23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 KASIM 1989 Yılmaz Güney'e anıtmezar • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Oyuncu, yazar ve yönetmen Yılmaz Güney için eşi Fatoş Güney, anıtmezar proje yarışması açtı. Türkiye'den herkesin katılımına açık olan yarışmanın şartnamesi mimarlar odasına verildi. Güney'in Paris Pereta Chaise'daki mezannın "anıtmezar" haline getirilmesi için açılan proje yarışmasının son teslim tarihi 8 ocak 1990 olarak belirlendi. Finansmanı Fatoş Güney tarafından gerçekleştirileceR anıtmezarın yapımına yarışma sonuçlandıktan hemen sonra başlanacak. "Yılmaz Güney anıtmezar" projesinde birinciye 3 milyon, ikinciye 2 milyon, üçüncüye de 1 milyon lira para ödulü verilecek. Yarışmanın seçici kurul asıl üyeleri, Cengiz Bektaş, Abidin Dino, Zühtü Müridoğlu, Şaban Ormanlı, Yavuz Önen, danışma üyeleri Murat Belge, Yaşar Kemal, Fatoş Güney, Mahmut Tali öngören, Emil Galip Sandalcı, Server Tanilli ve Atıf Yılmaz'dan oluşuyor. Yarışmanın raportörü ise Rezzan önen. Köprü'den geçti Mavi Atlı NtLGÜN ÖZAYTEN Berlin Duvan'nın yıkılışıyla tarihi bir olaya tanık olduğumuz şu günlerde, ulkemizde etkin bir kültür politikası uygulayan birkaç merkezden biri olma konumundaki Alman Kültür Merkezi'nin İstanbul Resim ve Heykel Müzesi'nde düzenlediği "Alman Dtşavunımculuğunda Grafik SanaO" sergisi, "Ekspresyonizm" ve "I. Dünya Sa*ası" gibi 20. yüzyıla mal olmuş sanat ve toplum olaylannı yenidcn irdelememize neden oluyor. Sanat akımlannın, içinde oluştuğu toplum yapısından soyutlanamayacağı savı, dışavurumcu sanat söz konusu olduğunda iyice geçerlik kazarur ki bu öngörü doğrultusunda 20. yüzyılın ilk çeyreğinde oluşturulan dışavurumcu yapıtlardan Almanya'nın ve insanlığın savaş öncesi ve soıırası yaşadığı trajedi adım adım izlenebilir. Modern sanatın ilk basamağı olarak nitelenen bu "yarabcı patlama" tarıhsel dlarak Batı dünyasırun I. Dünya Savaşı'na kadar süren sosyo politik kriz dönemini kapsar; doruk noktasına ise Avrupa'nın savaş yıllarındaki sarsıntıh döneminde ulaşır. Yeni bir yüzyıl, hep olageldiği gibi yeni idealler, yeni değişim beklentileri ile tarihteki yerini almaya başladığında, ilk olarak sanatçılar ve aydın kesim arasında tedirgin bir kıpırdanış sezilir. Var olan insanlık durumuna önce bir uğultu biçiminde başlayan tepkiler giderek güçlü ve kararlı bir sese dönüşur. Almanya'da Nietzsche'nin öngörüleri ve "üst insan" kavramı gençlik arasında ağızdan ağıza dolaşmakta, onlara göre kokuşmuş bir toplumun yerleşik ahlak kuralları ve burjuva değer ler sistemi "yeni bir Almanya" idealiyle çatışmaktadır. Avrupa'da monarşinin can çekişmesine karşın kapıtalizmın güçlendiği, bilim ve teknolojinin hızlı bir gelişim surecine girdiği (ki bunun savaşa yonelik bir teknolojik gelişme olduğu hemen sonra anlaşılacaklır), Freud'un tüm insanlığın bilinçaltını deştiği yıllardır bunlar. Bu dönemde ortaya atılan "yeni dinsellik" kavramının ardında ise yine Nietzsche ve sanatçılann her şeyin metalaştığı bir dünyaya karşı tepkileri yatar. Başlangıçtaki iyimserlik giderek yerini karanısar bir dünya göruşune ve gelecek korkusuna bırakır. Anti savaş, anti şiddet, bireyin üstünlüğu ve aşın öznellik görüşleri yaygınlık kazanır. lşte bu nedenlerle, küçük burjuva aydının 20. yüzyıl başındaki insanlık durumuna "başkaldtns"dır ekspresyonizm. Y*an GoM'ün deyişiyle "kudretsiz insanın gökküreye karşı kızgınlıkla salladıgı bir yumruk." şamamıştır. 1933'te Nasyonal Sosyalistlerin yönetimi ele geçirmeleriyle baskı dönemi başlar. Aralarında öncelikle dışavurumculann bulunduğu birçok sanatçı "soysuz sanat" yapmakla suçlamr ve meslekten menedilir. Alman Propaganda Bakanı Goebbels insanlığın yanı sıra sanata da uygulanan bir toplu kıyımı başlatır. Büfün Yahudi ve liberal müze yöneticileri görevden alınır, Alman kültürüne yabancı kabul edilen yapıtlar muzelerden kaldırılır, birçoğuna el konur. Bu yapıtlardan 1937'de Münih'te bir "dejenere sanat" sergisi düzenlenir; sergiler farklı kentlerde birbirini izlerken toplanan yapıtlardan birçoğu yine Goebbels'in emriyle yok edilir. Bugün bilinen bir gerçek, Naziler tarafından el konuSAVAŞ SONRASI GÖRÜNTÜLERİ Otto Dix'in gravor ve agaçbaskılan, savaş sonrasında savaşı lan yapıtlann 16.500 gibi korkunç bir sayıya ulastığıdır. Atölyeleri sanatçı gözüyle belgeleyen önemli yapıtlardandı. Sanatçının 1924te yaptığı "Sappe'de Ogle Yemefcı bombalanan, akademilerdeki göde sergideki yapıtiar arasında. re\lerinden uzaklaştmlan, ülkeyi Sergiye dönduğumüzde, Alman larını yaşadıkları çevreden seçer: ta olduğu kaosu ve çirkinliği ser terk etmek zorunda bırakılan sanatçüar ise olayın diğer bir gerçek ekspresyonizminın baskı resim tü Gerilimli kent görüntüleri, nü'ler, gileyenler. boyutu. rünü ağaçbaskı, taşbaskı ve gra Afrika masklarını anımsatan örneğin Dix'in gravür ve agaçportreler, Ortaçağ kilisesinin görvürlerle tanıtmayı amaçlayan yabaskılan Goya'dan sonra savaşı pıtların Dresden ve Berlin'de et düğü buyük olasılıkla ressamım sanatçı gözüyle belgeleyen az saÇağımızın kimi düşünür ve kinlik gösteren "Die Briicke" aforoz edeceği aşın deformasyon yıdaki yapıtlardan olma özelliği eleştirmenlerine göre bireyin varo(Köprü), Munih'ten "Der Blaue larla çarpıtılmış Isa'lar, dinsel re ni kazanır. Beckmann, Grosz ve luşuyla, anti burjuva sanatı olReiter" (Mavi Atlı) grupları, bazı simler gibi. Dix Yeni Nesnelciler savaşın he ma amaçları arasında hep boca"Der Blaae Reiter" ise ekspres men ardından işledikleri konular layan ve bu çelişkiden kurtulamabağımsız dışavurumcular ve 1920*10™ yeni nesnelcilerinden se yonizm'in entelektuel ve evrensel la karanhk geleceğin haberciliği yan ekspresyonizm amacına ulaçildiğini, bu seçimin ise Dürer'den yönünü belirler; sanatı kuramsal ni ederlerse de faşizmin gelişiyU şamamıştır. Ayrıca ekspresyonizbu yana Alman geleneğinde var boyutlarıyla eie alır. Kandinsky bütun o korkunç görüntüler bir min kapitalizmden sosyalizme geolan baskı sanatının ekspresyo önculüğünde soyut sanatın ilk te anda günluk yaşama dönüşür. çiş evresinin sanatı olduğu kadar, nistlerin elinde ulaştığı üstün dü orilerı geliştirilir. Ardından irkilfaşizme de zemin hazırladıgı kazeyi yansıtabildiğini izliyoruz. tici resimleri ile ekspresyonizme Ulusal Alman sanatını yeniden ya bul edilir. Tüm bu açmazlara kar"Die Briicke", ekspresyonizm Avusturya'dan bir katkı: Kokosc ratmak türunden ıdealleri, istetn şın ekspresyonizm uzlaşımcı olin primitif sanatlann kaba ve ya hka. Ve diğerleri. Sanatta yuzyıl leri dışında yeni yönetimin ulus mayan yapısıyla Almanya'nın sabanıl, aynı oranda da içten anla lardır aranan ideal guzellik kavra çu görüşleriyle çakışır ve zaman vaş yıllarındaki en gerçek görüntımından yararlanan kolunu tem mını burjuvazinin sahte parlaklı la ekspresyonist sanat Naziler ta tülerini verir ve kuşkusuz modern sil ederken, "aslına dönüş", "ger ğına eş tutup sanatın tüm değer rafından devralınacak bir mirasa sanatı başlatır. 1945'te ikinci saçek", "içsellik", "yeni dinsellik" ölçütlerini yerle bir eden, insanlı dönuşur. lşte bu nedenle kimile vaş bitiminde bu Alman sanat akıgibi kavramlar çerçevesinde tema ğa gerçek göruntusünu, yaşamak rince Ekspresyonizm amacına ula mının önemi daha iyi kavranır. KÜLTÜRSANAT 'Alman Dışavurumculuğunda Grafik Sanatı' sergisi İstanbul Resim ve Heykel Müzesi'nde CUMHURİYET/5 Kadın başları • Kultür Servisi Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nin Basın Müzesi'nde açılan ve 10 kasımda saldınya uğrayarak tahrip edilen "Gelenek, İnanç, Simge" açısından Kadın Başları konulu fotoğraf sergisi yeniden açıldı. 25 kasımda sona erecek sergide, tahrip edilen eserler de yer alıyor. Y Bucak'ın Viyana konseri • VtYANA (Cumhuriyet) Piyanist Selen Bucak geçen hafta içinde Viyana Bosendorfer salonunda bir resital verdi. Resitalde Bach Busoni, Beethoven, Tarcan, Prokofıef ve Chopin'in eserlerini seslendiren Bucak ile Avusturya Televizyonu aynca bir röportaj yaptı ve konserden bir bölüme yer verdi. Bernstein'den protesto • Kiiltiir Servisi Besteci ve orkestra şefi Leonard Bernstein, ABD hukümetince verilen Ulusal Sanat Madalyası'nı geri çevirdi. Beyaz Saray'dan yapılan açıklamaya göre ünlü Amerikalı müzisyenin ödülü geri çevirmesinin nedeni, AIDS'le ilgili bir sergiye gerekli olan devlet yardımının reddedilmesi. New York'ta bulunan ve kâr amacı gütmeyen bir sanat galerisi olarak bilinen "Artists Space", AIDS'le ilgili bir sanat gösterisi için 10 bin dolarlık yardım istemiş, ancak yardım isteği gösterinin "fazla politik" olduğu gerekçesiyle geri çevrilmişti. Öte yandan, bu yıhn Ulusal Sanat madalyalarına Bernstein'in yanı sıra caz trompetçisi Dizzy Gillespie, ressam Robert Motherwell ve yazar John Updike'ın değer görülduğu bildirildi. Scorsese'ye ödül • Kültür Servisi 54 Amerikalı sinema eleştirmeninden kurulu bir jürinin geçen günlerde yapmış olduğu değerlendirme sonunda Martin Scorsese"nin "Raging Bull" adlı fılmi son 10 yıhn en iyi ulusal fılmi seçilirken 80'lerin en iyi yabancı oyuncusu da Gerard Depardiev olarak belirlendi. Sanat ödülleri dagıtüdı • ANKARA (AA) Sanat Kurumu'nun 198889 dönemi tiyatro ödtilleri dun sahiplerine verildi. En iyi çeviri ödülü, en iyi erkek oyuncu, en iyi kadın oyuncu, övguye değer erkek oyuncu, en iyi dekor ödülü, en iyi . sahne müziği odülü, en iyi dans düzeni ödülü, en iyi yapırn odülü, seçici kurul özel ödulu, en iyi çocuk oyunu yazarı ödulu, övguye değer çocuk oyunu ödülü, en iyi çocuk oyunu yönetmeni, övguye değer dans düzeni ve övguye değer müzik odülunü kazananlar ödullerini dün akşam Sanat Kurumu'nda düzenlenen törenle aldılar. Türk evleri Alıııanya'cia • Kültür Servisi 25 yıldır fotoğraflarla Türk evlerini belgeleyen Perihajı Balcı, Stuttgart Dresdner Bank'ta "Türk evleri sergisi" açarak geleneksel sivil mimarimizi tanıttı. Türk Alman Dostluk Derneği ve Stuttgart Başkonsolosluğu'nun davetlisi olarak Federal Almanya'da bulunan sanatçının sergisi, geçen hafta sona erdi. Ekrem Bora: 'Sinema kalmadı' • ADANA (AA) Ünlü aktör Ekrem Bora, Türkiye'de sinemacılık olayının tarihe karıştığını ileri sürerek "Günümüzde sinema diye bir şey kalmadı. istanbul'da, 1970'li yıllarda gişe rekoru kıran sinemalar birer kahvehane ve pasaja dönüştu" dedi. AA muhabirinin sorularını cevaplandıran Ekrem Bora, Türkiye'de sinemacılığın tarihe karışmasının en buyük nedenleri arasında kalitesiz film yapımıyla birlikte, video^uluğun büyük etkisi olduğunu söyledi. 1970'ten sonra yapılan filmlerin izleyiciyi tatmin etmediğini savunan Bora, şöyle konuştu: "Filmler kalitesiz olunca seyirci sinemadan uzaklaştı. Yapımcılar ve sinema sahipleri iflas etti. Böylece İstanbul'da gişe rekoru kırılan sinemalar, birer birer kapandı ve yerini kahvehane ile pasajlar aldı!' Goncourt, Jean Vautrîn'in PARİS (Ajanslar) Fransa'nın en büyuk edebiyat ödülu Goncourt, Jean Vautrin'in "Tann'ya Dogru Buyük Bir Adım" adlı romanına verildi. Jüri dun yaptığı açıklamada, Goncourt Ödulu'yle birlikte 1989 Renaudot Edebiyat Ödulü'nun de "Güne> Temsildliği" adlı romanından dolayı Philippe Doumenc'e verildiğini bildirdi. Goncuurt Ödulu'nü kazanan romanda, Jean Vautrin, Louisiana Eyaleti'nde yaşayan ve Fransızca konuşan insanlan renkli bir dille anlatıyor. 56 yaşındaki Jean Vautrin Goncourt Akademisi'nin "unuttugu eserleri" ödüllendirmeyi amaçhyor. Bu ödulün sahibi 55 yaşında bir pazarlama uzmanı olan Doumenc kitabı yazabilmek için 6 1903 yılında verilmeye başlaay işine ara vermiş. Doumenc, nan Goncourt ödülü, Fransa'dakendisiyle tele\izyonda yapılan ki her yıl verilen 1500 edebiyat bir söyleşide "Cezayir'in bağımodulü arasında en önemlisi. Ödusızlık savaşı verdiği yıllarda Franlün maddi değeri 50 frank (8 dosız ordusunda >aşadıklanndan lar) gibi komik bir tutar, ancak çok etkilendiğini belirtti." Guney jürinin seçiminin yılın en iyi yaTemsilcUiği adlı kitabında Doupıtı olduğu varsayılıyor ve yazamenc bir sömurge imparatorlurı için de yayıncısı için de büyük ğunun çöküşünü anlatıyor. Dobir ticari başajımn garantisi kaumenc"in ilk kitabı "Güney TemJEAN VAUTRİN Goncourt bul edıliyor. silciliği"nden başka dokuz romaÖdulu'nü Louisiana'da Fransıznı ve uç ciltlik kısa öyküleri bu1925'ten bu yana verilen Renaca konuşan insanlan anlattığı kilunuvor. özellikle Alain Delon'la birçok udot Ödulu ise eğilim olarak tabı yla aJdı. uzun ve kısa metrajlı film yaptı, daha sonra edebiyata atıldı. Yazarın "Büyük Sıcaklar" adlı romanı ilgi toplayan yapıtlan arasında bulunuyor. Fransa'nın en önemli edebiyat ödülü dün verildi Tanju Demirci sergisi • Kültür Servisi Tanju Demirci'nin resim sergisi 11 arahğa kadar Lâmi Sanat Galerisi'nde yer alıyor. İlk kez Şubat 1988'de sergi açan genç sanatçı, geçen haziran ayında Mine Sanat Galerisi'nde açtığı sergiden sonra Uçüncü kez yapıtlarını sanatseverlere sunuyor. Yapıtlarındaki geometrik form birimlerinin temellerini eski Türk mimarhğında kullanılan tuğla bezemelerinden alan sanatçı, yapıtlannda şu özelliklere dikkat çekiyor: "Bir renk sesliliğinin başka bir renk sesliliğiyle ya da birçok rengin tek renkle kaplanması... Yayılan rengin açık koyuyu durdurmak için çevreleyerek sınırın kullanılması, açık koyunun bu sınırı aşması ve iç içe geçmeler" Grerasim ve Başağa sergileri • ANKARA (AA) Resim sanatının eski ustalarından Nimetullah Gerasim ve Ferruh Başağa'nın yapıtlan, Doku Sanat Galerisi'nde birer gün arayla sergilenecek. 25 kasım günü çalışmaları sergilenmeye başlayacak olan Gerasim, 1904 yılında Rusya'da doğdu. Leningrad Giızel Sanatlar Akademisi'nden mezun olan Gerasim, 1932 ve 36 yılları arasında Persapolis kazılarında heykeltıraş ve ressam olarak çalıştı. 19361956 yılları arasında Çin'de kalan Gerasim, 1956 yılında Türkiye'ye yerleşti. öldüğü 1986 yılına kadar Türkiye, Uzakdoğu, Kuzey Amerika ve Kanada'da 50'nin üzerinde kişisel sergi açan Gerasim'in New York Metropolitan ve Gugenheim müzeleri ile Washington Kennedy Müzesi'nde yapıtlan bulunuyor. Sergisi 24 kasımda açılacak Ferruh Başağa da teknik öğrenimini Yugoslavya'da tamamladıktan sonra Istanbul Güzel Sanatlar Akademisi resim bölümünde eğitim gördü. 1950'li yıllardan itibaren soyut çalışmalara yönelen Başağa, resim çalışmalannın yanı sıra birçok mimari yapı için mozaik ve vitray çalışmalan yaptı. Her iki sanatçının tablolarından oluşan sergi 12 aralık gününe kadar izlenebilecek. *• • ANKARA (ANKA) Vakıfbank, Cumhurbaşkanhğı Senfoni Orkeştrası ve Ankara Üniversitesinin işbirliğiyle düzenlenen "Üniversite Konserleri" bu ay başlayacak. Sekiz ay süreyle devam edecek klasik müzik konserlerinin ilkini Yaylı Çalgılar Dörtlüsü verecek. Konser programına göre aralık ayında Ankara Nefesli Çalgılar Beşlisi, ocak ayında Anadolu Yaylı Çalgılar Dörtlüsü, şubat ayında Bakır Nefesli Çalgılar Beşlisi, mart ayında Hitit Trio, nisan ayında Klarnetli Trio, mayıs ayında bir gitar grubu ve haziran ayında da Türk Flarmoni Derneği Müzik Öğretmenleri Korosu, çeşitli universitelerde konserler verecek. SANAT İLK KARISI OLGA KOKLOVA Picasso1 nun "Kadın Başı" adlı tablosu, sanatçının ilk kansı Olga Koklova'nın portresi. Tablo 1921 yılında yapılrnıs. PİYASASI 11 milyarlık 'Kadm Başı' Amerikalı yönetmen Billy Wilder'ın koleksiyonundaki Picasso'nun "Klasik Kadın Başı" tablosu 11 milyar 132 milyon lirayasatıldı. Van Gogh'unkardeşi Theo 'yayazdığı bir mektupta, "Benim en iyi dönemim" diye söz ettiği "Hüzün"adlıdeseniisealıcı bulamadı. "Hüzün"eyaklaşık 115 milyon dolar arasında değer biçiliyor. Kültür Servisi Şu anda "trider" adlı tablosu, dünyanın en pahalı tablolannın başında gelen Hollandalı ressam Vincent Van Gogh'un "En iyi desenim" dediği "Hüzün" adlı çalışması, New York'ta düzenlenen açık arttırmada alıcı bulamadı. Van Gogh'un, kardeşi Theo'ya yazdığı bir mektupta, "Benim en iyi desenim. En azından ben yaptığım en iyi desen olduğu kanısındayım" dediği "Hüzün"de başını kollanna dayamış oturan cıplak bir genç kız betimleniyor. 1882'de yapıldığı saptanan desendeki genç kızın, Van Gong'un o sıralardaki sevgilisi Sien olduğu belmiliyor. 11,5 milyon dotar arasında tahmini değer biçilen "Hüzün", New York'taki açık arttırma sırasında tam bir suskunlukla karşılandı ve satılamadı. New York'ta Christie fırraasınca düzenlenen müzayedede, son aylarda yapıtlan satış rekorlan kıran Pablo Picasso'nun "Klasik Kadın Başı" adlı tablosu 4 milyon 840 bin dolara (yaklaşık 11 milyar 132 milyon TL.) satıldı. "Bazılan Sıcak Sever"in ünlü Amerikalı yönetmeni Billy WUder'ın koleksiyonundan satışa çıkanlan tablonun 1921 yılında yapıldığı ve Picasso^ nun ilk kansı Olga Koklova'nın hamilelik günlerini betimlediği belirtildi. Picasso'nun klasik döneminin ürünü sayılan tablo, Wilder koleksiyonunun en pahalı satışım gerçekleştirdi. BiUy Wilder'ın, 11 ünlü sanatçının 85 heykel, resim ve deseninin yer aldığı koleksiyonu toplam 32 milyon 600 bin dolara (yaklaşık 74 milyar 980 milyon TL.) satıldı. Ünlü yönetmen, satıştan sonra yaptığı açıklamada, bütün koleksiyonun kendisine 300 bin dolara (yaklaşık 690 milyon TL.) mal olduğunu söyledi. 50 yıldır koleksiyonculuk yapmakta olan Wilder'ın yapıtlann büyük bir bölümünü 1950'li ve 196O'lı yıllarda satın aldığı öğrenildi. Sotheby müzayede firmasının Londra'da Bond Caddesi'ndeki deposunda duran bir Mısır ağaç yontusunun kaybolduğu öğrenildi. Çok değerli bir Mısır yontusu olduğu ileri sürülen yapıtı bulacak olana "büyük" bir ödül verileceği belirtUdi. "Nebetia Heykeldgi" iki yıl önce Sotheby'nin Monaco^ daki merkezinde 400 bin sterline (yaklaşık 1 milyar 480 milyon TL.) satılmış, daha sonra Londralı aııtikacı Roben Symes tarafından satın alınarak Sotheby'nin Londradaki deposuna konulmuştu. 27 kasımda Christie'nin Londra merkezinde yüzyılımızın 6 bü}ük yapıü satışa çıkanlacak. Açıkarttarmada yer alacak \apitlar Fernand Leger'nin 1933'te yaptığı "Papağanlar" ve 1913 tarihli "Biçimlerin Karşıtlığı", Henri Matisse'in 19001901 tarihli "Kırmızı Ay^kkabılı Çıplak"ı, Georges Braque'ın 1912'de yaptığı "Soytan", Alberto Giacometti'nin 195S'de yaptığı "Kırık Omuzlu Kadın" heykeli ve Pablo Picasso'nun 1924 tarihini taşıyan "Gitar ve P«mbe Yemişlik" adlı yağlıboya tablosu. 'Universite konserleri' başlıyor Sciascial öldü • Kültür Servisi Ünlu Italyan yazar Leonardo Sciascia, pazartesi sabaha karşı vefat etti. Sciascia, yakalandığı bir kan hastalığı nedeniyle diyaliz makinesine bağlanmıştı. 68 yaşında ölen Sciascia yapıtlannda yeni gerçekçiliğin etkisinde kalarak, vatanı olan Sicilya'yı ve Sicilya'da yaşanan toplumsal çelişkileri anlatmıştı. Dilimizde yayımlanmış yapıtlan arasında, Dumrul Cemgil tarafından çevrilen ve 1983 yılında E Yayınları arasında çıkan "Mısır Konseyi" ve Gül Işık tarafından dilimize çevrilen ve Ada Yayınlan arasında 1986 yılında yayımlanan "Oyunun Kuralı" adlı yapıtlan bulunan Sciascia, filoloji öğrenimi görmüş, 1957 yılına kadar da öğretmenlik yapmıştı. Gençlerin ayakta tuttuğu bir bale Genç solist Siber Sürel Uğurlu ve Oktay Keresteci, tamnan olanaklar içinde, takdir edilecek bir oyun çıkardılar. ŞEBNEM AKSAN İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nde geçen sezon sahnelenen "Antonins ve Kleopatra" balesinin koregrafı Valery Panov'u bundan önce Ankara Devlet Opera ve Balesi'nde sahnelediği "Budala" ve "Romeo ve Juliet" balelerinden tanıyoruz. Bu üç yapıtta da konuk koregrafın bü>1ik, gösterişli ve konulu yapıtlara düşkün olduğu ve seyirciyi etkileyici sahne teknikleri kullanmada hünerli olduğunu izledik. Bale sanatı ancak 18. yüzyılın ikinci yansında operadan aynlarak kendi öz varlığıru bulmaya başlar. Yine bu tarihlerde öncü koregraf ve duşünür JeanGeorge Noverre'in bale sanatı üzerine yazdığı mektuplarla başlayan bu arayışın günümüze kadar gösterdiği gelişme, baleyi temel elemanı olan hareket birimine indirgeme arayışıdır. Son iki yüz yıllık gelişme süreci içinde bale sanatı giderek dekor, pandomim ve kostüm gibi öğelerden arınarak salt harekete inecek zenginliği kendinde bulmuştur. Dans anlayışı ve teknik çok gelişmiştir. Gunumuz öncü koregrafları bambaşka arayışlar içindedir. Batı dünyasında son 5060 yılın deha sahibi koregraflan Ashton, Tudor, Balanchine gibi daha genç kuşaktan Robbins, Cranco, Tetley, Kylian gibi, ki bu koregraflar klasik bale gramerine sadık kalmış olduklan halde hareket birimini ön plana almışlar muzik dışında butun öğeleri en aza indirmişlerdir. Balanchine'in "Neo Klasistzm" olarak adlandırılan yapıtlan salt ışık, müzik ve dansla kendini ifade eder. Sovyetler Birliği'nde ise ihtilal sonrası bale, diğer sanatlarda olduğu gibi yöneticilerin politik görüşü ile de önemini korumuş, ancak yaratıcılıkta tutucu kalınmıştır. Enerji, eğitim ve sahip oldukları repertuann korunmasına ve mükemrneliyetine yönlendirilmiştir. "Antonius ve Kleopatra" balesini izlerken, "Herhalde 18. yüzyıl Ballet d'action'lar bu anlayışta eserlerdi" demekten kendimi alıkoyamadım! Haçaturyan'ın müziği kolay anlaşılır renkli bir müzik, dekor zengin ve görkemli, dans ise anlatımın ufak bir bölümünü oluşturmakta. Fevkalade durağan ve biçimsel bir anlatım. Yapıtın doruk noktalarında dansın hiçbir katkısı yok. 8 kasım gecesi verilen temsilde başrollerde gelecek vaat eden genç solist Sibel Sürel Uğurlu ve Oktay Keresteci koregrafın tamdığı olanaklar içinde takdir edilecek bir oyun çıkarıyorlardı. Yapıtın belki de tek hareketli solosu Oktavya, topluluğa yeni katılmış genç bir dansçıya Serap Alnıaçık'a ilk solosu olarak verilmişti. Doğrusu bütün topluluğun bu başanlı genç dansçıya temsil suresince gösterdiği ilgi ve sevgi dolu kutlama çok güzel bir gelişmeydi. Balenin yeni ve genç yöneticilerinin bu sıcaklığı ve birliği sağlamada ve gençlere olanak tanımada şuphesiz önemli bir payı vardı. Antoniııs ve Kleopatra Bilge Kandemir'in çivileri • Kültür Servisi Çalışmalanna 1971 yılında bakır dövme ve ağaç oyma ile başlayan Bilge Kandemir Güner'in "Çivilerim" adlı sergisi Fransız Kültür Merkezi'nde açıldı. Yapıtlarını ilk kez 1981 yılında sergileyen sanatçı, Turk hat sanatı ve Türk folklorünü yorumladı. Ankara, Antalya, Izmir, Istanbul, Polonya ve Napoli'de çeşitli kişisel sergiler açan Guner, 1986 yılında Çin/Nankin Güzel Sanatlar Akademisı'ne davet edildi. Türk Japon Kadınları Dostluk Derneği üyesi olan sanatçının yurt içinde kazandığı çeşitli ödülleri de bulunuyor. Bilge Kandemir Güner'in Fransız Kültür Merkezi'nde yer alan sergisinde, "Hayat Ağacı", "Göreme", "Ben" adlı yapıtlannın yanı sıra "İstanbul'u Dinliyorum Gözlerim Kapalı" (yukarıd^a) adlı çalışması da yer alıyor. UGUN • Şiir söyleşisi Özdemir İnce'nin saat 18.00'de "Şiir, Kültür ve Çağdaşlık" konulu soyleşisi TYS'nin Galip Caddesi 48/5 Tünel adresinde izlenebilir. • Edebiyat üzerine Adalet Ağaoğlu'nun edebiyat üzerine söyleşisi saat 2O.3O'da Maarifliler Evi'nde dinlenebilir. • Gitar konseri Uluslararası 7. Gitar Festivali'nde Polonya'dan Fandango Gitar Dörtlusü'nün konseri saat 19.30'da AKM'de sunuluyor. HAÇATURYAN'IN MUZtĞİYLE Haçaturjanın müziğiyle koregrafisini Valeri Panov'un hazırladıgı "Antonius ve Kleopatra" balesinde başroldeki Oktay Keresteci'nin yanı sıra genç dansçı Serap Alnıaçık, başanlı solosuyla dikkati çekti. (Yaşar Saraçoğlu)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle