Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Kaııımi Esasfde Fransız etkisi 1789 Devrimi llkelerinin Osmanlı'daki Yansımaları Hrfzı VtHdet Velidedeoğlu 3Bu dönem Sultan Abdulmecit'in tahta çıktığı 1839 tarihinden lkinci Meşrutiyet'in ilan edildiği 1908 tarihine kadar olan zarnan bölümüdür. Bana sorarsanız, cumhuriyetin ilan edildiği 1923 yılına kadar olan sure de Tanzimat döneminin uzantısıdır; Tanzimat'lan sonra Ban'dakı ömekiere, özellikle Fransız yasalanna göre hazırlanmış olan yeni yasalar cumhuriyetin ilanına kadar türlü değişikliklere uğrayarak uygulanageimiştir. 1789 Devrimi'nin, Osraanh tmparatorluğu'ndaki yansıması, daha yerinde bir deyişle etkisi, 1839 tarihle Tanzimat Fermanı'yla başlar. Arapça "tanzim" sözcüğü "duzenleme, düzene koyma" demektir. O halde "Tanzimat Fermanj" terimini "Yeni düzenlemeler için padişah buyrultusu" biçiminde açıklayabiliriz. Bu buyrultunun nasıl hazırlarup lstanbul'da Gülhane Alanı'nda, Mustafa Reşit Paşa tarafından nasıl okunduğunu tarih kitaplan yazdığı için bunlara yer verecek değilim. Yazının konusunu ilgilendıren nokta, Fransız Devrimi'nin insanlık yaşamına geürdiği ilkelerin " G ü l h a n e Hattı Hümayunu" da denilen 3 Kasım 1839 tarihli Tanzimat Fermanı'na ne ölçüde yansıdığıdır. Önce Tanzimat döneminin kaynağını oluşturan resmi belgeyi, yani Tanzimat Fermanı'nın metnini, gunümuzun Türkçesiyle okuyalım. Samyorum ki bu metin de ilk kez tarafımdan duru Türkçeye çevrilmiştir. "Herkesin biidiği gibi yuce devletimizin kuruluşundan beri Kuran'ın kutsal kurallarına ve şerial yasalanna eksiksiz olarak uyulduğu için yüce devletimizin gücü ve bütün uyruklannın varsıllık ve abadarüığı doruk noktasına ulaşmışken, yüz elli yıl var ki birbirini izleyen dertler ve türlü nedenler dolayısıyla ne kutsal şeriata ne de yuce yasalara uyulmaması ve bunlara göre davranılmaması yüzünden eski güç ve bayındırlık, yerini güçsuzlük ve yoksufluğa bırakmıştır. Oysa şeriat yasalanna göre yönetilmeyen ülkelerin ayakta kalamayacağı açıktır; bu nedenle tahta çıktığımız mutlu günden beri padişahhğımızın iyiliğe yönelik duşuncesı, sadece ulkenin bayındıruğı, halkın ve yoksullann varsıl duruma getirilmesi konulan üzerinde yoğunlaştınlmıştır. Yüce devietimizin coğrafya (haritasındaki) konumu, verimli toprakları ve halkının becerili ve yetenekli oluşu göz önüne alınarak söylenen amaca ulaşüması için girişime geçilirse, yüce Tann'ıun izniyle istenilen sonucun elde edileceği açık olduğundan, bundan böyle yüce devietimizin ve geniş ülkemizin iyi yönetilmesi için bazı yeni yasalar konulup uygulanması gerekli ve önemli görülmüştür; bu gerekli yasaların temel ilkeleri de: Can guvenliği, ırz, namns ve mal dokunulmazlığı, vergflerin beiiriiligi, askere alma yönteminin ve askerlik süresinin saptanmasıdır, şöyle ki: Yeryuzünde candan ve ırz ve namustan daha değerli bir şey olmadığından, bir adam onlan tehlikede gördukçe yaradılışı ve karakteri kötülüğe eğimh' olmasa bile, canını ve namusunu korumak için elbette bazı eylemlere geçer; bunun da devlete ve ülkeye sürekli olarak zarar getireceği açıktır; oysa canı ve namusu güvence altında bulunan kişinin devlete bağlılık ve doğruluktan ayrılmayacağı ve butün çabasının devlet ve milletine iyi hizmet venneye yöneiik olacağı da açıktır. Mal güvenliginin olmaması durumunda ise; kimse, ne devlet ne milletine ısınır, ne de ulkenin bayındırlığını düşünür; hep kuşku ve üzüntüden kurtulamaz; tersine, yani bütün mal ve mulkunün tam bir güvence aitında olduğunu bilirse, hemen kendi işiyle ve geçim olanaklanm genişletmekle uğraşıp kendisinde günden güne devlete ve tnillete bağblık ve vatan sevgisi artıp ona göre iyi çalışır; bu da kuşkusuzdur. Verginin belirlenmesi konusuna gelince; her devletin topraklannı korumak uzere elbette askere ve orduya ve bunlar için gerekli şeylere gereksinmeâ vardır; bu ise para ile sağlanabilir, para dahi uyrukların vergisiyle elde edildiği için vergi konusunun da iyi bir biçimde duzenlenmesi çok önemlidir. Gerçi eski dönemlerde 'Geliri satılmış olan' 'Yetki vahit' (vergi tekeli) belasından ülkemiz halkı hamdolsun kurtulmuş ise de yıkıcı uygulamalardan biri olan ve hiçbir zaman yararlı sonucu görülmeyen illizam (yani götüru bir para karşılığında bir yerin gelirini toplama ile görevlendirme) yönteminin zararlı uygulaması şimdi de sürmekte, bu ise ulkenin siyaset ve maliye işlerini bir tek adamın keyfine ve bdki de ezici pençesine bırakmak anlamına gelmektedir. Eğer, 'vergi toplama yetkisi' verilen o kişi, doğuştan yüce bir adam değilse, hemen kendi çıkanna bakıp butün işi gücü haksıziık ve kıyım olur; bu nedenle, bundan böyle ülke halkından herkesin mal varlığına ve ödeme gücune göre uygun bir vergi belirlenerek, bundan fazlasımn kimseden alınmaması ve yüce devietimizin karada ve denizdeki askeri giderleriyle öteki harcamalanmn da gereken yasalarla sap~ tanıp belirlenerek ona göre ödenmesi gereklidir. Askeriik de yukanda belirtildiği gibi önemli konulardandır; gerçi vatanın korunması için asker vermek, halka düşen bir görev ise de şimdiye kadarki uygulamada olduğu gibi, yerlerin nüfus sayısına bakılmayarak, kiminden verebileceğinin üstünde, kiminden de altmda asker istenilmesi, hem güvenliğin, hem de tarım ve ticaret alanlanndaki yararlı işlerin aksamasına neden olduğu gibi askere alınanlann yaşamlan boyunca görevde tutulmalan da bezginlik ve evlilikte birleşmelerin azalmasına neden olduğundan, nufusun azalması sonucunu doğurmaktadır; bu nedenle, gerektiğinde her bölgeden istenecek asker sayısı için baa iyi yöntemler uygulanması ve dört veya beş yıllık görev süresi konusunda da bir nöbetleşme sisteminin konulması, durumun gereğindendir. dinlerden olsun, aynm gözetilmeksizin bu haklara sahip olmaları için can, ırz ve namus ve mal konulannda bütün Osmanlı ulkesi halklanna, şeriat kurallan gereği olarak, padişahhğımız katından tam güvence verilmiştir; öteki konularda da oybirliğiyle karar verilmesi gerektiğinden Meclisi Ahkâmı Adliye üyelerinin sayısı gerektiği kadar arttınlsm, devlet adamlanmız da belirli günlerde orada toplanarak ve herkes düşündüklerini hiç çekinmeden söyleyip bu can ve mal guvenliği ve vergisınin belirli duruma sokulması için gerekli yasalar bir yandan hazırlanırken, askerliğin düzenlenmesı konusu da Milli Savunma Bakanlığı Danışma Kurulu'nda (Darı Şurâ'da) görüşülüp her yasa karara bağlandıkça, yüce Tann'nın izin verdiği zamana değin uygulanmak üzere üst yani padişahhğımızın onay yazısıyla ziynetlendirilmek üzere şahane katımıza arz olunsun. Bu şeriat yasalan yalnız din ve devleti, ülkeyi ve miUeti kallundırmak için konulacağından, padişahlığımızca bunlara karşı bir davranışta bulunulmayacağına dair yeminle söz veririz; ve Hırkai ŞeriFe odasında din bilgini bü 12 HAZİRAN 1989 HABERLER CUMHURİYET/15 Meşnrtiyet kumhıyor 1876 tanhli Kanuni Esasi (anayasa) üe (ulkenin, devlet başkanının yanıbaşında bir pariamento ile yönetilmesi demek olan) meşrutıyet dönemi kuruldu gidişin bütunuyle değiştirüınesi ve yenilenmesi demek olacağından, bu şahane buyrultumuz, tstanbul'daki ve Osmanlı ülkelerindeki bütün halka ilan edilip yayılsın; ayrıca dost devletlerin de bu (yeni) yöntemin, Tann'nın izniyle, sonsuza dek süreceğine tanık olmaları için tstanbul'da bulunan bütün elçilere de resmi olarak bildirilsin! Hemen yüce Tannmız Hazretleri hepinizi başarılı kılsın ve konulan yasalara aykırı davrananlar ulu Tanrı'nın lanetine uğrasmlar ve sonsuza dek bundan kurtulmasınlar, amin. (26 Şaban 1255 3 Kasım 1839 Pazar' günü.)" Bu fermanın başında göröldüğü gibi Osmanlı devletinin başlangıçta yucelmesinin nedeni, "Kuran'ın kutsal kurallanna ve şeriat yasalanna eksiksiz olarak uyulması" olarak vurgulamyor. Fermanjn okunduğu tarihten yüz elli yıl öncesinden beri süregelen dertlerin nedeni ise "ne kutsal şeriata ne de yüce yasalara uyulmaması ve bunlara göre iş gönilmemesi olarak" gosterildikten sonra, "şeriata göre yönetilmeyen ülkelerin ayakta kalamayacağı açıktır" deniliyor. Buradaki şeriat sözcüğü, dinsel hukuka dayalı "adalet" anlamındadır. Böylece ferman, ulkedeki adaletsizliği en başta dile getirmiştir. Adalet kavramı eskiden beri her ülkede söz konusu olduğu için fermanın bu noktasında 1789 ilkelerinin etkisinden söz edilemez. Buna karşılık fermanın baş taraflanndakı "Ulkenin iyi yönetilmesi için bazı yeni yasalar konulup uygulanması gerekli ve önemli gönılmuştür; bu gerekli yasaların temel ilkeleri de can guvenliği, ırz guvenliği, namus ve mal dokunulmazlığı, vergilerin belirliliği (...)dir." Bunlarda, incelemenin başlannda gördüğümüz 1789 ilkelerinin izlerini bulmaktayız. Bütün umutlar sözü edilen bu yeni yasaların çıkarılmasına bağlanmıştır. Tanzimat Fermanı'nın ortalarındaki; "Sözün kısası, devletçe bu yasalar çıkanlmadıkça güçlenmek, kalkınmak, guvenlik ve rahatlık içinde yasamak olanağı yoktur" tumcesi bunu belirtiyor. Aynca yine bu fermandaki, "Yöce devletimiz, nynıklannın i»ter tsiam ister başka dinlerden olsun, aynm gözeuimeksizin bu haklara sahip olmalan için ırz, namus ve mal konulannda bütün Osmanlı ülkeleri halklanna şeriat kurallan geregi olarak padişahhğımız katından tam güvence verilmiştir" sözleri de bir yandan Osmanlı yuttaşları arasındaki eşitliği, öte yandan da yeni yasalar konulması ve padişah tarafından yurttaşlara güvence verilmesi, padişahın kendisine ait olan sınırsız yetkiyi doğrudan doğruya kendinin sınırlaması, mesnıti yönetimi doğru gidişin ilk belirtisidir. Tanzimat Fermanı'ndan on yedi yıl sonra çıkanlmı; olan "Islahat Fermam"nda da 'Yasalar karşısında eşitlik ilkesi" özellikle vurgulanmıştır. kabul edilen 1876 tarihli Kanuni Esasi (anayasa) ile (ulkenin, devlet başkanının yanıbaşında bir pariamento ile yönetilmesi demek olan) meşrutiyet yönetimi kuruldu. Bu anayasanın 826. maddelerinde 1789 ilkelerinin çok geniş olçüde yer aldığını görmekteyİ7: özgürlük, dokunulmazlık, din ve ibadet, baMn, öğrenim özgurlükleri, ticaret, sanayi ve tanm alanlannda yasal örgutlenme, dilekçe verme hakkı, devlet görevlerin'almmada eşitlik, vergide adalet ve yasallık, mülkiyet hakkında güdaha toplantıya çağırmamıştır. Işte bu dönemde zulmun her turlusu yapılmış, halk ezilmiş, devlet pek çok toprağını yitirmiş, ayrıca yabancıların yarı sömurgesi durumuna düşmuştur. 1908'deki ayaklanma ile anayasa yeniden yurürluğe konulup tkinci Meşrutiyet ilan edilince, 43. madde değiştinlip yasama meclısinin her yıl kasım.başında çağrısız olarak keudiliğinden toplanacağı kuralı konmuştur. Ama ne yazık ki yeniden açılan bu özgürfuk dönemi pek az sürmüş, durumu bilen yetenekli bir vezir bulunmaktadır; başka deyişle, bu hareket tabandan tavana doğru değil, tavandan tabana doğru olmuştur. Bu nedenle kimileri Tanzimat hareketini, "bırkaç kişinin girişimi ve Batı taklidı sonucunda oluşan bir olay" olarak nitelerler. Ben bu duşuncedc değilim; çünku devlete duzen verme girişimi, yukanda belirtildiği gibi daha Tanzimat'tan önce başlamış, III. Selım, özellikle II. Mahmut dönemlerinde de yuksek teknik okullar açılması, Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılması, ruşvetle savaşım yasalan çıkanlması gibi azımsanmayacak işler yapılmıştır. Bu nedenle Tanzimat birkaç yüzyıldan beri süregelen duzensizliğe karşı oldukça koktenci ve cesur bir girişim niteliğindedir. Gerçi Tanzimat'tan önceki icraattan tam ve kesin sonuçlar aJınamamış ise de bunların Tanzimat'a yol açan etkenler arasında bulunduğu kesindir. Nasıl ki Tanzimat da kesin bir reform niteliği taşımadığı halde, meşrutiyet yolunu açmıştır. Nıtekim 1876 tarihli Kanuni Esasi 'nin başındakı padişah buyrultusunda; "...Ceddim, merhum Abdulmecit Han mukaddimei ıslahat ve ahkâmı mukaddesei şeri şerife muvafık olarak uraumun emniveti can ve mal ve ırz ve namusunu mulin olmak üzere Tanzimat Hattı'nı ilan etmişti. İste bugune kadar dairei emniverie olarak ya$adıgımız ve ol emnivete istinaden beneçhi serbesti teati edilen efkâr ve ârânın semeresi olmak uzere bugun iş bu Kanunu Esasiyi vaz ve ilana muvaffakivelimiz, Tanzimatı mezkurenin asân bayriyesi cümlesindendir" denilerek bu nokta açıkça vurgulanmıştır. Bu başlangıç buyıultusunda 1789 Devrimi'nin evrensel ilkelerinden hiç soz edilmediği halde yine yukanda onemle vurgulandığı gibi 1876 Anayasası'ndaki insan hak ve ozgürlukleri ilkeleri doğrudan doğruya Fransız Devrimi'nden esinlenmistir. Yazıyı bitirirken üzerinde durulması gereken bir nokta daha var. 1789 Bildirgesi'r.in dörduncu maddesinde. "Ozgürluk. başkası için zararlı olmavan her şevi vapabilmektir" biçiminde tanımlanmış ve özgurluğun sınırlannın ancak yasa ile belirlenebileceği vurgulanmıştır. O tarihten sonıa Batı'da hazırlanmış olan anayasaların hemen hepsinde ve bizim 1876 ve 1924 tarihli anayasalanmızda bu tanım, anlatımca başka başka fakat anlamca aynı cumlelerle yer almıştır: 1961 ve 1982 anayasalarında ise ozgürluk tanımlanmamış, az çok aynntılı olarak sayılmıştır. Bunun nedeni şudur: "Özgurlukler ancak yasa ile sınırlanabilir" kuralı, kişi özgurluklerinin güvencede olmasi için yetmemiştir. Çünku yasalan yapan egemen sınıf iktidarda olduğundan, koyduğu yasalarda ozgürlukleri dilediği gibi kısıtlayabilmiştir. Böylece mutlak bir liberalizıni simgeleyen özgürlük tanımı kişileri ve toplumlan mutlu etmediğınden, yavaş yavaş bu hak ve ozgurlüklerin Batı'da kamu yararına olarak sınırlanması, örneğin küçuk yaştaki çocuklann fabrikalarda ve madenlerde çalıştınlmaması gibi yasalar çıkarılmaya başlanmış ve böylece "sosyal devlet" kavramı doğmuştur. Ancak temel hak ve ozgurlüklerin sınırlarım ayrı ayrı belirtmeye ve bir yasa maddesi içinde saymaya olanak bulunmadığındaıı, fkinci Dunya Savaşı'ndan sonra hazırlanan anavasalarda bu sınırların aşılıp aşılmadığını her olaya gore belirlenip saptanahilmesi için vasama meclislerinin ışlemlerini denetleme yetkisine sahip Anayasa Mahkemeleri kurulmuştur. Şunu da belirtmek gerekir ki 1961 Anayasası'ran 36. maddesinin son fıkraM mulki>et konusunda bununla da yetinmeyerek, "Mulkivel hakkının kullanılması toplum vararına avkın olamaz" kuralım koymuştur. O halde çağdaş hukukta, 1789 Devrimi'nin "muılak ozgürluk" ilkesinin sınırı, "kamu yararı" olarak belirlenmiş ve bu sınırın sapıanması aııavasal yargı organına bırakılmıştır. Tanzimat'tan sonra Batı'daki örneklere, özellikle Fransız yasalanna göre hazırlanmış olan yeni yasalar cumhuriyetin ilanına kadar değişikliklere uğrayarak uygulanagelmiştir. Sözün kısası, devletçe bu yasalar çıkanlmadıkça, güçlenmek, kalkınmak, guvenlik ve rahatlık içinde yaşamak olanağı yoktur; hepsinin temeli bu yasalara dayandığından, bundan böyle suç işleyenlerin davalan şeriat yasalanna göre herkes* açık olarak göriilüp karara bağlanmadsn, kimse için açık veya gizli idam ve zehirleme eylemlerine gidilmesi caiz değildir; hiç kimse tarafından başkasının ırz ve namusuna dokunulmamalı, herkes mal ve mülküne serbestçe sahip olmalı, onlan dilediği gibi kullanmalı ve devlet büyuklerince bu haklara el uzatılmamalı ve yüce devletimiz uyruklannın, ister tslam, ister başka tun hocalar ve bakanlara da yemin ettirilccektir; ona göre hocalar ve vezirlerden her kim olursa olsun, şeriat yasalanna aykırı davrananlann, kamtlanacak suçlanna göre layık olduklan cezanın, hiç rütbeye, hatır ve gönüle bakılmaksızın uygulanması için ayrı bir ceza yasası da yapılsın; bütün resmi görevlilerin şimdi yeterli miktarda maaşlan olduğundan, eğer henüz olmayanlan varsa onlar da düzeltileceğinden, şeriata göre iğrenç olup ulkenin yıkıma doğru gitmesinin en büyük etkeni olan rilşvetin bundan böyle ortadan kaJkmaa da sert bir yasa ile sağlansın. Yukanda belirtüen şeyler, eski Osmanlı Imparatorluğu'nda Tanzimat'ın ilan edilmesinin nedeni yalmzca 1789 Devrimi'nden gelen esintiler olmayıp imparatorluktaki düzensizliği giderme gereksinmesidir. 1914'te başlayan Bırincı Dunya Savaşı sırasında bırtakım yasalarla pek çok ozgürluk kısıtlanmış, 1789 llkelerinin yeniden uygulamaya konması Osmanlı Imparatorluğu'nun sona ermesi ile cumhuriyetin kiirulmasını beklemiştir. Osmanlı lmparatorluğu'nda Tanzimat'ın ilan edilm>îsinin nedeni yalmzca 1789 Devrimi'nden gelen esintiler olmayıp imparatorluktaki duzensiziiği giderme gereksinmesidir. Kıyıcılık ve baskılardan usanmış ve bir duzenlemeye susamış olan halkın Tanzimat hareketini az çok anlayışla karşılamış olmasi doğaldır. Ancak bu hareketîn başında halk değil, iyi niyetli bir padişah ve Avrupa'daki vence, konut dokunulmazlığı, doğal yargıç (tabii hâkim), zoralım (müsadere), angarya yasağı, işkence ve başka tur eziyet yasağı ükeleri hemen hemen tümüyle 1789 ilkelerinden alınmıştır. Ne yazık ki İkinci Abdülhamit kısa bir sure sonra, gerçek demokrasiye doğru önemli bir aşama olan bu anayasayı, halkın henüz olgunluğa erişmemiş olduğu gerekçesiyle uygulamadan kaldırmış, devleti 33 yıla vakın bir sure kendi keyfi iradesiyle yönetmiştir Bunu da bu anayasanın, yasama meclislerini açma yetkisini padişahın iradesine bırakan 43. maddesinden yararlanarak yapmış, tkinci Abdülhamit döneminde meclis dağıldıktan sonra onu bir TÜRKIYE ŞİŞE VE CAM FABRIKALARI A.Ş. BÂÖLI KURULUŞLARINDA GOREVLENDIRILMEK ÜZERE ELEMANLAR ARANIYOR TOPKAPI ŞİŞE SANAYİJ SAĞLIK MEMURLARI: 31li Mesiek Lısesi/Kolej mezunları, deneyımlı erkek elemanlor Tatiliniu değerlendirin... Bu yaz İNGİLİZCE öğrenin... # 9 hafta süreli yaz dönemi kayıtlarımız başlamışlır. # Size en yakın şubemize başvurarak seviyenizi belirleyin. Uygun olan gün ve saatler için yerinizi ayırtın. Kurslanmuın başlama tarihleri ToPAV TURSEM'IN ANA DİÜNÎZf BİLMEk' VCTİyORDU MERVERDC KAPSINIZA OkAN SAQT: İNGİLİZCE BILMEkl ANADOLU CAM SANAYİİ M A K İ N A VE ENDÜSTRİMÜHENDİSLERİ: İşletmede görev alacak, çok ıy, derecede İngilizce bilen, İ.T.Ü., O.D.T.Ü., Boğaziçi Clni. veya eşdeğer oğretim kurumundan mezun elemanlar. 12, 19 Haziran 3, 10, 17 Temmaz H İSTANBUL PORSELEN SANAYİİ ELEKTRONİK MÜHENDİSİ/Y. MÖHENDİSİ: Işletme \Aühendisi olarak görev alacak, çok iyi derecede Ingilızce bılen, O.D.T.Ü., İ.T.Ü., Boğaziçi Unı. Elektronik BölümD mezunu erkek eleman. GÖKDİL'in yıllara dayanan erişilmez deneyiminden yararlanın. UNUTMAYIN"İngilizce ve Almanca GÖKDİVde öğrenilir" 5İZ INöiLlZCE VAZACAkVC KONÜSACAkSINlZ K DfL KIRKLARELİ CAM SANAYİİ AAAKİNA MÜHENDİSİ: İmalat. ve Bakım Servislerinde görev alacak, iyi derecede İngilizce bilen tercihan İ.T.Ü., O.D.T.Ü. ve Boğaziçi Üni. Makina Bölümü mezunu elemanlar. Lojman olanağı sağlanacakfır CAMİŞ MAKİNA VE KALIP SANAYİİ M A K İ N A VE ELEKTRONİK MÜHENDİSLERİ: İşletmede gorev alacak, ingilizce bılen, İ.T.Ü , O D T Ü. ve Boğaziçi Ünı., Makina ve Elektronik Bolümü mezunu elemanlar. ELEKTRONİK TEKNİSYENİ: işletmede görev alacak, Endüstn Mesiek Lisesi / Teknık L'ıse, Elektronik Bölümü mezunu, elemanlar. Tüm adaylann 35 yaşını oşmoması, erkek adayhnn oskerlik yükümlütüğünü tamamlamtş olmolorı gerekmektedır. Isteklılerin ozgeçmışlerını ıçeren, lotoğraflı ve aday okÂÂIan gorevı belırlen başvurulorını hangı kuruluşumuzo murocaat etmek ıstıyorlarsa o kuruluşumuzun adresıne Penonef" rumuzu ile 21 HAZİRAN 1989 tarihine kadar gondermelerı ve haberleşmeyı çabuklaştırmok amacıyh telelon numarası bıldırmelerı nca olunur. Tüm muracoatlar gızlı fututacak ve cevaplandınlacakhr Takslm şuöesl uieıl şut)esl Bakırkov Sul)«l Kadıkoy şuOesı Ta*sım Cad No 7Teı 150 47 47 150 34 49 KuruitavSok NO IO Bevam Teı 520 114142 5276214 ıstanDui Caa Dantelacı Sok No 7 Tel 571 27 83 583 68 40 Kusuıiı cad Dılek Han 67 Teı 338 Oî 47 545 18 96 T.C. KALKANDERE SULH CEZA MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ Esas No: 1988/128 Karar No: 1989/144 Hakim: Mustafa Özpak 26044 Kâtıp: Zeki Hergenç 127 Davacı: K.H. Sanık: Yusuf Akın, Abdullah oğlu, 1946 doğumlu, lkizdere ilçesi Başkoy nufusuna kayıtlı olup, halen Kalkandere ilçe merkezınde fırıncı. Suç: Gıda Maddeleri Tuzuğu'ne muhalefet. Suç larihi: 10.10.1988 Yukanda açık kimliği yazılı sanık hakkında uzerine alılı suçtan TCK'nın 398, 402/1, 647 SK.'nın 4, 6. maddeieri geregince 32.000 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına ve curme vasıta kıldığı mesiek sanal \e lıcaretten 3 av sure ile latiline, isverinin [akdıren 7 gun kapalılmasına ve bu cezalarının lecilıne, kesinleşen karar ozetının Ankara'da yayımlanan tirajı yuzbindekı bir gazetede ilanına, ilan nıasrafının bilahare sanıktan alınmasına karar verildi. 3.4.1989 Basın: 23487 İngiliz Lisan Okulları Danışma Merkezi Cumtıurıyet Cad 173 4B Elmaa^ Istanbul 80230 Hılior Otelı karşısı Te. (DH839771487943 Tl» 27498 TUSM TR Fax (1)132 97 29 ADRESLER: TOPKAPI ŞİŞE SANAYİİ A.Ş. : Davutpaşa, Kışla Caddesı Askeri Fırınyolu No: 56 34018 Topkapı/İSTANBUL ANADOLU C A M SANAYİİ A.Ş. : Tekke Koyu Gvarı P.K. 612 33004 MERSİN İSTANBUL PORSELEN SANAYİİ A.Ş. : Hatboyu Caddesi N o : 5181714 Tuzla / İSTANBU1 KIRKLARELİ CAM SANAYİI A.Ş. : P K. 40 Lüleburgaz/KIRKLARELİ CAMİŞ AAAKİNA VE KAUP SANAYİİ A.Ş. : Davutpaşa, Kışla Caddesı Fırınyolu Sokak 34020 Topkopt/İSTANBUL ORTAOYUNCULAR 143 6417/144 43 27 FERHANGI ŞEYLER Ferhan Sensoy 400. OYUN Pazar 18JU PersCuma 21 00 Ctesı 15 30 21 00 SATILIK DAtRE Onaköv dc ı^verı olma\a fKerışlı. Tel: 522 72 48 Şan Taylan BtTTİ