Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/12 PAZAR KONUĞU 8 EKİM 1989 Laik siyasi rejimlere sa Vatikan'ın Ankara Büyükelçisi Monseigneur Sergio Sebastiani, Katolik dünyanın en yetkin otoritesi olan Papahğın ve onun siyasal kurumu olan Vatikan devletinin ülkemizdeki temsilcisi. Vatikan, adı üstünde, bir devlet; ama öteki küçük devletlerle bir tutulabilecek bir yapısı, konumu yok. En Önemlisi, öteki küçük devletlerle karşılaştırma kabul etmeyecek bir ağırlığa sahip. Dünyanın pekçok yerinde dinsel görüşlerin şu ya da bu ölçüde etkinlik kazandığı, toplumsal ve siyasal yaşamın dinsel kurallara göre yeniden düzenlenmesini savunan görüşlerin yer yer güçlendiği bir döneme girildiği görülüyor. Bu gelişme, Katoliîc Hıristiyan dünyasmda da var. Ancak bir dinin devlet olarak örgütlenmesinin tek örneği sayılabilen Katolik Kilisesı, son 2025 yıldır önemli değişimler yaşıyor. Eğitim Servisi Şefimiz Gencay Şaylan, Vatikan Büyükelçisi Sebastiani ile bu değişimleri, bu sürecin ortaya koyduğu yeni görüş ve tutumlan konuştu. Vatikan'ın Ankara Büyükelçisi Monseigneur Serğio Sebastiani' PAZAR KONUGU ben kendimi ce/ap vermeye yeterli görmüyorum diyebilirim. Evet bir diyalog oluştu ve hâlâ sürüyor. Ama öyle sanıyorum ki, komünist ülkelerde ideolojinin yeniden yorumlanması ve bir ölçüde yumuşatılması uluslararası ilişkilerden, bu ülkelerin içinde bulunduklan ekonomik zorluklardan kaynaklandı; komünist ülkelerin liderleri ideoloji ve uyguiamayı yeniden gözden geçirip yorumlama gereği duydular. Eğer iki taraf arasında diyalog varsa ikiyönlü etkilenme söz konusudur. Yani Marksizm de kiliseyi etkilemiş olabilir ve özgürleştirme teolojisi bu açıdan yorumlanabilir. Aynca Latin Amerika1 daki Katolik kilisesinin durumu çok ilginç. Silahlı mücadeleye kanşan rahipler görüldü ve kilise kurumsal olarak "sol" sayılabilecek bir çerçevede Katolikliğin misyonunu yeniden yorumladı. Vatikan'ın bu gelişmelere karşı tutumu nedir? Bakın ben 196067 yıllan arasında, tam sekiz yıl Vatikan temsilcisi olarak Latin Amerika 1 da görev yaptım. Orada olup bitenleri gayet iyi biliyorum. Örneğin 1962 yılında Peru'da görev yaparken özgürleştirme teolojisinin kuramcılanndan ya da bu doktrini ilk kez ortaya atan rahip Gostavo Gutierrez ile çok yakın bir dostluğum vardı. Gutierrez özgürleştirme doktrinini formüle etmişti ve kilise açısından bu çok büyük bir yenilikti. Bakın bu işi tam anlamı ile kavrayabilmek için Latin Amerika'mn özel koşullarına bakmak gerek; sosyal, ekonomik ve politik koşullarına. Ne demek istediğimi anlıyorsunuz değil mi? Latin Amerika'da koşullar çok zordur. Yoksulluk, acılar, adaletsizlik ve baskıcı siyasi rejimler. Kilise ve rahipler kaçınümaz olarak insanın ve toplumun bu sorunlarına eğilmek zorunda kaldı, özgürleştirme teolojisi bunun sonucu olarak ortaya çıktı. Kilise, güçlülere karşı yoksulların yanında yer almaya kendini mecbur hissetti ve böyle yaptı. Aslında bu bir teoloji değil, daha çok sosyoloji, yani sosyal gerçeklikten doğan koşullara karşı kilisenin tepkisi. Bakın Vatikan bu noktada oldukça ince bir aynma gidiyor; yoksullardan yana olmaya evet, fakat doğrudan politikaya kanşmaya hayır diyor. Vatikan günlük politikaya karışmadan yana değil. kilisesi güçlülere karşı yoksullardan yana bir tutum içine girmiş ve bu tutum 1968 Medellin Konferansı ile resmiyet kazanmıştır. 1979 yılında Meksika'nın Puebla kentinde yapılan Latin Amerika Katolik kiliseleri toplantısında Medellin Bclgesi tekrar vurgulanmış ve kilisenin resmi tutumu olarak ilan edilmiştir. Vatikan Medellin ve Puebla konferans sonuçlan ile tam bir mutabakat halindedir. Polonya asıllı bugünkü Papa John Paul de lemel eğilimlerini belirleyen bir Papalık bildirgesi olan "Laborem Exercens" eneyclical'ı yayımladu Nedir bu bildirgede ileri sürülen görüşler? Bu Vatikan'ın, halka, yoksullara dönük ilerici politikasuun devamıdır. İnsan emeğinin en yüce değer olduğu görüşünün temel alınmasıdır. Aslında sanayileşme ile beraber ortaya çıkan adil toplum ve emeğin yüce değer olarak kabulü 19. yüzyılın sonlarında ortaya çıktı. Papa 13. Leo 1891 yılında yayımladığı "Renım Novanım" encyclical'ı ile bu eğilimin temellerini atmıştı. Eğilim, demin de belirttiğim gibi "emeğin en yüce değer olduğu ve toplumsal ilişkilerin bu değere hakettiği yeri sağlamalıdır" noktasından hareket etmekteydi. O zamandan beri emeğin konumu ve toplumsal adalet Katolik kilisesi için çok önemli bir ilgi alanmı oluşturmuştur. 'Laborem Exercens', bu ilginin aynı doğrultuda devamı sayılabilir. ada bir soru gündeme geliyor. Tbp~ lumsal açıdan emeğe öncelik tanıyan ve adaleti arayan bir yaklaşım kaçınılmaz olarak politik tavır almayı gerektirmez mi? Politik bir tavır almadan, örneğin bugünkü Şili hükümeti üzerinde bir baskı uygulamadan toplumsal açıdan istenen hedefe ulaşmak miımkün olur mu? M^^^ME/endim, • • • • / ¥ £ / bu soruna bir de tersten bakalım, SÖYLEŞI GENCAY ŞAYLAN ayın büyükelçi, Vatikan oldukça farklı bir devlet. Ilk olarak bu devletin özelliğini ve kurumsal yapısının ne olduğunu sorabUir miyim? ~ da protesto edildi. Ama diğer taraftan da Humeyni'nin ölmeden önce gösterdiği tepkiye hak vermek, görüşüne katılmak mümkün değil. Insanlan ortaya attıkları inanç ve davranışlardan dolayı diğer insanlar değil ancak Tann yargılayabilir ve hiçbir insan, Tann adına başka bir insanın yasamına son vermeye yetkili değildir. Vatikan'ı bildiğimiz devletlerden biri olarak görmemek gerekir, oldukça farklı bir konumu vardır. Vatikan bir dinsel lider olan Papa'nın başkanlık ettiği bir devlettir. Ama Vatikan'ı diğer küçük devletler gibi, örneğin bir San Marino Cum I B İ ^ B i f a noktada size bir soru sormak istiyohuriyeti gibi görmemek gerekir. Belki toprak olarum. Katolik kilisesi, yani Vatikan da bildiğim karak ondan da küçüktür, ama çok farklıdır. Ben darı ile bazı kitaplan zararlı buluyor ve bunlan burada tarih anlatmak istemiyorum, ama şunu yasaklıyor. Okunması zararlı ve kilisece yasaklanbilmek gerekir ki, Vatikan tarih içinde ortaya çıkmış kitaplarla ilgili bir liste olduğundan söz edimış bir devlettir. Çok uzun bir tarih dönemi içinde liyor. Böyle bir liste var mı ve bu listede yer alan Vatikan Devleti hep mevcut olmuştur, yani Papakitaplar hakkında bize örnekler verebilir misiniz? hğın otoritesi hep bir devlet formu içinde kendini göstermiştir. örneğin tmparator Konstantin Evet, geçmişte bu tür listeler vardı; bazı kiRoma'yı bırakıp Bizans'ı kurunca Roma'da biı taplar yasaklanıyor, okunmaması, basılmaması otorite boşluğu doğtnuş ve Papalık bu boşluğu talep ediliyordu. Vatikan'da bir kurul vardı ve lisdoldurmuştur. Bilindiği gibi o dönemlerde dini ikteyi bu kurul hazırhyordu. Kitaplar inceleniyor ve tidar ile siyasi iktidar birbirinin içine geçmişti. Bu Hıristiyan inancı ile bağdaşmadığına karar veridurum 19. yüzyılın sonlanna kadar sürmüş ve Rolen kitaplar listeye ahnıyordu. Ama artık bu koma'da dini otorite ile siyasi otorite iç içe varlıklanuda Vatikan'ın tutumu değişti, çok esnek bir rını sürdürmuştür. Ancak GaribaMi ve Mazzini yaklaşım egemen oldu. Artık herhangi bir kitaItalyan birliğini sağlayınca ortaya bir "Roma bın yasaklanmasını talep etmek söz konusu olsorunu" çıkmıştır. Dini otoriteyi temsil eden Vamuyor, sadece yine bir kurul tarafından değerlentikan'ın konumu uluslararası bir sorun haline geldirilen kitaplar Katolik kilisesinin inançları açımiştir. Bu sorun 1929 yılında imzalanan Lateran sından "iyi kitap" ya da "kötü kiUp" olarak niAnlaşması ile çözülmüş, Roma'daki Vatikan Ciry teleniyor. Katolik cemaatlere bu değerlendirme iledenen yerde tarn bağımsız bir devlet kunılmuştiliyor. Artık herhangi bir kitabın yasaklanmasıtur. ttalyan hükümeti Vatikan'a bir fon bağışlam talep etmek söz konusu değil ve bu durum 2. mış ve devlet bu fonu işleterek gereksinmelerini Vatikan Konseyi'nden sonra çok beürgin hale gelkarşılamıştır ve hâlâ bu iş böyle yürümektedir. Bu di. devletin başı ya da görevlıleri Amerikalı, ttalyan ya da PolonyaJı olabilir, ama Vatikan tam olarak ^ H I ^ H / z î n verirseniz biraz da özgürleştirme tebağımsız bir devlettir. olojisinden söz etmek istiyorum. Bu, tutucu görüşleri ile tanman Katolik kilisesi için ilginç bir S E R G İ O SEBASTİANİ Vatikan devletinin Ankara Büyükelçisi ve dinsel unvanıyla ApostolicProNuncio Sergio Sebastiani 1939 'da bir ttalyan vatandaşı olarak dünyaya geldi. Din Öğretini gören ve Katolik Kilisesi içinde görev alarak Vatikan devletinin uyruğuna geçen Monseigneur Sebastiani, bir din adamı olmakla birlikte otuz yıldır diplomatik görevler yürütüyor. Diplomatik kariyerine 19€O'ta Peru'da başlayan Sebastiani, daha sonra Latin Amerika'mn öteki iki ülkesinde, Şili ve Brezilya'da görev yaptı. Bir süre merkezde çalıştıktan sonra Madagaskar'da görevlendirildi. 1985'te Vatikan'ın Ankara Büyükelçisi olarak Türkiye'ye gelen Monseigneur Sebastiani, o tarihten bu yana Ankara'da ülkesini temsil ediyor. LATİN AMERIKA KİLİSESİ Efendim çok sayıda Katolik rahip silahlı mücadeleye katıldı, dağlarda elde silah öldü. Aynca bakın bugünkü Nikaragua hukumetinde 4 Katolik rahip var, D'Escoto, Cardenal kardeşler ve Parrales. Sızin bu kilise mensuplarına tavnnız nedir, onlan aforoz etmek gündemde mi? Evet, bu bizim için ciddi bir soru^ve sözünü ettiğiniz türdeki kilise mensupları, Latin Amerika'daki Katolik kilisesini ikiye ayırma noktasına getirdi. Yani resmi kiliseye karşı devrimci ve popüler bir kilise. Vatikan Nikaragua hukumetinde alman Rüşdü'nün Şeytan Ayetleri kitabı tslami inanca ve değerlere karsı; bu nedenle bizim tarafımızdan da protesto edildi. Ama öte yandan Humeyni'nin ölmeden önce gösterdiği tepkiye hak vermek, görüşüne katılmak mümkün değil. Vatikan, yani Katolik kilisesi günlük politikaya girmek, günlük politika ile ilgili herhangi bir rutum takınmak istemiyor. Bu çok açık ve vazgecemeyeceğimiz bir ilke Bununla beraber şunu da bilmek gerekir ki büyük haksızlıklar ve adaletsizlikler karşısında kilise susmayacakür. örneğin dünyanın herhangi bir yerinde insan haklan ihlai edilirse, kilise ve Vatikan bunun karşısında yer alır. Bu bir moral zorunluluktur ve Vatikan'ın tutumu da bir moral değerlendirme biçiminde ortaya çıkar. Ancak bu ifadenin yeterli olmadığını biliyorum. Gerçekten sözünü ettiğim sorunlarla ilgili çok zor ve ince bir aynm var. İnsan hak ve özgurlukleri için açıkça tavır alacaksınız, ama günlük polıtikanın dışında kalmaya çalışacaksınız, bunu böyle söyleyeceksiniz. Ben de durumun çok açık olmadığının farkındayım. tyın büyükelçi, son olarak laiklik ile ilgili bir soru sormak istiyorum. Şu sıralarda bütun dunyada çok yaygınlasan bir görüse göre hem Batı'da hem de Doğu 'da, yani hem kapitalist hem de sosyalist ülkelerde modern, laik toplum düzenine ilişkin ideoloji gucünü yitiriyor. Siz bu görüşe katıhyor musunuz ya da nasıl bir değerlendirme yapıyorsunuz? s VATİKAN DEVLETLERUSTU ~~ W^KKK^Peki bu durumda Vatikan'ı devlet lerüstü bir devlet olarak tammlamak mümkün mü? Bence değil. Bunun yerine Vatikan'ı pek benzeri olmayan, kendine özgü bir devlet olarak tammlamak daha doğru olur sanıyorum. ^ • • • • . f i u devletin yurttaşları kimlerdirya da yurttaşlık nasıl kazanılıyor? Sanıyorum bir insanın doğuştan Vatikan yurttaşı olması söz konusu değil, örneğin sız bir ttalyansınız Vatikan'a katılınca eski vatandaşlık bağları sona eriyo, mu? Evet, bitiyor. Vatikan Devleti'nin bir bürokratik yapısı var, yani devlet görevleri var. Katolik kilisesi içinden bu görevlere gelen kişinin eski yurttaşhğı son buluyor ve artık Vatikan'ın tebası oluyor. Örneğin bir Türk de Vatikan'ın dışişleri örgütune katıhrsa artık Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı değil, Vatikan tebası oluyor. •••BBtftı/farn belli saytda görevlüerden ve diplomatlardan oluşan bir devlet, ama bu devlet her ülkede yaşayan Katolik cemaatmin ruhani liderliğini yapıyor. Katolik cemaati olan bir ülke ile Vatikan arasında bir sorun çıkarsa ne oluyor? örneğin bir ülkede kürtaja izin veriliyorsa ya da okullannda Dartvin kuramı okutuluyorsa Vatikan müdahalede bulunmak hakkını kendinde görüyor mu? Katolik kilisesi ve Vatikan bütün devletlerin kanunlanna saygüıdır ve onlann içişlerine müdahaJe etmeme ilkesine bağlıdır. Ancak doğrudan Hıristiyanlık "imanına" dokunan bir gelişme olursa kendi görüşumüzü açıklama özgürlüğünü elimizde tutuyonız. örneğin bugün Italya'da kürtaj yasal, hamile kadınlar üç ay içinde kürtaj olabiliyor. Vatikan ve kilise bu kanuna saygılı, ancak bir kadın kiliseye gelip kürtaj hakkında fıkir soracak olursa "kürtaj olmayın" deniyor. Bir başka örnek okullarda din dersi. Italya'da Türkiye*de olanın tam tersi oldu, okullardaki zomnlu din dersi seçmeli hale getirildi. Isteyen alıyor, isteyen almıyor. Ancak müminler gelip bize fikir sorunca alınmasını tavsiye ediyoruz. ••^•/tet/Danvin kuramı konusunda sizjn tutumunuz nedir? Danvin kuramının okutulmasına karşı mısınız? Bakın bir defa Darwin'in insanın oluşumu ile ilgili görüşleri bilimsel açıdan oldukça tartışmalıdır. Aynca biz evrim olgusunu bütünü ile reddetmiyoruz. Kilise ve Vatikan bilimsel gercekleri kabul eder. Doğrusunu söylemek gerekirse eskiden durum farklıymış, ama emin olun, Galileo olayı çok gerilerde kaldı. Aslında Galileo salt bir dinsel tepkinin kurbanı olmadı, iki Katolik tarikat, Dominikenlerle Cizvitler arasındaki çekişme nedeni ile suçlandı. Darvvin kuramı yadsınamaz bir biçimde kanıtlamrsa biz kabul ederiz. Ancak unutmamak gerekir ki, kutsal kitabımızda yazılanlar, Tanrı'nın belirlediği temeller üzerinde kabul ederiz. aiklik bugün yeniden güncellik kazanmış görünüyor. Bu çok eski bir şorun ve iktidar savaşıyla ilgili. Ancak nüfusunun çoğunluğu Hıristiyan ülkelerde laiklik temel bir ilke olarak yerleşmiş. Bundan dönüş olacağı kanısında değilim. lafkilie karşı çıkauyız Vatikan'ın Ankara BüyüKelçısı Monseigneur Sebastiani, Katolik Kilisesi olarak laik siyasi rejimlere karşı olmadıklanm, ancak Vatıkan'ın ve kilisenin laisist dönüm noktası vegaliba Vatikan'ın buyone angaje olması Papa 23. John'un "Pticem in lerris" encyclical'ı ile başladı. Katolik kilisesinin bu yeni görüşünün dunyada uluslararası ilişkilerde yumuşamaya önemli katkılar sağladığt ileri sürüldü. Nedir bu özgürleştirme teolojisi? olamayacağını söylüyor. Laisizmin bir ideoloji ya da bir inanç olduğunu vurgulayan Sebastiani, bu ideolojıyı kilisenin uygun bulmadığını, hatırlatıyor. (Fotoğraf: Turan Yılmaz) yer alan ya da benzeri biçimde günlük politikaya katılan rahipleri aforoz etmeyi hiç düşunmedi. Politikaya katılmama ilkesine sımsıkı bağlı kaldı. Yani Vatikan açısından artık bu kişiler kilise mensubu rahip değildirler ve yerel kilise örgütlenmesi de bu yönde bir değerlendirme yapmaktadır. Laiklik oldukça eski bir sorun. Ama gerçekten bugün tekrar çok güncel hale gelmiş gözüküyor. Hıristiyanlığın tarihine baktığımızda çok.açık bir şey görüyoruz. Dini güç ile siyasi iktidar arasında hep bir çatışma ve yanşma olmuş. Hepimiz bu tarihi biliyoruz. Bir tarafta papalar ya da kilise adamlan, diğer tarafta krallar ya da diğer siyasi liderler sürekli bir kavga ve çekişme içinde olmuşlar. Yani laiklik çok eski bir sorun ve büyük ölçüde iktidar savaşı ile ilgili. Bununla beraber şunu söylemeliyim ki, nüfusunun çoğunluğu Hıristiyan olan ülkelerde bir çözüme ulaşümış, yani bir başka deyişle laiklik temel bir ilke olarak yerleşmiş. Ben bundan dönüş olacağı kanısında değilim. Kuşkusuz son yı 1larda 3 büyük dinde de Hıristiyanlık, Judaism ve Islamiyette tekrar bir la. iklik tartışması başlamış bulunuyor. Biz Vatikan olarak çok açık bir tutum benimsemiş bulunuyoruz ve bu tutum Hz. İsa'nın iki gücün kesin olarak birbirinden ayrılması gerektiği görüşünden kaynaklanıyor. Peygamberimiz bu soruna çok önem vermiş, bilinen ünlü bir sözü var: "Sezaı* ın hakkını Sezar'a, Tann'nın hakkını Tann'ya verin". Biz de bu görüşün izini sürdürüyoruz. Ancak bizim açımızdan önemli bir nokta var. Vatikan'a göre laiklik ile laisizm arasında çok önemli bir aynm vardır. Galiba sizin dilinizde bu aynm çok belirgin değil. Kilise ve Vatikan laik siyasi rejimlere karşı son derece saygılıdır ve kesinlikle bunlara karşı değildir, ama kilisenin kendisi laisist değildir. Laiklik, toplumsal gerçeklikten doğan bir uygula'ma ilkesidir ve buna karşı çıkmak söz konusu olamaz. Ama laisist olmak bir inancı ya da ideolojiyi vurgulamaktadır. Bir inanç ya da ideoloji olarak laisizm elbette kilisenin kabul etmediği, doğru bulmadığı bir şeydir. Kilise ve Vatikan, iki gücün, dini otorite ile siyasi iktidann birbirinden ayrılmasını, birbirlerine kanşmamasını ve kesinlikle yanşmamalannı öngörmekte, bu yolda bir inancı savunmaktadır. ŞEYTAN AYETLERI ıym büyükelçi, son günlerde çok güncelleşmişbir olay Salman Rüşdü'nün kitabı ve buna karşı yükselen tepkiler. Vatikan'ın Rüşdü ve "Şeytan Ayetleri" kitabı hakkındaki resmi görüşü nedir? Evet, bir görüş belirtildi. Kitap Isla/ni inanca ve değerlere karşı, bu nedenle bizim tarafımızdan atikan devletinin bir bürokratik yapısı var. Yani devlet görevlileri var. Katolik Kilisesi içinden bu göreve gelenlerin asıl uyrukları bitiyor ve Vatikan yurttaşı oluyorlar. Örneğin bir Türk de Vatikan'ın dışişleri örgütüne katılsa artık Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı değil, Vatikan uyruğu oluyor. Biliyorsunuz, Papa da aslında Polonya uyrukluydu, oradan geldi. Dediğiniz doğru. Özgurleştirme teolojisi esas olarak Papa 23. John ile başladı. 'Pacem in Terris\ dunyada barış anlamına geliyor. Biliyor musunuz 23. John Papa olmadan önce 10 yıl kadar Istanbul'da yaşamıştı. Onun papalığı, Katolik ki lisesi açısından tam anlamı ile devrimci bir dönüşumü simgeler. Örneğin Vatikan'ın dünya ile ilgili görüşlerinde çok önemli bir dönüm noktası oluşturan 2. Vatikan Konseyi'ni 23. John toplamıştı ve burada çok önemli reformlar kabul edilmişti. İşte Pacem in Terris belgesi bu reformlardan biridir. O sıralarda henüz dünya soğuk savaş döneminden çıkmamıştı ve Papa soğuk savaşın sona erdirilmesi, dünya Üzerinde bir barış düzeni kurulması çağrısı yapmaktaydı. Başka bir deyişle 'Pacem in Terris' belgesi Vatikan'ı sosyalist ülkelere açmaktaydı; Vatikan böylece bir "Doğu" politikası geliştirme yoluna girmişti. Bu girişim birçok çevrede hayretle karşılanan unlu "Marksist/Hıristiyan" diyaloğunu da başlatmıştı. Papa, sosyalist ulkelere açılma politikasında Vatikan'da gorevli Kardinal Casseroli'nin görüşlerinden çok yararlanmıştı ve Kardinal Casseroli hâlâ Vatikan'da görev yapmaktadır. Tabii bu "Dogu'ya açılma" politikası, Vatikan için de çok yararlı oldu. O zamana kadar komünist ülkelerde kilise üzerinde ağır bir baskı vardı ve bu bir ölçüde azaldı. Nitekim bakın bugün komünist bir ülkeden gelen bir papamız var ve bu, politikanın başarısını gösteriyor. Aynca bu iş başladığı sıralarda Katolik kilisesinin görüşleri ile Marksizm arasında çok derin görüş aynlıklan vardı. Ama bugün baktığımızda Marksizmin de önemli bir değişim içinde olduğu görülüyor. Yani Marksizm çok ilginç bir evrime girmiş gözüküyor. §••••>&/!/ komünistlerin dünya görüşlerindeki değişmenin Katolik kilisesi ile girilen diyalogdan kaynaklandığını mı söylüyorsunuz? Bu cevap verilmesi çok zor bir soru ya da K .atolik Kilisesi ve Vatikan bütün devletlerin yasalarına saygılıdır ve onların içişlerine kanşmama ilkesine bağlıdır. Ancak doğrudan Hıristiyanhk 'imam'na dokunan bir gelişme olursa kendi görüşlerimizi açıklama özgürlüğünü elimizde tutuyonız. Örneğin biz evrim olgusunu bütünüyle reddetmiyoruz, ama yine de Kutsal Kitap'ta yazılanları temel olarak kabul ederiz. eki Vatikan'ın, Latin Amerika kilisesinin bir tur politik yönelimini vurgulayan Medellin belgesi ile ilgili tutumu nedir? Yukarıda da söylediğim gibi Latin Amerika