Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
/ AĞUSTOS 1989 DİZİ YAZI CUMHÜRİYET/13 Biz perestroyka kullanımyoruz Romanytfda Turizm Pazarı 1 B U K K E J Ş ~**nıuavııuıt I I P I U W I H U nauaı Yılda 5 buçuk milyon turisti ağırlayan Romanya'nın Turizm Bakan Yardımcısı Costache Zmeu: Nilay Karman Romanya, Sovyetler Birliği'nin başlattığı glasnost ve perestroyka politikasını uygulamayı reddeden Varşova Paktı içinde Bulgaristan 'dan sonraki ikinci ülke. Bu nedenle olsa gerek, Romanya'da bir resmi yetkiliyeperestroykadan . w~i • hel Octavyau, Romanya turizmi konusunda bir grup Turk gazetecisıne bilgi verırken böyle dıyordu. Romanya'nın nüfusu yaklaşık 23 milyon. Toplam yatak kapasıtesi 350 bin. Geçen yıi gelen turıst sayısı ise 5.5 milyon. Romen Turizm Bakanlığı yetkilılerı, bu yılki rakamları veremiyorlar. Ama Anghel Octavyau'ya yönelttiğimiz, "Peki bu yıl Türkiye'ye beklenenden az turist geWi, sizde durura nasıl" yolundaki soru üzerine Romen yetkili, önce yuzünü buruşturdu ve "Umduğumuz kadar iyi degil" demekle yetindi. Romanya Turizm Bakan Yardımcısı Costache Zmeu da bu yıl Romanya'ya beklenenden az turıst geldiğini doğruluyor, ama Romen Turizm Bakan Yardımcısı hemen ekliyor, "Bu durum bizden değil. dış etkiler ve kapitalist ulkelerdeki havat pahalılıgından kaynaklandı." Ama buna rağmen Romanya, turizm alanında geçen yıldan başlayarak, bir modemleştirme kampanyası başlatmış. Nıtekim Turizm Bakan Yardımcısı Zmeu da sohbetimiz sırasında bu konuyu vurguluyor ve özellikle kayak ve dinlenmeye yonelik dağ turizmi alanında, raodernleştırmenin gerekliliğine dikkat çekiyor. Ancak dağ turizminin yanı sıra, 70 km. uzunluğundaki Karadeniz kıyısında da bir modernızasvon planı uygulanması yönünde girişimler başlatılmış. turistiağırlamak." Romanya Turizm Bakan bahSettlglMZ ün lığı Turizm Yatınmları Genel .Vfüduru Ang jîgfflgfl Cİddİ Çavuşevsku ve kansı 1976'da Türkıye'de. Transilvanya: Etnik topraklar Transilvanya 'da nüfusun yüzde 1520'sini etnik Macarlar oluşturuyor. Macar nüfusun yoğun olduğu yerleşim merkezlerinde her iki dilde afişlere ve neonlara rastlamak mümkün. Transilvanya bölgesi, Romanya'nın üçte birini oluşturuyor. Bu bolgede Romenler nüfusun yuzde7580'ini, etnik Macarlar veAlmanlar da geri kalanını oluşturuyorlar. Güvenlik kuvvetleri, bu bölgede kırsal kesimlerdeki yerleşim merkezlerini sıkı bir denetimden geçiriyor. Transilvanya Bölgesi'nde Macar ların yüzyıllardır süren v arlığı nedenıyle Katolik kiliseler oldukça bakımb. Transilvanya Bölgesi'nde Macar nüfusun yoğun olduğu Tırgn Secusca (Karışık Pazar) kentinde de her yerde ikı dılde afişlere v e neonlara rastlamak mümkün. Etnik Almanların yoğun olduğu Cluj kentinde ise avlu duvarlannda, evlerin yapım tarihi ve sahibinın adı yazıyor. Cluj kentindeki Macaristan Konsolosluğu, geçen yıl Bukreş ve Budapeştearasmdakıkarşılıklısözdüellosundan sonra kapanmıştı. Aynca geçen yıl Romanya, 15 bin kadar Almanı tıpkı Bulgaristan'ın azınlıktaki Turklere yaptığı gibi zorunlu olarak sınırdışı etmişti. Ancak daha sonra talebin artması üzerine zorunlu göç durduruldu. Şimdilerde, Transilvanya Bölgesi'nde azınlıktaki Macarlara baskı uygulandığı, Budapeşte'den gelen şikâyetlerden anlaşılıyor. Ancak Romen yetkililer, böyle bir baskının yapılmadığımtekrartekrarifadeederken, Transilvanya Bölgesi'nde Macar nüfusun yoğun olduğu kentlerde, mutlak iki resmi dilin bulunduğunu özellikle vurguluyorlar. mek gerekiyor. Köstenceli oda hizmetçisi Emine, daha once iki kez Türkiye'ye gittiğini ve Istanbul'un Avcılar semtinde yaşayan teyzesini ziyaret ettiğini belirtirken, "Artık gilmem çok zor oldu, ben 300 dolan nereden bulunım? Borç da alamam, oysa bu sene gidip teyzemi ziyaret elmek istiyordum" diyor. Romen yetkililer, ulkede turizm alanında başlatılan modernleştirmeyi yerinde inceleyebilmemiz için ulkenin uçte birini dolaşma olanağını bize tanıdılar. 232 bin kilometre kare yuzölçümundeki bir orta Avrupa ulkesi olan Romanya'nın yaklaşık üçte birinde kayak sporları ile sağlık ve dinlenme turizmi yapabilmek mümkün. Halen, bu alandaki yatak kapasitesi de 45 bin. Başkent Bükreş'e 189 km. mesafede, nufusun yüzde 20'sini Macarlarm oluşturduğu Romanya'da, kış turızminın yoğun yaşandığı Karpatlar'da tipık bir dağ villas Glasnost alerjisi "Romanya turizm alanında perestroyka başlattı diyebilir miyiz" bıçımindeki sorum üzerine Romanya Turizm Bakan Yardımcısı Zmeu, hafifçe kaşlarını çatarak, ama kesın bir ifadeyle şu >anıtı veriyor: "Biz perestroyka kullanmıyornz. Bizim kendimize ait bir politikamız var ve dışandan polilika almıyoruz." Romanya, SSCB'nin başlaıtığı glasnost ve perestroyka politikasını uygulamayı reddeden, Varşova Paktı içinde Bulgaristan'dan sonraki ikinci ülke. Bu nedenle olsa gerek Romanya'da, bir resmi yetkiliye perestroykadan bahsettiğiniz an, yuzünden bir bulut geçıyor \e hemen ciddı bir ifadeye burünüveriyor. Dahadoğrusu, "perestroyka" sözcuğune Romen resmi makamlarının alerjisi var. Romanya'nın turizm alanında yabancılan çekmeye yönelik en önemli girişimlennden biri, hemen hemen tüm ülkelere vizeyi kaldırmış olması. Romanya, Türklerin vızesiz olarak gidebildiği ender Avrupa ulkelerinden biri. Romanya Turizm Bakanbğı'nın üst düzey bir yetkilisi, vize uygulamasının kaldırümasıyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, "Romanya birçok ulkenin vatandaşından vize istemiyor, zaten birçok ülkeyle de konsolosluk anlaşmanuz var. Bu bağlamda vize olması soz konusu değil. Ama asıl onemlisi bizim dolara ihtiyacımız var. Vizenin olmaması da turistin Romanya'ya gelmesini kolaylaştıncı bir etken" diyor. Ama Romen vatandaşımn ülke dışına çıkarken, bizim odediğimiz 100 dolar Konut Fonu benzeri bir fonu devlete odemesi gerekiyor. Bu rakam, gidilen ulkeye ve sayısına göre değışıyor. Turkıye için 300 dolar fon öde Romanya Turizm Bakanlığı yetkilileri bu yıl ülkelerine beklenenden az turist geldiğini, ancak bunun kendilerinden değil, dış etkiler ve kapitalist ulkelerdeki hayat pahalılıgından kaynaklandığını söylüyorlar. Romanya'daki. tüm turistik merkezlerde, Romen para birimi Lei 'yle olmasa da A merikan Doları ile alışverişyaparak "burjuv.a zevkleri" tatmin etmek mümkün. fusunun yüzde 50'si yaz ve kış mevsimlerinde toplam 30 gun ucuza tatil yapabiliyor. Yine yetkililerin verdiği bilgiye gore çalışan halkın tatili resmi makamlar tarafından daha önceden planlanıyor. Ancak Batılı kapitalist ulkelerden gelen talebin artması durumunda, öncelık döviz bırakacak turiste veriliyor. Çünkü Romanya'da hemen hemen herkesin üzerinde bırleştiği nokta, ulkenin dolara gereksinim duyduğu yönünde. Nitekim, bu amaçla Poiana Braşov dahil, Romanya'daki tüm turistik merkezlerde Romen para birimleri Lei'yle olmasa da Amerikan Doları ile alışveriş ederek, onların deyimiyle kişinin "burjuva zevklerini" tatmin etme olanağı var. Ancak yetkililere, Romanya'ya bir haftalık tatilin kaça mal olduğunu sorduğumuzda, genellikle sağlıklı bilgi alamadık. Romen pa YUGOŞLAVYA\BULGARjSTAN •Sofya KIMLIK KARTI ROMANYA Yüzölçüraü: 237.500 knr Nüfusu: 22.830.000 Resmi dil: Romence Başkenti: Bukreş (2 milyon) Komünist Parti Başkanı: N. Çavuşevsku Devlet Başkanı: Nikolay Çavuşevsku Ünınler: Mısır, buğday, patates. Madenler: Petrol, doğalgaz ve kömur Egitim: Okuma yazma oranı yuzde 98 ıa birimi Leı uzerinden verılen rakamlar, oda, kahvaltı, içki, yemek, yüzme havuzuna giriş oldukça duşuk gorunuyordu. Ancak yetkililer, bu fiyatlann Romen vatandaşlarına başka, yabancılara başka olduğunu ifade edince işler karışıyordu. Buna karşıhk Romanya'da döviz karaborsası alabildiğine yaygın. Üstelik resmi piyasayla aradakı fark o kadar buyuk ki bu, turisti ister isternez karaborsadan doviz bozdurmaya yöneltiyor. Örneğin, resmi kurda 1 dolar için 9 Lei odenirken, karaborsada 1 dolara 100 Lei alınıyor. O zaman yabancı turist için de birçok şey çok ucuza geliyor. Romanya Turizm Bakan Yardımcısı'run sozünü ettiği modernleştirme çerçevesinde dağ turizminde yatak kapasitesinin arttınlmasına ve tanıtımına önem veriliyor. Kemancı Nıko ve akordeon çalan Darin, turısöen Çigan müzığıyte karşılarken. Transilvanya bölgesindeki "Karpatlar'ın incisi" olarak adlandırılan Poiana Braşov, Romanya'nın önde gelen kayak ve dinlenme merkezlerinden biri. 1020 metre yüksekliğındeki bu bölgede lüks, birinci sınıf otel, villalar ve motellerde toplam 2750 yatak bulunuyor. 365 gun sureyle turizme açık olan bu bölgede kayak sporunun yanı sıra dinlenmeye yonelik her türlu faaliyet var. Göz alabildiğınce ormanlarla kaplı bu bölgedeki turistik faaliyetlerden sorumlu Turizm Bakanlığı yetkilisi, özellikle kış sezonunda Batılı ülkelerden talebin çok fazla olduğunu belirtirken, yaz aylarında daha çok Çekoslovakya, Polonya ve Demokratik Almanya gibi Doğu Bloku ülkelerine mensup turistlerin ve Romenlerin bölgeye tatile geldiğini belirtiyor. Romen yetkilılerin ifadesine göre ülke nu Romanya'yı 1%5 yılından beri yöneten 71 yaşındaki Nikolay Çavuşevsku, kuşkusuz ulkenin en buyuk patronu. Çavuşevsku'nun kansı Elena, kızı Zoya, oğlu ve kardeşi de Romanya Komünist Partisi içindeki Çavuşevku hanedanını oluşturuyorlar. Aynca Devlet Başkanı'mn ve eşınin yakınlannın hemen hepsı ayncalıklı durumdalar. Çavuşevku ailesinin konutu Bukreş'in içindeki 9 goiden bıri olan Herastrau gölünun ve aynı adı taşıyan ormanın içinde. Konutu uzaktan bile görmek için ızın almak gerek li. Romanya Devlet Başkanı Nikolay Çavuşevsku ve kansı Elena, 23 ağustostan (ulkenin bağımsızlık gunu) itibaren ulkeyi, Bukreş'in merkezinde 4 yılda inşa edılen buyuk Başkanlık Sarayı'ndan yonetecekler. •Yeni inşa edilen Başkanlık Sarayı'nın önunde 5 km uzunluğunda yeni bir bulvar da inşa edihniş. Bu bulvarın adı "Sosyalizmin Zaferi." Bulvarın ikı yanı boyunca Komünist Partısi ve devlet aygıtının ofislerinin bulunduğu binalar yapılmış. Aynca yine bu bulvar üzerinde parti ve devlet görevlilerinin ikameti için, 40 bin kişiyi banndıracak 10 katlı beyaz binalar bulunuyor. Şu anda tamamı boş durumdaki bu insaatlar. adeta Holyvvood'dakı birfilmsetine benziyor. Varşova Paktı üyesi Romanya, şu anda Batıdan da Doğudan da izole olmuş durumda. Çavuşevku, Sovyetler Bırliği lideri Mihail Gorbaçov'un glasnost ve perestroyka politikasını benimsemiyor. Çavuşevsku'ya gore Romanya'nın yönetimi, Sovyet yönetıminden ve diğer Doğu Bloku ulkelerinden daha fazla sosyal güvence ve Marksist anlamda eşitlik veriyor. Üstelik, onun izlediği politika sayesinde "ülke hem 11 milyar dolar lutannda dış borçlannı sıfırlamış hem de daha fazla modernleşmiş." Poına Braşov'da, "Haydutlar İni" adı verılen bir dağ lokantasının girişinde, kemancı Niko ve akordeoncu Darin'in çaldığı Çigan müziği eşliğinde karşılanıyoruz. Rehberimiz Cornelius Rızu, buraya gelen diğer turistlerin de bu şekilde karşılandığını belirtiyor. Haydutlar Inı'nın bahçesinde kurulan bir sofrada erik rakısı, havyar ve taze beyazpeynir var. Çigan rnuziği eşliğinde aperatif olarak yenen bu yemekten sonra bizi asıl yemeği yemek uzere "Koşk" adını verdikleri bir yere goturuyorlar. Burada da tipik Romen yemeklerinden oluşan bir mönu sunuyorlar. (Mamaliga adını verdikleri mısır unundan yapılmış bir pure, Mititei kofte, ızgarada sığır pastırması ve ardından da peynir tatlısı. Çavuşevsku hanedanı StHECEK Çağın hızını göğüslemeye çalışıyorum Paris 'teki sinema okulundan plansekans nedeniyle kovuldum. Yıl 1961 'di. Ben kurgu sineması fikrini hiç tutmadım. Bunu söylemeye utanıyorum, ama hiçbir zaman Ayzenştayn sinemasının bir hayranı olmadım. Genelde araya sık sıkyakın planları sokan kurguya karşıyım. Biri ağlar: Hopl Bir yakın planla duyguların altı çiziliyor, gerçekfilm bozuluyor. Ben o "ölü zaman"denen şeye "müzikaldinlenme" diyorum ve bunu seyirci üzerinde gerçek bir etki uyandırabilmenin koşulu sayıyorum. Günümüzün sinemada, televizyonda, reklamlarda gözlenen başlıca özelliği, bu başdöndürucu tempo, bu korkunç hız... Benim çabam ise özellikle gençleri etki altına alan bu hıza karşı çıkmak, bir anlamda akıntıya kürek çekmek... rak kurgunun özellikle gunumuzdeki kullanılışı hakkında böyle duşunuyorum. Kurgu deyince, örneğin unlu "champ/contrechamp" formulu geliyor insanın aklına... ("Alan/karşıalan") Yanı 2 insan konuşurken, once birini, sonra karşısındakıni gosiermek... Daha okul doneminden başlayarak bize bu öğretildi, sayısız filmde hep bunu ızledik. Oysa bu, sinemasal anlatımın temel oğesı değildir, olmamalıdır. "Alan/karşı alan" tikinden vazgeçilebilir, bunsuz da sinema yapılabılir. Uzun plansekanslannız üzerine benim başka bir görüşüm daha var. Bilmem ne dersiniz? Bu tür bir anlatımla, sinemanın belirlenmiş anlalım kurallarından. yasalarından bağımsız kılıyorsunuz kendinizi... Onun \erine gecirJiginizse, bence vaşamın kurallan, ozellikleri... Çünkü yaşamda da kurgu denen ola> yoktur. gozumüı çevrevi global biçimde, loplan olarak, kesinlisiz biçimde kavrar... ANGELOPOULOS Evet, ama şu ayrımla: Gözun tum olağanustü ozellikleri içinde aslında sinemanın, daha doğrusu kameramn kimi ozclliklerini kullandığını unuımamak gerekır. Örneğin goz, aslında pekâiâ "zooııı" yapar. Koıısanırc olduğu bir nesneyi geıçek anlamda değil, anıa ona >oğunlaşarak sanki daha >akından, daha sıkı biçimde gorur, izler... İnsan çevrevi izlerkcıı. ilgi derecesine gore ve psikolojik olarak oiaylara daha yakından \cya uzaktan bakar. Sorun şudur: Gozun yaşamda yaptığım sinemada da yapabilirsiniz. En doğal biçimde kullamlıım bir yakın plana kaisı olnıak aıılaniM/dır, anıa bu ncredeyse go/un içgudusclliğiylc cklcnnıiş bir \akın plan olınalı Bir kahraıııamn ağladığını \akın planda goMeıip, "filanca ağlıyor" dcnıck lukkıııı/dıı. Anıa "Bakııi. filaııca ağlıyor... Zavallı, nc kcdcrlı!" dcyip allıııı ci/er<nniz, bu saMiıııılanıa/ mıştır. 1950'lerin kimi filmlerinde, örneğin Fellini'nin "La Strada"sında olduğu gibi. O filmde de 2 ana tema \ardır \e bunlar, ımajla son deıece ıç ıçe, adetafilnıingörsel >amnın bir parçası olarak kullanılmışlardır. "Puslu Manzaralar" bir tur masaldır: Çocuklar ıçın. daha doğrusu çocuklar uzerıne bir perı masalı. Almanya'şa, olasılıkta \ar olmayan bir babayı aramak uzere yola çıkan 2 çocuğun öykusu, bir buyük romantik, lirik evlemdir aslında. Ama bu acılı, kederli bir ö\kudur: Çunku pe>ine duşulen baba yoktur. Ve nıuzik, film boyunca tum bu duyguları izler. bütualer, lamamlar... İlk filraleriniz, özellikle artık pek unlu " 3 6 Giinleri". "Kumpan\a" \e "A>cılar"lason fiimleriniz arasında kimi temel farklar var. Söz konusu uçleme. bence sinemada yapılmı» en Brecht'çi filmler sayılabilir. Kendi adıma. sinemada kabul edilebilir bir Brecht uyarlaması tapılabileceğine inanmnordum, çeşitli nedenlerden... Ama bu filmleri gorünce. şunları düşündunı: Bunlar, Brechl'in de nefret ettiği. suçladığı dramatik bir anla>ışlan tumuvle uzak. tümuyle gostermeci, lımsil edici bir duzeyde oluşan. "epik" filmlerdi... Ve bunlar "(iyatro üzerine" filmlerdi. "Tiyatrovari" filmler degil. bir \erde vazıldığı gibi "tiyalrodan \e onun kurallarından >ararlanan" filmlerdi. Sizre, siz gerceklen "Brechl'vi bir >onetmen" misiniz? \ e bu filmlerle son yapıtlannızarasında gerceklen de >apısal bir fariJılıktaıı söz edilebilir mi? ANGKLOPOULOS Brecht tlbette benim kuşağımı etkılc\LMi buvıık ustalardan biriydi. Hepimız bir donemdc Brecht'çi ti\atro sinema. epik tiyatro \eya sıiKinanıiı olaMİığı. "mesafeli bakış", politik bir livatro yapıııak dcğıl, anıa politik biçimde tiyatro yapnıak \b. şcvlcrı ılu^ııııdıik. lartı^lık. Bclkı ben gcıçckıcn dc Miıcmada. Brccht'in epik ti\ jlroMina cn vakın jo\ı s.ıpau yonotınen oldıını. Özclİiklc "kıııııpaıı\a"da Brcclıı \ar. ama avııı zamanda aıııık ııvaıro d.ı \uı. A\nı /amaııda. >ankı başlangıcındaıı üiıııunuı/c Miıcıu.ıda vapılmış lunı dcncylorın biı bilcşkosı \aı. hu lılııulc bııluıı "ıiKHİcnı MIICIIIJ" dcncMiulcri v.ır bir anlaıııda \c bir .u.ul.ı... Yunanlı yönetmen Theo Angelopoulos, Atillâ Dorsay'a uzun 'plansekanslarının'felsefesini anlattı: ı ATİLLÂ DORSAY .Bay Angelopoulos, bize eğitiminizi ve sinemaya nasıl geçtiğinizi anlatır mısınız? ANGELOPOLLOS Hukuk eğitimi gordüm. Avukatım, ama yazınla hep ilgüendim. Once yazı vardı benım için: Edebiyat dergilerinde oyküler, şiirler... Ama 18 yaş çevresinde sinema da benim için buyük bir ilgı alanı oluşturmaya başlamıştı. Ne var kı belki başından beri yalnızca bir seyirci ilgisıyle sınırlı değildi bu... Sınemanın korkunç gucunü duyumsuyor ve biraz da bılinçaltında, bu güçten yararlanma olasıhğı tarafından çekildiğimı hissediyordum. Sinema seyircisı ilgisinin sinema yaratıcısı ilgisine donuştuğü tam ve kesin anı, sanınm hiçbir sinemacı anımsayamaz. Ama bu an vardır ve o sinemacı için yaşamsal onemdedir. Sinemadaki "usta"lannızdan, sizi en çok etkilemiş olan büyüklerden söz eder misiniz? ANGELOPOULOS 1950'li yıllardaegemen olan Amerikan sinemasıydı elbette. İlk sinema deneyimlerimi bu sinemayla yaşadım. Ama sonra Paris'te yaşamaya başlayınca, Avrupa sinemasıyla temasım arttı. Özellikle Fransa'da yaşanan Yeni Dalga deneyimi beni etkiledi. Sınematek, bu açıdan gerçek '. ir kaynak oldu benim için... Ve tum sinemasal tercihlerim Sinematek gosterılerinde oluştu, belirlendı. Murnau, Mizoguchi, \Velles gibi yonetmenlerin filmleri... Sonra daha çağdaş bir ad: Antonionı. Bir sinemacı sayısı/etkiye açıktır. Her sanaıçı gibi sayısız sanatçıdan ve sanat eseriııden etkilenır. Ama bilinçlı olarak, özellikle 3 sinemacıdan eîkilendiğimi soylemeliyim: Welles, Mizoguchi ve Antonioni. duğu olanaklardan biri... Ama tek amacım bu değil. Bu biraz da bir uslup, bir stil sorunu. Sinema çevrelerinde bilinir, ben sinema eğitimi yapmaya başladığım IDHEC'den (Paris'in unlü sinema okulu) bu plansekanslar yuzünden kovuldum. tlk çalışmam, upuzun bir plansekansa dayalı bir filmdi. Ve bu yüzden kendimi kapıda buldum... Yıl, 1961 *di. Ben bir kurgu sineması fikrini hiç tutmadım. Bunu söylemeye utanıyorum, ama hiçbir zaman Ayzenştayn'ın ve Ayzenştayn sinemasının bir hayranı olmadım. Kurgunun sinema dilinin temeli olduğuna değgin Ayzenştayn kuramlannı hep şüpheyle karşıladım Elbette kurgu var, kurgu var. Çok çeşitli kurgu sinemaları veya kurguyu çok değişik kullanma biçimleri var. Ancak genelde, araya sureklı ve sık sık yakın planları sokan bir kurgu anlayışına ternelden karşıyım. Biri ağlar: Hop!.. Bir yakın plan... Duyguların altı çiziliyor, gerçek ritm bozuluyor, "ölü zaman" denen şey ortadan kaldırılıyor boylece... Büyük bir sinema ustası Theo (Theodoros) Angelopoulos, 1935'te Atina'da doğdu. Hukuk eğitimi gördu, bir sure IDHEC sinema okulunda okudtı, edebiyatla ilgilendi, bir süre sinema eleştirmenlıği yaptı. İlk filmi "Yeniden Canlandırma La Reconstitution", 1970 Selanik Şenliği'nde buyuk ödül aldı. Almanya'dan dönen bir işçinin kansı tarafından öldürulmesi olayına, bir "zabıla olayı"nın sınırlannı aşarak, ödünsüz bir belgesel tavırla ve bir toplumsal soruşturma kaygısıyla yaklaşan bu film, Angelopoulos'un gelecektekı tavnnı da haberliyordu. Angelopoulos, günümuzde sinema anlatım kurallanna geiirdiği başdöndürucu yeniliklerle bu alanda NVelles, Antonioni, Godard gibi yönetmenler düzeyinde onemsenen, çağın en büyük sinema ustalarından biri sayılıyor. Yönetmen, 1989 jstanbul Festivali'ne hem filmleriyle, hem bizzat katılmış ve Allın Lale jürisinde yer almıştı. Boyle bir anlatım, hcnı scyircıııin pcrdcdc gostcrilcnc duygusul olarak kalılımını '•ağlayubilir hem dc onun, cdilgin bir seyirci olmaııın dışında cıkin, elcşlircbılcn bir kışılık oiarak kalıııasıııa yurdınıcı olur. Yani kurguya dayalı bir sinema anlayışının, seyirciye kimi şt'ylcri "empo/e" elliğini, sanki /orfeı kabul ettirmcyc valı^lığını duşünuyorsunu/.? A N ( ; K L O P O U I . O S Kurgu kuruııılaıının luııuınü ve sinemadaki tüm kurgu çubalarıııı global bıçiıııdc boylcsinc suçlamak ıstcmcıncklc bırlıklc. gcııel ola PORTRETHEODOROS ANGELOPOULOS Oysa ben, o "olu zaman" denen şeye, bir "muzikal dinlenme" diyorum. Ve bunu, seyirci üzerinde gercek bir etki uyandırabilmenin koşulu sayıyorum. Seyirci sessizlıği, "ölu zaman"ları kolay kolay kabul etmiyor. Gitgide hızı artan bir tempoya alışıyor, alıştırılıyor. Günumüzun sinemada, televızyonda, reklamlarda gözlemlenen başlıca ozellıği, bu baş döndürücu tempo, bu korkunç hız... Bu sanki çağdaş gorselliğin başlıca o/elliği olmuş durumda... Benim çabam ise özellikle gençleri etki altına alan bu hıza karşı çıkmak, bir anlamda akıntıya kürek çekmek... Ben şunu yapmaya çalıştım: Siyasal bir olayı, bir donemi anlalmak, ama bunu yaparkcn, şiirin iç manlığına, kendine oz kurallarına da saygı göstermek... Yani virgul olması gereken yerde virgulu, nokta olması gereken ycrdc noktayı, uç nokta olması Plansekansla kovuldum gereken yerde üç noktayı kullanmak... Ama bu konuSinemanızın ozelliklerine geçmek Ktiyorum biraz. da bağnaz dcğilim. Kurguya dayalı kimi filmlcri çok Önce şu soru: O unlu ve uzun "plansekans"lannıı üze beğcndiğim olmuştur, kimi zaman böyle bir sincmarinde duralım. Bence bu uzun "plansekanslar". si/in nın gcrckli olduğunu da tartışma olesi sayarım. seyirciye yaşamı geni> bir panorama halinde ve nereAma benim durumumda, bu bir ifadc, bir anlaiım deyse yaşamdaki gerçek tempoya >akın biçimde suıı bıeimi ve ozellıği oluyor. Kcndimi vesöylemck istcdikmak ve boylece onun goslerilenler iyinde kendı seçimini lcrimı başka lurlu anlatmam mumkun değil, cn ayıııyapmasına fırsat tanımak amacını güdüyor. Ne dan bana oylc gözukuyor. Bir "fasad" sorunu değil dersini/? bu... "Moda olduğu" ıçın girışilmiş bir şey dc değil. ANGK.I.OPOII.OS Bu, plansckan.slarımın sun Tam tcrsı .. Koylc bir anlatım benim sanatımın o/u. Miiziğin rolii Pcki, yinr ba/ı şcvlcrin allıııı çi/ınrmck icin ıni filmlcrini/de pck ınıı/ik kııllanınmırMiıııı/? A N ( ^ K I . O P O l i | . O S Mu/ık k u l l . ı n n m o ı dcğilim. Cicrçı ilk filnılcriıııdo ımı/ik soıı d c ı c c c .1/ kııllaııılmiş(ı. Anıa son 2 filıııııııdc clııııım biı a/ i'.ııklı Ö/cllıklc " l ' ı ı s l ı ı M a ı ı / a w ı l u ı " d a ııuı/ık oııcııılı biı >fi l u t u v o ı . Uıı lilnıdckı nıu/ıklc bclli biı liıı/ıııi \akalaıııak ı^lcdiııı; anıa ııuı/ık, g o ı u ı m ı l c u l c k ı lııı/ıııııı allıııı ^i/mck için değil, o lııi/ııılc birliklc \aı olıu.ık iv'i" kull.ııııl