28 Eylül 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 NİSAN 1989 CUMHURİYET/15 New YorkHan Madrid'den Küçük Vera kapah gişe Sovyetler'in genç sinema yıldm Natalya Negoda Playboy'a poz verince hirden kendini dünya sahnesinde buluverdi. Negoda "Küçük Vera filminin seks sahnesi Sovytetler'de şok etkisi yaptı. însanlar uzun süredir kabul etmek istemedikleri bir gerçeği kabullenmiş oldular" diyor. söylüyor. Bir seyircinin filmden nefret ett iğini yazdığını, filmi seNEW YORK "Küçük Vera" kiz kere s eyrettiğini ve her seferin"Rusya'dan Sevgilerie" bir hafta de daha da nefret ettiğini belirttidır New York'ta. Her gittıği yer ğini kaydediyor. de olaylar. "Rus Semaveri'nde" en Play'Doy'daki resimleri için ne şık modacılardan alınmış, en pa kadar para aküğını açıklamayacahalı giysilerle, tıklım üklım, görül ğmı kaydeden Sovyet yıldız, Playmemış basın toplantıları, büyük boy'urı teklifini kabul etmesinin mağazalarda kalabalık hayran nedenimi tam bilmiyor. "BeHd, o gruplannın "ustündekileri kadar utangaç bir insanım ki baçıkaısana" diye bağmşmaları ara zen bu.na tepki olarak utangaçlısında yapılan alışverişler, televiz gımı örtmek için aşın gosterme isyon ve gazetelerde boy boy resim tegi ıJuyuyorum, tabii ki maddi ler ve röportajlaı. nede'oler önemli roi oynadı." Play"Küçük Venı" filminin yıldızı boy'daki pozlarının Sovyetler'de Natalya Negoda bu ilgiyi Play biı k ısım tarafından "ticartt, Sovboy'a borçlu Negoda'yı her tara yet d eger yargılanna ters diışmek fıyla Amerika'ya tanıtan Play ve Amerikan ticari mantığını boy'un bu sayısının kapağında kabıılleaınek" nedenleriyle eleştı"Rusya'dan Sevgilerie, bu glasnost rildiğini, bazılarınca tam tersine (açıklık) kızı" başlığının aJtında "ces*ret" olarak övüldüğünü söybeyaz tshirt Ue Negoda'nın resmi lüyor. Natalya glasnost yanlısı ve Gorbaçov'u destekliyor. var. "Kaçük Vera" Amerika'da Sov "Gorbaçov tarafından yarablan yet sinemasında glasnostun etki özg iiriük ortamı gerçektir. Küçük sini yansıtan ilk film olarak değer Ver a'mn çeküip gosterilmiş olması lendiriliyor. Nedeni ise: Devlet fil bu ozgürluk ortamının kanıtıdır. mi olmasına rağmen sarih seks So vyet sineması uzun süredir yesahneleri. Aynı nedenle film, üye niı Jen ilk kez gerçek bir geçiş dölerini elit New York sinema ve yö ncmi yaşıyor. Pek çok kişi, filmnetmenlerinin oluşturduğu Muse le ri yasaklandıgı için yaratıcı, daum of Modern Art "lanıtma hi olarak ün kazanmıştı. Şimdi bu gösterisinde" iki gün kapalı gişe k: ıdar özgurluk geri verilmistir." oynadı. 14 mayısta sinemalarda Negoda "Küçük Vera" için şungösterilmeye başlanacak fılmin se la n söylüyor: "Vera bugün Sovyetyirrilerden de benzer ilgiyi görme le r*de gençlik arasında moda olan si bekleniyor. v nlger bir tip. Bu nedenle gençliKüçük Vera fılmini New York gj in sembolu haline geldi, aynı neun en "ciddi" eleştinnenleri, "Sov denle ben de gençliğin sembolü yetler Biriiği'nde işci sınıfı hakkın h aline geldim. " Işte Sovyetien ayağa kaldıran "Küçük Vera." Glasnostun getirdiği yenı yıldız. daki cesur bakış açısı nedeniyle olay yaratan, devlet filrai olarak ilk sarih seks sahnesi olan, alkolizm, uyuştunıcu, rastgele cinsel Oişki, AIDS, ev içi şiddet ve Rus gençliginin bunalımıoı anlatan film" olarak tanımlıyorlar. Moskova'da tek odada, televizyon yönetmeni olan annesi ve oyun yönetmeni babasından ayn yaşayan Natalya Negoda, Sovyet AVtina'da özellikle gençler artık gecenin belli bir de olduğu gibi 'ret' oluyor. Ama yerlennden biri de piys ıno barlar. ler'de filmin etkilerini şu sözleriyle Piyano barlarda hem y saatinden sonra yeni açılan Batı tipi publara takılmaya Yunanistan'da bazen bunun tersi de müzik dinleyip da emek hem anlatıyor: "Küçük Vera'nın seks ns etmek de oluveriyor. Yani bayanlann ersahnesi büyük bir şok etkisi yap b aşladılar. Hemen hepsi gece tavernada Yunan müziği keklere 'yanaşması' oldukca doğal mümkün. Loş ışıklı, masalarda tı. Ancak şokun önemli bir nede a'inleyip uzo içen orta yaşlılar da, daha sonra caz karşılanıyor. Erkekler bu durum mumlar, papyonlu g.ırsonlann ni sadece çıplak sahneler degil, müziği ya da piyano eşiiğinde viski veya votka içerek da öneriyi getiren bayanın 'fıziğı hizmet verdiği bu tur eğ lence yerSovyet insanının kendini bu denli DoğuBatı kültür çeşitlemesi yapıyorktr. ne göre' yanıt veriyor. Yunanlılar leri genelde 'aristokratiU' bir göaçık gormesiııden kavnaklanıyorda son yılların 'yalnızlık rünüme sahip. Mutfak, butünuydu. Uzun suredir kabul etmek is'taküan' orta yaşhlar, genellikle korkusunu' işte böyle gidermeye le *yabancr. temedikleri bir gerçeği kabullen STELYO BERBERAKİS pub'ın geniş banndaki uzun ba çalışıyor. Muzik ise piyano baze n keman miş oldular." ATİNA Yunanıstan'daki eğ caklı sandaJyelere otunıyor. Baeşiiğinde, Yunan ve yabancı parPub ve piyano barlara gösteri çalardan oluşuyor. Piyaıno bar Negoda film nedeniyle milyon le nce yerlerine bir yenisi daha ek yanlar birbirinden şık giysüerle len rağbet, geleneksel tavernaların müşterileri daha 'kelli felli' insanlarca açık saçık mektup aldığım, lendı. Batı kültürunun katı bir baktıkları yeri 'yakıyor' gibiler. Gençlerin çoğu blucinli... Göm çalışma temposunu da azaltmış lar. Hareketlerinde daha dikkatartık mektupları açmadığını te msilcisi olan pub ımajı, Yunan gcnçliğinin gunlük yaşantısmın bir lek ya da kazaklı. Tabii istisnalar değil. Çünku bu iki değişik kül liler, ama burada da bir serbestparçası oldu. Son iki yıl içinde da var. Örneğin frak ve papyonlu tur, artık neredeyse birbirini ta lik var. Keyif kendisini gosterdikö.%llikle başkent Atina ve Selanik ve hatta kupeli erkekleri de gör mamlamaya başladı. Nedenine ge çe, masalar dabırbirine daha fazla lince, örneğin Atina'daki publar yanaşıyor. Şarkılar soyleniyor, pisgı bi büyuk kentlerde açılan 'pub mek mümkün. gece saat 23.00'ten sonra açılıyor te fulayıp dans edenler oluyor. vc piyano bar' sayısının haddi heGenç kızlar ise bu yılın mini sa.bı yok. Yok, çunkü bu eğlence etek modasını 'harfiyen' yerine ge ve sabahın 0304'üne kadar hınYunanlıların eğlenceye du^künyeTİeri pazartesi, salı demeden her tiriyor. Bu modaya yalmz genç cahınç doluyor. lükleri her hallerinden belli olugt ce gençlerle, orta yaşlılarla do kızlar değil, orta yaşlı harumlann Pubları dolduranlann çoğu ge yor. Özellikleri ise Doğu ve Batı lu p taşıyor. Bu publann alanı ise da uyduğu gözleniyor. Başkent ceyansına kadar >*redeki bir ta kültürlerinı birleştirmek suretıyle di skotek ebaılarıyla, köhne mey Atina sokaklarında her 10 kadın vernada yemeğini yerken, gelenek izledikleri yaşam tarzı. Yunan halhanelerin küçük salonları arasın dan 7'sinin mini etek giydiği gö sel Yunan müziğini de dinliyor. kının 'hem Doğulu hem de Batılı' da değişiyor. Diskotek ebatları rulüyorsa, pub gibi eğlence yerle Birlikte şarkı söylüyor. Gereğinde özellikleri taşıması, Yunanistan'ı ol an publarda gerçek disco müzik rinde bu orantı yuzde 90'a ulaşı kalkıp dans ediyor. Geceyarısın ziyaret eden bir Avrupalının, kençalıyor. Bazen iki katlı olan bu eğ yor. Ama ne sokaklarda ne de eğ dan sonra da kendisini Amerikan disini 'Doğuda', Doğulunun ise AHMET ARPAD ~ lence yerlerinde gençler, pub'ın lence yerlerinde sarkınülık eden ya da Ingiliz müzik kültürune 'Batıda* hissetmesine yol açıyor. STUTTGART Otobus ote pi îtinde dans edebiliyor. Elinde iç lere hiç rastlanmıyor. Yunanlı kaptırabiliyor. Birkaç saat önce Ve Yunanlılar, tavernalarda litrelin önunde park ediyor. Açılan ki bardağı, yanında o gece ya da 'bıçkın' erkeklerin tek yanaşma tavernada içilen Uzo'nun ya da şa lerce şarap için tabak kırarak çifkapılardan çekik gözlü insanlar bir gece önce başka yerde tanışmış 'formülu', ilgisini çeken kadına ya rabın yerini, Scotch Whisky ya da tetelli, kasaphavası, sirtaki dansiniyor. Acele acele otelden içeri gi ol duğu bir arkadasıyla birlikte sa naşıp, yolda ise 'bir kahve ikramı', son zamanlarda moda olan Sto larından sonra, pub ve diskotekbaJun erken saatlerine kadar soh pubdaysa 'birlikte içki alma' öne linchnaya ve Moskovskaya votka lerde sabaha kadar rock ya da heriyorlar. Japonlar geliyor. be t eden, dans eden gençler, hat risinden ibaret. sıyla dolu bardaklar alıveriyor. avy metal gibi müzik türlerine ay"Toıirieader" elinde kâğıtlar, ta orta yaşlılar... Bu gibi yerlere Verilen yanıtların çoğu her yerresepsiyona doğru yürüyor. Kısa Oldukça rağbet gören eğlence nı derecede ilgı gosteriyor. bir konuşmadan sonra lobinin köşesinde bekleyen vatandaşlannın yanına gidiyor. Başlıyor konuşmaya. Hızlı hızlı, yüksek sesle. Anlatacak çok şeyi var. Çevresine toplanmış diğer Japonlar onu dikkatle ve kös kös dinliyor. Sözünü kesip soru soran hiç yok. Adamın anlattıkları bir süre sonra bitiyor. Hafifçe öne doğru Kadmlann en çekici eğilip, çevresindekileri selamlıyor. bulduğu erkek Paul Onlar da hep birlikte one eğiliyor, Newman'mış bir derginin başlanyla "tourleader"lerini selamlıyorlar. Sonra getirilen anah araştırmasına göre. tarlan alıp asansöre yurüyorlar. Kadınların bekledikleri en Içeri ginneden önce yine bir se önemli şey ise "ilgi". lamlaşma. Vücutlann belden yu "Fıvjil" denilen kmlgan ve karısı inip kalkıyor, başlar önde, sorunlu erkekler pek gözleT lobinin mavi yer halısmda. revaçta değil. Yani Eller iki yanda, haarolda. Selamlaşma bittikten sonra asansörün kadınlar "annelik" kapısı kapanmadan kendilerini etnıekten hoşlanmıyor. içeri atıyorlar. Bir tanıdığına rastlayan her Ja HÂDt ULUENGİN pon, nerede olursa olsun karşısınB RÜKSEL Bir portakal ikidakini "Japon usulü" selamla ye bölündüğünde, başka hiçbir mak zorunda. Ancak son yıllar portakal diğerini tamamlayamaz. da giderek endüstrileşen ülkede Bütiınu yeniden oluşturmak, yalinsanlar bazı nezaket kurallarını mz ve yalnız aym portakalın öteunutmaya başladı. özellikle bü ki yiinmıyla mümkündür. Bu yuzyük kuruluşlarda çalışan genç ne den de tspanyol atasözü, bir kasil elemanlannın, günlük yaşanun dınla bir erkeğin mutlak uyumubirçok davranışmdan haberdar ol nu il'ade etmek için, "portakalın madığı dikkati çekmekte. yansı" deyimini kullamr. Leyla' Gozde erkek Paul Nev.man, kadınların tercih ettiği erkeK tipi. Sorunsuz olup olmadığı ayrı bir konu. Bunu göz onüne alan bazı işbi nın yansı Mecnun, Romeo'nun gi erkekleri istedikleri hakkında den. Kadınlann en çekici buldu rusuna da kadınlar once, lirlerin kurduğu "nezaket okul yarısı Juliet'dir. Portakahn yan bir sondaj yapmış. Kadınlar nez ğu erkek Paul Newman. Dah^ "görünümü" ve "nüktedanlıgı" lan" dolup taşıyor. Zengin baba sı Kaf Dağı'ndaki Zümrüdüanka dindeki erkek mitoslarını belirle sonra Bernard Tapie, Alain De karşılığını vermişler. "Güzellik" lann gönderdiği şımarık oğullar kuşudur. miş. Kadınlann erkeklerden ne lon ve iki şarkıcı Jean Jacques cevabı ise yüzde 5.6'yı geçmemiş. dan büyuk kuruluşlann "nezaGoidman ve Frederic François geBa.alan için hiç bulunmayacak beklediğini sormuş. Burada kadınlann biraz hile keti" zorunlu kıldığı elemanlaıı dahi olsa, inat ve sebatla portaYeni kadınların temayüllerini liyor. Paul Newman'a diyeceğim yaptığı aşikâr. "Görunüm" dena kadar her gün binlerce Japon kalın yansını aramak, bir hayat ortaya koyan ilk cevap, genel ola yok. Onun meziyetlerine sahip de diklerinde, guzelliği de kastettikbu okulların kapılarını aşındırı dürtusü oluşturur. Bu, Kaf rak erkekler açısından iyi. "So ğilsem de kendis'ni kıskanmıyo leri besbelli. Kaldı ki hem guzelyor. Konuşmaktan oturup kalk Dağı'ndaki Zumruduanka kuşu kakta bir erkek gördüğünüzde, rum. Fiziği ve edasıyla, kadınlar liği bu kadar geri palana itergozükmaya, el sıkmaya ve eğilip selam nu fethetmek arzusudur. Belki bi dönnp baktığınız oluyor m u ? " için müthiş cazibeli olduğu kesin. melerini hem de "bebek surat" vermeye değin her şey öğretiliyor. raz da hansliktir. Freud'çular ise sorusuna, kadınların yüzde 30.4'ü Ama tuccar Tapie, kaşarlanmış mitoslara oy vermelerini anlamak Hem de hiç ucuz olmayan bu bunu libidoölüm diyalektiğiyle "Hayır, asla", yüzde 63.6'sı "bebek surat" Delon ve son de mümkün değil. Tıpkı nükdedan kurslarda. de açıklarlar. "Evet, bazen", "yüzde 6'sı da rece harcıâlem öteki iki şarkıcıda erkekleri tercih ettiklerini söyleEğilerek selâm vermenin de çeBen, geçen haftaki "Le Vif'i "Evet, sık sık" yanıtını vermişler. ne olduğunu anlamam zor. Üste yip, Woody Allen'i ıska geçmeleri şitleri var. Kişi, aynı sınıftan ve okuyunca, kendi hesabıma dehşe Burada karşı cins için temel so lik benim erkek mitoslarım Wo gibi. Fakat çok yaak ki kadınlaaynı derecedeki insan karşısında te düştüm. Hezeyana kapıldım. run, "bakılacak erkekler" arasın ody Allen ve Bernard Henry rın, "frajil" tabir edilen türden, 15 derece, şefi karşısında 30 de Portakahmın yansını bulmanın da yer alabilmek. Levy, ancak yüzde 2.4 ve yuzde biraz nazikane ve sorunlu erkekrece, onu kabul etmek lütfunda zorluklannı daha fazla kavradım. Bu konuda "erkek mitoslara" 2.6 ile sıraiamanın en sonunda yer leri istemedikleri kesin. Binde sebulunan genel müdürü karşısında "Le Vif", 1555 yaş grubundaki ilişkin cevaplar, benim gibilerini ahyorlar. Zaten, "Erkegin sizi en kizle, bunlar en az oyu almışlar. da 45 derece eğilmek zorunda. Belçikalı kadınların, nasıl ve haıı sonsuz dezavantajlı kılacak tür çok etkileyen yanı hangisi?" soKadınlar güçlü ve sorunsuz er Benîmle bir tango 0 yapar ımsınız Madrid'de Latin dans lokallerine erkekler iki dirhem bir çekirdek gelir. Samba, rumba ve tango oynarken, geçkince kadınlar geçkince erkeklerle nostaljik figürler yaparlar. Derken 65 yaşlannda, boyu burnuma kadar gelen Küba purolu, sempatik bir ihtiyar yanıma yanaşıp "Bir tango yapalım mı?" diyor. MİNE G.SAUtNİER ruyan saç milletinden arda kalanlar, tek tek cilalanıp parlatılmış. Hepsi karı koca değil, çoğu tek başına hatta. Neyin nesi bu gişeli, biletli, üçuncu yaş eğlencesi? Toplulukla pek ügilendiğimi gören bir "babahk" kuyruktan çıkıp yanıma yaklaşıyor: "(Juieres bailar I Tango?" Anlaşıldı! Elma, küüt, Evreka! Latin dans lokallerinden biri bu. Tango, samba, rumba oynanıyor; geçkince kadınlar, geçkince erkeklerle nostaljik fıgürler yapıyorlar. Bana eşlik etmeyi öneren babalığa bakıyorum, içimden hem gülmek geliyor hem de hayranlık duyuyonım sevimli rahathğına. Uzun boylu değilimdır, ama bizim babalık çeneme ancak yetişiyor. Şirin gülüşünün sergilediği üst çenesinde iki diş eksik. Kalanlar da tütünden sararmış. Yaş altmış beşe doğru tıns, ama yaşam umudu gani. Ses, pamuk tıkalı borazan dütü veriyor. Parmaklarının arasında, güçlükle sığdırdığı bir Kanarya (Adalan) purosu. Ispanyollann yansı bu puro merakı yüzünden tıknefes zaten. Can sıkıntısiyla babalığa bakıyorum, onunla da onsuz da istemiyorum o lokaü görmek. Paris'te Son Tango filminin son sahnelerinden biridir: Marlon Brando körkütük sarhoş, Maria'yı Paris'te boyle bir lokale sürükler ve tango yapmaya çahşırken pantolonu duşer. Filmin bu sahnesi bıçak gibi içime işlemişti. Maria'mn Marlon'u, en sonunda, pantolonu duştüğü için öldürdüğüne kuşkum yok. Babalık, önerisinin çekiciliğıni arttınr umuduyla ekliyor: "Eş degistiriyoruz sık sık. tçerde berkes herkesle dans ediyor." Gülmemek için dudaklanmı tavuk gerisi gibi buzup, "No, gracias" diyerek hızla uzaklaşıyorum. Daha çok konuşursam, lehçemin tınısından yabancı olduğumu anlayıp sohbeti koyulatacak. Guneş Kapısı'ndaki "Jambon Müzesi"nin rakibi, Arenal Caddesi'ndeki "Jambon Sarayı" na giriyorum. tspanyolcada "Degustacion" deniyor bu ayakta meze atıştınp içki içilen yerlere Turkçesi, 'Tadunhk". Ne güzel adlandırma. Herkesin kesesine göre jambon çeşidi var. "Jabugo" denilenin kilosu, ister inanın ister inanmayın, yaklaşık 150.000 TL. Yabandomuzu değil serbest gezen evcil, fakat kara renkli bir domuzun butlarından yapılıyor, eriyor insanın ağzında, eriyor. lspanyol mutfağının gerisini boşver. Bir bardak şarap yuvarlayıp >umuluyoruz 100 gram jabugonun ustüne; tangosuz bir Madrid gecesi başka türlü avutulmaz. ŞEBNEM ATİYAS Atina'dan Geceyansı pub modaısı Stuttgarttan 45 derece Japon saygısı MADRİD Saat gecenin on biri. Yabancı bir kentin ortasında, binlerce kişiyle yalnızım. Puerta del Sol. Madrid'in Guneş Kapısı. Sevilla Sokağı, Andaluz Lokantası, Malaga Şarküteri, kantar gibi domuz butlannın tavanlardan sarktığı "Jambon Müzesi". Hep saçı sakalı ağırmış, dişi dökük, derisı pörsuk erkek milleti körpe kızlara sahiplenecek değil ya; gencecik, filinta gibi bir delikanlı, oldukça geçkin, haylice yorgun, ama "bir" kadını tutkuyla, istekle öpüyor yaşlı laternacınm yanı başında. Laternacının gözleri görüyor, ama gormez gibi. Çenesi çok söylenmiş sözlere pişman, içine gömülmuş. Bu laternalara "Barbaristan Orgu" deniyor frenkçede Hiç boyle eskisini, ufağını görmemiştim. Yer yer boyası dökülmüş mavi çiçekü kutusu uzre mızraklar saplı boğa resimleri yapışık. Yapma be laternacı, sen de mi boğacısın? Bilmez mısin kasap, cellat ve işkencecilerin her uykuda kan duşleriyle boğulduklarını? Cumartesi. Gece yansı. Ne çok insan var sokaklarda. Çoluk çocuk, evli, âşık, bu yıl hiç gelmeyen kıştan çaldıklan bir bahar akşamını daha sokakta yaşıyorlar. Puerta del Sol Meydanı'nda iki havuz var. Kat kat basamaklarla çevrili kenarlanna Yeni Cami güvercinleri gibi insanlar tünemiş. Bir gösteri, toplantı falan var sanıp koştum; yok. Çekirdek çitleyenler, şarap içenler, yarenh'k edenler, se\rişen gençler ve Aİçbir şey olmayanlar. Ilık bir tatil akşamı, Guneş Kapısı Meydanı'nda sular akıyor, Ispanyollar bakıyor. Tetuan Sokağı'nın bitiminde minik bir park çıkıyor karşıma. Parkın sınırını çizen kocaman bir duvarı, "barış duvan" ilan etmiş Madrid Beledivesi. Işüdaklarla aydınlatmış. Ulaşılamayacak yüksekliklerinde barışın anlam ve önemi ustune o hep birbirine benzeyip sonunda hiçbir anlamı kalmayan bir vecize yazıyor. İnsan eiinin ulaşabileceği her santimetre karesi ise grafitilerle dolu. Duvarın ozgunluğu, bu duvar yazıları. Henuz "agu" diyebilen bebeğin beş parmak izinden, nükleersiz bir dunya isteyen yeşillere; banş için "önce savaş" gereğini savunanlardan, hepsine boşveren inançsızlara dek herkes birbirine ne düşunduğünu iletmeye çalışmış banş duvarında. Minik parkı çevreleyen yapılardan biri pembeye boyalı. Yanıp sonen neonlarla "Arjantin GeceJeri" yazıyor üstunde. Kapısında bir gişe, önünde uzayıp giden bir kuyruk. Hepsi belli bir yaşın üzerincle ev kadınlan, orta yaşlı ev erl.ekleri. Gece oturmasına gider gibi suslenip puslenmişler. Gişenin açılmasını bekliyorlar. Kadınlar, üçuncu çocuktan sonra h afif kilolu. Sebze ayıklamaktan hışır eller, özenle ojelenmiş küt tırn.aklar göbeklere devşınlmiş. Biraz sıkan rugan papuçların bir bir ine, bir ötekine abanılmakta. Erkekler de iki dirhem bir çekirdek. Ivlintan kolalı, yelek, ceket ütülü. Yıllann sayısı çoğaldıkça soyu ku Ren boyundakı vadilerde üzüm bağları ve çocuklar Ren boyunda gümüş şarkı .nı kara trenin kompartımanmda. Değişen >alnızca manzara. DunKÖLN Apollinaire'in dize ya akıp gidiyor camın dışından, leri>leyim bu kentte: "Biyük bir yolculuksa bitmek bilmiyor. caddesinde koln'un / Bir gider bir Bu ne ilk ne de son yolculuğum gelirdi akşam vakti / Herkese cö Almanya'da. On yılı aşkın bir sumert, şirin, cana vakın / Bitince re adım atmadığım bu ulkeye son kaldınm gider içerdi Basık mey zamanlarda nasıl olup da bunca haneierde yorgun argın." sık gelip gittiğime ben de şaşırıyoBasık meyhaneler yok artık. rum. Bir fırsat çıkıyor her zaman: Genelevler de kentin dışına taşın Yayımlanan bır kitabım, bir radmış. Apollinaire'in sözunu ettiği yo programı, bir dost toplantısı... "Gözleri kısık lârabalara Ve her gelişimde, işlerimi bitirip benzeyen" fahişeler kaldınmda dostlarla vedalaştıktan sonra, tam ki yerlerini seyyar satıcılara bırak Almanya'dan ayrılacakken savamışlar. Katedrale bakan came şın korkunç yıızu çıkıyor karşıma. kânlı, geniş bir kahvede oturuyoOysa biliyorum yıkım günleri rum. Akvaryumun dibindeki ba çoktan geride kaldı. Amerikan hk kadar yalnız, az once gordu sermayesiyle yeniden kuruldu Alğüm evlerin, sokakların, Ren ır manya. Dolaştığım eski kentlerin mağında gidip gelen beyaz yeni sokaklan, tarihi evlerin pemgemilerin goruntüleriyle dopdolu. be, yeşil, mavi duvarları onarım Köln'e Strasborug'dan trenle gordu. Ne var ki boş bir arsa, bigelirken de Apollinaire'in dizele rasıru yudumlayan yaşlı bir Almanın yuzündeki keder ya da ne biri peşimi bırakmadı: leyim, Goethe'nin dilinde de soy"Bardağımda şarap. bir alev gi lense bir şarkmın ezgisi, hep sabi titrivor . Bakın kayıkçı ağırdan vaştan izler taşıyormuş gibime bir turkü tutturmuş / Ayışığında geliyor. >edi kız gormuş, öyle diyor / YeBu duygu Heinrich Böll'ün kişil saçlan ta topuklarını bulurmuş. / Ren sarhoştur, sulanna as taplanyla yakından ilişkili olsa gemalar vuran Ren / Üzerinde ge ,rek. Böll'un savaş ve savaş soncelerin altını serili / Yazı büyüle rası doneminin Alman toplumunda yol açtığı yaraları, derin saryen yeşil saçlı perilerden / Söz sıntılan anlatan kitaplanm lise caeder ölü bir ses, son nefesinde giğında okumuştum. Genç yaşta bi." olen Wolfgang Borchrel'in nefis Ren ırmağı boyunca ilerliyordu oykulerini de. Belki bu vapıtların tren. Suya ayışığında asmalann etkisinde kaldığım için Alman savkı vurmuyordu. Yeşil saçlı peri kentlerinde dolaşırken savaş günkızları da sarhoş kayıkçıları baş lerini anımsıyorum. Anımsıyorum demek de yanhş, o vakit doğtan çıkarmıyorlardı. Yamaçlarda set set bağlar, te mamıştım çünkü. Düşlüyorum pelerin üzerinde hâlâ şatolar var demek daha doğru; evet, akıllı usdı, ama eski Ren gecelerinin ru lu, sakin insanların arasında yühu yoktu. Suyun uzerinden kayıp rür, vaktinde kalkıp yerine vakgiden incecik gemiler komur tinde ulaşan trenlerin uğıadığı garlardan, ıssız taşra istasyonlayüklüydü. Sivri kulelı kiliselerin gölgesi rından geçerken savaş gunlerinin evlerin rengârenk duvarlanna vu kargaşasını düşlüyorum. ruyor, ıssız alanlan ikiye böluyorOysa Ren boyunca gördüğüm du. Yosunlu duvarlar, fabrikalar, kentler, Mainz, Koblenz, Bonn onanlmış eski şatolar boyunca nasıl da şirin, nasıl da kendi halilerledik. Tren yolculuğunu nere lerindeydiler. deyse unutmuştum. Ren, çocukApollinaire Ren gecesine adaluğumu anımsattı bana, Gediz ır dığı şiirinde "Kalkın, turküler mağı boyunca kara trenin pence söyleyin, ovnayın yan yana!" diresinden gorduğüm bağları, asma ye yazarken çok değil, birkaç yıl kutukleriyle salkım salkırr. üzum sonra başlayacak o görülmemiş leri. Turgutlu'ya giderken pence insan kıyımında yaralanacağını ve re kenarına oturur, Manısa dağı savaşın bittiği gun ölecefini bilmının heybetine dalar giderdim. vordu elbet. Şimdı yıllar sonra, bir başka Iren Aşk kırgını şair, Birinci Dünyolculuğunun bitiminde, yine bir ya Savaşı'nda oldü, bense, çok ırmakla bir dağı duşünüyorunı. şukür, ikincisini bile kitaplarda Belki hep aynı yolculuktayım, ayokudum, filmlerde gördum. Köln'den NEDİM GÜRSEL BrükseVden IKaduılar 'sorunsuz erkek' istiyor kekler istiyorlar. Kadınlar, sevgililerinin ve kocalannın, biraz da anneleri olmayı reddediyorlar. Buna karşılık kadınlar, erkeklerin sosyal statülennin kendi tercihleri için fazla önem taşımadığını belirtmelerine rağmen temayulleri yine de onlann en çok işyeri sahibi ve doktor olmasından yana. "Erkeğinizden en çok neyi beklersiniz?" sorusunda ise cevap yuzde 56 gibi ezici bir oranla, "ilgi" olarak şekilieniyor. Benim, teorik olarak buna bir itirazım yok, ama ilgi, kadınlarla erkekler arasında arztalep ilişkisinde karşıhklı alışverişin bir rnübadele birimini oluşturuyor. Nazikâne ve sorunlu turden "frajil" erkekleri istemeyen; sevgililerinin vel kocalannın biraz da anneleri olmayı reddeden kadınların, kendileri için ise en çok "ilgi" beklemeleri, portakalın yansını edinebilmekteki sorunu daha da çertefılleştiriyor. "Le Vif'in soruşturması, Paul Newman'a benzemeyenler, "bebek surata" sahip olmayanlar, sorunsuz ve guçlü erkekler kategorisine girmeyenler, nüktedanlıkta ağzı laf yapamayanlar, mesleklerden en paralılarını seçemeyenler için yeni bir hayal kıııklığı oluşturuyor. Ama ben, yine de iyimserliği elden bırakmıyorum. Çünkü biliyorum ki portakahn yarısı var. Kaf Dağı'ndaki Zumrüdüanka kuşunu fethetmek mümkün. Çünkü portakalın yarısı ve Zumruduanka kuşu, onları bulamadan aramak eylemine tekabül ediyor. Onlar, hep arandıkları ve hiç bulunamadıkları için cazibeliler.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle