27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRUŞLER partili toplumsal ortamdakı kargaşaya tanık olunca, bu tur bir demokrasinin sağlıklı biçimde işleyemeyeceği kanısına vardım ve sozunu ettiğim yazılarımda neredeyse otorıter bir rejimin ozleminı yansıttım. 1932 yılının sonunda kentin merkezine ve üniversiteye yakm bir semtte oturuyordum. Sağ ve sol çatışmalanndan bir çoğu bu taraflarda oluyor, Hitler'ci gençlerle solcu gençler arasındaki çatışmalara en çok bu bolge sahne oluyordu. 27 Şubat 1933'te Alman parlamento binasında (Reichstag'da) yangın çıkarılmıştı. Naziler binanın komunistlerce kundaklandığını ileri sürüyorlardı. (Oysa uzun yıllar sonra bu yangımn Naziler tarafından çıkarıldığı saptanmıştır.) Yangından az sonra 5 Mart 1933'te yapılmış olan parlamento seçimlerinde Hitler'in Nasyonel Sosyalist Parti'si oyların yuzde kırk dordünü aldı. Cumhurbaşkanı Maraşâl Hindenburg 21 Mart 1933'te Postdam'da yeni parlamenıo dönemini görkemli törenlerle açtı. (Bütün bu olaylan Postdam'da ben de izleme fırsatını buldum.) Ve Başbakan Hitler'in kabinesi buyuk çoğunlukla güvenoyu aldı. Ancak üç gun sonra, 24 Mart 1933'te kabul ettiği bir yasa ile parlamento, biitün yetkilerini Hitler'e devretti. Boylece orada bir diktatorluğun seçimler sonunda, halk temsilcilerinin oyu ile kunılduğuna tanık oldum. O zaman gazetelerde okuduğuma göre, bu yasanın çıkmasına yalnızca sol partiler 90 oyla karşı çıkmış, buna karşılık sağ partiler 440 oyla bu dikta yasasım onaylamıştı. Bu olaydan hemen sonra Almanya'da korkunç bir baskı rejimi başladı. Muhalifler kan ağlıyordu. Üniversitede nasyonal sosyalist öğrenciler duruma egemen olmuştu. Yahudi kökenli profesörler yuhalandıkları için derslere gelemez olmuşlardı. Daha birkaç ay öncesine kadar Alman halkımn kurtuluşu için otoriter bir yönetim özlemiyle dolu olan ruhumu şimdi bir nefret kaplamıştı. Nazi gençlik gruplarına bağlı öğrenciler Cermen ırkından başkasına ve bizim gibi yabancılara yüksekten bakar olmuşlardı. Kısacası, üniversitenin içi de Berlin'in bütun aydın çevreleri gibi, cehenneme döndurulmüştü. Bu dunımda artık orada daha fazla kalamazdım. Zaten doktora tezim için gerekli olan incelemeleri Berlin'deki iki yıl içinde sona erdirmış ve Almancamı oldukça güçlendirerek amacıma ulaşmıştım. 1933 yılının mart ayı sonunda Isviçre'ye dönup, bu ülkenin her yönüyle dingin ve rahat ortamı içinde doktora tezimi tamamladım. O gun bugun ben, hukuksal frenlerden yoksun olan demokrasilerin halkoylaması ile diktaya dönuşebileceğinin bilinci içinde olduğumdan, 27 Mayıs 1961 Anayasası'na koymuş olduğumuz Anayasa Mahkemesi'nin ve eskiden ben var olan Danıştay'ın yetki sınırlarının kısıtlanmasına karşı olmuşumdur. • * • Bitirırken seçimlerle ilgili hoş bir anımı daha anlatmak istiyorum. Avrupa'daki öğrenciliğım sırasında, yaptığım gezilerden birinde Napoli yakınındaki ünlu Pompeı harabelerini de gezmiştim. Bılindiği gibi Pompei kenti yaklaşık 1900 yıl önce (M.S.79'da) yakınındaki Vezüv Yanardağı'nın patlamasıyla önce kfll, sonra lav altında kalarak hepten yok olmuştu. Aşağı yukarı 1700 yıl sonra başlanan ve o zamandan beri süre gelen arkeolojık kazılar sonunda kentin buyük bir bolumü kul ve lavlar altından çıkanldı. Bu olü kenti duzgün kaldırımlı sokaklarıyla, çeşme ve hamamlarıyla, pazar yerleri ve tapınaklanyla, meyhaneleri, borsası, stadyumuyla görunce, Roma çağındaki kentlerin nasıl olduğu konusunda somut bir bilgi edindim. Bugun anlatmak istediğim nokta şu: Katılmış oldufum gezi topluluğuna bu kenti dolaştıran rehber bir ara durup elini, önünde bulunduğumuz taş duvara kaldırarak büyük Latin harfleriyle ve îcireç taşıyla yazılmış "Paulus" yazısını gösterdi. Vleğer Pompei kentinde yapılan son seçimlerde bu duvara yazılan "Paulus'u seç" diyen bir propaganda yazısı imiş bu. Kimbilir 1900 yıl önce, şimdi gezdiğimiz şu alanlarda nice seçim nutukları atılmış, nice propagandalar yapılmıştır, diye düşundum o zaman. O tarihten beri de yeryüzünde nice seçim yapılmış ve nice insan küçüklü büyüklu iktidar koltuklanndan gelip geçmiş, nice ijsan da türlü yollara başvurarak o koltuklarda kazık kakmak istemiştü... Acaba yerel secımlerde kent alanlannda ve TV'de konuşan siyasal parti liderlen, siyasal yaşamdaki bu gelip geçiciliği duşünüyorlar mı dersiniz? 26 MART 1989 HIFZI VELDET VELİD Bugun yerel seçim gunu. (^ten haf<i£ık*an y ler parti başkanlığına yazılı olarak başvuzımın devamını gelecek haftaya\|tfakif?lseçınrkft' yonetım kurulunca elendikten sonra lisnusundaki kimi anılarımı, suya saB^ma doku^n ler parti başkanı Ataturk'un, onun olumunden dan dile getirmek istiyorum. ^ sonra da, Inönü'nun incelemesinden geçer ve bütün oylar bu seçilenler ıçin verilirdi. Radyoda milSiyasal seçimleri, ilk kez çocukluğurm letvekili adaylarının adlannın ilan edılmesi, onlada yaşadım. Osmanlı döneminde yapılan receli seçimde İttihat ve Terakki Fırkası'nın adayı rın seçilmiş olmasıyla eşanlamlıydı. olan Enbiyazade Ismet Bey, Istanbul'daki MebusGerçi 1924 ve 1930'da çok partili sisteme geçiş lar Meclisi'ne uye seçilmişti. Sonradan 1920'de ilk denemeleri yapılmış ise de bunlar başarıya ulaşaTurkiye Büyük Millet Meclisi'nde de uye olan ve mamıştı. o Meclis'te birinci başkanvekili olarak görev yaBen, çok partili demokratik yönetimin ve bu yöpan Ismet Bey'in yeğeni Galip (Enbiyaoğlu), Ço netimdeki seçimlerin nasıl olduğunu lsviçre'deki rum tdadisi'nde sınıf arkadaşımdı. Osmanlı döne hukuk doktorası öğrenciliğım sırasındagördüm. O minin seçimlerini bu nedenle yakından biliyorum. tanhte, yani 1929 ve 1930'larda Isviçre'de kadın1920'de yapılan mılletvekili seçimleri, şırndiki gi ların seçme ve seçilme hakkı yoktu. Gerek kanton, bi tek dereceli olmadı. 16 Mart 1920'de Istanbul' gerek federal parlamento seçimlerine yalnız erkekler un Ingilizlerce işgalinden ve Osmanlı Mebuslar katılıyordu. Çok merak ettiğım için kimi seçim topMeclisi'nin kapatılmasından sonra Anadolu ve Ru lantılarım yakından izledim. Birbirinin karşıtı olan meli Müdafaai Hukuk Temsılciler Heyeti Başka partilerin aynı alanda yaptıklan ve birbirlerine atıp nı Mustafa Kemal Paşa'nın bütun illere göndermiş tuttukları toplantılar kavgasız, gürultüsüz, çatışolduğu bir genelge üzerine, her ilden belirli sayıda masız, kendiliğinden dağılıyordu. Polisin bir kez üyeyi, o illerin ileri gelenleri seçmiş ve ellerine se bile harekete geçtığinı gormedim ve bu duruma imçim mazbatası (tutanağı) verip Ankara'ya yollamış rendim. Pansiyonunda oturduğum kişinin yanıntı. Bu durumu da şu nedenle biliyorum; eski yazı da oy sandıklarının bulunduğu bir iki yere de gitlarımda bir kaç kez anlattığım gibi, o tarihte ilk tim. Herkes sessizce oy kullanıyordu. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin ilk kâtiplerinden * •• biriydim. En ya$lı üye Şerif Bey 'in kısa bir söylevi 193I'den sonra Berlin Üniversitesi'nde iki yıl ile açıhşından sonra, bu Meclis'in yaptığı ilk iş, mildoktora incelemelerinde bulunmak uzere Almanletvekillerinin seçim tutanaklannı ıncelemek üzeya'ya gittiğimde, Hitler'ın, nasyonel sosyalistlerı re iki komisyon (o zamanki adıyla Tetkii Muzaile sosyal demokratlar ve komünistler arasında bubit Encümeni) seçmek olmuştu. Bunlardan birinin yuk sokak çatışmalarma tamk oldum. Naziler sebaskanlığına Ankara milletvekili Mustafa Kemal çimlerde zora başvuruyorlardı. Aynca, kuçuklü buPaşa, ötekınin başkanlığına da Edirne milletvekili ytıklu, sağlı sollu 32 siyasal parti birbiriyle çekişiMiralay (albay) Ismet Bey (tnonü) getirilmişti. Koyordu. O zaman böyle gereğinden çok siyasal parmisyondan geçen tutanakların kalemdeki kayıtlatili bir rejimin ülkeyi çıkmaza sürüklediğini gorrını da bizler yapmıştık. düm. Ankara'da çıkan (sonradan adı Ulus'a donüştürülen) Hakimiyeti Milliye Gazetesi'ne, bu se• * • Cumhuriyet'ın kuruluşundan sonraki tek parti çimler konusunda eleştirici nitelikte iki yazı gondöneminde seçimler günumuzdeki gibi çekişmeli derdim. Bunlar gazetenin 7 haziran ve 15 Kasım geçmezdi. Seçim dönemlerinde milletvekili olmak 1932 tarihli sayılannda yayımlandı. Ben 32 siyasal HUSEYİN AKŞİT Kaybının birinci yılında özlemle anıyoruz. EŞİÇOCUKLARI (192726.3.1988) TORUNLARI Örnek, onurlu, insartca yaşam uğrunda hep iyilik için atan yureğin durdu. Seni hep yaşatacağız. MLSTAFA KLÇÜKER (Maliyeci) 194921.3.1989 ARKADAŞLARI ADINA İSMET TORUN KAMUOYUNA DUYURU Çanakkale E Tipi Cezaevini fiilen jandarma ve sivil yetkililer hiçbir yasal dayanağı olmadığı halde iç yönetime sürekli müdaJıaJe ediyor; ailelerimizle ve avukatlanmızla yaptığımız görüşmeleri izliyor, mektuplarımız ikinci kez kontrolden geçiriyor, kolilerimizi bizden habersiz açabiliyor, kapıda ziyaretçilerimize güçlük çıkarıyor. Savcılığın izin verdiği ziyaretçilerimizi bile içeri almazlık edebiliyor. Yetkililer, mektuplanmıza el koyuyor, perde arkasından cezaevinin yönetim politikasını belirliyor, pravokasyon ortamını kışkırtıyor. Aynı provokatif tutum yılbaşı açık görüşündede somutlandı. 1. derece yakınlanmız dışındaki yakınlarımızla görüştürülmedik. Görilş, tam bir terör havası baskı ve cendere altında yapıldı. Devrimci demokrat kamuoyunun dikkatini üzerimizde oynanmak istenen oyunlara çekiyor; karanlık tertipleri zamanında bozmak için bizlere omuz vermeye çağınyoruz. OKTAYAKBAL EVET/HAYIR OKURLARDAN yine bir muzelik filmle yasak savmak gibi geçiştirildi. Avustralyalüar bile Çanakkale'deki kendi şehitleri için daha yakm zamanda Çanakkale muharebeleri 'Gattipoti' filmini yapıp Kurtuluş Savaşı öncesi ulusal dünyaya tanıtmışken, biz hâlâ bağımsızlık ruhunun kırk yıl öncesinin birkaç filmini emperyalist guçlere karşı ilk oynatarak önemsizliği, uyarısıdır. Ulusal onurlannı ve/asızlığı ve saygısızlığı korumak amacıyla ve sürdüruyoruz. Çanakkale'yi ve "Çanakkale geçilmez" o ruhu unutmayalım, inancıyla yüzbinlerce genç yürek ateşlerde yanmıştır. Oysa unutturmayalım. Yoksa M. Kemal'in Anafartalar'ını da ki boğazlardan askerleriyle gunun birinde ö'zelleştiriverip geçemeyenler, yıllar sonra bir İngiliz turizm şirketine başka yollardan geçmeyi başarmışlardır. Günümüzde ise satarlar. TV kanallanndan MEHMET TA V geçmektedirier. Dizi Kadıköy / tstanbul filmlerindeki yaşama tarzlarıyla, değer olçuleriyle, kültürleriyle beyinlerimizi işgal etmektedirler. Kahramanlanmız Her ülkenin bir yasam şekli vardır. Bu yasam şekli o Amerikan dizilerinin super ülkenin muziğine yansır. Bu polisleridir artık. Son olay sonunda öyle bir durum Çanakkale kahrumanlan ise alır ki, müziğe bakarak o ülke kapanış haberlerinin sonunda insanının nasıl ve hangi damla damla ölmektedirler. şartlarda yaşadığını kolayhkla Her yıl olduğu gibi bu 18 Mart 'ta da Çanakkale Şehitleri anlayabüirsiniz. Sonunda tarihi bir belge olur muzik. Bizim Günü TV'de seyrede seyrede ülkemizde türküler yazılmaz, artık ezberlemiş olduğumuz yakıurlar. Yanıktır onlar. Bu Sait Faik'li Bir Anı... 19 Ocak 1947 tarihli 'Yedıgürv dergisinde Sait Faik ımzalı bir röportaj 'Genç Edebiyatçılar'... 42 yıl geçmiş üstünden! Bu soluk dergi eskı kâğıtların, gazete kesiklerinin arasından karşıma çıkıvermez mı? Dile kolay, yarım yüzyıl öncesine döndüm bir anda! Savaş sonrası günler, o 1946 yılındakı coşkularımız, umutlarımız... "Asmalımescit, Paris'in sanat muhiti olan Montparnasse mı olacak dersiniz? Beyoğlu'nun gürültülü pastahanelennde iki şair bırbirıne şiir okusa yanlardakı masadan hayretle bakarlar. Biraz gürültülü konuşulsa pastahane sahibiyle beraber boyalı bir dilbere gözlerini dikmiş bey sınirlenir Karaborsadan, odun kömürden, ipek çoraptan, gidilecek sınemadan, meşhur bir davadan, bu münasebetle bir avukattan, hastalık dolayısıyla meşhur bir doktor isminden, pavyondan ve bir şarkıcı bayandan söz açılan bu yerlerde, hele ıncir çekirdeği doldurmakla bir hizada olan şiir, nesir, hıkâye, roman, Gide, Malraux, Herman Hesse, Sartre, Existentialisme, lakırdıları anlamayanları Madagaskar yerli lisanı işitmiş gibi şaşırtır." Bir akşam üstü Elit kahvesine gelmişti Sait Faik... Zaten bu kahveyi bize o öğretmişti. Hepımızden çok Elit'e gelen de oydu. Oturur bezik oynardı emekli konsolosla, başka kahve arkadaştarıyla. Hiçbiri şair, yazar değildi onların. Bizlere de öğretmişti bu yeri. Sonra pişman mı olmuştu bilemem! Daha doğrusu (Arkası 10. Sayfada) ^dsak savmak gibi geçiştirildi Müzikal işkence da bize ülkede sürekli yanan birilerinin var olduğunu gösterir. Bir yerde yanan varsa orada bir de yakan vardır. tşte bu olaylar turkülerimizdedir. Türküler bundan acıdır bizde. Zulümlerden, baskılardan, fakirlikten, adaletsizlikten, eğitimsizliktendir turkülerimizin duman duman oluşu. Ama bu neden? Kim adına, ne için bu işkence? Bu insanların gerçek ağlancıları kimler? Özellikle son zamanlarda Türkiye, insanın kulağına sakız gibi yapışan, ortaçağ pisliğinin kokusunu gunümuze kadar getiren ve insanları salya sümuk ağlatan arabesk müziğinin istilasına uğramıştır. Ve bu muzik nıhsal bir işkence aracı olmuştur. Sanki başka işkenceler az geliyormuş gibi bir de kendimize bu işkenceyi yapıyoruz. Ve devleümiz bu "işkence muziğe" çare olarak bir başka arabesk müziği üretme çabasmdadır. Kuşkusuz devletin bu muziğin kotülüğünü anlaması olumlu bir adımdır. Ama bu yeni muziği üretme işi gene bir arabeskçiye verilmiştir. Yani sonuçta gene arabesk çıkacaktır ortaya. Sizin Hakkı Bulut'unuz once kendini bu hastalıklan kurtarsın, ondan sonra toplum adına bir şey yapmaya kalkışsın. Yapılan çabalar boşunadır, güzelim vergilerimiz insanların ağlamaları için yapılan bir yatırım olmasa daha bilimsel olursunuz. Elbette halkın dinleyeceği muziğin seçimini devlet yapmaz. Devlete düşen, halkma, acılar içinde kıvrılıp kalmakıan başka, insana ve insan ruhuna yakışan şeylerin varlığmı öğretmektir. Bu millete daha güzellikleri tattıramadmız. Onlar daha istemesini bile bilmiyor. Çünkü bilmediğiniz bir şeyi isteyemezsiniz de. Siz bu milleti ağlatanlara dur demedikçe arabeske dur diyemezsiniz. Açlık, enflasyon, işsizlik, hapislik dolu bir beyinden başka ne istiyorsunuz? O insan ruhsal yonden sağlıklı olup yaşamanın tadına varabilir mi? ÇANAKKALE E TİPİ CEZAEVt'NDEN TÜM SOL SÎYASİ TUTUKLULAR ADEVA ÜLKÜ DARICIOĞLU, ERTAN YILDIRIM, İZZET KÖYLÜOĞLU, MURAT ÖZEL, ÖMER OCUZ 21. YILINDA Edirne'den Kars'a kadar 68'Lİ MİSİNİZ? Yıldız Parkı Malta Köşkü yanındaki Yeşil Sera'da buluşalım. 8 Nisan 1989 Saat: 15.0021.00 SATILIK * * Kuledibi'nde 3 katlı bina ,. Tel: 527 53 97 ~. .{Mesai saatleri) * DURMUŞ ÇELtK ^dn ceaîrc H # dont lcs rayon? Yenil^nımı Geleneksel, sağlam ve köklü. Bankacılığm klasik kalemlerinde büyük. Aynı zamanda çağdaş, yeniükçi Modern bankacılığm yeni enstrümanlannı ustacakullanıyor. Yani, hantal olmayan, dinamik birbüyüklük. Garanti'ninhızlıve sağlıklı büyüyen bilanço rakamlanna birlikte göz atalım: Mevduat: 1 trilyon 820 milyar. Yüzde 132 artan güven. Krediler: 697,5 milyar. Yüzde 53 artan dinamizm. Sermaye Piyasası İşlem Hacmi: 1 trilyon 445 milyar. Yüzde 258'lik büyük amş. Dış İşlemler: 3 milyar 700 milyon dolar. Uluslararası ilişkilerde \oizde 118 artan etkinlik. Tcihsili Gecikmiş Alacaklar: Yalnızca 1 milyar. Yüzde 70 azalma. Donem Kân: 46 mil}^ 200 milyon. Yüzde 65 artan verim. BıtyiMigün GARANTÎ BANKASI'NIN 1988 YIIIÖZET BİLANÇOSU "3T.I2.1988 31.12.1987 (MijyarTİ)' ançö Ana Raleraten ( = • ÖzetRâr : 2ârar"i 31.12.1988 31.12.1987 *ASA VEBANKALARMEVDUATMUNZAM 897.7219.1 FAJZGELİRLERİ „ JJB.717A TAKİPTEKİ ALACAKLAR (NET) NET FAİZ GELİRİ 122,8 53,2 EEEgÖf^£E£f£r\İZDlŞlGELİRLER 197,5 ?Z£3£T ^•^«ÇF^^TAİZ D1ŞIGÎDERLE* 5 ^ 3 ^ f f 4 " 1,1 3,7 KARŞILIKLAR 8 . 8 . 4.9 :frr İŞTİRAKLERVt"~'^7.^J^^^^^^^^=£^^:NETDONEMKAHI:ı:«r3 AABİT KIYMETLER ( N E T ) . ^ . ^ , . PASİF KULLAN1LAN KREDİLER & 2Bv0^ 228,0 1 2 6 1 . 162,5 4, 62 %IAZZ^ j^r:ıı£r" ££="r^r "i^zrr~"^ ^ 28,tf^^ : ^^S^^^S^^ : ~^r=r"r \ : ooızız ^.S^^if ŞERMAYEPIYASASI T=£B%ZZ£Z~r^rr^sr^pr,r=== ŞLEM HACMİ [Milyar TLfr:Î445ÎÜW3,1 DIŞ İŞLEM HACMİ sıc A > â A £. c'efl: i dirc qu'cUcs 35 * Garanti'88 Bilançosunda yer almayan, orada göremeyeceğiniz bir başka kalem daha var: Bu bilançonun aktiflerindeki en önemli unsur, Garanti'li Bankacılar'dır. Bu başan onlardan kaynaklanmaktadır. BANKACILIKTA Caranti Bankası 'nm hesaplan, heryu uluslararası denetim kunüuşu KPMG mafından denetlenmektedır GARANTÎ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle