23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/16 DIŞ HABERLER 5 KASIM 1990 YUNANISTAN Atina,Kıbrıs'ı 'sıcak'tutmaya kararlıYunanistan'da, Kıbrıs savaşmdan bu yana işbaşına gelen tüm hükümetler, Türk birliklerinin Kıbrıs'tan çekilmesini savunuyor. PASOK'tan sonra yönetime gelen Yeni Demokrasi Partisi iktidan da Yunanistan'ın Kıbrıs politikasında bir değişiklik yapmıyor. rez de CueUar'ın Kıbrıs sorununun çözii- mü ile ilgili girişimlerini destekleyen Yu- nanistan, bu arada üyesi olduğu Avrupa Topluluğu (AT) ülkeleri ve özellikle ABD'nin dikkatini bu soruna çekmeye çalışıyor. 1981-1988 yılları arasında ikti- darda kalan sosyalist PASOK hükümet- leri, Kıbrıs sorunundan hareket ederek özellikle Türk-Yunan ilişkilerinde sert bir siyaset izlemeyi yeğlemişti. Ancak bu si- yasetini 1987 martında yaşanan Ege kri- zinin doğurduğu "Davos mutabakatı"n- dan sonra değiştirmek zorunda kalmış- tı. Dönemin Başbakanı Andreas Papand- reu, Türk-Yunan ilişkilerindeki anlaşmaz- lık noktalarını ilk defa görüşmeyi kabul etmiş, ancak Kıbrıs sorunundaki tutu- munda hiçbir değişiklik yapmamıştı. STELYO BERBERAKİS ATİNA — Yunanistan, Kıbrıs sorunu- nun "sıcak tutulması" yolundaki siyase- tini aynen surdürmeye kararlı görünüyor. Albaylar cuntasının yıkıhnasına yol açan, Türkiye'nin 1974 yılında Kıbns'ta gerçek- leştirdiği askeri harekâttan sonra ikti- dara gelen sağ ve sol eğilimli tüm Yuna- nistan hükümetleri, Türk birliklerinin Kıbns'tan uzaklaşmasını talep ediyor. Yu- nanistan'ın bu hükümetleri, Kıbrıs soru- nunun Türkiye'nin uluslararası alanında- ki "Aşil topuğunu", yani "zayıf noktasını" oluşturduğuna inanıyor ve her fırsatta bunu kanıtlamaya çalışıyor. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Pe- Papandreu hukümetinden sonra ikti- dara gelen sağ eğilimli Yeni Demokrasi Partisi'nin de (YDP) Kıbns sorununda iz- lediği siyaset, PASOK hükürnetlerinin iz- lediği siyaseti aratmıyor. Üstelik, gerek AT ülkelerinin, gerekse ABD'nin "tam destek" verdiği YDP hükümetleri, PA- SOK'a oranla her aianda olduğu gibi Kıb- rıs konusunda da "daha rahat hareket" ediyor. YDP hükümeti, bu çerçevede AT ülkelerinin Türkiye'ye karşı "ortak bir cephe" oluşturmasına, ayrıca ABD Baş- kanı George Bush'un da Kıbrıs konusun- da "daha duyarlı olmasına" yardımcı ol- du. Yunanistan, Kıbns sorunu için 16 yıl- dan bu yana Türkiye'ye karşı izlediği bu siyasetinin "Uk üriınlerini" bu suretle top- lamaya başlayacağına inandığı bir sırada Körfez krizi patlak verdi. Körfez krizin- den sonra AT ülkeleri ve ABD, Kıbrıs so- rununu doğal olarak "rafa kaldırdı." Bu- nu sezen Yunanistan, bu kez Kıbns so- runu ile Kuveyt işgalini "aynı paralelde" göstermeye çalıştı. Bu konuda BM'nin ge- rek Kıbrıs, gerekse Kuveyt için almış ol- duğu kararların "aynı içerikli" olduğunu iddia etme>'e başladı. Ancak Yunanistan, söz konusu uğraşılarında bu kez bekle- diği sonucu alamadı. Buna karşın, Yuna- nistan Başbakanı Konstanün Mitşotakis ve Yunanistan'ın genç ve dinamik Dışiş- leri Bakanı Andonis Saraaras, Kıbrıs so- rununun Türkiye için hâlâ bir "başağnsı" olduğunu, dünya kamuoyuna "unuttur- mamaya" çalışıyorlar. Yunanistan, gerek Türk-Yunan ilişkilerinde, gerekse BM, AGİK ve AKKUM gibi uluslararası top- lantılarda ve özellikle AT'nin Türkiye ile ilişkilerinde bu konuyu "aynı şiddette" gündeme getirmekten kaçınmıyor. Dışiş- leri Bakanı Samaras, Kıbrıs sorununa "er ya da geç" çözüm bulunacağına inanıyor. Bu konudaki düşüncelerini dile getiren bir konuşmasında, BM Genel Sekreteri Perez de Cuellar'ın 1991 yılında, bu gö- revini tamamlayacağına dikkati çekerek, "Perez de Cuellar bu nedenle Kıbrıs gibi askıda kalan sorunlara tez zaraanda bir çözüm yolu bulunması amacıyla daha çok gayret gösterecektir" dedi. Yunanistan, bu son 16 yıl içinde Kıb- ns konusundaki siyasetini değiştirmedi, ama Atina-Lefkoşa ekseninde daha "liberal" hareket etmeye başladı. Kıbrıs Rum lideri Yorgo Vasiliu'nun bir önceki selefi Spiros Kipriyanu'ya oranla "daha faaJ" olması ve özellikle AT'nin ileri ge- len ülkeleriyle "iyi ilişkiler" içinde bulun- ması, Atina'nın "taktik" değiştirmesine yol açtı. Vasiliu, uluslararası sahnede "ba- şanlı bir işadamı" olmasının yanı sıra si- yaset alanında da gösterdiği uğraşılarla AT içinde aynı kaderde bulunmayan KKTC Başkanı Rauf Denktaş'a oranla daha çok puan topluyor. Atina bu neden- le Kipriyanu'ya yaptığının tam aksine, Va- siliu'ya "cart blanche", yani "açık çek" vermiş bulunuyor. Öyle ki bazı durum- larda Atina'nın istedikleriyle Lefkoşa'run istedikleri her zaman 'denk' düşmüyor. Bunun en son örneği Kıbrıs Rumlarının AT başvurusunda gözlendi. Atina söz ko- nusu başvurunun çok daha önceden ya- pılmasından yana idi. Oysa Vasiliu, Ati- na'nın bu arzusunu yerine getirmeden ön- ce İtalya'nın yeşil ışık yakmasını bekledi ve başvuruyu 1990 içinde yaptı. Uzun vadeli Yunanistan'ın Kıbrıs ile ilgili gelişme- leri "uzun vadeli" gördüğü anlaşüıyor. Bu nedenle de Cuellar'ın elçilerinden Oscar Camiiiion ve Gustav Faysal'dan başka ABD Dışişleri Bakanlığı Kıbrıs Dairesi yetkilisi Nelson Ledsky'nin uğraşılarında "tarafsız" kalmayı yeğliyor, ama Türk birliklerinin adadan çıkması için Türki- ye'ye baskı yapılmasmı öngören "milli politikadan" vazgeçilmediğini de anım- satıyor. Yunanistan, Türk tarafının "Yu- nanistan'ın, Kıbns'ı bir Yunan adası yap- maya çalıştığı" ya da "Kıbns Rumlarının silahlanmakla Kıbrıs Tiirklerine saldıracağı" yolundaki endişelerini, "(u- tarsız ve gerçek dışı" olarak görüyor. Yu- nan ve Rum tarafının "Türkiye'nin ada- nın tiimünü işgal edecegi" yolunda duy- duğu endişelerinin, Ankara ve Denktaş tarafından "hayal iirünii" olarak görül- düğü gibi. HABERLEREV DEVAMI Arkeolog (Baftarafi 1. Sayfada) Ankara'da bulunan Erim, kalp krizi geçirdiği sırada Ingiliz Büyükelçıliği'nin konuğu ola- rak elçilik binasındaki konuke- vinde kalıyordu. Arkeoloji ve sanat çevrele- rinde derin uzüntü yaratan Erim'in ölümü nedeniyle Cumhurbaşkaru Turgut Özal, TBMM Başkanı Kaya Erdem, Başbakan Yıldınm Akbulut ve SHP Genel Bakanı Erdal tnö- Bii kızkardeşi Canan Çamoğ- lu'na birer başsağlığı mesajı gönderdiler. Tüm yaşamını arkeolojiye bağlayan Prof. Dr. Kenan Erim, 1929 yılında Istanbul'da doğdu. 4 yaşında bu kentten aynldı. llkokul ve lise öğreni- mini Cenevre'de tamamladı. New York Üniversitesi Klasik Arkeoloji Bölümü'nü bitirdi. Doktorasını Sicilya adasında bir antik kentin ortaya çıkarıl- ması çalışmalanna katılarak yaptı. Daha sonra Indiana Üniversitesi'nde ders vermeye başladı. 1958'de New York Üniversitesi'ne yardımcı profe- sör olarak çağnldı. Klasik ede- biyat, arkeoloji, eski Yunanca ve eski Latince dersleri verme- ye başladı. O günden bu yana öğretim üyeliğini görevini sür- düriiyordu. Afrodisias'ta 1961 yılında başladığı kazılan da araüksız devam ettiriyordu. Arkeoloji ve tarihle ilgili gaze- te ve dergilerde yüzlerce maka- lesi yayımlanan Prof. Erim, son olarak Afrodisias'la ilgili bir tngilizce kitap yazdı. National Geography Soci- ety'nin ytizyılda sadece 15 ki- siye verdiği "Kristal Küre" Odühı'nün sahibi olan Prof. Erim, bunun dışında 1986'da New York Valisi'nin Hürriyet Anıtı'mn 100. yıh nedeniyle her ülkeden bir kişiye verdiği hürriyet madalyasını aldı. 1987'de Italyan Cumhurbaska- nı tarafından "liyakat nişanı" ile ödüllendırildi. Kültür Ba- kanlığı ve TÜTAV da kendisi- ne birer ödül verdi. Prof. Erim, her yıl dört ay Afrodi- sias'ta kazı yapıyor, 8 ay da New York Üniversitesi'nde öğ- retim üyeliğini sürdürüyordu. Yaşamında hiç evlenmeyen Prof. Erim, kendini tam anla- mıyla Afrodisias antik kenti- ne bağlamıştı. Erim, kendisi- ne evlilikle ilgili yöneltilen so- rulara, "Ben âdeta Afrodisi- as'la evliyim. Heykeller de be- nim çocuklanm. BinJerce böy- le çocagum var. Hiçbiri bana terbiyesiz eevap vermez. Onlan cansu variıklar olarak görme- yin, yaratan ustalar kendileri- ni dökmüşler onlara. Biz de ortaya çıkartarak ikinci kez can veriyonız. Bu, bttyttk bir mutloluk ve sornmlnluk" kar- şılığını verirdi. Akdeniz havzasının ortaya çı- kartılan tarihi eser yönünden en büyük ören yeri olarak nite- lendirilen Afrodisas'ta 30 yüdır aralıksız kazı yapan Erim, son olarak Tetrapilyon'u (dört sü- tunlu anıtsal kapı) restore et- miş ve bu kapının açılışını da geçen ay Cumhurbaskanı Tur- got Özal yapmıştı. Prof. Erim, Afrodisias'ta Türkiye"de ve dünyada ilk olacak "açıkhava müzesi"ni kurmayı hedef- liyordu. Prof. Erim, Afrodisias'taki bilimsel kazılar için gerekli olan tüm parayı da kendi ça- balanyla buluyordu. Erim'i bu konuda en çok National Ge- ograpy Dergisi destekliyordu. Erim, her yıl kazı dönemi son- rasında Londra, Paris ve New York'taki Afrodisias vakıfla- rında konferanslar veriyor ve buralardan"kazı için parasal destek sağlıyordu. Afrodisias kazı ekibi, Prof. Erim'in Afrodisias'a gömül- mesi için girişimlerde bulunu- yor. Erim'in ablası Canan Ça- moğlu kabul ederse Erim, bu antik kente gömülecek. Baker yokluyor (Baştara/ı 1. Sayfada) Latif Nesif El Cisim dün yaptı- ğı bir açıklamada, "Sonuçlan ne olursa olsun Kuveyt'ten çekilmeyeceklerini" söyledi. "Yönetimin bir üyesi olarak si- ze Kuveyt'ten hiçbir zaman çe- kilmeyeceğimizi anlatmak istiyorum" diyen El Cisim, "Tüm dünya Kuveyt Emirliği diye bir yer olduğunu akhndan çıkarsın, ancak Irak'ın Kuveyt eyaletinden söz edebilirter" şek- linde konuştu. Irak Dışişleri Bakanlığı kay- naklan, Suudi Arabistan yönün- den gelen iki "düşman uçağının" önceki gün sabah Irak hava sahasını ihlal ettiğini bildir- diler. İhlalin TSİ 10.30'da oldu- ğu ve uçakların hava sahasının 11 km. içine girdikleri kay- dedildi. AFP'nin haberine göre, dün yapılan diğer bir açıklamada BAAS Partisi üyesi tüm emekli memurlar önümüzdeki cumar- tesi günü orduya katümaya çağ- nldı. Çağnmn özellikle kimya- sal silah ve uçaksavar uzmanla- rını ilgilendirdiği bildirildi. James Baker, Bahreyn'e gi- derken yaptığı açıklamada ABD'nin, BM Anayasası'nın meşru müdafaayı öngören 51. maddesi uyannca Irak'a karşı kuvvet kullanmaya hakkı oldu- ğunu savundu. Bilindiği gibi Sovyetler Birliği, Irak'a karşı ancak BM şeımiyesi altında kuvvet kularulmasını kabul ede- bileceğini açıklamış durumda. Reuter'in haberine göre Ba- ker Bahreyn'den geçtiği Suudi Arabistan'da ABD birliklerine hitaben yaptığı konuşmada Amerikan lideriigi her zaman si- zi düşünüyor ve yaptıgınız gö- rev için size minnettarlık duyu- yor" dedi. Baker konuşurken bir grup asker, "Evimize ne za- man döneceğiz" diye bağırdı. Lisa Jones adlı bir çavuş da "Burada zaman kaybediyonız. Ya bir şey yapalım ya da gide- lim" diye konuştu. Yaşamsal sorular AA'run Washington kaynaklı haberine göre Baker gezisinde ABD için yaşamsal önemde bazı sorulara yanıt arayacak. Amerikalı diplomatik muha- birlerin gezi öncesi değerlendir- melerinde, Washington'un, Körfez'de, bölgenin gerçekleri ile çelişmeyecek ve oluşturulan ittifakta çıkar çatışmalanna yol açmayacak bir siyaset oluştur- mak istediği vurgularuyor. Gözlemciler, Baker'ın, bölge- den gelen taleplerle ABD'nin cı- karlan arasında bir uyum, ge- rekirse de "uzlaşma" sağlamak zorunda olduğunu kaydettiler. ABD Dışişleri Bakanı önce- likle "Kriz banşçı yoldan çözül- mezse, zor kullanmaya hazınz" mesajını verecek. Bu çerçevede müttefıklere "Sizce askeri hare- kât hangi koşullarda baslamalı ve hangi koşuDarda destek verirsiniz" sorusu sorulacak. Sürgündeki Kuveyt hüküme- tinin "bir an önce askeri hare- kfit" görüşünü savunduğu, Su- udi yönetiminde ise askeri hare- kâtın zorunluluğu konusunda görüş birliği olmadığı bildirüi- yor. Aynı çerçevede Suriye, Mısır ve Türkiye'nin yaklaşımlan önem taşıyor. Cumhurbaskanı Turgut Özal, harekât yerine, uluslararası ambargonun sonuç- larının sabırla beklenmesi ge- rektiğini Washington'da vurgu- lamıştı. Ağır kayıp bekliyor mısınız" olacağı kaydediliyor. "Irak birliklerinin ABD hava ustünlüğü ile safdışı bırakılacağı ve bu yüzden az kayıp veri- lecegi" biçimindeki görüşe Ba- ker'ın katılmadığı ve çatışmada ağır kayıp beklediği söyleniyor. Bu yüzden bakan, asker yol- layan ülkelerin bu "fedakâr- lıga" hazır olup olmadıklarını soracak. Baker aynca müttefiklerin, uluslararası ambargonun sonuç vermesi için daha ne kadar bek- lemek istediklerini öğrenecek. Baker'a gezisinde eşlik eden yetkililer arasında, Savunma Bakanı'nın siyasetten sorumlu yardımcısı olan ve Türkiye'yi yakından bilen Paul VVolfowitz var. Aynca ABD'nin eski Kıbns Koordinatörü Richard Haas da geziye Ortadoğu uzmanı olarak katüıyor. Suudi Arabistan'da bulunan Başbakanhk Hazine ve Dış Ti- caret Müsteşarı Namık Kemal Kılıç, Suudi Arabistan Başbaka- nı İkinci Yardımcısı ve Savun- ma Bakanı Prens Sultan Bin Abdülaziz tarafından kabul edildi. Kılıç, görüşme sırasında Cumhurbaskanı Turgut ÖzaT- ın Suudi Arabistan Kralı Fahd'a gönderdiği bir mesajı Prens Sul- tan'a iletti. Mesajın içeriği konusunda açıklama yapılmadı. Başbakanlık Hazine ve Dış Ticaret Müsteşan Namık Kemal Kılıç, Suudi Arabistan'dan kre- dili petrol alırru konusunda te- maslarda bulunuyor. Nakasone Saddam'la göriiştü Baker'ın ikinci sorusunun "Ağır kayıp vermeye hazır Japonya'nın eski Başbakanı Yasuhiro Nakasone dUn Bağ- BAKER I DİNLEDİKTEN SO.NR.A DAĞILDILAR — Suudi Arabistandaki Amerikan piya- deleri James Baker'ın çolde kendilerine hitap etmesinden sonra dağılıyorlar. (Fotoğraf: AFP) Almaıı futbolunda kan: 1 ölü (Baftarafi 1. Sayfada) kalan polisi çembere aldılar. Bu- nun uzerine polis amiri Kari He- inz Krompholz adamlarına "vur emri" verdi. "Vur emri"ni uygulayan bir polis memurunun tabancasın- dan çıkan kurşunla Berlinli 18 yaşındaki bir genç öldu. Leipzig polisi "kurşunun hangi tabanca- dan çıktıgımn incelendiğini" bil- dirdi, ancak olayın "me^ru sa- vunma" olarak görülmesi gerek- tiğini söyledi. Alman futbol ta- rihindeki olaylarda ilk kez po- lisin bir kişiyi öldurmesi Alman- ya'da şok etkisi yarattı. Polisin neden saldırganın bacaklanna ya da kollanna değil de başına nişan aldığı sorusu yanıtlanma- dı. Leıpzig'de çıkan olaylar, Al- man "hooligan"larının saldır- ganlıklannın ilk orneği değil. Geçen hafta çarşamba gunü Lüksemburg-Almanya millileri arasındaki karşılaşmada Lük- semburg'da Alman "hooligan"- lar yine olay çıkarmıştı. Daha önce FC Saksonya Leipzig ile FC Jena takımlan arasındaki 1. lig maçı sahada olay çıkması üzerine yarıda kesilmiştı. Bayern Silahta sıkmtı ILKMECUS Hıfzı V. Velidedeoğlu 15000 lira (KDV içinde) Çağdaş Yayınlan Türkocağı Cad. 39-41 Cağaloğlu-tstanbul Ödemrii gonderilmez. (Baştarafı 1. Sayfada) len bilgilere göre Isviçre yakla- şık 6 ayhk bir süreden bu yana Türkiye'ye "dolaylı olarak ambargo" uyguluyor. Savunma sanayii çevreleri, bu konuda Türkiye'ye ilk ambargo uygula- yan ülkenin Avusturya olduğu- na dikkat çekerken îsviçre'nin "dolaylı ambargosunun nedeni- nin de Avusturya gibi insani gerekçelere" dayandığını bildir- dıler. tsviçre'nin ilk olarak Türki- ye tarafından satm aîınacak olan 2.75'Iik tapalar konusun- da güçlük çıkardığım ve bunla- nn verilmesini engellediğini bil- diren çevreler görüşlerini şöyle dile getirdiler: "tsviçre'nin bu tavrından sonra gerekli girişimler yapıldı. Konu Isviçre parlamentosunun gündemine bile girdi. Ancak ha- lihazırda parlamentoda göriişül- medi. Bu arada arhlı muhare- be aracının namlulan için tsviç- re'nin Oerlikon firması ile ge- rekli bağlantılar vapıldı. Ancak dolaylı ambargo nedeniyle fir- ma bunlan Türkiye'de ortak üretim yoluyla üretemeyeceğini, namlulan ancak ftalya uzerin- den Türkiye'ye transfer edebi- leceğini bildirdi." Münih'in Lok Leipzig takımıy- la Leıpzig'de oynadığı maçta da polis saldırganları bacaklanna ateş ederek püskürttü. Nihayet Alman taraftarlann Dünya Ku- pası'nı aldıktan sonra çıkardık- ları olaylarda da ölen ve yarala- nanlar olmuştu. Almanya'da şimdi gozler 21 kasımda Leipzig'de oynanacak Federal Almanya-(Eski) De- mokratik Almanya maçında. İf- gililer birleşmeye karşın iki eski ulkenin milli takımlan arasında oynanacak maçta olay çıkabile- ceği görüşünü ileri surüyorlar. Savunma sanayi çevreleri, İs- viçre'nin Oerlikon firması ile zırhlı muharebe araçlanna takı- lacak 75 adet namlu için gerek- li anlaşmamn yapıldığını, bun- lann Italya üzerinden Türkiye'- ye transfer edileceğini kaydeder- ken, ikinci bir 75 adet namlu için de pazarlık yapıldığını be- lirttiler. Aynı çevreler, Savunma Sanayi Musteşarhğı'nın kuruluş amacımn, Türkiye'de bir yerli savunma sanayi oluşturacak bir teknoloji transferi olduğunu da işaret ederken "Ancak bu tür ambargolar nedeniyle teknolo- ji transferi hafta kalacak" de- diler. dat'ta Irak Devlet Başkanı Sad- dam Hüseyin'le göriiştü, ancak görüşmeden sonra yaptığı açık- lamada, Saddam'dan Japon re- hinelerin serbest bırakılması ko- nusunda bir taahhüt alamadığı- nı söyledi. Irak'ta 300'den faz- la Japon rehine bulunuyor. Reuter'in haberine göre, Na- kasone, Irak liderine "Japon haikının savaşa Körfez bölgesi- ne Japon askerlerinin gönderil- mesine karşı olduğunu" iletti. Ingiltere Başbakanı Margaret Thatcher ile ABD Başkam Ge- orge Bush'un dün telefonla gö- rüştükleri bildirildi. tki liderin ünlü siyaset adamlannın Bağ- dat'a gitmek yoluyla rehineleri kurtarma eğiliminden vazgeçi- rilmesi konusunda anlaştıklan kaydedildi. AA'nın haberine göre Irak hükümeti, ülkede bulunan 14 Alman ve 1 Belçikalı rehineyi serbest bıraktı. Irak'ta iş yapan "Strabag" adlı şirket yetkilile- rinden edinilen bilgiye göre, ser- best bırakılan 15 kişi dün Ür- dün'ün başkenti Amman'a gel- di. Suriye Enformasyon Bakan- lığı'ndan yapılan bir açıklama- da 15-20 bin askerin ve 300 zırh- lı araan dün S.Arabistan'a doğ- ru yola çıktığı haber verildi. Su- riye'nin halen 4000 askeri bu ül- kede, 800'ü de BAE'de bulunu- yor. Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek ile görüşen Fransa Cumhurbaşkanı François Mit- terrand'ın ülkesine döndüğü bil- dirildi. Mitterrand "ambargo- nun sonuca ulaşması için daha çok zaman tanınması gerektiği- ni, ancak dünyanın her an sa- vaşla karşi karşıya kalabilece- gini" söyledi. Irak Dışişleri Ba- kanı Tank Ariz ile görüşen Ür- dün Kralı Hüseyin'in Paris'e hareket ettiği ve bugün Mitter- rand ile görüşeceği kaydedildi. Kral Hüseyin'in Irak ile karşı güçlerin yakınlaşmasma çalışa- cağı bildirildi. Ankara'nın göriişü Cumhuriyet Ankara Bürosu'- nun haberine göre Baker'ın An- kara'ya yapacağı kısa ziyaret Türkiye ile ABD arasında krize ilişkin son bir durum değerlen- dirmesi yapılmasına olanak sağ- layacak. Yetkililer, Baker'a Musul ve Kerkük'ü de içine alan bazı yeni senaryolar konusunda Türkiye'nin isteksiz olduğunun bir kez daha anlatılacağını be- lirtiyorlar. Türkiye'nin krizden kaynaklı ekonomik zararlannın karşılanması konusunda da Ba- ker'ın Suudi Arabistan'dan "müjdeli bir haber" getirebile- ceği belirtihyor. Ankara'daki yetkililer, Kör- fez'de bir askeri harekâta giri- şilmesi konusunda son günler- de daha çok spekülasyon yapıl- dığına dikkat çekiyorlar. Ancak başkentteki genel kanı, bu spe- külasyonlann Irak yönetimine karşı psikolojik savaşın bir un- suru olarak Washington tara- fından yönlendirildiği doğrul- tusunda. Dışişleri Bakanlığı çevrelerin- de de hâkim olan bu görüşler, yann ABD Dışişleri Bakanı Ba- ker'a bir kez daha ifade edile- cek. Ancak güvenilir kaynaklar, Baker'ın Cumhurbaşkanı Özal tarafından kabulünde Irak'taki Saddam Hüseyin rejiminin işba- şından gitmesi olasıhğı çerçeve- sinde yeni siyasi ve askeri plan- lann da ele alınabileceğini belir- tiyorlar. Irak yönetimine karşı bölgedeki genel güçbirliğinin devamı için Baker'm Türkiye'- nin katkısının sürmesini isteye- ceği tahmin ediliyor. Yetkih'ler, Cumhurbaşkanı Turgut Özal'- ın 10 kasımda Tahran'da Iran Cumhurbaşkanı Hasimi Raf- sancani ile yapacağı görüşmenin de hem ABD ile Iran arasında- ki dolaylı diyaloğun sürmesi hem de bölgede güçbirliğinin ta- zelenmesi açısından önem taşı- dığına dikkat çekiyorlar. SSCB lideri Gorbaçov'un, özel temsilcisi Primakov'un Bağdat'taki temaslanndan son- ra Körfez krizine Arap ülkele- rinin katılacağı bir toplantıda çözüm aranması önerisini gün- deme getirmesi ise Ankara'da gerçekçi bulunmuyor. 6.8 MİLYON — tki tarihi eser en yuksek fiyat- 38 MİLYON — Brest'in 'İstanbul' tablosu 38 mil- la alıcı buldu. (Fotoğraf: Gunseli Karsan) yon liraya satıldı. (Fotoğraf: Alaattin Çiftçi) ANTtKAVEKlTAPMÜZAYEDELERİ YAPILDI ~ Berlin Duvan 500 bin lira!tstanbul Haber Servisi — An- tik A.Ş.'nin düzenlediği antika müzayedesinde Fabius Brest'in "İstanbul" adlı tuval üzerine yağhboya tablosu, 38 milyon li- raya alıcı buldu. Hilton Oteli'nde dün düzen- lenen müzayedede 250 "antika" satışa çıkanldı. Yağlıboya tab- lolann ilgi gördüğü müzayede- de Fausto Zonara'mn "Peyzaj'- 'ı 31 milyon liraya satıldı. Bu arada Berlin Duvan'ndan bir parça ise 500 bin liradan alıcı buldu. Bir mankenin giyerek teşhir ettiği "Bindallı üç etek"- de 2 milyon 500 bin liraya satıl- dı. Liberal Yazma ve Basma Eserler Şirketi'nce düzenlenen kitap müzayedesi ise dün The Marmara Oteli'nde yapıldı. tbrahim Manav'ın yönettiği müzayedede en yüksek fiyatla Richard Kndless ve Sir Paul Rı- caut'un birbirini tamamlayan eserleri 6 milyon 800 bin liraya alıcı buldu. Tuygun Özkaral ta- rafından aiınan "The Turkish History Wiıh Sir Paul Ricaut's Continuation" ve "The History Of The Turks" adlı eserlerin açılış bedeli 3 milyon 800 bin li- raydı. Müzayedenin 4 milyon 500 bin Ura ile açılış bedeli en yük- sek parçası olan "Le Monde niustre" adh haftalık siyaset, kültür ve sanat gazetesinin 67 ciltlik tam kolleksiyonu ise alı- cı bulamadı. Danışma kurulunda Vehbi Belgin, Prof. Hüseyin Hatemi, Hidayet Nahoglu, Tahir Özçe- lik ile Kevork Pamukcuyan'ın bulunduğu müzayedede satışa çıkarılan lOOeserden 16'sı satı- lamadı. YOK'ün sancıh yıldöntimü (Baftarafi 1. Sayfada) nmmasıyla kendini âdeta, "bir onay makamı" haline dönüştür- dü. Rektörler bu gelişmeyi 'özerklik açısından olumlu bir adım" olarak değerlendirirler- ken "özgün statülü üniversite" tartışması da gündeme geldi. Üniversitelere mali konularda da özgürce hareket etme olana- ğının sağlanması, rektörlerin ve diğer yöneticilerin YÖK atama- sı yerine secimle gelmeleri isten- di. YÖK'ün 10. yılındaki en bü- yük korkusu ise 2547 sayıh yük- seköğretim yasasınm, öğretim Uyelerinden gelen istekler doğ- rultusunda değiştirilmesi. Milli Eğitim Bakam Avni Akyol, öğ- öss • Başvurıılar 19 kasımda başlıyor ANKARA (AA) — Üniversi- te seçme ve yerleştirme sınavla- n için başvurular bugün başlı- yor. Üniversite birinci ve ikinci basamak sınavı için başvurular 19 kasım pazartesi günü saat 17.30'da sona erecek. Bu yıl 1989 veya 1990 yılında birinci basamak seçme sınavmı kazanmış adaylardan ikinci ba- samak yerleştirme sınavına gir- mek isteyenler de başvuruda bu- lunabilecekler. ÖSYM'den verflen bilgiye gö- re başvuru için 1 milyon 100 bin adet kılavuz ve başvuru formu basılarak lise ve dengi okul mü- dürlüklerine gönderildi. Okul müdürlüklerinin ek kılavuz ve başvuru formu istekleri de en kısa zamanda karşılanacak. Üniversite sınavlanna girmek isteyen adaylar kılavuz ve baş- vuru formunu 4 bin lira karşılı- ğında okul müdürlüklerinden sağlayabilecek sınav hara da bi- rinci ve ikinci basamak sınavlan için 40'ar bin lira olarak be- lirlendi. • Üniversite birinci basamak seçme sınavı 7 Nisan 1991, ikin- ci basamak yerleştirme sınavı da 16 Haziran 1991 tarihinde yapı- lacak. retim üyeleriyle yaptığı değişik toplantılarda yasanın değişece- ğini ve YÖK'ün "bir üst koordi- nasyon" kurulu olarak yaşamı- m sürdüreceğini vurguluyor. Bu açıklamalar, Akyol ile YÖK Başkam Prof. Dr. Doğramacf- mn arasımn gerginleşmesine yol açıyor. Bakanlığın son aşamaya gelen YÖK Yasası'ndaki değişiklik ça- lışmalannı tamamlayarak yasa tasansının bu yasama yılında TBMM'ye sunması bekleniyor. YÖK dönemindeki sayısal gelişmeler YÖK'un yayımladığı "Yükseköğretimdeki Gelişmeler" başlıklı kitapçıkta yer alan bügüere göre \9%ttde 41 bin 574 olan üniversitelere yer- leştirilen öğrenci sayısı yaklaşık 4.5 kat artarak 180 bine ulaştı. Ancak bu artışta en önemli ro- lü açıköğretim fakültesi oynadı. YÖK, örgün öğretim ağırlıklı ol- mak üzere hedeflenen yüzde 15 okullaşma oranına ulaşamadı. Bu oran, yüzde 14.1'de kaldı. YÖK dönemindeki diğer sayısal gelişmeler şöyle: — 1980-81 öğretim yılında mevcut olan 19 üniversite, 20 akademi ve toplam 126 meslek yüksekokulu ve eğitim enstitü- sünde toplam öğrenci sayısı 237 bin 369 iken bu sayı üçte biri açıköğretimde olmak üzere 800 bine yaklaştı. — Üniversitelerin sayısı 19'dan 29'a yükseldi. Ancak bunların büyük bölümü "gece- kondu üniversiteler" olarak ad- landırıldı ve sağlanan fiziki ko- layhklar oldukça sınırlı kaldı. — 1980 yüında 4 bin 905 olan toplam öğretim üyesi sayısı 1989'da 10 bin 273'e, 20 bin 917 olan toplam öğretim görevlisi sayısı da 31 bin 7'ye yükseldi. Ancak bu sayısal gelişmeye kar- şın öğretim üyesi kalitesinin düş- tüğü öne sürüldü. Özellikle "ko- lay profesörlük" yasasıyla biürn- sel yeterliliği şüpheU öğretim üyeleri profesör oldular. YÖK, bu uygulamasından vazgeçmek zorunda kaldı. YÖK'ten itiraf YÖK'ün kendisi de artık yük- seköğretimin bir darboğaz için- de olduğunu itiraf ediyor. YÖK'ün haarladığı "Turkiye'de Yükseköğrenimin Dünü ve Bugünü" adlı raporda, YÖK dö- neminde yükseköğretim kurum- lanna tahsis edilen ödeneklerin bütçedeki payının yüzde 4.32'den yüzde 3.19*a düştüp- ne işaret edilirken, yükseköğre- tim kurumlarmın milli gelirden aldığı payın da yüzde 0.78'den yüzde 0.64'e düştüğü kaydedili- yor. Raporda, "Daha da önem- lisi öğrenci başına düşen ödenek tutan, aynı dönem içinde 3.5 milyon liradan 1.9 milyon lira- ya düşmüştür" deniliyor. Rapor- da "Yükseköğretim fınansma- nında gelecekte de darboğazlar- la karşılaşılmasının büyük olasdık" olduğu vurgulamrken üniversitelerin şu anda içinde bulunduklan ekonomik sıkıntı- lar da bu görüşü doğruluyor. Üniversitelerin büyiik çoğunlu- ğu belediyelere olan milyarlarca Urayı aşan su borçlannı bile öde- yemiyorlar. Bütçedeki ödenekle- rin her yıl yüzde 40'ının bioke edilmesi ise üniversiteleri rahat- sız ediyor. VEFAT Merhume Fatma ile Merhum Kamil Bey'in oğulları, Turgut, Turgay, Tuncay, Turan'ın babaları, Fatma Altı'nın sevgili eşi, Darüşafakalı Em. P. Kd. Al. (P-937-327) HÜSEYİN ALTI 4.11.1990 pazar gunü vefat etmiştir. Cenazesi bugün Selimiye Camii'nde kılınacak ikindi namazından sonra Karacaahmet Mezarlığı'na defnedilecektir. AİLESİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle