22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/16 DİZİ-RÖPORTAJ 20 ARALIK 1990 'Gözlerinden deligibi öperim'12 MAYIS 1934 Çok dahayalnızımNe tarafa dönsem, içimde kaynayan şeyleri dökmek için ne tarafa koşsam bir duvarla karşılaşıyorum. Adımlanm hiç kimseninkine uymuyor. Herkes beni yolun ortasında bırakıveriyor. Yolun ortasında... Herkes... Ayşe, 7 Bu mektubu sana yazılmanuş telakki edebilirsin. Bunu isteye- rek yaznnyorum, sana çok dar- gınım, bunu mecbur olduğum için yazıyorum. Yazmasam deli olacağım. Sanki birisi bir yastık- la ağzımı bumumu tıkamış gi- bi: Ancak birisine içimi döker- sem derin bir nefes almış kadar ferahlayacağım. Kime içimi dökebilirim? Be- ni senin kadar çok kim dinledi? Benim içimin dalgalannı senin kadar kim bilir? Vfe ben senden başkasına kendimi anlatırken anlaşılacağımdan bu kadar emin olabilir miyim? Seninle ararruzda âdeta hususi ve başka bir lisan tesekküi etti gibi geli- yor bana... Sana çok dargın ol- duğum haJde... Bu gece yine içimde birçok dertler var, biçbiri o zamanki kadar büyük değil, belki daha müzmin dertler, fakat ben asla nankör olmak istemem, bugün o geceye nazaran çok iyiyim. Yalruz o zamankinden çok da- ha yalnızım. Düşünüyorum, şimdi bir sene evvelki vaziyetim- de olsam çok daha perişan olur- dum. Gitgide inanmak saadetin- den uzaklaşıvorum. Gitgide yal- nız kahyorum. Ama ne kadar yalnız!.. Ne tarafa dönsem, içimde kaynayan şeyleri dokmek için ne tarafa koşsam bir duvar- la karşılaşıyorum. Günden gü- ne hiç anlaşılmadığımı anlıyo- rum. Hiç anlasılmadığımı, hiç... Bila istisna (istisnasız) herkes- le aramda âdeta görünmez bir soğuk hava tabakası hissediyo- rum. Ben ateş gibi yanan kalbi- min sıcaklığmı ne kadar sarf et- sem bu soğuk tabakayı ısıtama- yacağunı anhyorum. Adımlanm hiç kimseninkine uymuyor. Her- kes beni yolun ortasında bırakı- veriyor... Yolun ortasında... Her- kes... Gözlerinden öperim Ayşe. Sabahattin Ali Adresim hep Sıhhat Yurdu- dur. Her gün eve uğrar, senden mektup sorar, "yok" cevabını alınm. Sinop'ta her perşembe postadan bir şey çıkacağım bek- İeyip ancak dört beş haftada bir mektup aldığım zamanlardan bilirim bu beklemenin tadını... 'Iki Gözüm Ayşe Sabahattin Ali'nin özel mektuplan 5 MART 1935 Mühim haber: Evleniyorum Nişanlım şu 'masume'ler sınıfına dahil. 1.60 boyunda. Gayet sessiz, okumaya ve düşünmeye meraklı, kendi.halinde bir mahlûk... Yaşı tam 20... İsmi Aliye Ayşe Sıtkı 1957 Ayşe Sıtkı 1990 29 KASIM 1934 'Kubaşır' ismini alacağımAyşe. Uç kitap gönderiyorum. Okur okumaz bir tanesini der- hal bana iade çdeceksin (Mani- fest'i). Diğerlerini, yani Buha- rin ile Stalin'in kitaplanm, bil- hassa birinciyi muhakkak tercü- me etmen lazımdır. En faydalı çalışmak yoiu şimdilik budur. Tercüme biter bitmez müsved- deleri ve kitaplan derhal bana yollarsın. Ben temize çektikten sonra müsveddeleri sana iade ederim. Tilrkçe mukabillerini kati olarak bulamadığın kelime- lerin yanına Fransızcalannı da yaz, fakat muhakkak, parantez içinde olarak, bir veya birkaç Türkçe mukabil yaz. Biz ya bunlardan birini seçeriz ve o ke- lime için artık hep onu kullanı- nz, yahut da yeni bir kelime bu- lur ve onu müsveddede işaret ederiz... Şimdilik yazacak bir şey yok. Kitaplanm aldığını ve tercüme- ye başladığını derhal bildir. Uzun mektuplanru da beklerim. Gözlerinden hasretle öperim... Yeni isim aldın mı? Benim al- mak istediğim isim 'Kobaşır'dır. Kubaşmak* kelimesinden geli- yor. Orta Anadolu'da çok kul- İanılır. Tarama dergisinebak... Manasını nasıl bulacaksın. Sabahattin Ali •Halk dilindeortaklaşa, birlik- te iş yapmak. (D.A.) Sabahattin Ali, Ayşe Sıtkı'ya yazdığı mektupiarda, çalışmak için evlenmesi gerektiğini söylüyordu. Burda çiçekler ' açmıyor, Kuşlar süzülüp uçmuyor, Yıldızlar ışık saçmıyor, Geçmiyor günler, geçmiyor. (Sabahattin Ali- 1933) Ayşe, Senden cevap alıncaya kadar yazmamak niyetinde idim. Fa- kat dayanamadım. Mühim bir havadisim var: Evleniyorum. Hatta nişanlandım bile. Sen be- nim gibi kelepiri kaçırdığınla kal. Nişanlım şu "masume'Mer sı- nıfına dahil, ne yazık ki değil... Erenköyü'nde otunıyor. Babası bir proleter. Kendisi se- kizinci sınıfta Erenköy'ü bırak- mış... Amcamın evi ile komşu... Kendisini pek iyi tanınm. Avru- pa'dan geldiğim sene beraber denize falan girerdik (Bu sözüm üzerine masumeliğinden şüphe etme, o zaman ufaktı ve yen- gem, teyzem ve diğer komşular- la beraber, şimdi Suadiye Pla- jı'nın olduğu yerde, yıkarurdık. Orası o zaman boş bir tarla idi). Altın gibi sarı saçh, fevkalade güzel lacivert gözlü, beyaz ten- li, gözierinin etrafında yazın be- liren seyrek çilli ve uzunca boy- lu bir kızcağızdır (Uzunca boy- lu dediğim, "1.60" boyunda, kadınlara göre uzun. Ben "1.62"yim)... Gayet sessiz, okumağa ve düşünmeğe merak- lı, kendi halinde bir mahlûk... Yaşı tam 20... tsmi de Aliye... Birisi sorsa: Niçin evleniyor- sun, dese vereceğim cevap şu- dur: Çalışabilmek için... Ben kendi kendimi her hususta ida- re edemiyorum. Halbuki mu- hakkak muntazam ve ölçülü bir hayata muhtacım ve ancak bu şekilde faydalı işler çıkarabili- rim. Bu serserilikte şür ve hikâ- yeden başka bir şey yazamıyo- rum. Seninle evlensem muhakkak ki daha iyi olurdu. Ne yapayım, sen istemedin. O zamanlar yaz- dığın bir mektupta dediğin gibi, ihtimal böyle olması daha iyi ol- du. Çünkfl şimdi kendimi yok- luyorum da katilesen evlenmek meselesi karşısında bile sana olan muhabbetim asla değişmiş değil. Ve görüyonım ki aradan seneler geçse, çoluk çocuk sahi- bi bile olsam, seni hep bugün- kü gibi seveceğim, hep aramız- daki bu yakınlığı hissedeceğim.. Bu dostluğu, hatta evlenmek pahasına da olsa (yani seninle evlenmek) feda etmediğimiz bel- ki çok iyi oldu. Bunları kendi- mi kandırmak için söylemiyo- rum, hakikaten böyle gibi görti- nüyor bana... Sen ne fikirde- sin... Ben de eminim ki sen ev- lensen, çoluk çocuk sahibi ol- san, ben senin için bugünkü Sa- bahattin olmaktan cıkmayaca- ğım. Sen kocandan iyi beni, ben kanmdan iyi seni anlayaca- ğım... Gözlerinden deli gibi öperim Ayşe. Sababattin Ali —BtTTt— SABAHATTİN ALİ'NİN ÖLÜMÜ 'Hatırda kalana göre' ileri sürülen iddialarSabahattin Ali'nin dayısının oğlu Reşit Ertüzün, 'Sabahattin Ali Olayının Gerçeği' adlı kitabında, 'yazarın bir cüzdanla bir fotoğraf makinesi uğruna öldürüldüğünü', ancak bu cinayetin 'gizli güçlere, karanhk tuzaklara bağlanmaya çalışıldığını' söylüyor. Sabahattin Ali'nin dayısının oğlu Reşit Ertüzün, 1985 yılın- da yayımladığı "Sabahattin Ali Olayının Gerçeği" adlı kitabın- da anılarına geniş bir şekilde yer veriyor. S.A1İ ile ilgili kişi- sel değerlendirmeler kitapta ay- nntılı bir şekilde anlatılıyor. Bunların dışında Ertüzün, ba- zı "yanlış" varsayımlara daya- narak özellikle Sabahattin Ali- nin öldürulmesiyle ilgili iddia- larda bulunuyor (Sabahattin Ali Olayının Gerçeği, Sy. 98): "Sabahattin'in öldürülmesi olayında da bir cıizdanla bir fo- toğraf makinesi uğruna işknen adi bir cinayete kurban gitme- si, onun kişiligi ile bagdaştın- lamamış olacak ki maksaûı ya da maksatsız yakıştırmalarla ipin ucu gizli güçlere, büyük ve karanhk tuzaklara bağlanmaya çalışıJmıştır." Ertüzün, 1948 ve 1949 yılla- rı gazetelerine ve Ali Ertekin 1 in mahkemede yaptığı savun- malarına yer veren çok sayıda kitabı okuduğunu söylemesine karşın yanılgıya düşüyor... Ali Ertekin bile cinayeti —eğer o işlediyse— para nedeniyle ger- çekleştirmediğini, Sabahattin Ali'nin üzerinde para olmadığı- nı bildiğini söylüyor. Bu sözler mahkeme tutanaklanna, gaze- te ve kitaplara geçiypr. Ancak Ertüzün bunlan "es"'geçiyorî.. "Sabahattin'in ölüm haberle- riyte ilgili gazeteieri ne yazık ki saklamamışım" diyor ve kendi deyimiyle "hatınnda kaidığına göre" olayları anlatıyor... Gazeteieri saklamak gerek- miyor. Ancak arşivleri taramak mumkün. Ertüzün bunu yap- mıyor ve arşivler yerine tercih ettiği "hafızası" onu yanıltıyor. "Hatırda kalana göre" S. Ali adi bir cinayete kurban gidi- yor!.. Ertüzün, Ertekin'in yargılan- ması sırasında "milii hisJerden" söz edildiğıni de anımsamıyor... Anımsatalım, Ali Ertekin 16 Temmuz 1949'da anlatıyor: "Sabahattin Ali'yi parasına tamaen öldurduğiıme dair çıka- nlan haberleri esefle karşıla- dım. Sabahattin Ali, üzerinde para olmadığını bana daha ön- ceden soylemişti. Eğer boyle bir arzum olsaydı. kendisiyle bir- likte Bulgaristan'a geçer ve ken- di vasılasıyla külliyetli miktar- da para alabilirdim... Yaptığım- la memJeketime bizmet ettiğime kaniyim. Beraatimi beklerken, umumi efkârdan (kamuoyuo-. dan) alkış da bekliyorom..." Cinayetin hırsızlık amacıyla işlendiğinden kuşkusu olmayan Ertüzün, Ertekin'in neden 4 yıl hapisle cezalandınldığını yanıt- layamıyor. Oysa hırsızlık amaç- lı bile olsa, cinayet suçunun ce- zası o yıllarda da 4 yıl değil... Aradan geçen yaklaşık yarım yüzyıla karşın, cinayetin uze- rindeki esrar perdesi henüz ara- lanamamışsa da "hatırda kala- na göre" yazılanlar Sabahattin Ali olayına ilişkin gerçeklerin ortaya çıkarılmasından çok, başka çabaların varlığı kuşku- sunu doğuruyor... Reşit Ertüzün, Sabahattin Ali cinayeti ile ilgili "en akla yatkın" sözleri Aziz Nesin'in söylediğini kaydediyor ve Ne- sin'in KenHİft&yıynı'la yapiığı söyleşi sıratindlTdile getirdiği iddia edilen sözJerini aktanyor (A.g.e., sy. 98): "Sababattin'i MTT öldürtme- di. Kişisel kusuriarının sonucu oldu başına gelenler. Devletin yetkili organlannın bir kişiyi öl- dürtmek için tuzak kuracakla- nna inanmıyorum ben." llginç... Aziz Nesin, Kemal Bayram Çukurkavakh'ya böy- le bir şey söylemediğini belirti- yor ve "Bunlar yanlış değil, yalan" diyor. Daha da ilginci Reşit Ertüzün, Aziz Nesin'in bu düzeltmeyi yaptığı yazısını da kitabına ekliyor... Ancak Saba- ha/tin Ali'nin ölümü ile ilgili düşüncelerini Kemal Bayram Çukurkavaklı'nın Aziz Nesin'e "atfen" yazdığı satırlara dayan- dırıyor... Nesin'in düzeltmesini de "es" geçiyor... Ertüzün'ün kitabı, Sabahat- tin Ali ile ilgili bilinmeyen bazı gerçeklerin ortaya çıkarılması çabasından çok "özel bir sortı- nu çözme arayışı" izlenimi ve- riyor... Sabahattin Ali cinayetinin bilinmeyenleri varlığıru sürdü- rüyor... Son sözü Sabahattin Ali söy- lesin: "Namuslu olmak, ne zor şey- miş meger. Bir gün Almanlann pabucunu yalayan, ertesi gün Ingilizlere takla atan, daha er- tesi gün de Amerika'ya kavuk sallayan soysuziar gibi olmak istemedik. Yalnız ve yalnız bir tek milletin onünde secdeye vardık. O da kendi cefakeş mil- letimizdir. Meger ne büyük günah işle- mişiz. Kanunlu, kanunsuz bas- kılar altında ezile ezile pestile döndük... Çalmadan, çırpmadan, bize ekmeğimizi verenleri aç, bizi giydirenleri donsuz bırakma- dan yasamak istemek bu kadar güç, bu kadar mihnetli, hatta bu kadar tehlikeli mi olrnalı idi?" (*) (*) Ali Baba, 25.11.1947, Akta- ran Asım Bezirci, "Sabahattin Ali", Gözlem Yayınlan —Bfrrt— HABERLERIN DEVAMI TÜRK-ݧTE PERDE ARKASI Bölünme korkıısu 6 eyleırf getirdi 1Ş1K KANSU ANKARA — Türk-Iş'in baş- kanlar kurulu toplantı salonu- nun kapısı açüdığında, içeriden dışanya çıkan sigara dumanla- n arasından sendikacüar gözük- tu; yüzleri gergindi. 18 arahktaki toplantıdan he- men herkes karamsar aynhnış- tı. Sol kanat sendikacılann bü- yük bir bölümü, Likat-lş Sen- dikası'nm Sezenler Sokak'taki Genel Merkezi'ne gittiler. Kız- gındılar. Türk-lş Yönetim Ku- rulu, toplantı sırasında hemen hemen hiçbir öneri getirmemiş- d. Ancak Türk-İş yönetimi yeri- ne, kunıldaki havayı tartan, çe- şitİi seçenekler ortaya atan sen- dika başkanları vardı. Sabahki oturumda, ağırlıklı olarak 1 gün ise gitmeme önerileri gündeme geliyordu. öğleden sonra ortam değismiş, "işe gidelim, ama ca- bşmayahm", 'değisik işkoUan- na göre faıidı eylemler ko- nabiür" gibi düşünceler sergi- lenmişti. Turk-lş Genel Başkam Şevket Ydnuz, "Karan yann (dün) alacağız" diye kestirip atmıştı. Sol kanat sendikacılann mo- ralleri bozuktu. Yine somut bir karar aşamasma gelinememişti. Sol kanat birlikte davranmahy- dı. Eğer genel eylem konusun- da "bir gün işe gitmeme" gibi bir karar pkmazsa ertesi gün bir araya gelecek başkanlar kurulu toplantı salonu terk edilecek, ahnan karara karşı çıkılacaktı. Hatta bir büyük sendikamn ge- nel başkam şu değerlendirmeyi yapıyordu: — Bu durum, konfederas- yonda kesin bir ayrımlaşmaya götürür işi. Türk-lş Yönetim Kurulu'n- daki genel eğüim ise "işe gidip çalışmama" biçimindeydi. An- cak, sağ ve sol kanatlann birbi- riyle tümüyle çelişen öneriler ile zıtlaşmaları kesin bir bölünme- ye yol açabilecekti. Türk-Jş yö- neticilerine göre, sol kanadın, "bdirsiz genel eylem" karanna katümama düşüncesi, bu gelişi- min habercisiydi. Birlikteliği sağlamanın tek yolu "işe gitmeme" kararının ahnmasıydı. Türk-lş Genel Baş- kanı Şevket Yılmaz ve kurmay- lan, başkanlar kurulu toplantı- sı öncesi, dün sabah bu karara vardılar. Alınan karar, hazırla- nan deklarasyona konuldu. Türk-lş yönetimine göre artık asıl sorumluluk ve yük, sendi- kalara, özellikle sendikalann merkez yönetimlerine düşüyor- du. Acıklanacak genel eylem karannı asıl yaşama geçirecek, katılımı sağlayacak olanlar sen- dika liderleriydi. Sıra, genel eylemin zamanla- masına geunisti. Sol kanat, ge- nel eylemin 26 aralıkta, en geç aralık ayı sonunda yapılmasını dile getiriyordu. Türk-lş yöne- timine yakın sendikalar ise ey- lem gününün açıklanmamasını, ancak 10 ocak tarihine değin ya- pılmasını istiyorlardı. Şevket Yıhnaz ve arkadaşlan önlerine takvimi açtılar. Çeşitli günler üzerinde tartışüdı. Sonunda Yıl- maz "Tamam bırakıo, güaü ben saptayacağım ve şube baş- kanJan toplantıstnda açıklaya- cağım. Gün bende saklı" diye konuştu. Ankara'ya yurdun dört buca- ğından gelen bine yakın sendi- kacı, bugün Gölbaşı Sineması'nda, Türkiye tarihinin en kapsamlı genel eyleminin gü- nünü öğrenecek. Zonguldak Yürüyüşe devam DENİZ TOPALOĞLU ZONGULDAK — tki günlük aradan sonra Zonguldak'ta dün 'geleneksel' miting ve yürüyüş- lerini yapan grevci maden işçi- leri, Türk-tş Başkanlar Kurulu- nun aJdığı 'bir gün işe gjtmeme* karanm coşkuyla karşıladılar. Genel Maden-lş binası etrafın- da toplanan on binlerce maden- ci Türk-Iş'in karanm alkışlarla karşıladılar ve "Işçiler el ele ge- nel greve" sloganı atarak halay çektiler. Zonguldak'ta maden işçileri- nin grevi 20. gününe girerken dün 50 bine yakın maden işçisi ve eşleri yürüyüş yaparak sendi- ka binası onünde toplandılar. tşçilerin bütün dikkati Ankara- da yapılan Türk-tş Başkanlar Kurulu toplantısı üzerine yoğun- laşırken dünkü yürüyüşlerde ge- nel grev sloganlânyla "mücadele süriiyor, sürdüreceğiz", "Zon- guldak işçisi demokrasinin bckçisi" gibi sloganlar sık sık atıldı. Degişik ocak ağızlanndan toplanarak gelen işçiler maden işçisi anıtı onünde buluşup yu- rüyüşlerini şehir içinde sürdür- düler. Sendika binaları önune geldiler. tşçilerin Cumhurbaşka- nı Özal'a yönelik olarak dün "Şaşkın mı pişman mı, Zongul- dak'a düşman mı?" sloganını geliştirdikleri göriildü. Dün ayrıca Hürriyet gazetesi yazarları Oktay Ekşi, Emin Çö- laşan ve Uğur Oündar da sen- dika binasına gelerek Genel Maden-tş Başkanvekili Selahat- tin Ataman'la bir süre görüştü- ler. Maden işçileri Uğur Dün- dar'ı binaya gelirken 'TRT on- ların, meydanlar bizim' sloga- nıyla karşıladılar. Türk-İş'ten genel eylem Iıısan (Baştarafı I. Sayfada) yeceksiniz, bana da hiçbirevrak getirmeyeceksiniz " biçiminde mesaj vereceğini ifade etti. Bildirinin okunmasından sonra söz alan Petrol-lş Genel Başkam Münir Ceylan, genel ey- lemin "ihtar" niteliği taşıdığı yo- lundaki bölüme, eğer bu ihtar üzerine iktidarın, sorunları çö- züme kavuşturma yönünde gjri- şimlerde bulunmaması halinde, eylemlerin süreceğinin dile geti- rilmesi gerektiğini söyledi. An- cak Münir Ceylan'ın bu öneri- si, Başkanlar Kurulu üyelerince kabul görmedi. Türk Harb-lş Genel Başkam Kenan Durukan da Türk-tş Yö- netim Kurulu'nun hazırladığı bildiriyi ve getirdiği genel eylem karanm olumlu bulduğunu be- lirterek genel eylemin gerçekleş- tirileceği gün açısından kaygıla- rını iletti. Durukan, Körfez kri- zi nedeniyle Noel sonrasında bir sıcak savaş yaşanabileceğini, bu nedenle Türkiye'de olası bir ola- ğanüstü hal uygulaması karşı- sında genel eyiemin çok yakın bir zamanda gerçekleştirilmesi- ni istedi. Türk-lş Genel Başkam Şevket Yılmaz, bu sözler üzerine Baş- kanlar Kurulu'nun bu konuda "müsterih" olması gerektiğini, gündeme getirilen bu kaygılara yol açmayacak bir günde genel eylemin yapılacağını söyledi. Türk-lş Başkanlar Kurulu'n- da oybirliği ile alınan genel ey- lem karan, toplantıya katılan tüm sendikacılar tarafından ayakta alkışlarla karşılandı. Genel Maden-tş Sendikası Genel Başkam Şemsi Denizer, 30 kasım tarihinden bu yana grevde olan Türkiye Taşkömü- rü Kurumu ve Maden Tetkik Arama işyerlerinde çalışan işçi- lerin toplusözleşmeleri konu- sunda dün gece Çalışma ve Sos- yal Güvenlik Bakanı tmren Ay- kut ile bir araya geldi. DemirelMn yemeği DYP Genel Başkam Süley- man Demirel, önceki gece Ana- dolu Kulübü'nde Türk-tş Yöne- tim ve Başkanlar Kurulu üyele- rine bir yemek verdi. Yemekte konuşan Demirel, Türkiye"nin sorununun, çalışma hayatının ileri Batı ülkelerindeki gibi işle- mesinden korku duyulması ol- duğunu belirtti. Akbıılutlar'ın korkulu (Baştarafı I. Sayfada) yal mahsulü. Biraz da bizim faz- la paniklememizden oldu" dedi. Gönül Akbulut, olayla ilgili ola- rak şöyle konuştu: "Sabah evden okula gidiyo- rum diye çıknuştı. Ben de veli toplantısı olduğu için okula git- tim. Kızımın okula gelraediğini söylediler. Biz de çok panikle- dik, karakola haber verdik. Da- ha sonra kızım karşı taraftan te- lefon edince olay yatıştı. Bize haber vermeden dayısıyla bulu- şup İstanbul'a geçmis. Şimdi an- neannesiyle evde. Kaçınlma ola- yı yok yani." Daha sonra Seçil'in dayısı avukat Erol Akpınar, saat 21.00'de gazetecilerin soruları üzerine "Olay doğru. Daha faz- la bilgi veremem" dedi. Akbu- lutlar'ın Büyükada'daki evinde gazetecilere yaptığı açıklamada, kaçınlma olayı sırasında kendi- sinin Büyukadada'da olduğunu söyleyen Akpınar, "Kaçınlma- dan daha sonra haberdar oldum" dedi. Akbulut'un emni- yet yetkililerinin "bilgi verilme- mesi" şeklindeki isteği nedeniyle kendisi Gönül Akbulut'un bu yönde açıklamada bulunmak zorunda kaldığını da sözlerine ekledi. Polis, adalardan 15 kişiyi şüp- heli görerek gözaltına aldı. Ka- çırılma olayının, Adalar Beledi- yesi'nde çalışan dört işçinin iş- ten çıkarılmaları üzerine gerçek- leştirilmiş olabileceği ihtimali üzerinde duruluyor. (Baflarafı I. Sayfada) Sunuculuğunu İzzet Öz'un üstlendiği însan Hakları Gece- si'nin ilk konuşmasını Uluslara- rası Af Örgütü ABD Şubesi Başkam John G. Healey yaptı. tnsan hakları için çok büyük bir gün yaşandığını vurgulayarak sözlerine başlayan Healey, "Dünya turnesinde birlikte ol- duğumuz sanatçılann bu gece- ye katılamama/arına çok üzgü- nüm. ama geleceğiz... Hükümet- lerin insan haklannı ihlalleri he- men durmalı. ama once insan- lar üstlerine düşenleri yapmak zorundalar. Ülkeme döndügüm- de sizlerden soz edeceğim. Tür- kiye'nin insanlannın insan hak- lannı desteklediklerini aktaraca- ğım onlara" dedi. İnsan Haklan Gecesi'nde bir- çok sanatçı, İnsan Haklan Ev- rensel Bildirgesi'nden maddeler okudular. İlk üç maddeyi, sine- ma oyuncusu Hülya Koçyiğit okudu. Daha sonra sahneye çı- kan Zölfü Livaneli, "İnsan hak- lannı ihlal edenleri protesto et- mek, bunu görraeyenkre güçlü biçimde hatırlatmak istiyoruz. Şu anda dans edemeyen, par- maklıldar ardında olan arkadaş- lar için de dans edelim" dedi. Macit Koper, İlyas Salman, Perihan Savaş, Yılmaz Zafer, Nur Sürer ve Işıl Özgentürk ge- ce boyunca İnsan Hakları Ev- rensel Bildirgesi'nden maddeler okumayı sürdürdüler. Bu arada, Tarık Akan, "Halkjara özgür- lük, işkenceye son" İlhan trem, "Savaşa hayır", palyaço kılığın- da sahneye çıkan Rüstem Ba- tum, "Çocuklar ölmesin, savaş olmasın" gibi sloganlarla izleyi- ciye seslendi. Tiyatro sanatçısı Genco Erkal da Nâzım Hikmet'ten okuduğu şiirlerle katıldı geceye. Salonun göz gözü gormez ka- labalığında babaların sıriların- daki çocuklar meraklı bakışlar- la çevreyi gözlerken, lise ve uni- versiteli gençlik dans etmek için geldikleri gecede coşkulu, ve olmaya çabalıyordu. 32. Günde konuşan Saddam "Kıbns harekâtında fırsatçı davranmadık' ANKARA (Cumburiyet Bü- rosu) — Irak Devlet Başkam Saddam Hüseyin, "32. Gün" programmda, Türkiye'nin Kör- fez krizinde izlediği politikayı eleştirerek ülkesinin, Kıbns Ba- rış Harekâtı sırasında "fırsatçı bir tutum iziemedigini" söyledi. Dışişleri Bakanhğı Sözcüsu Mu- rat Sungar ise aynı döneme atıf- ta bulunarak "Türkiye'nin eko- nomik zoıiuklar içinde olduğu yıllarda Irak'tan anlayış gördü- ğümüzü söylemek mümkün değU" dedi. Saddam Hüseyin'in Mehmet Ali Birand'a yaptığı açıklama- lann programın yayınından ön- ce dışişlerine iletilmesinden son- ra, Türk hükümetinin bu konu- daki görüşlerinin de programda Körfez gezisi Inönü yann gîdîyor ANKARA (Cumburiyet Bü- rosu) — SHP Genel Başkam Er- dal tnönü, Körfez gezisine yann başlayacak. Inönü'nün gezisinin ilk durağı olarak Ürdün belirlendi. SHP ü- deri yarın gideceği Ürdün'ün başkenti Amman'da Kral Hüse- yin'le cumartesi günü göriişecek. Aynı gün Bağdat'a geçecek olan tnönü, burada da Irak Devlet Başkam Saddam Hüseyin'le programın uygun düşmesi halin- de görüş alışverişinde buluna- cak. Pazar günü Suudi Arabis- tan'a giderek Medine kentinde Kral Fahd ile temasta bulunması planlanan İnönü'nün gezisi 24 ya da 25 aralıkta sona erecek. yer alması kararlaştınldı. Sad- dam ile yapılan görüşmenin Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Bü- yükelçi Kaya Toperi ve Dışişle- ri Bakanhğı Enformasyon Dai- resi yetkililerince izlendiği, Irak liderinin Türkiye'yi ilgilendiren kimi sözlerinin kesihnesi yerine, programda yanıtlanmasının ka- rarlaştırıldığı belirtildi. Mehmet Ali Birand'ın da programın kesilmesine karşı çıkması ve Bağdat yönetiminin bu durumda oluşabilecek olası tepkisi göz önüne alınarak dün geceki program, Dışişleri Sözcü- sü Murat Sungar da konuk edil- di. Sungar, Saddam Hüseyin'- in, "Kıbns sonınunda Türkiye'- yi destekledik)eri"ne ilişkin söz- lerine yanıt olarak bu desteğin beklentilerin altında kaldığını ifade etti. Sungar, "Irak, Kıb- ns Rum kesimiyle her alanda çok yakın ve yoğun Uişkiier için- deyken, Kıbns Türk halkıyla ilişkilerini geliştirmekten kaçınmıştır" dedi. Irak'ın, 1979 yılında Türki- ye'nin cüzi borcunun ertelenme- si talebini reddettiğini ve petrol boru hattından sevkıyatı kesti- ğini hatırlatan Sungar, şöyle de- vam etti: "Yine Türkiye'nin komşula- rının ve bu meyanda Irak'ın ekonomik çıkarlarını hiçbir şe- kilde haleldar etmesi söz konu- su olmayan, su kaynaklannın degcrlendirilmesini amaçlayan ve sadece Türkiye'nin değil, komşulannm da cıkarlanna biz- met edecek olan Keban ve Ka- rakaya barajlannın yapımı ve halihazırda Atatürk Barajı'nın dış finansmanı konusunda Irafc'ın güçleştirici çabalar için- de bulunmuş olması da zihinle- rimizde mevcuttur."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle