23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 EYLÜL 1988 KÜLTÜRYAŞAM CUMHUR/YET/5 MUZIK FİLİZ ALİ KÎM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK Çccuoa, dcnüp, " Müzikle dolu bîr yaşam Vlvi Cemal Erkin hocamızı bundan 16 yıl önce, 15 Eylül 1972 'de kaybettik. Müzikle dolu bir aile ortamında büyüyen Vlvi Cemal Erkin, solo myano, orkestra, oda müziği ve insan sesi için yazdığı çok sayıda eserin hemen hepsinde bestecinin söyleyeceği sözü, lafı uzatmadan, en seçme ve doğru sözcüklerle, armonik ve ritmik çeşitlilik içinde söylemesi ile dikkati çeker. Ulvi Cemal Erkin hocamızı bundan 16 yıl önce 15 Eylül 1972'de kaybettik. Aradan 16 yıl geçmiş olmasına inanamıyorum aslında. Hoca belleğiınde o kadar canlı ki... Ankara Devlet Konservatuvan'nın Cebeci'deki binasının uçsuz bucaksız taş koridorlarında acele acele, ayaklarını içe basarak yurümesi, daima tiril tiıil şıklığı, alâmeti fârikası olan binbir çeşit papyon kravatı, neşeden hüzne aniden dönüşüveren aşırı duygusalhğı, hiç yitirmediği heyecanı, tnuzik aşkı, birden küsüp birden sevinmesi, ödün vermez kusursuzluk arayışı, zor beğenmesi, beğendimi de yerinde duramaması, coşması hiç unutulur gibi değil. Ulvi hocanın piyano öğrencilerinin hepsi ona adeta taparlardı. Coşkusu, bilgisi, müzikalitesi yarunda, öğrencileri ile kurduğu canlı ilişki, Ulvi hocanın kendine özgü heyecanlı kişiliğini öğrencilerine de yansıtır, onlar da ister istemez hocanın yarattığı yüksek tansiyon ortamında yaşarlardı. 40 yıllık hayat arkadaşı Ferhunde Hanım'ın piyano öğrencileri ise, çahştıklan eserler belli bir kıvama geldi mi, Ulvi hoca tarafından dinlenme onuruna erişirlerdi. Ferhunde Erkin, "Hadi git, bunu Ulvi'ye dinlet" derse eğer, bu demekti ki, elimizdeki eser artık son rotuşlan alabilecek düzeye gelmiş... Jlvi Cemal Erkin'in ardından $onra da, r "fi olma o/an şv M ' $ano koç kre scyledır & ?. k ofoyorvm z<üen >**ıda ULVİ CEMAL ERKİN Erkin'in Turk besteciliğınin köşe taşı durumundaki eserien, son yıllarda ne yazık ki genç kuşaklara yetennce tanıtılmamakta (Fotoğraf: Ozan Sağdıç) ve torunlanyla yazlığa gittiklerini, giderken de, "Artık seni kimse rahatsız etmeyecek, sen de şaheserini yaz bakalım" dediğini anımsıyor. Ulvi Bey; günlerden bir gün koltuğunun altında henüz bitmiş partisyonu ile Dragos'a çıkageliyor ve Ferhunde Hanım'a, "tşte şaheserim, baa eşekler ya/amayacağımı sanıyordn." de>iveriyor. Ferhunde Harum, o her zamanki hoşgörüsüyle, "O eşeklerden biri de bendim galiba.." deyince, Ulvi Bey'de yelkenlerin suya indiği ve duygusallaşarak gözlerinin yaşardığı anlatılıyor eşi ve kızı tarafından. Ulvi Cemal Erkin, son eseri "Senfonik Bolürnü", yani şaheserini dinleyemeden öldü ne yazık ki. TRT ile yapılan anlaşmada eserin butün haklan üç yıllığına TRT'ye verilmişti. TRT, üç yıl boyunca bu haklarını kullanmayınca, yani eserin çalınıp yayırtılaııması gerçekleştirilmeyince, Ulvi Bey, epey kırılarak partisyonunu geri aldı. Eser ilk kez 1974'te, Ulvi Bey'in ölumünden iki yıl sonra Jean Perrisson yönetimindeki CSO tarafından yorumlandı ve büyük • başan kazandı. Ulvi Cemal Erkin, müzikle dolu bir aile ortamında buyümüştü. 14 Mart 1906'da lstanbul'da doğdu. Babası Düyunu Umumiye Komiserlik Kalemi Mudürü Mehmet Cemal Bey'di. Annesi piyano çalar, ağabeyi Feridun Cemal Erkin keman dersleri alırdı. Ulvi de 8 yaşında piyano dersleri almaya başladı. Galatasaray Lisesi'nde okurken müzik çalışmalarına devam eden Erkin, 1925 yüında Milli Eğitim Bakanhğı'nın açtığı sınavı kazanarak Paris'e gönderildi. Bir buçuk yıl özel ders aldıktan sonra Paris Konservatuvannın giriş sınavını kazandı. Daha sonra Ecole Normale de Musique'de ıNadia Boulanger ile bestecilik çalışan Erkin, 1930 yılında bu okulu üstün başan ile bitirdi. Aynı yılın eylül ayında Ankara'daki Musiki Muallim Mektebi'nin piyano ve armoni öğretmenliğine atandı. Erkin, 1932'de aynı okulda piyano öğretmeni olan Ferhunde Renui ile evlendi. Sevin ve tçten adını verdikleri iki kız çocukları oldu. Ferhunde Erkin, eşinin bütün piyano eserlerinin ilk yorumcusu olmuştur. (Müzik Ansiklopedisi, cilt 2, 1985). Solo piyano, orkestra, oda müziği ve insan sesi için yazdığı çok sayıda eserin hemen hepsinde bestecinin söyleyeceği sözü, lafı uzatmadan, bin dereden su getirmeden, en seçme ve doğru sözcüklerle, usta cumle yapısıyla, binbir çeşit rengi büyük kolaylıkla bulup, armonik ve ritmik çeşitlilik içinde söylemesi ile dikkati çeker. Piyano ve keman konçertolan, senfonileri, Sinfonietta, Senfonik Bölüm, Köçekçe, Piyano ve Orkestra için Senfoni Konçertant gibi, Türk besteciliğinin köşe taşı durumundaki eserleri, son yıllarda ne yazık ki genç kuşaklara yeterince tanıtılmamakta. Türk bestecilerinin, bu arada Erkin'in vaktiyle özellikle G. E. Lessing tarafından TRT için yapılan bant kayıtlan stereo yayına geçildikten sonra yayımlanmamakta radyolarımızda. Oysa bu "mono" kayıtlar, yabancı radyolarda pekâlâ yayımlanabiliyor. Son yıllannda yüreği yorgundu hocanın. Bestecilik yaşamının en güzel eserlerini bu yıllarda yaratmış olmasına karşın, kendine yönelttiği aşın eleştirel bakış daha da acımasızlaşmış, daha da zor beğenir olmuştu. Eşi Ferhnnde Erkin ve kızı Içten, onun gece yansı uyku tutmayınca kalkıp, piyanonun başına geçtiğini, saatlerce yeni armoniler, daha güzel motifler, daha değişik renkler aradığım naklediyorlar. Son eseri TRT tarafından ısmarlanan Senfonik Böliimdü (1969). Ulvi Bey, bu eser üzerinde çalışırken huzursuz ve heyecanlıydı. Sessizlik ve yalnızlık arayışı içindeydi. Ferhunde Hanım, onu kendi başma bırakıp, kızları PtKNİK PİYALE MADRA Şaşırtıcı, alaycı ve düşündürücü bîr opera Amerikalı besteciler son on yıl içinde operaya merak sardılar. Müzik türleri ' arasında çözümlenmesi, yorumlanması, gerçekleştirilmesi, karmaşıklık açısından yaratıcı ve yorumcuları en çok zorlayan tür olan opera, bir de çeşitli geleneksel akımların tutuculuğu dolayısıyla bu işe kalkışanlann epey başını ağrıtan bir konudur. Amerikalı besteciler son on yıl içinde operaya merak sardılar. Müzik türleri arasında çözümlenmesi, yorumlanması, gerçekleştirilmesi karmaşıklık açısından yaratıcı ve yorumculan en çok zorlayan tür olan opera, bir de çeşitli geleneksel akımlann tutuculuğu dolayısıyla bu işe kalkışanlann başını epey ağrıtır. ttalyan operası geleneği Alman operası geleneği, Wagner ve postromantik akım geleneği yüzyılımızda etkisini sürdürmekteyken, çağdaş opera yaratma girişimleri çoğu kez hüsranla sonuçlanmıştır. Amerikalı minimalist besteci Philip Glass, opera türünü barnbaşka mecralara sürüklemeye kalktığında, çok sayıda gelenekçi kaşlarını kaldırmış ve bu soytarılığın ömrünün kısa olacağına dair kehanetlerde bulunmuştu. Philip Glass'm son operası "Akhnaten" hem Avrupa'da hem de ABD'de umulmadık sayıda dinleyici toplayınca, müzik otoriteleri ve gelenekçiler kaşlanm indirmek, külahlarını önlerine koyup, kara kara duşünmek zorunda kaldılar. Hoş, Philip Glass'ın "Akhnaten" operasına alışılmış opera gözlüğü ile bakmak, kulaklığı ile dinlemek çok yanlıştı. Minimalist operada dramatik gerilim, alışılmış olay örgüsü, aryalar, düetler, ensemblelar aramak boşunaydı. Sahnede değişik tablolar, sahnenin değişik mekânlarmda, kendi içlerinde oluşturulan ritmik ve ezgisel zaman kavramı içersinde görüntüleniyor, bu arada orkestra, daha doğrusu geleneksel orkestra çalgılarından bazılarını ve geleneksel olmayan çalgıları bir araya getiren topluluk, yine dramatik veya müzikal hiçbir gerilim içermeyen, inişi, çıkışı olmayan, tekrar ilkesine sıkı sıkıya bağlı ses ve ritm bileşimlerini seslendiriyorlardı. Bu olayı gençler, pop ve rock müzikle yoğrulmuş gençler pek beğeriiyorlardı. Philip Glass'dan sonra opera alanında adını duyuran daha genç bir Amerikalı besteci, John Adaras, geçen yıl "Nixon Çin'de" adını verdiği operasıyla ortaya çıktı. John Adams, Philip Glass'ın bıraktığı boşlukları dolduruyordu sanki. Yine uzun süren motif, ses bileşimi, armoni ve ritm yinelemeleri esası üzerine kurulu olan Adams'ın müziğinin ayncalığı, geleneksel orkestra kullanması, hatta bu orkestrayı VVagner, Mahler, Bnıckner türünde bir yoğunlukla işlemesiydi. E... gençler operayı kendi bildikleri gibi yönlendirecekti de Amerikan avant garde'nın üstadı John Cage seyirci mi kalacaktı? Tabii ki hayır. John Cage, 75 yaşında olsa da gençlerin tümünden daha genç ve deneyimci olmasını bilirdi. John Cage, kendisine hiçbir zaman müzisyen, besteci veya artist denmesini istememiştir. Hatta geçen mayıs ayında Leningrad'da yapılan müzik festivali sırasında, içlerinde John Adams'ın bulunduğu müzisyenler arası samimi konuşmalarda, müziği, daha doğrusu sesleri, insanları düşündürmek, alışkanlıklanndan arındırmak, onları şoke etmek, çevrelerinde olup bitenlere gerçekçi ve çağdaş bir gözle bakmalarım sağlamak için kullandığını tekrar etmişti. John Cage esteüği açısından, geçen kış ilk kez Frankfurt Opera binasında sahnelenecek olan "Europera 1 ve 2", opera türüne, opera olgusuna çağdaş bir bilinç ve biraz da alay getiriyordu. Frankfurt opera binası aralık ayında yanınca, eser daha önce öngörülen büyük çapta teknik ve görsel boyutlarda sahnelenemedi. "Europera 1 ve 2", bestecinin istediği biçimi, New York Eyaletinin Purchase Yaz Festivali'nde yine Frankfurt operası kadrosu ve prodüksiyonu ile buldu bu yaz. Bu eserde opera geleneğinin tanınmış kahramanlan, kendilerine ait olan aryalar yerine, başka kahramanların ünlü aryalarını hiçbir sıra izlemeden pat diye söyleyiveriyorlardı. Bu arada sahnede, dansçılar ve figüranlar çeşitli operalardan bölümcükler sunarak aryaları söylemekte olan kişiliğini şaşırmış kahramanların akıllannı biraz daha karıştırıyorlardı. John Cage, eserine ünlü operaların konularından parçacıklar alarak, karmakarışık bir kolaj meydana getirmiş. tzleyiciler tam bir konuyu tamyacakken, araya barnbaşka bir olay girebiliyordu, tam radyoda istasyonlann kanşması gibi. Bu da John Cage'in ünlu şakalanndan biri olsa gerek... Birleşik Amerika'da yeni operalar HIZLI GAZETECt NECDETŞEN 8İ KIZ PİİL • Ç6VRİM ci o.. ÇtZGÎLİK KÂMtL MASARACI AĞAÇ YAŞKEN EĞİLİR KEMAL GÖKHA* GVRSES 1 \ ı* TARİHTE BUGÜN MVMTAZ ARIKAIS KOPRULU MEMET PAŞA,SADRAZAM\ 1656'OA &U6UN, OStoAHC/ O£VL£TİHİN BUYÜK YÖNETICILEHINOBN KÖPRÜU) MEHMET PA$A SADRA2AMLISA SETİeiLPİ. UIRİSTiyAN ARNAVUT BiR AİLEPEN aeVŞ/RİlDlSl SAN/LAM MEHMer PAŞA,SARAYA HlZMETLSRİyLE SAMSUN YAK/SLA |\J' RINDAKl *KÖPR.u'KOYÜNDE TtUARA SAHİP OIMtjÇ}^, ACHNIPA ORAOAN ALM/ŞTI.OURUST VE ÇALlÇjzAN^ J i 01AAM, İUPARATVRLU&UN SARSINTIU BıR OevHE £İ OLMASl NEOENİYLE PEVLET GÖREVLEdıUDE YUK SELİÇİ INtŞÇJKtŞU OLMUÇTU.SOHUHM, VALIDE mi HANSUCmN,ONU,PADİ$AH &.M£HMEr'£, SADRA2AM 14 Eylül BILGIN VE K4ŞIF HUMBOLDT 17S9'M BU6UN,/UMAN BİL6IN VE KÂÇlPİ ALEXAN0£K I/ON HUMBOLDTDOSOU. IYİ 6İR 06RENIMGOREN UUUBOLOT,ÖZ£LUICL£ SOTANIK. VE CO6RAPYAYA DU$KUNDU.ARA$r/RAfA ISEKEÇtP İÇIN GITrıği GUNEY AMERJKA'OA,AMA2ON YORECINDE VE ANP ÛAĞLARfNlN BlUNMEYEM YEZLEfUN OE DOLASTI.6Ü ARAPA SüYUK 8İ8 Türkiyefde çoksesli çağdaş müzik alanında son yıllarda yaşanmakta olan üstü kapalı ilgisizlik KOTU SÖYIEMTILE.HE K.ULAK ASiLMAMASl (bu ilgisizlik orkestralarımızda da ÇARTI t'LE GÖKEVr ÜSTl£AJMİŞTİ.. var) ve gizli engelleme girişimlerinin, artık yaşamayan Türk bestecilerini unutturacağını, yaşayan 50 YIL Ö!\CE Cumhunyel ların da bezdirileceğini sananlar gösterilmis olmasına rağmen yanüıyorlar. Geriye dönüşler, yemuazzam bir muvaffakiyet rinde saymalar, yaşamın dinamikazanan "Üç Ahbab ğine aykırı çabalardır ve sürekliÇavuşlar"ın en son "Üç liği olamaz. Yaşam daima yaratıAhbab çavuslar anaforcu" cının yanında olmuştur. Yaratıcıisimli iki filmile Harold Lloyd nın yarattıklannı unutturup, yara"Lui"nin "Profesör Kendini EUROPERA 1 VE 2 Amerikan avantgarde'ının ustadı John Cage, estetjği açısından "Europera 1 ve 2 "de. tanların yaratmalannı engelleye Milli fılimciliğimizin inkişafile Konı" filimleri bu sene İpek opera türüne, opera olgusuna çağdaş bir bilinç ve biraz da alay getiriyor. cek hiçbir güç yoktur dünyada. türkçeye çevrilen filimlerin çoğalmasında miihim bir mevki sinemasının en büyük muvaffakiyetini temın edecek işgal etmekte olan tpek filimlerdir. sineması yeni yıhna yeni ve muazzam hazırhklarla başlıyor. Hükümetimiz sinema vergilerini 26 yaş çocuklarına Halkımızın türkçeye çevrilen indirmek suretile sinemacılığa fılimlere gösterdiği büyük ne kadar ehemmiyet verdiğini Tam gün eğitim rağbetlen cesaret alan İpek BU KADAR İNGİLİZCE SİZİ TATMİN sineması bu sene 15 kadar Saatle cocuk bakımı ETMİYORSA HİZMETİNİZDEYİZ. büyük filmi güzel dilimize Folklor bale çevirmeğe karar vermiştir. Bu Ingiltere'de seckin ingiliz ailelerin yanında, resmi tasdikli Ritmik jimnastik filimlerin çevrilmesinde büyük kurstarda İngilizcenızi geliştirin. Yabancı dil bir itina gosterilmiş ve yalnız Her yaş grubu, her meslek grubu, her bilgi düzeyi için değişik İlkokula hazırlık sureli. ayrıca hızlandmlmış kurslar. en büyük ve hareketli fıimler ROMATI2MA Müzik eğitimi intihab edilmiştır. Bütün dunya LUMBAGO sinemacıları arasında SiYATiK İsmail Paşa S No. 24 Koşuyolu Tel.: 339 02 32 BmadağJstanbul "Sinemanın Mucizesi" ısmi TES KiN Tel. 1464328 Tb. 28058 TURIZM VE verilen "Kasırga" ve "Marko ve iulc eder. SEYAHAT A.Ş. Polonun mütniş maceraları" BAKIKKÖY 2. SULH HUKUK bu ftümlerin başmda MAHKEMESt'NDEN gelmektedir. Es. 1987/941 Halkımızın komedi fılimlere Davacı Güven llgın tarafından, davalı Gün Ilgın aleyhine açılan gösterdiği rağbet nazarı dikkate vasi tayini davasının yapılan açık duruşması sonunda: ile alınarak bilhassa bu çeşıd Bakırköy, Halkalı tstasyon Mah. cilt 073/02, sayfa 6, kütük 85'te filimlerin de nufusa kayıth Hüseyin ve Hatice Gülseren oğlu, 1959 doğumlu GÜVEN ILGIN mahkememizin 25.8.1988 gün, 1988/1128 sayılı karan türkçelestirilmesine ehemmiyet evlendiler. ile aynı hanede nufusa kayıtlı kardeşi GÜN ILGIN'a vasi olarak tavenlmiştir. Lorel Hardi'nin en yin edilraiştir. l?£ylü/ 1988 son ve en güzel eseri "Lorel Kadıköy Evkndirme Dairesi ltirazı olanların yukarıda numarası yazılı dosyamıza müracaatlan Hardy tsviçrede", geçen sene ilan olunur. 8.9.1988 şehrimizde ancak bir fîlmi y S p 5 MÜŞÜNDE, GEZİStYLE /L6/U 23CJLT. j ÜKBlR YAP/T ORTAYA ÇIKABACAK 5% 1829'DA BAŞKA B/RĞEZI/ÇtN Sİ&RYA'YA S/PBN HUMBOLDT, Su \ M OLENE PEĞİM ÇAL. "~ 14 EYLÜL 1938 göstermiştir. Bunun ilk semeresi olarak memleketimizde milli fılimciliğimiz yeniden canlanmıştır. Meselâ, tpekfilm stüdyosunda Darulbedayi artistleri uç büyük filim hazırlamağa başlamıslardır. Bunlardan birincisi, Musahibzade Bay Celâlin "Aynaroz Kadısı" filmi tamamlanmış bulunuyor. Bu ftlimde başrolleri Hazım, Vasfi, Galib, Behzad, Şevkiye, Halide, Muammer ve Mahmud gibi kıymetli artistlerimiz üzerlerine atmıştır. Yapılmakta olan ikinci filim "Kıskaç" isimli büyük bir dram filmidir. Ecnebi filimleri arasında seçılen filimlerin isimleri şunlardır: Norma Şererin temsil ettiği Marie Antoinette, Janet Mak Donaldm ve Nelson Edynin müştereken yarattıklan Senorita, Harry Baur'un meşhur Taçlı Canavar, Ronald Kolman'ın "Serseriler Kralı" Hans Albers'in "Casanova", Anna Bella ve Tyron Rovvel'in "Süveyş Kanalı", Doleres Del Rio'nun "Düşman Bayrağı Altında", Fred Mac Murrey'in "Kanadlı Insanlar", Jean Gabin ve Dita Parlo'nun "Harb Esirleri", Loretta Young ve Richar Gree'nin temsil ettikleri "Dörı Namus Nöbetçisi", E. Robinson'un "Son Gangster" şaheseri, Ramon Navarro'nun türkçe sözlü ve şark musikili Şeyhin Oğlu filimleri bu sene göreceğimiz en güzel filimler arasında bulunmaktadır. İpek sineması bu sene duhuliye fiatlannı geçen senelere nazaran mühim miktarda kırarak hususi koltuklar 45, balkon 35, birinci mevki 25 kuruş olmak üzere tesbit etmiştir. Sinemanın dahilinde büyük değisiklikler yapılmış, balkon • genişletilerek giriş ve çıkış kapıları artınlmış ve yeni bir bekleme salonu ilave edilmiştır. Ayrıca balkonun butun koltukları da tebdil edilmiştir. tpek sinemasına yeni ve muvaffakiyetli bir sinema yılı temenni ederh. İpek Süıeması mevsünine başkyor ı (LOVE; YOU! ÇOCUK YUVASI 5 ^ Canan (EPER) BÜKER Murat BÜKER Eı ttnt lcı., ı,, « AUMİOIK Drllll: MARCONiSAHBıNıNSESı .111 \t k\»\ u.t>l. 1 HIVOV.LI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle