17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 HAZİRAN 1989 PAZAR KONUĞU CUMHURİYET/13 Partimiz dogmalara bağlı değil Isveç Dışişleri Bakanı Sten Andersson, yüzüncü kuruluş yıldönümünü kutlayan İsveç Sosyal Demokrat İşçi Partisi'nin en eski yöneticilerinden biri. Şakacı ve sevimli kişiliğiyle partinin ülke kamuoyunda yarattığı sempatide önemli rolü var. Aklına ilk geleni yapmayı seven, 'resmi kılıf tan uzak durmaya özen gösteren bir politikacı. Arkadaşımız Yavuz Baydar, yüz yılının ellisini iktidarda geçiren İsveç sosyal demokrasisinin başarılarının nedenlerini, parti içinde piyasa ekonomisi üzerinde odaklaşan son tartışmalan, Sten Andersson ile Stockholm'de konuştu. isveç Dışişleri Bakanı Andersson'agöre sosyal demokrasi,başarısını reformculuğa borçlu PAZAR KONUĞU SÖYLEŞİ YAVUZ BAYDAR Saym Andersson. tsveç sosyal demokrasisinin gerçekleştirdiği reformlar içinde benim en çok ilgimi çeken, artık gündelik yaşama iyice yerleşmiş olan, tam anlamıyla toplumsal, 20 yıllık bir reform: 'Sen Reformu.' Cumhuriyet okurları bu söyleşimizi biz sanki birbirimize 'siz' diye hiiap ediyormuşuz gibi okuyacaklar, ama ben size şu anda 'sen' diye hitap ediyorum; siz de öyle. Bugün tsveç'te kraliyet ailesi dışında herkes için geçerli olan bir kural bu. Aynı zamanda işçi sınıfının kendi değer öiçülerini toplumsal zihniyete benimsetmesi anlamtnı da taşıyor. Kimin fikriydi bu reform? Olof Palme'nin mi? Hayır, değildi. Yavaş yavaş gelişti bu fîkir. Ve bir gün Sosyal Yardım Dairesi Genel Müdürü Bror Rexed, 'Konumu ne olursa olsun bundan böyle herkes birbirine sen diye hitap etsin' önerisini getirdi. tlk başlarda pek çok kişinin tepkisini çekti. Zamanın başbakanı Tage Eriander bile... Sekreteriyle 'siz' diye konuşuyordu. Her karşılasmamızda 'Birbirinize neden sen demiyorsunuz yahu?' diye soruyordum. Homurdanıyor, 'Şart mı şimdi bu?' diye yanıthyordu. Onlarla birlikteyken senli benli olduklanna tanık oldum, ama sonradan öğrendim ki, ben ortadan kaybolur kaybolmaz siz diye konuşmaya başuyorlarmış! Sen diyen gençlere yaşlılardan da serl tepkiler geldi. Ama şimdi durum tam tersi. Birisinden 'siz' ya da "sayın dışişleri bakanı' ya da 'ekselanslan' sözcükleri geldiğinde sert tepki gösteriliyor. man zaman işçilere yönelik şiddet hareketlerinde ifade bulmadı değil, ama bizim tuttuğumuz saflar da çok sağlamdı. Sınıf ayrılıkları büyüktü, ama Güney Avrupa'daki gibi değil. Sağın dırenişi yavaş yavaş kırılmaya başlandı, ayrıcalıkların bir bölümü ortadan kaldırıldı. Ancak zaman istedi bütün bunlar. İşçi sınıfının, uğrunda ayrıcalıklılara ve iktidarı elinde bulunduranlara karşı yoğun kavgalar verdiğimiz değerleri. bugun sağ kesimler içinde de kabul görmüş durumda. I976'da sağ partiler düzeni değiştirmeye kalkıştılar, ama sonunda sağcı seçmenlerin bile tepkisiyle karşılaştılar. 'Sizi istemiyoruz' dendi onlara. Bu tabii partimiz ve işçi hareketi için büyük bir zafer. riydi? I En kötü ve en iyi dönemler sizce hangile 1920'lerde parti içinde büyük bölünmeler, çatlaklar oldu. Bu da bir zayıflama donemini beraberinde getirdi. İç sorunlan 1930'larda çözebildik. Ondan sonra işsizliğe karşı ve sosyal refah devleti için mucadele başladı. Dönemin liderleri PerAlbin Hansson ile Gustav Möller'e bu hareket çok şey borçludur. Toplumun yeniden yapılanması hareketi de onlarla başladı. Kırsal kesimle işbirliği yapıldı, çünkü o dönemde işçiler ve köylülerin çıkarları ortaktı. Biz her zaman diğer kesimlerle işbirliğinden, çoğunluğu genişletmekten yana olduk. Ülkenin kalkınmasında bu olgunun payı büyüktür. S T E N ANDERSSON bütün çocuklan kapsayan bir bakım sektorunderi yanayız. Bu, özellikle sosyal sorunlan olan ailelerin, düşük gelirli ailelerin çocuklarıiçin büyük önem taşıyor. Kâra yönelik bir faaliyetle bu hedefe ulaşılacaksa tamam... Ama olmayacak bir dua bu: Çünkü çocuklann miktarının belirlenmesi, onlar hakkında harcama çizelgeleri çıkarılması olanaksız. Çocuğun şu günkü durumunu önceden kestiremezsiniz. Sorunlu bir çocukla karşılaşırsanız, oturup bu durumun sizin kâr çıkannızla bağdaşıp bağdaşmadığını düşünmeniz gerekir. Çocuğun gereksinimlerini karşılamak için gerekli parasal yatırımları yapmaya hazır mısınız? Çünku bu para demek. Ben bizim bugüne kadar izlediğinıiz yolun, yani özel girişimciliğin faaliyetın bir bölümünü oluşturması yolunun en doğru yol olduğunu duşünüyorum. 'Sağ görüşler uç verdi' dememin bir nedeni buydu. Bir diğeri, temel sosyal güvenlik kavramının yeniden tartışılmaya başlamasıydı. İyi durumda olan toplum fertleri, reformların kendileri için bir anlam ifade ettiğini kabul ediyorlarsa, daha kötü durumda olanlann da yaşam kalitesinin yükseltilmesi isteklerine anlayış göstermek durumundalar. Sağlık, eğitim ve çocuk bakımı sektörlerini kendi paramızla ayakta lutarken, bir yandan da kalitenin arttınlmasını ve kaynakların bize daha çok akıtılmasını istiyoruz. Çünkü para cebimizden çıkıyor, vergiler yoluyla. Kotu durumda olanlann yaşam düzeyini yüksek tutmak için gerekli ödemeleri yapanların sayısı giderek azalabili>or. Diğer ülkelerdeki tarihi deneyinıler bunu kanıtlıyor. Şunu söylemek istiyorum: Amaç ve araçları birbirine karıştırmamamız lazım. Önce hedefler belli olmalı, araçlar sonra tartışılabilir. Karnu faaliyetleri kendi içinde bir hedef değildir, devlet şirketleri kendi içinde bir hedef değildir. Bunları başka hedefler için kullanmak lazım: Adil gelir dağılımı, etkin üretim gibi hedefler için... lık verecek şekilde düzenlenınelı. Bireye uyarlanması derken söylemek istediğim buydu. Bu, uzun vadede, devlet harcamalarını da azaltacaktır. PİYASA GUCLERI ISosyal refah devleti piyasa güçlerinden zarar görmez mi? Örneğin sağlık sektöründe piyasa guçlerini serbest bırakırsanız, sonunda cüzdanı şişkin olanlar bundan yararlanmaya, gerçekten tedaviye ihtiyacı olanlar dışlanmaya başlar. Satın alma gücünüz yoksa, ihtiyacınız ne olursa olsun, talep gücunüz de olmaz. Sağlık, eğitim ve çocuk bakımı sekıöründe ticari çıkarlar belirleyici olmamalı. WK^^BDevletin ya da daha doğru bir deyişle kamu gucünün tsveç toplumunda birey üzerinde gereğinden fazla söz hakkına sahip olduğu öne sürülüyor. Bunun en somut örneği, sosyal yardım bürolarının, sorunlu ailelerin çocuklarını anababalarından uzaklaştırarak başka ailelerin yanına yerleşlirmeleri ve gerekli görurlerse götüşmeyi engellemeleri. İsveç bu yüzden A vrupa tnsan Hakları Mahkemesı'nde birkaç kez mahküm oldu. Bu kararlar sizce haklı mı? Hem evet hem hayır. İsveç hukuk düzeni Avrupa'dakiierden biraz farklı ilkeler üzerine kurulu. Ben İsveç'in ilkelerinin kendi içinde tutarlı olduğuna ınanıyorum. Ama aynı zamanda Avrupa Konseyi'nin üyesiyiz ve mahkeme kararlanna saygı gösteriyoruz. Sözünü etüğiniz çocuklann ailelerin elinden alınması konusunda, her şeyden önce, çocuğun çıkarları belirleyici oluyor. Oysa Avrupa'da, anababaların çocuk üzerindeki hakkı üstünlük taşıyor... Sorun çok karmaşık. Ben Sosyal Yardım Bakanı olduğum sırada bu tür vakalarla sık sık karşılaştım ve çocuğun hakkının ailesinin hakkı karşısında öncelik taşıması gerektiini savundum. Tabii her vaka bir diğerinden farklı. •§••• SAP"de yüz yıl sonra Marksizmden geriye ne kaldı? • I ^ ^ H Doğru. Şu anda size 'Saym Dışişleri Bakanı' diye hitap etseydim bana çok garip gelecekBunu yanıtlamak zor... O zamanlar belirlenmiş ti. olan, sınıf toDİumunun, sınıfların ortadan kaldırılÖyle. P İ H H SAP'nin 100. yılına ayak bastığı bugünlerde siz de 66. yaşgününüzü kutluyorsunuz. Söylesimize dilerseniz sizin kişisel tahhinize kısa bir bakış atarak başlayahm. Sizisola çeken şey ne oldu? Siyasetle çok küçük yaşta ilgilenmeye başladını. Bir akrabamız, berbat koşullar altında yaşayan bir ırgatla evliydi. 10 çocuklan vardı. Maaşın büyük bölüraü yiyecek/giyecek şeklinde ödeniyordu. Konutları çok kötüydü ve çiftlik sahibi durumlarını hiç umursamıyordu. Çocuklan hastalanınca, galiba 13 yaşındaydım o sırada, öfkeyle bölge valiliğine uzun bir prolesto mektubu döşendim. Hâlâ yanıt almış değilim! Sosyal Demokrat tşçi Partisi SAP içinde uzun bir geçmişe sahip olcn Sten Andersson, Stockholm 'ün işçi mahallesi Söder'de 20 Nisan 1923'te doğdu. Babası John, marangozdu. 2. Dünya Savaşı sırasmda postacı olarak çalışan Andersson, politik yaşama SAP Gençlik örgütu SSU kanalıyla girdi ve 1953 'te Stockholm tşçi Komünü temsilciliğine seçildi. 195862 yılları arasında komunün sekreıerliği görevini üsılendi. SAP Genel Sekreterliği'ne 1963'te getirilen Andersson, bu görevi 1982 yılına kadar sürdürdü. Sosyal Demokratların 1982'de yeniden iktidara gelmesiyle Olof Palme tarafından Sosyal Yardım Bakanlığı'na atanan Sten Andersson, 1985 seçimlerinin ardından Dışişleri Bakanı oldu. Andersson, SAP Merkez Yürütme Kurulu üyeliğini de sürdürüyor. DAHA FAZLA ESİTLİK ISA Pgündeminin ilk sırasmı işgal eden bu tarıışmalardan sizce kim galip çıkacak? Feldt'in düşünceleri mi, sizınkiler mi? WK^^MSAP bugün neleri ciddi, sınıfsal sorunlar olarak gurüyor? Sosyal demokratların toplumsal Feldt'in düşüncelerinin benimkilerden çok farklı projelerinin hemen hepsini gerçekleştirdiği, bir anolduğunu sanmıyorum. Bu tür ideolojik tartışmalamda 'görevini tamamladığı' tsveç 'te 1980 'lerde sık lar partimize her zaman yararlı oldu. Genel sekresık öne sürüldü. Gelecek on yıl için ne gibi projeler ter olduğum sırada da benzer tartışmalar yaşandı. var? 1966 yılıydı yanılmıyorsam, dış dunyada 'Eşitliğin İsveç'teki yabancı göçmenler ve çocuklan sık sık en çok sağlandığı toplum İsveç'tir' dendiği bir sırada SAP, 'Daha fazla eşitlik' sloganı altında bir kamsorunlarla karşılaşmakta. Gençler arasında sosyal panya başlattı. Bazıiarı bunun hir zayıflık belirtisi sorunlan var. Pek çok genç, ki yeteneksiz değil bunolduğunu soyiedi, ama bu kampanya sayesinde solar, okulda başansız ve topluma yük olma yolunruna daha da vakından bakma fırsatı yaratmış ol ORTAOKULDAN PARTIYE Sosyal adaletsizliğin farkına varmaya başladım yavaş yavaş. Savaş yıllarında ilgim daha da arttı. Ortaokulu bitirdikten sonra partiye girdim, postacı olarak çalışırken akşam lisesini bitirdim. Cenç yaşta Stockholm Belediye Meclisi'ne üye oldum. Sonra dönemin Sosyal Yardım Bakanı Torsten Nilsson tarafından zorla Stockholm İşçi Komünü'nde görevlendirildim. Sonra parti sekreterliği, milletvekilliği derken... Rütbem dışişleri bakanlığına indirildi! B H H H Cençken 'hızlı' mıydınız? Komünizme ilgi duydunuz mu? SAP Gençlik Orgütü SSU'den neredeyse atacaklardı komünistim diye! Aslında hiçbir zaman komünist olmadım, ama o zamanlar tsveç'teki komünist hareketin bir bölümü için hoşgörülü ifadeler kullannuştım. SSU yönetimini rahatsız eden de bu oldu. • • ^ H Her şey görecelidir denir, ama siz, dünyanın en başanlı sosyal demokrat hareketinin içinde yer aldınız. Hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak bir başarı bu. SAP, yüz yıllık larihinin yarısını iktidar olarak yaşadı, yaşıyor. Ve bu yüz yıltık larihin beşte biri sizin genel sekreterliğiniz altında yaşandı. Nedir sizce bu başarınm sırları? îsveç tşçi Hareketi'nin başarısı, devrimci bir geleneğe sahip olmayışından kaynaklanıyor. Aslında, yüz yıl öncesinin toplumsal koşullanna ve olağanüstü adaletsizliklerine baktığınızda, neden devrim olmadığına şaşmanız da mümkün. Ama ta o zamandan demokratik bir gelenek yerleşmişti. Buna bağlı olarak sınıf ayrılıkları da diğer ülkelerdeki gibi büyük değildi. Aynca işçi hareketinin en önemli avantajı kesin bir öngörüye, nerdeyse kehanet gücüne sahip liderlerinin oluşuydu. Liderlerin toplumun üst kesimlerinden gelmesinin, adaletsiziikleri bizzat yaşamamış olmalannın, sorunlara 'dışardan' bakabilmelennin de etkisi büyük oldu. tlk lider Hjalmar Branting, bir entelektüeldi. Tage Eriander de. Sanıyorum, İsveç İşçi Hareketi'nin reformist oluşunun, örneğin Komintern'e üye olan ve devrimci nitelik taşıyan Norveç İşçi Hareketi'ne kıyasla daha sakin biçimde adım adım ilerlemesinin, farklı bir yolu seçmesinin nedenini, akademik kökenli liderlerinin temkinliliğine bağlamak gerekiyor. • • • • Ama SAP ilk başlarda Marksizmin etkisi altındaydı... Elbette, Marx çok önemli bir rol oynadı. Ancak Marx farklı biçimlerde yorumlandı. İdeolojik tartışmada Marx ve Engels'in rolü belirleyiciydi, ama İsveç'te ideolojik tartışmaların her zaman pratikle, uyguiamayla yakın bağlantısı olmuştur. Ayaklarımız pek yerden kesilmemiştir bizim. Geleceğe yönelik tasarılar her zaman gerçeklikle kenetlenmiştir. Bu da, insanlarımızın sorunlarla pratik düzlemde uğraşmasına bağlı. Diğer kesimlerle işbirliğinin önemini de erken bir aşamada fark ettifc. Bizim insanımızın tabiatına da uygun bir şey bu: Biliyorsunuz biz biraz kasvetliyizdir. Harekeili de sayılmayız. Avaklanmız yerden pek kesilmez. ^ H H B Sağ güçler de sizlerle Cüney A vrupa 'daki ya da Almanya'dakiler kadar didişmediler galiba. Hiçbir zaman o guce sahip olamadılar da ondan. Aralarındaki saf tutma arzusu, her şeye rağmen, zaÖnemli isin Andersson. şakacı ve sevimli kişiliğiyle, sıkıcı' İsveçli politikacı prototipinden haylı farklı özejlikier göstenyor.. SAPnin ülke kamuoyunda yarattığı sempatide önemli rol oynadığı öne surülen Andersson, aklına ilk geleni yapmayı seven, •resmi kılıf tan uzak durmaya özen gösteren bir politikacı. Önemli bir resmi davet sırasında "Her Kantareü" adlı bir halk şarkısmı söyleyerek, "işte bizim milli marşımız" diye konukları kandırmasından Küba'yı ziyareti sırasında Castro'nun unlü şapkasıyla fotoğrafçılara gizlice poz verdiğı sırada ı:x\ anda 'yakalanması'ndan; Kudüs'te Filistinlilerle bırlikte zafer işareti yapmasınması hedefı... Bence bu hedef, bundan sonra da sosyal demokrasi için yol gösterici olmalı. Bu, işçi I areketine büyük sorumluluklar yükluyor, çünkü bugün gördüğümüz toplum dışına itilme eğilimleri bizi yeni bir sınıf toplumuna götürebilir. Bu yüzden durumları kötü, sorunlan fazla olan insanlara yardım etme duygusunu korumak, dinamizm sağlamak zorundayız. Çünkü 'dayanışma' kavranıı, sadece toplumun guçsuz kesimleri için değil, güçlü kesimleri için de geçerli. Eğer zayıf kesimleri geride, oldukları gibi bırakırsanız, toplumsal uyuşmazlıklara, karşıthklara, suçluluk oranının artmasına fırsat hazırlarsınız. Dayanışma, güçlü kesimlerin de çıkadan ve fıkra anlatmadaki ustalığından sık sık scz edılıyor. Genç Olof Palme'yi ideolojik eğıtimden geçiren kişi olarak tanınan ve genel sekreterliği sırasında merkezdeki guc odağf olarak usta manevralarla SAP içindeki bölünmelen engelleyen Andersson, Sosyal Yardım Bakanı olduğu 1982 yılından bu yana Maliye Bakanı KjellOlof Feldt'in başını çektiği kanadın karşısında yer alıyor. SAP'nin 100. yıldönümynün kutlandığı şu sıralarda Feldt ve Andersson'un temsil ettiği taraftarlar arasındaki tartışma ızlenecek genel ekonomik politika ve piyasa güçlerinin sosyal refah toplumundaki rolü üzerinde odaklaşıyor. duk. Bakınız, iktidar konumunda olan bir sosyal demokrat parti, aynı zamanda, toplum eleştirisini en yüksek düzeyde tutan güç olmayı da sürdürmeli. Kendisini çok fazla eleştiren bir hareket olarak algılanmanız mümkün, ama bu riski ilerici bir siyasi hareket her zaman göze almalı. Almazsanız, yerinizde sa\ar. katılaşnsınız. İsveç'in yuzyüze olduğu sorunlan alırsak... Tabii çok sorun var, ama Feldt'le benim... Yani birbirimize karşı değiliz aslında. ne o benim adımı andı, ne de ben onun... Şu sorun var: Nüfus İsveç'te hızla yaşlanıyor, ortalama yaşam süresi gittikçe uzuyor. Elimizdeki kaynaklarla sosyal güvenlik sistemini ayakta tutmak zorundayız. Vergileri daha fazla fkonomik büyüme ve insanların ihtiyacı olan metalann üretimi konusunda piyasa ekonomisinin planlı ekonomiye üstünlüğü anlaşılmış durumda. Ama piyasa güçlerini tamamen serbest bırakma yoluna gidersek, belirlediğimiz toplumsal hedeflere ulaşma olanaklarını ortadan kaldırmış oluruz. da. Bu alanda önlemler almamız gerekli. En büyük sorunlan tam isıihdamı sağlayamadığımız takdirde yaşayacağız. İşsizlik, bir gencin başına gelebilecek en kötu şey. Kendisini topium dışı olarak, gereksiz bir kişi olarak gormek, bireyi toplum kurallarına uymamaya üiyor. Büyük kentlerdeki işsiz İngiliz gençlerınin durumu ortada: Kendilerine ihtiyaç duyulduğu yolunda hiçbir belirti gormeyinee kendi kurallarını yaratıyor, başkaldınyorlar. Gittikçe büyuyen bir sorun bu. Bizdeki yüzde 1.5'luk işsizlik oranının Avrupa'da yüzde 10 olması bir rastlantı değil. Örneğin Danimarka işsiz başına bizden daha fazla para harcıyor. Biz yatmmların yüzde 70'ini işsizleri piyasaya yönehecek eğitime harcıyoruz. Paranın miktarı kadar nasıl kullanıldığı da önemli.. Az önce tehlikeli işlerin ortadan kaldırılmasını hedeflediğimizi söyiedim. Bu insanları iş dünyasından uzaklaştırmak anlamına gelmiyor. Çahşmayı başka alanlarda sürdürnelerini sağlamamız lazım. E> 9 sveç işçi hareketinin başarısı, devrimci bir geleneğe sahip olmayışından kaynaklanıyor. Aslında yüz yıl öncesinin koşullanna ve adaletsizliklerine baktığınızda, neden devrim olmadığına şaşmamız da mümkün. Bakın, İsveç Sosyal Demokrat Hareketi'nin özelliklerinden biri şu: Biz dogmalara pek bağlı değiliz... Adil gelir dağılımı, büyüme ve toplumsal reformlar konusunda belirli hedefleriıniz \ardir. Buna karşılık, bu hedeflerin yanında, araçlan tartışmaya her a m a n hazırız. Isveç'i belirli bir noktaya kadar kapitalist bir toplum olarak nitdevebilirsiniz. Ama bizim kapitalizme çizdiğimiz sınırlar da son derece belirlidir. Üretim sonucunun dağılımıyla doğrudan doğruya ilgiliyiz, üretim yaşamımn koşullarını her çeşit yasayla biz belirliyoruz: Çalışma saatleri, ijyeri kazalanna karşı korunma vs. Kapitalistler bundan sürekli olarak yakınıyorlar. Ama aynı zamanda işçilerin yararına çalışanlar için de elverişli koşullar yarattık. Sanayideki yapısal sorunlan kolayca çözebiliyoruz, çünkü çalışma politikamız tam istihdama yönelik. Buna sermaye karar vermiyor, onlar işin kendilerine düşen bölümuyle uğraşıyorlar. Çalışmaya ilişkin koşullan biz belirliyoruz. ^^^••S/tP'n/Vı 100. yıldonümıi nedeniyle partinin tarihmi araştıran lanınmış sosyal demokral iktisatçt Willy Bergströın, yuz yıllık sııreci parıi içinde piyasa veplanlı ekonomi yanlılan urasmdaki mücadelenin belirlediğini söylüyor. Siz ne duşünüvorsunuz, piyasa ekonomisi hakkında? Karşı mısınız? KEŞKE GENÇ OLSAYDIM! ~ Hayır, karşı değilim. Ekonomik büyüme ve insanların ihtiyau olan metaların üretimi konusunda piyasa ekonomisinin planlı ekonomi ustünluğu aıılaşılmış durumda. Ama piyasa guçlerini tanıameu serbest bırakma yoluna gidersek, belirlediğimiz toplumsal hedeflere ulaşma olaııaklarını ortadan kaldırmış oluruz. Bu bizi işsizliğe, sınıf aynlıklarına, I Sınıf toplumunun katkacağını söytediniz. toplumsal huzursuzluğa; sağlık, eğitim ve çocuk bakımı gibi sektörlerde dengesizliğe götürür. Bu alanEvet. larda piyasa güçlerine mudahale edegeldik. Piyasa güçlerinin toplumsal açıdan kabul görecek biçimde 1920'terdeki parti programında 'liretim işleyebilmeleri için dizgin allında (utulmaları gerearaçlan uzenndeki ozel nmlkiyet hakkınm ka.'kırıası' kiyor. hedef olarak gosıeriliyurdu. Ama SAP 1980'lerde çok başka telden çalıyor. Parti içinde piyasa güçle • ^ ^ ^ H 'Parti içinde sağ görüşler uç verdi' diyerine daha çok ağırltk verilmesinden, özelleştirme rek 100. yılını kutlamaya hazırlanan SA P içindeki den yana olanlar bulunuyor. Aralarında Maliye Ba tartışmayı hayli alevlendirdiniz. kanı KjellOlof Feldt de var. Piyasa güçlerinin son 6 yıldakı kadar hareket serbeslisine hiçbir zaman saÇocuk bakımı seklorundc (ymalar, anaokulları hip ol/nudığı, kârlann hiçbir zaman bu donemdeki vs.) özelleştirmeden, ticarı seçcneklerdeıı \ana oluııkadaı gelir clağılımmı lehdiı eımediği one siirulülara kai şı dile gctirmiştim o gorıısu. liğcr bi/i beliryor. Boyle hir politıkayla sıntjları kaldırmak nasıl lediğimiz hedeflere gouırecekse, tîcari seçeneklere mümkün olacak? hiçbir itirazım yok. Biz İsveç'te yüksek kaütcli vc iz dogmalara pek bağlı değiliz... Adil gelir dağılımı, büyüme ve toplumsal reformlar konusunda belirli hedeflerimizvardır. Buna karşılık, bu hedeflerin yanında, araçları her zaman tartışmaya hazırız. arltıracak durumda değiliz. Durum bu olunca, eideki kaynakların dağılımmda en etkin yolu bulnıamız gerekiyor. Pek çok şe\i yeniden gözden gcçirebiliriz. Ben sosyal refah sistcminin "bireye ujarlanmasını' isliyorum. Şöyle: Sıkça hasıalanan insanlar için rehabilitasyon ve benzeri önlemlerin olabildiğince erken bir aşamada devreyesokulnıası gerekiyor. aksi takdirde haslalık vakaları arıabiliyor çünkü. İnsanların işycriııdc sağlıksız koşullaıa maruz kalması, iş ka/alarıııa uğranıası sonucu iş ka/ası sigortasından yararlaıınıası yeriııe; sağlıksı/, tehlike aızedcn işleıiıı ortadan kaldınlmasının, bircye bu \oldan vardııntı olarak fi/iksel ve ruhsal sorunlaıııı ve buna vapılan lıareanıaluıın uısarrufuna gidilıııesinin daha doğru olduğunu düşünuvorum. Sosyal refah politikası her bireyin ihliyacına karşı 1990'lardaki projelerimize gelince: Önümüzde daha pek çok önemli görev olduğuna inanıyorum. Barış, silahsızlanma, süper devletler arasındaki ilişkilerin yumuşaması surecinin sürmesi. Perestroyka'nın başarıya ulaşması. O zaman önümüzde yeni bir dönem açılacak. Halklar arasında karşıhklı anlayış ve uzlaşmalar dönemi. Bu da bize toplumsal gelişme, güneykuzey işbirliği vb. alanlarda yeni olanakların kapısını açacak. Bizim toplumumuz içinde bireye de büyük görevler düşüyor. Gelişmeyi piyasa güçlerinin eline bırakırsak, belli bir kesim geride kalacak. Toplumun yüzde 80'inin durumunun ivileşmesi için, geri kalan yüzde 20'lik kesimin gözden çıkarılmaması gerekli. İşçi hareketi. yüzde 20'lik kesimin durumunun düzelmesinin yüzde 80'lik kesimin yararına olduğunu aniatmak zorunda. Ne kadar heyecan verici! Keşke genç olsaydım! ^^^^MSoldcı sosyal demokrasiye doğru genel bir gidiş olduğundan söz ediliyor. Bu konuda sizin yoruıııunuz ne? O kadarla kalmıyor. Bir zamanlar Avrupa'nın en yoksul ülkelerinden biri olan tsveç, bazı alanlarda, hem kapitalist hem de komünist ülkeler tarafından model olarak alınıyor. V'olvo Genel Müdürü P.G. Gyllenhammar, Atlas Copco Yönetim Kurulu Başkanı Peler Wallenberg ve İş Piyasası Mudurluğü'nden Allan Larsson, geçenlerde Kongre'nin davetlisi olarak ABD'ye gitli. Bu kişilerin hiçbiri sosyal demokrat değil. Sanayideki yapısal değişikliklerin nasıl bu kadar başanlı biçimde gerçekleştirildiğini sormuşlar ve bunun Isveç'in çalışma ve sosyal refah polilikasına bağlı olduğunu öğrenmişler. 'Eğer' demiş Kongre uyeleri. "sizin son 6 yıl içinde yaptıklarınızı biz önümuzdeki 6 yıllık dönenıe sığdırabilirsek kendıınizi nıutlu hi>sedeceği?." Polonya ve Vietnam"a gilliğiındc de "Sizdeıı öğreneceğimız çok >e\ var" dediler. Bu sozleri duyınak çok scvindirici. Saınyorunı, yarattığımız modelin bazı bolumlerini, kesitlerini korumamız, gözetmemiz gerekiyor. Her sorunu çozdük demek değil tabii bu. Sürekli yeni sorunlar çıkıyor ortaya. Ancak. bağlı kaldığınıız ilkeler. zamana karşı dayanıklı ve güçlü olduklarını gösterdiler. Bu yolda devaııı cdeceğiz. \ Suyııı Andersson. bıı soyleşı Jtrsalıııı bize verdiğıniz icin leşekkür ederiz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle