25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/6 DİZİRÖPORTAJ 19 ARALIK 1989 Doğu Avrupa'daki başdöndürücü gelişmeler, Demokratik Almanya'nın başkentinde odaklanıyor Bütün dünyanın gözü Berlin'de GENCAY ŞAYLAN liyor. Ama önemli olan husus kimlerin kaldığı. 9 kasım öncesi yüz binlerce Doğulunun, Macaristan, Çekoslovakya ve Polonya'daki Federal Almanya Büyukelçiliği'ne sığındığı ve oradan Batı'ya geidiği biliniyor. BunJann ufak bir bölümü 9 kasımdan sonra dönmuş. Yeni gelenler arasında da kalanlar, dönmeme kararı verenler var. Sürekli kalmak üzere Batı'ya geçenlerin kabaca iki grubu oluşturduğu söyleniyor. Bunlardan birincisi tıp doktorlan, uzman işçiler gibi emeklerine Batı'da da büyük talep olanlar. Ozeüikle tıp doktorlan açısından kritik bir dunımun ortaya çıktığı söylenebiliyor. Batı televizyonlarına bir demeç veren Leipzig hastanelerinden birinin başhekimi, kaçan doktorlan suçlayarak onlara Hipokrat yeminlerini anımsatıyor. Bununla beraber buradaki gözlemcilerin a. büyük bir bölümünun belirttiğı gibi gelenlerin çoğunluğu Doğu toplumunda da pek dikiş tutturamamış, gelişme şansı olmayan "uyumsuz" kişıler. Bu kesim Demokratik Almanya'da yaşarken de politik yaşama pek kanşmamış, aktivite göstermemiş. Başka bir deyişle "özgürlük" aşkının bu kesim için çok BERLİN Yinninci yüzyü, ihtiyar Avrupa kıtasının görkeminı ve acılarını kapsayan bir dönem olarak tarihe geçecek. Berlin ise sözü edilen görkemin ve trajedinin en açık bir biçimde ortaya çıktığı, simgelendiği bir kent. Yirminci yüzyılın başında Berlin, Alman İmparatorluğu'nun başkentiydi. Paris ile yanşan kültur merkeziydi. Berlin üniversiteleri, örneğin Kaiser \Villhelrn Enstitüsü yüzyılıh en başdöndürücü bilimsel aulımlanna merkezlik etti. Üçttncü Reich'm "korkn ve sefaletini" yasaidı. fkinci Dünya Savaşı sırasında en fazla bombalanan, acı çeken kentlerden biri oldu. 1945 sonrası Avrupasının bölünmüşlüğünün simgesi haline geldi. 9 Kasım 1989 gününden beri ise artık başka bir Berlin var. Bu Berlin, yinninci yüzyılın en son belki de en baş döndürücü gelişmderinden birine sahne oluyor; gelenege uyarak bu gelıştnelerin simgesi haline geliyor. 9 kasım, Almanya için ilginç bir gün. örneğin 1924 yılında işçilerin direnişi ile başansızlığa uğratılan askeri darbe girişiminin ve Alman toplumu için bir utanç olan "Kristal 9 KASIM SOIVRASI DOĞU BERLİN Yığınlar sokakta birleşmesinin öyie sanıldığı kadar kolay olmadığını düşündürüyor. Toplumdaki olağanüstu siyasailaşma Yeni Forum dışında da başka muhalefet hareketlerinin doğmasına neden oluyor. örneğin Potsdam'da yeni bir sosyaJ demokrat parti kurulduğu bildiriliyor. Bu yeni partinin liderinin ilginç bir adı var Ibrahim Böhme. Henüz Ibrahim Böhme'nin Turk asıllı olup olmadığı yolunda bir bilgi edinilmiş değil, çünkü kuruluş haberlerinden sonra bu yeni partinin henüz bir eylem ya da girişimine rastlanmjyor ve bu nedenJe de fbrahim Böhme'nin kimliği ile ilgili meraklar tatmin edilemiyor. Şu anda siyasal gündemin ana maddesini yolsuzluk yapan eski egemenlerin cezalandınlması ve demokratikleşmenin süımesi oluş 9 kasım sonrası Doğu Berlin, daha önce bu kenti ziyaret etmiş olanlar için inamlmaz değişiklikler içinde gözüküyor. Yığınlar sokakta eski kasvetli ve disiplinli ortamın yerini müthiş bir coşku ve siyasallaşma almış. Muhalefet geleneksel olarak her pazartesi akşam üzeri buyük kentlerde mitingler düzenliyor ama bazen pazartesi beklenmiyor ve kendiliğinden mitingler örgütleniveriyor. Şu anda en etkin muhaiefet olarak "Yeni Fonun" hareketi dikkat cekiyor. Aslmda Yeni Forum bir siyasi partiden çok bir cephe hareketine benziyor. Başka bir deyişle hareketin içinde birbirlerinden çok farklı düşünen ve sorunlara yaklaşımı çok farklı olan kesimler var; tek ortak nokta, iktidardaki Komünist Partisi'ne (SED) karşı olmak. Örneğin Yeni Forum'un en aktif kesimini oiuş Şu anda Almanya'da bir söz çok yaygın ve popüler: f Ben eskiden önümüzdeki yılbaşında ne yapacağımı, neler olacağını kestirebilirdim. Ama şimdi 1 ay sonra ne yapacağımı, neler olacağını bilemiyorum! geced" Yahudi işyerlerinin tahribi tarihleri de 9 Kasuna rastlıyor. Batı Berlin'de yaşayan bir dosta göre son 9 kasım olayı, daha önceki olaylann ayıbını ve utancını ortadan kaldırıyor. Gerçekten de şu anda ikiye bölunmüş kentin iki tarafında da olağanüstu günler yaşanıyor, düşlenmesi bile mümkün gözükmeyen gelişmeler birbiri ardına geliyor. 9 kasım tarihinden beri her gün binlerce Demokratik Almanya yurttaşı, daha önce kendileri için yasak olan bu kente geliyor, bir rüya âleminde yaşar gibi mağazaları dolaşıyor ve Batı Berlin'de adım başına rastlanan seks dükkânlanna büyük bir ilgi gösteriyor. Yaşlı, genç, kadın, erkek, binlerce Doğulunun akın akın seks dükkânlanna girmesi, kitaplan, dergileri, binbir tur araç ve gereçleri şaşkın şaşkın izlemesi çok ilginç bir manzara oluşturuyor. Akşama doğru ise bu insanlar kollannda torbalar ile yığm yığm " D o ğ n ' y a " , evlerine dönüyorlar. Federal Almanya, günümüz dünyasuun en zengin ülkelerinden biri. Bu büyük zenginlik tam anlamı ile bir refah toplumunun oluşumuna yol açmış. Batı Berlin ise bu zenginliğin, Doğu'ya karşı süıdürülen propagandasırun vitrini. Yani, zenginin zengini bir yer. Sistem Batı Berlin için inamlmaz sübvansiyonlar sağlamış. örneğin HannoverBerlin gidiş geliş ucak bileti 170 DM, ama HannoverFrankfurt uçak bileti 220 DM, sadece gidiş. Işte bu zenginlik ve olanak yumağı yıllardır oldukca mütevaa koşullarda yaşayan Demokratik Almanya yurttaşlan için karşı konulmaz bir çekicilik ağı olusturuyor. Bu sorunun cevabı oldukca açık. Herkcs gebelirleyici dmadığı söylenebiliyor. Yeni bir yaşam fırsatı ve zengin tüketim olanakları bu kesimi Batı'ya cekmiş gözüküyor. Demokratik Almanya'da eski kasvetli ortamın yerini, müthiş bir coşku ve siyasallaşma almış. Muhalefet geleneksel olarak her pazartesi akşam üzeri mitingler düzenliyor, ama bazen pazartesi beklenmiyor ve kendiliğinden mitingler örgütleniveriyor. turan Leipzig örgütu oldukca radikal bir tutum alırken, Berlin ve Dresden grupianrun çok daha yumuşak bir çizgi izledikleri gözlemleniyor. 4 aralık günü Berlin Alexander Platz'da izlediğim Yeni Forum mitinginde Komünist Parti'ye saldırırun ön planda tutulduğunu söylemek mümkün. Mitingde taşınan ilginç pankartlardan bir iki örnek vermek gerekirse, "SEDMafya" ve " S E D : 1945'le öogdu, 1989'da öldü, kötü ve namussuz bir yaşamı oMn" sayılabUir. Bunun dışında, mitingde konuşmacüar ordunun demokratıkleşmesi ve küçultulmesi, tüm kamusal kararlara tam bir halk kaulımımn sağlanması, çevre sorunlanna öncdik verilmesi gibi konular üzerinde duruyorlar. Bu mitingde ilgi çeken pankartlann bir kısmı da Batı ile birleşmeye yani "DdrdflBCÜ ReiclT'a hayi' diyenler. örneğin "Gross Dentschland N o " (Büyük Almanya'ya hayır) ve "NAZİ's bleiben draussen" (Naziler dışarda kaJsın) gibi pankartlann Yeni Forum mitinglerinde bile taşınması iki AJmanya'nın için şu anda en güncel sorunlann başında sosyalist ekonomiyi, yani merkezi planlamayı koruyarak konvertibüiteye geçmek geliyor. Kuşkusuz bircok iktisatçı için bu çözümsüz bir sorun, ama en azından şimdilik Doğu'nun aydın çevreleri için yoğun bir tartışma alaru oluşturduğu gözlemleniyor. Şu anda Almanya'da bir söz çok yaygın ve popüler. Bunu kısaca şöyle çevirmek mürru kün: "Ben eskiden oHumuzdeki ydbaşından ne yapacağımı, neter olacafuıı kcstirebffirdijn. turmuş gibi. Tabii bütün bu gelişmelerin faturası iktidardaki Komünist Parti'ye cıkanlıyor ve parti gerçekten ağır yaralar almış gözüküyor. Bununla beraber komünistlere hiç ummadıkları, beklemedikleri destekler geliyor. Bunlar genellıkle parti tarafından dışlanmış, cezalandınlmış, hain ilan edilmiş eski komünistler ve bu kişilerin toplum içinde yüksek prestijleri var. Rolf Bierman ve Walter Jaoka ilgi çekici iki örnek. Bierman ünlü bir şarkıcı iken parti yönetimini eleştirdiği için 1965 yıhnda koaser vermesi yasaklanmış bir sanatçı. 1977 yılında konser için Batı'ya davet edilmiş ve gidince de Demokratik Almanya yetkilileri ona "artık baraya döome" demişler, yurttaşlıktan çıkarraışlar. Walter Janka da ünlü bir yayıncı. Thaelman Tugayı ile tspanya'da savaşmış, Meksika'da sürgün yaşamış. Savaş sonrasında Doğu Almanya'ya dönmüş, ancak parti yönetimini eleştirdiği için hapsedilmiş ve daha sonra ülkeden sürülmüş. 'Hayat' kadınlan Peki Batı'da herkes bu akımdan memnun mu? Bu sonıya da olumlu cevap vermek olanaklı gözukmuyor. Binlerce Doğulunun mağazalan doldurması, metro ve otobüslenn tıklım tıklım hale gelmesi düzene ve rahata alışmış Batılılarda tepki uyandınyor. Bu arada Doğulu iş rekabeti de bir çok kesimde sıkıntılara neden oluyor. örneğin Batı'daki "hayat kadnlan", Doğulu meslektaşlannın fiyat kırarak Batı'da kıyasıya rekabete girmesine büyük tepki gösteriyorlar ve gerekirse bu kişilere karşı zor kullanacakları yolunda basına demeçler veriyorlar. » «* Duvar ne olacak? Berlin'in ünlü duvarı şimdilik bir takım açıkgöz girişimciler için altın değerinde. Küçük beton parçaları 1015 DM civarında satılıyor ve bu kaynağı kuşkulu parçalara en çok Amerikalı turistler ilgi gösteriyor. Artık bu duvar insanlann gidip gelmesini önlemiyor ama malların gidip gelmesini önlüyor. Doğu Berlin kendi koşullan içinde çok ucuz bir kent. Doğu'ya geçtiğiniz zaman kapıda en az 25 DM bozdurmak zorunlu ve bunun karşısında aynı raiktarda Doğu Markı aJınıyor. Bu paranın hepsini Doğu'da harcamak gerek. örneğin ben zorunlu olarak aldığım 25 Doğu Markı ile kitapçıdan 3 kitap aldım, bir akşam yemeği yedim ve dönerken son kalan pa <• j±jmm mmKM * DOĞULU ASKERIN GÖZÜ BATI'DA Federal Almanya, Dogulular için karşı konulmaz bir çekicilik ağı oluşturuyor. ram ile 10 tane Brezilya purosu satın aldım. bi Doğu'da ucuz malları büyük miktarlarda 25 DM ile Batı'da bunları yapmak mümkUn Batı'ya taşımışlar. Şimdi Batı'ya gidenlere değil. örneğin Doğu'dan aldığım kitaplardan mal götürme yasağı konmuş. Ama bu yasak bir tanesi için yaklaşık bu parayı ödemek ge işler mi orası kuşkulu. Batı'da mal çok ve çerek. 25 Doğu Markı ile Batı'ya geçip bozdur kici. Her Doğuluya verilen 100 DM hediye pama dunımunda ise ele geçecek para 2 DM ci rası çoktan tüketilmi; durumda ama Batı raavarında. ğazalannın çekiciliği hâlâ devam ediyor. tşte tki sistem arasındaki farkın Doğu için çok bu Doğu için çözülmesi gerçekten çok zor bir zorlu ekonomik sorunları gündeme getirdiği soru olarak beliriyor. açık. nitekim 9 kasımı izleyen ilk gunlerde bir Doğu'daki Marksistler, Komünist Parti ve çok açıkgöz girişimci, et, kristal, seramik gi sosyalist sistenıi sürdünnekten yana olanlar Ama şimdi bir »y sonra ne yapacafunı, Beier olabileceğini bilemiyorum." Oerçekten içinde yaşadığımız gunlerde Doğu Avrupa'da tarihin akışı inamlmaz bir hız kazanmış gözüküyor. Bunun sonunda nereye gidileceği, ne gibi sorunlarla karşılaşılacağını kestirmek hiç kolay değil. Nitekira bütün dünya nefesini tutmuş olarak bu gelişmelerin akışını izliyor. Oörkemli Berlin kenti de bir odak noktası olarak sözü edilen baş döndürücü gelişmeleri simgeliyor. Berlin'de duvar yıkılırken Duisburg'da Türk ve Alman kadınlan birlikte göbek attılar Berlin Duvarı'na karşı göbek dansı IŞIL ÖZGENTÜRK ^ REVIER DERGİSİ'NtV REDAKTÖRÜ URSULA KREFT DUISBURG Dansöz Selma önce tüm bedenini sımsıkı saran pullarla işli yılan giysileri içinde medusa gibi kıvrılıp bükülüyor, ardından allı morlu bir dansöz giysisiyle göbek dansına başlıyor. Artık seyirciyi tutmak mümkün değil, yaşu, genç, çocuk, Arnıan, Türk herkes dansöz Selma'yla birlikte göbek atmaya başlıyor. Yaklaşık yüz elli kişinin buiunduğu salonda tek bir erkek var o da altı yaşında ama, hemen harekete geçiyor ve boyuna uygun bir sandalye çekip dansöz Selma'nın tam karşısına oturuyor. Gözkrinde çapkın panltılar. Bir efe, bir efe... Turk kulturu doner ve göbek dansı değil... Berlin Duvan'nm yıkıldığı, dansöz Selma'nın tüm hünerini gösterdiği gece, salonun bir köşesinde aylık bağımsız kültür dergisi "Revier"in redaktörü Ursula Kreft'le ben fısıl fısıl konuşuyoruz. Ursula, uzun saçlanru savurup "Biz 68 kuşagı, btitıin dünyada aynıyız" diyor. '.'Bir zamanlar dünyayı kurtarmak için yola çıkbk, knrtaramadık. O zaman durdnk, düşiinduk, hemen knrtaracak başka şeyler bulduk. Bu, biz Almanlar için Turkler oldu, hemen kollan sıvadık." Ursula'mn ironik yaklaşımına hak vermemem olanaksız, ben de bir 68'liyim. O göz kamaştıncı 'kurtarma rnisyonunu' bilmez miyim? Aradan nice zamanlar geçmiş, şimdi oturmuş biri Türk biri Alman iki " 68'li, Türkler, Almanlar ve dünya hakkında konuşuyoruz, kurtarma misyonunu içimizden pek atamamışsak da bir bilgelik çökmuş östümüze... Ne de olsa çok şey gördük. Hans'la Hasan Çevreme bakıyorum, aydınlık, sıcak bir salon. Duvarlarda Hans'la Hasan'ın eşit olduğunu, banş ve özgürlüğün hem Hans, hem Hasan için gerekli olduğunu anJatan renk renk afışler. Masalarda demli cay, şarap, köfte, sarma, börek... Klarnet ve darbuka sesine eşlik eden Almanca, Türkçe sözlükler... Yabancı kültürlerle Alman kültürünü kaynaştırma toplantılanndan birindeyim. Almanya'mn bir kuzey kentinde, Duısburg'da. Almanya'mn bir başka kentindeyse yirmi birinci yüzyılın bir banş ve özgürlük yüzyüı olacağmnnüjdelercesine karanlık ve soğuk bir duvar yıkılıyor. Birden yedi yıl önce bir Berlin gecesinde o duvann dibinde geçirdiğim üç saati ammsıyorum. Doğu Berlin'e sabahtan geçmiştim. Üç kişilik bir arkadaş grubu gezdirmişti beni, at yanşlanna götürmüşlerdi. Yoksul giyimli, elleri heyecandan titreyen, gözleri hırsla kararmış yaşlıgenç yüzlerce insanın at yanşı oynamak için girdiği kuyruğa ben de girmiştim, 'sosyalist' bir ülkedeki bu kurnar kuyruğuna biraz şaşarak. Şanslı bir günümdeymişim oynadığım at kazandı. Öyle çok param olmuştu ki, herkesi yemeğe, tiyatroya davet etmiştim, para bitmemişti. Ben de bol bol kitap almıştım. Işte gece yansı, sırur kapanmadan beş dakika önce batıya geçmeye çalışırken bu kitaplar bela oldu başıma. Tara üç saat Brecht'in kucağjmda sımsıkı tuttuğum kitaplarına tek tek bakıldı, dakikalarca kimsenin uğramadığı penceresiz bir odada bekletildim sonra kurt köpeklerinin eşliğinde Doğu'dan Batı'ya salınıverdim. O gün beni gezdiren ressam arkadaşımın sözlerini hiç unutmadun, "ben ressamım ama, Roma'yı bBmiyorum" demişti, "tek düşöm Roma'ya gitmek, heykele ve resme doymak." Şimdi duvar yıkıhyordu, ressam arkadaşınu düşündüm; artık Roma onun için bir özlem olmaktan çıkacaktı. Sınırda kimseler bekletilmeyecekti. abancı kültürlerle Alman kültürünü kaynaştırma toplantılanndan birindeyim. Almanya'mn bir kuzey kentinde, Duisburg'da. Almanya'nın bir başka kentindeyse, 21. yüzyılın bir barış ve özgürlük yüzyılı olacağım müjdelercesine karanlık ve soğuk bir duvar yıkılıyor. Kötü Türkçe konuşan, ama Almanca ve İngilizceleri mükemmel genç kızlar; anında sahneye fırlayıp göbek atmaya başlayan hiç Türkçe bilmeyen kız çocukları, sonra göbek dansını iyi yapabilmek için inanılmaz bir çaba harcayan her meslekten Alman kadınları... dayım ve geldiğim günden bu yana kıskançlık peşimi bırakmıyor. Bu ülkedeki zengınliği kıskanıyorum, bu ülkedeki "insan haklannı" kıskanıyorum. Yerel yönetimlerin, eyalet yönetiminin, devletin, özel vakıfların destekledığı '•yaşamı kolaylaştırmak ve birey bilincini gdistinnek" için çaJışan yüzlerce kurunıu, Alman Anayasası'nın "ölen ölür kalan sagiar bizimdir," dememesini, yainızca ülkedeki yabancılar için açılan, "yabana haklannı öğreten", yüzlerce uyum kursunu, artık "calışma hakkının" değil "çalışmama bakkının" söz konusu edilmesini, yazarlaruı, sanatçılann "deği$en dünyada yaratıanın yeni rolünü" ya da "küllıirlerarası iletişimin nasıl konılabileceği" tartışmalarını kıskanıyorum. ulkeden" gelmek... Neden yurtdışına çıkan herkes yalruzca insan hakları ihlallerinden, Yeşilyurt köylülerinden ve işkencelerden söz etmek zorunda olsun... Neden benim ülkeme yıkılan duvarların dibinde esen nizgârlar ulaşmasın? "Ursula", diyorum, 'Buradaki bazı şeyler beni şaşırtıyor. YabanoJar, yabancı knltürler adeta temel soranlardan biri. Bu alanda pek çok insan calışıyor. Örneğin Turkler geri dönseler ya da gönderilseler pek çok sosyolog, öğretmen işsiz kâlır gibi geliyor bana. Yanılıyor rnuyum?" " H a y ı r " diyor Ursula, "Yabancılar, özellikle de Türkler, pekçok Alman aydınını işsizükten knrtanyor, bu bir... Aynca, sosyal psikoloJide bir tanım vardır 'yardım etme muptelası' diye, ben pek çok Alman aydınının yabancılara yardım etme müptelalığına tutulmuş olduğunu söykyebilirim. Bir de şu var, kim hoşgönilu, çağdaş, marjinal görünmek istiyorsa mutlaka yabancılaria Ugilenmesi gerekt%ini duşıinıiyor. Geçenlerde bir topjannda bir kadın panik içinde bağınyordo: 'Yabanctlar için mutlaka bir şeyler yapmalıyız. Bovlece Nazi donemini herkes için >ok edebiliriz.' Pek çok kişi, bu noktada suçluluk duyuyor ve Hıristiyanca bir duyguyla adeta gunah çıkanyorlar." Ursula'ya bunun pek de kötü bir şey olmadığını, Nazi dönemine karşı duyulan nefretin, o dönem de yapılanlarla ilgili duyulan suçluluk duygusunun bugün ırkçılığı engelleyen önemli bir motor olduğunu söylüyorum. Şiddetle karşı çıkıyor, "Suçluluk duygusuyla yapılan hiçbir şey gercek insani bir boyut taşımaz" diyor; "Beni Nazi dönemi ilgilendirmiyor artık,o dönem kapanmalı. Bu suçlulok duygusu, Alman kiiltüriine çok önemli darbeler vurdu" diye ekliyor. "Nasıl?" diye soruyorura. "Bir dönemi toptan reddedince geçtnişe ait ber şeyi reddetme egilimi başladı" diyor. "Sonuç, Anterikan miizigiyle kendindeo gecen, yüzeysel bir yaşam tarzına âşık, apolitik bir gençlik ve sinemalarda Batraan... Goeth'e, Heine, Nietzsche unntuldu." "Ursula, bu Amerikan yaşam tarzı, bu Batman bizim de sorunumuz" diyorum, O "Dünvanın sorunu" diyor. "Ülkelerin özgün kültürünü öldüren bir veba b u ! " "Peki Ursula" diyorum, "Bu yabancılar kultürü, yabanctlar sorunu nasıl haUedilecek?" Bir kahka Doğulu hiizün Öfkem bana çevremi unutturmuş oysa klarnet, darbuka sesi çoktan susmuş şimdi ud eşliğinde kadınlar fasıl heyeti çok eski şarkılar söylüyor... Münir Nurettin Selçuk'un müziği, Yafaya Kemai'in dizeleri, "Bn son fasıldır ey ömriim nasıl geçersen geç..." Bir durgunluk, yüzlerde çok bildik Doğulu bir huzün. Böyle duvarların yıkıldığı bir gecede bu Doğulu hüzün bana fazla geliyor, birileri, bir sihirli değnek tüm salonu neşeye, sevince boğsun istiyonım. Dileğim tutuyor, kapkara gözlu, kapkara saçlı uç kız çocuğu ansıan sahneye fırlayıp dansöz Selma'nın taklidini yapmaya başlıyorlar. öylesine güzeller ve dünya o kadar onların ki, salona bir sevinç topu duşuyor sanki... Sınırların kaJktığı bir dünyada adları Ayşe, Fatma ya da Nergis olan, nufus kâğıtlarında "Türk" yazan bu kapkara saçlı, kapkara gözlu kuçük afacanlann birer başarılı oyuncu, yazar, bilim kadım olduklarını düşlıiyorum. Çok da uzak bir düş değil... Kadınlann 'agahğı" ~ 'Biz Almanlar' diyor Ursula Kreft, 'her şeye burnumuzu sokarız, sokmadan rahat edemeyiz. Mültikültür (çokkültürlülük) sorununda da tam bir işportacı mantığıyla davranıyoruz. Biraz Türk kültürü, biraz Meksika kültürü, biraz Çin kültürü... Hepsi bir tezgâhta. Böyle mültikültür falan olmaz. Sorun bir kavrama, bir anlama ve demokrat düşünme sorunu. Karşısındakinin farkh olabileceğini kabul etme sorunu' ha atıyor, "Biz Almanlar" diyor, "ber şeye burnnmuzu sokanz, sokmadan rahat edemeyiz. Bu mültikülttir sorununda da tam bir işportacı mannğıyla davranıyoruz. Biraz Türk kültürü, biraz Meksika kültürü, biraz Çin kültürü... Hepsi bir tezgâhta... Böyle raültikültür falan olmaz. Sorun bir kavrama, bir anlama ve demokrat duşünme sorunu. Karşısındakinin farklı olabileceğini kabul etme sorunu. Sana soruyorum, Türk kulturu doner ve göbek dansı değil herhaldc..." Başımı sallıyorum. Ursula'yla daha saatlerce konuşabiliriz, ama onun işi acele, üniversite yıllanndan beri çıkardığı derginin, o gece baskısı var, saçlarını savurarak matbaaya koşuyor, bir yandan da bana sesleniyor, "Bu 68'liler hiç iflah olmaz." Yıllar nasıl da geçip gitmiş... Yeniden sıcak salona, klarnet ve darbuka seslerine, dansöz Selma'nın göbek dansına dönüyorum. Ne kadar çok kadınız bu gece... Başları sımsıkı örtülü, çok şişman orta yaşlı kadınlar, kötü Türkçe konuşan ama Almanca ve tngilizceleri mükemmel genç kızlar, anuıda sahneye fırlayıp göbek atmaya başlayan hiç Türkçe bilmeyen kız çocuklan, sonra göbek dansını iyi yapabilmek için inamlmaz bir çaba harcayan her rneslekıen Alman kadınlan; sosyologu, psikologu, öğretmeni, en çok da işsizi. Bu gece Alman ve Türk kadınlannın gecesi, dansöz onlar için, içkiler, çaylar onlar için... Bu gece ağalık yapma hakkı da kadınlann! Dansöz Selma'nın göbeğine az mark yapışmıyor MÇ'nin durumu Kıskançlığımda hakhyım. Ülkemde dizboyu yoksulluk, sürekli ihlai edilen insan hakları, kısıtlanan özgürlük, bireyin kendi kendini yasayamaması, genç ama, ruhu yaşlı yüzlerce birey yaratmak için düzenin tüm kurumlarınm yoğun çabası... Neden gittiğim yerlerde bana hep M.Ç'nin durumu sorulsun? Alınan televizyonu M.Ç için özel yayın yapmış ve pek çok insanın aklına Bir ara göbek dansını bir yana bırakıp başka şeyler M.Ç'nin "niçbir şe> anumıyorum bu ülkede ber sey çok düşunüyorum. Bir aya yakın bir zamandır Almanya saçma", demesi takılmış. "Her şeyi saçma olan bir
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle