19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER sim çıkararak, "Cumhurbaşkanlığmız sırasmda bir gun harp okulunu teşrifinizde bir tesaduf olarak yanımdakı boş yere oturmuş ve dersi izlemiştiniz. Bu resim o zaman çekilmiştır, benim için çok kıymetlidir, acaba Iütfen imza eder misiniz?" dedi. Paşa resmi inceledikten sonra imzaladı. Sonra da harp okulundan hangi yıl mezun olduğunu, ne zaman kurmay olduğunu, nerelerde ne gibi gorevlerde bulunduğunu filan sordu. Daha sonra Paşa ihtilal yapanların kısa zamanda seçime gidileceğini millete vaat etmiş olmalannı şukranla karşıladığını söyledikten sonra aralarında şu konuşma geçti: Paşa Yassıada'da davalar başladı, devam ediyor, şimdi söyle bakabın bu işin sonunda idam otacak mı? Yıldız Paşam, Yuksek Adalet Divam'nın ne gibi kararlar vereceğini şımdiden bilmemize imkân olmadığını takdir buyurursunuz. Paşa Elbette bilinemez. Demek istiyorum ki şayet mahkeme idam karan verirse komite olarak infaz edecek misiniz, lemayıil nedir? Yıldız Bunun için de bir şey soyleyemeyeceğim. Kuşkusuz o zaman komitenin vereceği karara bağlı. Bu yanıt üzerine tsmet Paşa kısa süre düşündükten sonra, "Siyasi suçlardan dolayı insanlann idam edilmekri devri artık kapanmıştır. Komitenin bu hususu dikkate alacağını umit ediyonım. Şayet mahkeme idam karan verir ve siz de komite olarak infaz ederseniz memlekette intikamcı akımların ardı arkası gelmez, vatandaşlar kamplara boliinur, huzursuzluk artarak devam edip gider, bu da milli bun>emiz için çok tahripkâr olur, meraleket buyiık zaraıiar görur. Bakınız Ahmet Be\, fikrimi, inancımı içtenlikle so>luyorum... Şayet Yassıada'da idam kararlan çıkar ve bunlann infazı cibetine gidilecek olursa ben bıitün giıcumle karşı olacağım. Arkadaşlannıza Iütfen selamlanmla ve saygılanmla iletiniz" dedi. Goruluyor ki rahmetli Înönü, bazı maksatlı yayınlarda ileri sürüldüğü gibi siyasi suçlar ve idamlar hakkındaki fikirlerini Yassıada'da idam kararları verildikten sonra değil, daha işin başında bir Milli Birlik Komitesi üyesine açıklamıştı. Bu da idam kararlarmın infaz edilmemesi için harcadığı çabada, ne kadar samimi olduğunu göstermeye sanırım ki yeter de artar bile. 25 ŞUBAT 1989 Tarihsel Bîr Göre\... Görülüyor ki rahmetli înönü, bazı maksatlı yayınlarda ileri sürüldüğü gibi siyasi suçlar ve idamlar hakkındaki fikirlerini Yassıada'da idam kararları verildikten sonra değil, daha işin başında bir Milli Birlik Komitesi üyesine açıklamıştı. Bu da idam kararlarmın infaz edilmemesi için harcadığı çabada, ne kadar samimi olduğunu göstermeye sanırım ki yeter de artar bile. İBRAHİM SAFFET OMAY Eski Parlamenter ve Bakan Büyuk insan rahmetli tsmet Inonu siyasi suçlardan dolayı ölüm cezasına karşı idi. Sayın Hıfzı Veldet Velidedeoğlu Cumhuriyet Gazetesi'nin 15 ve 16 Ocak 1989 tarihli sayılannda İsmet Inönü'nün konu ile ilgili duşuncelerini açıklamış, Sayın Hıfzı Oğuz Bekata da 2 Şubat 1989 tarihli Cumhuriyet'teki yazısı üe Sayın Velidedeoğlu'nun tsmet tnönü ile yaptığı konuşmaları doğrulayan bir yazı yayırnlamıştır. Ben de yaşayanlann tarihe ışık tutabilecek anılannı mezara göturmeye mezun olamayacaklan diışüncesi ile İsmet Inönü'nün siyasi suçlardan dolayı ölüm cezasına karşı olduğunu, tanığı olduğum bir konuşmayı sözu geçen yazı zincirine önemli bir halka eklemek amacıyla açıklamak istiyorum. Yassıada davaları nedeniyle bazı politika istismarcıları, rahmetli ismet Inonu'yü insafsızca suçlamışlar ve "her ne kadar işin son aşamasında Adnan Menderes'in idam karannın infaz edilmemesi yönünde çaba göstermişse de başlangıçta idamlan desteklediğini" söyleyerek sonraki davranışında ve Cemal Paşa'ya yazdığı mektupta samimi olmadığını ileri sürmuşlerdir. Oysa tsmet Paşa siyasal suçlardan dolayı idam cezasının şiddetle karşısında idi. Yassıada davaları başladıktan kısa süre sonra, yani daha işin başında iken içinde bulunduğum bir sahne ve tanığı olduğum bir konuşma kanımca İsmet İnönü'nün tutumundaki ciddiyeti, içtenliği kanıtlamaya yetecektir. PENCERE Yakılan Kitap, Dünyayı Aydınlatır... Bir başka anı... Sayın Bekata'mn yazısında değindiği Times muhabirinin "infaz için ismet Paşa ısrar etti, bunun uzerine infaz ettiJer" dediği yazıya bir ölçüde yanıt olacağı umuduyla idamlarla ilgili bir ek anıma da değineceğim. idam kararlarının infazından bir hafta kadar sonra bir gun Kızılay'da Sayın Ahmet Yüdız'la karşılaşmıştık. Kendisine, "Ahmet Bey, İsmet Paşa'nın bunca çabasını hiç dikkate almadınız. Oysa Cemal Paşa da umut vermişti, bu nasıl oldu Allahaşkına?" dedim. Sayın Yıldız, "Genç subaylar çok direndiler, hepsini asmazsanız Yassıada'dakilerin hiçbirisini sağ çıkarmayız, dediler" yanıtını verdi. AKIS Dergisi'nin 18 Mart 1967 tarihli 665 sayılı nushasında Talat Aydemir'in, "Ellerinden ancak uçunun kellesini koparabildik" diye hayıflandığı ve bütün idam hukumlerinin tasdik edilmemiş bulunması karşısında esefini söylediği yazılıdır ki bu da Sayın Ahmet Yıldız'ın genç subayların direnci bakımmdan söyledıklerini doğrulamaktadır. Demek oluyor ki Times'ın yayını dayanaksızdır, uydurmadır. (Sayın Ahmet Yıldız hayattayken açıklamayı uygun buldum. Kendisiaçık yürekli, içtenlikli bir insandır.) Nur içinde yat koca tsmet Paşa. Yassıada duruşmalannın ilk günlerinde Yüksek Adalet Divanı, Yassıada'da çalışmaya başladıktan kısa süre sonra idi... O sırada Basın Yayın Genel Müdürlüğu görevini yapmakta olan Milli Birlik Komitesi üyesi Saym Ahmet Yıldız bana telefon ederek tsmet Paşa ile yakından tanışmayı arzu ettiğinden bahsetti. Sayın Ahmet Yıldız iie 1959 yılı sonlannda bir lstanbul yolculuğunda trende tanışmıştık. İsteği kabul ve Paşa'ya telefon ettim. Sayın eşleri hanımefendinin delaletiyle randevu aldım. Paşa o gece saat 20.30'da bizi Ayten sokaktaki evinin üst katında bulunan küçük çalışma odasında kabui etti. Sayın Ahmet Yıidız'ı Paşa'ya takdim ettim. Ziyaretimiz elli dakika kadar sürdü. Hatır sormalardan sonra Sayın Yıldız cebinden bir re OKT4YAKBAL EVET/HAYIR Akşit Göktüric'ünAnısına OKURLARDAN Televizyonun 1. Kanah'ndakt her euma gecesi saat 24.00'te uzun bir süredir yaymlanan ve daha kimbiür ne kadar süre yayınlanacak olan "Gece Sineması" adı altındaki şiddet ve gerilim sahneleri ile dolu korku fllmleridir. Evet, neden korku fllmleri? Yurtiçinde ve yurtdışında birçok şenlik ve yanşmalarda ö'dül almış yerli ve yabancı birçok sanat eseri film dururken, neden insanlan suça tesvik edici, şiddete yöneltici, korkutucu, iğrenç korku fUmleri? Herhalde halktan gelen genel istek üzerine yaymlanmıyor bu korku fılmleri. Nereden öğreniyor insanlar değisik türde tüyler ürpertici cinayetleri? Yetkililere sesleniyorum, yüksek kazançlar ve kârlar peşinde koşan bu tür film yapımcılanna bilerek ya da bümeyerek yardımcı olup insanhk suçu işlemeyelim. Yaymlanan bu filmler sayesinde kimbilir topluma yabanalasmış, içinde nefret, intikam, kin duygulan ile dolu, eğitimsiz, seksüel ve cinsel sorunlar içinde bocatayan, TVde gece sineması Akşit Göktürk'ü yitireli bir yıl olmuş! Zaman elbette ki görece bir şey. Bunu hep biliriz, ama kesinlikle bildiğimiz, yaşadığımız bir gerçeğe yine de inanmak güç. Demek ki ben Akşit'le bir daha karşılaşmayacağım, onunla konuşmayacağım, yazılarını okumayacağım! Benim için bir dostun ölümü budur! Sevilen bir insanın varlığından yoksun kalmak... 1934 yılında Van'da doğmuş, 1988 yılında İstanbul'da ölmüş... 53 yıl süren bir yaşam. Neler sığmamış bu kısa ömüre! Dersler, öğrenciler, kitaplar, çeviriler, konferanslar, bilimsel araştırmaJar, birbirinden seçkin yazınsal denemeler... Türk Dil Kurumu'nun son yıllarındaki yönetim kurulu toplantılarında beraber olurduk. Az konuşurdu, sık sık söze karışmazdı; ama her konuşması anlamlıydı, belirli bir bilgiye, sağlam bir görüşe dayanırdı. Türk dilinın bilimde, yazında en üstün çizgiye ulaşmasından yana uğraş verenlerin başındaydı. Yazılarında elden geldiğince yabancı sözcüklere /er vermezdi. An bir Türkçesi vardı, Türkçe sözcüklerle her şeyin anlatılacağına inananlardandı. Böyle değeıii bir insanın bir yıldan beri aramızda olmaması, bilimde, yazında etkinliğini duyuramaması her bakımdan acıdır... "Bir Anadolu çocuklugu, küçük, sapa, uykulu kasabalarda geçen: KarayazıErzurum, DemirköyKırklareli, ReyhanlıHatay, SaimbeyliAdana. Beş kardeşiz. Ablam, ben, küçük kardeşim, sıtmadan kavruluyoruz uzun süre. Taşralı bir memur evinin geçim sıkıntılan, gündelik küçük sevinçieri, aciları. Annem çok genç yaşta hastalanıyor. Dokuz on yaşlanndayım o zaman. Bir daha hiç iyileşmiyor. Yataiak annemizin bakımı bizim çocuk omuzlarımızda. Uykularımız delik deşik onun inlemeleriyle. Yirmi yıl köturüm yaşıyor ölümüne dek. Bu durum bütün kardeşlerimde görünür görünmez izler, eziklikler bırakıyor. Babamız hep düşünceli, acıya doygun, gene de gülümsüyor arada bir. On iki yaşında yük kamyonlarının üstünde komşu kentlere gidiyorum. Ortaokul Antalya, Adana. Sonra Van'a dönüyorum tek başıma. Liseyi orada okuyorum." Akşit Göktürk, çocukluk yıllarını böyle anlatmıstı 1984 yılında. Yoksul, acı bir yaşam. Ama küçük Akşit okumak, aydınlanmak, kendini kurtarmak çabasındadır. Böylesine bir güçle yaşam yoluna çıkmasaydı İstanbul Edebiyat Faküttesi'nin ingiliz Dili ve Edebiyatı profesörü olabiiir miydi? inanılır mı, Van'da liseyi okumuş bir genç insan, birkaç yıl sonra İngiliz filolojisinde asistan, sonra doçent, en sonunda da profesör olabiliyor! Kolejlerde yetişmiş birinin İngiliz dilinde öğretmen ya da profesör olması hiç de şaşırtıcı olmaz. Ama van Lisesi'ni bitirmiş, ingilizce öğrenim görmemiş taşralı bir gencin birkaç yılda böylesine akıl almaz bir asama yapabilmesi şaşırtıcıdır. 1985 Nesin Edebiyat Yıllığı'na yazdığı yaşamöyküsünde söyle diyor: "Çocukluğumdan bu yana çevremde sık sık gözlemlediğim, okjuğundan başka görünmek, kendine önemli süsü vermek, başkalarına tepeden buyurmak gibi huylar irkiltiyor beni. Okul günlerinde Tanrı'nın günü saç, şapka, kravat, yaka denetlemesi diye öğrencileri sıraya dizen, elinde koca makasla, kız erkek demeden saçlarımızı koyun kırkar gibi kırkan altın dişli okul müdürü, nicemizin çocuk bilincinde yıllar yılı bir karabasan olarak sürüyor. Yıllar ilerledikçe kendilerini hem dünyayı, hem insanları düzeltmekle görevli sayan bu tür sözde önemli kişilerin toplumumuzda tepeden tırnağa birçok kurumda ışbaşında bulunduklarına tanık oluyorum. İnsanlarda en çok tçtensizlik, her yeni esinti doğrultusunda fırdöndü bir değişkenlik, omurgasızlık ürkütüyor beni." Kişi, böylesine eskımek bılmeyen bir sorunu en etkileyici biçimde dile getirmiş bir yazarın bu dünyada yaşamadığına inanamaz! Yaşam dolu Akşit'in yokluğu bilim, yazın dünyasında kendini uzun yıliar duyuracaktır. Ama onun eksikligini en çok du\(Arkası 10. Sayfada) psikolojik sorunlarla bunalmış, kendini bilmez, hastalıklt kaç insan simdiye kadar karanlık planını kurmustur çoktan! Ya da kuruyordur. tçindeki kartsık duygulan ve olumsuz enerjiyi harekete geçirerek ve bir olayda patlak vererek sonuca ulaştıracak düzeye kimbilir hangi filmden sonra gelecek. Ya da hangi yaslı insan bu fUmleri seyrederken koltuğunda yığılıp kalacak. "tstemeyenler seyretmesin, isteyenler seyretsin" demek yeterli değil. Ülkemizde arabesk denilen bir çeşit müziği dinleyip kendi kendine acı çektiren, an vah edip içki içen ve hüngür hüngür ağlayan, derdine bu yolla çö'züm bulduğuna ve sorunlannı anlatabildiğine inanart milyonlarca insan var. Zevkler ve renkler tartısümaz derler, ama acı çekmeyi zevk mi ediniyoruz acaba? Yaralamalar, öldürmeler, kesmeler, parçalamalar, kopuk başlar, kan gölü, suda boğma, çtğlıklar, bıçaklar, tabancalar, mosmor suratlar, siyah deri eldivenler, parlak çelik bıçak ya da kesici aletleri kavramıs ve bir insana saplamak üzere havaya kalkmış eller, kapı gıcırtılan, ölüm anJan, cesetlerle dolu sahneleri içeren filmleri zevk olarak seyrederken sadist mi oluyoruz yoksa toplumca? Bu filmleri her cuma gecesi saat 24.00'te sistematik olarak yayına sokanlar nasıl olmamızı isterler acaba? Saygılanmla. BORA TUNÇER lstanbul Okumasam da bilim adamı olacağun Ben Cumhuriyet Üniversitesi Biyoloji Bölümüne 19S4'te girdim. İlk yıl iyi geçti, ondan sonraki ytUarda okuldakı keşmekeşliği tam anlamıyla yasamaya başladım. Sınıfta olsun dışarda olsun ne hocayla ne de arkadaşlarla değisik hiçbir konu ve bilimsel hiçbir düşünce üzerinde konuşamıyorduk. Çünku bu eğitim kisiyi bilgisizliğe, güvensizliğe, sürekli edilgenliğe itiyordu. Böyle olunca da konuşmasmı bilmeyen, davranıslannı ayarlayamayan bilim dışı insanlar yetişiyordu. Benim yapım bunlara tamamen tersti. Ben ilkokuldan beri düşünür, bilim adamı olmak isterdim. Kisisel yapım da buna uygundur. 23 yasıma geldiğim halde beni sadece yemek ve bilim değil, bilim ve yemek ilgüendiriyor. Ve ilk yıldan sonra okula devam etmedbf. 198S'de okulu tamamen bıraktım. Çünku ben bilim adamı olmak istiyorum. Olacağun da, bir şeyler yaratacağtm da. Bu konuda bir an olsun şüpheye düşmedim. KAMBER BÜYÜK Sıvas Teftiş edilmeti TC Ziraat Bankası, Beethoven 'ın 9. Senfonisi ile TVde güzel reklâmlar yaptyor. Biraz da şubelerini müşteri gibi hareket eden müfettişleriyle teftiş ettirseler iyi olur. Nitekim Göztepe / İstanbul Şubesi'nde muşteriler çok sıkıntı çekiyor. Maaş günleri dışında, sair günlerde bile iş sahipleri kuyruklar oluştururken, gişede yalnız iki memur çalısıyor. Diğerleri ya misafır kabul ediyor ya da özel telefon görüşmeleri yapıyor. Para yatırmak bile bazen 45 dakika sürüyor. Teftiş edilmeli. Bir SSK Emeklisi TC MALİYE VE GÜMRÜK BAKANLIĞI HESAP UZMAN YARDIMCILIĞI GİRİŞ SINAVI Maliye ve Gümrük Bakartlığı Hesap Uzmanlan Kurulu Başkanlığı'nca 13,14 ve 15 Mart 1989 günlerinde Ankara, tstanbul ve tzmir'de Hesap Uzman Yardımcıhgı giriş sınavı açılacaktır. SINAVA KATILABİLMEK İÇİN; a) Devlet Memurları Kanunu'nun 48'inci maddesinde yazılı niteliklere sahip olmak. b) 1.1.1989 tarihinde 35 yajını doldurmamış bulunmak. c) Eğitim süresi en az dört yıl olan, Siyasal Bilgjler, İktisat, tşletme, Hukuk, Iktisadi ve İdari Bilimler Fakulte ve Yüksek Okullan veya aynı süre eğitim veren ve bunlara eşitliği Yuksek öğretim Kurulu'nca kabul olunan benzeri yabancı fakülte veya yüksek okuüann birinden mezun olmak gerekmektedir. Sınava giriş şartlanm ve sınav koşullarıru gösteren broşür ile başvuru formu, Hesap Uzmanlan Kurulu Başkanlığı ve Kunılumuzun Ankara, İstanbul ve Izmir Grup Başkanlıkları'ndan sağlanabilir. İsteklilerin 3 Mart 1989 günü akşamına kadar Maliye ve Gümruk Bakanhğı Hesap Uzmanlan Kurulu Başkanlığı İlkadım Caddesi Kara Harp Okulu kavsağı yanı A blok zemin kat BakanlıklarANKARA adresine belgeleri ile birlikte bizzat veya posta ile müracaatlan duyurulur. Basın: 15326 TEŞEKKUR Babam, İsmail Topal'ın prostat ameliyatını başarı ile gerçekleştiren Cerrahpaşa Tıp Fakültesi doktorlarından Sayın Paris'ten bir okurum telefon etti; uzun süreden beri yurtdışında yaşayan bir Türk; "Şeytan Ayetieri"m alıp okumak istemiş; bulamamış, kıtapçılar satmıyorlarmış, başlanna bir şey gelir diye korkuyorlarmış. Okurum öfkeliydi' "Ortaçağın gölgesi Avrupa'ya da vuruyor. Bir ihtiyar yobaz kitaba yasak koyuyor, sözunü Fransa'da bile geçirebiliyor, bütün d yayı yönetiyor..." Düşündüm ki okurum yıllardan beri dışarıda yaşadığından Avrupa'nın koşullarına alışmış; Türkıye'deki düzeni unutmuş; bizde kitaplar toplatılır, yayıncısı ve yazarı içeri atılır, gerekirse mahkeme kararıyla kitap yok edilir. Çok şükür yazarlar için "katlı vaciptir" diye fetva verilmiyor; ama kalem sahiplerinin hapishanelerde canına okunuyor. • Peki, Salman Rüşdü olayının bütün dünyayı ayağa kaldıran özelliği nedir? Olayın çok yönlü bir yapısı var. Önce "Şeytan Ayetleri" yazarının kökeni ne olursa olsun İngiliz yurttaşı kimiığini taşıması önemlidir. ABD ya da İngiltere, bu gibi durumlarda olağanüstü duyarlık gösterirler. Hıristiyanlık dünyası da Haçlı seferlerinden süzülüp gelen mirası düşünce dokusundan arıtamamıştır. Humeynı televızyon ekranlarında kara sarığı ve olanca hışmıyla goründükçe, Batılının tüylerı diken diken olur. Avrupa'nın ve Amerika'nın pelteleşmış iç politik ortamlarına "Şeytan Ayetleri" olayı heyecanın tuzunu biberini serpmiştir. Ancak "İnsan Haklan Sözleşmesi" kapsamında "yaşam hakkı" ve "fikir özgüriüğü" Batı uygarlığının temelini oluşturuyor Humeyni, İran'daki Kum kentinden uzanarak Avrupa'nın bin yılda nice kanlı uğraşlarla sağladığı temel haklarına saldırıyor. Yaşam hakkı, vicdan ve fikir özgürlüğüne yönelik saldındaki terör niteliğı de Batı'da ek tepkı yaratıyor. Bu nedenle "Avrupaltlık ruhu" nun AT'de ortak bir davranış bıçimine dönüşmesi, gelecekteki "Birleşik Avrupa Devleti"n\n güncel göstergesi sayılmalıdır. Tahran'ın ABD'ye ve Batı'ya dönük tutumu da olayın siyasal niteliğinin altını çiziyor. "En büyük Şeytan" iran'daki yönetimi kuşatmak için fırsatı yakalamış mıdır?.. • "Şeytan Ayetleri" romanını dinsel yaklaşımla yargılamak bir ayrı konudur. Salman Rüşdü "katli vaciptir" fetvasını hak edecek bir suç işlemiş midır? Bu sorunun gündeme getireceği tartışma bıtmez; bir sonuca da ulaşamaz. Kuran'a dayandığını söyleyen kimi öyle, kimı de böyle konuşacaktır; ayetlerin ve hadislerin yorumlanması değisik yargılara yol açacaktır. Bir kez'"şer/ara dayanarak "katl" cezası benımsendiğınde, bu işin ardı arkası kesilmeyecektir. Atatürk Cumhuriyeti'nin laiklik devrimınde uygarlığın özü işte bu noktada saydamlaşıyor; çağdaş hukukla şeriatın ayrışması, "Şeytan Ayetleri" olayında bir laboratuvar deneyimi gibidir. • İran'a dönük yüzünde ise Salman Rüşdü'nün bir başka rolü var... Ayetullah Humeyni acaba kimilerinin dediği gibi bunamış bir softa mıdır? Yoksa siyasal manevraları yönlendirmesini bilen cinfikir bir politikacı mıdır? Sekız yıllık Ortadoğu savaşından yıkımla çıkan İran, yavaş yavaş kendine geliyordu, Batı ile köprüler kurulmasmı isteyenler kıpırdanmaya başlamışlardı, Irak savaşının yangınında gözden kaçan gerçekler su yüzüne çıkıyordu. Humeyni tam bu sırada yazar Salman Rüşdü için "katlı vaciptir" fetvasını verdi. Yobazlığın ateşine benzıni dökmüş, yeni bir düşman yaratmıştı; Batı'nın tepkisiyle birlikte içe dönük politikasında amacına ulaştı; İran'daki sağduyu sahiplerinin dışa açılma ve normalleşme olanakları Batı'nın son kuşatmasıyla daralmıştır. Ayetullah Humeyni belli ki islam dinini siyasette en gözü kara biçimde kullanıyor. * Ne olursa olsun çağımızda bir tek kitap bütün dünyayı etkileyebilir ki olayın en olumlu yanı bu gerçekte vurgulanmaktadır. Dr. ZÜBEYİR TELAT'a aynca değerli ilgilerini esirgemeyen Üroloji Kürsüsü Ana Bilim Dalı Başkanı Sayın Sevgili varlığımız Prof. Dr. KEMAL KARABAY'a teşekkür ederim. DtLEK SARINOĞLÜ'nu (ERDOĞAN) aramızdan aynlışımn 2. yılında sonsuz özlem ve sevgiyle anıyoruz. EVLATLARI ECEEGE ANNE VE BABASIKARDEŞLERt MUSTAFA TOPAL PANEL ULUSLARARASISÖZLEŞMELER VE İŞKENCE KATILANLAR: KENAN SÖNMEZ SHP İstanbul Milletvekili İSMET KEMAL KARADAYI Em. savcıavukat HASAN KIYAFET Yazar Dr. PERİ M. ARBAK ATO İnsan Haklan Bürosu YÖNETEN: MUSTAFA ERYÜKSEL TAYAD Genel Başk. Yer: Ortakoy Kültür Merkezi Dereboyu Cad. So: 110 Ortaköy Tei: 158 69 87 TAYAD 26 ŞUBAT 1989 PAZAR Tutııklu \e HOkuınlü Aileleri SAA T: 13.30 Yardımlaşma Derne^i KUTAHYA 2. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN KIYMET TAKDİR RAPORUNUN İLANEN TEBLİĞİ Dosya No: 1984/678 Borçlu Aydemir Gunsoz'un Kutahya Yıldınmbeyazıt Mah. 713 ada, 1. parselde kayıtlı olup, aynı mahalle Ayşekadın Sk. No: 12, Kat: 2, Daıre: 4'de bulunan daire>e bilirkişi tarafından (11.915.571) TL. kıymet takdir olunmuştur. Bu iianın gazetede yayımından itibaren 22 gun içinde itiraz edilmemesi halınde rapor kesinleşecektir. llanen tebliğ olunur. 14.2.1989 nasın: 40615 UNAL CİMİT SERAMİK HEYKEL SERGİSİ 17 Şubat 3 Mart 1989 Devlet Güzel Sanatlar Galerisi MERSİN TRAFİK HATAYI AFFETMEZ. TÜRKİYE TRAFİK KAZALARINr ÖNLEME 1979 YILI İCRA PL 467 TEDBIR UYARINCA SIGARA SAĞLIĞA ZARARLIDIR
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle