25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/14 PAZAR KONUĞU 26 KASIM 1989 Caz artık yalmzea plaklarda Caz, bütün dünyada ve artık Türkiye'de bir sanat olarak, bir şanat müziği olarak kabul ediliyor. Özellikle son yıllarda İstanbul Festivali ve diğer uluslararası düzenlemeler, Türk müzikseverlerine cazı hem tanıttı hem sevdirdi. Caz Türkiye'de giderek sevilen bir müzik haline gelirken acaba dünyada nasıl bir seyir izliyor? Yeni akımlar ve ticari kaygılar cazı nasıl etkiliyor? 1950'lerin, 1960'ların atılımları bugün aynı hızda sürüyor , . mu? Bütün bu sorular bir başka ve Mim»rofio. New d a h a temel bir s o r u y a yol a ç m a k t a : y C tk "klİk" İ aTtlk " k l a S İ k " Dlİ İd? Türk cazının ABD'deki temsilcisi, besteci veyapımcı İlhan Mimaroğlu: PAZAR KONUĞU ara, Batı sanat müziğinin 1930'larda beliren ilk tutuculuk ve geriye dönüş evreşi sırasında caz, ileri atıiışlannı sürdüren tek müzikti. Cazı bir sanat müziği dunımuna yükselten bashca öğelerden biri, sürekli bir evrim içinde olmasıydı. Oysa en geç 1970'lerin başında bu evrimin durduğunu, Ornette Coleman'ın "Free Jazz" deneyinin ardından gelen birkaç uzanımdan sonra tutuculuğa ve gelenekçiliğc yönelindiğini görüyoruz. Yüzydunızın son on yıknın eşiğinde olduğumuz bir sırada bu duraklama aşağı yukan yirmi yıldır süregelmekte. Gerçi değerli genç çalgıcılar yetişeduruyor; ne var ki özgünlükten uzak, geleneğe yönelik, geçmişi yineleyen kişiler bunlar. Yeni bir akım yok cazda. Rock ve pop ile cazı birleştiren "fusion jazz" gibi uydurma akımlardan söz etmiyorum. Bu türlü tecimsel akımlar geçmişte de vardı. TECIMSELLIK CAZA YARADI •nny Goodman stilinden mi söz ediTerimin yanhş uygulanışıyla "string" adı verilen tür çok önemli bir caz stiliydi. Birçok caz topluluğu ve bestecisi, bu ara özellikle kendi orkestrası için, sonra da Benny Goodman için düzenlemeler yazan besteci Fletcher Henderson bu stili, "swing cagı" denen evreden önce uygulamaktaydılar. Ama Benny Goodman'ın bir yerde şansı açıldı ve sunduğu müzik birdenbire büytlk bir tecimsel başanya ulaştı. Tecimsellik böylece cazın o yıllarda ulaşmış olduğu evrimi yaygınlaştırması bakımından yararlı oidu. Ama şunu da unutmamak gerekir ki "swig" furyasından, cazla ilişkisi obnayan birçok kötü ve yüzeysel dans müzikleri de yararlandı. Oysa bugünün "fnsioB'' adı verilen sözde cazı, rok ve pop müziklerine aüşmış kulaklan tedirgin etmesin diye bezirgânca kaygılarla üretilmiş, cazın soylu değerlerinden uzak bir müziktir. Cazın soylu değerleriyse ancak geçmisin yinelenmesiyle gerçekreşiyor. Caz müziğinin bugün geçmise bakarak yerinde saydığı gözlemini öne sürerken, vardığı bu duraklama evresinde de Batı sanat müziğiyle koşut bir durumda olduğunu görüyoruz. Nitekim, 1950'lerin, '60'lann büyük atılımlanndan sonra bugün ortaya Pbilip Glass gibi, John Adams gibi aşın gericileriu ortaya çıkması ve bunlann tecimsel başanya ulaşmaları, Batı müziğinin temel koşulu olan evrimin sona enniş olabileceğini düşündürüyor. Coşkun bir çağda yaşamadığımız bir gerçek. Tam tersine, sıkıntmın egemen olduğu bir çağda yaşıyoruz. Genç yatuım bankacüanmn güdük beğenilerinin sanat akımlannı yönelttiği, bir yandan da uyuşturucu kültürüyle yoğrulmuş bir çağ. Günümüzün sanatlannda çoğu ürünü yaftalayan bir terim var: "Postmodern" (modem sonrası anlamına). öyle görünüyor ki bir zamanlar geri kafalı dediğimize bugün "postmodern" deniyor. MIN1MALIZME BAKIŞ :/" olarak nitelediğiniz o minimalistler kendilerini "ilerici" diye tamtıyorlar. Buna ne dersiniz? N « « W Ertega v, Gl) York 1976. (Fototraf: Ar« Gal«) 1959'dan beri New York'ta yaşayan İlhan Mimaroğlu, yine aynı tarihten bu yana Atlantic plak şirketinde besteci ve yapımcı olarak çalışıyor. Geçen temmuzda ölen ünlü Türk yapımcısı Nesuhi Ertegün'ün hem arkadaşı hem de meslektaşı olan îlhan Mimaroğlu ile New York muhabirimiz Şebnem Atiyas konuştu. SÖYLEŞİ ŞEBNEM ATİYAS </esuhi Ertegün ile birlikte çaiışmaya na na baslandıği gün, stüdyoda, bir gözlemci olarak, Nesuhi'nin yanındaydım. İlk parçanın kaydı başsıl başladınız? lamışu ki Nesuhi'nin kontrol odasından çıkıp gittiğini gördüm. Plak yapımcısı, film yönetmeni giönce Nesuhi Ertegün ile nasıl taruştığımıza debidir. Bir filmin çekimi sırasmda yönetmenin orğineyim. Rockefeller Vakfj'nın çağrılısı olarak tadan yok olduğunu düşününüz. Kimse ne yapa195556 yıllannda New York'ta geçirdiğim süre cağını bilmez. Bir plağın ses kaydında da durum boyunca, genellikle sanat ve özellikle müzik çevböyledir. "Producer" denen kişi, yapımcı ya da relerinin önemli olaylarını izlemem, bu dünyanın yönetmen, ortadan yok oiduğunda teknisyenlerseçkin kişiJeriyie tamşmam gerekiyordu. Bu seçden çalgıcılara herkes şaşmr; işler duruverir. Bu kin kişilerden biri de Nesuhi Ertegün'dü. O gündurumda ses kaydının yönetimini benim ele allere değin, Türkiye'de, Nesuhi'nin Amerika'daki mam gerekiyordu. Nitekim bunu yaptım. Nesuçalışmalan, özellikle caz alanındaki önemli durumu konusunda bir bilgimiz vardı. Kendisiyle tahi'nin amacı da belli ki buydu. tnisiyatifı ele alıp mştığımızda bu bilginin eksikliğini anladım. Oralmayacağımı görmek. son VVelJes'le işbirliği yaparak, caan eski günlebirinin kapak arkasına rinin büyüklerinden tromboncu Kid Ory'yi yeni ^^^KMPIaklarmdan den ortaya çıkarması gibi tanıtımı iyi yapılan bir yazdığınız yazıda Mingus'un size "bir komutan olayın etkisiyle biz Türk cazseverleri Nesuhi'yi bir gibi davranıyorsun, İlhan!" dediğini belirtigelenekçi, cazda tutucu değerlerin savunucusu yorsunuz. olarak tanımıştık. Bunun böyle olmadığını gördüm. Nesuhi cazın her çağının en yüksek değerStüdyoda ses cekimini yönetirken çalgıcılara, krinin savunucusuydu. Kendisini tanıdığımda Atlantic plak şirketindeki görevine başlayalı bir iki yıl ancak olmustu. O gunlerde, nitekim, cazın öncü akımlarının ileri gelen sanatçılarından Teddy Charles'ın bir plağını yapıyordu. Birkaç ay geçti geçmedi, Modern Jazz Quartet'in "Fontessa"sım sundu ve bunu, sonraki yıllarda bu topluluğun başka birçok plağı izledi. 1960'larda, cazın "avant garde" klasiği, Ornette Coleman'ın "Free Jazz" ını dünyaya sunan da Nesuhi'dir. Bunlar, Nesuhi'nin caz alanındaki geniş kapsamh çahsmalannın ancak birkaç örneğı. Ne yazık ki, caz alanındaki zengin bilgisini ve yaşantılannı bir kitapta toplayamadı. Oysa, üstun yetide bir yazardı hem de. Birçok dostu gibi ben de birkaç kez söylemiştim kendisine bir kitap yazmasını, ama işlerinin çokluğu engel oldu buna. 1959 yıhnda New York'a sürekli olarak kalmak ttzere döndüm. Önce Vox plak şirketinde çalıştım. Sonra elektronik müziğe yönelmek amacıyla aka "İlhan (Kemalettin) Mimaroğlu, 11 Mart İ926'da Istanbul'da doğdu. Müzik eleştirmeni ve yayımcısı olarak çalışırken Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde okudu. 1955'te Rockefeller bursuyla ABD'ye geldi. I959'da Ussachevsky, Beeson, Chou, Lang ve Wolpe ile birlikte Columbia Üniversitesi'nde öğrenim görmeye başladı. New York'a yerleşti. 19701971 'de Gugenheim 'dan burs aldı. Mimaroğlu 1969'dan beri Atlantic Records plak şirketinde caz plakları yayımlarından sorumlu plak yapımcısı olarak çalışıyor. Caz plağımn yapımlannı üstlenen Mimaroğlu, aynı zamanda Türkiye'de caz üzerine yazılan ilk kitabın (Cas Sanatı) da sahibi İ L H A N MİMAROĞLU Kurulu düzenin aldatmalanndan biri derim. OrweH'in "1984"ünde olduğu gibi, köleüği özgürlük, karanlığı aydınhk, çirkini guzel, geriyi ileri gösteren bir tutum. Minimalizme tümüyle karşı değilim. Hangi tür minimalizm olduğuna bağlı bu. Philip Glass'ın bir armoni kitabının ilk sayfalannda rastlanacak örnekleri art arda yinelemesini ya da John Adams'ın iğnesi takılmış bozuk bir Bnıckner senfonisi plağı Lzlenimi veren müziğini, Morton Fetdman gibi, Luc Ferrari gibi bes* tecilerin Glass ve Adams'tan yıllar önce uyguladıklan, üstün ozansı ve imgesel nitelikJer taşıyan minimalizmleriyle bir tutamam. Ne ki bugün Feldman'ın ve Ferrari'nin adını ananlar pek yok. Bu ara, Adnan Çoker gibi minimalist diye tanınan ve dünya capmda önem kazanması gerektiğine inandığım bir ressamımızın sanatımn müzik^^^KKÖyleyse cazın artık klasik kategorisine sel koşutluğunu, Glass ve Adams'ta değil, Feldman ve Ferrari'de buluyorum. girmekte olduğu söyknebilir mi? Hem olumlu, hem de olumsuz anlamda söylenebilir. "Klasik" sözcüğü, tamnmıs, saptanmış üstün değerleri anlattığı oranda cazın seçkin yaratılarına pek yerinde olarak uygulanmıştır. Bu, olumlu anlam. Olumsuzuna gelince, caz konserleri gitgide, değişmez gibi görünen bir dağardan seçilen sayısı aşağı yukan belli yapıtlann programlara alındığı, hep aynı bestelerin çalındığı klasik Batı müziği konserlerinin koşuluna inmeye başlamıştır. Giderek, eski günlerin ünlü caz plaklarındaki çahşları yeniden notaya alıyorlar (çünkü KONSER PLAKTAN FARKLIDIR •^••^•Caz/n plakta yaşayan bir sanat olduğunu söylediniz. Cazın temel özelliğî doğaçtan çalış için konser ortammın daha elverişli olduğu söylenemez mi? 'tüdyoda ses çekünini yönetirken çalgıcılara, şarkıcılara, teknisyenlere bazen çok sert davrandığım, onlara soluk aldırmadığım olur. Böylece gevşemelerini önlemek, onları ulaştıkları enerji katından aşağı indirmemek isterim. Hem yapımcı hem de yaratıcı olduğum plaklarda, kendime karşı da "komutan" gibiyimdir. Konser ortamı ya da "canh çabs" dedikleri (sanki plak "ölü çalış"mış gibi!) hiçbir müzik için en elverişli ortam değildir. Plağın olmadığı çağlardan kalma bir aüşkanükür konser. Bir konsere bilet aldığınızda, kalitesinih ne olduğunu bilmediğiniz bir mala para ödemiş oluyorsunuz. Oysa plakta, yapımcı ve müzikçinin ortak çabasıyla en iyi olması bu durumu değiştirmiyor. Plak stüdyosunda bir caza bir parçayı birkaç kez çalabilir, böylece birbirinden çok ayn doğaçtan çalışlar ortaya çıkarabilir ve bunlann en iyisi saydığını plakta saptayıp dinleyiciye sunar. Konser ancak, plak için prova olarak işe yaradığı oranda gereklidir. Şunu da unutmayalım ki cazın tarihi, 1917 yıhnda doldurulan ilk caz plağıyla (Original Dixieland Jazz Band'ın plağıyla) başlamıştır. önceki yıllan, cazın ancak tarih öncesidir. s, garde" klasiği Ornette Coleman'ın Free Jazz"ını dünyaya sunan Nesuhi Ertegün'dür. Ne yazık ki, caz alanındaki zengin bilgisini ve yaşantısını bir Kitapta toplayamadı. ışlerınin çpkluğu engel oldu buna. Oysa üstün yetide bir yazardı. demik hayata girdim. Bu süre boyunca arada bir Nesuhi ile görüşürdük. Columbia Üniversitesi'ndeki elektronik müzik öğrenimimi bitirdikten sonra iki yıllık bir süre için Türkiye*ye dönmeye karar verdim. Tam yola çıkmak üzereydik ki Nesuhi'den, Atlaritic'te çalışmam yolunda bir öneri geldi. Bunu ancak ileride düşunebileceğimi söyledim kendisine Nitekim, 1969 yılının sonlarına doğru New York'a döndüğümüzde, Atlantic'te çaiışmaya hazırdım. O gün bugün oradayım. reviniz? Veydi başlangtçta Atlantic'teki gö 1960'larda, cazın "avant BİZİM CAZIMIZ NEREDE? y ~ azın bugün bütün dünyada yeniden yaygmlaştıği, bu ara Türkiye'de büyük ilgi kazanmakta olduğu görülüyor. Bu konudaki düşünceleriniz nedir? 20 yıldır New YorV'ta yaşayan İlhan Miraaroglu.Tiirk caz müzikçilerinin bngön,eski günlere göre.hera sayıcabem deferceustün durumdaolduklaruısöylüyor. şarkıcılara, teknisyenlere bazan çok sert davrandığım, onlara soluk aldırmadığım olur. Böylece gevşemelerini önlemek, onları ulaştıklan enerji katından aşağı indirmemek isterim. Unutmamab ki bir plak geleceğe kalacaktır. Müzikçilerin, belirli koşullar içinde ^pabileceklerinin en iyisi saptanmalıdır plak üzerinde. Sonuçta dinleyiciler, eleştirmenler, beni değil, onları yargılayacaklaradıyla ilgili olarak, "...daha mütevazı bir ad seçmek yerine, cazın bir sanat olduğunu kitabın kapağında bağıra bağıra ilan etmek, bu musikinin sanatuğı hususundaki şüpheleri tanımak demektir. Yalan değil Benim, cazın bir sanat olduğuna şüphem yok. Gelgelelim pek çok kişinin var. Bu kitabın bashca amacı da cazın bir sanat olduğunu ispat etmektir" diye yazmışsmız. bunlardan birçoğunun notası da yoktur ya da kaybolmuştur); o eski besteleri, düzenlemeleri, sololarıyla birlikte, konserlerde çalıyorlar. Sonuçlar şaşmazcasına ünlü resimlerin kötü kopyalarına benziyor. Louis Armstrong bile "Potato Head Blnes"u ya da Duke Ellington "Sopia Panorama" 'yı sonradan, plaklarmda eriştikleri başanyla, tümlenmişlikle, bir daha çalamazlardı. Bugünkü Cazın yaygınlaşüğı görüşünü istatistikler pek doğnılamıyor. Caza yıllar boyu gösterilen sınırlı ilginin süregeldiği bir gerçek. Caz konserleri hiçbir yerde boş kalmıyor. Ama, rock ve pop müziklerinin ezici yaygınlıği yanında cazınki devede kulak kalıyor. Orneğin Amerika'da caz plaklarının satışı ancak yüzde 4 oramnda. Klasik müzik plaklannın satışıysa pek az daha yüksek: Yüzde 5. Geri kalan yaklaşık yüzde 90'ı rok ve pop kategorilerine giren müzikler doldunıyor. Türkiye'de cazın büyük ilgi gördüğu gözlemini öne sürerken, bu ilginin rock ve pop türlerine, özellikle arabeske oranımn ne olduğunun saptanması gerekir. Ne olursa olsun bu oran, gerçek şu ki bizim günlerimizden bu yana Türkiye'de caza gösterilen ilgi büyük ölçüde artmıştır. Bir zamanlar Türkiye'de caza tutkusal bir ilgi gösteren bizler, birkaç kişiydik. Hepimiz birbirimizi tanırdık. Bu ilginin günümüzde dar bir çevreyi aşmış olduğu ortada. Bugün Türkiye'de cazla candan ilgili bir dinleyici kitlesi var. Bunun böyle olduğunu hem de Türkiye1 de konser vermiş Modern Jazz Quartet gibi, Bay Charies gibi, Don Cherr> ya da Randy VVeston gibi müzikçilerin, Türk dinleyicilerinden ne denli hoşnut kaldıklannı belirtmelerinden anlıyorum. Türk caz müzikçileri de bugün, eski günlere göre, hem sayıca hem değerce çok daha üstün durumdadırlar. TUrk cazcılanmn dış ülkelerde adlannı duyurmalan istenir. Oysa bu, müzik piyasasının engelleri nedeniyle, hiç de kolay değil. Cazın yurdu Amerika'da bile, oralı cazcıİann, üstün değerde müzikçiler olsalar bile, seslerini duyurabilme yolunda neler çektiklerini göz Önünde tutmak gerek. Dış ülkelerde yaşayan önemli cazcılanmız da var. Bu ara, Amerika'da çalışan piyanist Aydın Esen ve Kanada uğraşlannı sürdüren gitarcı Orhan Demir'e caz basımnda yaraşık görülen övücü eleştiriler umanm ki bu müzikçilerimizin yollannın açılmasına yardımcı olur. Bugünkü görevimden pek başka değildi. Bir plağın hazırlanmasının bütün evrelerinde çalışmak. Stüdyoda ses teknisyenliğinden plak kapağı grafıklerinin denetimine kadar. Nesuhi'nin yıllar boyunca kendi gerçek leştirdiği yapımcılık görevini benim de ele almamı istediği belliydi. Atlantic'te geçirdiğim ilk iki üç yıl boyunca hem de bir süre akademik çevreye geri dönmüştüm. Columbia Üniversitesi'nin öğretim fakültesinde, Teachers College'de elektronik müzik öğretmenliği yapıyordum. Amacım elektronik müziği öğretmenlere öğretmekti. Elektronik müziğin Amerikan eğitim sistemine yayılmasına etkili bir katkının bu yolda olabileceğini düşünüyordum. 1971 yılında besteci olarak Guggenheim bursuyla ödüllendirildim ve Paris'te bir yıl geçirdim, hem Atlantic'ten, hem de Universiteden izinli olarak. Döndüğümde, gene Atlantic'teki görevimi ele aldım ama artık bestecilik, hem de plak yapımcılığı, akademik hayattan daha çok ilgilendiriyordu beni. ColumbiaPrinceton Elektronik Müzik Merkezi'nin stüdyolarında bestecilik çalışmalarımı sürdürmemin dışında akademik hayatla ilgimi kestim. alatasaray'daki edebiyat öğretmenimiz Nihat Sami Banarlı'nın, bir dersinde cazı, "zenci kölelerin zincir şakırtısı" diye tanımlamasının beni nasıl öfkelendirdiğini unutamam. Bu açıdan cazı, uzun yıllar kölelik boyunduruğu altında yaşamış bir ırkın özgürlük şarkısı diye tanımlamak uygun olacaktır. dır. Hem yapımcı, hem de yaratıcı olduğum plaklarda, kendime karşı da Mingus'un deyimiyle, "bir komutan gibi" davranınm. ^^^KMkTürkiye'de caz konusunda ilk kitabı siz yazdmız. 1958yılında Yenilik Yayınlan'ndan "Caz Sanatı" adıyla çıkmış kitabınızm önsözünde, G CAZI SANAT SAYMAZLARDI O gunlerde cazın sanat olmadığı görüşü yaygındı. Cazı hor görme eğilimi vardı. Özellikle klasikçiler bu görüşü yayarlardı. öte yandan, en yüzeysel eğlence müzikleri, cazla hiçbir ilişkisi olmayan dans müzikleri caz sanılıp kUçümsenirdi. Caz konusunda Ustünkörü bilgisi olanlar, bu müziğin Amerikah zer.cilerin müziği olmasını göz önünde tutarak, ırkçı bir görüşle, zencilerden sanat değeri taşıyan bir müziğin çıkamayacağını öne sürerlerdi. Bu ara, Galatasaray'da edebiyat öğret" rnenimiz Nihat Sami Banarlı'nın bir dersinde cazı "zenci kölelerin zincir şakırtısı" diye tanımlamasının beni nasıl öfkelendirdiğini unutamam. Bu açıdan cazı, Dan Morgenstern gibi seçkin bir caz uzmanırun görüşüne katılarak, uzun yıllar kölelik boyunduruğu altında yaşamış bir ırkın özgürlük şarkısı diye tanımlamak daha uygun olur. l"Caz sanatı" kitabınızı bugün yeniden yazsaydınız en önemli değişiklik ne olurdu? En önemli değişiklik, önem kavramıyla çelişerek, cazın bir sanat olarak önemini yitiredurması konusu olurdu. Yaklaşık yanm yüzyıllık bir süre boyunca caz, Batı sanat müziğinin yüzyıllar sürmüş gelişmesine benzeyen bir evrim içindeydi. Bu .onser ortamı, hiçbir müzik türü için en elverişli ortam değildir. Plağın olmadığı çağlardan kalma bir alışkanlıktır konser. Bir konsere bilet aldığınızda, kalitesinin ne olduğunu bilmediğiniz bir mala para ödemiş oluyorsunuz. Cazın çoğunlukla doğaçtan çalınan bir müzik olması da bu durumu örtmez. müzikçilerden nasıl beklenir bunlan ve daha birçok eski caz parçasını yeniden yaratmalan? Bu türlü bir yoldan ancak, üniversite ve konservatuvarlann öğrenci orkestralanna uygulandığuıda yararlanılabilir, cazın önemli yapıtlannı çözümlemek ve bunlann içini dışını iyice tanımak gibi bir öğrenim amacıyla. K SORUMLULUK ALIYORUM 1973 yılında Charles Mngus yeniden Atlantic'ın sanatçı kadrosuna girmişti. Onceki plaklaruun olduğu gibi, yıllardan sonra Atlantic'te çıkacak ilk plağının yapımcısı da Nesuhi'ydi. Plağın kaydı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle