Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER arasında idi. Bu kanun, yasaklayıcı bir hüküm içermekte olup idari makamlar, kolluk kuvvetleri ve savcüar konunun izleyicisi olmak durumunda idiler. Görevliler, bu uygulama Ue böyle bir kanunun varhğmı ancak 11380 sayüı kanunu içeren fihrist cildini tarayarak öğrenecekler, sonra da 3. tertip düsturun fıhristte işaret edilen cüt ve sayfasından ya da Resmi Gazete'nin tarih ve sayısından kanun metnini bularak uygulayabileceklerdi. Eğer 3, 4 ve 5'inci tertip düsturlann tamamı görev yerlerinde ve ellerinin altında mevcut ise!.. Yetkililerin ölçüt konusunda tutarh olmadıklannı da izledik. Zira, konulan benzer olan kanunlardan bazüan külliyata alınmış, öbür bazüarına ise "özel" denilmiştir. Bilindiği gibi TBMM'ce onaylanan ya da onaylanması uygun görülen anlaşma ve sözleşmeler milli kanun hüküm ve kuvveünde olarak uygulanma zorunluluğundadır. Bu itibarla DPT Proje Yönetim Kurulu'nun Ağustos 1983 tarihli raporunda belirtildiği üzere bunlann ayn bir cilt halînde yayunlanması ve "özel" damgalı kanunlann da yeni bir incelemeye tabi tutularak yürürlükte olanlannın cütlerdeki yerlerine konulmasını zorunlu gönnekteyiz. Mevcut uygulama ile amaç, yürürlükteki kanunları sayı itibanyla olduğundan az göstermek ise ki ilgilüer TKTde bunu propaganda vesilesi yapmışlardır, bu davTanışın kimseye bir yarar getirmediği açıktır. liyatın yönetmelikler cüdine sadece Bakanlar Kurulunca yürürlüğe konulan yönetmeliklerin aknması, hizmeti en alt düzeye inairmiştir. Zira, çoğu kanunlarda uygulama yönetmeliklerinin ilgili bakanbklarca düzenleneceği hükmu mevcuttur ve bu dunımda uygulama için önemli yüzlerce yönetmeu'k külliyat dışı kalmıştır. 1 HAZÎRAN 1989 Yasa Düzeninde Son Uygıılamalar.. . . Hemen belirteyim ki, yürürlükteki kanunları saptamada yetkililerin ölçütlerini anlamak mümkün değil. Zira, yürürlükteki ikili ya da çok taraflı anlaşma ve sözleşmelerin yanında kişilere ilişkin, vatani hizmet aylığı bağlanması, mülki teşkilat, genel ve özel af kanunlarının hemen tümünün fihristteki adı hizasına "Özel" sözcüğü yazılmış, bunlar yürürlükteki kanunlar ciltlerine ahnmamıştır. FAHRİ ÇOKER (E) Amiral Eski As. Yargıtay Başkanı 1956 yılmdan beri zaman zaman ele alınan yasa düzeni çaüsmalan, 1980*161x16 hükümetin daha kararlı ve geıçekçi yaidaşımı ile somut bir düzeye ulaşmış, 14 Agustos 1981 tarih ve 8/3463 sayıh kararname ile "Türk Mevzuatının Yönlendiıilmesi, Hazırlanması, Duzenlenmesi, Ayıklanması ve Yeniden Değerlendirilmesi Için Hazırlanan Proje Uygulaması Esasları" 24 Ekim 1981'de Resmı Gazete'de yayımlanarak yürurlüğu konulmuştur. Bu saptamalann ışığında Devlet Plaıüama Teşkilaü'nca yürütülen çalışmalar sonunda 1983 Ağustosu'nda yayımlanmış bulunan "Türk Mevzuatının Yeniden Düzenlenmesi ile tlgili tlkeler ve öneriler" başkklı raporla önerilen teşkilat, kıstnen ve baa unvan değişiklikleri ile Basbakanhk Teşkilatına dair 8 Haziran 1984 tarih ve KHK/203 sayüı Kanun Hükmünde Kararname ve bu kararnamenin değiştirilerek kabulü hakkındaki 10 Ekim 1984 tarih ve 3056 sayüı kanunda yer alnuştır. tarihli sa^ısındaki "Başbakanlık Tebligi" ile ilguilere duyurulmuştur. Sonuç Başbakanlığın tebliğine göre gerçekleştirilmesi istenilen görev "Hukuki metinleri toplamak, ayıklamak, yürürlükte olanlaruu tespit etmek" ve "Mer'i mevzuatı ek ve değişiklikleri Ue birlikte tek metin haline getirerek yayımlamak" olması itibanyla teşkilat, sınırlı olan bu görevini yukanda belirttiğimiz hususlar dışında yerine getirmiş, ayıkladığı 708 kanun, kanun hükmünde kararnameler, tüzukler ve yönetmelikleri tek metin halinde yetkili ve ilgililerin yararlanmasına sunmuştur. Bu çalışma, yasa düzeni sorununun noksanlan da olsa çözüme ulaşan Uk aşamasıdır. Kanunlann iç düzeni ve içeriklerinde herhangi bir düzeltmeye gjdilmediği için ana sorunlar yine ortadadır. Bunlan aşağıdaki şekilde özetlemek mümkündür: 1. Kanunlann başlıklan genellikle konusunu kapsamakta ya da gereksiz aynntılan içennektedir. 2. Cumhuriyetten bu yana kanunlara üç kez ayn nuraara verümiş oLması itibanyla sayı karmaşıklığı süregelmektedir. Ek ve değişikliklere ayn numara verilmesi başka bir sorundur. 3. Terminoloji ve dil uyumsuzluklan kesinlikle düzdtilmelidir. Çoğunluğunu ana kanunlann, Medeni Kanun, Borçlar Kanunu, Türk Ceza Kanunu, Hukuk ve Ceza Usul Kanunlan oluştu/duğu 19201935 arası kabul edilen kanunlann dilini anlamak, bugün 50 yaşma gelmiş kuşak için bile zordur. 4. Sistemde, kavramlarda, göndermeler ve hatta kaldınnalarda uyumsuzluklar ve çelişkiler vardır. 5. Mevzuat düzenlemede zorunlu bir standardizasyona gidümelidir. Gönülden dileğimiz, Türk mevzuatının yeniden düzenlenmesi Ue ilgili ilkeler ve öneriler raponınun yeniden ele alınarak Türkiye Cumhuriyeti yönetici ve hukukçularının çağdaş ve mükemrael bir KOD'a kavuşmalannvn sağlanmasıdır. Tutuklu Annelerinin Mektubu. Birkaç günden beri İstanbul'dan uzaktaydım. Dönüşte masamın üstünde bir mektup ve bir dosya buldum. Mektuba bir not eklenmiş: "Sayın İlhan Selçuk, gazeteye geldik, sizle görüşme olanağını sağlayamadık. Siz köşe yazarlarını lütfen daha duyariı olmaya davet edıyoruz. Teşakkür ecterfz. imza: Anneler" Kim bu anneter? Adlannı da yazmışlar Meryem Ce/epsoy, Salise Kumanlı, Rezzan Mavioğlu, Kudret Galeli, Servet YMınm, Nevin Yağan, Duriye Cuci, Zeliha Karataş, Müşerref Eryüksel, Hülya Efegil... Cezaevlerindeki tutuklu anneleri... Ne diyorlar? "Sayın yazarlarımız, sayın aydınlar, Hepinizın de basından izlediğiniz gibi mayıs ayı içinde Sağma(cılar'da büyük bir vahşet yaşandı. Cezaevıncte tutuklu bulunan çocuklanmız tünel bulunduğu gerekçesiyle Sağmalcılar Özel Tıp Cezaev/'ncten Eiayrampaşa Sivil Cezaevi'ne nakledildiler. Bu nakil ;şlemi o kadar keyfi, o kadar insanhk dışı idi ki... 300 metre uzaktaki bir cezaevine yürüyerek 10 dakikada rahatlıkla gidilebilirken, evlatlarımız arabalara doldurulduktan sonra 14 saat arabanın içinde bekletildiler. Sıcaktan ve havasızlıktan birçoğu baygmlık geçirdi. Ama bununla da yetinmediler, 16 mayıs günü kalaslaria, coplarla, demır çubuklarla, sıktıklan tazyikli suyla öyte bir saldırı gorçekleştirdiler ki 150 kisi yaralandı. Bunlann 50'sj ağırdı. Doğru dürüst bir t&davi uygulanmadı. Kısacası idare ölüm istiyordu. Ölümlerin olmaması ise tamamen tesadüfi idi. Yara bere içinde olan evlatlarımız hükümlü olmadıkları halde hükümlülere ait hücrelere dolduruldular. Eşyaları paramparça edildiler. Tüm bu insanlık dışı uygulamalara karşı ev/aöanmız süresız açftfc grevine basladılar ve bugün 16'ncı günündeler. Saldınnm sorumlulan: Cezaevi Müdurü Hayati Tuncel, Savcı Burhanettin Yaric/n, Jandarma Varbay Vaşar Ercan, Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü Abdülkadir Özgör ve Adalet Bakanı'dır. Evlatlanmızın hücrelerden çıkanlarak, gerekli insani istemlerinin yerine getirilmesini ve açlık grevine son verilmesini istiyoruz." •k PENCERE Yürürtükteki kanunlar Otuz yüı aşkın bir süre konuya Ugi duymuş ve eseT venniş bir hukukçu olarak yayımlanmış bulunan külliyatın altı cildi "Yürürlükteki Kanunlar", bir cildi "Kanun Hükmünde KararnameleT", üç cildi "Tüzükler", iki cildi "Yönetmelikler", bir cildi "Yürürlükteki Kanunlann Mülga Hukümleri" ve bir cildi de "Fihrist" olmak üzere toplam 14 cildi heyecanla incelerken gördük ki büyük emek harcanmış, yüzeysel de olsa yasa düzeninde önemli sayılacak bir adım atılmıştı. Ancak, hemen belirteyim ki yürürlükteki kanunları saptamada yetkililerin ölçütlerini anlamak mümkün değil. Zira, yürürlükteki ikili ya da çok taraflı anlaşma ve sözleşmelerin yanında kişilere ilişkin, vatani hizmet aylığı bağlanması, mülki teşkilat, genel ve özel af kanunlannın Başbakanlığrn ana hizmet birimleri arasında fa hemen tümünün fihristteki adı hizasına "Özel" sözcüğü yazılmış, bunlar yürürlükteki kanunlar ciltaliyete geçen "Mevzuatı Geüştirme ve Yayın Genel lerine ahnmamıştır. Müdürlüğü", üç yılı aşan çalışmalan sonunda "Hukuki meürüeri toplamak, ayıklamak, yürürlükte Tipik bir Örnek olarak, Atatürk adının ya bunun olanları tespit etmek" ve "Mer'i mevzuatı ek ve de başına ve sonuna söz koyarak yapılan adların kimse ğişiklikleri ile birlikte tek metin haline getirerek tarafma alınamayacağına dair 17 Aralık 1934 tayayımlamak" şeklinde saptanan görevini yerine ge rihli 2622 sayüı kanun da özel damgalı olarak yütirmiş ve bu husus Resmi Gazete'nin 22 Arahk 1988 rürlükteki kanunlar ciltlerine alınmayan kanunlar Tüztik ve yönetmelikler Tüzüklerin tek metin halinde yayımlanması elbette ki pek iyi olmuştur. Ancak, kanunlann uygulanması için tüzük düzenlenmesini emreden hükümleri adeıa sistematik olarak yeni bir düzenlemede kaldırümakta ve bu konuda yönetmelik düzenleneceği belirtilmektedir. Bu itibarla tüzük sayısı yülar geçtikce azalacak ve yenisi de eklenmeyince bir gün tüzük cütleri boşalırsa hiç saşmayacağız. Yönetmeliklere gelince, Anayasanın 124. maddesine göre Başbakanlık, Bakanlıklar ve Kamu Tüzel Kişüikleri, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunlann ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere yönetmelikler çıkarmaya yetkili olduklan halde kül EVET/HAYIR OKTAYAKBAL Babıâli yokuşu. Biz öyle derdık. 'Babıâli'den geçtin mi, Babıâli'ye gittin mi?' Sonrakıler, 'Bizim Yokuş' adını taktılar. Şimdikıler ne diyorlar bilmem? Ünlü Cağaloğlu yokuşu. Sirkeci'den yukarıyadoğru tırmanan yol. İki yanı kitapçı dükkânlarıyla dolu bir yer, bir kültür merkezi... Fötoğraflar çıkardı dergilerde. Ünlü muharrirlerimizden falanca ile filanca yokuşu tırmanırken' diye. Peyami Safa, Necip Fazıl, Yusuf Ziya, Nizamettin Nazif, Faruk Nafiz gibi ünlülere sık sık rastlardık burada.Hep de ağır adımlarla yürürlerdi. Arada bir kitapçılara uğrariar ya da kapı önünde kendilerini saygıyla selamlayanlara lütfen başlarını eğerek yanıt verirlerdi. Karşı kaldınmdan durup bu Cıstatları izlediğim çok olmuştur. Ortaokul sıralarındaydım. Bir arkadaşla birlikte yazdığımtz şiir 'Resimli Ay' adlı aylık dergide çıkmıştı. Arkadaşın adı Selçuktu, bu yüzden imza olarak S ve O harflerini yazmıştık. Arada bir anımsarım. Nedense hep dilimin ucuna gelen, Hasta olmuştuk kederimizden' dizesi gelır. Bir dörtlüğü arkadaş yazmıştı, ikinci dörtlüğü ben. Dergide, "S.O"yu görünce sevinmiştik, demek bizim oturup çiziktirdiğimiz dizeler basılmaya uygun görülmüştü! Ortaokul son sınıfta bir Necati vardı. El yazısı çok güzeldi. Güzel defterlere güzel güzel romanlar yazardı. 'Yarım Ay' Dergisi'nde çıkan Mükerrem Kâmil'in, Nadire Nadir'in, Cahit Uçuk'un, öykülerine benzer şeyier Biraz da Esat Mahmut'un etkisi vardı elbet. Hele o devrik cumlelerde... İki koskocadefter doldurmuştu 'aşk ve ihtiras' romanlarıyla. Bunlan bastırmak isteğindeydi. Sınıfın edebiyatçısıydı. Bense edebıyat sevgisini yeni yeni tatmaya başlıyordum. Nedense bir türlü hoşlanmıyordum Esat Mahmut, Kerime Nadir gibi yazarlardan. Okuyordum hepsini, ama bunlann gerçek bir edebiyat ürünü olduğuna inanamıyordum. Okuldan çıkar çıkmaz Necati ile Babıâli'ye inerdik. Kitaplara hayran hayran bakardık. Paramız olsa hepsini alacaktık. Hele Remzi'nin İnkılâp'ın bastığı ucuz romanları... Bir gün yivmi beş kuruşa satılan bir roman buldum. 'Airodit Buhurdanında Bir Kadın.' Reşat Enis'ti yazanın adı. İlk kez ciddi bir edebiyat yapıtıyla karşılaştığımı bu romanı okuyunca anlamıştım. Epey karmaşık bir şeydi. Akıl almayan olaylar olup bitiyordu. Ama etkileyiciydi, böyle şeyier de olur mu düşüncesine itiyordu okuyanı. Benzemiyordu Kerime Nadir'in, Mükerrem Kâmil'in yazdıklarına... Necati'ye verdim, okusun diye. Ertesi gün geri getirdi. Sıkılmış, okuyamamış! Bana yeni yazmaya başladığı 'aşk ve ihtiras' romanından söz etti, adını bir türlü koyamıyordu, ne deseydi 'Yakut Damlalar' mı, 'Gözyaşları Denizi1 mi? Belki de uyduruyorum bu adları. Ne yapayım aradan yarım yüzyıldan fazla zaman geçti! Babıâli Caddesi'nin vitrınlerındeki o kitapları seyretmek bile ayn bir keyifti. O zamanlar şımdiki gibi imza günleri yoktu. O ünlü sairlerin, yazarların yanına kim yaklaşabilirdi ki! Hemen hepsi 'büyük' kişilerdi. Ya milletvekili idiler, ya elçi, ya daha başka yüksek düzeyde görevin sahibi!.. 'Üstat'tılar, "edip'tiler, sıradan 'yazar' degildiler. Oysa şimdı herkes 'yazar!' İktisatçı da sporcu da maliyeci de politikacı da... Yazı yazdın mı, yazar oluyorsun!.. Oysa 1930'larda, 40larda 'muharrir' başkaydı, 'edip' yine başka... Kimileri yalnız 'muharrir'di, kimileri de 'edip ve muharrir!' Bir de 'müellif vardı. Oysa şimdi hiçbiri yok, herkes Vazar!' E&itlik sağladık, hiç değilse yazı alanında! Çok şıktılar. Hepsi en pahalı lokantalara giderlerdi. En güzel kadınlaria dolaşırlardı. İyı kazanırlardı herhalde!.. Ama ıçlerinde öyle olmayanlar da vardı. Omeğin Mahmut Yesari. Meserret Kahvesi'nde yazardı tefrika romanlarını... Hiç şık giyinmezdi. Çok mu içerdi, çok mu sigara tiryakisiydi? Onu da cam kenarından izlerdik hayranlıkla. Babıâli'nin ayrılmaz bir parçasıydı Meserret'te oturup yazı yetiştiren Mahmut Yesari Bey... Geçen gün Babıâli yokuşundan inerken bütun bunlar bir bir aklımdan geçti. O günlerde edebiyat bir azınlığın malıydı, lüksüydü. Edebiyatçı da hepsı değil bazıları toplumun seçkin süsleri... Şimdi hepimiz eşitiz. Hepimiz yazarız. Hepimiz caddeden, yokuştan iniyoruz. Kimse uzaktan bizleri hayranlıkla izlemiyor, parmağıyla 'Bak kimler geçiyor' diye göstermıyor. Sanınm yazı dünyasında demokrasiyi kurduk. Hiç değilse yazı alanında... OKURLARDAN daha üstün, yanlıs, kötü veya çirkin olarak tanımlanamazBir dilin tüm lehçeleri aynı derecede iyi ve doğrudur. Bu lehçeler arasında nitelik 30 Nisan 1989 tarihli Sayın bakımından herhangi bir Fasih Sinan'ın "Danımang o böcücüğü" makalesine cevap: kıyaslama yapılamaz." Sayın Fasih Sinan'ın ve onun Lehçeler arasmdaki farkulığın ise çeşitli nedenleri vardır. makalesini okuyan değerli Bunlardan en önemlileri (1) Cumhuriyet okurlannm Coğrafî engeüer, (2) herhangi bir yarulgıya Toplumsal uzakhktır. Bu düşmemeleri için bazı nedenlerin ikincisinin (2) hatırlatmalarda bulunmayı bizim konumuzla bir ilgisi faydalı buldum. Tum dünya yoktur. Bu, genellikle aynı dillerinde olduğu gibi bölgede görülen lehçe Türkçenin de çeşitli lehçeleri vardır. Dildeki bu farkhhklar farkhlıklannm sebebidir. Ömeğin, UtanbuVda yaşayan bölgesel olabileceği gibi aynı bölge içinde de farklı lehçeler bir İstanbulht, bir Trabıonlu bulmak mümkündür. Her dil veya bir Anadolulu arasmdaki lehçe farkUlığınm iletişim içinde bulunduğu sebebi budur. Gelelim birinci diğer dillerden doğal olarak nedene. Kıbns'la Türkiye etkilenir. Aynca bir dilin arasında yer alan Akdeniz en herhangi bir lehçesi diğer büyük coğrafî engeldir. lehçelerine göre üstün Bırakın arada deniz olmastnı sayılamaz. Zaten hiçbir lehçeyi böyle bir kıyaslamaya bugün Türkiye'de Kıbnshn bir ada olduğunu bilmeyen dahil edemeyiz. Ne Kıbns birçok kişi mevcuttur ve bu lehçesini, ne Karadeniz gayet doğal bir olaydır. lehçesini, ne de Anadolu Unutmayalım ki Türkiye'de lehçelerini. Dilbüimcilerine bile çeşitli bölgeler arasında göre bir dilin birçok farklı lehçelere sahip olması o dilin çok büyük bir iletişim kopukluğu mevcuttur. zengintiğini gösterir, yani Kıbnsla iletişim yoğunluğu güzel Türkçemizin kuvvetli olsa dahi Kıbns zenginliğini. Bunu birçok lehçesi acaba hangi lehçeden dilbilgisi kitaplarında, daha çok etkilenecektir? özeüikle dil üzerine eğitim Istanbul mu? Karadeniz mi? veren tüm ünivesite Yoksa Anadolu lehçelerinin kitaplarında bulmak herhangi birinden mi? Çünkü mümkündür. Dil üzerine Türkiye'de bugün tek bir eğitim yapan bir öğrenci lehçeyi değil birçok lehçeyi olarak özetle bu konuyu b'' arada görmek birkaç cümleyle açıklamakta mümkündür. Sayın Fasih yarar görüyorum. Dünyaca ünlü birçok dilbilgisi Sinan makalesinde Kıbns lehçesinden örnek kelimeler profesörlerinin kabul ettiği nokta şudur: "Bir dilin hiçbir verirken birçok yanhs kelimelere de makalesinde yer lehçesi diğer lehçelerine göre Babıâli'den İnerken... Kıbrıshnın Türkçesi vermiştir. Sanınm bu sadece bir geneüeme hatasıdır. Sayın Fasih Sinan aynca Kıbns'ta kişinin konuşmasına göre hangi yöreden geldiğini anlamanın mümkün olmadığını belirtti. Fasih Sinan'a gerçekten hak veriyorum, çünkü ben de bir Kıbnslı olarak bu farkları hiç denenecek kadar az anlıyorum. Fakat bizden büyükler, özellikle 4550 yaş üstündeki Kıbns halkı bu farkhlıklarm büyük bir kısmuıı ayırt edebiliyor. Sayın Fasih Sinan'ın makalesinin son iki paragraflannda Kıbrıs'taki sosyat yapı ve düzenden bahsediliyor. Fasih Sinan'ın da gözlemlediği gibi Kıbns halkı genelde köy kökenli ve bunun gurur kırtcı bir şey olmadığına tüm kalbimizle inanıyoruz. Fakat Kıbns'ta kesinlikle bir ^soylu (aristokrat) soysuz' ayrımı yoktur. Zaten 'aristokrat' keUmesi dünyanın her yerinde günlük hayattaki geçerlüiğini yitirmiş ve sadece tarih kitaplarında kalmış 'babadan oğula geçme' bir unvandır. Bugün Kıbns'taki eğitim düzeyi köylerde ve kentlerde hetnen hemen aynı seviyededir. Sayın Sinan makalesinde soylularla soysuzlar (sözde) arasında iletişim olmadığını söylüyor. Aksine Kıbns'taki durum bunun tam tersidir. Ömeğin, devletin en üst mevkilerinde bulunan başbakan ve hatta cumhurbaskanı ile halktn herhangi bir kesiminden bir kişi rahatlıkla görüşebiliyor ve iletişim kurabiliyor. Başbakan ve cumhurbaskanı sokaklarda korumasız (bodyguard'sız) dolaşabiliyor. Çünkü Kıbns halkı 1950lerden beri hep beraber Ruma karşı omuz omuza savaştı ve Türk toplumu ile Türkiye bayrağını kahramanca müdafaa etti. Sayın Fasih Sinan'ın bazı sıfatlan Kıbnslı tüm Türk halkına mal etmesi bence çok ağır ve katı bir genellemedir. Kendisi bu hakka hiçbir şekilde sahip değildir. Yüzde 99 okuma yazma oranına sahip olan, 1 Mayıs'ı 'lşçi Bayramı' olarak resmi tatil ilan edip tüm dünya ülkelerinde ender rastlanacak bir olgunlukla ve örnek bir şekilde kutlayabilen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halkı Sayın Fasih Sinan'ca nasıl yan aydınlanmış bir halk olarak görülüyor? Evet, kabul etmek gerekir ki, ömeğin bir Istanbul'da yaşanan kültür faaliyetlerinin yoğunluğuna eş değerde bir kültür faaliyetine sahip değildir Kıbns halku Ancak maddi olanaklan doğrultusunda elinden geleni yapmaktadır. 1950'lerden ve hatta daha gerilere giderek 1878'lerden beri 1974'e kadar ve hatta günümüzde bağımsızlık ve özgürlük mücadelesi eden ve bu uğurda Mehmetçikie birlikte nice şehitler veren bu halka Sayın Fasih Sinan "Kolay kazanmış ve hepten şaşmış" sıfatlannı uygun görüyor. Takdiri değerli Cumhuriyet okurlanna bırakıyorum. Saygüanmla. AHMET SÖZEN İstanbul Mektubu olduğu gibi yayımladım; dosyadaki bilgiler ve belgeler de yazılanları doğruluyor. Kamuoyunun bu konudaki duyarsızlığına diyecek yok!.. Gazeteler ve bizim gibi köşe yazarlarına ilişkin eleştiriler yerindedir; çünkü herkesin gözü dış dunyada yankılanan haberlerde ve iç politikaya dönük erken seçim tartışmalarında... Kimi cezaevindeki yöneticiler bu boşluktan yararlanarak tutukluların üstüne yürüyorlar... Neden?.. Bir hapishanede (son olarak Sağmaicılar'da) tutuklunun kaçmak için tünel kazması elbette önemli bir olaydır; ama, bu tür bir girişim yetkilıler ve görevlilerce daha basından önlenir; girişimciler yasal yollardan cezalandırılır; onun ötesinde kimseye fiske vurulamaz. Cezaevi yönetimleri, hapishanede ya da tutukevinde hiç kimseye tünel kazdırmayacak kadar yakın gözetim ve denetimi sürdürmelidırler. disiplini sağlamalıdırlar. Eğer bu işin üstesınden gelemiyorlarsa, yetersizliklerinin hıncını ya da intikamını tutuklu ve hükümlülerden çıkarmaya kalkışmalan hiçbir şeyi çözümlemez; yeni sorunlar yaratır; suç oluşumuna yol açar. Nrtekim Sağmalcılar'dakı cezaevi yöneticileri görevlerini ıhmal ettikleri için hapishanede bir tünel kazılabilmıştir. İçine düştükleri olumsuz durumun yarattığı tepkiyle dengelerini büsbütün yitiren görevliler yeni olayların çıkmasına yol açmışlardır. Sonuç? Verilen sayılara göre 150 yaralı... Kimisi hafif... Kimı ağır... Ve iki hattadan beri süregelen açlık grevi... Merak ediyorum: Bunca yetersızlığin, beceriksizliğin ve sonunda ortaya çıkan zulmün kahramanlarına hesap sorabilecek bir denetim mekanizması var mı? Yoksa olan brtenlerin faturasını yalnız tutuklulara ödetmek yöntemini mi benimsedik?.. Camm, biricik annem MERYEM FİKRET ANDİÇ'İ yitirdim. Acım sonsuzdur. AHMET MÜRŞİT SERTOL VEFAT Biricik eşim, sevgili babam Artvin eski milletvekili, Merkez Bankası eski Yönetim Kuruhı üyesi, Halkçı, Parti Kurulu üyesi Avukat GÜZEL İNSAN TURGUT AI2TJNKAXA'yı kaybettik, acımız sonsuzdur. EŞt VE KlZl TEVFİK BAYRAKTAR'ı 28.5.1989 günü trafik kazasmda kaybettik. Gönlümüzde yaşatacağız. "Enflasyon ya da hayat pahalıl'ğı Turkıye'nın yazgısı değıldıt Bunu yazgı' olarak göstefmek ısteyen kışı ve guçlenn tercıtııdır Enflasyorun/pahalılığın bir yazgı olmadığın kanıtlamak ise pahalılıktan enfiasyondan ezılen kesıtlerın polıtık temsılcısı olan 'partı'nın ışı ve gorevıâır Turkıye'de t>u önemli sorunu yaralan koşullaı jyguiama araçları ve poIrtıkalaı bellıdır Enflasyon. yine o araçlar ve polılıkalat loplumumuzun çoğunluğu yararına uygulanarak onadan kaldınlatMtir " Not: Merhum 1 Haziran 1989 perşembe günü TBMM'de yapılacak torenı muteakip Maltepe Camii'nde kıhnacak öğle namazından sonra Cebeci Asri mezarhkta toprağa verilecektir. NESRİNAHMET ŞENOL A REAL CHALLENGE An Intenutional Company is now setting up production and distribuüon faciliües in Turkey in a Joınt Venture with a leading Turkish Company and is looking for the folloving personnel. 1) Graduate Project Engineer To initially be part of the Project Team, building an Industrial Fases Production Plant. On completion of the project the engineer '»ill take up a Departmental Management Role. 2) Purchase £xpediter To liase with suppliers and organize payments, customs clearance, etc. Good knowledge of customs procedures is essential. Graduate or highly experienced person. Candidates for both posıtions must be fiuent in English. Imerest candidates must send their c.v attached with a recent photo not Later than June 5 SEZONLÜK Y\ZIJK EV Erdek, Narlı Köyü'nde denize yakın... Bahçe içinde... Tel:(9) 197711 37 to P.O. Box No. Şişli / İSTANBUL B Bılecik. Yüksek Okulo için alınan 7,5 mılyarlik kredi nereye harcandı? Müdur Doc. Dr. Mustafa Tefek nasıl ıstifa ettırildı?Tetek'in başmdon geçen ılgınç maceralar. • DEMİREL: "BENİ ANLAMAK ZOR" • GELENEKSEL STRES w GÜNLERI "Gençliğin Sesi" • SÖZHAKKI'NDAN BELEDİYEYE: "ORTAK ÇALIŞMA PROĞRAMI' NE OLDU? 7,5 MILYAR TÜRKİYE'DE ENFLASYONLA MÜCADELE SÖzhokkı BAYÎLERDE TUNCAY ARTUN ikanguru ç ı kt ı sızın ıçın o z e e rgı