25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 EYLÜL 1989 MHURİYET/17 Bayan Moskova Moskova'dakı Oevlet Konser Salonu'nda yapılan Moskova M.Ç. Alman televizyonunda İZMİR (Cumhuriyel Bürosu) Federal Almanya'da ZDF Televizyonu'ndan üç kişilik bir ekip Türkiye'de 10 gün kalarak komiinizm propagandası yapraaktan yargılanan M.Ç. ve tutuklu, hükumlü yakınlarıyla çeşitli röportajlar yaptılar. ZDF Münih muhabiri Yüksel Uğurlu, yaklaşık yanm saati bulacak bir program hazırladıklarını belirterek, "Dünyanın çeşitli ülkelerini gezdira. Çelişkilerin bu kadar yoğun yaşandığı başka bir ulke görraediğimi üziilerek söykmek isterim." dedi. Program M.ÇInin Almanya'da yaşadığı gunlerin fotoğraflarda kalan öyküsüyle başhyor. M.Ç;nin tutuklanması, okuldan uzaldaştırılması, adli tıpltk olması ve halen amaçsız biçimde ortada gezmesinin anlatıldığı programda, anne Cavidan Çolayoğlu de kendi yaşadığı sorunlan anlattı. Güzellik Larisa Litichevskaya birinci olarak kraliçelık tacını giymeye hak kazandı Yarışmacıların, d.ş görünüşlerınıTi yanı sıra, kültürel yapılan ve yaşama bakış açılarıyla da değeıiendinldiklerı yarışmada, Larissa. ödülunü her bakımdan hak ediyordu. (Fotoğraf: AP) Yarışması'nda, 20 yaşındaki Akyol: Oğretmenler siyaset yapmasın ANKARA (ANKA) Milli Eğitirr. Bakanı Avni Akyol, öğretmenlerir. siyaset yapmalarına karşı olduğuııu söyledi. Avni Akyol, Eğitimciler Derneği yoneticilerini Genel Başkam Feyzullah Krtuğrul ve Genel Sayman Binali Seferoğlu'nu kabul etti. Akyol, şunları söyledi:"Oğretmenler örgiitlenebilmeli, ancak bu kendi mcslek çıkarlan ve meslekleriyle ilgili haklarını korumak açısından olmalı, orgütlenebilme hem mesleki çıkariunn korunması heırt de çoğulcu toplumda çalışaıılann seslerini du>urabilmeleri açısından ge.eklidir. Ancak örgiitier siyasete kansmamalı, siyaset yapmak isteyen öğrelmen partiye gecsin." m c L umM eylulde kutlanan yaş gününe ağır hasta olan Marcos katılamadı. 0nun yerine esi Imelda toplantıda bir konuşma yaptı (Fotoğraf Reuter) yaş gunu ^, fiîimiFtltpınler'ıneskidiktatöru Uyuşturucu bağımlıs^^ m^m n yor. Yetkıliler uyuşturucu bağımlılarının yarısının aynı zamanda AIDS'li olduğunu belırtiyoriar. Bangkok'un gecekpndu semtlerinden birinde yaşayan 35 yaşındaki genç vucuduna eroın şırınga ederken görulüyor. (Fotoğraf: Reuter) HABERLERİN DEVAMI UYGULAMA YENI YILDA Emeklî aylıkları Ziraat Baııkasr ndaıı ANKARA (Cumhuriyel Bürosu) Büyuk şehirlerde Türkiye lş Bankası tarafından yerine getirilen emekli maaşlarının ödemeleri Ziraat Bankası'na devredilecek. tirmede zorlandığını kaydettiler. lş Bankası Genel MüdürU t'nal Korukçu, son olarak geçen ay Devlet Bakanı Güneş Taner"Ie görüşerek bu yukun kendi üzerlerinden alınmasını istemişti. Devlet Emeklilerin yeni dönemde Ziraat Bakanı Taner, daha sonra da HaBankası'nın hangi şubelerinden zine'ye talımat vererek emekli mamaaş alacaklan banka ile Hazine a*ı ödemelerinin kamu bankalaarasında sürdürülen görüşmelerin rından birine verilmesı konusuntamamlanmasından sonra açık da çalışma yapılmasını istedi. lanacak. Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarhğı da taşrada emekli maaşlalş Bankası, uzun bir süredir nnın zaten Ziraat Bankası'nca emekli maaşı ödemelerinin kendi ödendiğini dikkate alarak tüm üzerinden alınması için girişimlerödemelerin bu bankaya verilmeside bulunuyordu. Banka yetkilileni öngördü. ri, Hazine'nin nakit yetersizliği yuzünden zaman zaman maaşlann Edinilen bilgiye göre, ilk aşamabir bölümunün banka kasasından da Emekli SandığYndan yapılan ödenmek zorunda kahndığım be tüm ödemelerin Ziraat Bankası 1 lirttiler. "Maaş odemelerinden na devredilmesi, SSK emeklilerikendilerinin herbangi bir kârı ol nin aylıklarının ise bir dönem damamasına rağmen uygulamanın ha lş Bankası'nca yapılması öngöbüyuk kiilfet oluşturduğunu" sa rüluyor. Daha sonra ise hem vunan tş Bankası yetkilileri, bu Emekli Sandığı, hem de SSK'dan yüzden ödeme gunlerinde ilgili aylık alan emeklilerin tümünün banka şubelerinin normal banka maaşları Ziraat Bankası şubeleri cüık fonksiyonlanra bile yerine ge aracılığıyla ödenecek. KTFleri geri alacağız (Baştarafı 1. Sayfada) yasal Araştırmalar Vakfı'nın (TÜSES) düzenlediği "Sosyal Demokraside Ekonomi Polilikalan" konulu uç gürf surecek olan uluslararası konferans dün başladı. Atatürk Kultur Merkezi küçuk salonunda yapılan konferansın açılış konuşmasım SHP Genel Başkanı Erdal Inönü yaptı. 26 Mart yerel seçimlerine değinen ve bu durumun, "Beklenen genel seçinılerde iklidann adayının sosyal demokrat bir parti olduğu" anlamına geldiğini ifade eden Inonu bunun ise iktidara geldiklerinde ne yapacakları sorusunu güncelleştirdiğini söyledi. Hiçbir politikayı, olduğu gibi dışarıdan almayacaklarını, kendi çözümlerini kendilerinin üretmeleri gerektiğini vurgulayan İnönu, "1980'de GSMH artışı yüzde 1,1. 1989da DİE lahminine göre binde 2. Başladığırnız yere döndüğiimüzü gosteren bir tablo çıkıyor. Enflasyon yüzde 80100 mertebelerinde olacak. Bir stagflasyon ortamı >ar. Öyleyse ilk hedefimiz stagflasyondan çıkmak olacak" dedi. Stagflasyondan çıkarken gelir dağılımını düzeltici bir doğrultuyu da tutturmak gerektiğini ifade eden İnönü şöyle konuştu: "Burada bir planın gerekliliği kendini göslerijor. Plan fikri, kiiçıimsenmiş, değersiz eski bir yöntem olarak gösterilmişti. Gelişmiş ulkelerde plana gereksinim duyulmayabilir. Ama bizde piyasa mekanizması kaynak dağıtımını kendiliginden toplum yaranna belirleyecek durumda değil. Yol gosterici bir plana ihtiyaç vardır. Piyasada oluşan fiyatlara mtidahale etmeyecek, ama yol gosterici, yönlendirici olacaktır. Karma ekonomiden, sadece özel ve kamu kuruluşlan olarak miılkiyel yapısını kaslediyoruz. Sorun ekonominin elkin çalışması, milli gelirin arttınlması ve hakca bölüşülmesidir. Antienflasyonisl maliye, para politikalannın yanında bir önemli etken de halkta oluşan enflasyon beklentisini kırmak için iktidar değişikliğine gerek oldugudur. Erken seçim enflasyongn çozümunde olumlu katkıda bulunacaktır, enflasyonun psikolujik tarafını ortadan kaldıracaklır." Daha sonra konferansın ilk konuşmacısı olarak SHP Genel Sekreteri kursüyedavet edildi. "Sosyal Demokraside Ekonomi Modelinin llkeleri ve Amaçlan" başüklı konuşmasmın başlangıcında Baykal, olaya "Kitabı Mukaddes'i, Kuranı Kerim'i ortaya koymak olarak bakmamak gerektiğini" söyledi. "Burada sosyal demokrallann nihai ekonomik modelini yazdığımız duşümılmemeli. Bugün Türkiye"de kişi başına duşen milli gelir 1200 dolardır. Hedeflerimizin başında refahı saglamak gelir. Kavga refah kavgasıdır. Bu istemin ardından sanayileşmek geliyor. Ada devleti bizmet sektörüyle, ticaretle, turizmle yaşayabilir. Ama Turkiye'nin 57 milyon nüfusu var. Artıdeğerin maksimizeedildigi bir üretim faaliyetini ima etmek istiyornm" diyen SHP Gene! Sekreteri sozlerini şöyle sürdiırdü: sadece paylaşımda değil, üretim üzerinde de iddia etmek zorundayız. Nasıl bir ekonomik çerçevede sislem olacak sorusuna 'yarışmacı pazar ekonomisi sistemi' yanıtı verilebilir. Emek, sağlık, eğitim, piyasa kurallanna terk edilmeyecektir. Refah kendiliginden oluşmuyor. Serbest piyasa ekonomisini kalkınma hedefine yohlendirme hakkını kumuda, devlette göriiyoruz." Baykal daha sonra yeniden sistem sorununa dönerek burada KİT'lerin durumuna değindi, tekelleşmeye karşı önlem "Sağın kalkındırmaya nefesi almak, savunma harcamalarını nin yetmedigi göriilmüştur. Biz bir muhasebeci gözuyle değerlendirmekten sözetti. Konuşmasının sonunda, "Türkiye'de belli sektörierin ithal ikamesi, belli sektörlerin ise dışa açılma yapısı içinde, ikili bir ekonomik yapı içinde ekonominin yurümesinin kaçınılmaz olduğunu düşunüyoruz. Yabancı sermaye geliyor diye binbir güçlükle kurulan kuruluşlann satılraasına sempati duymadığımızı belirtmek istiyorum" diyen Baykal daha sonra dinleyicilerin sorularına yanıt verdi. Prof. Güllen Kazgan Özal hükümetinin Dunya Bankası ile satılan KİT'lerin bir daha geri alınamaması konusunda bir anlaşma imzaladığım, "İktidar el değiştirmeden önce KİT'lerden satılmayan kuruluş kalmayacağım" belirterek başladığı konuşmasım, "Bazı hukukçular yasal olarak bir şeyler yapılabileceğini söylüyor. SHP neden eleştirmek yerine, boylesi bir girişimde bulunmuyor" diye sorarak bitirdi. Baykal, idari yargıyla sonuç alınacaksa «gerekli girişimi hemen yapacaklarını söyledi. "Burada başan şansı olmasa da buna razı mı olacağız? Olay siyasidir. Bunun geriye alınamayacağı kabul edilemez. Olupbittiyle imzalanan uluslararası laahhüdün, gelecek olan iktidarlar için geçerli olmayacağını söylemek istiyorum" diyen Baykal sözlerinı, "Kuruluşlann bu konuyu daha sogukkanlı değerlendireceklerini sanınm. Olmazsa daha sesli söyleriz, bu da yetmezse halkın soylemesi için gerekli girişimieri yapanz" diye sürdurdu. SHP Genel Sekreteri'nin son sözleri alkışla karşılanırken, başka bir dinieyici yeniden ozeHeştirme konusuna değindi. Baykal buna ilişkin soruyu bu kez daha detayh bir şekilde: "KİT'leri özerkleştirmeye gerek vardır, özerkleştirmeye. Bunlar yatırım kararlarını kendileri vermeli. Istihdam kapısı olarak kullandırtılmamalı" diye yanıtladı. Vergiler konusunda ne duşündüklerine ilişkin bir soruya ise Baykal şöyle yanıt verdi: "Gelir Vergisi yelpazesinin açılması. bunun geniş bir yelpazeye olurması gerekiyor. Kurumlar Vergisi'ni ciddi bir vergi haline getireceğiz. Yuzde 45 kurumlar vergisi yüzde 7.5'e duşuyor. Danışıklı bir dövüş bu. Her kesimin lopluma ödemek zorunda olduğu borcu vardır. Ru nedenle biz tergiyi alacağız. Hisse senetlerinden de vergi alınacaklır. " lsmail Cem öğleden sonraki tartışmada " 1 9 . yüzyılın özdliği dünya solunun bölunmesiydi. 21. yüzyılda tekrar birleşecek gibi görünüyor. Bu sosyal demokrasiye yeni bir ufuk gösteriyor" dedi. Cem, sosyal demokrasinin bir uzlaşma oluğunu, bunun iki karşı sımf işçi ve işveren arasında gerçekleştiğini de kaydederek "Bu demokrasi üzerine bir uzlaşmadır. Biriikte bir sentez meydana getirmede her ikisi de farklı taraf olarak niteliklerini devam ettiıir" diye konuştu. İsmail Cem daha sonra tstanbul Üniversitesi öğretim üyelerinden Doç. Dr. Burhan Şenatalar'ın "Devletleştirme yaumayacağız demek sanlü bu konuda bir saplantı varmış gibi hava yaraöyor" sözleri üzçrine lsmail Cem "Hakikalen zaman zaman 'biz de o kadar devletçi değiliz' havası oluyor. Oysa nerede devletleştirmeden >ana olduğumuzu söylemeliyiz. Netleşmekte fayda var. Örneğin savunma sanayiinde devletleştirmeden yanayım. Petkim'in eğer biz iktidar olursak millileştirilmesinden yanayım." UGUR MUMCU (Baştarafı 1. Sayfada) GOZLEM Demek ki ANAP ıçindeki "net mut>atefet"i 38, "brüt muhalefer Sözler uyumlu, ama önemli olan uygulama Tüm iktidara namzet partilerde kadrolar bu felsefeye sahip^e baTÜSES"in düzenlediği uluslara şan şansı artar" diyen Berker'e rası konferansta, belki de cumhur SHP'nin boylesi bir kadro>B sahip başkanlığı seçiminin bu derece ya olup olmadığıhı sorduk. Berker, kınlaşlaşmasındandır. SHP'nin bu soruya yanıt verirken bir TÜbazı konulardaki tavrı çok açık SİAD uyesinin de ilk kez SHP'ye sergilendi. Işadamları da SHP ko bakış açısındaki netliği getirdi: "Tanımakta güçlük çekiyoruz. nusundaki duşüncelerini net bir 'Kadromuz bürokrasi içinde var' şekilde ifade etmekten kaçınmadiyorlar. İçinde var sözü inandıdı. ncı değil. Şeffaf olmak gerekiyor. Konferansın açış konuşmasım Ana kadronun gölge kabine gibi yapan Erdal İnönu özellikle daha oluşması lazım. Bu bize guven veönce kamuoyuna açıkladığı rir. Tum partilerin bu şekilde or"Planlı sosyal piyasa ekonomisi" gütlenmesinde yarar göruyorum." ne değindi. Stockholm'de duzen Konferansı izleyenler arasında işalenen Sosyalist Enternasyonel top damlarından Bülent Eczacıbaşı, lantısında edindiği izlenimin Ishak Alaton, İTO eski Başkanı "Sosyal demokrasinin dünyada Nuh Kusçulu da vardı. tırmanan bir egilim" olduğunu İnönü, konuşmasının hemen kaydeden Inonü, karma ekonomi ardından Ankara'ya hareket etkavramını da açarak bundan "Ka mek üzere salondan ayrılırken, mu ve özel nıülkiyetin bir kursüye "Doç. Dr. Deniz Baykal" aradalığının" anlaşılması gerekti davet edildi. Baykal'ın konuşmağini vurguladı. Enflasyon beklen sı dinleyiciler tarafından iki kez tisinin kırılabilmesi için ilk kez er kuvvetlice alkışlanırken, Prof. ken seçim etkeninin gerektiğinin Güllen Kazgan'ın KİT'lerin özelde altını çizen İnönü'nün özellik leştirilmesine ilişkin sorduğu sole konferansı izleyen TÜSİAD ruya "Uluslararası taahhüdün geüyelerinde bıraktığı izlenim ne lecek olan iktidarlar için geçeıii idi? Bunu koııferansı izlemeye ge olmayacağını söylemek isterim. len TÜSİAD Başkanı Cem Boy Yetmezse halkın soylemesi için gener ve eski Başkanı Feyyaz Ber reken girişimleri yapanz" şekliuker'e sorduk. TÜSİAD Başkanı de verdiği yanıt da dinleyiciler taCem Boyner "Çok güzel, çok il rafından alkışlandı. Baykal'ın verginç. Dinlemeye devam edeceğiz. gi, KİT'lerin özelleştirilmesine ilişStockholm'deki toplantı konusun kin verdiği somut yanıtlar da olda ilk bilgileri edindim" derken, dukça dikkat çekti. Baykal, daha Fejyaz Berker daha ayrıntılı bir önce CHP'nin savunduğu bazı analiz yaptı. Berker de konuşma projeler (Halk sektörü, KoyKent) yı çok başarılı bulduğunu belirt konusundaki duşüncelerini ise ti, ama hemen arkasından, "söz "1970'li yıllann guzel kavramlaler uyumlu, ama önemli olan rından çok, bugün erginliğe ulaşuygulama" demeyi ihma( etmedi. mış bir sosyal demokrasi var" di"Uygulama bir kadro meselesi. ye açıkladı. Notlar FARUK BESKİSİZ Önkayıtta son gün (Baştarafı 1. Sayfada) rencilerin kayıtlatı yapılacak. Kayıt kılavuzlarında kayıtlann saat 17.30'a kadar süreceği belirtildiği halde, kuyrukta bekleyen öğrenciler olması durumunda kesin kayıt sürdürülecek. Ote yandan kontenjanlarını doldurma güçlüğü çeken özel okullann öğrenci Ucretlerini indirme yoluna gitmeleri bekleniyor. Okullann 18 eylüle kadar ucretlerini indirme hakkı bulunuyor. Şimdiye kadar indirime giden özel okul bulunmadığı öğrenildi. Anadolu liseleriyle özel Türk ve yabancı okullarda kayıt işlemleri içinden çıkılmaz bir hal alırken, veliler de bakanlık da ne yapacağını şaşırdı. fstanbul Milli Eğitim Müdürlüğu'nden dün konuyla ilgili olarak yapılan açıklamaya göre tstanbul Lisesi ile Galatasaray Lisesi'ndeki açık kontenjanlar, ön kayıt sistemiyle doldurulmaya çahşılacak. Yanna kadar kabul edilecek ön kayıtlardan sonra 14 eylul gunu kesin kayıtlar gerçekleştirilecek. Bu kararla diğer Anadolu liselerinde açık kontenjanlann artması beklenirken bu Anadolu liselerinin de ön kayıt sisteraiyle öğrenci alacağı bildirildi. Anadolu liselerinde 13 eylülden sonra açık kontenjan kalması halinde tekrar ön kayıt sistemi ile öğrenci alınacak. Okullann açık kontenjanı 13 eylul gunü ilan edilecek. 1415 eylül tarihlerinde on kayıt başvuruları ilgili okullann kabul komisyonlarında ele aknacak. 16 eylül tarihinde de kesin kayıtlar gerçekleştirilecek. HESAPLAŞMA BURHAN ARPAD (Baştarafı 2. Sayfada) İstanbul'da Cumhuriyet Anıtı hatırası!.. Taksim Sineması'nda (ilk adıyla Majik, sonralan Türk) "Pamuk Prenses ve Yedı Cüce" filmi gösteriliyor. Sevimli çizgi filmlerin yaratıcısı Walt Dysney'in ilk uzun metrajlı filmi. Radyoların ve akşarn gazetelerinin verdiği müthiş haber İstanbulluları pek etkilemişe benziyor! Gazeteler ve radyo 2. Dünya Savaşı'nın başladığını duyuruyorlar. 1 Eylül sabahı erken saatlerde sınırı aşan Hitler orduları Polonya askerleriyle çarpışarak ilerliyorlar. Birkaç hafta önce Hitler ve Stalin'in imzaladtğı arttlaşma Polonya nın başına patladı. Pamuk Prenses ve Yedi Cüce filmini izlerken korkunç olayı unutmuş gibiydim. Sinemadan ayrılırken kaygı ve rahatlama karışımı çelişkileıie doluydum. Hitler ve Stalin'in imzasını taşıyan şaşılası antlaşmayı bütün dünya radyoları heyecanlı bildirilerle vermişti. Sadece Moskova radyosu bir tuhaftı. Yabancı dille yapılan yayınlarda tam da o gece Sibirya'da bir süredir yapılan salatalık yetiştirme denemelerinın başarıya ulaştığı duyuruluyordu. Nazıterin yönetimi ele geçirdikleri özellikle Almanca yayınlarında çok ağır konuşan spiker, 1 Eylül 1939 başarılı tarım denemelerini anlatırken dili dolaşıyor gibiydi. 1 Eylül 1989, 2. Dünya Savaşı'nın faşist saldırganlarca başlatıldığının ellinci yılıdır. Gereğince değerlendirilmelidir. İnsanlarımız çabuk unutur. İkinci Dünya Savaşı'nda sadece Sovyetlerde 67 milyon insan yttirilmiştır. Dünya büyük kapitalizminin buyruğunda araştıran ve üreten kimi bilim otoriteleri sayesinde Amerika yöneticileri birkaç saniyede yüz binlerce Japonu yok ettiler. Dünya tarihini yazanlar geriçek yanlarını biraz bulanık geçiştirmişlerdir. Çıkar çevrelerinin, parababalarının, hele Hitler ve Mussolini gibi yarım akıllı ve ruh hastası serüvencileri de öne sürebildikleri dönemlerde yığınları kolayca karşı karşıya getirmişlerdir. Bu acınast durum yazık ki pek değişmiş değildir. Özellikle bütün Asya'da, Afrika'da, Latin Amerika ve beş kıtaya serpiştirilmiş irili ufaklı bunca adalarda savaş bütün çirkinliğiyle sürmektedir Yine de umutsuzluğa kapılmamak gerekir. Zira her sanat dalında yürekli sanatçı, savaşın gerçek yüzünü ortaya çıkaran çalışmalarla ilgi cekıyor. Chaplin toplu dizisinde sunulan Büyük Diktatör ve Monsieur Verdu filmlerinde savaşın kimlere yaradığı açıkça ve sert çizgilerle ortaya konuluyor. 30 yıl durüstçe çalıştıktan sonra günün birinde kendini kapının önünde bulan Monsieur \ferdu, ailesini geçindirmek için insan öldüfmeye başlar. Varlıklı ve yaşlı bayanları tuzağa düşürüp öldürüyor. Her kadınla bir başka ad ve kişilikte tanışan Monsieur Verdu, sonunda her şeyi açıklıyor ve teslim olurken: "Onlar da öldürüyorlar; hem de yaptıkları yasa ve bilgi adına..." diyerek politikacıları suçluyor. Barış savaşçısı diye üne ulaşmış Remarque da, Dönüş Yolu romanında benzeri bir sav ileri sürer. Birinci Dünya Savaşı'na gönüllü olarak gönderilmiş gençlerden pek azı geri dönebilmıştiı. Bunlardan biri sevgılisi kızı bir işadamıyla yakalayınca adamı öldürür Yargılamada hiçbir şey açıklamaz. Arkadaşlarından birinin, "O daha başkalannı da öldürmüştü cephede!" tanıklığı üzerine yargıçla kısa bir tartışma olur: "O başka, onları yurdu için öldürdü..." Arkadaşı: "Sevgilısi onun her şeyiydi. Oysa cephede öldürdüklerinin hıç biri ona bir fenalık yapmarnıştır! ." İnsanlar çabuk unuttukça, insanlar gerçek nedenler üzerine düşünüp gerektiğınde sözle savaşıma geçmeyı göze almadıkça savaşlardan kolay vazgeçılmeyecek gibi. 102'dir! "Muhalefetin neti, brütü olur mu?" demeyin, olur. Brüt, kesintisiz demektir. Türkçe sözlüklerde brüt şöyle tanımlanır: Kabı ile darası çıkarılmadan tartılan ağırlık. "Net muhalefet" ürkek ve yapay muhalefet oyları kesildikten sonra geriye kalan mılletvekili sayısıdır. Bu sayı 38. "Brüt muhalefet" de Özal'ın adayına başlangıçta oy vermeyip de sonradan yelkenleri suya indirenlerdir. Bu sayı da 102'dir. Peki bu işin "KDVsi" yok mu? Olmaz olur mu? Var. Onlar da boş ve geçersiz oylardır. Bu oyların toplamı da 8. Şaka bir yana.TBMM Başkanlık seçimi ANAP içindeki muhalefetin aritmetik dökümünun ortaya çıkmasına yaradı. Evlerde, yazıhanelerde, şurada buradaki toplantılar. Kulisler. yeminler venlen sözler sırt sıvazlamalar. "Badem bıyıklı seıametçiler" "hodri meydan bakışlı, hareketçiler" ve "after shave kokulu lıberallerden" çıka çıka önce 102, sonra da 38 karşı oy çıkıyor. "Her millet layık olduğu yönetimi bulur". Bu çok özlü, haklı ve gerçekçi bir sözdür. "Her parti de kendi layık olduğu lider tarafından yönetilir". Bu da yabana atılmayacak bir gözlemdir. Özal, ilk turdaki sonuçtan sonra kulislerde ANAP mılletvekillerine "Cumhurbaşkanlığı seçiminin müeyyidesi var. Unutmayın, Meclisin feshi var. Seçim olur, cesareti olan gelsin" diye gözdağı vermeyi de unutmadı. ANAP'tan kayan 102 oy, bu gözdağından sonra 38'e indi. Başlangıçta arslanlar gibi oy kullanan milletvekıllerinden 64'ü Sayın Öza/'ın bu "günün mana ve ehemmiyeti" bakımından son derece "edebi konuşması"ndan gereken sonuçları hemen çıkanp, daha önce oy kullandıkları adayları unutarak Akbulufa oy verdiler. Bu sonuç, Öza/'ın Cumhurbaşkanlığı seçiminde zorlanacağını da göstermez mi? Bir bakıma gösterir, bir bakıma göstermez. Gösterir, çünkü 300 oy "çantada keklik" değildir. göstermez, çünKü, cumhurbaşkanlığı seçımı TBMM Başkanlığı seçimine benzemez, koşullar değişiktir. Fakat yine de oy kullanacak milletvekıllerı aynıdır. Diyelim ki, Özal, Cumhurbaşkanlığına adaylığını koydu. İlk iki turda özal'ın 300 oy alması beklenmez. Bu durumda, seçim üçüncü tura sarkacaktır. Anayasaya göre Özal'ın "üye tamsayısının salt çoğunluğunun" oylarını toplaması gerekir. Bu sayı da 226'dır. Özal, büyük olasılıkla eğer bir mucize olmazsa üçüncü turda bu oyu toplar. Ve ANAP oylanyla gider, Çankaya köşküne oturur. Kendi partisinde bile "taraf" olan, "taraf olduğu" anlaşılan Özal, 'tarafsızhğın' temel koşul olduğu böyle bir yüce görevi nasıl yapabilir? "Milletin birliğini" nasıl "temsil" eder? Bu Öza/'dır, eder. Sayın Özal, kendisinin "A//ah'/n bir lütfu olarak" Türkiye'yi yönettiğine inanmış ya da buna inandırılmıştır. Başbakanımız, bu açıdan, öyle görünüyor ki oldukça kadercidir. Özal, bu kaderci felsefesı ile son oylamadakı aritmetik dökümün en azından kendisi için bir "uyarı" olduğunu kabul etmelidir. Şu iki gerçek yadsınmaz: ANAP, seçmen tabanındaki oy oranı yüzde 20'lere düşmüş bir partidir. Ozal, dün yapılan oylamadan sonra artık kendi partisinde de "taraf olmuş bir genel başkandır. Bu koşullardan sonra soralım: Bu terazi bu sıkleti çeker mi? 1 mîlyon kişinin katılacağı program (Baştarafı 1. Sayfada) İstanbul'da bulunan Manuel Escudero'ya böyle bir programa neden gerek duyduklarım soruyorum. " Ö n c e l i k l e üç neden sayabilirim" diyor ve devam ediyor: "İspanya'da sosyalistler 1986 seçimlerini de kazandıktan sonra artık İspanya'nın geçmişe donük sorunlannı aşmış, demokrasiye geçiş sürecini tamamlamış, normal bir Avrupa ülkesi haline geldiğini; bundan sonra yapılması gereken şeyin gclecege bakmak olduğunu kavradılar. '2000 Yılı Programı' bu bağlamda gündeme geldi, 'gelecekte nasıl bir toplum istiyoruz' sorusuna yanıt getirmek için boyle bir program hazırlanması düşünüldü. İkincisi, dünyadaki çarpıcı gelişmeler insanlığın evriminde yeni bir donüm noktasına gelindiğini, yeni bir nitelik sıçraması aşamasına gelindiğini gösteriyordu. Insanlann degerler sisleminde ve beklenlilerinde büyuk değişiklikler meydana geliyordu. Yaratıcılığın giderek daha buyiık önem kazandığı böyle bir dünyada biz kendimize, ulke olarak ve parti olarak nasıl hedefler belirlemeliydik? Ne lür yeni stratejiler belirlemeliydik? Bu arayış da '2000 Yılı Programı'nı gündeme gelirdi. Üçüncüsü, biz diğer ülkelerde ve İspanya'da sosyalistlerin yeni fikirler üretme alanında liderliği mullaka ellerindc bulundurmalannın çok önemli olduguna inanıyoruz ve bu nedenle '2000 Yılı Programı'nı herkeslen once biz ortaya koymak istiyoruz. Biliyorsunuz Avrupa'da sosyalislkr 1930'lardan sonra yeni fikirleri lartışma ve gündeme getirme açısından pek verimli olamadılar, 1970'lerin ekonomik bunalımı karşısında da elkili reçeteler ürelemediler. Bu ortamda neoliberal reçeleler gündeme geldi ve elkili oldu. Ama siındi durum değişiyor. Sosyalisller kendi çözümlerini ve yaklaşımlannı yeniden belirleyerek etkilerini arttınyorlar, hızla değişen toplumlann özlemlerine cevap verecekçözümleri, fikirleri üretebiliyorlar. Ömeğin sosyalistler nasıl bir Avrupa istediklerini rakiplerinden daha iyi anlatabildikleri için son Avrupa Parlamentosu seçimlerinde en iyi sonucu aldılar. Biz '2000 Yılı Programı'nı geleceğe dönıik stratejileri belîrleme açısından önemsiyoruz ve katılımcı bir yaklaşımla bu programı oluşturmaya çalışıyoruz." İspanya Sosyalist İşçi Partisinin "2000 Yılı Programı"nı oluşturma yöntemi en az programın kendisi kadar ilginç herhalde. Üç yılda hazırlanan dort ciltlik ilk taslağın ana temalarının ulke çapında ya>gın bir katılınıla tartışılabilmesi için, dikkatle seçilen 7 bin parti görevlisinin örgütlendiği tartışma gruplan oluşturulmuş. Ülkenin dört bir yanında binlerce toplantı yapılarak parti üyesi olan ve olmayan yüz binlerce kişiye programın ana temaları anlatılmış ve bunlann tartışılması sağlanmış. Dağıtılan anket formlarıyla da bu tartışmalara katılanların programın çeşitli yonleri hakkında fikirlerini ve önerilerini belirtmeleri sağlanmış. Manuel Escudero'nun verdiği bilgiye gore, ilk aşamada bu program tartışması toplantılarına katılanlann 600 bin kişiyc yaklaştığı ve bunlann yandan fazlasmın İspanya Sosyalist İşçi Partisi uyesi olmadığı saptanmış. Dcğerlendirme merkezine ulaşan yanıtlanmış anket lorınu sayısı ise 60 bini bulmuş. "Şimdi bu loplanlılarda dile gelirilen görüşleri, ankel formlannda «rtaya çıkan onerileri dikkale alarak '2000 Yılı Pıogramı'nın ilk taslagını revi/e etme ve yeniden ya/.ma asamasına geldik" diyor programın koordinatoru Escudcro vc ekliyor: "Bu program son şeklini almadan en ae I milyon kişi bu programın tartışılmasına katılmış olacak. Bu arada programın çeşitli uzmanlık alaıılarında sivrilmiş kişilerden oluşturulan gruplarda ve meslek odaları gibi çeşitli kuruluşlann bunyelerinde de tartışmaya açıldığını ve onlann göruşlerinin de dikkate alındığını belirleyim." "2000 Yılı Programı"nın oluşturulmasında yaygın katılıma verilen önem aslında programın ana hedeflerinden biriyle de çakışıyor. Bu konuda şöyle konuşuyor Manuel Escudero: "Günümüzde sosyalizmin en önemli konusu, toplumda demokralik denetim mekanizmalarının geliştirilmesiyle ve iklidann, iklidar gücünün yeniden dağılımıyla ilgili. Toplumun en marjinal konumda görünen gnıplannın bile karar alma surecine katılabilmelerini saglamak istiyoruz," Borsada yeniden olağaııüstü günler lebin önümüzdeki günlerde de süreceği beklentisini yaratıyor. Hisse senedine yönelik talebin artışına bazı bankaların ekim ayında dolacak yüksek faizli mevduatı tutabilmek için menkul kıymet yatınm fonu oluşturması ile yine tş Bankası'nın yurt dışına yönelik bir fon kurmaya başlaması ve "y*bano'Mar başlıca önemli etkenler olarak sayılıyor. Borsadaki işlem hacminin çoğunluğunun bankalar tarafından gerçekleştirilmesi buna dayanak olarak gösteriliyor. Yabancı yatırım fonlarının Türkiye'ye gelmeye hazırlanmalan, baBorsadaki bu fiyat artışının iş zı gerçek kişilerin alımlan ile yurt lem hacmi rekoruyla gerçekıeşmiş dışında yerleşik Türklerin "uygun olması hisse senedine yönelik ta ortam" görerek hisse senedi piyasasına girmesi de etkenler arasında sayılıyor. Ekonomi Servisi Yabancıların sermaye piyasasında faaliyet göstermesine izin verilmesinden sonra yeniden devreye giren bankaların ahmlanyla hisse senedi piyasası, 1987 Ağustoş ayında olduğu gibi, olağanüstu günler yaşamaya başladı. Dün iki yıllık aradan sonra borsada fiyat ve işlem hacmi rekoru kınldı. tstanbul Menkul Kıymetler Borsası fıyat endeksi 1987 Ağustosundan sonra 1000 puanı yeniden geçti, 1037'ye ulaşan endeks bir günde yüzde 6.68 prim yaptı. Hedefın "tuplumca daha iti ienetlenen daha etkili bir devlet ya (Baftarafı 16. Sayfada) ratmak olduğunu söyleyen Escu sporcular zaman zaman yetkililerdero, "Refah devleli devam ctmele tartıştı. Bu arada Kaptan Schulidir, toplumun marjinal kesimlemacher bekletilmeye tepki gösterini desteklemek ve yaşamın kalirirken uygar ülkelerde bu tür davlesini yükseltmek için devam ranışlann olmadığını söyledi. etmelidir" diyor. Schumacher Türk Pasaport ve "2000 Yılı Programı"nın koor Gümrüğünün de aynı şekilde davdinatörü Escudero, geleceğe iyinı ranmasını istedi. ser bakıyor, "Sosyalizmin enlernasyonalizm ilkesinin yasama geçirilmesi için doğan büyuk fırsalı değerlendirmek /orundayız" diyc (Baştarafı 16. Sayfada) konuşuyor. karşısında çok iyi bir sonuç eitie edeceğimiz kanaatindeyim. Bu nedenle sevindirici bir sonuçla Istanbul'a döneceğimizi düşünüyo(Ra^larafı 16. Sayfada) yağmur, ilkbahardan beri yağmur rum." Kulüp Başkanı Metin Aşık'ın yuzü görmemiş Barcelona halkı için iyi bir işaret oldu. Ama yağ başkanlığını yaptığı kafilede, idari mur bardaktan değil kovadan bo ve teknik kadronun yanı sıra şu şalırcasına yağıp, iki saat içinde sporcular bulunuyor: Schumacher, Neset, Erdi, lsmetre kareye 30 kg. su bırakınca, 45.000 kişinin geldiği stadda bu mail, K.Senol. Sedat, Nezihi, Halunan atletler ve gazeteciler epey san, Müjdat, Oğuz, Aykut, Hazor anlar yaşadık. Aslında, en zor kan, Nielsen, B.Şenol, Ergin, anı yaşıyan organizatörler oldu. Taygun, Bilal, Durmıış. Aşık, iç transferi F. Bahçe Rüzgârın Sermaye piyasası uzmanlan banka mevduat faizleri getirisinin, altının ve dövizin primlerinin enflasyonun altında kaldığına işaret ederek bu yatırım araçlarından hisse senedi piyasasına geçişler oiduğuna dikkati çekiyorlar. Piyasadaki para hacminin yüksek oluşu ve paranın değerlendirileceği yer bulunamaması öteki etkenlerle birleşince borsada fiyatların "fü• Fenerbahçeli futbolcular ra ze gibi yükselmesine" yol açtığı kiplerini tanımıyorlar. Ancak bazı kaydediliyor. gazetelerde çıkan haberleri değerFiyatlann yukselmesinde kalendiriyorlar. Buna göre Prag takımının as oyuncularından Bie munun parmağı olduğunu savulek'in sakat ve Griga'nın cezalı nanlar da var. Bu iddiaya göre, yaoluşunu avantaj kabul ediyorlar. bancıları Türkiye'ye çekmek isteNe var ki Rıdvansızlığın aynı şe yen hükümet, bunu saglamak kilde rakip takıma avantaj tanıdı amacıyla Toplu Konut ve Kamu ğını vurguluyor ve "Şans yan Ortaklığı ldaresi aracılığıyla alıın yaptırarak borsayı canlandınyor. yanya" diyorlar. borsanm bu canlanmasından ve • Çekoslovakya'ya gelen kafile pivasada derinlik sağlanmasından içinde Veselinoviç, Oğuz ve Ay sonra özelleştirilecek bazı iştirak kut'un eşleri de bulunuyor. Fut hisselerinin de yine borsa aracılıbolculara göre, "Yengeler uğur ge ğıyla "gizli" ya da "açık" satışı gündeme gelecek. tırecek". • üçakta bir açıklama yapan Yeni Başkan Metin Aşık ilk bombasını patlattı. Bu yıl Hasan'dan dili yanan SanLacivertli camiada işi sıkı tutan Aşık, şimdiden Aykut, Hakan, Oğuz ve Turan ile anlaşma sağladıklarım belirtti ve bu dört futbolcu ile İsianbul dönüşünde mukavele imzalayacaklarını söyledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle