18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 MAYIS 1989 KÜLTÜRYAŞAM CUMHURİYET/5 f Yönetmenle salon sahibinin gereksiz sürtüşmesi sinemamıza zarar verdi : ATİLLA DORSAY SİNEMA HAYVANLAR İSMAİL GÜLGEÇ "Zincir" neden yakıldı? Yönetmen Korhan Yurtsever'in kendi filmi olan "Zincir"in bir kopyasım Moda sinemasının önünde yakması bir seri polemiğe yol açtu Bu davranış yönetmenin kendisinden söz ettirmek isteğinin çok ötesinde, gerçek ve derinlemesine sorunların dışavurumu olan acılı bir olaydı. Türkiye'de "film yakmak", uygar ülkelerin tersine, oldukça sıi. rastlaıur bir olay oldu. Birzamanlann unutulmaz bir TRT genel rnüdürü, "Yorgnn Savaşçı" için "Onn yalcbk" deyivennişti. Bir dönemin 'eksanrrik' sinemacısı Mnhleşem Durukan'm ise kimbilir neye kızdıgı için Babı Âli yokuşunda, Vilayet'in önünde bir fUmini yakmasımn resimleri baanda yer almıştı. Ama bu kez, oldukça farkiı bir yakma olayıyla karşı karşıyayız. Yönetmen Korban Yurtsever, kendi filmi olan "Zincir"in bir kopyasım, Moda Sineması'nın önünde yaktı. Bu eylem, kaprisli, egsantrik bir yönetmenin kamuoyunda kendisinden söz ettimıek isteğinin çok ötesinde, gerçek ve derinlemesine sorunlann dışavurumu olan acılı bir olaydı. Ve sanınm günümüz Turkiyesi'nin gergin ve kaynayan ortamında bile dikkatleri çekmeyi hak ediyordu. "Zîndr" in yaküması, özellikle Cumhuriyet okurlannın yakından izlemek fırsatmı bulduğu bir seri polemiğe yol açtı. Filmin koca tstanbul'da tek oynatıldığı sinema salonu olan Moda'nın yöneticileri, filmi iş yapmadığı jerekçesiyle tek seansa indirmişler, buna kızan yönetmen de bu gösterişli eyleme girişmişti. Günümüzün ağır koşullannda, bir kültür merkezi, sanat filmlerine dönük bir sinema salonu işletmek, kuşkusuz kolay bir iş değil. Bu işe sıvananlann nelere göğüs germek zorunda kaldıklannı, nasıl didinip uğraştıklarını, ne tür güçlüklerle boğuştuklannı biliyoruz. özellikle sinema KİM KİME DUM DUMA BEHtç AK Sonra fahi Aurşonla 3 hakhuarak, çe Aorko K <tö>Xt Jalıyoron, y, kafanda "Ztoclı** yakıltyor İstanbul'da tek oyr=• ema salonu olan Moda'da, iş yapmadığı gerekçesiyle tek seansa indirilen "Zincir", yrjnetmeni Korhan Yurtsever tarafından sinemanın önünde yakıMı. sız, sanatsız, kültürsüz bırakılmak istenmiş ve de bırakılmış bir toplumda, kapitalizmi görgüsüz köy ağası zihniyetiyle, dünyadaki en yozjaşmış biçimiyle uygulamayı deneyen ve koca bir toplumun kültür damarlarını birer birer kesen, kaynaklannı birer birer kurutan bir düzende, pasajadükkâna çevriliverilecek veya seks filmlerine yöndiverecek koca mekânların hâlâ kaliteli işlere ayrılabilmesi, öncelıkle yapılan işe sevgiyi, saygıyı gerektiriyor. Sonra da sayısız özveriyi... Bunlan biliyor, bu salonlann yöneticilerini anlıyor, sermayemizle değilse de gönül dolusu sempatimizle onların yanında yer alıyoruz. Ne var ki, aynı sempatiyi, hatta daha da çoğuyla, bunca güç koşullarda film yapmaya sıvanmış tüm sinemcüar için de duyuyoruz. Ve bu 2 kesimin birbirlerine kesinlikle gereksinme duyan, aynlmaması, bölünmemesi, düşman olmaması gereken iki kesim oldu ğuna inanıyoruz. Oysa son zamanlarda, salon sahipleri/yöneticileri, sinemamızın genç insanlarma gerekli anlayışla, hoşgörüyle yaklaşmaktan gitgide uzaklaşıyorlar. İthal filmciliğindeki patlamanın ve önlerine getirilen listelerdeki parlakbğın da etkisiyle, bizim kuçuk, güçsüz filmlerimize tepeden bakmaya başlıyorlar. Mahinur Ergin'in, son festivalde yabancılar tarafından "oldnkça Uginç" diye nitelenen filmi "Gece Dansı TutsaklarT'nın başına aynı şey geldi. Film, haftasını doldurmadan vizyondan kaldırüdı. Oysa vizyona girmiş bir filmin en aşağı bir haftasını tamamlaması, en azından seyirciye karşı bir yükümlülük, bir saygı gereğidir. O hafta masraflar bile çıkanlmayabilir, zarar da edilebilir. Ama sinemacüık, sürekliliği olan bir iştir ve bir sinema, bu tür bir davranışla hem Türk yönetmen/yapımcısını, hem de seyircisini karşısına alarak uzun vadede tnsancıl, içten ve alternatif bir sinema örneğk Selam Bombay Bir sanatsal Manifesto S e l a m Bombay (Salaam Bombay) / Yönetmen: Mira Nair / Oyuncular: Şefik Sayed, Serfeddin Kurrasi, Raju Barnad, Raghubir Yasav / Mirabai Film National Film Channel Four yapımı / 112 dak. (Moda). "Selam Bombay", doğup büyüdüğü kenıe ve ülkesinin gerçeklerine tutkun bir genç kadının, artık yaşamını sürdürdüğu Londra'dan yola çıkıp bu çevre üzerine bir film yapma isteğinin sonucu.Yapımı tam bir serüvene dönüşen, yıllar süren ve para bulundukça sürdürülen film,geçen yıl Cannes şenliğinde gösterilip büyük ilgi görmüş ve Mira Nair'e, çok değerli bir Altın Kamera ödülü getirmişti. Filmin bu yılın yabancı film Oscar adayları arasında yer aldığını da anımsatalım. "Selam Bombay", çağımızın en sorunlu toplumlarından birinin bu sorunları en canlı biçimde simgeleyen dev bir metropolüne, o sorunların çocuklar duzeyindeki yansımasını temel alarak yaklaşan bir film... 10 yaşındaki Krişna'nın seruveni, tümüyle sokaklarda, izbelerde, gerçek mekânlarda çekilmiş. Hindistan'ın stüdyolarında çekilen yapay melodram ve müzikal turlerine tumuyle zıt düşen bir sinema örneği, yürekten gelen bir çığlık, bir sanatsal manifesto... Alabildiğine yoksul, acılı yaşamlan betimlerken, Mira Nair, göz yaşartmaya da çalışrmyor, karanhk bir tablo çizmeye de... Bir dizi oyuncunun veya otantik, gerçek kışiliğin tüm sıcaklıklannı verdikleri film, hep belli belirsiz hiçbir yere varamaz. Moda Sineması'nın tutumundaki daha da "vahim" bir tavır, sinemanın kendini aynı zamanda hem halk hem de eleştiri kurumunun yerine koyarak "Zindr"e saldırması olmuştur. Sinema yöneticileri, "seyirdnin filme tepkisi''nden söz ederek, görenlerin de bu filmi hiç beğenmediğini ima ediyorlar. Hatta bunu açıkça da belirtiyor, "birkaç yönetmenin dışındaki yapıtlann zekâ düzeyinin geri oldnğunu". sinemamızı genelde "Batt sinemasından 50 yıl geride" bulunduklarıru söylüyorlar. Eğer Moda Sineması yöneticileri, sinemamız üzerine böyle kapsamlı, enineboyuna bir eleştiri çabasına gireceklerse, galiba mesleklerini yanlış seçmişler... Buyursunlar sutunlanrmzı onlara bırakalım, yazıpçizsinler. (Onlar da belki bu arada sinemalarını bize bırakırlar!). Herkes yerini, işini, haddini bilmeli. Adarmn filmini hem oynatmayacaksın hem hakaret edeceksin hem de hızım alarnayıp bütün sinemamıza bindireceksin. Insana " h o o o o p " derler!.. Kuşkusuz tüm bu tatsız olaylar, sorunun can alıcı noktasını gözden kaçırtmamalı. Sorun, elbette sinemamızın kimi ürünlerinin (ama kuşkusuz Batı sinemasırun da kimi ürünlerinin) seyircimiz için yeterince çekicilik taşımaması, insanlan evlerinden, işlerinden koparıp salonlara çekecek cazibeden yoksun oluşu... Ama bu, sanat sinemasının ezeliebedi sorunu değil midir zaten? Onun için değil midir ki Batı toplumlarında yıllar yılı "saaat ve deoey stnemalan" denilen ve kitle beğenisine ayn, giderek ters düşebilecek filmleri gostermeyi amaçlayan küçuk salonlar olmuştur? Bu salonlar, özellikle Fransa, tngiltere gibi ülkelerde gerek devletten gerekse yerel yönetimlerden destek, yardırn göregelmiştir. Hiçbir uygar toplum, yaratıcı sinemayı kapitalist bir gösteri mekanizmasımn acımasızlığıyla karşı karşıya bırakmamıştır. Bu uygarlık düzeyine henüz erişmemiş ve bugünden yarına da erişecek gibi olmayan Türkiye'de, çözüm, hiçbir biçimde, yaratıcı, özgün, yenilikçi bir sinemayı yapmaya çalışanlarla, salonlannda göstermeye çalışanlann birbirlerine ginnesi değildir. Herkese biraz düşünce, sağduyu ve dikkat öğütlemek isteriz. Not: "Zincir" filminin anaöyküsünün, geçen hafta yazdığımız gibi Bckir Yıldız'ın değil, Osman Cahin'in öykusunden uyarlanmış olduğunu belirtelim. PİKNtK PtYALE MADRA HIZU GAZETECİ NECDET ŞEN ÇİZGtLİK KÂMtL MASARACI Krtşaa'nifl serâvenl "Selam Bombay ın yönetmeni Mira Nair, alabildiğine yoksul, acılı yaşamlan betimlerken göz yaşartmaya çalışmıyor; aksine, bir dızi oyuncu ve otantik kışilik tum sıcaklığıyla yansıyor ızleyıcilere. Özelitkle çocuk kahramanlar, sinemasal belleğimizden uzun süre silinmeyecek. bir iyimserlik, bir yaşama umudu ve sevinci içeriyor sonuç olarak... Özellikle çocuk kahramanlar, sinemasal belleğımizdeki yerlerini gelip alıyorlar. "Selam Bomba>" gunümuzün ticari sinema sisteminden, hep benzer filmleri gormekten bıktıklannı söyleyenler için gerçek bir alternatif sinema örneği ve me\simin en insancıl, en içten sinema yapıtlarından biri... 2 AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİR KEMAL GÖKHAN GÜRSES Şaşılacak benzerlikte iki gerilim filmi (Retribution) / Yönetmen: Guy Magar / Oyuncular: Dennis Lipscomb, Leslie Wing, Suzanne Snyder, Jeff Pomerantz, George Murdock / UncironMotion Pictures yapımı (Gazi). S i e s t a Yönetmen: Mary Lambert / Oyuncular: Ellen Barkin, Gabriel Byrne, Julian Sands, Usabella Rossellini, Jodie Foster, Martin Sheen, Grace Jones / Lorimar Pictures yapımı (Emek, Reks) Bu haftanın iki gerilim filmi, kimi öğeleriyle şaşılacak benzerlikler gösteriyorlar. "Kötiilügün Gttcü"nde, kendini oturduğu kattan atıp ölüm derecesinde yaralanan bir adamın iyileşraesinden sonra bedenine "başka bir ruh"un girmesinin farkına varışı anlatılıyor. Bu, aynı dakikalarda ve çok yakında öldürülen bir adamın ruhudur ve kahramanımızı, "intikam" amacıyla bir dizi cinayete zorlayacaktır... Kadın yönetmen Mary Lambert'in şaşırtıcı bir kitaptan alınan ve yine az şaşırtıcı olmayan filmi Jodlt Foster Yönetmen Mary Lambert "Siesta "da, İspanya dekorunu ve "Siesta" ise yine (bir ara) düşen konuk oyuncu olduğu hakle, filmde epeyce kapsamlı bir rotü olan Jodıe Fos bir kadının öyküsüdür. Kendisini ter"ı (yukarıda) ustaca kullandığı gibi, yerı geldıkçe, cmsellığı ve şiddetı de bir otelden dev bir kırmızı kamçok iyi değerlendirıyor. yonun üstüne atar, kırmızı giysili Bilinmeyenin peşinde Kötülüğün Güeü kahramamnuz (Filmi baştan sona geçen ve Marilyn'in "Niagara" filmindeki ünlü kırmızı giysisiyle "seksüikte" aşık atabilecek bu giysiye emeği geçenlere bravo!) Ama onun "diişuşü", çok daha önce kendisini yaralı bereli bir halde, bir havaalanının yakınlannda yatarken bulduğunda başlamıştır. Ve o kendi yaşamının başkişileriyle birer birer karşılaşır ve geçmişinde dolaşırken, ilk fılmdekine benzer biçimde bir "konuk ınh" olduğuna değgin ipuçları bulacaktır... "Siesta", kuşkusuz incelikli, "aydın işi" bir film... Mary Lambert, güneşli turistik tspanya dekorunu, konuk oyuncularını (özellikle Jodie Foster ve İsabella Rossellini'ye dikkat) ustaca kullandığı gibi, yeri geldiğinde, cinselük ve şiddeti de çok iyi değerlendiriyor. Bir tür "zihinsel jimnastik" entelektüel ahştınna olan film yine de sürpriz sonuyla gerçek bir "korku filmi" arayanları doyurmayabUir. Işte o zaman "Kötülüğün Gücii"ne başvurun... Çünku bu film kanı ve şiddeti olduğu kadar, özel efektleri kullanrnada da alabildiğine cömert... Konusunun görece özgünlüğüne karşın, film sinirlerinizle oynamak için hiç bir fırsatı kaçırmıyor ve daha "erkek işi" bir korku/gerilim filmi arayanları doyurma şansı taşıyor. Eksikleri, fazlaları ve farkhhklanyla, bu 2 film de fantastik yöndişli değişik filmler arayanlar için ilginç... GARFIELD JM DAVIS 9CCC>I. UÇIN GEUYOB TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAH 49pO'0£ BU6ÜN,ÜNUJ TÜKK. MÜZıĞl BESTSOSİ CEVOEr CAĞLA POĞMUŞTIJ. MUZİIZSEVE& BlR AİISMİAJ ÇOCUĞU OLbUĞliUbANj IOJÇÜK. YAŞLAJSOA 8ATI TABZt BBSTECİ CEVDET CAĞLA.. ÖĞ&EUIMİ OÖAJMİİfTU AİLES/AJİM BATt İSTEOIĞİ GENÇ M(jZf£reU, ÛYÜie. iLSi DUYM4lcmYD< <SEC€GEtcrrE &E£TEt/Yec£& fAG*:fOHS,oMU SU OALIAt &AŞARIU ffTE ÇAeKICAÜINDAN Bi&fCAÇI'.' "KAÇtNCI Lı 8AHA& 8U " "6UL AÇAR gUlgUC ÖTE& . 6EÇER "j "(tMDI HArt/fDA MI0IH AÇıKt AJAIAAİACABA pevcer YIL
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle