Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 MAYIS 1989 HABERLER CUMHURİYET/11 Demokrasi içîn mutabakat AN KARA (Cumburiyet BiiroSB) Ankara'da toplanan ve çeşitli kesimleTden 930 kişinin katıhnuyla önceki gün başlayan "Denokrasi KurulUyı" dün çalışmalannı tamaraladı. Kurultayın sabahki oturumunda, "Düşünce ve örgütlenme özgürlüğü" üzerine bir tebliğ sunan yazar tlhan Selçuk, düşünce ve örgütlenme özgürlüğü, günün "Demokrasinin olmazsa olmaz koşuln" olduğunu dile getirerek, "Türkiye'de demokrasi evrensel boyutlamla" benimsenmelidir. Demokrasiden nzak çok partili rejimin sakıncalannı tam kırk yıl yaşayarak gördük. Evrensel demokrasinin benimsenmesi yolunda bir 'ulusal mutabakat' oluştuğu gün gerçeklesme kolaylaşacakttr" dedi. Demokrasi Kurultayı'nda söz alan diğer konuşmacılar da "Ulusal bir konsensüs sağlanmasının demokratik bağlamda olumlu sonuçlannın elde edilecegini" belirttiler. Kurultayın öğleden sonraki oturumunda ise kurultayın sonuç bildirgesi ve program önerileri üzerinde tartışmalar açıldı. Demokrasi Kurultayı'nda 'düşünce ve örgütlenme özgürlüğü9 tartışıldı GUMJEREV KOPUGU AHMET TAN 'Kurultaya katılan konuşmacılar, düşünce ve örgütlenme > Demokrasi Kurultayı'na, düşünce ve örgütlenme özgürlüğü fözgürlüğünün demokrasinin özü olduğuna dikkat çektiler. IÖ, /k fkonulu bir tebliğ sunan gazetemiz yazarı llhan Selçuk, ^Konuşmacılar, demokrasinin araç değil, amaç olduğu noktasını \İKc ^"Türkiye'de demokrasi evrensel koşullarıyla benimsenmelidir. .'vurguladılar. Kurultayın düzenleyicilerinden olan yazar Aziz Yvur füemokrasiden uzak, çok partili rejimin sakıncalarını tam kırk yıl TDen Nesin, Necmettin Erbakan 'ın önceki günkü eleştirisini yanıtlayarak yaşayarak gördük. Demokrasinin gerçekleşmesi için evrensel demokrasinin benimsenmesi yolunda 'ulusal mutabakat' şarttır" dedi. MÇP'yi kurultaya "meşru saymadıkları için" çağırmadıklarmı söyledi. \ bir düşüncenin toplu olarak dile getirilmesidir. Bunun bahar, sonbahar, kış, yaz bayramı olarak kutlanması düşüncesi yanlıştır. Türkiye'de 1 Mayıs Afrika ülkelerinde kutlananlardan çok daha önemli. 1 Mayıs cezaevlerinde de kutlanır, buna kimse engel olamayacaktır. Rauf tnan: Halk uyarılmadıkfa, bilinç kazandırılmadıkça gericilik bu memlekette yer tutacaktır, bugünkü eğitim düzeni demokrasiye bir engeldir. Eğitimin uzerine gidilmezse bu memlekette işkenceler devam edecektir. Mustafa Altıntaş: Dini inaç ile düşünce özgürlüğü birbirine karıştınlmamaudır. Din eğitimi anayasada zorunlu olmaktan cıkarılmalıdır. 163. madde daha açık bir şekilde tartışılmalıdır. Vedat Türkali: Demokrasi araç değil, amaçtır. Önyargılardan kurtulamazsak bir yere varamayız. Demokratik bir Türkiye'de herkes nikabını atarak gerçek yüzüyle onaya çıkacaktır. Türkiye'de demokrasiyi gerçekten istiyorsak olur, yoksa başka bir yanılgıya daha düşeriz. Gazetemiz yazarı Uğur Mumcu, Şener Battal'ın adının MSPML olduğunu bildirdi ve MSP'nin 1974 affı sırasında 141 ve 142. maddelerden mahkura olanlann affına karşı çıktığını anımsattı. Mumcu, "Türkiye'de herkes bir beyin kireçlenmesi hastalığına düşmüştür" dedi. Türkiye'de 141 ve 142 dışında Pasaport Yasası, Avukatlık Yasası gibi yasaklarla dolu yasalar olduğunu ve bunlann devletin bilinç altını oluşturduğunu anlatan Mumcu, "Bu yasakçı anlayış bilinç altından yok edümedikçe, özgürlük ve demokrasi} ı nasıl konuşacağız" diye sordu. Mumcu konuşmasında devletin demokrasi kurultayını yönetenlerden Halit Çelenk'e pasaport vermezken, Abuzer Uğnrlu'ya pasaport verdiğini de belirterek, "fuhuş tacirlerinin, silah kaçakçılannın pasaport yasaklan bir yasa ile kaldınldı. Bir tek yasal engel kaldı. İçişleri Bakam'mn mahzuriu gordüiii kişiler. Hani Başbakan MITteki fişlerin hepsinin kaldınldığını açıklamıştı? Bunlann hepsi yalan" diye konuştu. Mumcu, 1 Mayıs yasaklarma da değinerek, "Devlet 1 Mayıs'ta yasakçı, ama cuma namazını hem de Kuran hüknmleriııe aykın olarak meydanlarda kılanlara liberal ve hoşgöriilü" dedi. Mumcu, Türkiye'de Pentagon'un planları doğrultusunda Suudi Arabistan sermayesi ile Islamcı girişimlerin finanse edildiğini de kaydederek, Türkiye'de Islamcı akımların fınansmanın güçlenmesinin din derslerinin zorunlu hale getirilmesi ile aynı tarihlere rastladığını da bildirdi. Mumcu, son yıllarda Islama akımların Katoliklerle aynı yöntemleri uygulayarak tırmandığını belirtti ve tslamcı düşüncenin mali olanağa kavuştuğunu vurguladı. Mumcu, mali desteğin dışandan geldiğini ve ANAP hükümetinin kurulur kurulmaz ilk iş olarak lslamcı fınans kuruluşlarına izin verdiğini kaydederek, şöyle konuştu: "tslamcı kuruluşlar devletin içinde olduktan sonra 163. madde kalksa ne olur, kalkmasa ne olur? Bugün, irticamn iç ve dış sermaye çevreleriyle örgütlü olanlan karşısında esas duruşa geciyorlar, Muslumanın garibamna karşı 163. maddeyi işletiyorlar. Bir maskeli balo ile karşı karşıyayız. Türkiye'de hukuka gücu gucüoe yetene mantığı bakim olmuştur." Türk Hukuk Kurumu Başkanı Muammer Aksoy da konuşmasında, 163. maddenin kaldırılmasına karşı olduğunu vurgulayarak, "Ben Allah'a da inanınm. Am» bu inancımda serbest olmak isterim" dedi. Meyhaneler Işverene Yasaklanırken... 1 Mayıs'ı tehlikeli bulanlar için biz de bir tarih öneriyoruz: işçi bayramı 20 nisanda kuttanmalı. Neden mi? Çünkü işçılerimizi koruyacak en buyük yasa değişikliği 20 Nisan 1989 tarıhli Resmi Gazete'de yayımlandı. İş Yasası'nın 26. maddesine bir fıkra ekleyen bu büyük değişikliği okuyalım: "Meyhane ve benzeri eğlence yerleri ve perakende mal satan dükkân ve mağazalarda, buralarda çalışanlar hariç, ücret ödenmesi yapılamaz." Kısaca bu fıkraya göre, artık patronlar işçilerini meyhane veya benzeri yerlere götürüp "Al kardesim, bu senin aylık ücretin" diyemeyecek. Böylece Türkiye, çalışma yasalarını "ILO" ilkelerine uyarladığını resmen kanıtlamış oluyor. Bu fıkra, aslında Türk çalışma mevzuatına buyük savaşımlar sonucu girdi. Türkiye, ILO'ya (Uluslararası Çalışma örgütü) "Çalışma yasalannı senin ilkelerine uyartayacağım" taahhüdünde bulunduktan sonra zamanın çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mükerrem Tasçıoğlu, bürokratlanna "Yasalan ILO ilkelerine uyarlayın" emrini verdi. Bürokratlar düşündüler, taşındılar ve bir ILO ilkesi buldular: "Patronlar İşçi ücretlerini meyhane ve benzeri eğlence yertertnde ödeyemezler." Bu tam Türkiye'ye uygun bir ilkeydi. Ama ne üzücü bir gelişme ki Mükerrem Tasçıoğlu bakanlıktan ayrıldı. Bu önemli ILO ilkesi Türk çalışma mevzuatına girrnek için tam iki yıl bekledi. Sonunda, "işçi dostu" olarak bilinen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı İmren Aykut zamanında, bu tarihi yasa değişikliği gerçekleşmiş oldu. Türkiye'de grev yasaklan varmış, bankacılık sektöründe bile isçiye grev yasakmış, toplu pazarlık tam anlamıyla yürümüyormuş, memurlar sendikasızmış, işçiler özgürce örgütlenemiyorlarmış... Ne gam... Artık devlet isçisinin arkasında... Patronlar işçilerin ortalama 130t>in liratutan ücretierinı meyhane vb. işyerlerinde ödeyemeyecekler. Devlet artık isçisinin arkasında. Kanırtaf Kurultayın öğleden sonraki oturumunda sonuç bildirgesi ve program önerileri uzerinde tartışmalar açıkfc. (Fotoğraf: Banş Bil) teklenmiştir, desteklenmektedir. Sayısal gerçekler çok çarpıcıdır. lmam okullannda yaklaşık 270 bin öğrenci okuvor; 350 imam lisesinin 92'si 198083 arasında Milh Güvenlik Kooseyi döneminde açılmıştır; Türkiye genelinde 715 imam okulu öğretim yapıyor; 40 bin kız öğrenci imam okullannda egitim göriiyor; Türkiye'de bütün camilerde imamlar devlet memunıdurlar ve maaşa bağlıdırlar. 63 bin camide gorev >apan 53 bin imamdan 36 bini imam hatip mezunudur. Gerisi ilkokul çıkışlıdır. 8 bin actk imam kadrosu vardır. İmam hatip çıkışlılar imam olmuyor, iiniversiteye yöneliyor, devlet kadrolanna yerleşi>or, böylece medrese öğretimi laik cumhuriyelİD yapısına işlemektedir. Devlet denetimi altındaki bafız kurslannda yüz binlerce çocuğumuz yeüşiyor. 12 Eylül askeri yönetimi, ilk ve ortaokullara zonınlu din dersleri koyarak 'Öğretim Birliği Devrimi'ni yıkmadı mı? Bütün bunlar devlet gücüyle ve devlet parasıyla vapılmaktadır. Devlet, anayasamızdaki laiklik ilkesine saygılı bir çizgiye getirildiğinde hiçbir seriatçı parti bu 61çüde bir gıice kavuşamayacaktır. Butun bunlar, 'Ataturkçuyum' diyen iktidarlar eliyle neden yiirutulmiıştür? Çünkü Washington'dan emir alıyorlar. Amerika'nın, Sovyetler'in güneyinde istediği "yeşil kuşak" boyunda Tiirkiye'nin koşullandınlması söz konusudur. Turkiye'deki irtica, yerel bir sorun değildir; uluslararası boyutlardadır. Bunun panzehiri de demokrasi olacaktır. şeriatçılıgın arkasından devlet desteği kaldınldığında, gericilik doğal boyutlanna inecektir. Düşünce ve örgütlenme özgurlükleri ortaçag kafasına karşı savaşımla gelişmtştir. Tarihin Ataturk Türkiyesi'nde tersine işlemesi iyin hiçbir neden UÖremiyoruz." mızda demokrasinin koşullan uluslararası belgelere bağlanmıştır. Bizim için en yakın, en somut olan; hatta Millet Meclisi'nden geçtigi için iç yasa değeri kazanan bir belgeyi ele almakla yetinelim: Avrupa Konseyi İnsan Haklannı ve Temel Özgurlükleri Kornma Sozleşmesi. Evrensel demokrasinin anayasası budur. Sözleşmenin 10. maddesinde düşünce özgürlüğü güvenceye bağlanmıştır. Türkiye, 1949'dan beri Avrupa Konseyi'ne üyedir, 1953'ten bu yana da sözleşmeyi iç yasa olarak benimsemiştir. Buna karşın ülkemizde o tarihten beri düşünce ve örgütlenme özgurlüğu yoktur. Özgürlükleri yasaklajan yasa maddeleri olağan dönemlerde de uygulanmakta; ancak 'ara rejim' denen olağanüstü dönemlerde hukuk devleti büsbütün hiçe sayılarak, Türkiye'de insan haklan sonuna dek çiğnennaekte, ulkemiz haksızlıklar, zulumler, işkenceler diyanna donüştürulmektedir. Bu kanlı tarihçeden alacağımız ilk ve buyıik ders şudur: Demek ki amaca ulaşmak sanıldıgınca kolay değildir; toplumsal ve tarihsel birikim ve koşullar elvermedikçe amaç, hedef olarak kalmakta, demokrasiye kavoşmak olanaksızlaşmaktadır. Eğer bugun dünyada yaşayan halklardan pek azı (160 ülkeden yaklaşık 30'u) çağdaş demokrasiyle yönetiliyorsa, bu gerçek bize neyi anlatır? Halk sözcüğiı, soyut bir kavramı dile getirmekle birlikte, zaman ve mekân içinde somut olarak da bir anlam taşır. Eğer bugün Asya, Afrika ya da Amerika'da nerhangi bir ulkede halk çoğunluğu serbest seçim ve genel o>la da olsa, insan haklan sozleşmesine aykın bir rejimi destekliyorsa, o ulkede demokrasi varsa>ılamaz. Halkın çağdaş demokrasi bilindnden uzakta yasadığını belirler. Düşünce ve örgütlenme özgürlüğünün bnlunmadığı yerde, serbest seçim ve genel oy ilkesi geçerli olsa da demokrasi yoktur. Çünkü evrensel demokrasinin anayasasına ters bir dnrum var İIİIIIllTAIfll lillfti Devlet düzeni " D ü ş ü n c e ve örgütlenme özgürlüğü" konularında göruşlerini açıklayan İlhan Selçuk, irtica olayının "uluslararası bir boyutu" olduğuna dikkat çekerek, Amerika'nın Asya ve Ortadoğu'yu kapsayan "yesil kusak" teorisini arüattı. Selçuk şunları dile getirdi: "Düşünce özgürlüğü Batı'da devlet düzenini simgeleyen kiliseye karşı savaşımla gerçekleşmiştir. Bu >olda akıblan kanların haddi hesabı yoktur. Fikir ozgürlüğünu yasaklayan, özgür düşünmeyi yok eden, yalnızca kilisenin, daha başka deyişle Tann'mn buynığuna itaati isteyen devlet düzeninin yıkılması kolay olmamıştır. Demokrasi şafağı işte o dönemde başlamıştı. Fikrin gücü, dogmalan yıktı; iktidann kavnagı gokten yere indirildi. egemenliği halk sahiplendi. Eğer insan duşuncesi ozgurleşmeseydi, kutsal kitaplara dayandıklannı iddia eden egemenler, halklan suru gibi gutmevi sürdureceklerdi. Bu bakımdan laiklikle demokrasi arasında bölunmez bir bütünlük vardır. Bu durumda, nasıl bir savaşım yöntemiyle demokrasiye ulaşılabilir? Yaşanan deneyimler insanlan egitmiş, hedefi belirlemiş, aynlıklan bir ölçüde törpiUemiştir. Sa> aşımın evrensel kurallan hiç değişmiyor. llk koşul; bölünmemek, kendine özgü konumunu ve durumunu konımakla birlikte demokrasi savaşımı genel stratejisi içinde kalabilmek ve marjinaUeşmekten sakınmaktır. dır. 'Halkın sesı Hak'km sesıdır" miştir. özde>işi, ancak tarihsel zaman Yansız bir durum tartışması, boyutlannda doğradur. 21'inci Türkiye'de antidemokratik baskı yüzyıla yaklaşan dünvada uygar rejiminin yaşama şansının az ollıgın anladığı ve benimsediği de dugunu göstermektedir. Ancak demokrasinin kurulması mokrasi bellidir. da kolay değildir. Durum Türkiye'nin ikilemini ve bunaGeçmişten geleceğe uzanan za lımını da işte bu gerilimli dunım man içinde insan haklan ve temel yaratmaktadır. özgürlükler gün geçtikçe etkisini daha çok duyunıyor; ulusal sınırYöntem lan aşıyor, uluslararası geçerlilik kazanıyor. tkircikli durum, demokrasiye Bu deraektir ki Türkiye'de dü yüriirken kullanılacak yontemin şünce ve örgütlenme özgürlüğunü önemini büyütmektedir. sağlamak ve demokrasiyi kurmak "Özgurlukler verümez alırur" için 'dış konjonktür' elverişli bir özdeyişi tarihin ber aşamasında ortam yaratıyor. Avrupa Konse geçerii olmuştur. Çok eski çağlaryi ve AT kapsammda demokratik da köle efendisine başkaldırdığındeğerler, üye devletlerin ortak da farkına varmadan devlet dudünyagönışünü oluşturuyorlar. zenine karşı çıkıyordu. Tüm özSovyetler'de de yeni bir dönem gürluk tarihinde bu kural değişbaşlamıştır. 'Perestroyka' ve memistir." 'Glasnost' diye vurgulanan gelismelere kısaca demokratikleşme denebilir. Ülkeler ve sınıflararası savas yerini banş ve uztaşmaya btSelçuk'un konuşmasının ardınrakıyor. Demokratikleşme rüz dan kurultaya katılanlar arasıngârlan Dogu Avrupa'nın komü dan söz almak isteyenlere konuşnist ülkelerinde. Batı Avrupa'mn ma hakkı tamndı. komumsl partilerinde esmektedir. Kurultayın düzenleyicileri araDışardan gelen etkiler. çoğun sında yer alan yazar Aziz Nesin lukla Türkiye'nin demokratikleş söz alarak kurultayda sıkça değimesi ve düşünce özgürluğune yö nilen 163. madde konusunda genelmesi için köslek değil, destek nış bir tartışma olanağı yaratacak niteligindedirler; ancak bu lıesau ayrı bir toplantı düzenlenmesinin ta ABD'nin mülahazat hanesi geregıni dile getirdi. "Türkiye'de askeri yönetim ve sıkıyönetim açık bırakılmalıdır. Dış dünyada demokratikleşme kalkmadı. Bu donemlerin ürunu sıireci yaşanırken, Türkiye'nin iç anayasa ve yasalar da yuniriükyapısında olumsuz gelişmelere te. Bazılan sivil yönetim deyince karşın olumlu gelişmeler de izlen çocuklar donsuz denize girerler mektedir. Halkın yansına yakın onu anhyor" biçiminde konuştu. bolümunün demokrasi bilinci ışı Nesin MÇP'nin kurultaya çağrılmamasının nedenini ise "Onlan mıştır. Türkiye'de insan haklan tarih meşru olarak tanımıyoruz" diyeçesinin 150 yıllık öyküsü vardır; rek açıkladı. anayasal hukukun kökleri 19'uncu vüzyıla inmektedir; 12 Eylül'den bu yana süregelen yaklaşık on yıl süresinde baskılar doğal tepkilerini doğurmuş, demokrasi konusunda loplumun butün kesimlerine yayılan bir uzlaşma eğilimini yaratmıştır. Zulümler, direniş duygulanm; baskılar, özgürlük istemlerini; haksızlıklar, adalet duygulanm güçlendirDaha sonra söz alan kurultay katılımcıları şunları söylediler: Fehmi Işıklar. Düşünce ve örgütlenme özgürlüğü bir bakıma demokrasinin adıdır. Kendi kendimize getirdiğimiz sınırlar var, devletin getirdiği. sınırlar var. Egemen düşünce diyor ki yasak olan şeyi evinizin bir kenarında kendi kendinize söyleyebilirsiniz, ama bunu açıklayamazsınız. 1 Mayıs Özgürlük mü, Ekmek mi? Türkiye'de ışçisiyle memuruyla emeklisiyle çiftçisiyle geniş toplum kesimlerinin geçim sıkıntısı 1980 öncesinde de vardı 1980 sonrası askeri döneminde de.. Ancak bu sıkıntı son dönemdeki kadar hiçbir dönemde insanlann kitleler halinde "açız" diye sokağa dökülmesine yol açmadı. Görünen o ki artık özellikle işçi kesiminin dayanma gücü kalmarnış. Nasıl kalsın ki 100 bin lira ile 150 bin lira ücretle 360 gram ekmeğin 300 lira, 1 kilo zeytinin 5 bin lira olduğu bir ortamda insanlann yaşamlarını sürdürmelerinin güçlüğü ortada. Başbakan Turgut Özal geçen beş buçuk yıldan beri bu güçlüğü göremedi ya da görmemezlikten geldi. Son bir buçuk yılda Devlet Planlama Teşkilatı'nın resmi verilerine göre işçilerin gerçek ücretleri (satın alma güçleri) yarı yarıya azaldı. Bu dönemde, yürürlükte bulunan 12 Eylül yasalan yüzünden ne sendikalar bir varlık gösterebildi ne de işçiler hak arama, ücret artışı sağlama olanağı bulduiar. Nisan ayı boyunca işçiler "açız" diye yürüdüler. Toplu halde viziteye çıktılar, işi yavaşlattılar. İşçiler, özgürlük isteTnıyorlar, demokrasi istemiyorlar, yaşamlarını sürdürebilecek ekmeği ıstiyorlar. İşçilerin eylemlerine toplumun bütün kesimleri en azından şimdilik sempati gösteriyor, destekliyor. Ûzal 26 Mart'ta yediği "yüzde 21.75" darbesinin etkisiyle işçilere daha yumuşak bir bakış açışıyla yaklaşıyor. İşçilerin enflasyondan doğan kayıplannın giderileceğini vaat ediyor. işçilerin "açız" diye her gün yürümelerine şimdilik kimse ses çıkarmıyor da evrensel işçi bayramı olarak kabul edilen 1 Mayıs kutlamalarına hükümet ve basın ın bir bölümü muhalefet ediyor. İşçinin ekmek talebine destek veren kesimlerin büyük bölümü "biraz da özgürlük" deyince adeta aytplıyorlar. Buna gerekçe olarak da 1 Mayıs 1977 gösteriliyor. Olay çıkmasından korkulduğu belirtiliyor. 1 Mayıs topluma "öcü" gibi gösterilmeye çalışılıyor. 1 Mayıs'ta olay çıkarmak isteyenler olsa bile devletin görevi gösteriyi yasaklamak değil, olay çıkmasını engellemek olmalıdır. Yoksa, 1 Mayıs'ı yasaklamak, okulları kapatıp "maarifi idare etmek" özleminden farksız bir hedef. tlhan Selçuk, konuşmasında Demokrasiyi Türkiye'de çağdaş demokrasinin koşullannın uluslaanlamıyla kurabilmek, bir dev rarası belgelere bağlandığını ve rimdir. 12 Eylül 1980'den bu ya amacın demokrasi olduğunu ifana Türkiye'nin sosyal demokrat de ederek şunları söyledi: "Amaç demokrasidir. Çagıkesimi ideolojik yılgınlık içinde devrim sözcüğünü ağzına almak 12 Eyltil "Eylülde Seçim Ekonomisi" Merkez Bankası Başkanı Rüşdü Saracoğlu, geçen perşembe günü Merkez Bankası Genel Kurulu'ndaki konuşmasında, "seçim ekonomisi" ile ilgili son derece önemli mesajlar verdi. Ekonominin bir an önce seçim rotasından çıkarılarak "istlkrarlı " bir gelişme seyrine sokulması zorunluluğunu dile getirdi. Saracoğlu'nun mesajı açıktı: "Ya bir önce seçim yapılsın ya da ekonoml ve ekonomik kararlar seçimin ve politik kaygılann dışında tutulsun." Ekonominin, Saracoğlu dışındaki kurmayları da özel sohbetlerde aynı kaygıları dile getiriyorlar. Bu kaygılan Saracoğlu, konuşmasında açıkça "formüle etti": " 1 . İçinde bulunduğumuz yıl kritlk bir yıldır. enflasyonla mücadele en önemli hedef olmaya devam edecektir. 2. Özellikle son günlerde sözü edilen, sanayinin yeniden canlandınlması için gerekli çözümler mali disiplin ilkesiyle tutarlı olmalıdır. 3. Iktisadi kararlara karşı ekonomik yapı çok duyarlıdır. Dengeler çabuk bozulabiliyor. Bozulan bu dengeleri yeniden kurmanın kolay olmadığı da ortaya çıkmıştır. Bozulan dengelerin yeniden kurulması hem uzun bir sürecl gerektiriyor hem de toplumsal maliyet yüksek oluyor." Saracoğlu'nun, anlayan herkes için verdiği mesajın hedefi açık. Başbakan Turgut Özal'ın "kese"nin ağzını açması. Özal, işçilere, memurlara yüksek ücret artışı vaat ediyor. Büyük patronların yemekli toplantılarına katılıp sanayicilerin sorunlarını çözeceğini, kredileri ucuzlatacağını anlatıyor. Özal, bunları uygulayacak olursak ülke 1980 sonrasında eşi benzeri görülmemiş bir seçim ekonomisine sahne olacak. Özal'ın "bonkörlüğü" ustalıkla yürüttüğü izlenimi veren eylülde erken seçim" siyasetinin bir zorlaması. Ekonomiden sorumlu bürokratlar, uzmanlar, şimdilerde Özal'ın bu vaatlerini duydukça, okudukça kara kara düşünüyorlar. Öyle ya, Başbakan kendisi de söylüyor. "Yüksek enflasyonun başsorumlusu yüksek kamu açıklan". Enflasyonu önleyebilmek için de kamu açıklarının azaltılması gerek. Ama Özal'ın vaatleri kamu açıklarını azaltmak bir yana daha da arttıracak, karşılıksız para basımını hızlandıracak nitelikte. Bugün ne ekonominin kurmayları ne de sokaktaki adam işçilere, memurlara yüksek maaş sağlanmasını yadırgıyor. Aksine, enflasyonun perişan ettiği bu kitlelerin durumlarının iyileştirilmesini Özal'dan daha çok savunuyor. Ancak toplumun tüm kesimlerine kaynak aktarıhrsa bu, aldatmacaya dönüşebilecek. Çünkü gelir dağılımında, üretimde köklü değişiklikler yaratılmadan yalnızca kaynak aktarımı, enflasyonu şişirecek ve bu yine işçinin ve memurun başında patlayacak. hatta ihtilal yaptık' diyor. ANAP, 12 Eylül ile birlikte ve ortak olarak bir devrim yapmıştır, ama bu karşıdevrimdir. Antidemokratik kanunlar diizeninin topluma dayablması bu devrimin yasama yönünü oluştunıyor; siyasal program üç beş tümcede açıkça söylenmiştir: 'Bir buçuk parti', 'iki buçuk gazete', 'merkez partisi', 'ucuz emek cenneti', 'alternatifsiz ekonomik model' ve 2000 yıbna kadar 12 Eylül düzeni... Demokrasiyi kunnak isteyenler ifte bu programa karşı işbiriiği yapmak dunımundadırlar. Halk, yüzde 80'iyle bu prgrama karşı çıktıktan sonra da demokrasiyi kunnak iddiasıyla ortaya çıkanlar başansızlığa uğrarlarsa, suçu balku değil, kendilerinde aramak zorundadırlar. Demokrasinin evrensel anayasası tnsan Haklan Sözleşmesi'dir demiştik; bu sözleşme, her toplumnn doğasına göre renklenir; 'ulusal mutabakat' temelinde uygulanır ne tek başına bir partinin işîdir ne bir sınıfın ne de bir zümrenin. Eğer demokrasi evrensel ise onun içine hepimiz sığacağız. Sığamadığımız zaman çerçevenin dışında kalır, demokrasi karşıtiannın yanına düşeriz. Kürtçe 'hoşgeldirf tartışması Inönü, Kürt mültecilerin kamplarıyla ilgili temasta bulunmak üzere gelen Bayan Mitterrand'a SHP Milletvekili Ahmet Türk'ün Kürtçe "Hoşgeldin" demesini, "Kürt sığınmaalara bir sempati jesti" olarak gördüğünü söylerken Bülent Akarcalı, "Milletvekili arkadaş tarafmdan yapılanın tasdik edüecek yanı yok" dedi. KADRİ GÜRSEL ANKARA/DİYARBAKIR Güneydoğu Anadolu'da Kürt mültecilerin barındırıldıkları kampları ziyaret etmek ve konu hakkında çeşitli temaslarda bulunmak amacıyla Türkiye'ye gelen Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterrand'ın eşi Danielle Mitterrand, Ankara'daki görüşmelerini tamamlayarak dün uçakla Diyarbakır'a geçti. Mitterrand, dün Ankara'da sırasıyla SHP Genel Başkanı Erdal lnönü, Prof. Mümtaz Sosyal ve TüıkiyeAvrupa Parlamentosu Karrna Parlamento Komisyonu Türk tarafı Başkanı ve lstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı ile görüştü. Mitterrand, daha sonra Başbakan Turgut Özal'ın eşi Semra Özal ile Başbakanlık konutunda öğle yemegı yedi. Inöniu "Yadırgamadım" Akarcalu "Yanlış hareket" Düşünce ozgürlüğü ve örgütlenmesi de ancak bu kapsamda bir demokrasi programında gerçekleşebilir; bu programı, parti programı olarak benimsemiş olanlan desteklemek sağlıklı yöntemin gereğidir. Düşünce ve örgütlenme özgurlüğünü benimseyen partinin sağ. sol ya da şeriatçı olması fark etmez. Demokrasi, kendine zıt düşüncelere de özgürlük ve güvence sağlayao rejimdir; evrenseldir, yeniden icat edilSHP Genel Başkanı Erdal lnömesi olanaksızdır. nü, Mitterrand ile görüşmesinden Bu durumda 163'üncü madde SHP Mardin Milletvekili Ahmet ye ilişkin tartışma da gündeme gi Türk'ün önceki gün Bayan Mitriyor. 141,142,163'uncü madde terrand'ı "Kürtçe sözcüklerle karlerin demokrasiyi gerçekleştirmek şılaşmasını yadırgamadığuu" söyiçin kakhnlması şarttır. Hiçbir şe ledi. tnonu, SHP milletvekilleririatçı parti 12 Eylül faşizminin nin Mitterrand'a Kürtçe yaptığını yapamazdı. "HoşgeMiniz" demesini "Kürt sığınmaalara bir sempati jesti ve Eğitim ve şeriat milletlerarası bir yaklaşım olarak 12 Eylül'de şeriatçılık, devlel gördüğünü" ve "baska bir kono eliyle, devlet Hazinesi'nden des aramadığını" belirtti. Bayan Mltterraad OlyarbakırHa Dün Dıyarbakır'a gelen Bayan Mitterrand'a belediyeyi ayaret sırasında Belediye Başkanı Turgut Atalay tarafmdan bir plaket verildi. (Fotoğraf/AA) "Bayan, Kürt sığınmacıları görmeye geliyor. Dolayısıyla bu durumla ilgilenmek, bu durumun insan haklan açısındar Türkiye'de bir an önce çözume kavuşmasını istemek ve sonunda ilgilendiklerini göstermek açısından milletvekillerimizin bazılan Mitterrand'ı karşılamışlardır. Ben meseleye oyle bakıyorum." Inönu, Bayan Mitterrand'ın kendisine Türkiye'ye gelişinin Fransız hükümetiyle bir ilgisi olmadığım, özel bir vakfın başkanı olarak Türkiye'ye geldiğini ve Türkiye'de yanlış anlaşılmaktan çekindiğini soylediğini kaydetti. İnoııu, gorüşme sırasında Kurt mültecilerin yanı sıra, Türkiye'deki Kürt sorununun da gundeme gelip gelmediği şeklindeki sorusuna, "Gönışmemizde esas konu mültecilerin durumuydu. Bayan Mitterrand bana herhangi bir anayasa değişikliği için çalışmadıgını, insanlann özgurce yaşayabilmeleri için uğraş verdiğini söyledi" yanıtını verdi. Bülent Akarcalı da Bayan MitterrandMa yaptığı görüşmeden sonra sonra, Bayan Mitterrand'a "Irak'tan gelenlere Türkiye'nin kapısmı açmasından sonra Batının ilgisizliğinden dolayı Türk kamuoyunda doğan hayal kınklığından bahsettim" dedi. Akarcalı, Mitterrand'ın Esenboğa'da SHP Milletvekili Ahmet Turk tarafmdan Kürkçe sözcük lerle karşılanması konusunda da "Milletvekili arkadaş tarafmdan yapılanın tasdik edilecek bir yönü yok, bence yanlış bir hareket. Gezinin siyasi bir amacı olmadığı şeklinde bilgi edindim, kendisi de gezinin sadece insani amaciı olduğunu sövlüyor, bu şekilde davranan milletvekilleri varsa bu sadece onlan bağlar" dedi. Bayan Mitterrand, Diyarbakırda 300 kişilik kalabalık bir grup tarafmdan karşılandı. Mitterrand'ın arabasına kent girişinde çiçekler atıldı. Olağanüstü Bölge 163 tartışması Valiliği ile Diyarbakır Belediyesini ziyaret eden Mitterrand onuruDemokrasi Kurultayı'nın sonuç na gece SHP'li milletvekilleri ta bildirgesi üzerinde yapılan konuşrafmdan yemek verildi. malar sırasında Turk Ceza Yasası'nın 163. maddesinin bildirgeye yansıyış şekli konusunda tartışma Olağanüstü Hal çıktı. Tartışmalar sonunda yazım Bölge Valiliği nde kurulu adına söz alan Aziz Nesin, Danielle Mitterrand'a, dün öğ 163'ün geniş katılımlı bir kurultayleden sonra Olağanüstü Hal Böl da ele alınarak karşıt görüşler arage Valiliği'nde bir brifıng verildi. sında tartışılması gerektiğini söyMitterrand'ı burada Olağanüstü ledi. Bu tartışmalardan sonra DeHal Bölge Vali Yardımcısı Nazif mokrasi Kurultayı sonuç bildirgeKayalı ile Genel Sekreter Fanık sinin 163. madde de dahil olmak Üner karşıladı. Yaklaşık bir saat üzere tüm konulannın yazım kusuren brifingde Bayan Mitter rulunca gözden geçirilmesi ve harand'a Iraklı Kürt sığınmacıların zırlanacak ortak metnin bir basın durumuyla ilgili bilgi verildi. Top toplaniısıyla kamuoyuna açıklanlantı basın mensuplarına kapalı ması kararlaştınldı. geçti. Mitterrand, valüikten aynlDemokrasi Kurultayı çalışmaladıktan sonra Belediye Başkanı n sırasında ortak bir açıklama yaTurgut Atalay'ı makamında ziya pılarak, I Mayıs'ta işcilerle birlikte ret etti. olunacağı bildinldi. Durun! Çabuk karar vermeyin! KAT KALORİFERİ CİDDİATILIM! bugün lcömür kullanıyoruz, yarın doğal gaz gelince sistemi çöpe mi atacağız?"