18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
25 TEMMUZ 1989 KÜLTÜRYAŞAM HAYVANLAR tSMAİL GÜLGEÇ CUMHURtYET/5 Tatl ı düş kınkhğı Avignon'da Papalar Sarayı'nın avlusunda Antoine Vitez'in sahneye koyduğu "La Celestine" dört saat süren bir oyun. Ancak güçlü bir tiyatro olayı yaşamayı düşleyen seyirciler bir bakıma "tath" bir düş kınkhğı yaşadılar. 43. AVIGNON FESTİVALrNDEN NOTLAR MEHMET BASUTÇU AVIGNON Bazı olmayacak aşklar vaıdır, terslikler ve olurasuzluklar birbirine kenetlenince giderek güç kazanmış, gürul gürül gelişmiş, hızla boy atmışlardır. Büyuk platonik tutkular yaşanmış, bin bir engel aşılmış ve sonunda onca özlenen an gelmiş, sevgililer bulnşmuş, gönüllerle bedenlerin birlikteliğine kucak açan sıcak koşullar oluşmuştur... Oluşmuştur da, bu arada, onca beklenti ve çaba sonunda sevginin de, tutkunun da büyüsü bozulmuş, kahrolası bir yorgunluk, anlamsız bir isteksizük, için için filizlenen bir tedirginlik o eşsiz anı sıradanlaştınvermiştir... Birçok nedeni olabilir bunun. Sevgililer beraber olabilmek için, belki de aracılara başvurmak zorunda kalmışlardır. Katıksız sevgilerine su katılnuştır böylece... Sonra, cümle âlem bu tutkunun öyküsüyle heyecanlanmış, gelişmeler aşarn/ı aşama, nerdeyse anında izienmiş de olabilir. Sonunda işin içine talihsiz gelişmeler, beklenmedik olaylar, tatsız kazalar da karışmıştır belki... Hatta, toplumsal baskılar altında, kimbilir, belki de dinsel boyutu olan bir gücün (?) etkisiyle ahlakçı bir son kaçınılmaz oluvermiştir... Geriye, hüzünlü bir düşkınklığının buruk, ama yine de tatlı tadı kalır... Avignon'da, Papalar Sarayı'nın avlusunda Antoine Vitez'in sahneye koyduğu "La Celestine*' bence bu tür bir talihsizliğin örneği oldu. Tatlı bir duşkınkhğı yaşadık. 16. yüzyıl Ispanyo) yazınının ustalanndan Fernando de Rojas'ın, Jeanoe MoreM tajnMtypl I d a m Setipası", "Jules ve Jim", "Gece", "Mata Han". 'Vıva Marıa", "Siyah Gelinlik" gibi filmleriyle sinema severlerin belleğinde unutulmaz anılar bırakan Jeanne Moreau (solda) "La Celestine'in başrolündeydi. Comedie Françaısein oyunculanndan Vaterie Orevilie de (sağda) oyunun övguye değer oyunculan arasındaydı kaynağı bilinmeyen bir metinden yola çıkarak derlediği ve geliştirdiği "La Cdestine" her şeyden önce, yukanda özetlediğim türden klasik bir aşk öyküsü. Aynı zamanda, yaman bir toplumsal eleştiri de içeriyor. Genelde tutku ve cinsellik konularım işleyen oyun, yüceltilen değerlerle yaşanan gerçeklerin çelişkisi üzerine kurulmuş. Rojas yapıtını, ikiyüzlülük, para, hırs, oyun, kazanç, sınıflararası çatışmalar, dinsel baskılar ve haksızhklar gibi toplumsal, politik ve felsefi geniş bir temele oturtmuş. "La Celestine", insanlanıı hem en güzel hem de en zayıf yanlanyla o>Tiamaktan vazgeçemeyen yaşh bir fahişenin, kadınlara ve erkeklere değişik yardımlarda bulunan bir genelev sabibesinin adı. Yerleşik değerlerle geçerli davranış kodlannın ve önceden belirlenmiş yaşam yollanrun dar smırlan içinde birbirlerine yaklaşamayan erkeklerle kadmlann yazgılanna ortak birer damga vurmaktan tat alan güçlü bir kişilik La Celestine.. Aynntılara girmeden, gelelim Avignon'un lokomotifi olarak düşünülen bu oyunun neden beklenenlerin tumıinü veremediğine. Kaldı ki, tiyatro ile seyirci arasındaki iletişimin, tutkunun doğal araalan olan oyuncular tek tek eie ahndıklarında çok başarılıydılar. Jeanne Moreau'nun sanatımn inceliğinden, yoğunluğundan kuş kusuz bir kez daha söz etmek gereksiz. Lambert Wilson'un Calbcte, özellikle de Comedie Française oyunculanndan Valerie Dreville'ın Melibee yorumları ise ancak övgüyle anılabilir... Bilinen bir gerçek, ama sanıyorum yine de tazelemekte yarar var: Seyirci topluluğunun ortak beklentileriyle, oyuncuların o andaki ruhsal ve sanatsal dururalarındaki olası dalgalanmalan hesaba katınca, aynı oyunun her gece değişik bir özyaşamı olduğu açıktır. Nitekim öyle de oldu. Her "La Celestiae" gecesinde defişik tepkilere tanık olundu. Alkışlarla ıslıklar arasındaki denge değişti. Konuyu çok klasik, Rojas'ın dilini de eskimiş bulanlarla, "La Celestine"in uluslararası yazının en guzel örneklerinden biri olduğunu savunanlar dort saat süren oyunu yanyana izleyenlerdi... Aslında çok güzel bir olgu olan, seyircilerle oyuncular, dolayısıyla da yönetmen ve yazar arasındaki bu karşılıkh ilişkiler, kuşkusuz daha oyun öncesinde biçimleniyor, hepimiz şu ya da bu yönde koşullandınbvoruz. Gücü giderek artan ve "aıaahgın" en etkilisini, zarnan zaman da en pahalısını yapan medyalar, özellikle de televizyon işin içine giriyor çünkü... Jeanne Moreau'lu "La Celestine"tn sözü aylar önce edilmeye başlamıştı. Oyunun Papalar Sarayı avlusunda yapılacak dokuz gösterisinde çoktan beri yer kalmamıştı. Yirmi binin üzerinde seyirci demekti bu. Televizyonda Jeanne Moreau'nun, provalar sırasmda Avignon rüzgânnda dalgalanan saçlanm görenler, bu ayrıcalıklı seyirciler arasında olamadıkları için üzgündüler... Söz konusu ayncalığa erisenler ise kimbilir neleı bekliyorlardı? "Mahabarata"ların, "Atlas Kundura"ların anılarıru silecek kadar güçlü bir tiyatro olayı yaşamayı düşlüyorlardı kuşkusuz. Ve sonunda bazılan hoşgörüleriru yitirdiler. Oyunu yarıda bırakıp çıktılar. Daha da kötüsu, saygısızca davranarak oyunculan rahatsız ettiler... Bu arada bazı aksilikler ve kazalar da (tıpkı oyunun sonunda Calixte'in mutluluğa eriştikten sonra ayağı kayıp duşerek ölmesi gibi...) "La Cdestine"in yakasını bırakmadı. Örneğin, topu topu dokuz kez sahnelenen oyunun, 17 temmuz gecesi yapılan beşinci gösterisine, bronşit olan Jeanne Moreau çıkamıyordu... Bir onceki gösteri, Kultür Bakanı Jack Lang beklenirken gecikince, sabahın erken saatlerine dek sarkan oyun sonunda bazı seyircilerin uykusuzluğunu hoşgorusüzluğe dönuştürüvermişti. "La Celestine" yeni tiyatro mevsiminde, Paris'te "Odeon" tiyatrosunda yeniden seyirci önune gelecek. Avignon deneyimiyle güçlenen yepyeni bir oyun izleyeceğimizden kuşkum yok. Duyduğumuz kadarıyla, Rojas'ın metnındeki bazı uzunluklar, beş yüz yıl önce belki gerekli olan, ancak gunümüzde dramatik etkisini yitirmiş olan bölumler ayıklanacak, böylece ortaya daha derli toplu bir oyun çıkacak... Kaldı ki "La Celestine", konusu, içeriği ve sahneye koyduğu karakterlerle, kuçük bir tiyatro salonunun sıcak havasına, bir açıkhava tiyatrosunun esintili ululuğundan çok daha yakın bir yapıt. PİKNÎK PtYALE MADRA NE O/U&ACAZEVNER8USUN HIZLI GAZETECİ NECDET ŞEN ZARİF 8İ KAOlN 0U6ÜNZ OBK 0İRÜKTE EM ÇEKİCİSİ. 0EN NEPEN KAf&M ? P4HA OHCEKİLERİ MlMOZA İİ İCİM Mi ACA8A ?. ÇIZGİÜK KÂMtL MASARACI ACAÇ YAŞKEN EĞİLİR KEMAL GÖKHAN GİRSES GARFIELD/ZM/MF/S y 111111 U C U C I i y i l l V U I I U S O U a o l d ü n a k ş a m A y a l n n r d e b ı r k o n s e r v e r d ı Geçen yıl Bilkent Üntversitesi Uluslararası Müzık ve Yaz Okulu eğıtım ve uygulama etkinliklen çerçevesınde oluşturulan orkestrayı. topluluğun Genel Müzık Direktöru Devlet Sanatçısı Prof. Gürer Aykal yönettı Topluluk Artıstik Direktfjrü Devlet Sanatçısı kemancı Suna Kan da konsere solist olarak katıidı Türk ve yabancı 100 öğrencıden.olusan topluluk. 27 ve 28 temmuz tanhlennde Ankara TRT An Stüdyosu'nda ikı konsef verecek. (Fotoğraf: Yıldız Ûçok) İrîni'flo frınplilr nrlroctr9Ci Kuzeyli Kadın Fotoğrafçılar Derneği'nin fotoğraf sergileri Kadın mereeğinden kadınlar Kadınlar dünyayı erkeklerden farklı görüyorlar mı? 120 Kuzeyli kadın fotoğrafçının açtığı sergide, • kadmlann dünyayı, hatta kadınları çok farklı algıladıklan ortaya çıkıyor. FERRUH YILMAZ KOPENHAG Sizce kadınlar dünyaya farklı gözlerle mi bakıyorlar? Kadın olmanın verdiği özel bir bakış açıstndan söz edilebilir mi? Kadın olmak dünyayı kavrama açısından fark yaratır mı? Bu sorulan bir erkek olarak cevaplamak, aynı zamanda kadın olmayı denemenin imkânsızhğından dolayı zor. Aynı zorluk, erkek olmayı deneyemeyen kadınlar için de geçerli olmalı. Gerci bu sorulara bazı kadın çevreleri sosyolojik açıklamalarla donaülmış olumlu cevaplar veriyorlar. Kadının toplum içindeki konumundan yola çıkan bu cevaplann kendi içinde mantıklı izahları da olabilir. "Ezilen sınıflar dünyayı hâkim sınıflardan farklı kavrariar" önermesini doğru kabul edenler, kadının toplum içinde ikincil bir konuma sahip olduğu varsayımından yola çıkarak kadmlann dünyaya farklı baktıklanru söyleyebilirler. belli temalar behrleyip bu temalar etrafında bir kadın olarak dünyayı fotoğraf mereeğinden nasıl görduklerini bulmaya çalışıyorlar. !şte fotoğraflanm gorduğumuz sergi de böyle bir çalışma sonucu oluşturulmuş. Danimarka, lsveç, Norveç, Finlandiya ve tzlandalı kadın fotoğrafçılar, Oslo'da düzenledikleri bir sergi sonrasında Kuzeyli Kadm Fotoğrafçılar Derneği'ni oluşturarak fotoğraflarını kuzey uikelerinin (Danimarka, Isveç, Norveç, Finlandiya ve Izlanda) hemen hepsinde sergilediler. Kadın fotoğrafçıların resimlerinde göze çarpan en önemli özellik, kadmlann kadınlara bakış açısı. Kadmlann erotik varlıklar olarak algılanması her ne kadar kadmlann kendileri için de geçerlıyse de kadmlann, başka kadınları karşı cinsten bir seks objesi olarak gören erkeklere göre daha ayrıntılı ve farklı gördükleri kesin. Kadın fotoğrafçıların kadın fotoğraflannda öne çıkan, toplumsal güzellik ölçülerinden çok, her ölçünün kendi içinde güzel olabileceği göreceliliğinin vurgulanması oluyor. Fotoğraf sergisinde 120 Kuzeyli kadın fotoğrafçının resmi yer alıyor. Sergıyi gezenlerin dikkatini çekecek başka bir nokta da hiç kuşkusuz kadmlann da dünyayı ve hatta kadınları çok farklı algıladıklan. Kadınların dünyayı nasıl gordükiennin en iyi belgesı herhalde görüntüleri dondurup kâğıda döktükleri fotoğraflardır. Fotoğraf sanatımn, diğer birçok sanat dalı gibi çıplak gözle görulenin yorumu olduğu duşünülürse, kadınların çektikleri fotoğraflann da dünyayı nasıl yorumladıklarını gösterdiği soylenebilir. Ne dersiniz, kadınlar dünyayı erkeklerden farklı görüyorlar mı? TARİHTE BUCÜN MÛMTAZ 25 Temmuz STEPU£NSON'IN TRENI.. PENEDİ. «MY LOKO'ADLiau LOKOMOTİf=,KBNDl TÜKÜHÜN İLKİ OE6İUM.1B13'TS,İNGİUZ WILLIAM HEDLBVİN YAPMŞ OLOUĞU 'PtfftNG BlLLY'OAHA E.S*.İDİB. ANCAK, O 0ei/İ8O£,8U UAR GÜCÜMÜ DEV&İM YARATACAK ŞEKİL&E İNATIA KULLAHAH STEPHENSON OLMUŞTUg. fB2S'TE /UC K£2 İKİ K£NrA&ASWO4 (ŞTOCKTDNCARLIN6TDN) TRBN l'ÇLETBN STEPHENSON, PAHA SONRA TEKN/6İMİ &EÜŞTIRİP '#OCK£TmA£>U ^ ÜNLÛ LOKOMOTİFİHİ YAPACAK Q823~)VE BUNUHA SAATTE 16 kfn HIZ SASUYACAKTI. YAHOA STKPÜEMSOU YE'Mr LOeD"bGÛÜ 1SF4'TE BUSÜN, ıM6ıLIZ MÜNBNDIS/ GEORGS STEPHENSON, YAPTISI SUHAPLI LOKOMOTİPİ TÜRK VE DÜNYA KARİKATÜRÜNDEN Bu sorular sadece Türkiye gibi kadın sorununun giderek ön plana çıktığı toplumlarda değil, kadın hareketlerinin 60'larda başlayıp 70'lerde doruk noktalarına çıktığı, 80'lerde ise ulaşılan noktanın taleplerin de ilerisine düşmesinden dolayı bunalım geçirdiği tskandinav toplumlannda da tartışılmaya devam ediyor. Kadın olma ortaklığı içinde bir araya gelen çeşitli meslek gruplan, düşünce düzeyinde ortaya atılan bu ortaklığın gerçek olup olmadığını araştınyorlar. Örneğin, kadın yöneticiler arada bir bir araya gelerek hem kadın hem de yönetici olmanın «orunlarını/ozelliklerini Kadıalarm bilek güresl Kuzeyli Kadın Fotoğrafçılar Derneği uyelerimn Kuzey ülkelerinde sergilediklen fotoğraflartartışırken, kadın fotoğrafçılar da dan bın de bııek qure$ı yapan ıkı kadını görüntuluyor Vasselin Vassiliev (Bulgaristan)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle