27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 HAZİRAN 1989 * * • • Fethiye'ye tatil kiyü Fethıye Körfezfnde 49 yıllığına kiralanan bir yarımada uzerınde kurulmakta olan 1500 kişilik ' Hotel Clup Letoonia" Türkiyenin en büyük tatil köylerinden birisi olmaya aday. 100 yatlık olması planlanan marina, 101 odah otel, 110 apart villa ile 356 bungaiovdan oluşan Letoonia'nın ağustos başında bütünüyle açılmas planlanıyor (Fotoğraf: Cem Hamuloğlu) CUMHURIYET/17 Alışveriş çantasında Türkiye reklanıı GAP yöresinde kitap kampanyası ANKARA (Cumhuriyet Biirosu) Kültür Bakanı Naraık Kemal Zeybek, GAP bolgesinde bazı kültür binalarını hizmete açacak ve yerel yoneticilerle koordinasyon toplantıları duzenleyecek. Bakan Zeybek'in II Haziran 1989 günü başlayacak olan gezisine, bakanlık üst düzey yetkilileri katılacak. Şanlıurfa'da 12 haziranda yapılacak toplantıda Kültür Bakanı Namık Kernal Zeybek, Şanlıurfa Valisi Alparslan Karacan, Devlet Bakanlığı Temsilcisi, Güzel Sanatlar Genel Müdürü, Kutüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürü ile Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Başkanı birer konuşma yapacak. Aynı gün öğleden sonra da, Adıyaman, Diyarbakır, Mardin, Siirt ve Şanhurfa valileri, belediye başkanlan ve il kültür müdürlerinin katılacağı " G A P yerel yöneticileri paneli" düzenlenecek. î J FRANKFURT (AA) Federal Almanya'daki ünlü mağazalar zinciri "Hertie"nin alışveriş çantalarında Türkiye'nin turistik reklamı yapılıyor. FethiyeÖlüdeniz'den bir manzaranın yer aldığı alışveriş çantalannın üzerinde "Türkiye'yi göriin" "Rüyalannız gerçek olsun" şeklinde çağrılar yer alıyor. Alman müşterilerin dikkatlerini Türkiye üzerinde yoğunlaştırırken, ülkede yaşayan Türkler için de bir sevinç kaynağı oluyor. Frankfurt Turizm Müşaviri Fermani Uygun yaptığı açıklamada, Federal Almanya'nın en büyük mağazalar zincirine sahip olan 'Hertie" ile ortak tanıtma kampanyasına girdiklerini söyledi. Montreal'de yapılan 5. Uluslararası , D S «onferansrna, AIDS ile ilgili araştırmalar yapan biiim adamlan ve bu hastalıktan şu veya bu şekilde zarar görmuş kişıler katılıyor. Kokain bağımlısı bir anababanın çocuğu olarak dünyaya gelen 16 aylık John da konferansa süt annesi Barbara Chamness ile birtikte katılıyor. (Fotoğraf: Fteuter) A pek çok hayvanın nesli tükenmekteyken, Hindistan'daki kaplanların sayısı artıyor. 1969 yılında yapılan sayımda 2.500 olarak açıklanan kaplan sayısı, aradan geçen 20 yıl içinde 4.500'e yükselmiş. Bu artışın, hükümetin aldığı ciddi önlemler sayesinde gerçekleştiği söyleniyor. (Fotoğraf: Reuter). HABERLERIN DEVAMI Çiıfde Yaşanan... düşüyor. Parti yönetimine egemen olan, Deng Şiaoping liderliğindeki yaşlılardan oluşan "muhafazakârlar", öyle anlaşılıyor ki demokratikleşme sözcüğünü duymaya tahammül edemiyorlar. Çin ekonomisinde yaptıkları reformlarla, "pazar ekonomisi"r\e dönük adımları üst üste atan, ülkeyi yabancı sermaye yatırımlarına ve dünyaya açan Çin Komünist Partisi, demokrasi taleplerine karşı duyarsız kalmış, kendi iktidar tekelinden en ufak bir ödün vermeye yanaşmamıştır. Bu açıdan Çin, gerek Sovyetler'in, gerekse Polonya ve Macaristan'ın çok gerisinde kalmıştır. Gerisinde kalmaya devam edebilir mi? İhtimal veremiyoruz. Çin'den gelen tüm haberler, Pekin'de bir iktidar mücadelesinin gitgide kızıştığını gösteren işaretlerle doludur. Bunlardan biri, resmen doğrulanmamakla birlikte, Çin Başbakanı Li Peng'e yapılan başarısız suikast girişimidir. Li Peng, Pekin'de ilan ettiği sıkıyönetimle Çin ordusunda büyük bir çatlak ya(Baftarafl 1. Sayfada) ratmak ve Tienanmen katliamının hazırlayıcısı olmakla suçlanıyor. Onun için de demokratikleşme yanlılarının bugün en çok nefret ettikleri yönetici sıfatını kazanmış bulunuyor. Ajans haberieri, Tienanmen katliamının "Çin Halk Kurtuluş Ordusu"nda derin bir rahatsızlık yarattığını bildiriyor. Çin'de bir çark alttan alta dönmeye başlamıştır. Demokrasi talebi, toplumdan geliyor. Tabandan gelen bu dalgaya karşı koymaya çalışanlar, gerçekler üzerindeki etkilerini er ya da geç yitirirler. Yaşlı lider Deng Şiaoping'in, kendi yaşam çizgisinde sergilemiş olduğu bunca esneklik ve sahip olduğu bunca siyasal deneyime karşın, bu denli katı bir tutuma sapması bir yerde şaşırtıcı sayılabilir. Yükselen dalgayı bu kadar görmezlikten gelerek yol alabilmesı, ne kadar güçlü olursa olsun, olanaksızdır. Öğrencilerin Tienanmen Meydanı'nda yükselen demokrasi ve özgürlük çığlıklannın etkisiz kalabileceğini düşünmek, tarihten ders almamakla eşanlam taşır. (Baştamfi 1. Sayfada) Demokratik biçimde yapılan oylamalar sonucunda kurultayın parti meclisinin yaptığı tüzük değişikliklerini onayladığını belirten tnönü, tüzük tartışmalarının da böylece sonuca bağjandığını kaydetti. İnönü şöyle konuştu: "Kunıltayın karannı, içimizdeki bir tartışmayı sona erdirrnekte gösterdigi iradeyi kutluyonım. Milktvekillerimizi kunıltaya katılarak gösterdikleri canlı, inançlı, lutarh hava dolayısıyla, davranışlan dolayısıyla kutluyonım. Bu kurultay her zaman olduğu gibi partimizin tutarlılığını, canlılığını, demokrasiye bağlılığını, halkımıza hizmet aşkı ve iktidar yüniyüşundeki kararlılığını ortaya koymuştur. Kurultaydan yeni bir güç ve yeni bir giiven alarak çıktık. Tartışmaları aramızda yapanz, ama sonunda bir bütün olarak halka, asıl görevimize yöneliriz. Bunu bir defa daha gösterdik. Kurultaydan büyük umutlar Inönü: Iktidara Polonya'da koalisyon (Baftarafl 1. Sayfada) olarak yorumluyor. Bu arada Dayanışma Sendikası'nın lideri Lech VValesa'nın ABD Başkanı George Bush'a derhal bir mektup göndererek Ulkesindeki son durum hakkında bilgi verdiği ve ABD'den Polonya'ya daha fazla yabancı sermaye yatınmı için destek istediği bildirildi. AP'nin Varşova kaynaklı haberine göre seçirnin Dayanışma Sendikası'nın gösterdigi adaylann büyük üstünlüğüyle sonuçlanması üzerine önceki akşam televizyondan bir açıklama yapan Komürust Partisi sözcüsu Jan Bisztyga "Sonuçlar parti önderligindeki koalisyon için başansızdır. Seçim bir plebisit niteliğindeydi ve Dayanışma kararlı bir çogunluk elde etti" demişti. Bisztyga, aynı konuşmasında muhalefeti bir "büyük koalisyon" oluşturmaya ve "sonımluluğu paylaşma"ya çağırmıştı. Dün bir basın toplantısı düzenleyen Dayanışma Sendikası sözcüsü Janusz Onyszkiewich ve üst düzeydeki daruşmaniardan Bronislav Geremek, Dayanışma'run kendisini hâlâ 5 nisanda alınmış "yuvarlak masa" kararlanyla bağlı saydığını ve buna göre Meclisin 460 sandalyesinden yüzde 65'ini, yani 299 sandalyeyi "karşı taraf'ın doldurmasını kabul etmiş olduklannı anımsattı. Geçen pazar günkü seçimde Komünist Partisi adaylannın çoğu yüzde 50'nin altında oy aldığı için pek çok sandalye henüz boş duruyor. Anayasaya göre söz konusu 299 sandalye Komünist Partisi'ne "aynlmış" olduğu için ikinci turda Dayanışma'nın yeniden seçime girmesi söz konusu olmayacak. Varşova'daki Batılı siyasal gözlemciler, Dayanışma Sendikası'nın Komünist Partisi'nden gelen koalisyon önerisine sırt çe\'irmesini yeni siyasal tavizler kopartmak üzere bir taktik olarak yorumluyorlar. Bu çerçevede Dayanışma sözcülerinin dün yaptıkları basın toplantısında Komünist Partisi'ne aynlmış sandalyelerin boş durumda olduğuna değinmeleri ve partinin bu konuda ne gibi bir karar alacağı ya da öneri getireceğini görmeyi beklediklerini ifade etmeleri bir "ipucu" gibi yorumlanıyor. Söz konusu çevreler Dayanışma'nın Meclis'te Komünist Partisi'ne "aynlmış" sandalye sayısını azaltmasını, lıatta tümden kaldırmasını isteyebileceğini belirtiyorlar. Dayanışma lideri Walesa'nın ekonomik sorunlara nasıl çözüm bulunacağı konusuyla yakından ilgilenmesi de koalisyona katümamn kesinlikle olasılık dışı bırakılmadığının bir göstergesi olarak değerlendiriliyor. AP'nin haberine göre Dayanışma lideri Walesa, Polonya'yı ziyaret eden Amerikalı bir milyarder aracılığıyla ABD Başkanı George Bush'a bir mektup gönderdi. Walesa'nın mektubunda, ülkedeki ekonomik krizden söz ettiği ve Polonya'da daha fazla yatırım yapılmasını istediği öğrenildi. CÜNEYTARCAYÛREKyazıyor (Baftarafl 1. Sayfada) ğimde, gülerek, "Sayın Özal boykot yapmayacağımı söylememden 'fazla umuda' kapılmasın" dedi. Nedenlerini sürekli yınelediği erken seçimin gereginden kılpayı ayrılmadığını dokundurmak istercesine "ciddi söylüyoruz" diye ekledi. "İyi, ama karşı taraf gayri ciddi 1 "dedim. Ender kahkahalarından birini atarak, "Özal'ın gayri ciddiliği bizim ciddi olmamamızı gerektirmez" yanıtını verdi. Erken seçim zorunluğu? İnönü, grupta eylülde seçimi sadece cumhurbaşkanlığı sorununa değil, ülkenin genelinde yaşadığı sıkıntılara çözüm yolu açılması için gerek gördüklerini örnekleriyle anlatırken, muhalefet isteğinin daha geniş açıdan gerekçelerini soylüyordu. Küçük bir hesap yaptırmış. Sulu arazide bugün verilen taban fiyatlarla bir dekarlık araziden köylünün ne kazanacağını araştırmış. Kilosu 340 liradan köylünün eline ancak 55 bin lira gececek, diyor. Oysa bu kadar üretim için 85 bin lira masraf ettiğini belirtiyor. "Daha şımdiden 30 bin lira açığı var." İnönü, nazik insan, zoriayarak, buyruklar yağdırarak partisini, milletvekillerini çeılıştırmak istemiyor. Geçen gruplardan birinde üreticinin içinde bulunduğu ağır koşulları yine sıralamış, mıtletvekillerinden konunun üzerine gitmelerini "rica etmişti." SHP grubu, kurultay al gülüm ver gülümleriyle oynaştığmdan liderin gösterdiğl hedefi dikkate almadı. Dün, geçmiş isteğini anımsatmayarak, ama ricayı yineleyerek kırsai alanda yaşanan facianın incelenip Meclise getirilmesini diliyordu. Parti sorunu oldu mu, İnönü'nün her sözünden ahretlik sorularla konular çıkaranlar, hele miltetvekilleri, liderin TV'den yansısın ya da kamuoyuna bir şeyler söylesin diye mi bu konuyu özenle ele aldığını sanıyorlar acaba? Verilen yeni ücretlerle taban fiyatlarını "26 Mart'ı unutturma vaatleri" diye tanımlayan inönü, tartışmaların bir yana atılarak iktidara giden partide her bireyin bütünleşerek aynı hedefe çalışmasını istiyor. Malatyalı inadın kırılacağını, "çok yakında seçime gidileceği" umudunu taşıyor. Elindeki veriler aylardır düşüne ve söyleye geldıklerimizle aynı ise özal'ın seçime gideceği yok. Şimdilik bize göre bu sonuç çı kıypr. Walesa, önceki gün Polonya'da olan ABD'li milyardar Barbara Piasecka Johnson ile görüştükten sonra yaptığı açıklamada, seçim sonuçlanna da değindi ve "Halk, büyük reformlardan yana olduğunu gösterdi. Ancak yaralanmızı iyileştirrnemiz için daha fazla çaba harcaraamız gerekiyor" dedi. ABD Başkanı Bush'un, gelecek ay Polonya'da Walesa ile görüşeceği, Dayanışma Sendikası'nın danış sonbaharda da Walesa'nın ABDmanı Geremek bu konuda, "Karşı ye yapacağı ziyaret sırasında yenitarafın ne gibi bir çözüm yolu bu den bir araya gelecekleri belirtililacagını ya da ne önereceğini çöz yor. meyi bekliyoruz" dedi. Sendika yönetimi şu aşamada bir koalisyon hükümetine katılmayı da reddediyor. Sözcü Onyszkiewich, "Tüm milletvekili ve senatör aday (Baştarafı 1. Sayfada) 2 lanmız Meclis (Sejm) ve Senato sisteminin "kısmen özgür" olmaya muhalefet olarak gireceklerini sından kaynaklanan aksaklığın açıklamışlardı. Bu, gayet açıktı. daha bir belirgin olarak gözler Şimdi hukumete girme imkânını önune serilmesine yol açtı. ele almaya başlarsak verdigimiz Polonya'da hükümet ve parti sözü çiğnemiş oluruz" dedi. yetkilileri ile o tarihte yasa dışı olan Dayanışma Sendikası temsilcileri arasında yapılan "yuvarlak masa" müzakerelerinin sonucunda 4 nisanda adı geçen sendika ye(Baştarafı Spor'da) sızhk"lannı, tespit ettikleri bir ör niden yasailık statüsüne kavuşurken anayasa ve seçim sisteminde nekle şöyle anlatıyor: "İstikbal vaat eden genç bir gü yapılan değişikliklerle de muhalereşçimiz var. Adı Fatih Özbaş, yaşı fetin de parlamentoya girebilmeda 18'dir. Bizim güreşçimize, Mu sine olanak tanınması karara bağharrem Atik. bir işadamı aracılı lanmıştı. Ancak buna birtakım sığıyla İstanbul Denizcilik Banka nırlamalar da getirilmişti. Yeni anayasa ve seçim sistemisı'nın Salıpazan Şubesi'ne her ay 100 bin lira yaünrken, ayn bir 100 ne göre iki meclisli bir parlamenbin lirayı da cebine koymaktadır. to oluşturulması, bunlardan MilYani her ay 200 bin lira para ver let Meclisi (Sejm) olarak adlandımektedirler. Peki bu parayı neden nlanda muhalefetin 460 sandalyeveriyorlar? tleride sırf bu güreş den en çok yüzde 35'ine yani 161 çiyi kendi yanlanna çekebilmek sandalyeye sahip olabilmesine izin için." verilmesi kararlaştırılmıştı. Geri Türkiye'de yoğun bır güreşçı kalan 299 sandalye ise Komünist potansiyeli olduğunu, ancak hiç Partisi ile müttefîki küçük partibir bilimsel çalışma olmadığı için lerin adaylanna "aynlmçtı". Bu"kabiliyetkrin tesadüfi olarak or na karşılık 100 sandalyeli ikinci taya çıktığına" değinen İsmail De meclis olan Senato için ise hiçbir mirci, "Teknik adamlar federas kısıtlama gelirilmemişti. yonda evrak memuriuğu yapıyor. Millet Meclisi ve Senato'nun Kulüplerde bilimsel bir tanıtım ortaklaşa yapacakları devlet başyok. Antrenörter eğitilmiyor, göze kanı seçiminde Komünist Partisi'tilmiyor. Antrenorler babadan nin göstereceği adayın (henuz reskalma ve kendi öğrendiklerini gü men açıklanmasa da büyük olareşçilere öğretmeye çalışıyoriar. sılıkla şimdiki parti ve Devlet BaşSonuçta genç güreşçi 1718 yaşı kanı GeneraJ Vojcieh Janızelski'na geldiği zaman aldığı kötü eği nin) seçilmesini güvenceye almak limi degiştirmenin olanağı üzere düzenlenen bu sistem, alıolmuyor" şeklinde konuştu. nan seçim sonucuyla bir çıkmaza Kısıtlama tartışıhyor girmiş durumda. Çünkü Senato'daki 100 sandalyenin tümünü ve muhalefetin kazanmasına açık tutulan 161 Millet Meclisi sandalyesini Dayanışma adaylan daha ilk turda kazanmış bulunuyorlar. Buna karşılık Komünist Parti'nin destek lediği ve içinde önde gelen birçok yöneticinin yer aldığı 35 kişilik "ulusal Bste" hiçbir yerde barajı aşamadı. Bu durumda Millet Meclisi'nde 35 sandalye şu aşamada boş duruyor. Muhalefetin katılamayacağı bu sandalyder için 18 haziranda ikinci tur seçim mi yapılacağı yoksa bu sandalyelerin boş mu kalacağı ise hukuksal bir tartısma yaratmış durumda. Dayanışma çevreleri, anayasada bu konuda boşluk olduğunu ileri sürerek sorunun Anayasa Mahkemesi'nce çözülmesi gerektiğini savunuyorlar. Yönetim çevreleri ise henüz resmi bir tavır almamakla birlikte zaman zaman ikinci tur seçimden yana olduklarını saklamıyorlar. Ancak bunun o listede yer alan pek çok üst düzey yönetici için "küçük düşiiriicü" bir yol olacağını da kabul ediyorlar. Güreş İktidarı seçime zorlayacak tek etken, halk baskısı. DYP'nin tek başına yurdu tarayıp "çek git" demesi yeterli değil. Muhalefet uyumlu siyasetle halkın arasında ve halkla beraber erken seçim aramazsa, DYP'den sonra artık engelleyici öğeler kalktığına göre SHP'de, planlandığı söylenen iki aylık kasabalara değin inecek hareketlenmeyi yaratmazsa, erken seçim kış uykusuna yatacak. Nitekim, ANAP grubuna girerken Enerji Bakanı Fahrettin Kurt, kısa soyleşimızde, "halkın seçim istemediğini" söyledi. Oysa, daha iki gün önce açıklanan kamuoyu araştırmasında yüzde 80 e yakın çoğuniuğun hemen seçime gidilmesine yan tuttuğu vurgulanmıştı. Özal'a göre anketler palavra. Halk huzur ve yeni maddı olanaklarla refah içinde. Değılse bile sınırında. Ülkede genel rahatlık varken. erken seçimle "namevcut" sorunlann çözümüne gidecek yeni iktidar arayışları savsata Eylülde seçim, halkın daha yumuşak günlere girebilmesi için değil, cumhurbaşkanı sorununda bunalım çıkarmak isteğiyle gündemde. Yaşadığı, yaşatmak istediği mantık bunlar. Başka bir söylenti daha. ANAP grubundan seçim kararı çıkmazmış. Özal, korkuttuğu milietvekillerinin bir daha aday dahi olamayacağını dokundurduğu için. Ozal çıksın kürsüye, çoğunu yine aday göstereceğini söylesin, ANAP'lıların şans oyununa hemen yanaşacaklarına bahse bile girilebilir. Demirel'in gruptaki genellemesi tek cümleyle özetlenebilir: "Milletin anasından emdiği sütün burnundan getirilmesi ameliyesi devam ediyor" dedi. Bu irdelemenin içinde ekonomik ya da sosyal her türlü musibeti ANAP'ın sürdürdüğü vardı. Sokakta çevirenler "neden gitmiyor" diye soruyor. Kırgınlık, kızgınlık, ulusal eğilime karşı direnme, neredeyse kine dönüştü dönüşecek. Ucu dagöründü. Son kamuoyu yoklamasına göre ANAP yüzde 15. Belki de Özal, yüzde 10'a düşmeyi bekliyor. Belki de melekleri, yüzde 10a kadar bekle diye duyurdu. Bir gece, ağır yemeklerden sonra gördüğü pembe düşler arasında. Haber Merkezi Bulgaristan' dan smır dışı edilen Türklerden 508'i daha dün Türkiye'ye geldi. Bulgarların, sınıra yakın iki Türk köyünü boşaltmak için hazırlık yaptığı bildiriliyor. ABD'nin yayın organı Amerikanın Sesi Radyosu da 42 dilde yayımladığı bir yorumda, Türk azınlığa karşı girişilen "insanlık dışı uygulamalaıia" ilgili olarak Sofya hükümetinı eleştirdi. Ote yandan, Türkiye Birleşik Komünist Partisi'nin (TBKP) Federal Almanya'nın Duisburg kentinden yaptığı açıklamada, Bulgaristan'ın Türk azınlığa karşı takındıği tavır eleştirildi, yapılanların insan Bunu yaparken elbet tartısma ola hakları ve sosyalizmle bağdaşmacaktır. Ama bu karara vanrken dığı vurgulandı. kendi partisine olan inancını gösZorunlu pasaportla, Bulgaristermiştir. Partimizin iktidara getan'dan sınır dışı edilen soydaşlalerek halka yaptığı vaatleri gernmızın Türkiye'ye gelişleri daha çekkştireceğine inanmıştır. O baçok, Kapıkule ve Dereköy sınır kımdan kurullayımızı candar kapılarında yoğunlaşıyor. Dün, kutluyonım. Bunu yapmakla kuözel bir Bulgar treni ile 113, Avnıltayımız partimizin gerçekten rupa treni ile 20, karayoluyla da iktidara gittiğini göslermiştir. En 130 soydaşımız daha Kapıkule'zor sorunlann, insan olarak kenden Türkiye'ye giriş yaptı. Kırkdi aleyhine gibi göriinecek yonımlareli'nin Dereköy gümrük kapılara aldınş etmeden iilkesinin, smdan da 245 kişi geldi. Türkiye'balkının yararı için hayatı için ye giriş yapan soydaşlarımızın, kendi ufak çıkarlan gibi görünedaha çok Bulgaristan'ın Dobrucek konulan feda edeceğini bizzat ca, Deliorman, Dozluk, Şumnu, göstermiştir. Bunlar ancak kendiSUistre, Varna ve tslimiye ile Essini halka adamış bir büyük parkicurna yerleşim bölgelerinden tide göriilecek olaylardır. Bunu ifgeldikleri belertiliyor. Kırklareli'tiharla, büyük kıvançla söylüyonde bir güvenlik yetkilisi de Bulrum. Kurultaydan çıktığımız bu garların, sınıra yakın iki Türk köbirlik havasmda hepimizin büyük yünü boşaltmak için hazırlık yapyarar sağlayacağımıza, hiçbir kitıklarını bildirdi. Aynı ilgili, Bulşisel kaygıya gerek olmadığını, bir garistan'ın sınıra yakın köylerde büttın halinde gorevimizi en iyi şeoturan Türklerin tamamını gönkilde yapacağımıza inandığımı bir dermeye başlamakla, sınır boyundefa daha ifade ediyorum. Partida, kendi toprakları içerisinde ^ ı i z organlan arasında u>um (am •'Türklerden anndınlmış" bir tamanasıyla kunıltavda sağlanmış mpon bölge oluşturmayı amaçlatır. Bu yolda detam edeceğiz ve dığını öne sürdü. çok yakında geleceğimiz seçimlerBelgrad'da halen 124 Türkün den iktidar partisi olarak çıkaca bulunduğu, bunlardan 5 kişiden ğız." oluşan arabalı bir ailenin Yunaİnönü, konuşmasında enflasyon konusuna da değinerek bu hükümetle enflasyonun düşmeyeceğini herkesin kabul ettiğini anlattı. nistan üzerinden Türkiye'ye hareket ettiği bildirildi. Geri kalan 119 Türk, bugün uçakla Türkiye'ye getirilecekler. Bulgaristan'ın sınırdışı ettiği 9 Türkün de, gecen cu la çıktık." Partilerde orgütün kendi hakkı olarak gördüğü yetkileri genel merkeze vermesinin çok zor bir olay olduğunu da belirten İnönü, sözlerini şöyle sürdürdü: "Hepimiz insanız. Kendi hakkımız gibi gördüğümüz bazı yetkileri, inandığımız insanlar bile olsa başkalarına devretmeııin ne kadar zor olduğunu biliriz. Ama böyle bir sürecin partinin çıkan doğrultusunda olduğunu ve bunun da iktidara gelerek halka yaptığımız vaatleri gerçekleştirmek için gerekli olduğunu gördüğümüz için kurultayımız genel merkezin isteklerini kabul etmiştir. Zorunlu göç aralıksız sürüyor ma gününden bu yana Yugoslavya'nın Üsküp Konsolosluğu'nda bulunduğu öğrenildi. Bulgar treniyle dün Kapıkule'ye gelen soydaşlarırruzdan, Ahmel Şeker, Deliorman bölgesi, Ezirce köyünde, yakın arkadaşlan Ahmet Bunık ve Sezgin Salihoglu'nun 23 mayıs günü Bulgar askerleri tarafından gözıi önünde vurularak öldürüldüğünü anlattı. Öte yandan, Bulgaristan'ın Türk azıniığa karşı giriştiği "saldın ve baskılara" tepkiler devam ediyor. ABD hükümetinin yayın organı Amerika'nın Sesi Radyosu, dün ve önceki gün 42 dilde yayımladığı yorumda, Bulgaristan'ın Türk azınlığa karşı giriştiği uygulamayı "insanlık dışı baskı ve eritme" politikası olarak nitelendirdi. TBKP (Türkiye Birleşik Komünist Partisi) Duisburg merkezinden yapılan açıklamada da Bulgariann, Türk azınlığı sınır dışı etmesinin " i n s a n hakları ve sosyalizm" ile bağdasmadığı vurgulandı. TBKP Başkan Yardımcısı Mehmet Karaca ve Genel Sekreter Yardımcısı Osman Sakalsa, yaptıkları ortak açıklamada, "Siİahsızlanma ve insan haklanna saygı temelinde sosyalist ülkelerin yaptıkları katkı, bütün banşsever insanlann takdirini kazanırken Bulgar hükümetinin bu süreclere ters bir politikada ısrar etüğini derin bir kaygı ile göriiyoruz" denildi. Bu arada, Dışişleri Bakanlığı, haziran ayı içerisinde Sofya'da yapılacak dünya mimari bienali "Intrenıch89"un, Bulgaristan'daki Türk azınlığın durumunu yakından izlemek için "iyi bir fırsat" oluşturacağıru açıkladı. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Büyükelçi lnal Balu, toplantıya katılmak isteyen Türk gazeteciler için de Bulgaristan'ın Ankara Büyukelçiliği nezdinde müşterek bir "nota" girişiminde bulunulacağını bildirdi. UGUR MUMCU (Baftarafl 1. Sayfada) GOZLEM Demirel: Sandığı orta (Baftarafl 1. Sayfada) kümetin dış polıtikasını sert biçimde eleştirdi. Demirel, "Türkiye'nin en büyük sıkıntısının Bulgariann arkasında Sovyet Rusya'nın olmasından kaynaklandığını" savunarak "Bulgarlar bir yerden cesaret almasalar bunlan yapamazlar" dedi. Demirel SHP'yi ima ederek "Biz milletin hukukunu konımaya devam ederiz. Milletin hukukunu korumayıp da konır gibi göriinenlerle de milletin önünde hesaplaşırız" dedi. Demirel, Bulgaristan sorunu konusunda grupta şunları söyledi: "Bulgaristan'da 1984'te başlayan harekel donık noktasına geldi. Soydaşlanmızm dillerini ve dinlerini değiştirdiler, Türkiye bunlara seyirci kaldı. Hiikiiraet başkanı o zamanlar, 70 milyona gelelim onlara hadlerini bildiririz dedi. Biz de o zaman, 'Bu söz ayıptır' dedik. 'Bu yapılanlar acizliklir' dedik. Bulgariar mezalime devam ettiler. Biz de Bulgarlarla münasebetlere devam ettik. Yaptığımız tek şey nota vermekti. Onlar da biliyorlar bizim notacı olduğumuzu. Mezalimin yanında soydaşlanmızı kurşunladılar. Bu vahşeltir. Şimdi de soydaşlanmızı ihraç ediyorlar. Trenkr dolusu insanlar yanlannda azıcık eşyalan ile sefalet içinde gelmişlerdir. Bu bizim için ibrettir. Posta posta soydaşlanmızı gönderiyorlar. Türkiye kafi derecede büyük bir ülkedir. Bize düşen görev üç dilim ekmek yiyorsak, iki dilim yiyip birini de onlara yedirmeklir. Sinemizi açalım. 500 yıl önce onlan oralara gölüriip bırakan bizleriz. Hükümetten pek fazla bir şey beklemiyorum." Demirel, Batı Trakya'da mezaiimin sürdüğünü belirttiği konuşmasında, Kıbrıs'ta Rauf Denktaş'ın baskı altında olduğunu savundu. Başbakan Özal'ın, "Kıbns sonınunu Yunanistan Türkiye, Kuzey Kıbns, Güney Kıbns birlikte ç ö z e l i m " demesini "gaflet" olarak niteleyen Demirel, "Bu, iki toplumuü çözeceği bir meseledir. Nitekim bu önerinin Papandreu tarafından reddedilmiş olması da küçük düşmemizden başka bir şey değildir" dedi. Demirel, son günlerde yapılan anketlerle iktidann halktaki varlığmın yüzde 15'lere indiğinın görüldüğünü belirterek, bu oranla iktidar yapılamayacağı görüşünü yineledi. Demirel, "Gelin orta yere bir sandık koyun oylannız artarsa güvensizliklen kurtulursunuz. Yoksa her gün 1992'ye kadar iktidardayız diye tellal gibi bağırarak durumunuzu örtemezsiniz" diye konuştu. Konuşmasının büyük bölümünde erken genel seçim önerisini yineleyen Demirel, önumüzdeki günlerde Türkiye'nin siyasetinin normal rayına oturacağını veva oturmayacağını bildirdi. Işkenceci (Baftarafl 1. Sayfada) olan olay geçen yıl mart ayında olmuştu. Muammer Sencer Polis Karakolu'nun yanındaki Tekel bayii Raif Üstünel (63) ile bozuk para tartışmasına giren Özen'in yaşlı adamı dövdüğü savunulmuştu. bsluncl üaıid soıııagozaııııid alınarak polis karakolunda tutulmuş ve burada yaşamını yitirmişti. istanbul Adli Tıp Kurumu, yaşamını yitiren Üstünel için, "Maruz kalınan darp ve hakaretin yaıattığı stres sonucu kalp yetmezliği" raporunu vermişti. TECRÜBELİ İngiliz bayan öğretmenden özel veya gruplara ders Tel: 152 02 04 Fetekbeni adım adım kovakıdı lutıı l MAJ0R PLAKÇILIK Tel 512 5832 Istanbui ler mi olur? Şah yanlıları CIA destekli bir "güç denemesi"m\ yaparlar? Bu güç denemesi İran'da kanlı bir kargaşa mı yaratır? Bu gelişme ve çatışmalar sonunda başkaları mı sahneye çıkar?.. Bunlan bugünden kestirmek olanaksızdır. Ortadoğu, öteden beri iki süper devletin bilek güreştikleri bir alan olmuştur. Amerika, Vietnam'da aldığı büyük yenilgiden sonra ağırlığını büsbütün bu bölgeye koymuştur. Amerikan yanlısı despotik Şah rejimi Humeyni'nin önderiigindeki bir islam ihtilali ile devrilince Amerika'nın emirleri altındaki "Tahran Katesi" yıkılmış, bunun yerine, Pakistan'da islamcı General Ziya UlHak yönetimi güçlendirilmiş; boşluk, Pentagon yonetimince böyle doldurulmaya çalışılmıştı. Aynı dönemlerde Türkiye'de İslamcı akımların siyasal desteklerle finansman kaynaklarına kavuşmaları rastlantı değildi. Türkiye, iki süper devletin bilek güreştikleri bölgedeki en önemli kilit taşlarından biridir. Ülkemiz, son yıllarda Amerikan kuramcılarınca "en etkili antikomünistakım" gerekçesi ilesavunulan İslamcı "yeşilkuşak" içine çekilmeye çalışıldı. Bu yeşil kuşağın ilmikleri devlet kurumlarına da sarılıyor. Türkiye'deki İslamcı akımların iki ana kaynağı var. Bu kaynaklardan ilki Amerikancı Suudi rejimi, ikincisi antiAmerikan Humeyni yönetimidir. Bugün dengeler, bu "yeşil kuşak kuramı"r\ın bölgemizde zaman zaman etkili olsa da pek uzun ömürlü olmadığını ve olmayacağını gösteriyor. Hem bunu gösteriyor hem de bu yeşil kuşağın kimlerin eli • ne geçeceği sorununun bir bilmece olduğunu. Örneğin Iran, İslamcı rejimi ile Sovyet etkisine kapılmadı. Amerikancı olmasa, Amerika'nın Körfez'deki petrol bekçiliğini yapmasa da İslamcı akımların antikomünist bir baraj ve ideolojı olduğu böylece anlaşıldı. "Irangate" olayı da molla rejiminin gereğinde Amerika ile nasıl işbirliği yaptıklannı hiç beklenmeyecek biçimde ortaya koyuverdi. Görülüyor ki, kuşağın yeşili ile Amerikan Dolan'nın yeşil rengi, . bu gibi olaylarda hep birbirine karışıyor. ABDSovyet bilek güreşi, Nasır döneminde Mısır piramitleri üzerinde yapılmış. Sovyetler, Mısır'da Nasır döneminden sonra da Irak ve Suriye'de etkın olmuştu. Sovyetler, "Humeyni 'mollalan"nm işbaşına gelmelerinden hemen sonra aynı umutlara kapılarak, yeni rejime yaklaşmışlar; Moskova yanlısı TUDEH Partisi başlangıçta, "bu bir devhmdir" diye mollalar ile işbirliğine girişmiş; bir süre sonra Komünist Parti yöneticileri molla cellatlarca acımasızca birer birer yok edilmişlerdi. Bu "yeşil kuşak" Tahran'da Amerika'nın elinden gerçi kaçmıştı. Kaçmıştı ama yine de Sovyet etkisi, molla rejıminde hiçbir şansa sahip olmamış, islam antikomünizmi İran'da Marksizme geçit vermemişti. Yeşil kusak, Pakistan'da bir islamcı general eliyle dokunmuştu. General Ziya bir suikast sonucu siyaset sahnesinden uzaklaştırılınca, kuşağın ilmikleri, kendiliğinden gevşemişti. Bugün için Suriye'deki Sovyet etkisi sürüyor. Irak rejimi de Sovyetler ile dostluk ilişkilerini sürdürüyor. Suudi Arabistan, israil ve Mısır, Amerika'nın bölgedeki en güçlü kaleleridir. Türkiye derseniz, o da öyle. Mısır, Sedat rejimi ile birlikte Amerikan rüzgârîarına kapısını sonuna dek açmış bir ülkedir. Sedat rejimi, ülkede oldukça güç ve etki sahibi olan İslamcı akımları denetimi altına alamamış; Sedat yönetimi ile İslamcı gruplar arasında başlayan çatışma sonunda Sedat, Arapçada üzüm salkımı anlamına gelen "Ankud" adlı İslamcı gizli örgütün düzenledıği suikast sonucunda öldürülmüştü. Enver Sedat yönetiminde bu yeşil kuşağın bir ucu Suudi KraJlığı'na bağlanmış. KralFaysal'm akrabası Kemal Ethem aracılığı ile geliştirilen ilişkiler, Ethem'm Suudi istihbarat servisi başkanlığına getirilmesi ve Sedaf'ın da devlet başkanlığı koltuğuna oturtulması ile doruk noktalara ulaşmıştı. Bundan sonrası biliniyor... Sosyalist dünyada, Moskova ve Pekin, nasıl kendi modellerini başka ülkelere "devrim ihracı" yoluyla benimsetmek istemişlerse, "Iran İslam Devrimi" adı verilen bu kan dökücü acımasız molla rejimi de başta Türkiye olmak üzere, öteki İslam ülkelerine "İslam Devrimi ihracına" girişmişti. Bugün dünyamızda İslamcı akımlarda yönlendiren iki büyük odak var. Odaklardan biri Amerika ile içli dışlı olan "İslam ülkelerinin kasası" Suudi Arabistan, öteki de "molla diktatoryası" nın hüküm sürdüğü Humeyni rejimindeki Tahran. Humeyni'rim ölümü ile bu odaklarm ikincisi İslamcı akımlar üzerindeki eski gücünü ve etkinliğini yitirecektir. Laik cumhuriyetimizin de içine çekilmeye çalışıldığı, bu Pentagon damgalı, yeşil sarıklı ve kara molla sakallı işlemeli, İslamcı generallerden madalyalı ve Suudi ortaklıkları ile süslü, zemzem suyuna batırılmış "yeşil kuşağın" bir ucu, görülüyor ki, zaman zaman hiç de umulmayan ellere geçebiliyor. Humeyni'den sonra olacaklar, bu bakımdan da ilginç gelişmelere yol açabılir...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle