı tesbit edecektir. Yeni cemiyet sırf ilmi
mahiyette olarak çalıjacaktır.
Dr. Fahrettin Kerim Bey, dün bu hususta bir rauharririmize
şu izahatı vermiştir:
"— Dünyarun her yerinde akıl hıfzıssıhhası cemiyeti namile
teşekküller vardır. Bu teşekküller sırf ilmî ve terbiyevî
mahiyettedir.
Fransa'da akıl hıfzıssıhhası, "Pedegoji" isimleri taşıyan bu
cemiyetleri emrazı akliye ve tecrübî ruhiyat mütehassısları
teşkil etmektedir. Bu Cemiyetlerde çocuklann ruhî neşvü
nemalan üzerinde tetkikler yapılır. karakterleri mütalea
edilir. Mücrim çocuklann nıçın cürmü ika ettikleri
araştırılır. Mektepte sınıfta
geri kalan çocuklann
gerilemeleri sebebi tetkik
edilir. Sinirli ve huysuz
çocuklarda görülen intihar
gibi hadiselerin sebepleri ilmî
olarak araştınhr. Ebeveynine,
mektebine malûmat verilir ve
ona göre terbiyesinde muayyen
bir usul takip edilir.
Bu teşekküllerin önumüzdeki
mayısta Amerika'da
beynelmilel bir kongresi de
Dulcetto
(.HAUOK1NLAKI
toplanacaktır. Bu kongreye
tabiî biz iştirak edemiyeceğiz. Hiç olmazsa bizim de böyle
bir teşekkülümüz olduğundan şimdiden kongreyi haberdar
edeceğiz. Esasen hukûmetimiz de bu kongreye
memleketimizdeki emrazı akliye vekayii hakkmda istatistik
gönderiyor. Bu sene Türk ocağında verdiğim konferansta
anormal ve mücrim çocuklann terbiyesinde bu gibi
teşekküllerin lüzum ve faydasım uzun uzadıya izah etmiştim.
Şimdi akliye mütehassısı ve terbiyeci arkadaşlarla birleşerek
bu teşekkülü mevkii fiile çıkanyoruz. Yalnız çalışmamız
tamamile ilmî olacaktır, başlı başma intiharla mücadele diye
bir teşekkul değildir. Şimdi her cumartesi günü Tıp fakültesi
seririyatı akliyesindeki psikoloji lâburatuvarımızda çocukları
bu esas üzerine muayene ediyoruz. Tabiî zamanla bu
polikilinikler çoğalacaktır. Bu teşekkülun terbiyevî olduğunu
ehemmiyetle kaydetrnek isterim.'
30 YIL ÖNCE Cumhuriyet
Orhan Birgit11MABT1960
Kim Dergisi yazarlarından Orhan
Birgit'e tecavuz ettikleri iddiasiyle
Adliyeye vıerilen, Mecit Yümlü, Tevfık
Yümlu, Cafer Esmer, Cemil Irmak,
Reşat Erkaya, Zeki Pazar ve Laz ömer
adlanndaki sahıslar hakkmda savcıhkça
dün, takipsizlitkaran verilmiştir.
Savcının bu karan vermesine sebep
olarak, tecavüz hadisesinin şahsî Ortan Birgit
şikâyete bağlı olması ve Birgit'in ise, böyle bir şikâyette
bulunmaması gösterilmektedir.
Diğer taraftan bu karar üzerine kendisiyle konuşan gazetecilere
Orhan Birgit, "Bu bir amme davasıdır. Sokak ortasında bir şahıs
tecavüze uğramıştır. Ben lzmit Ağır Ceza nezdinde bu karara
itirazda bulunaca|ım" demiştir.
GEÇEN YIL BUGÜN Cumhuriyet
Türban isyanı
11 MART 1989
Anayasa Mahkemesi'nin türbanı serbest bırakan yasa
hükmünü iptal etmesi dün lstanbul, Ankara, Adana ve
Bursa'da cuma namazından çıkan gruplar tarafından
protesto edildi.
Aralannda çember sakallılann ve çarşaflı kadınların da
bulunduğu gruplar tekbir getirerek "Turbana uzanan eller
kınlsın" dıye slogan attılar ve "Şeytan Ayetleri" kitabının
yazarı Salman Rüşdu aleyhinde de gösteri yaptılar.
htanbul'da Beyazıt Camisi*nden çıkan göstericiler, polis
tarafından dağıtıldı. çıkaıı çatışmada bir kişi yaraiandı, dort
Jjişi gözaltına alındı. Ankara'da Hacıbayram Camisi'ndeki
olaylı gösterilerden önce, türbanh bir grup kız öğrenci,
Kızılay Postanesi'nden Anayasa Mahkemesi'ne protesto
telgrafları çektiler. 18 kişinin gözaltına alındığı yuruyuşle
ilgili olarak DGM soruşturma başlattı. Adana
Yağcamii'ndeki cuma namazından sonra çeşıtli sloganlarla
yürüyen gruptan 20'si gözaltına alındı. Bursa Ulucami'deki
cuma namazından sonra da "İşte Şeytan" yazılı resimlerin
yakılmasıyla başlayan gösteriye türban ve çarşaflı kadınlar
da katıldı.
TARTIŞMA
Sîgara Tüketîmî
Bir tahminde bulunmak gerekirse ülkemizde her kesim, her
kültür düzeyi sigarayı sorumsuzca kullanmaktadır. Bunda, bu
konuda bilgi eksikliğinin ve adâmsendeciliğin rolü büyüktür.
Birçok zararı olan sigaraya, toplum olarak
duyarsız yaklaşmaktayız. Gelişmiş ülkelerde
sigara artık bir halk sağlığı düşmanı olarak
bilinmektedir. Ve bu ülkelerde sigara içenler
ikinci sınıf insan olarak görulmektedirler. Biz-
de ise sigara içimi günden güne artmaktadır.
Sigaraya karşı yapılan kampanyalar ise gos-
termelik olmadan ileriye gidememektedir.
Gelişmiş ülkelerde sigara tüketimi hızlı bir
şekilde düşmektedir. Bunda, -sigaraya karşı
açılmış savaşın rolü büyüktür. Amerika ve Av-
rupa'nın birçok ülkesinde sigara içenlerle iç-
meyenler işyerlerinde ayn bölümlerde çahştı-
rılmaktadır. Toplu kullanılan kapalı yerlerde
sigara içimi yasaklanmıştır. İngiltere'de oto-
büslerın sadece ikinci katında oturanlara si-
gara içme izni verilmiştir.
Yukandâki örnekleri çoğaltmak olası. !n-
giltere'de toplumu beş ayrı sosyo-ekonomik
kategoriye bölerek yapılan bir çalışmada;
sosyo-ekonomik durumu en bozuk olan grup
en çok sigara kullanan ve en hastalıkh grup
olarak saptanmıştır. Sosyo-ekonomik düzeyi
en yüksek olan grupta sigara tüketimi belir-
gin olarak azdır. Bu da gelişmiş ülkelerde
sosyo-ekonomik durumun sigara içme alışkan-
lığı ile direkt Ugisi olduğunu göstermektedir.
Bizde de durum böyle midir? Bu konuda sağ-
lıklı araştırmalar yok. Ama bir tahminde bu-
lunmak gerekirse ülkemizde her kesimin her kül-
tür düzeyi sigarayı sorumsuzca kullanmakta-
dır. Bunda, bu konuda bilgi eksikliğinin ve
adâmsendeciliğin rolü büyüktür.
Sigara tüketimi vücutta birçok sistemi et-
kiler. En doğrudan, akciğerlerimizi etkiler.
Akciğerlerde birçok hastabğa zemin hazırla-
dığı gibi akciğer kanserinden bütünüyle so-
rumludur. Akcifeer kanseri, tüm dünyada er-
keklerde en sık rastlarulan ve görülme sıklığı
geri kalmış ülkelerde hızla artma eğılımı gös-
teren kanser türüdür. Kadınlarda da üçüncü
sırada olduğu bilinmesıne rağmen son veriler,
ABD'de birinci sıraya yükseldiğini göstermek-
tedir. Sigara içenler kendileri gibi çeyrelerin-
dekilerinin de~akciğer kanser riskini iki kat art-
tırmaktadır. Evde icilen sigara, içmeyenlerde
kanser riskini iki kat arttırmaktadır. GUnde
iki paketten fazla sigara içenlerin onda biri ak-
ciğer kanserinden ölmektedir. Günde yarım
paketten az sigara içenlerde akciğer kanseri ris-
ki 15 kat, yanm-bir paket arası sigara içen-
lerde 17 kat, bir-iki paket sigara içenlerde 42
kat, iki paketten fazla sigara içenlerde de bu
risk 64 kat artmaktadır. Sigara içenler asbest
sanayisinde çalışıyorlarsa bu risk 92 kat art-
maktadır.
ABD'de gençlerde sigara kuüanma oranın-
da büyuk düşme saptanmıştır. Bu nedenle son
verilerde 30-40 yaş arası akciğeT kanseri oran-
lannda azalma saptanmıştır. Sigaranın bıra-
kılması veya hiç başlanmaması akciğer kafı-
serlerinde büyük azalma meydana getirecek-
tir.
İlk olarak 1964'de sigaranın akciğer kanse-
rinde en büyük risk faktörü olduğu gösteril-
miştir. Advisory Committee to the Snrgeon
Genanl of the Public Heall Service'nin ra-
porunda 5u noktalara dikkat çekilmiştir.
1. Sigara içenler, pıpo ve puro içenlere gö-
re daha yüksek akciğer kanseri riski altında-
dırlar.
2. Günlük içilen sigara sayısının artması ile
akciğer kanseri riski artmaktadır.
3. Sigaraya erken yaşta başlama ve duma-
nı derine çekmekle risk artmaktadır.
4. Filtreli sigara kullanımı, fıltresiz sigara-
ya göre daha az risklidir.
5. Sigarayı bırakmakla akciğer kanseri ris-
ki çok yavaş olarak azalmaktadır. 10 yıldan
sonra en az seviyeye inmektedir. Fakat hiç-
bir zaman sigaıa içmeyenler seviyesine ulaşa-
mamaktadır.
Sigarasız, sağlıklı günler dileğiyle
DR. FEDAt BARCAN
Gögiis Hastalıklan Uzmanı
IMr A n ve Güneel Bîr Olay
Orkestrada, içlerinde dünya çapında olan, tümü de birbirine
yakın derecede, zehir gibi viyolacılanmız var. Peki Sayın
Müdür otoritesi ile "Falanca, sen kalk, ben oturacağım" mı
diyecek, yoksa en arkada mı çalacak?
1943 yılında Riyaseticumhur Flannoni Or-
kestrası'na girdiğimde, orkestranın ldari Mü-
dürü rahmetli Halil Onayman'dı. Mızıkayı
HumaynD'dan yetışmiş asker kökenli bir ke-
mancıydı. Asık suratlı, otoriter görünüşlü, az
konuşan bir insandı. Orkestranın da başke-
man yardımcısıydı. Şef Ernest Preatorius,
rahmetli Ferid Alnar da onun yardımcısıydı.
Orkestranın o günkü statüsünde, her çalgı
grubunun başında bir yabancı uzman vardı.
Preatorius'un ölümüyle, orkestrada değişik-
liklere lüzum görüldü. Grup başlan tasfiye
edildiler ve yurtlanna döndüler. Orkestrada-
ki Türk sanatçılar işi başanyla yürüttüler. Ye-
nilikler getirilmek gayesiyle gençler teşyik edil-
meye başlandı. Orkestraya çağdaş bir görü-
nüm kazandırmak için de kafadar arkadaş-
lar birleşerek faaliyete geçtik. Tabii ilk dire-
niş, despot davranışlanyla Halil Onayman'-
dan geldi. Hepimiz de zaman zaman şimşek-
lerinden yara almamıza rağmen, yılmadık, da-
yandık. Bardağı taşıran olay, Nihat Esengin
adındakı, hepimızın çok sevdiği bir arkada-
şımızın, terfıi geldiği halde, Onayman'ın la-
zım gelen işlemi bir türlü yapmamas'ı idi.
Rahmetli Tevfik İleri Mllli Eğitim Bakanı'y
dı. Oğlu keman oğrencimdi. Flutist Müker-
rem Berk, tromboncu Cahit Kılıçan, obua-
cı, rahmetli Efdal Günşiray ve ben, kalktık
Tevfik Üeri'ye gittik. Genel durumu ve bu ola-
yı anlattık. Ne irtediğimizi, neler yapabilece-
ğimizi izah ettik. AraştırTnalanmızı açıkladık.
Çok tnemnun oldu. Derhal Onayman'ı çağırt-
tı. Konuştular. Sonunda istifa etmesini söy-
ledi. Bize de derhal bir seçim yaparak beş ki-
şilik, önerilerimize uyan idare heyetirü seçme-
miz için gereken emri çıkartacağım müjdele-
di. Aynca yeni bir orkestra kanunu ve yönet-
meli^ için çalışmak üzere komi&yonlar kurul-
du. Epeyce uzun zaman aian yorıvaı, fakat
heyecanlı çalışmalar sonucu, orkestramızın
adı, "Cumhurbaskanlığı Senfoni Orkestrası"
olarak değiştirildi, Adil ve demokratik bir ida-
reye kavuştu. Şimdi, müdürü, idare heyeti
üyeleri, teknik işleri tüm üyelerin iştiraki ile
ahenkli işleyen çağdaş bir kurum halinde sü-
re gelmekte. Biz aynı TC içindeki Devlet Sen-
foni Orkestramızın aynı şekilde, iki yılda bir
seçilen bir müdür, bir yardımcısı ve üç üye-
den meydana gelen bir kurul tarafından yö-
netildiklerini sanıyorduk. Ama üzülerek öğ-
rendik ki tstanbul Devlet Senfoni Orkestra-
nuza tepeden inme bir emirle, orkestra ile ala-
kası olmayan birisi müdür tayin edilmiş. Bu
tepeden inme tayini yapan her kim ise orkest-
ralarımızm özelliğini ve kanunlannı bilmeye-
bilir. Ama gel gör ki bu zatı muhterem ben
ABD'den döndüğüm sıralarda aynı kurumun
müdür yardımcısı idi ve orkestrada da viyola
cı idi. Sonra konservatuvar müdürü oldu bir
süre sonra da ayırdılar.
Şu veya bu kişi tayinini yapmadan acaba
kendisiyle konuşmamış mı? Bildikleri halde,
ne için kanunun böyle bir işleme müsait ol-
madvğım haurlatmanuşlar acaba? Tüm or-
kestra üyelerinin itirazlanna rağmen, bu ta-
yin yapılmıştır. Hem de kurallara aykın
olarak.
Gelelim diğer sakıncalara: Şimdi sayın ye-
ni müdür bey sanatçı iseler, orkestrada çal-
mak isteyecektir kuşkusuz. Fakat orkestrada,
içlerinde dünya çapmda olan, tümü de birbi-
rine yakın derecede, zehir gibi viyolacılanmız
var. Peki sayın müdür, otoritesi ile "falanca
sen kalk, ben oturacagıro" mı diyecek, yok-
sa en arkada rnı çalacak? Yok, eğer, "arök
ben viyolayı bırakbm" derlerse, sanatçı hüvi-
yetlerine herhalde artık veda edecekler. Gö-
rülüyor ki tatsız bir durum bu. Üyelerin hak-
h tepkisini alan yeni müdür bey, odasından
prova salonuna inerek "Mertaba arkadaşlar,
ben geldim, hayırlı olsun birlikte çalışacagız"
falan gibi bir konuşma yapma cesaretini de
gösterememiştir bu yazuun yazıldığı güne dek.
Yoksa, evet yoksa, yakmdan tanıdığımız bu
zat, bugüne gelebilmiş Türkiye'de 35 yıl ev-
vel ölmüş bulunan bir Ona>Tnan diktasıyla,
üyeleri sindirip ne olursa olsun bu işe devam
mı edecektir? Bakalım, hep beraber görece-
ğiz.
FETHİ KOPUZ
Cum. Orkestrası Eski Başkemanctsı/tst.
11.3.1983-8.7.1989
AJNMA
BULCA ANAÇ
Baba en çok seni seviyor.
Anne en çok seni seviyor.
Abla en çok seni seviyor.
Sen, en çok hepimizi severdin.
Doğumunun yedinci yılında seni
sevgi ve özlemle anıyoruz.
BABAN, ANNEN, ABLAN
DUN: MUAMMER AKSOY,
BUGÜN: ÇETİN EMEÇ,
YARIN: ?
Türkiye yeniden kanlı ve karanlık bir kıskaca alınmak isteniyor. Buna
göz yumulacak mı?
Tüm ilgilileri, aydın ve demokrat güçleri duyarlılığa, dayanışmaya,
teröre lanet ve demokrasiye saygıya çağırıyoruz.
MALİ MÜŞAVİRLER MUHASEBECİLER BİRLİĞİ GENEL MERKEZİ
İSTANBUL ŞUPELERİ — ANKARA ŞUBESİ — ADANA ŞUBEŞ.I —
IZMIR ŞUBESİ — BURSA ŞUBEŞI — GIRESUN ŞUBESİ — SOKE
ŞUBESİ — DİYARBAKIR ŞUBESİ — ELAZIG ŞUBESİ — MUGLA
ŞUBESİ
TURSCM'İN REHBERLIĞINDE
LONDRA,CKF0RD, CAMBMDGE
RKM0UTH WeHTf^B0URKEM0UTH ;
BWeHTf^.
HASTINÛS,EX£TERVEGHESTQ!.'
DE $EÇKİNDlLOWlü>RlNOIkYAZ-W>
rADA BUTİIK YILIIM6İUZCE ÖĞR.CNİU
ttTAKSİTTE ÖD
KOIAYUGI
* DEVAM
EDİVOR/
S KURSLAR
• TİCARI İNÛILIZCE
»TUHİZM İNGİLİZÇESİ
•BANKACILUC İNûİLİZCESİ
•51NAV WJRSLARI: Cambndge
•Fırst Certrficatt,Proficıtncy,
•TOEn_,AWÜ>(Sdz\ü)
tursem
İHGİÜ2USAH0KUHARI
DANIŞMA MERKEZİ
Curnhurıyel Cad. 173/4-6 Elmadağ
80230 lstanbul Hilton Otelı Karşısı
Tel 148 39 77 - 14S 79 43 -148 28 49
Fax 132 97 29. Tlx." 27498 tusm tr
ANKARA NOTLARI
MUSTMA EKMEKÇİ
Hiç...Oralp Basım gelmişti İzmit'ten; Oralp'ı, Meclise götürüp gez-
dirdim. Kulisleri gösterdim. Meclisin görkemine, mermerlerine
bayıldı... Oralp, İzmit'te eczacılık yapıyor; annesi Mesude Ha-
nım'ın "dormız çiftliği"ni de yönetiyor. Oralp, her gelişinde yeni
bilgiler, kitaplarla gelir Bu kez de, bir Çiniinin yazdığı kitabı ge-
tirmiş. Kitabın adı "High Blood Pressure" (Yüksek Kan Basın-
cı). Yazan, Amerika'da yaşayan Çinli Leon Chaitow. Kitabın 47.
saytasında şöyle bir bilgi var: Yürek sayrılıklarından ölenlerde
krom ekstklıği saptanmış. Krom en çok karabıberde var. Yemek-
lerde karabiberi yiyenler, yüksek kan basıncına (yüksek tansi-
yona) karşı korunmuş oluyorlar. Dahası var; bir bardak şarap,
her gûn içildi mi, yüreğe oldukça iyi etki yapıyormuş! Sarmısağı
biltrdim, karabiberin yararını ilk kez düşünüyordum...
Anam beni severken, bir "kömür Çuvalım!" derdi, bir de "ka-
rabiberim!" Karabiberin yüreğe iyi geldiğini bilir miydi, ne bile-
yim?
Oralp Basım, İstanbul'daki Çin Başkonsolosu Wu Ke Ming'in
yakın dostu. Wu Ke Ming, zaman zaman İzmit'e, Oralp'ın çiftli-
ğine gidiyor, dinleniyormuş. Oralp söyledi, 1.2 milyar Çinli, Türk
insamnın tam altı katı hayvansal protein alıyormuş. Çin, dünya-
da en çok domuz eti tüketen ülke. Wu Ke Ming de doğruluyor;
Çin'de, Budistler yiyor domuz etini; Müslûmanlar zaten azlık, 10
milyon kadar, Sovyetlerie, Doğu Avrupa'daki gıda kuyrukian Çivf-
de yokmuş, çünkü üretiyor. Bunda Mao'nun da katkısı olmalı.
Çünkü Mao tüm bürokratlan, aydınları, en az iki üç yıl tarımda
çalıştırmış. Wu Ke Ming, tarımda çalışırken, donmuş toprak kaz-
dığını söyledi köyde. Başkonsolos Wu Ke Ming, domuz bakıcılı-
ğt da yapmış. Bana, Çin'de önemli gelışmelerın olduğunu söyledi.
Birinci basamakta, Çinliler ABC'lerini (alfabelerini) değiştirecek-
lermiş. Latın harflerini alma hazırlıklarındaymışlar, ama yavaş ya-
vaş! Usuma, Mustafa Kemal'in harf devrimini yapışı, Arap
harflerini bırakıp Latin harflerini alışı geldi. Mustafa Kemal'e de
"yavaş yavaş" derler, "Birdenbire yapma!" Mustafa Kemal ka-
bul etmez bunu; o devrimcidir. Ya hemen ya hiçbir zaman! Şim-
di gericiler Arap harflerine dönmeyi özlüyortar. Budalalar! Hiç
dönülür mü? Geçmiş ola! ^+ +
Cumhuriyet Ankara Bürosu'ndan arkadaşımız Erdoğan Ûzer,
"yemece"den (kanserden) öldü, İzmir'de toprağa verildi. Erdo-
ğan Bey, çok iyi bir arkadaştı. Sayrıevinde, ölümü bekler gibi çe-
kildi köşeye. Olünce, arkadaşlarımız Mehmet Açıktan'la, Vural
Saygılı, cenazesini uçakla İzmlr'e götürdüler. Orada Hikmet Çe-
tinkaya, Cemal Soyoğul ilgilendiler. Yakınlarıyla birlikte, topra-
ga verilirken bulundular. Erdoğan Bey, ozanlığı, karikatürcülüğü,
yazarlığı yanında iyi bir yönetıciydi de. Ekmeğıni ondan kazanı-
yordu; büronun idare işlerini yapardı. Onu hiç unutmayacağım!
Muzaffer İlhan Erdost'un amcası ismail Erdost da, 19 şubat
pazartesi günü 65 yaşında öldü. Erdostların amcalarının en kü-
çüğüydü. Erdost "Sol Yayınlar"ı ondan alıp, sonra ödediği 10
bin lirayla kurmuş, yayınlara 1965'te başlamıştı. Yayının başın-
da ilhan vardı. Amca, lihan'ı, aramatarda, didik didik etmelerde
hiç yalnız bırakmadı. Kasım 1980'de, Muzaffer'le ilhan üç gün
üst üste sıkiyönetim dış nizamiyesine getirilmişlerdi. Amca üç
gün yanlarından ayrılmadı. 7 kasım akşamı gözaltına alındıkla-
rında, arabasıyla, iki kardeşi Mamak Askeri Cezaevi'ne 0 çıkar-
dı. Muzaffer, İlhan'ın öldürülmesinden birkaç gün sonra
salrverilmişti Muzaffer'i aynı dış nizamiyeye getirdiklerinde ilk
sanldığı amcasıydı. İlhan Erdost'un öldürülmesiyle ilgili olarak
açılan, yedi yıl süren davanın hemen her duruşmasında, amca
İsmail Erdost, Muzaffer Erdost'un yanı başındaydı. İlhan'ın öl-
dürülüşünün birinci yılında, 10 kasım 1981'de, kitap deposuna
kolluk güçleri girmişti. Yeni bir "hazine" bulmanın coşkusuyla,
polis, Muzaffer Erdost'u arıyordu Bulamayınca, deponun kira-
lanmasına yardımcı olan amcası İsmail Erdost'u almışlar, bir gece
karakolda, bir gün de 1 Şube'de tutmuşlardı. Depoda yasak-
lanmış bir yayın bulunsa, kimbilir daha ne kadar tutarlardı. İs-
mail Erdost'un beyin kılcal damarlarından biri tikandığı için son
yıllarda pek dışarı çıkamıyor, yeni etkinliklere katılamıyordu. Belki
İsmail Erdost'u hiç görmedim; benim görüp tanımamam önem-
li mi? Nice iyileri tanıyor muyuz?
Hürriyet gazetesi yazarı Çetin Emeç'le, şoför Sinan Ercan sW
lahlı saldırı sonucu öldürüldüler. Prof. Muammer Aksoy'dan son-
ra, çok kişi bu olayların tırmanacağını söylûyordu. Hiçbiri
ölenlerin, babamızın oğlu degildi, ama öyleymişçesine üzüldük.
Üzülmenin de yetmeyeceğini biliyorduk. 6 mart günlü Cumhu-
riyet'in birinci sayfasında bir fotoğraf vardı; sakallı. şalvarlı biri,
öğrenci-polis çatışmasında, sözde polise yardım ediyor, yerden
kaptığı taşları gençlere fırlatıyordu! Cumhuriyet'ten Vedat Yene-
rer'in çektiği fotoğrafın resim altına "kara-taş" diye yazılmıştı. va-
tandaş polise böyle "yardım" ediyorsa, yazık! Devlet bitmiş
demektir! Vatandaş polise yardım etmez, polis vatandaşa yar-
dım eder. Vatandaşın polise yardımı olayı 12 Martlarda, 12 Ey-
lüllerde çıktı ortaya; "sayın muhbir"ler türedi, yurttaş ahlaksızlığa
alıştırıldı. Polis işkenceleriyle alınan ifadeler sonucunda, nice in-
sanlar eziyet gördüler. Baba oğulu, kardeş kardeşi, eş eşi ihbar
etti. Kimse kimsenin yüzüne bakamaz oldu! Böyle toplumun bi-
reyleri mutlu olabilir miydi? Yetkililer bilırler, bugün güvenlik go-
revlilerinin yüzde doksan dokuzu ülkücü, milliyetçi, eski MSR
MHP eğilimlılerden oluşuyor. Bu eğilimler, başkomiserlere de-
ğin indi. 71 ilin emniyet müdürlerinden yüzde 80'i belirii görüş-
te kişiler! Biri çıksın da, buna "yalan!" desin, görelim...
Çetin Emeç, onu az tanırdım; bir yazısmt da "Ankara Notla-
n"nda ele alıp eleştirmiştim. Bizler, basın olarak elbette birbiri-
mizi eleştirecek, denetleyecektik. Çetin Emeç, öldürüldükten
sonra, gözden kaçırdığtm kimi yazılartnı çıkanp okudum. Son
yazılarında gerçekten iyi bir gazetecilik görevi yapmış Çetin
Emeç. 3 Şubat 1990 gûnlü Hürriyet'te, "Mal Meydanda..." bas-
lıklı yazısında, istanbul'un Emniyet Müdürü Hamdi Ardalı'yı eleş-
tiriyordu en ağır biçimde; bir yerinde şöyle diyordu:
"...Olay günü, İstanbul'un Allahlık Emniyet Müdürü, basım suç-
lama saçmalığındaydı... Sözde, memuru hedef gösterildi diye...
Acaba hâlâ, 0 meiun parmakları bulmak için, gözlerini devire
devire, bizim içimizde mi dolanıyor?..
Yoksa nihayet uyanabildi de... Soruşturmayı, kendi yakın cev-
resinin üzerinde mi yoğunlaştırıyor?
Bir de bize, teessüflerini bildirmişti...
Nesine...
Böylesine başıboş bir can pazannda, fepkisiz yaşadığımız...
Cezaevlerini, yol geçen hanına çevirdiklerini fark ettiğimiz hal-
de, ortalığı ayağa kaldırmadığımız için mi?.."
Perşembe günü, sabah Oralp'la Meclise gittik; öğleden son-
ra da gazeteciler, Meclise dek yürüdük. Ne oldu? Hiç mi? Yazık
değil mi demokrasiye, bu yurdun insanlarına, bizlere...
MÜŞTERİ TEMSİLCİSİ
olarak yetiştirilmek üzere
• En az lise mezunu
• Baskı takibıkonusunda deneyimli
• Erkek ise. askerlikle ilişkisi olmayan
• Genç, bay veya bayan elemanlar ahnacaktır.
İsteklilerin. bir fotoğraf ve aynntılı özgeçmişlerini
içeren bir yazıyla PK 1327 Karaköy'-Istanbul
adresine başN-urmalan rica olunur.