Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/16 DİZİ-RÖPORTAJ 20 ARALIK 1990
'Gözlerinden deligibi öperim'12 MAYIS 1934
Çok dahayalnızımNe tarafa dönsem, içimde kaynayan şeyleri dökmek için ne
tarafa koşsam bir duvarla karşılaşıyorum. Adımlanm hiç
kimseninkine uymuyor. Herkes beni yolun ortasında
bırakıveriyor. Yolun ortasında... Herkes...
Ayşe, 7
Bu mektubu sana yazılmanuş
telakki edebilirsin. Bunu isteye-
rek yaznnyorum, sana çok dar-
gınım, bunu mecbur olduğum
için yazıyorum. Yazmasam deli
olacağım. Sanki birisi bir yastık-
la ağzımı bumumu tıkamış gi-
bi: Ancak birisine içimi döker-
sem derin bir nefes almış kadar
ferahlayacağım.
Kime içimi dökebilirim? Be-
ni senin kadar çok kim dinledi?
Benim içimin dalgalannı senin
kadar kim bilir? Vfe ben senden
başkasına kendimi anlatırken
anlaşılacağımdan bu kadar
emin olabilir miyim? Seninle
ararruzda âdeta hususi ve başka
bir lisan tesekküi etti gibi geli-
yor bana... Sana çok dargın ol-
duğum haJde...
Bu gece yine içimde birçok
dertler var, biçbiri o zamanki
kadar büyük değil, belki daha
müzmin dertler, fakat ben asla
nankör olmak istemem, bugün
o geceye nazaran çok iyiyim.
Yalruz o zamankinden çok da-
ha yalnızım. Düşünüyorum,
şimdi bir sene evvelki vaziyetim-
de olsam çok daha perişan olur-
dum. Gitgide inanmak saadetin-
den uzaklaşıvorum. Gitgide yal-
nız kahyorum. Ama ne kadar
yalnız!.. Ne tarafa dönsem,
içimde kaynayan şeyleri dokmek
için ne tarafa koşsam bir duvar-
la karşılaşıyorum. Günden gü-
ne hiç anlaşılmadığımı anlıyo-
rum. Hiç anlasılmadığımı, hiç...
Bila istisna (istisnasız) herkes-
le aramda âdeta görünmez bir
soğuk hava tabakası hissediyo-
rum. Ben ateş gibi yanan kalbi-
min sıcaklığmı ne kadar sarf et-
sem bu soğuk tabakayı ısıtama-
yacağunı anhyorum. Adımlanm
hiç kimseninkine uymuyor. Her-
kes beni yolun ortasında bırakı-
veriyor... Yolun ortasında... Her-
kes...
Gözlerinden öperim Ayşe.
Sabahattin Ali
Adresim hep Sıhhat Yurdu-
dur. Her gün eve uğrar, senden
mektup sorar, "yok" cevabını
alınm. Sinop'ta her perşembe
postadan bir şey çıkacağım bek-
İeyip ancak dört beş haftada bir
mektup aldığım zamanlardan
bilirim bu beklemenin tadını...
'Iki Gözüm Ayşe
Sabahattin Ali'nin
özel mektuplan
5 MART 1935
Mühim haber:
Evleniyorum
Nişanlım şu 'masume'ler sınıfına dahil.
1.60 boyunda. Gayet sessiz, okumaya
ve düşünmeye meraklı, kendi.halinde
bir mahlûk... Yaşı tam 20... İsmi Aliye
Ayşe Sıtkı 1957 Ayşe Sıtkı 1990
29 KASIM 1934
'Kubaşır' ismini alacağımAyşe.
Uç kitap gönderiyorum.
Okur okumaz bir tanesini der-
hal bana iade çdeceksin (Mani-
fest'i). Diğerlerini, yani Buha-
rin ile Stalin'in kitaplanm, bil-
hassa birinciyi muhakkak tercü-
me etmen lazımdır. En faydalı
çalışmak yoiu şimdilik budur.
Tercüme biter bitmez müsved-
deleri ve kitaplan derhal bana
yollarsın. Ben temize çektikten
sonra müsveddeleri sana iade
ederim. Tilrkçe mukabillerini
kati olarak bulamadığın kelime-
lerin yanına Fransızcalannı da
yaz, fakat muhakkak, parantez
içinde olarak, bir veya birkaç
Türkçe mukabil yaz. Biz ya
bunlardan birini seçeriz ve o ke-
lime için artık hep onu kullanı-
nz, yahut da yeni bir kelime bu-
lur ve onu müsveddede işaret
ederiz...
Şimdilik yazacak bir şey yok.
Kitaplanm aldığını ve tercüme-
ye başladığını derhal bildir.
Uzun mektuplanru da beklerim.
Gözlerinden hasretle öperim...
Yeni isim aldın mı? Benim al-
mak istediğim isim 'Kobaşır'dır.
Kubaşmak* kelimesinden geli-
yor. Orta Anadolu'da çok kul-
İanılır. Tarama dergisinebak...
Manasını nasıl bulacaksın.
Sabahattin Ali
•Halk dilindeortaklaşa, birlik-
te iş yapmak. (D.A.)
Sabahattin Ali, Ayşe Sıtkı'ya yazdığı mektupiarda, çalışmak
için evlenmesi gerektiğini söylüyordu.
Burda çiçekler
' açmıyor,
Kuşlar süzülüp
uçmuyor,
Yıldızlar ışık
saçmıyor,
Geçmiyor günler,
geçmiyor.
(Sabahattin Ali-
1933)
Ayşe,
Senden cevap alıncaya kadar
yazmamak niyetinde idim. Fa-
kat dayanamadım. Mühim bir
havadisim var: Evleniyorum.
Hatta nişanlandım bile. Sen be-
nim gibi kelepiri kaçırdığınla
kal.
Nişanlım şu "masume'Mer sı-
nıfına dahil, ne yazık ki
değil... Erenköyü'nde otunıyor.
Babası bir proleter. Kendisi se-
kizinci sınıfta Erenköy'ü bırak-
mış... Amcamın evi ile komşu...
Kendisini pek iyi tanınm. Avru-
pa'dan geldiğim sene beraber
denize falan girerdik (Bu sözüm
üzerine masumeliğinden şüphe
etme, o zaman ufaktı ve yen-
gem, teyzem ve diğer komşular-
la beraber, şimdi Suadiye Pla-
jı'nın olduğu yerde, yıkarurdık.
Orası o zaman boş bir tarla idi).
Altın gibi sarı saçh, fevkalade
güzel lacivert gözlü, beyaz ten-
li, gözierinin etrafında yazın be-
liren seyrek çilli ve uzunca boy-
lu bir kızcağızdır (Uzunca boy-
lu dediğim, "1.60" boyunda,
kadınlara göre uzun. Ben
"1.62"yim)... Gayet sessiz,
okumağa ve düşünmeğe merak-
lı, kendi halinde bir mahlûk...
Yaşı tam 20... tsmi de Aliye...
Birisi sorsa: Niçin evleniyor-
sun, dese vereceğim cevap şu-
dur: Çalışabilmek için... Ben
kendi kendimi her hususta ida-
re edemiyorum. Halbuki mu-
hakkak muntazam ve ölçülü bir
hayata muhtacım ve ancak bu
şekilde faydalı işler çıkarabili-
rim. Bu serserilikte şür ve hikâ-
yeden başka bir şey yazamıyo-
rum.
Seninle evlensem muhakkak
ki daha iyi olurdu. Ne yapayım,
sen istemedin. O zamanlar yaz-
dığın bir mektupta dediğin gibi,
ihtimal böyle olması daha iyi ol-
du. Çünkfl şimdi kendimi yok-
luyorum da katilesen evlenmek
meselesi karşısında bile sana
olan muhabbetim asla değişmiş
değil. Ve görüyonım ki aradan
seneler geçse, çoluk çocuk sahi-
bi bile olsam, seni hep bugün-
kü gibi seveceğim, hep aramız-
daki bu yakınlığı hissedeceğim..
Bu dostluğu, hatta evlenmek
pahasına da olsa (yani seninle
evlenmek) feda etmediğimiz bel-
ki çok iyi oldu. Bunları kendi-
mi kandırmak için söylemiyo-
rum, hakikaten böyle gibi görti-
nüyor bana... Sen ne fikirde-
sin... Ben de eminim ki sen ev-
lensen, çoluk çocuk sahibi ol-
san, ben senin için bugünkü Sa-
bahattin olmaktan cıkmayaca-
ğım. Sen kocandan iyi beni, ben
kanmdan iyi seni anlayaca-
ğım...
Gözlerinden deli gibi öperim
Ayşe.
Sababattin Ali
—BtTTt—
SABAHATTİN ALİ'NİN ÖLÜMÜ
'Hatırda kalana göre' ileri sürülen iddialarSabahattin Ali'nin dayısının oğlu Reşit Ertüzün, 'Sabahattin
Ali Olayının Gerçeği' adlı kitabında, 'yazarın bir cüzdanla
bir fotoğraf makinesi uğruna öldürüldüğünü', ancak bu
cinayetin 'gizli güçlere, karanhk tuzaklara bağlanmaya
çalışıldığını' söylüyor.
Sabahattin Ali'nin dayısının
oğlu Reşit Ertüzün, 1985 yılın-
da yayımladığı "Sabahattin Ali
Olayının Gerçeği" adlı kitabın-
da anılarına geniş bir şekilde
yer veriyor. S.A1İ ile ilgili kişi-
sel değerlendirmeler kitapta ay-
nntılı bir şekilde anlatılıyor.
Bunların dışında Ertüzün, ba-
zı "yanlış" varsayımlara daya-
narak özellikle Sabahattin Ali-
nin öldürulmesiyle ilgili iddia-
larda bulunuyor (Sabahattin Ali
Olayının Gerçeği, Sy. 98):
"Sabahattin'in öldürülmesi
olayında da bir cıizdanla bir fo-
toğraf makinesi uğruna işknen
adi bir cinayete kurban gitme-
si, onun kişiligi ile bagdaştın-
lamamış olacak ki maksaûı ya
da maksatsız yakıştırmalarla
ipin ucu gizli güçlere, büyük ve
karanhk tuzaklara bağlanmaya
çalışıJmıştır."
Ertüzün, 1948 ve 1949 yılla-
rı gazetelerine ve Ali Ertekin
1
in mahkemede yaptığı savun-
malarına yer veren çok sayıda
kitabı okuduğunu söylemesine
karşın yanılgıya düşüyor... Ali
Ertekin bile cinayeti —eğer o
işlediyse— para nedeniyle ger-
çekleştirmediğini, Sabahattin
Ali'nin üzerinde para olmadığı-
nı bildiğini söylüyor. Bu sözler
mahkeme tutanaklanna, gaze-
te ve kitaplara geçiypr. Ancak
Ertüzün bunlan "es"'geçiyorî..
"Sabahattin'in ölüm haberle-
riyte ilgili gazeteieri ne yazık ki
saklamamışım" diyor ve kendi
deyimiyle "hatınnda kaidığına
göre" olayları anlatıyor...
Gazeteieri saklamak gerek-
miyor. Ancak arşivleri taramak
mumkün. Ertüzün bunu yap-
mıyor ve arşivler yerine tercih
ettiği "hafızası" onu yanıltıyor.
"Hatırda kalana göre" S. Ali
adi bir cinayete kurban gidi-
yor!..
Ertüzün, Ertekin'in yargılan-
ması sırasında "milii hisJerden"
söz edildiğıni de anımsamıyor...
Anımsatalım, Ali Ertekin 16
Temmuz 1949'da anlatıyor:
"Sabahattin Ali'yi parasına
tamaen öldurduğiıme dair çıka-
nlan haberleri esefle karşıla-
dım. Sabahattin Ali, üzerinde
para olmadığını bana daha ön-
ceden soylemişti. Eğer boyle bir
arzum olsaydı. kendisiyle bir-
likte Bulgaristan'a geçer ve ken-
di vasılasıyla külliyetli miktar-
da para alabilirdim... Yaptığım-
la memJeketime bizmet ettiğime
kaniyim. Beraatimi beklerken,
umumi efkârdan (kamuoyuo-.
dan) alkış da bekliyorom..."
Cinayetin hırsızlık amacıyla
işlendiğinden kuşkusu olmayan
Ertüzün, Ertekin'in neden 4 yıl
hapisle cezalandınldığını yanıt-
layamıyor. Oysa hırsızlık amaç-
lı bile olsa, cinayet suçunun ce-
zası o yıllarda da 4 yıl değil...
Aradan geçen yaklaşık yarım
yüzyıla karşın, cinayetin uze-
rindeki esrar perdesi henüz ara-
lanamamışsa da "hatırda kala-
na göre" yazılanlar Sabahattin
Ali olayına ilişkin gerçeklerin
ortaya çıkarılmasından çok,
başka çabaların varlığı kuşku-
sunu doğuruyor...
Reşit Ertüzün, Sabahattin
Ali cinayeti ile ilgili "en akla
yatkın" sözleri Aziz Nesin'in
söylediğini kaydediyor ve Ne-
sin'in KenHİft&yıynı'la yapiığı
söyleşi sıratindlTdile getirdiği
iddia edilen sözJerini aktanyor
(A.g.e., sy. 98):
"Sababattin'i MTT öldürtme-
di. Kişisel kusuriarının sonucu
oldu başına gelenler. Devletin
yetkili organlannın bir kişiyi öl-
dürtmek için tuzak kuracakla-
nna inanmıyorum ben."
llginç... Aziz Nesin, Kemal
Bayram Çukurkavakh'ya böy-
le bir şey söylemediğini belirti-
yor ve "Bunlar yanlış değil,
yalan" diyor. Daha da ilginci
Reşit Ertüzün, Aziz Nesin'in bu
düzeltmeyi yaptığı yazısını da
kitabına ekliyor... Ancak Saba-
ha/tin Ali'nin ölümü ile ilgili
düşüncelerini Kemal Bayram
Çukurkavaklı'nın Aziz Nesin'e
"atfen" yazdığı satırlara dayan-
dırıyor... Nesin'in düzeltmesini
de "es" geçiyor...
Ertüzün'ün kitabı, Sabahat-
tin Ali ile ilgili bilinmeyen bazı
gerçeklerin ortaya çıkarılması
çabasından çok "özel bir sortı-
nu çözme arayışı" izlenimi ve-
riyor...
Sabahattin Ali cinayetinin
bilinmeyenleri varlığıru sürdü-
rüyor...
Son sözü Sabahattin Ali söy-
lesin:
"Namuslu olmak, ne zor şey-
miş meger. Bir gün Almanlann
pabucunu yalayan, ertesi gün
Ingilizlere takla atan, daha er-
tesi gün de Amerika'ya kavuk
sallayan soysuziar gibi olmak
istemedik. Yalnız ve yalnız bir
tek milletin onünde secdeye
vardık. O da kendi cefakeş mil-
letimizdir.
Meger ne büyük günah işle-
mişiz. Kanunlu, kanunsuz bas-
kılar altında ezile ezile pestile
döndük...
Çalmadan, çırpmadan, bize
ekmeğimizi verenleri aç, bizi
giydirenleri donsuz bırakma-
dan yasamak istemek bu kadar
güç, bu kadar mihnetli, hatta
bu kadar tehlikeli mi olrnalı
idi?" (*)
(*) Ali Baba, 25.11.1947, Akta-
ran Asım Bezirci, "Sabahattin
Ali", Gözlem Yayınlan
—Bfrrt—
HABERLERIN DEVAMI
TÜRK-ݧTE PERDE ARKASI
Bölünme korkıısu
6
eyleırf getirdi
1Ş1K KANSU
ANKARA — Türk-Iş'in baş-
kanlar kurulu toplantı salonu-
nun kapısı açüdığında, içeriden
dışanya çıkan sigara dumanla-
n arasından sendikacüar gözük-
tu; yüzleri gergindi.
18 arahktaki toplantıdan he-
men herkes karamsar aynhnış-
tı. Sol kanat sendikacılann bü-
yük bir bölümü, Likat-lş Sen-
dikası'nm Sezenler Sokak'taki
Genel Merkezi'ne gittiler. Kız-
gındılar. Türk-lş Yönetim Ku-
rulu, toplantı sırasında hemen
hemen hiçbir öneri getirmemiş-
d.
Ancak Türk-İş yönetimi yeri-
ne, kunıldaki havayı tartan, çe-
şitİi seçenekler ortaya atan sen-
dika başkanları vardı. Sabahki
oturumda, ağırlıklı olarak 1 gün
ise gitmeme önerileri gündeme
geliyordu. öğleden sonra ortam
değismiş, "işe gidelim, ama ca-
bşmayahm", 'değisik işkoUan-
na göre faıidı eylemler ko-
nabiür" gibi düşünceler sergi-
lenmişti.
Turk-lş Genel Başkam Şevket
Ydnuz, "Karan yann (dün)
alacağız" diye kestirip atmıştı.
Sol kanat sendikacılann mo-
ralleri bozuktu. Yine somut bir
karar aşamasma gelinememişti.
Sol kanat birlikte davranmahy-
dı. Eğer genel eylem konusun-
da "bir gün işe gitmeme" gibi
bir karar pkmazsa ertesi gün bir
araya gelecek başkanlar kurulu
toplantı salonu terk edilecek,
ahnan karara karşı çıkılacaktı.
Hatta bir büyük sendikamn ge-
nel başkam şu değerlendirmeyi
yapıyordu:
— Bu durum, konfederas-
yonda kesin bir ayrımlaşmaya
götürür işi.
Türk-lş Yönetim Kurulu'n-
daki genel eğüim ise "işe gidip
çalışmama" biçimindeydi. An-
cak, sağ ve sol kanatlann birbi-
riyle tümüyle çelişen öneriler ile
zıtlaşmaları kesin bir bölünme-
ye yol açabilecekti. Türk-Jş yö-
neticilerine göre, sol kanadın,
"bdirsiz genel eylem" karanna
katümama düşüncesi, bu gelişi-
min habercisiydi.
Birlikteliği sağlamanın tek
yolu "işe gitmeme" kararının
ahnmasıydı. Türk-lş Genel Baş-
kanı Şevket Yılmaz ve kurmay-
lan, başkanlar kurulu toplantı-
sı öncesi, dün sabah bu karara
vardılar. Alınan karar, hazırla-
nan deklarasyona konuldu.
Türk-lş yönetimine göre artık
asıl sorumluluk ve yük, sendi-
kalara, özellikle sendikalann
merkez yönetimlerine düşüyor-
du. Acıklanacak genel eylem
karannı asıl yaşama geçirecek,
katılımı sağlayacak olanlar sen-
dika liderleriydi.
Sıra, genel eylemin zamanla-
masına geunisti. Sol kanat, ge-
nel eylemin 26 aralıkta, en geç
aralık ayı sonunda yapılmasını
dile getiriyordu. Türk-lş yöne-
timine yakın sendikalar ise ey-
lem gününün açıklanmamasını,
ancak 10 ocak tarihine değin ya-
pılmasını istiyorlardı. Şevket
Yıhnaz ve arkadaşlan önlerine
takvimi açtılar. Çeşitli günler
üzerinde tartışüdı. Sonunda Yıl-
maz "Tamam bırakıo, güaü
ben saptayacağım ve şube baş-
kanJan toplantıstnda açıklaya-
cağım. Gün bende saklı" diye
konuştu.
Ankara'ya yurdun dört buca-
ğından gelen bine yakın sendi-
kacı, bugün Gölbaşı
Sineması'nda, Türkiye tarihinin
en kapsamlı genel eyleminin gü-
nünü öğrenecek.
Zonguldak
Yürüyüşe
devam
DENİZ TOPALOĞLU
ZONGULDAK — tki günlük
aradan sonra Zonguldak'ta dün
'geleneksel' miting ve yürüyüş-
lerini yapan grevci maden işçi-
leri, Türk-tş Başkanlar Kurulu-
nun aJdığı 'bir gün işe gjtmeme*
karanm coşkuyla karşıladılar.
Genel Maden-lş binası etrafın-
da toplanan on binlerce maden-
ci Türk-Iş'in karanm alkışlarla
karşıladılar ve "Işçiler el ele ge-
nel greve" sloganı atarak halay
çektiler.
Zonguldak'ta maden işçileri-
nin grevi 20. gününe girerken
dün 50 bine yakın maden işçisi
ve eşleri yürüyüş yaparak sendi-
ka binası onünde toplandılar.
tşçilerin bütün dikkati Ankara-
da yapılan Türk-tş Başkanlar
Kurulu toplantısı üzerine yoğun-
laşırken dünkü yürüyüşlerde ge-
nel grev sloganlânyla "mücadele
süriiyor, sürdüreceğiz", "Zon-
guldak işçisi demokrasinin
bckçisi" gibi sloganlar sık sık
atıldı. Degişik ocak ağızlanndan
toplanarak gelen işçiler maden
işçisi anıtı onünde buluşup yu-
rüyüşlerini şehir içinde sürdür-
düler.
Sendika binaları önune
geldiler. tşçilerin Cumhurbaşka-
nı Özal'a yönelik olarak dün
"Şaşkın mı pişman mı, Zongul-
dak'a düşman mı?" sloganını
geliştirdikleri göriildü.
Dün ayrıca Hürriyet gazetesi
yazarları Oktay Ekşi, Emin Çö-
laşan ve Uğur Oündar da sen-
dika binasına gelerek Genel
Maden-tş Başkanvekili Selahat-
tin Ataman'la bir süre görüştü-
ler. Maden işçileri Uğur Dün-
dar'ı binaya gelirken 'TRT on-
ların, meydanlar bizim' sloga-
nıyla karşıladılar.
Türk-İş'ten genel eylem Iıısan
(Baştarafı I. Sayfada)
yeceksiniz, bana da hiçbirevrak
getirmeyeceksiniz " biçiminde
mesaj vereceğini ifade etti.
Bildirinin okunmasından
sonra söz alan Petrol-lş Genel
Başkam Münir Ceylan, genel ey-
lemin "ihtar" niteliği taşıdığı yo-
lundaki bölüme, eğer bu ihtar
üzerine iktidarın, sorunları çö-
züme kavuşturma yönünde gjri-
şimlerde bulunmaması halinde,
eylemlerin süreceğinin dile geti-
rilmesi gerektiğini söyledi. An-
cak Münir Ceylan'ın bu öneri-
si, Başkanlar Kurulu üyelerince
kabul görmedi.
Türk Harb-lş Genel Başkam
Kenan Durukan da Türk-tş Yö-
netim Kurulu'nun hazırladığı
bildiriyi ve getirdiği genel eylem
karanm olumlu bulduğunu be-
lirterek genel eylemin gerçekleş-
tirileceği gün açısından kaygıla-
rını iletti. Durukan, Körfez kri-
zi nedeniyle Noel sonrasında bir
sıcak savaş yaşanabileceğini, bu
nedenle Türkiye'de olası bir ola-
ğanüstü hal uygulaması karşı-
sında genel eyiemin çok yakın
bir zamanda gerçekleştirilmesi-
ni istedi.
Türk-lş Genel Başkam Şevket
Yılmaz, bu sözler üzerine Baş-
kanlar Kurulu'nun bu konuda
"müsterih" olması gerektiğini,
gündeme getirilen bu kaygılara
yol açmayacak bir günde genel
eylemin yapılacağını söyledi.
Türk-lş Başkanlar Kurulu'n-
da oybirliği ile alınan genel ey-
lem karan, toplantıya katılan
tüm sendikacılar tarafından
ayakta alkışlarla karşılandı.
Genel Maden-tş Sendikası
Genel Başkam Şemsi Denizer,
30 kasım tarihinden bu yana
grevde olan Türkiye Taşkömü-
rü Kurumu ve Maden Tetkik
Arama işyerlerinde çalışan işçi-
lerin toplusözleşmeleri konu-
sunda dün gece Çalışma ve Sos-
yal Güvenlik Bakanı tmren Ay-
kut ile bir araya geldi.
DemirelMn yemeği
DYP Genel Başkam Süley-
man Demirel, önceki gece Ana-
dolu Kulübü'nde Türk-tş Yöne-
tim ve Başkanlar Kurulu üyele-
rine bir yemek verdi. Yemekte
konuşan Demirel, Türkiye"nin
sorununun, çalışma hayatının
ileri Batı ülkelerindeki gibi işle-
mesinden korku duyulması ol-
duğunu belirtti.
Akbıılutlar'ın korkulu
(Baştarafı I. Sayfada)
yal mahsulü. Biraz da bizim faz-
la paniklememizden oldu" dedi.
Gönül Akbulut, olayla ilgili ola-
rak şöyle konuştu:
"Sabah evden okula gidiyo-
rum diye çıknuştı. Ben de veli
toplantısı olduğu için okula git-
tim. Kızımın okula gelraediğini
söylediler. Biz de çok panikle-
dik, karakola haber verdik. Da-
ha sonra kızım karşı taraftan te-
lefon edince olay yatıştı. Bize
haber vermeden dayısıyla bulu-
şup İstanbul'a geçmis. Şimdi an-
neannesiyle evde. Kaçınlma ola-
yı yok yani."
Daha sonra Seçil'in dayısı
avukat Erol Akpınar, saat
21.00'de gazetecilerin soruları
üzerine "Olay doğru. Daha faz-
la bilgi veremem" dedi. Akbu-
lutlar'ın Büyükada'daki evinde
gazetecilere yaptığı açıklamada,
kaçınlma olayı sırasında kendi-
sinin Büyukadada'da olduğunu
söyleyen Akpınar, "Kaçınlma-
dan daha sonra haberdar
oldum" dedi. Akbulut'un emni-
yet yetkililerinin "bilgi verilme-
mesi" şeklindeki isteği nedeniyle
kendisi Gönül Akbulut'un bu
yönde açıklamada bulunmak
zorunda kaldığını da sözlerine
ekledi.
Polis, adalardan 15 kişiyi şüp-
heli görerek gözaltına aldı. Ka-
çırılma olayının, Adalar Beledi-
yesi'nde çalışan dört işçinin iş-
ten çıkarılmaları üzerine gerçek-
leştirilmiş olabileceği ihtimali
üzerinde duruluyor.
(Baflarafı I. Sayfada)
Sunuculuğunu İzzet Öz'un
üstlendiği însan Hakları Gece-
si'nin ilk konuşmasını Uluslara-
rası Af Örgütü ABD Şubesi
Başkam John G. Healey yaptı.
tnsan hakları için çok büyük bir
gün yaşandığını vurgulayarak
sözlerine başlayan Healey,
"Dünya turnesinde birlikte ol-
duğumuz sanatçılann bu gece-
ye katılamama/arına çok üzgü-
nüm. ama geleceğiz... Hükümet-
lerin insan haklannı ihlalleri he-
men durmalı. ama once insan-
lar üstlerine düşenleri yapmak
zorundalar. Ülkeme döndügüm-
de sizlerden soz edeceğim. Tür-
kiye'nin insanlannın insan hak-
lannı desteklediklerini aktaraca-
ğım onlara" dedi.
İnsan Haklan Gecesi'nde bir-
çok sanatçı, İnsan Haklan Ev-
rensel Bildirgesi'nden maddeler
okudular. İlk üç maddeyi, sine-
ma oyuncusu Hülya Koçyiğit
okudu. Daha sonra sahneye çı-
kan Zölfü Livaneli, "İnsan hak-
lannı ihlal edenleri protesto et-
mek, bunu görraeyenkre güçlü
biçimde hatırlatmak istiyoruz.
Şu anda dans edemeyen, par-
maklıldar ardında olan arkadaş-
lar için de dans edelim" dedi.
Macit Koper, İlyas Salman,
Perihan Savaş, Yılmaz Zafer,
Nur Sürer ve Işıl Özgentürk ge-
ce boyunca İnsan Hakları Ev-
rensel Bildirgesi'nden maddeler
okumayı sürdürdüler. Bu arada,
Tarık Akan, "Halkjara özgür-
lük, işkenceye son" İlhan trem,
"Savaşa hayır", palyaço kılığın-
da sahneye çıkan Rüstem Ba-
tum, "Çocuklar ölmesin, savaş
olmasın" gibi sloganlarla izleyi-
ciye seslendi.
Tiyatro sanatçısı Genco Erkal
da Nâzım Hikmet'ten okuduğu
şiirlerle katıldı geceye.
Salonun göz gözü gormez ka-
labalığında babaların sıriların-
daki çocuklar meraklı bakışlar-
la çevreyi gözlerken, lise ve uni-
versiteli gençlik dans etmek için
geldikleri gecede coşkulu, ve
olmaya çabalıyordu.
32. Günde konuşan Saddam
"Kıbns harekâtında
fırsatçı davranmadık'
ANKARA (Cumburiyet Bü-
rosu) — Irak Devlet Başkam
Saddam Hüseyin, "32. Gün"
programmda, Türkiye'nin Kör-
fez krizinde izlediği politikayı
eleştirerek ülkesinin, Kıbns Ba-
rış Harekâtı sırasında "fırsatçı
bir tutum iziemedigini" söyledi.
Dışişleri Bakanhğı Sözcüsu Mu-
rat Sungar ise aynı döneme atıf-
ta bulunarak "Türkiye'nin eko-
nomik zoıiuklar içinde olduğu
yıllarda Irak'tan anlayış gördü-
ğümüzü söylemek mümkün
değU" dedi.
Saddam Hüseyin'in Mehmet
Ali Birand'a yaptığı açıklama-
lann programın yayınından ön-
ce dışişlerine iletilmesinden son-
ra, Türk hükümetinin bu konu-
daki görüşlerinin de programda
Körfez gezisi
Inönü
yann
gîdîyor
ANKARA (Cumburiyet Bü-
rosu) — SHP Genel Başkam Er-
dal tnönü, Körfez gezisine yann
başlayacak.
Inönü'nün gezisinin ilk durağı
olarak Ürdün belirlendi. SHP ü-
deri yarın gideceği Ürdün'ün
başkenti Amman'da Kral Hüse-
yin'le cumartesi günü göriişecek.
Aynı gün Bağdat'a geçecek olan
tnönü, burada da Irak Devlet
Başkam Saddam Hüseyin'le
programın uygun düşmesi halin-
de görüş alışverişinde buluna-
cak. Pazar günü Suudi Arabis-
tan'a giderek Medine kentinde
Kral Fahd ile temasta bulunması
planlanan İnönü'nün gezisi 24
ya da 25 aralıkta sona erecek.
yer alması kararlaştınldı. Sad-
dam ile yapılan görüşmenin
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Bü-
yükelçi Kaya Toperi ve Dışişle-
ri Bakanhğı Enformasyon Dai-
resi yetkililerince izlendiği, Irak
liderinin Türkiye'yi ilgilendiren
kimi sözlerinin kesihnesi yerine,
programda yanıtlanmasının ka-
rarlaştırıldığı belirtildi.
Mehmet Ali Birand'ın da
programın kesilmesine karşı
çıkması ve Bağdat yönetiminin
bu durumda oluşabilecek olası
tepkisi göz önüne alınarak dün
geceki program, Dışişleri Sözcü-
sü Murat Sungar da konuk edil-
di. Sungar, Saddam Hüseyin'-
in, "Kıbns sonınunda Türkiye'-
yi destekledik)eri"ne ilişkin söz-
lerine yanıt olarak bu desteğin
beklentilerin altında kaldığını
ifade etti. Sungar, "Irak, Kıb-
ns Rum kesimiyle her alanda
çok yakın ve yoğun Uişkiier için-
deyken, Kıbns Türk halkıyla
ilişkilerini geliştirmekten
kaçınmıştır" dedi.
Irak'ın, 1979 yılında Türki-
ye'nin cüzi borcunun ertelenme-
si talebini reddettiğini ve petrol
boru hattından sevkıyatı kesti-
ğini hatırlatan Sungar, şöyle de-
vam etti:
"Yine Türkiye'nin komşula-
rının ve bu meyanda Irak'ın
ekonomik çıkarlarını hiçbir şe-
kilde haleldar etmesi söz konu-
su olmayan, su kaynaklannın
degcrlendirilmesini amaçlayan
ve sadece Türkiye'nin değil,
komşulannm da cıkarlanna biz-
met edecek olan Keban ve Ka-
rakaya barajlannın yapımı ve
halihazırda Atatürk Barajı'nın
dış finansmanı konusunda
Irafc'ın güçleştirici çabalar için-
de bulunmuş olması da zihinle-
rimizde mevcuttur."