25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER rinde CHP ordunun desteğini de alarak, Türkiye^ yi çağdaş uygarhk ve yüksek refah düzeyine ulaştırmak amacı ve devletin yüksek çıkarlarım gözeten bir devlet partisi kimliğiyle sosyal, ekonomik, kültürel hayatımızda bir dizi devrimler yaparak ulusal devleti inşa ve idame etti. Çoğulcu demokrasiye geçişin ilk deneyimleri Atatürk tarafından başlatılmış, ancak sürekliliği sağlanamamıştır. Ikinci Dünya Savaşı sonrasmda iç ve dış koşullann ışığında, çok partili demokratik yaşama geçilmiş ve halkın oy gflcü ile siyaseti etkilemesi sağlanmıştır. Ne var ki bu süreçte 1960'tan 1980'e, üç askefi müdahale ile demokratik rejimin kesintiye uğradığı görülmektedir. teremiyor, tersine taraf oluyorsa, bunalım dönemine girümekte, devlet zaafa düşmekte, siyasal sistem kilitlenmekte, istihbarat önem kazanırken, provokasyonlar ve ara rejim telkinleri başlaraakta; sonuçta ulusal güvenlik mekanizmasının verdiği olanaklarla, oluşan sosyopsikolojik ortamda, son çare olarak Silahh Kuvvetler doğrudan ya da dolaylı bunalım yönetimi olarak devreye girmektedir. Bunalım rehabilite edildikten sonra sıra demokratik rejimin restorasyonuna gelmektedir. Mart 1971 ve Eylül 1980 mUdahalelerinin bize öğrettiği özetle budur. Silahlı Kuvvetler'in ilke olarak günlük siyasetin dışında kaldığım, siyasete karışan ordunun savaşma yeteneğini temeîinden kaybedeceğinin takdiri içinde olduğunu görüyoruz. Silahh Kuvvetler'in yönetim esaslarında yer aldığı gibi; "Devlet ve milletin gelecegine milli irade etkin ve hâkimdir. Silahlı Kuvvetler bu iradenin emrinde ve hizmetindedir". Silahlı Kuvvetler liderliğinin MGK'da temsili, Batılı demokrasiler dahil, hemen tüm ülkelerde mevcut olan bir örgütle nme modelidir. MGK işlevlerinin giderek anayasal çerçevede güçlendirümesi, Silahlı Kuvvetler liderliğinin sivil otorite yanında, ulusal güvenlik politikalarmda daha geniş rol oynamalannda etkin olmakla beraber, iletişim ve koordinasyonu sağlayacak bir örgütün varbğı bir yönetim gereksinimi olarak görühuektedir. Keza Genelkurmay Başkanı'mn Başbakan'a bağlı olması askeri liderliğin sivil otorite dışında, özerk olması anlamına gelmemektedir. Askeri liderliğin, sivil otorite ile ilişkileri yetki ve sorumluluk açısından genelde demokratik ülkelerdeki düzenlemelere benzer bir görünüm arzetmektedir. Tüm bu konularda bütün sorun, demokratik sivil yönetimin Atatürk'ün kurduğu cumhuriyetin niteliklerini koruyarak güçlendirmesi, Atatürkçülüğün dinamik idealine ulaştırması doğrultusunda işlevlerini sürdürmesi, Silahlı Kuvvetler'in toplumdaki itibarını ve yüksekraoraliniko.rumada özen göstermesidir. Askeri yönetimlerin doğasmdaki otoriterlik ve olağanüstü durumlara özgü hukuk anlayışuun sonucu olarak, bir süre sonra yıprandığı bir gerçektir. Kanımızca asker, bu gerçeğin giderek herkesten çok bilincindedir. Demokrasi ve Silahlı Kuvvetler Demokrasimizin yakın geçmişten alınan derslerin ışığında katılımcı, hoşgörüye ve uzlaşmaya dönük; cumhuriyetin temelindeki değerlere ve ilkelere, genel toplum çıkarlarına ve insan haklarına saygılı nitelik ve anlayıştaki kadrolarla sağlıklı sürdürülebileceğine ve Atatürk'ün dinamik ideali olan en uygar ve refah seviyesi yüksek bir ulus olarak varlığımızı bu rejimle yükselteceğimize, bu ulusun evlatlan olarak inanmak durumundayız. Bu, bir kültürel birikim ve toplumsal bilinç sorunudur. TANJU ERDEM Emekli Amiral nümüzde giderek müzakere ve uzlaşmalarla sosyoekonomik dengelerin kurulduğu çoğulcu demokratik sosyal refah devleti işlevlerine doğru gelişmiştir. Bu itibarla Batı'da demokratik hareketler belirli bir süreçte, tabandan halk harekeüeri, istemleri doğtultusunda bir savaşımın eseridir denilebilir. Türk demokrasisinin kuruluşunda ise koşullar değişiktir. Gerçi Batı'da olsun Türkiye'de olsun demokrasi düşüncesi ve eylemleri için aydınlar öncülük yapmaktadır. Ancak, Türkiye'de demokrasinin tesisinde büyük halk harekeüeri yerine, asker sivil seçkinlerin önce 1876'da padişahın otoritesini sınırlandırarak meşruti bir anayasal rejimi kurma maksadıyla yaptıklan saray darbesinin ardından oluşan 33 yıllık bir istibdat rejimini yıkmak amacı ile yine asker sivil seçkinlerin örgütlenerek kurdukları Ittihat ve Terakki Cemiyeti'nin önderliğinde askeri bir baskaldın sonrası 1908'de Ikinci MeşBu çalışmalann sınırlı bir bölümünde kimi kişi rutiyet Rejimi'nin kurulması gehnektedir. sel yanlış ve haksız davranışlann genelde Silahh Içeride ve dışanda dahiyane politika, strateji ve Kuvvetler'e mal ediliyor görünümünü vermesi ya da baa olaylann yorumunun, Silahlı Kuvvetler'in, askeri harekâtla Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı utku ile Türk kamuoyu önünde yıpranmasına neden olabi sonuçlandıran ve Lozan'da bu utkunun akılcı, baleceği endişesini taşıyoruz. Kanımızca, Silahlı Kuv şanlı ve kalıcı sonuçlanm alan Mustafa Kemal ve vetler'in, Türk ulusunun hizmetinde ve bir tabu ko arkadaşlan, saptanan ulusal sınırlar içinde ulusal nusu olmamakla beraber, tüm demokratik ülkelerde egemenliğin ve lam bağırasızlığın simgesi olan uluolduğu gibı saygın, güven duyulan ulusal kurum ni sal demokratik Türkiye Cumhuriyeti'ni kurdular. teliği ve yüksek morali korunmalıdır. Bunu sağla Böylece ulusal mücadelenin başından beri egemenmak asker sivil hepimizin görevi olmalıdır, diye ligin ulusa ait olduğunu ve ulusun bu gereği düşünüyoruz. TBMM'de toplanan seçilmiş temsilcileri ile yerine getirdiğini gördüğümüz bir kurtuluş kuruluş süDemokrasimiz ve asker reci sonunda 600 yıllık bir saltanat monarşiye de Batı'da demokrasinin temelinde bir aydınlanma son verilmiş oldu. Bu gelişimin siyasal cephesinde dönemini izleyerek Fransız Devrimi ile somutlaşan, asli öğe olarak genelde askersivil seçkinlerin ve iştoplumda yükselen burjuvazi önderliğinde halkın galin sonuçlan ile bilinçlenen eşrafın teşkil ettiği aristokrasiye başkaldırarak egemenliğini kabul et Müdafaai Hukuk Cemiyeti'ni ve daha sonra onun tirmesi; daha sonra endüstriyel devrimin diyalekti siyasal bir paıti haline getirilmesi ile tarihin sahği içinde çahşan sırufların burjuvazi ile çatışarak, nesine çıkan Cumhuriyet Halk Paru'si'ni, askeri cepemeği ile geçinen geniş kitlelerin sosyal vatandaş hede ise savaş koşullannda geliştirilen ulusal orduyu hk haklannı elde etmeleri yatmaktadır. Bu süreç gü görüyoruz. Atatürk ve Ismet tnönü'nün liderlikleSon zamanlarda basınımızda ve Türk yazın yaşamında Silahlı Kuvvetler'in sivil otorite ile ilişkilerini tarihsel süreç içinde ele alarak inceleyen, değerlendiren ve sonuçlar çıkaran yayınlara bolca rastlanmaktadır. Kaynağı nereden gelirse gelsin, tüm bu yayınlann ortak amacının, genelde, demokratik bir düzende Silahlı Kuvvetler'in yerini saptamaya ve askersivil Türk kamuoyunu o yönde yönlendirmeye doğru olduğu dikkatli bir ğözlemle teşhis edilebilmektedir. Türkiye'de demokrasinin son otuz yıl içinde üç kez rayından çıkarak kesintiye uğraması, kuşkusuz siyasal bilimcilerin, askersivil düşünür ve yazarlann, genelde, toplumun ortak istemi olan demokratik rejimin geliştirilerek, kesintisiz sürdürülmesi için, geçmişten aünan derslerin de ışığmda; hareket tarzlan ve koşulları araştırıp, beürleme doğrulrusunda çaba göstermelerine neden olmaktadır. Bunu son derece olumlu bir uğraş olarak görüyoruz. PENCERE Indirim 27 EYLÜL 1989 Değerlendirme Türkiye'de Batı'dan farkh olarak, demokratik hareketlerde, cumhuriyetin tesisinde, yukanda da belirttiğimiz gibi, askerlerin rolü büyük olmuştur. Bunun doğal sonucu olarak da yeni kurulan cumhuriyete ve devletine hayat veren değer ve ilkelerin korunup kollanması, Silahh Kuvvetler'in görevlerinden sayılmıştır. Demokratik Cumhuriyet'in değerler sistemi ve ilkelerini kurucusu Büyük Atatürk'ün eylem ve fikirlerinde buluyoruz. Bunlar, tam bağımsızlık, ülke bütünlüğü, egemenliğin ve iradenin ulusta olması, aklm bilimin rehberligi, cumhuriyetçilik, halkçılık, milliyetçilik, laiklik, devrimcilik, devletçilik, yargırun bağımsızhğı, taassupsuzluk, yönetimin faziletli olması biçiminde özetlenebüir. Bu değerler ve ilkelerden kiniileri vazgeçilmez nitelikte olup, demokratik cumhuriyetin temel taşları olarak anayasalarda yer almışlardır (Cumhuriyetçilik, Atatürk milüyetçiliği, laiklik gibi). Kimileri de çoğulcu demokratik sistemde daha elastiki algılanmıştır (Devh'tçilik gibi). Bu arada bu değer yargılarına insan haklarına saygı, sosyal hukuk devleti gibi nitelikler eklendi. Çok partili demokratik rejim sürecinde cumhuriyetin belirtüen değer ve ilkeleri siyasal gruplar arasında asgari müşterek olarak samimiyetle kabul edilip yaşama geçirildiğinde demokratik düzenin etkinlikJe ve güçlenerek sürdürüleceği düşünülmektedir. Oysa 19501989 dönemi değerlendirildiğinde demokratik rejimi etkileyen kannaşık öbür etmenIer de saptanmaktadır. Bu etmenler, ekonominin bunalım dönemlerinde alınan istikrar önlemleri, Türkiye'nin jeostratejik önemi dolayısıyla üzerinde oynanan çok yönlü oyunlar, 60 sonrası hızlı endüstrileşme ve özgürlük ortamında gelişen sosyal uyamş ve bu uyanışı bastırmaya dönük örgütlenme ve eylemlerin neden olduğu kutuplaşma, anarşi ve terör, ulke bütünlüğüne kasteden bölücü hareketler olarak sayılabilir. Siyasal güç devletin yönetiminde Atatürk Cumhuriyeti niteliklerini sürdürmede zaaf gösteriyor, demokrasiyi etkileyen etmenlerin ortaya çıkardığı durumlara çözümler getiremiyor. Karşıt siyasal gruplarla ulusal bir uzlaşma sağlayamıyor, hoşgörü gös Sonuç Demokrasimizin yakın geçmişten ahnan derslerin ışığında katılımcı, hoşgörüye ve uzlaşmaya dönük; cumhuriyetin temelindeki değerlere ve ilkelere, genel toplum çıkarlarına ve insan haklanna saygılı nitelik ve anlayıştaki kadrolarla sağlıklı sürdürülebileceğine ve Atatürk'ün dinamik ideali olan en uygar ve refah seviyesi yüksek bir ulus olarak varlığımızı bu rejimle yükselteceğimize, bu ulusun evlatlan olarak inanmak durumundayız. Bu, bir kültürel birikim ve toplumsal bilinç sorunudur. Ulusun tüm bireylerinin geçirdiğimiz bunca buhranlı dönemlerden sonra bu birikim ve bilince sahip olarak, gerçek demokrasiyi engelleyen düzen ve manialan aşıp, rejime sahip çıkmalarım diliyoruz. EVET/HAYIR OKTflYAKBAL "SHP'nin yanlış pditikası Özal'ı Çankaya'ya götürüyor. Türkiye bir meçhule gidiyor. Bu gidişi nasıl durduracağımızı halka şimdiden anlatmalıyız. Özal veya kendisinin empoze edeceği bir ANAPIı cumhurbaşkanı olursa, onu tanımamakla yetinmeyelim, parlamentodan çekileceğimizi ilan edelim." SHP'nin eski genel sekreteri, içel Milletvekili Rkri Sağlar'ın bir gazeteye verdiği demeçten satırlar... SHP, 1987 genel seçimleri öncesinde nasıl Özai'ın oyununa gelip bu güne dek yapılan seçim yasalarının en kötüsünü benimsemişse; şimdi de cumhurbaşkanlığı seçlmlerinde Özai'ın yolunu kesebilmek fırsatını kaçırmıştır. Anlıyorum, SHP lideri ülkeyi bir bunalıma sokmamak için büyük çaba gösteriyor, aşırı sertlikten, daha doğrusu kavgadan kaçınmak istiyor. İşin içine başka güçlerin karışarak bir kez daha demokratik yaşamın sona erdirilmesinden kaçınmaya çalışıyor. İktidardakileri sağduyu yoluna, anlayış ve uzlaşmaya çağırıyor. Ama bütün bu iyi niyetli çabaiar Özal'ı ve çevresıni etkilemiyor. ANAP lideri yazgısının yolunda gidiyor. Nereye kadar gidecekse, oraya!.. Hep yazdık, söyledik, SHP'nin önde gelen bir kaç kişisi de gerçekleri çeşitli biçimde dile getirdi: Özal'la anlaşmak, uzlaşmak olanağı yokturi ANAP çöktü çökecek duruma gelmiştir. Can çekişen her yaratık gibi işi saldırganlığa dökmüştür. Özai'ın sağduyu ile davranmasını beklemek gereksizdir. Yapılacak iş, Özai'ın ya da bir yakınının Çankaya'ya tırmanmasını önlemek için her çareye basvurmaktır. En sağlam, en yararlı sonuç verecek tek çare SHP'nin ve DYP'nin topluca TBMM'nden aynlmasıdır. ANAP Meclts'te 289 üyesiyle baş başa kalırsa Türkiye halkı ANAP'ın seçeceği bir kişiyi cumhurbaşkanı olarak tanımayacaktır. Bu kişi olsa olsa, ANAP'ın seçtiği bir ANAP'lı damgasını yiyecektir. Rkri Sağlar bu görüşü bir kaç kez belirtmiştir. Onun gibi erken seçimi gerçeklestirmenin yolunun muhalefetin Meclis'ten ayrılması olduğunu belirten SHP'liler çıktı. Ama partinin Merkez Yöneticileri bu tür önerilere kulak asmadılar. Sağlar, Baştürk ve daha başka SHP'lilerin uyanları, anımsatmaları, çare göstermelerı boşlukta kaldı. SHP yerel seçimlerden sonea ANAP'ı azınlık partisi saydığı halde, Meclis'in tüm çalışmalarına katıldı, Meclis başkanının seçiminde oy kullandı, Meclis Başkanlık Oivanı'na üye verdi. Kısacası TBMM'den ayrılmamakta direndı. Şimdi de cumhurbaşkanlığı seçimleri geldi kapıya dayandı. SHP'nin uzlaşma, anlaşma önerilerine Özai'ın verdiği yanıt ortadadır. ANAP lideri hiçbir uzlaşmaya yanaşmıyof, seçilecek kişinin Meclis içinden ve ANAP etiketli biri olacağını söylüyor. Böylelikle SHP'nin 'aman bunalım çıkmasın' hesapları sonuçsuz kalmış olmaktadır. Gecen yazımda da belirttiğim gibi bunalım yaratmayalım diyerek en büyük bunalımlar kapımızın eşiğine getirilmiştir. Uzlaşma, anlaşma yapalım derken en büyük uzlaşmazlık, anlaşmazlık bütün korkunçluğuyla önümüzdedir. "Tutarsız ve pasif bir politika izliyoruz. Parti yönetimi bu tutumuyla ANAP'ın davulunu çalıyor. Biz baştan beri ne diyorduk? Yüzde 36 oyla yüzde 65 çoğunluk olmaz. Yani Meclisteki çoğunluğu bir bakıma tanımıyorduk. Üstelik 26 Marttan sonra bu rakam yüzde 21.80'e düştü. Biz de Özal'ı yönetimi işgal ediyorsun diye eleştirdik, sonra ne yaptık?" Bugün SHP Parti Meclisi Ankara'da toplanacak. SHP Merkez Yönetimi tüzükte yer alan PM'nin en az iki ayda bir toplantıya çağırılması rnaddesini bile uygulamaktan kaçındı. İstenen, merkez egemenliğinin her türlü eleştiriden uzak kalması, dolayısıyla Merkeze ters düşen il, ilçe yönetimlerinin birer birer görevden alınmasıydı. Bunun da gerçekleştirildiğini görmekteyiz; işte Burhaniye. işte İzmir Kanak İlçe Yönetimleri, daha başkaları... SHP'nin yanılgıdan yanılgıya düştüğü açıktır. Parti Meclisi, SHP'nin kendi programı çizgisinde, halkımızda uyandırdığı umut ye güven doğrultusunda görev yapmasını sağlayabilecek mi? İş işten geçmeden Özai'ın Çankaya'ya çıkma hesabını bozabilecek mi? Bugün yapılacak toplantı yararlı bir sonuç vermezse, iyi bilmek gerekir, halkımız yeniden umutsuzluğa düşecektir. Bunun sorumlusu da kişisel yarar politikası güden birtakım hırslı kişiler olacaktır. OKURLARDAN Devlet çalışanına zam verilmekte olan ve 375 sayılı K.H.K. ile de kapsamı genişletilcrek verilmeye devam edilen ek göstergeden, tüm Kamu hizmetine 657 sayılı yasa hizmet sınıflan ve genel idare gereği sınavla alınır ve yine bu hizmetleri sınıfının da yalmzca 4. derecesine kadar verilmiş yasada belirtilen esaslar çerçevesinde, tahsil durumlarma olup da tahsil dunımu nedeniyle 4. dereceye inemeyen göre memuriyet süresince de ve 25 yılın sonunda ancak 5. ve verilen haklardan bu ölçüler içerisinde yararlandınlır. Ayrım 7. dereceye ulasabilen, çalışan ya da emekli olmuş ancak tahsil ve görev memurlardan neden özelliklerine göre yapılır. esirgendiğini anlamak zor Devlet, çalışanına bir ilave zam değildir. Sesini dujurana yapacaksa, bundan tüm kepçeyle, duyuramayana kaşığın çalışanlann, az çok sapıyla, böyle sosyal adalet yararlanması gerekir anlayışı olmaz. kanısındaytz. Ancak uzun yıllardan beri Lütfen bizleri de düşünun. Bu memlekete bizler de hizmet ederek gençliğimizi verdik, nimetlerden bizlerin de yararlanması en doğal hakkımız olsa gerek. NECATİ AKTAŞ İzmir •• Trabzon Teknik Üniversitesi'ne bağışlandığı ve idaremizle bir ilgisinin bulunmadıği anlaşılmıştır. Ancak anılan bölgede radyo yayınları için, 300 KW gücündeki Trabzon orta dalga vericisiyle OrduGiresun TV istasyonundan 2 adet 5 KW gücündeki FM vericileri yayın yapmaktadır. Söz konusu bölgede radyo vericileri rahatlıkla dinlenmektedir. Aynca bu bölgede 1990 yılında 5 KW gücünde yeni bir FM vericisi hizmete girecektir. Bilgilerinize saygüanmızla arz ederiz. PTT Genel Müdüıiiigü Gerçeği Görmeli... Okurlardan mektuplar alıyorum; sözbirliği etmişcesine diyorlar ki: Özai'a Tonton deme.L Gerçekten "tonton" hosa giden biri için söyienebilir; yumuşak, güleç, sevimli kişilere yaraşır bir sözcüktür; özal ise çoktan beri çatıkkaş, suratsız, hırçın, öfkeli, tehditkâr, ekşimiş, bozulmuş, sirkeleşmiş... Okurlar soruyorlar: Neresi Tonton bunun? Eskilerin ismiyle müsemma" dedikleri kişiyi nereden bulacaksın? Çoğu zaman Zeki adındaki kişi budaladır; Levent, bücürdür; Muzaffer, yenilgiden yenilgiye koşar; Nalân, güleryüzlüdür; Aslan'ın kuyruğunu tramvay çiğnemiştir. Turgut'un da tontonluğu montonluğu lafta kalıyor; hazret ağızdan dolma çakaralmaza basılmış barut gibi... Televizyona bir çıktı mı maazallah; sağa sola verip veriştiriyor; suratı öfkesinden çarşamba pazanna dönüşüyor; gözleri bel bel bakıyor; kendinden geçiyor. Tonton ne oldu sana?.. Atışma!... Nedir bu öfke? Keskin s/rite kabına zarar vermez mi? Olacağım. Ne olacaksın? Cumhurbaşkanı... DemeL. Bana yakışır!.. Ne yakıştr? Cumhurbaşkanlığı... Tonton'a ne yakışmaz ki!.. Ancak bu işte bir bityeniği var. Muhalefet diyor ki; Özal, cumhurbaşkanı olursa indiririz... Çankaya tartışması böylece yeni bir aşamaya girdi. Daha önce muhalefet diretiyordu: Özal'ı Çankaya'ya çıkarîmayız... Şimdi ağızlar değişti: Çıkarsa indiririz... Tonton zaten Çankaya'ya cıkarken indirimli cumhurbaşkanı olacak. Halk ANAP'ın oylarını yüzde 30'lardan yüzde 20'lere indirmedi mi? Daha sonra (anketlere bakılırsa) yüzde 20'lerden de tenzilat yaptı; iktidar partisi yüzde 17'lerde, 16'larda dolaşıyor. • Indirim ile kaldınm Türkcenin iki güzel ve anlamlı sözcüğüdür; çeşitlemeye elverişlidir. "Indirim" her mevsim sonu dükkânlarda, mağazalarda başlar: Mevsim sonu... Büyük ındirim... Demek ki özal cumhurbaşkanı olursa, "mevsim som/'nda Türkiye'yi "indirim" politikası saracak. Bu siyaset iki yönlüdür; bir yönü Çankaya'nın vitrinlerinde izlenecek: Mevsim sonu... Büyük indirim... Yüzde 21.8 tenzilat... Fırsatı kaçırma!... Iflas nedeniyle büyük indirim... Son bir hafta... Son uç gün... Ne alırsan al üç Turgudiye... Indirimden yarartanın... Giriş serbesttir. Eğlenceli siyasetin öteki yüzü muhalefeti neşelendirecek: Özal'ı Çankaya'dan indirelim. 21.8'lik cumhurbaşkanı... Tenzilatlı uaşkan... Indir onu... Ülke 21.8'lik cumhurbaşkanını kaldırmaz... Neyl kaldınr? ANAP'ın cenazesini kaldınr... Nasıl? Erken seçimle... Erken seçim nerde? Suya düştü... Su nerde? Özal içti... Özal nerde? Çankaya'da... Çankaya nerde? Yandı, birti, kül oldu... • Sonuçta Özal, cumhurbaşkanlığı secimini de, Çankaya'yı da şimdiden kendine benzetiyor. "Ben cumhurbaşkanlığına layığmf demiş... Hay Allah layığını versin!... Gazetenizin 7.9.1989 tarihli nüshasında yayımlanan "Radyo Istasyonumuz Nerede" başlıklı yazı incelenmiştir. Yazımzda bahsi geçen Giresun radyo istasyonunun özel olarak kurulmuş çok eski sistem bir radyo olduğu ve sahiplerince Universiteye ' bağışlanmış in aşağı... YAŞAR HOLDIIMG A.Ş. GENC YÖNETİCİLER Adaylann; • Işletme, ekonomı. mühendislik dallarında eğıtım görmüş, tercıhan işletme konusunda lısansüstü derecelı. • İlerı düzeyde Ingıtızce bilgısine sahip • Yaratıcı, dinamik, h/rslı, çevrelenne uyum kabıliyetleri yüksek. • 32 yaşını aşmamış, olmaları gereklıdır işyeri istanbul ve Izmir'dedir. llgıtenenlerın, bir fotoğraf ve ayrıntılı özgeçmışlerını içeren bir mektupla en geç 10 Ekım 1989 tarihıne kadar Personel llışkılerı Koordınatörlugu ne başvurmaları nca olunur. Şehıt Fethı Bey Cad No 120 Alsancak İZMİR Gruba bağlı şirketlerin PAZARLAMA, FİNANSMAN, İHRACAT, ÜRETİM bölümleri için ARIYOR MALATYA 1. ASLÎYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN 1989/404 Davacı Hasan Sofu tarafından Fatma Sofu aleyhine acılan şiddetli geçimsizlik nedeniyle bosanma davasında; Davalı Fatma Sofu adına davetiye çıkanlmış, bizzat tebliğ edilememiş, bu defa adına gazetede ilan yapılmasına karar verilmiş olup, davalı Fatma Sofu'nun durusma tarihi olan 18.10.1989 günü saat 9'da bizzat mahkemede hazır bulunması veya kendisini bir vekille terasil ettirmesi, aksi takdirde yokluğunda karar verileceği hususu davetiye yerine geçmek Uzere ilan olunur. 13.9.1989 Basın: 43447 C0KA2 KALDI.' 10 BİLGİSAYAR ÇE/CÎLISF BURSU 10 EĞİTİM Acele edin! 1. çekiliş 6 Ekim'de! A A A ANSİKLOPEDİ A\J\J TAKIMI (Burslor 1 000 000 TL HjtorraJodır. 8 evl tobme oden«elıl>r | ÇANTASI 2000 OKUL 200.000 OKUL |llk 100 000 er mektup sohtbıne kurosii, çekık^ız) Özgün müzikte yeni bir adım... MOOERN PLAKEVI İMÇ. 6. Blok No: 6220 Unkapanılstanbul Tel: 522 71 06. EZGİ KASET Karanfil Sokak 3/14 KızılayAnkara Tel: 132 41 48 Aktıkça büyüy«n sulardı benim Genai D^rtım: şarkılanla aredıklanm Çerçeveli 3 Sana kulakçığını PK 80 Beyoğlu, 80050 İstanbul adresine gönderin, Sana'dan armağanınızı alın! Daha çok zarf gönderin, kuzanma şansınızı artırın! OREN'DE SATILIK DAİRE SUNAR Sitesi'nde^ deniz kıyısında. Katılalım... Kazanalım, Mılli Piyongo İdaresinin 18 8.1989 larih ve BODB 1989/1347 .6196 saytlı izniyle dozenlenmişlir. 2. çekiliş 8 Kasım'da. Tel: (9.6731) 1632
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle