19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
75 ŞUBAT 1989 CUMHURİYET/13 Çirkin, lıaşiıı, şelıvet düşkünü AVRUPA ROMANINDA TÜRK İMAJI HADİULUENGİN 4 Dün sözünü ettiğimiz ve Arap şehirlerini çok iyi tanıyan Ispanyol yazar Juan Goytisolo, Türk şehri ve kadın olgusunu irdelerken, "Arap şehrinde kadın, namahremiyetiyle her yerde mevcuttur. Oysa İstanbul'da kadın yoktur. Onun varlıgı yalnız namevcudiyetidir" demektedir. Diğer Balılı gözlemcilerin de tespit ettiği bu durum, çizgiromana da yansır. Türk tematiğini kullanan bütün albümierde, "Bekasin Soudam , surgıs^ant de I ombre.. Avrupa'nın Türklereyakıştırdığı sıfatların neredeyse hepsi olumsuz ÇİZGİ kadınerkek ilişkisi, kadının meta değerini ve esaretini öne çıkartmaktadır. Genel kurgulamanın yarattığı temel algılama, "Türk barbardır ve eline ne geçerse, kadın, oğlan bakmadan s...r biçiminde. Her halukârda belirleyici özelük, Türk erkek çoğunluk imajlanndan farklı olarak, Türk kadınının albümierde yer almayışıdır. Bu kadın "namevcudiyeti"ne paralel olarak da, Batı kültürünün Türkiye'ye bakışında önemli bir yer tutmuş olan "harem ve hamam mitoslan"na, bunun egzotizmine, dolayısıyla da erotizme, çizgiromanlarda rastlanmaz. Harem teması, "Bekasin Türkler Arasında" da, "Lester CockneyDalmaçyalılar Kralı"nda ve "Haliç'e Baskın"da geçer. Bu birincisinde terna yalnız egzotiktir. "Dalmacyalılar Kralı" ve "Haliç'e BaskuTda ise Türkler beyaz kadınlan haıemlerine zorla kapatmış zorbalardır. Haliç'e Baskın'da, Cezayir beyi, sultanayıllık vergisini gönderirken, korsanların kaçırdığı pek çok Avrupalı kadını da yollamakta ve sultan bunlar için sabırsızlanarak hangisini seçeceğini düsünmektedir. "Oalmaçyalılar Kralı"nda ise, Türk askerinin, gaddar Muray (?) Bey'in "kadınlanyla" haremde olduğunu söylemesi üzerine, Lester Cockney'in arkadaşı Yunanlı çocuk "bizim kadınlannuz" diye tersler. Çünkü Muray Bey'in haremindeki kadınlar civar Rum köylerinden gasp edilmişlerdir. Muray Bey'in dağa iki kadınla birlikte kaçmasından sonra da, Cockney kadınlara bakarak, "Zavalldar, baska yapabilecelderi sey yoktn ki!" der. Çizgiromanlann Türklerin kadınlara yaklaşım biçimlerini tasvir edişleri de, harem örneğinde olduğu gibi, barbann "beyaz kadın"a hücumu biçiminde ortaya çıkmaktadır. "Köpekler Adası"nda, Binbaşı Ferid, yalnız gayri müslim orospulann çalıştığı kerhaneye gidecek ve kendisine ve adamlanna kadın isteyecektir. Ermeni sorunu tematiğinin işlendiğı butün çizgiromanlarda ve "Dalmaçyalılar Kralı"nda da, sık sık Türk askerlerinin gayrı müslim kadınlara tecavüz etmeye hazırlandıklan çağnştınlacakür. "Bekasin Türkler Arasında" da ise, Türk korsanı hem kadın hem de "kâfir" olduğu için Bekasin'i aşağılayacak ve B atı Türk imajında çizgiromanında çizilen Türklerde bir şiddet unsuru tespit ettiğini ya da bu unsuru ona kendisinin eklediğini düşünmek mümkündür. Burada, Ortaçağ'dan itibaren Batı'da mevcut olan ve Osmanlı tmparatorluğu döneminde de süren "Barbar Türk" imajmın, şimdi hiç olmazsa yalnız şiddet unsuruyla da olsa devam ettiği kesindir. Bunun, tarihi gerçek ya da önyargılarm ötesinde, halen mevcut olan ve Batılı tarafından tespit edılen Türklere ilişkin bir hal ve oluş tarzı olduğu üzerinde de durroak gerekir. romanlarda da olduğu gibi çok daha koyu biçimde renklendirilmişlerdir. Bu renklendirme, Yunanlı, ttalyan ya da Ermenıler için de kullanılan "esmerlik" renklendirmelerinden daha koyudur ve çehredeki çizgi farklılıklarıyla tamamlanır. Yani Türk her halukârda "beyaz adam" değildirler. Burada üzerinde durulması gereken diğer önemli bir olgu, Türk ve Arap imajlarının çoğu zaman aynı olarak algılanmasıdır. "KarinıKerim" örneğinde de görüldüğu gibi, Türk ve Arap, Batı çizgiromanında bir farklılık unTürkArap ikilemi ve Bir suru oluşturmaz. Türklerle Araplar arasındaki aynhklann beOlumlu Kahraman... lirli ölçüde vurgulandığı çizgiromanlarda ise, Jan Vervoort'un yine çocuklar için ellili yıl "Bekasin Türkler Arasında" hariç, zekâ, yelarda yarattığı Teletafon'un Esran" albümü, tenek ve kültür bakımından üstün olanlar çeğini ve estetik anlayışını yansıtırlar. Yukanda incelediğimiz bütün çizgi romanlarda, estetik olarak "güzel" kelimesiyle tanımlanabilecek bir Türk hemen hemen mevcut değildir. Belki bunun tek istisnasını Hugo Pratfın "Semerkand'ın Altuni Evi"ndeki bazı tiplemeler, özellikle de Ermeni kasabı Şevket Bey oluşturur. Fakat burada da Şevket Bey, kahraman Corto Maltese'nin "sozisi", yani tıpkısıdır. Olumlu ya da sempatik kahramanlar içinde yer alan, "Teletafon'un Esran"ndaki Karim; "Karakulak'ın Doğusunda"ki Ömer, "NataşaOn Üçüncü Havari"deki Profesör Baran, "Yunanlı Jeromba"daki Bizas da, belirli bir estetik güzellikten yoksundurlar. "Gnzel Törk" yoktur. Tabiatıyla, bu çirkinlik Türk kişilikler olumsuzluk kazandık bir pejmürdelikle giyinmeleridir. Daha doğrusu, bu bir pejmurdelik bile değildir. Bir demodelik biçimi ya da Batılı olmayan bir estetiğin giyim anlayişıdır. "İstanbul Hançeri"nde, kaytan bıyıklı, tesbihli, kasketli, yelekli ve ceketlerini omuzlarına atmış taşra kabadayısı tipi çok iyi çizilmiştir. "Karakulak'ın Doğnsunda" da, sokaktaki insanın ve Stefanın ilişkiye geçtiği iki Türk burjuvasının giyimleri estetikten yoksundur. Seksi hostes Nataşa'nın kahramanı oluşturduğu "On Üçüncü Havari'Me ise, Türk profesör. daha çok Güney Italya jigololarını andırır biçimde resmedilmiştir. Batı çizgiromamnın Türklerin giyimine ilişkin bu yaklasımı da, en azından Türkiye"de mevcut estetik değerlerin Batı'nın estetik değerleriyle fazla uyuşmadığım gosterir doğrultudadır. * * * Türkiye, 14 Nisan 1987 tarihinde Avrupa Topluluğu'na tam üyelik başvurusu yaptı. Yirmi Sekiz Mehmet Efendi ile başlayan ve Tanzimat, Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerinde surdurülen, muasırlaşma, Batıhlaşma, çağdaşlaşma, Avrupalılaşma iradesinde yen ive çok önemlibir adım daha atıldı. 'izgiromancıların en t&rafsız yaklaşımında dahi, Türklerde bir şiddet unsuru tespit ettikleri ya da bu unsuru Türklere kendilerinin ekledikleri düşünülebilir. Ortaçağ'dan beri Batıda mevcut olan "barbar Türk" imajının devam ettiği kesindir. onun elinden kahve almayı reddedecektir. Yani Batı çizgiromanında çizilen Türk imajındaki kadınerkek ilişkisi, kadının meta değerini ve esaretini öne çıkartmaktadır. Söz konusu çizgi romanlarda, yukanda sözünü eUiğimiz egzotik ve gerçekçi yaklaşımlı göbek dansları kareleri ve tecavüze hazırlanma sahneleri dışında, erotik herhangi bir tema mevcut değildir. Bunun tek istisnasını, Mllo Manara'mn "Belki Hayal Kurmak" albümü oluşturmaktadır. Burada da, Ürgüp ve Göreme*deki peri bacalanmn "fallus" çağnşımh olarak çizilmesi, dekorun erotize edümesinden öteye gitmemektedir. Çağdaş çizgiromanda erotik eğilimlerin çok fazla olmasına ve genel olarak eski Batı mitoslannın egzotizminde Türkiye erotizm çağnştırmasına rağmen, Türk ve Türkiye konulu albümierde bunun olmamasını, esas olarak, Türk kadınımn "namevcudiyerjyle" açıklamak mümkündür. Mekânı, yani Türkiye'yi inceleyerek belirli bir gerçekçilik çerçevesinde kurgu oluşturan çizgiroman yaratıcüarırun, olmayan bir kadınla erotizm temasını berraklaştıramadıkları söylenebilir. Buna karşıhk, "SemerkaiMrın Altuni EvTndeki Mevlevi dervişi sahnesinde olduğu gibi, çizgiromanlarda çizümiş olan bazı TUrk erkek portreleri, açıkca söylemeden ve üstü kapalı bir biçimde eşcinselliği, özellikle de oğlancılık ve kulamparalığı çağrıştırmaktadır. Burada, Batı kültüründe geçerli olan, Yunan, Türk ve Arap eşcinselliği yaklaşrmının ön plana çıktığı düşünülebilirse de, genel kurgulann yarattığı temel algılama, "Türk barbardır ve eline ne geçerse, kadın, oğlan bakmadan s...r" biçimindedir. tnceleme konumuz olan çizgiromanların özellikle siyasi tema işleyenlerinde karşılaşılan diğer bir temel olgu ise, Türk imajının, "şiddef'le özdeşleştirilmesidir. Bu Ermeni sorununa ilişkin albümierde vahşet noktasına ulaşırken, "Semerkand'ın Altuni Evi", "Habeşiler", "Kumlar Prensi", "Bizanslı Kız", "Gece Nöbetçileri", "İstanbul Hançeri', "Haliç'e Başlun", "Dalmaçyalılar Kralı" maceralannda çol 7>k, diğerlerinde ise tali olarak mevcuttur. Çizgiromandaki Türk imajında, Türk ve şiddet, birbirlerini tamamlayan ayrılmaz iki öğedirler. "İstanbul Hançeri", Kapalıçarşı'da tabancayla ateş eden Türk karesiyle başlar. "Karakulak'ın Doğusunda" da, Sultanahmet'te iki yabancı turist, Türkler tarafından dövülürler. "Teletafon'un Esran"nda, şiddet uygulayanlar yine Türklerdir. "Yunanlı Jeromba" da, Türk kahraman Bizas, sürekli kavga eder ve eskiden arkadaşı olan Jeromba'nın Rum olduğunu öğrenince onunla artık konuşmaz. Burada, albümün yaratıcısı VVilly Vandersteen, moralist bir "beyaz adarn" yaklaşımıyla, Bizas'a, TürkRum herkesin kardeş olduğunu öğretir. "NataşaOn Üçiincıi Havari"de, kavga edecek olanlar yine Türklerdir. "Şark'ın Kapısı"nda, maceranın tek cinayeti iki Türk arasında işleıur. Oysa yukarda sayılan bu altı çizgiroman albümü de, Türklerin az çok sempatik gösterildikleri, en azından tarafsız çizildikleri albümlerdir. Bu bağlamda, Batılı çizgiromancının, en tarafsız yaklaşımında dahi Mncelediğimiz Türkiye ve Türklerle ilgili çizgiromanlarda, "güzel Türk" yoktur. Tabiatıyla, bu çirkinlik Türk kişilikler olumsuzluk kazandıkça daha da pekişir. Sokaktaki insan tiplemeleri ise sürekli olarak bıyıklı ve iki, üç günlük sakallı olarak çizilmişlerdir. Ne var ki Türkiye ve Türkler, Batıhlaşma iradesini gösterdikleri günden beri, "ötekilerin" kendilerini "ötekiler" gibi algılamadıklanm bildiler ya da hiç olmazsa sezinlediler. Türkler, bizzat kendileri hakkında olan kendi imajlarımn ve kendilerinin "ötekilere" vermek istedikleri Turk imajının, Batı'daki Türk imajıyla çeliştiğini tespit ettiler. Türkler bu çelişkiyi, Batı'nın sübjektivizmi ve tarihi onyargılarıyla açıkladılar. Batılılar bu çelişkiyi, Türklerin kendi sübjektivizmi ve onlann objektif gerçeği görmek istememeleriyle açıkladüar. Bu yazı dizimizde, modern Batı kültürünün önemli bir parçası olan ve hem Batı'nın değerlerini yansıtan hem de o değerleri oluşturan çizgiromandaki Türk imajını irdeledik. Aynaya düşeıı sureti yansıttık. Genel olarak, suretin neden böyle olduğu ya da gerçek olup olmadığı konusunda tahliller yapmadık. Tespit edilmiş olanı tespit etmekle yetindik. Aynaya baktık. Şüphesiz, aynanın iyi sırlanmamış ya da iç büke>' veya dış bükey ımajlar yansıttığı söylenebilir. Çoğu zaman bu doğru da olabilir. Ne var ki insanlar, imajları ne kadar çarpıtırlarsa çarpıtsınlar, bütün aynalann belirli bir gerçeği yansıttığını bilirler. Aynalardaki her şey hiçbir zaman tamamen gerçek dışı olamaz. Hatta çoğu zaman, bilinmeyen ya da bilinmek istenmeyen şeyler, aynalara düşen surete yansır. İyi sırlanmış veya iyi sırlanmamış, iç bükey ya da dış bükey, Batı çizgiromanının aynasına düşen Türk sureti işte yukarıdaki gibidir. Sultanahmet'in ara sokağında, Türkler, "Birdenbire karanlıktan belırerek" turisHere sakjınrlar. Ceppi'nin "Karakulak'ın Doğusunda" adlı çizgiromanmdan. Sayfa 8. Törkler Arasında" hariç Türk kadını yoktur. Ancak sokak mekânlannın çizildiği planlarda ve çok ender olarak görüntülenir. Bu görüntü, geçmiş tarih dilimlerini işleyen romanlarda oldukça gerçekçidir. Bekasin Türkler arasında ve "Haliç'e Baskın'da ise egzotikür. Söz konusu egzotizm, belirli bir oranda, Jorge Zentner ve Ruben Pellejero'nun "İstanbul Hançeri"nde ve Giardino'nun "Şark'ın Kapısı"nda, pavyon ve gazinodaki göbek dansı seanslarıyla, fakat çok gerçekçi bir biçimde devam eder. vıdalClave nin "Köpekler Adası" adlı albümünde bir •çirkinlik' abidesi olarak çi p SE FILLEPE çizgiromanda Türk tematiğinin kullanıldığı bütün eserler arasında, Bir Türkün tamamen olumlu kahramanı oluşturduğu ve raerkez kişiliklerden birini edindiği tek yapıttır. Aynı şekilde, Willy Vandersteen'in çocuklar için çizdiği "Yunanlı Jeromba" macerasındaki Türk tayfa Bizas da, yan olumlu ve özellikle "sempatik kahraman" tipine girer. Burada dikkati çeken bir nokta, Türk kahramana, çok bariz bir biçimde B. ansı çağnştıracak biçimde hayali Bizas isminin verilmiş olmasıdır. "Teletafon'un Esran"nda, maceralarm her zaman ki küçük kahramanlan Maksim ve Liza, bir Türk mucid olan Karim'e yardım etmek için onu Peri Bacalan'na kadar izleyecekler ve kötülerden koruyacaklardır. Ancak burada çizilmiş olan Karim, tip olarak bir Türkten çok bir Kuzey Afrikalıyı andırmaktadır. Zaten Türklerin Kerim olarak telaffuz ettikleri ismin Karim olarak yazılması da, Vervoort'un da, ArapTürk aynmı hakkında fazla bilgili olmadığını, her halukârda ikisini de Müslüman olmasından ötürü "beyaz adam" kategorisinde algıiamadığını ortaya koymaktadır. Yine burada, Türkler, öteki çizgi Araplardır. En azından, çizgiroman kahramanlan Araplann safında yer ahrlar. "Haliç'e Baslun"da, bir Cezayirli Arap korsanı olan ve Osmanlılann hizmetindeki Kair Reis, Türk askerlerinin aslında yeteneksiz olduğunu vurgulamak için, "Ben. sultanın topçulannın hiçbir ise yaramadığını bilirim" der. "Kumlar PrensTnde kahraman Corentin, "Habeşiler" de kahraman Corto Maltese, Türklere karşı Araplann yani nda saf tutarlar. Bu "proArap" yaklasımı, yukanda da belirttiğimiz gibi, "Barbar Türk" anlayışı, Araplann sömürge geçmişleri ve buna bağlı olarak, çizgiroman yaratıcılarının "moralist" eğilimleriyle açıklamak mümkün olabilir. ça daha da pekişir ve "çirkinlik abidesine" dönüşür. Özellikle Ermeni sorununun işlendiği üç albümde ve "Haliç'e Baskın", "Kumlar Prensi", "Dalmaçyalılar Kralı" ve "İstanbul Hançeri"ndeki estetik yaklaşım bu doğrultudadır. Ote yandan, "sokaktaki insan" görüntülerinin yansıtıldığı tiplemelerde sürekli olarak göze çarpan diğer bir estetik olgu, hemen hemen bütün erkeklerin bıyıklı oluşu ve suratlannda iki ya da üç günlük sakal taşımalandır. İfadeler, gülmeyen insan yüzleridir. Türk, gülmez ve ciddidir. Bu, şiddet unsuruyla birleştiğinde ortaya çıkan tablo hiç iç açıcı değildir. Soz konusu çehrelerin "gerçekçilik" ve "yeni gerçekçilik" ekolüne mensup ve maceFotografta Türk Var... ralarında kesin taraf oimamış desinatörler taÇizgiroman, genel olarak yarattığı portre rafından çizildiği de goz önune alınırsa, aylerin çizimleriyle "iyiyi" ve "kötüyü", nadaki suretimizin belirli bir objektiviteyi de "sempatiği" ve "antipatiği" önerse de, bu du yansıttığını duşünmek mümkündür. rum nüans farkhlıklan taşıyabilir. Yani tarafsız Diğer taraftan, günümüz Turk insanının biçimde imajlann yalnız tespiti ve bunlann ak çizgiroman karelerinde tasvir edilen kılık ve tanlmasıyla yetinilebilir. Her halukârda, çizi kıyafetlerinde gözlemlenen diğer bir nokta da, len desenler, belirli bir objektif algılama ger bu insanların, yoksullukla açıklanamayacak BtTTİ WaltheryTillieux'nün dizisinde Natacha, sopalı Türkun saldırısına mâruz kalıyor. Ağandan tükürükter saçarak konuşan Türk, "Kadın susar, inatçı keçi!" diyor. Sayfa 32. Ancak cumhuriyet ideolojisinin yaratmak istediği ve Batı'ya iletmeye çalıştığı Türk kadını imajı, çizgiromanda kesinlikle mevcut değildir. Detayda kadın karelerinin kuüamldığı, "Teletafon'un Esran", "Karakulak'ın Doğusunda", "NataşaOn Üçüncü Havari" ve Yunanlı Jeromba" albümlerine yansıyan Türk kadın imajı, kıyafet olarak, kapalı ve köylü kadın desenleriyle tasvir edilmiştir. Çehresi yoktur.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle