14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER KİT satışlarının gerçekleştirilmesi isteniyor. Bu tür rejimlerden çıkış için bu rejimlere özgü muhalefet yöntemleri gerekiyor. Bu durumlarda, muhalefetin toplumsallaşması ya da toplumsal muhalefetin yükselmesinin sağlanması gerekiyor. Bu noktada öncülük görevi, bu tür rejimleri veri almayan, buna karşı olan siyasal partilere düşüyor. Ülkemizde, öncelikle TBMM'de grubu bulunan SHP ve DYP'nin bu alanda öncülük etmeleri, seçmenin yüzde 78.25'inin istemlerine yanıt bulmaları gerekiyor. Var olan koşullarda muhalefet partileri iki düzlemde işbirliği yapabüir. Bunlardan biri, AtyAP'ı seçime götürecek yöntemlerde işbirliğidir; ikincisi de geleceğe dönük önermeleriyle toplumu bu sürece katmaktır. Muhalefet partileri öncelikle TBMM'de iktidarı seçime zorlayacak tüm girişimlerde bulunmalıdırlar. Seçimlere gidilmezse cumhurbaşkanlığı seçimine katılmayacaklannı çok açık bir biçimde vurgulamalıdırlar. Buna ek olarak, hükumetin önem sırasına göre bir kısım uygulama ve işlemlerini geçersiz saymahdırlar. Örneğin, KİT satışlarını geçersiz sayacaklannı açıklayabilirler. Bunun gibi, hükümetin hazırladıgı 6. Beş Yıluk Kalkınma Planı'nı uygulamayacaklarını belirtebilirler. Hükumetin işlem ve eylemlerini geçersiz sayma bir zamanlama ve sıralamaya bağlanabilir; ağırlığı, dozu zaman içinde arttırılabilir. Muhalefet partileri, ikinci olarak, üzerinde kolayca anlaşabilecekleri konularda geleceğe yönelik önermeler yapabilir ve bu önermelerini ilgili toplum kesimleriyle birlikte ANAP iktidanna karşı bir baskı aracı olarak kullanabilirler. Örneğin, sendikal hak ve özgürlükler konusunda Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ilkelerinin belirli bir sürede yürürlüğe konulması istenebilir. ILO ilkelerinin yürürlüğe konulmaması durumunda sendikalardan genel grev çağnsı yapmalan istenebilir. Siyasal partiler, YÖK'ün kaldınlmasını isteyebilir ve bunun yerine öngördükleri özerk üniversite yaklaşımını tartışmaya açabilir; bu yönde üniversiteleri harekete geçirebilir. Benzer bir tutum, basın özgürlüğu konusunda geliştirilebilir. Son aylarda ANAP iktidarı, anayasa tartışması yapmak istediği yönünde işaretler veriyor. Siyasal partiler, ANAP'tan gelecek anayasa önermelerine, kanımca tümüyle karşı çıkmalı, ancak buna koşut olarak daha demokratik bir anayasal ortamın ana ilkelerini, temellerini de sergilemelidir. Bunun gibi, var olan TBMM aritmetiğindeki bozukluğun kaynağı olan Seçim Yasası konusunda da somut öneriler geliştirilebilir. ANAP iktidarını kıskaca almanın, seçimlere götürmenin yolları bulunmahdır. Bu yapılırken, bir yandan muhalefetin toplunuallaşması sağlanmalı, öbür yandan da bunun kargaşaya yol açmayacak, bunalımlara neden olmayacak düzeyde tutulması sağlanmalıdır. ANAP iktidarının "12 Eylül öncesi gelir" korkutmacasına dayandığı gözden uzak tutulmamalıdır. Kaldı ki, iktidarın niteliği, 1 Mayıs olaylarında elini kana bulaması, siyasal ortamı bunalıma sürüklemekten çekinmeyeceğini göstermektedir. Siyasal Tıkaııı klı «ı Gıdermek İçin... AIMAP iktidarının seçime götürülmesi kendi haline bırakılmayacak kadar önemlidir. Siyasal partüer toplumsal muhalefeti yönlendirmek, geliştirmek ve yaptırıma dönüştürmek zorundadır. Seçmenin isteği yerine getirilmeli, demokrasinin kanalları açılmahdır. Siyasetle uğraşanların, güncel, öncelikli görevi budur. ANAP 1989 Kasım'ına dek seçimlere yanaşmazsa bunun ayıbı ve sorumluluğu hepimize, ancak öncelikle siyasetle uğraşanlara ait olacaktır. Prof. Dr. YAKUP KEPENEK Yerel seçimlerden sonra ülkenin siyasal yaşamı tam anlamıyla bir belirsizliğin içine itilmiş bulunuyor. Aldığı yüzde 21.75 oy oranına karşın iktidar partisi genel seçiralere gitmemekte direniyor. Yaratılan bu siyasal tıkanıkbk, yalnızca halkın özlemlerine, istemlerine ters düşmekle kalmıyor, gerçek demokrasinin işlerlık kazanmasını da geciktiriyor. Halkın çıkarlarına tümüyle ters düşen bir siyasal süreç çok sisli bir ortamda sürdürülmek isteniyor. Bu siyasal çarpıklığın, tıkaruklığın bir an önce giderilmesi, bunun yollarının bulunması kesin bir zorunluluk pluyor. oluşturulan yasal ve kurumsal düzenlemeler sonucu, toplum kesimlerinin siyasal iktidar üzerinde etkinlik kurmaları engellenmiş bulunuyor. Sendikalar, üretici birlikleri, kendi ekonomik çıkarlan için bile uğraş vermekten alıkonulmak isteniyor, siyasetten uzak tutuluyor. Üniversiteler YÖK düzeniyle, tam bir suskunluk içinde tutuluyor. Basın, kâğıt zamlan ve getirilen özgürlük sınırlamalanyla, baskı altına almmış bulunuyor. Toplumun kamuoyu oluşturan odaklan iktidarın sürdürülmesi doğrultusunda biçimlendirilmiştir. Siyasal tıkanıklığa çözüm arayışlarında 12 Eylül ANAP rejimini oluşturan öğelerin, temel niteliklerin çok iyi görüimesi gerekiyor. Başbakan Özal, "Gitmem de gitmem" derken, bir noktayı ekliyor: "Bizim bir misyonumuz var" diyor. Misyon, görev demektir. Başbakan, görevini, bu görevin kutsallığını niç de saklamıyor. Bu görev, ücretleri, maaşları ve tarım üreticilerinin gelirlerini olabildiğince düşük tutarak yerli ve yabancı büyuk sermayenin daha da güçlenmesini sağlamak tır. On yıla yakın bir süredir uygulanan bu politikanın sürdürülmesine çalışılıyor. Buna ek olarak, kamu ekonomik girişimlerinin yabancı lara satılması yoluna gidiliyor. Özellikle bu sonuncu noktanın. Sonuç Yerel seçimlerde, seçmen görevini yapmış, ANAP iktidarını reddetmiştir. Seçmenlerin yaklaşık beşte dördünün istemediği bir iktidarın sürdürülememesi gerekir. Ancak 12 Eylül rejirainin doğrudan uzantısı olan ANAP iktidarının, kolayca ve kendiliğinden bir erken genel seçime gideceği de beklenmemelidir. Bu konuda siyasal paniler başta olmak üzere, tüm kamuoyu odaklanna görev düşmektedir. Ülke 12 Eylül ANAP sultasından bir an önce kurtulmaiıdır. ANAP iktidarının seçime götürülmesi kendi haline bırakılmayacak kadar önemlidir. Siyasal partiler toplumsal muhalefeti yönlendirmek, geliştirmek ve yaptırıma dönüştürmek zorundadır. Seçmenin isteği yerine getirilmeli, demokrasinin kanallan açılmalıdır. Siyasetle uğraşanların, güncel, öncelikli görevi budur. ANAP 1989 Kasım'ına dek seçimlere yanaşmazsa bunun ayıbı ve sorumluluğu hepimize, ancak öncelikle siyasetle uğraşanlara ait olacaktır. Rejimin niteliği Yaşanan siyasal tıkanıkhğın giderilmesi için rejimin niteliğinin çok iyi bilinmesi gerekiyor. Çünkü tıkanıklık, rejimin niteliğinden kaynaklanıyor. ANAP'ın olağan demokratik süreclerin değil, süngünün uzantısı olarak, 12 Eylül'ün bir sonucu olarak iktidar olduğu biliniyor. Başka ülkelerin deneyimleri kanıtlıyor ki, 12 Eylül ANAP türü rejimlerden çıkış hiç de kolay ve sancısız olmuyor. Hele iktidarın kendiliğinden, isteyerek ve seçmenin eğilimine uyarak yerini bırakması olgusu pek görülmüyor. 12 Eylül sonrasında HESAPLAŞMA BURHAN ARPAD OKURLARDAN Fuar çalışanlarına yapüan haksızhk "İzmit Kültur ve Eğlence Fuarı bu yıl, 10 Temmuz 1989 günü açıldı. Gelenekselleştiği üzere fuar kapdannda çoğunlukla beiediye çalışanian görev aldı. Bir günlük çalışma ücreti, fuar komitesince 6.000. TL. olarak belirlendi. Çalışanlar bu ücreti az buldukları için itiraz ettiler. Çalışanlann Kurban Bayramı'nda işi bırakmaya kararlı olduklarını gören yetkililer, bayramdan sonra ücretlerde artış yapdacağma dair söz verdiler. Bayram geçtikten sonra hâlâ ücretlerde bir değisme olmaması üzerine çalışanlar 10.000. TL. + yemek isteğiyle 21 Temmuz 1989 cuma günü ücretler arttmlana kadar çalışmama kararı aldılar, saat 16.00'dan 19.00'a kadar çalışmadılar. Saat 19.00 sularmda çahsanlara ertesi gün 22 temmuz günü kesin bir ücret düzenlemesi yapüacağı, fuar komitesinin mutlak toplanmasının sağlanacağı, göreve devam etmeleri gerektiği söylendi. Çalışanlar bu söz üzerine göreve devam ettiler. Ancak 22 temmuz 1989 günü İzmit Fuar Komitesi Başkanı ve aynı zamanda SHP'li beiediye başkanı olan Sefa Sirmen, çahsanlara ücret artışı yapılmayacağını, fuardaki görevlerine dönmezlerse yerterine çalışacak insan bulunacağmı ve hatta fuardaki görevlerini sürdürmeyenlerin pazartesi sabahı belediyedeki işlerine de gelmemelerini ikinci yetkili ağızlardan çalışanlara iletti. Sonuçta fuar kapdannda çalışanlar ile yetkililer arasında uzlaşma sağlanamadı ve fuar kapdannda çahşmak üzere 24 temmuz günü yeni bir ekip oluşturuldu. Eski görevlilerin fuardaki işlerini bırakmış olmalarma "sesâz" kahndı. Normal bir yevmiyenin yansı kadar bir ücrete, gece saatlerinde ve mali sorumluluk da yüklenerek çahşmak istemeyen bu insanlara bu tepki gösterilmemeliydi düşüncesindeyim. 'İstanbul'da Yürüyebilmek...' Cumhuriyetin ilk yıllarında İstanbul'da yaklaşık yarım milyon insan yaşıyordu. Cumhuriyetin onuncu yılında ıse bu sayı bir milyonun altındaydı. Şimdilerde ıse yedi milyon, hatta kimilerine göre yedı mılyonu aştı ve tırmanma sürüyor. Dünya büyük şehirleri arasına böyiesine hızlı tırmanış azdır Durmuş, oturmuş yerleşim merkezi şehirlerde böyle bir sorun görülmez. iki örnek vereyim: Avusturya nüfusu sekiz milyonun altındadır. Bulgaristan cumhuriyetinde nüfus sekiz milyonun altındadır. Bir bakıma istanbul bir şehir değil, bir ülke şehirdir. Sadece nüfus çokluğuyla değil, Karadeniz ve Marmaraya açılan kıyıları, doğa pırlantısı Boğaziçi ve üç büyük kültur kalıtlanyla. Ne var ki, İstanbul sağlıksız büyümektedir. Ait yapıdan yoksun bir büyüme. Bir avuç vurguncunun doymak bilmez çıkarcılığa kurban bir nüfus ariışı. Sağlıksız ekonominin olağan sonucu. Toprakları yüz kilometreyi aşan istanbul'un pek çok sorunu vardır kuşkusuz Altyapı yetersizliği, gecekondular ve yenı başgösteren gökdelen ejderi. 7 milyon ınsana besin sağlamak zorluğj ve ulaşım sorunu. istanbul'un bütün sorunlarının en zorlusu ulaşım sorunudur. Şehrin yayılması ve yaygınlasması. yapılarda çılgınca bir tırmanış eğilimi, ulaşım sorununu daha da zorlamaktadır. Günümüz Istanbul'unda insanların çoğu saatlerini yolda geçirmektedir. Gunün yirmi dört saatinden beş saati yolda geçiyor, diyebiliriz. Pendik'te oturup Şişli'de iş tutmuş insanların sayısı hiç de az değildir. Bu gerçeği görebilmek hiç de zor değildır. Şişli'den Tünele gidip gelmek için, otobüs beklemek için de iki saat gereklıdır. Bu gerçekleri saptamak için bilimsel çalışmalar gerekmez. Oysa Teknik Üniversite'de bır trafik kürsüsü de vardır. Günlük olaylara şöyle bir bakmak yeter de artar! Yıllarca önce İstanbul'da yerleşim ve ulaşım üzerıne yapılmış bir araştırmada kimı gerçeklerın altı çizilmişti. O çalışmada kimi öneriler de vardı. Aklımda kaldığınca Haliç kıyıları, Ünkapanı, Fatıh ınsanları çevrede var olan Tekel işletmelerinde, Belediye'de, Sosyal Sigorta tesislerinde çalışmalıydı. Bunu genelleştirince, emeğiyle geçinenler, konutlarına yakın yerlerde çalıştırılmalıydı! Alman şehircilik uzmanlarının hazırladıgı bu rapor kimbilir hangi bürokratın çekmecesinde tozlara gömülmüştür! Yarım yüzyıl öncesı İstabul'da ulaşım at arabası. tramvay, taksi, Boğaz, Haliç, Kadıköy ve Adalar vapurlarınca karşılanıyordu. O yılları yaşamış bın olarak İstanbul'da gıdiş gelışte yayaların sayıca ağır bastığını da söyleyebılirim. DOKAP (Çevre Elemanları Üretici kuruluşunun) 'İstanbul' Yaya Bölgeleri ve Turizm Parkurları Fikır Projelerf ni ilgiyle karıştırdım: Kimi görüşleri özetle aktarıyorum: Bugünün kentleri tekerleklerle ayaklann savaş alanına dönmüştür. Kentsel hareketin bu iki temel unsurunu savaştırmadan bir arada yaşatmak kentsel yönetimlerin en önemli sorunudur. BÜ sorunu dünya: taşıtlarla yayalann yaşam alanlarını ayırarak, yaya bölgeleri ve yaya yolları oluşturarak çözmüştür. Yaya bölgeleri dünya kentlerinin en önemli enstrümanı haline dönüşmüştür. Gelişmiş dünya şehirleri, sadece yayalara ayrılmış bölgeler ve bunları birbirine bağlayan yollarla kent sakinlerıne ve turistlere, yaşama ve kenti tanıma imkânı vermektedir. Kenti insana ve turıste saygılı kılmaktadır. Bugünün istanbul'u trafiğıni sadece araçlara göre çözmeye çalışmaktadır. Trafik gündeminde sadece araç trafıği bulunmakta, sadece Boğaz köprülerı, tüp geçıtler, metrolar projelendirilmekte ve düşünülmektedır. Elbette bunlar gereklidir, ama yeterli değildır. Bunlarla birlikte, İstanbul'un yayası ve İstanbul'u ayaklanyla özumleyecek turist için yaya bölgeleri ve yaya yolları ağı acilen düşünülmelı ve projelendirilip realize edilmelidir. Trafik tekerleklere ve ayaklara göre ele alınmalıdır. "istanbul'da yürüyebilmek" bir düş olmaktan çıkarılmalıdır. Ö.D/tZMtT Gülizar sekiz yaşında. Eskişehir Cezaevi'nde yatan Şehmuz'un kızı. Babasının mapushanede yaptığı kolyeleri ve bilezikleri takıyor. Okula gitmiyor. Soruyorlar: Baban niye hapiste?.. Siyasetten... Tek sözcüklü bir yanıt. Arkadaşımız Berat Günçıkan'm haberinden öğrendiğimize göre Şehmuz otuz iki gündür açlık grevindeymiş; ülsermiş, dayanamazmış, ölecekmiş; ama Gülizar, bilir bilmez, fotoğraf objektifine elini uzatmış, işaret ve orta parmaklarıyla "V" yapmış. Churchill'in İkinci Dünya Savaşı'nda kullandığı ünlü zafer simgesini bu küçük kıza kim öğretmiş? Hem bu tutuklular ve hükümlüler neden açlık grevi yapıyorlar? Bir görevli diyor ki: Onlar tutuklu ve hükümlü değil... Peki, ne? Anarşist ve terörist... Biliyorum, kimileri böyle düşünüyorlar. Vaktiyle Amerika'da, şimdi Güney Afrika'da geçerli yargı neydi? Onlar insan değil... Peki, ne? Zenci!.. Bir eğitimden geçmeye gerek mi var? Devletin yetkilisi, sorumlusu, görevlisi bilecek ki hangi suçtan içeriye atılırsa atılsın, hangi soydan soptan gelirse gelsin, herkes cezaevinde ya tututuklu ya hükümlüdür. Tutuklu ve hükümlü arasında o anarşist, bu terörist diye ayrım yapmaya kalktın mı adaletle bağdaşamazsın. uyuşamazsın. Cezaevinde anarşist ve terörist yoktur; yasalar karşısında herkes ya tutukludur, ya hükümlü... * Peki, tutuklu ve hükümlüler ne istiyorlar, niçin açlık grevi yapıyorlar? İstekler dört sözcükte odaklaşıyor: Hava.. Beslenme.. Okuma.. Haberleşme.. Birisi, insan gibi cezaevlerine eğilse, ıçerdekilerin sorunlarına el atsa, şu sorutarın yanıtlarını insan gibi vermeye çalışsa: Tutuklu ve hükümlüler her gün açık havaya çıkarılıyorlar mı? Oksijeni ciğerlerine çekip "ooohhh" diyebiliyorlar mı? Dogru dürüst beslenebiliyorlar mı? Yeterli kalori alabiliyorlar mı? Bu genç insanlar ne yiyor, ne içiyor? Kendilerini yetiştirmek için istedikleri kitap, dergi ve gazeteyi okuyabiliyorlar mt? Yakınlan, arkadaşları, aileleri, yurt ve dünya ile haberleşıp yazışabiliyortar mı? içerdekilere bunları sağlamak çok mu güç? Dört duvar ve demir parmaklık ardındaki tutukluya ve hükümlüye kin tutmaya ne gerek var? Deniyor ki: Efendim, bunlar azılı, bunlar tünel kazıyorlar... Mahkumlar, Monte Kristo'öan bu yana tünel kazarlar. Eğer bir hapishane zindan değil de cezaevi ise her gün denetleniyorsa tutuklu ve hükümlüler her gün açık havaya çıkarılıyorsa her gün açık havaya çıkış saatlerinde boşalan koguşlarda denetim yapılıyorsa kimse tünel kazamaz. Tünel kazılan cezaevinde ya görevliler görevlerini yerine getirmiyorlar ya da mahkumlara tuzak hazırlıyorlar demektir. Düzenli bir hapishanede tünel kazılamaz; kimi tutuklu ve hükümlüler tünel kazdılar diye, mahkumların hakları ellerınden alınamaz, baskı düzeni kurulamaz. Cezaevlerini zindanlıktan kurtaramadıkça Türkiye çağdaşlaşamaz. Babasının suçu sorulduğunda Gülizar ne demiş: Siyaset!.. Bütün siyasetlerin pariamentoda konuşulabildiği gun Türkiye'de siyasal zindan kalmayacaktır. Siyasal Zindan!.. PENCERE 1 AĞUSTOS 1989 CAREER OPPORTUNITY AT \CITIBAN<O We are looking for an energetic and bright Management Associate for the Operations group in our İstanbul Branch wıth follovving qualıfıcations: • Masters degree in management, accounting, business administration or engineering from a recognized local or foreign university • Age under 30 • Excellent command of English and Turkish languages • Completed military service for male candidates Comprehensive training ts a hallmark of Citicorp/Citibank. tf you have a keen interest in international banking operations and in vvorking in an environment which encourages and revvards creativity and success, please forvvard your detaıled resume in English language to: Citibank, N.A. Human Resources Department P.O.Box 55 Levent İstanbul DUYURU ŞİÎR YARIŞMASI TAYAD Ankara Şubesi'nin düzenlemiş olduğu "ŞİtRLERİMİZ YAŞAMIMIZDIR" şiir yarışmasına katılmak istevenlerin şiirlerini 15 Eylül 1989'a kadar TAYAD Ankara Şubesi'ne yollamaları rica olunur. Adres: Strazburg Cad. Taşhan 38/17 SıhhiyeAnkara Tel: 229 09 51 TAYAD Ank. Şubesi (Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Yardımlaşma Derneği) AaKAYIP Yakalandığı amansız hastahktan kurtulamayarak yaşama genç yaşta veda eden arkadaşımız, MUST4FA DÖNMEZ'e Tanrı'dan rahmet diliyoruz. Cenazesi bugün Yedikule Uşaki Camii'nde kıhnacak öğle namazını müteakip toprağa verilecektir. TC İSTANBUL BÜYÜK ŞEHİR BELEDİYESİ İSKİ İSTANBUL SU VE KANALİZASYON İDARESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Aşağıda özellikleri belırtilen kapalı zarf ile teklif alma yöntemindeki ihale ile ilgilenenler, ihale dosyasını İSKİ Genel Müdürlüğü Su İnşaat Onarım Daire Başkanlığı'nda görebilir ve dosya bedelini İSKİ Genel Müdürlüğü merkez veznesine yatırarak alabilirler. İsteklilerin şartnameye uygun hazırlayacakları kapalı teklif mektuplarını aşağıda belirtilen tarihte saat 11.00'e kadar aşağıda belirtilen adreste Genel Evrak Müdürlüğü'ne giriş, tarih ve numarasını içeren alındı makbuzu karşılığında teslim etmeleri gerekmektedir. Teklif zarfları saat 14.00'te İhale Komisyon Başkanlığı'nca açılacaktır. İski No: İşin « k 5.1079 Dosf »UH verme Keşif bedeltoedeli tarihi Geçici teminat ihale tarihi M Bey Göztepe. Kemalpaşa Kırazlı Demırkapı Mahalielen Içmesuyu Şebekesı İnşaatı 2 500000 0050 00)1^8.1989 Kocasinan MerkezGüneşlı Bağlar, Hümyel Mah İçmesuyu Şebeke ve 400 ısale hattı inşaatı 3.000 000 00OS0 OM 08.1989 ElmalhÛsküdar ısale hattı inşaatı 2.75C OOOOOtDC OOE1^)8 1989 CUMHURİYET ÇALIŞANLARI Oümser TİCAIİET HAŞARAT İ U Ç U M A SHtVtSİ FÜMİGASYON Kimya Mühendisi İBRAHİM COŞKUN Tel: 520 55 76 512 09 02 Sıcıl Tıc. No 180823/128329 BÜTÜN ÖĞRETMENLER 75 000.000 24 08.1989 5.1080 Ingiliz, Profesyonel ve Deneyimli S.3001 Not: 1 Postadaki gecikmeler dikkate alınmaz. 2 İSKİ 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu'na tabi olmayıp ihaleyi yapmamakta, dilediğine kısmen veya tamamen yapmakta, uygun bedelin tespit ve takdirinde şerbeşttir. ADRESİ: İSKİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Aksaray Meydanı 34410 AksarayİSTANBUL TEL : 5883800 (36 Hat) TELEX : 31293 ISUtr FAX : 90(1)5883918 Basın28012 Ben 90 000.000.82 500 000 24 08 1989 25 08 1989 1727 Yaşında Bayanlara E 1. kur başlama tarihleri: Hafta sonu 5 Ağustos Akşam: 7 Ağustos Yaz boyunca kayıtlarımız devam ediyor. \Semsıpaşa Mah BostanSok No. 51 Uskudar 5 Salacak IskeleCad No 8 Uskudar Ituhi n INCILTEREde İNCİLİZCE'yİ ucuz.ı o g r n ı ı ek ıc" 1 quvenmr reK voı ISTANBJL RUMELI CAD 92/4. OSMANBEY 147 0983152 8271 SE^NIR CAD 8 KAT 5 KlZllAY 135 3094136 239 7 SAÎII IK IJI.N/IN İ S T A S Y O M J I..S. Yolu ıstık.ınittı 9.1886.1468 SİLİVRİ Smarak RestaurantBar'da akşam yemeğı ile başlayan, guneşın batımını seyretmek ıçın yatta devam edeceğimız ^engın rr';?ık programı ve antmasyonlarla gun doğuşuna kadar surecek yat geiimızde amacımız sızlerı eğlendırmek ve guzel bır gece yaşatmak Rezervasyon için: 343 fff 83 Ağustos 1989 BOĞAZDAKİ YAT GEZİMİZ Işınsu Numanbayraktaroğlu Banş ve umut dolu bir dünyaya mfrhaba diyorum. A U P A İ R ' H v.mnuktır k DEKIN LIMITED ŞTI Barkan» B«l. Maıharpa»a S. 2/9 •«şJktaaİst TH: f61 43 a6ST 28 Temmuz 1989 2l)l5l> nolıı clıliycıiıni k;ı\ IVIIİIIK I lııkıııiiMi/ıluı. OMI H )l.ŞİI )l Kl "l'ıul'ik ^ubc Mııılııı lııgn'iKİcn ıılılıuıııı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle