27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER madığını düşündürüyor bize. Dahası var; uygarlığımızın kalıtı inancım da gülünç ediyor. O yazıda beni en çok çarpan, yazarın, felsefeyi, filosofları yerin dibine geçirmesi oldu. Başta bunu gereğince anlamlandıramadım. lnsanoğlunun en buyük buluşlarından biri olan felsefe neden bunca saldırıya uğruyordu? Ama sonra, "Nedır felsefenin temel sorunlan?'' dıye duşununce aklım değişti. Varlıkbilim (ontologie) ve bilgi kuramı (epistemologıe) değil miydi bunlar? "Felsefe Terımleri Sozluğu"nde Sayın Prof. Dr. Bedia Akarsu, Varlıkbilım maddesinde şunları yazıyor: "Var olan olarak var olan (yalnız var olması açısından) uzerine oğretı, var olanın varlığı ve genel var olma ilkeleri uzerine 17. yuzyıldan beri kullanılan kavram. Konu olarak eski Yunan felsefesinden beri ele alınan ve Aristoteles'in 'ılk felsefe' adını verdiği var olanlann özü üzerine bilim". Epistemoloji için de şoyle demiş Sayın Akarsu: "Bilimlerin koyduğu sorunları ınceleyen felsefe dah". tmdi, cuneşin patlaması ile evrenimizin yok olacağı savı karşısında felsefenin bu iki çalışma alanı butun anlamını yitirmekte, dahası gülünçleşmektedir. Var olanların ozu üzerine bilim, nesnesini yitireceğine gore, yok olanların özu üzerine bir bilim durumuna mı gelecektir? Saçmalamayı sürdurursek, konusu ortadan kalkmış olan "ilk felsefe", bir anı olarak da değerlendirilemez artık; var olanın varlığı uzerine bilgi ise, tuhaf bir dönüşümle, bilgisizliğin eşanlamı durumuna gelir. Dahası var; var olmayan olarak var olmayanın öğretisı adını ustlenecek yeni bir "ilk felsefe" de artık var olamaz, çunku var olmak ortadan kalkmıştır. îşte JeanFrançois Lyotard'ın filosoflara kızmasının nedeni sanırım anlaşıldı. karda adını verdiğim o bilgin düşünür patlamamn yılını hesaplayamayacaktı. tnsanoğlunun büyüklüğü yalnız düşünmesinde değil, çıkarsız düşünmesindedir. Guneşin bir gun patlayacağını değil ama kendi öleceğini biliyordu o, ölümlü olduğunun bilincındeydi, buna karşın felsefeyi, bilimleri, sanatları yarattı; doğruyu, güzeli bulmak için çırpındı durdu, yılmadı. Bir tür ölümsüzlüğu arayış, ölümsuzlüğe inanıştır bu. Ortak akhmızdır bizi bu inanışa bağlayan, ölmeyecek olan birey değildir, insanoğludur. Bunca sanat yapıtı onun yüceliğini kanıtlamak ıçın yaratıldı. Sanat uzun, yaşam kısa. Yahya Kemal Beyatlı, Itri ad'ı o güzel şiirinde, buyük bestecinin kaybolduğu bilinen yapıtları için, Belki hâlâ o besteler çalınır Gemiler geçmeyen bir ammanda dizelerini işte o ölümsüzlük inancı ile yazmıştı. Başka turlü Sanat varolamazdı. 4.5 milyar yıl sonra guneş patlayacak, böylece felsefelerimizle, bilimlerimizle, sanatlanmızla yok olacağız, hâlâ o bestelerin çalındığı bir umman da bulunmayacak, gelecek umudunun da sonu olacak bu. Oyleyse yaratıcılığımızı sürdürelim, daha iyi bir dünya için var gucümuzle çabşalım, mutluluk umudumuzu hep ayakta tutalım. Bize bu yakışır. Sanatta yaratıcıhğın iki ayrı yaklaşımla değerlendirildiğini biliyoruz; bunlardan biri gelenek (tradition), öteki bireysel yetenektir (talent individue) patlama olasılığı karşısında; Varlıkbilim ve Bilgi Kuramı gibi, bunların bir anlamı kalmayacağı anlaşılıyor. Ne geleceği, ne yeteneği! Ama biz, patlama gününe değin, bu uydurmalanmızla geçinip gideceğiz. Başka çaremiz yoktur. Tutumumuzu patlamaya göre duzenleyemeyiz. Ama gene de hak veremiyorum bu kızgmlığa; neNe olursa olsun, JeanFrançois Lyotard'ın verdenlerini sıralayayım: Felsefe bulunduğunda güne diği haber, düşuncelerimiz, inançlarımız uzerinde şin bir gun patlayacağı bilinmiyordu, bilimlerdeki yeniden durmamıa etkileyecek güçte ve niteliktegelişmeler olmasaydı bilinmeyecekti de ve elbet yu dir. Ya Patlarsa MELİH CEVDET ANDAY Doğal âfetler ıçinde, sanırım, en korkuncu depremdir; neden derseniz, insanın bastığı yer guvensizleşir ^epremde Elbette şu günlerde birtakım uzak Asya ulkelerıni allak bullak eden fırtına ya da seller gibi âfetler de bunun benzeri sayılabilir. Ama ben gene de depremı başa almakta kendimi hakh sayıyorum. Peki, sellen, fırtınaları onceden sezebiliyor muyuz? Gerçi, şuçok yucelttığimiz bılim, bu başarıyı her zaman gösteremiyorsa da, ilkel toplum insanı, şimdı anlatacağım örnekte olduğu gibi, başına geleceği, birtakım doğal göstergeleri yorumlayarak büebiliyordu. Ilkel bir toplumda oturan bir misyoner, güncesine yazmış; bir gun yerlilerden biri geliyor, misyonere, dere kenarındaki evıni bırakıp tepelere çıkmasıru, >oksa bir iki gun içinde başlayacak buyük selin onu da evini de yok edeceğini soylüyor. Misyoner, bu ükelin sözune inanmak istemiyor, ama butün koyün tepeye taşındığım gorünce uyuyor ona. Ne dersiniz, iki gün sonra gerçekten de buyük bir sel basmaz mı orayı? Adam, selden sonra o yerliyi bulmuş, "Nasıl anladın bunu?" diye sormuş. Yerlinın yanıtı çok ilginç, "Çunku yılanlar, yavrularını ağaçların yukarılanna çıkarıyorlardı" demiş. Ah, kendimiz için de, toplumumuz, dunyamız için de, geleceği bilmek ne önemlidir! Biraz tuhaf bir merak bu doğrusunu isterseniz; çünku geleceği bilmek korkutucudur da. Eski Yunan tragedyası bu korkudan doğmuştur. Gelecek, >azgı (kader) gibi başımıza dikilirse, elbet bizı tedirgin eder. Geleceğimizi kendi dileklerimize gore düşlemekten doğar mutluluğumuz. Çünkü mutluluk, "gelecek" demektır ve butun falcılar bize geleceğimizdeki mutluluğu muştularlar. Hem korku veren, hem beklenen bir şey. Ya mutluluk getirmezse, değil mi ya! Fransız düşünüru JeanFrançois Lyotard, (Edition Galiiee, Paris 1988), o ürpertici incelemesinde, 4.5 milyar yıl sonra evrenimizin, guneş patlamasından öturu, yok olacağını söylerken gerçi bizi çok uzak bir geleceğin yok oluş gunu ile ilgilendirmektedir; ama bu bildirimin korkulacak hiçbir yanı olmadığj söylenebilir mi? 4.5 milyar yıl sonra yok olacağını bildiğım bu dunyada ben nasıl rahat oturabılirim! Anlatmak istediğim şu: Güven geçıci olmamalıdjr; çünkü insan, geçicı bir ortamda erinç bulamaz. Diyelim, evsahibi, beni oturduğum evden çıkarmak istiyor; evet, bu iş en az bir yıl sürer, ama ben o bir yıl içinde diken üstünde otururum o evde; duş kuramam, şiir yazamam, birtakım tasarılara giremem. Kişisel ölumümuz değildir önemli olan, insanoğlunun suregitmesıdir, onun yaratıcıhğının hep canlı kalmasıdır, felsefenin, bilimin hep ayakta durmasıdır. "Gözumuz arkada kalmasın" sözü, öldüğumüzde iyi bir dunya bıraktığımıza inanma isteğinın anlatımı değil midir? Çocuğumuz gibidir >ann, mezarımızın gecesini aydınlatır. Ama JeanFrançois Lyotard, mezanmız içinde bir umut bırakmıyor. Söylediği, bilinmeyen, duşünulemez bir şey değil elbet; ne var ki 4.5 milyon yıl sonrasını böylesine yakınlaştırmakla, gözumüzun arkada kalması bahtsızlığını da ortadan kaldınyor, günumüzun saçmalıktan başka bir şey ol PENCERE 20 EKİM 1989 Eski Roma'da olağanüstü yetkilerle yonetimi ele alan kişiye "dictator" denirdi. Günümüzde kullanılan "diktatör" sözcüğünün kökeni tarihin derınlıklenne uzanıyor ve çeşitleniyor; zamanla mekân içinde değişik anlamlar kazanıyor. Ne var kı dıktatoru gözumuzde pek büyütmeyelim; kimi zaman hımbıl, sümsük, korkak, ezık ve donunu bağlamakta bile yetersiz bir kimsenin diktatör olduğu görülmüştür. Çünkü dikta yonetimi, kışisel olduğu kadar, toplumsal bir olgudur. Koşullar, kişilerı şışirip buyüterek bir ülkenin başına bela edebilir; çoğu zaman da böyle olur; çevrenin kişıye tuttuğu dev aynasında kendıni gören diktatör adayı, birdenbire şaşırır: Ne kadar benzemezmişim, bana ben!.. Şılı diktatörü Pinochet, ordunun kışıliksiz generallerinden biri değil mıydi? Dünyayı ateşe veren Hitler neydi? Diktatör olmadan önce doğru dürüst bir geçmişi mi vardı? Musolini olağanüstü bir insan mıydı? Marcos, Batısta, Vıdela ve benzerleri sıradan kişiler bıle değildıler. İran Şahı'nın babasından kalma tahtından ve zorbalığından başka niteliğı var mıydı? Dış ve iç koşullar kimi zaman en umulmayacak kişilere başka rejiminin kapısını aralıyor; dıktatörün çapı ancak iş işten geçtıkten ve zorba, koltuktan düştükten sonra ortaya çıkıyor. Eğer bir gün Özal, Turkıye'nın başına diktatör kesilırse, bilin ki suç onda değildir.. Ülkemizde öyle bir çevre var ki çürümenin ve kokuşmanın son aşamasına ulaşmıştır. Özal'ı şimdiye dek kimlergöklere çıkardı? Babıâlı'deki yağdanlıklar, konut soytarıları, çıkarcı işadamları, çanak yalayıcılar, Turgut Bey'ın çevresinde ve Semra Hanım'ın dönencesinde neler yaptılar, neler söylediler? Sonunda Ozal cığrından çıktı; kendısinı dev aynasında görmeye başiadı: Ne dersem oluyor; ınsanlar önümde el pençe divan duruyor. Kimi istersem bakan yapıyorum. Adam, bakan olduğunu televizyondan oğreniyor, sonra gelip elimi öpüyor Meclis grubum elimde oyuncaktır. Her birine ayda 6 milyon kazandınyorum; özei konutları, sekreterteri, saltanatları var. Pariamentonun uçte ıkisi benım iki dudağımın arasından çıkacak söze bakıyor; partı örgütü benım n&ferierimden oluşuyor. Seçim Vfesası'nı 11 kez değiştiriyorum, kimse gık demiyor. Öyleyse niçin her şeyi elimde toplamayayım! Hem Çankaya'ya çıkarım; hem "Konuf'a bir adamımı yerleştıririm; hem devletin hem hükümetin başı olurum. Partiye kendime göre bir genel başkan atarım, Bakanlar Kurulu'nu istediğim gibi saptarım. Cumhurbaşkanı olduğumda başbakanı da ben atayacağım. Parlamentoya egemen durumdayım Bütün kudreti elıme geçirdim mi, sen gör neler olacağını! Yuksek yargıçları atayan ben olacağım; üniversiteye korkulukları ben dikeceğim; MİT, avcumun içine girecek; 30 Ağustos kararları süzgecimden geçecek. Elime geçen fırsatı neden kullanmayayım? Eh, ABD Başkanı Bush'la telefon konuşması yapan, Çın'e akıl öğreten, Dünya Bankası'nın tuttuğu, IMF'nin desteklediği ve en önemlısı Meclıs'ın üçte ıkisını oluşturan ANAP milletvekıllerine tek tek el öptüren kişı, niçın Türkiye Cumhuriyeti'nde tek adam olmasın? Olur mu olur. • Peki, halk ne olacak? Halk daha ne yapsın? Yüzde 80'iyle Özal'a "hayır" dedi. Şili'de halkın yüzde 4O'ı Pinochet'ye "evef" diyor da adamın diktası sallanıyor. Bizımki yüzde 20'yle ve çöken ekonomiyle birlikte diktaya heveslenıyor. 12 Eylul'de türkiye'ye biçılen deli gömleğıni en azından 1992'ye, daha sonra 1996'ya kadar uzatmak nıyetınde... Kime dayanarak? Halkın yuzde 80'inin dışladığı ANAP Meclis Grubu'na dayanarak yapacak bu işı.. ANAP mılletvekilleri Turkiye'de.kurulacak bir dikta rejiminin kadrosunu oluşturacaklarının bılıncınde midırler? Her başka yönetimm bir kadrosu vardır; diktatör, tek başına iş göremez. 12 Eylül, Evren'le 1989'a gelebildi; bakalım Özal'la 1990'larm kaçıncı yılına kadar sürecek? Diktaya Doğnı mu? ARADABIR VEHBİBELGİL 1789 Fransız Büyük Devrımı, tarıhin dönüm noktalarından birıdir. Danımarkalı Thomsen, tarıh öncesini, yanı yazı öncesı çağları, 'Taşçağı, Bronzçağı, Demırçağı" dıye üçe ayırmıştı (1836'da). Bunda ölçü, insanın doğayı değiştırmek için kullanılan aletlerin yapıldığı maddelerdi. Hıristiyanlar İsa'nın doğum tarihini, Müslümanlar. Hz. Muhanv met'in Mekke'den Medıne'ye gıdış tarihini ölçü alarak tarih olaylarını iki dönemde inceler. Olayların gelışmesınde düşünceye önem verenler Modem Çağı, Rönesansla başlatır, Fransız İhtilali ile bıtırirler. Bu aynm yerindedır. Bilim ve teknolojı patlaması Rönesansla, siyası patlamalar Fransız Ihtıialı ile başiadı. Biz burada Rönesansı şimdilık bir yana bırakarak Fransız Devrimi uzerinde duracağız Devrım gerçekten büyüktür: Uluslararası hukuku, anayasa hukukunu, Medeni Hukuku, ölçü sistemıni, Fransız yazınını, eğıtım yöntemlerini değiştırdiğı gibi ekonomik sistemı de değiştirdi Eşıtlik, özgürlük ve kardeşlık gibi ılkelerle bunların bir tür uygulaması olan mıllıyetçılık ılkesı bugün hâlâ, insanlan, bırbirlerinın boğazına saldırtıyor. 1917 Sovyet Devrimi de Fransız Devrimi'nin uzantısıdır. Hatta, Sovyetler Birliğı'nde, Çın'de, Vietnam'da, Lübnan'da, Afganistan'da... yaşanan olaylar da yıne Fransız Büyük Devrimi'nin ilkelerine dayanmaktadır. O kadar uzağa gıtmeye gerek de yok: Türk kurtuluş ve devrımleri tarihi de yine aynı ilkelere dayanılarak biçımlenmiştır. Kısaca anımsattığım bu gelışmelere olanak sağlamış bir devrimi gerçekleştirmiş olan Fransız ulusuna ne değin teşekkür etsek azdır. Bu bakımdan, Devrim'in 200. yılı kutlamalarını ben de selamtıyorum. Ancak, ben Fransız Büyük Devrimi ve onun ortaya attığı jnsaohaklan konusunda bıraz tarklı düşünüyorum: 1) Fransız insan ve Yurttaş Hakları Bıldirgesı'ndekı düşunceler Fransızların degıldır, 2) Bu ilkeler hayır için değil şer ıçın kullanılmış ve dünya çapında sömürgecılik böyle ortaya çıkmıştır, 3) Ülkeler bu ilkeleri, günümüzde, başka ulkelerın ıç ışlerine karışmada kullanıyor ve bunu yaparken iki yüzlülük (çifte standart) yöntemlerıne başvuruyorlar. Evet, Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bıldirgesı'ndekı düşünceler, Fransızlarca bulunmuş değil. İngiliz ve Amerıkan haklar bildırgelerinden hemen hemen aynen kopya edılmiştir: Tabii, Fransadakı ortamın gereklı kıldığı düzeltmeler yapılarak. Devrimin \foltaire, Montesquıeu, Rousseau, Condorcet gibi düşün (fikır) babaları, İngıltere'dekı düşün ve sıyaset akımları ile sürekli temas halinde idiler. Voltaire'in bir ayağı ingiltere'de idi: Fransa'da sıkıyı görünce oraya kaçıyordu. Hatta, 1727'de İngiltere Kralı Btrınci George tarafından kabul edilmışti. Montesquieu "Yasaların Ruhu" adlı kıtabı ıçın 1729'da gittiği İngiltere'den 1731'de döndü. Oradayken partiler ıleri gelenleri ile yakın ilişkiler kurdu, parlamento toplantılarına katıldı, krala takdım edildi, pek çok kitap satın aldı. Fikirlerinın gelışmesınde ingiltere gezısi çok etkin oldu Roucseau, İngiliz David Hume'un yardımı ile ocak 1767'ye kadar 15 ay Ingılterede kaldı, hattâ, kral GeorgeIH'iın kendisıne maaş bağlaması da söz konusu oldu. Rousseau, İngıltere'ye gitmeden önce de ünlü idi. Yapıtlarında İngiliz filozoflarının etkısi açıkça görülür, özellikle Locke'un. Fransız Yurttaş Hakları Bıldırgesi'nde, İngilteredeki 1688 devrimi (ihtilali) sonunda yayımlanan 1689 Haklar Bildirgesı ile Amerikan Bağımsızlık Bildırgesı'ndekı düşünlerden yararlanıldı. Örneğin, Amenka'nın çekirdeğinı oluşturan 13 devletten Vırginıa devletının 1776 haziran anayasasından şu özeti verelirrv "İnsan hür ve bağımsızdır. Kişiliğine bağlı haklara sahıptır. Bunlar yaşama, hür olma, malmülk sahibı olma, mutluluk ve güvenlik arama gıbı şeylerdir. Memurlar, güçlerinı halktan alırlar ve ona karşı sorumludurlar. Devlet, ulusu korumak ve halk yararına çalışmakla yükumlüdur. Bunu yapamayan hükümeti halk ya kaldırır, ya düzeltır. Yasama, yurütme ve yargılama işleri ayrılmıştır..." Amenka'nın öbür devletlerınin anayasalarında da aşağı yukarı böyle hükümler vardı Sonradan, Amerıkan Federal Anayasası: nda bu hükümler daha belırgınleştirıldi. Bütün bu düşünler İngiliz filozofu Lock ile Amerika'da yaşayan İngiliz düşünür Tom Paine'ın yapıtlarında yer almıştı. Hattâ, Paıne'in 1776 ocağında yayımladığı Sağduyu (Common Sense) adlı yapıt o kadar etki yaptı ki 3 ayda 100.00 satıldı. Bu olaylarla Fransız Devrimi arasında en az 13 yılhk fark vardır. Fransızlar, bu düşüncelerın, daha çok, çığırtkanlıklannı yapmışlar. Bıldırge, Devrim'in ilk anayasası, 1791 Anayasası'nm başına kondu. Uzun süre Fransız okullarında ders kıtabı olarak okutulmuş olan ve Malet ve Isaac adlı iki kışı tarafından yazılan kitapta bu konuda şöyle deniyor: 'Anayasanın baş tarafına bildirge konması Amerıkan devrımcılerince düşünülmuştü. Bunlar bununla, hangı ılkelerden yola çıktıklarını açıklıyorlardı. Bıldırge Fransa'da da hayranlık uyandırmıştı Filozof Condorcet, gazeteci Brisset ve halktan birçokları, kendi anayasalannın başına da bir bildirge konmasını ıstiyordu. Bildirge 26 Ağustos 1789'da kabul edildi. Ancak, bildirge kâğıt uzerinde kaldı Bildırgeyi kabul eden Fransa, 31 Mayıs 1793'ten 27 Temmuz 1794e kadarki 14 aylık Terreur (terör) dönemınde insan haklarının en fecı uygulamalarını gördü. Bu sırada başını giyotine kaptıran seçkın kadın Madame Rolland, giyotine gıderken şöyle demiştı: "Ey özgürlük! Senın adına ne cınayetler ışlenıyor." Bildirge, Fransa'nın, 19 yüzyılda buyük bırsömürge ımparatorluğu kurmasını onleyemedi Bu ulkelerın halkları, Fransız va9 tandaşı değıldı, fakat insan da değıller mı idi Cezayır'in bağımsızlık savasında 1,5 mılyon Cezayırlı vatansever ölduruldü. Bu sure ıcnce B'ld'rge hukurrlerı askıya mı alınmıştı? Fransız Deyrimi Uzerine Aykırı Görüşler Marlboro GECEKONDU HALKIYLA DAYANIŞMA MİTİNGİ Gecekondu halkının gecekondularda vermiş olduğu yaşam savaşı sorunlannın dlle getırıleceğı, dayanışmanın pekıştirileceği ve seslerınin daha gür bir şekilde haykırılacağı bu günde, hepınızı aramızda görmek ıstiyoruz. GECEKONDU YIKIMLARINA SON! YAŞASIN GECEKONDU HALKININ KARARLI VE ONURLU DİRENIŞI! GECEKONDU YIKIMLARI İÇİN DAYANIŞMAYA! YER ABIDEİ HÜRRİYET MEYDANI TARIH 21 EKİM CUMARTESİ SAAT: 14 0017.00 GEYAD GECEKONDU HALKIYLA DAYANIŞMA MİTİNGİNDE 1979 YILI ICRA PL 467 TEDBIR UYARINCA SIGARA SAĞLIĞA ZARARLOR BULUŞALIM Yeni Çözüm • GEYAD • TAYAD DEMKAD • AKAD • BEYKAD • BAKAD ÇİHKAD • GOPKAD • EMEKAD HAKAD • GÜLKAD • KARDER KKDD • ÜMDER • BİKAD • SKDD ESENLER HALKEVİ • ZEYTİNBURNU HALKEVİ DEMOKRASİ MÜCADELESİNDE AVUKATLAR ADINA MİNE ABALI DEMOKRASİ MÜCADELESİNDE DOKTORLAR ADINA CELALETTİN CENGİZ DEMOKRASİ MÜCADELESİNDE ÖĞRETMENLER ADINA ŞÜKRAN ÖGEYİK DEMOKRASİ MÜCADELESİNDE MEMURLAR ADINA LEVENT YARICI DEMOKRASİ MÜCADELESİNDE MİMARMÜHENDİSLER ADINA ALİ ŞENIŞIK DEMOKRASİ MÜCADELESİNDE SAKATLAR ADINA HUSEYİN EROĞLU DEMOKRASİ MÜCADELESİNDE SANATÇILAR ADINA EFKAN ŞEŞEN VEFAT İ.Ü. Hukuk Fakültesi Devletler Hukuku öğretim üyelerinden, Hocamız VEFAT Baromuzun 5546 sicil sayısında kayıth Doç. Dr. ÖZER ESKİYURTu kaybettik. Merhuma Tann'dan rahmet, kederli ailesine ve meslektaşlanna başsağhğı dileriz. İ.L. MİLLETLERARASI HUKUK VE MİLLETLERARASI MÜNASEBETLER ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZI MENSUPLARI AVUKAT ÖZER ESKİYURT \efat etmiştir. Aziz meslektaşımızın cenazesi cuma günü (bugun) Fatih Camısi'nde kıhnacak oğle namazıru müteakip Sakızağacı mezarhğına defnedilecektir. Merhuma Tann'dan rahmet, kederli ailesine ve meslektaşlarımıza başsağlı|ı dileriz. İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI VEFAT Erzincan eşrafından merhum eğitimci Hayri Eskiyurt, merhume Cemile Eskiyurt'un oğullan, Ballı ailesinin damadı, Ha>n Cem'in babası, Doç Dr. Nurten Eskiyurt'un sevgiii eşı İSTANBUL HUKUK FAKÜLTESİ DEKANUĞINDAN Fakultemız Oğretım Üyelerinden İfctanbul Lniversitesi Hukuk Fakülle»i Öğretim Üyelerinden üevletler Umumi Hukuku Doçenti Doç. Dr. ÖZER ESKİYURT vefat etmiştir. Cenazesi 20 Ekim 1989 cuma gunu, saar 10.30'da Istanbul Universitesi Merkez Binası'nda yapılacak torenden ve Fatih Camii'nde kıhnacak oğle namazından sonra Sakızağacı Mezarlığı'na defnedilecektir. Değerlı hocamızı kavbetmenin denn teessuru içinde bulunan fakullemız kendiiine Tann'dan rahmet, kederli ailesine baş sağlığı diler. Sevgiii Annemiz Doç. Dr. ÖZER ESKİYURT 18.10.1989 çarsamba gunu vefat etmiştir. Cenazesı 20 10.1989 gunu (bugun) Fatıh Camıi'nde kıhnacak cuma namazından sonra loprağa verilecektır secenek Şükran Ergun seni unutmadık, unutmayacağız. TürkanKoray Ergun Antifaşıst Mucadelenin Guncel Sorunlan * Kesıntısiz Devrimin Yadsınması Ya da Troçkızmın Iktıdarsızlığı * Parti Içın Komunıstlerın Bırliğı AİLESİ Not: Çelenk gondermek ısteyenlerin Turk Eğitim Vakfı'na bağısta bulunmaları rıca olunur SATILIK DAİRE Acıbadem, Basın Sıtesı'nde 3 oda I salon, 100 n r , kalorifer ve hidroforlu Tel: 331 10 93 (10.0014.00 arasıl Okulumuzdan mezuniyetimizın 35'incı yılını 21 Ekım Cumartesi akşamı ANKARA GALATASARAY DERNEĞİ'NDE kutluyoruz. iştanbul'dan katılmak 1 isteyenler için müracaat ÖZER BERK.AY GALATASARAY LİSESİ 1954 MEZUNLARI * Gerıcı Faşıst Eğıtıme Hayır1 * Eylem Bınıklerının Sınırları Amaçları İlKelen * Lıselı Gençlığın Durunu * Oğrencı Gençlık Hareketının Durumu ve Goıevlenmız • Polıt^ Mucadele Polıtık Kampanyalar ve * uiık Ondbrı.s • SaçaKAydınlıK Revızyomstlerı Bir * De.nmcı Sosvai.ıî Ktit.ett: Tel: 141 79 94 ÇIKTI BÂYİ VE KİTAPÇILARDA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle