28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/12 7 AĞUSTOS 1988 Müzikte glasnost Amerikan ve Sovyet gençlerinin oluşturduğu ABOSovyet Gençlik Orkestrası. cuma gecesi VVashington'dakı Kennedy Kültür Merkezi'nde ilginç bir konser verdi. Konserierde Mahler'den Prokofiev inkilere kadar çok çeşitli parçalar çahndı Bu arada orkestra uyelerinin de birbirlerine yakınlıktan gözlerden kaçmıyordu. Hele Dallaslı Eugene Mondi'nin Sovyet Ermenistanı'ndan gelme Susanna Gregoryan'ın uzerindeki tışörtü imzalaması gerçekten hayattaki glasnosta güzel bir ömek olarak gösterildi. (Fotoğraf: AP) PAMUKKALE (Curohnriyet) Bir süredir Türkiye'de bulunan Amerikalı milyarder yayıncı Malcolm Forbes tarafından düzenle^nen "Forbes Dostluk Turu"nun Pamukkale etabı da tamamlandı. Bir süredir elverişsiz hava koşullan yüzünden ertelenen uçuş denemelerinin ardından yapılan Pamukkale uçuşu, balonların planlanan yerin dışına son derece sert bir şekilde inmeleriyle son buldu. | Forbes Dostluk Turu çerçeve|sinde bu sabah lzmir Efes'te bir juçuş denemesi daha yapılacak. Forbes ve ekibi daha sonra 8 ağustosta Bursa Atatürk Stadı'nda bir uçuş daha gerçekleştirecekler. Dostluk turunun son uçuşlan ise 9 ağustosta Istanbul'da yapılacak. Forbes ve ekibi 10 ağustosta Türkiye'den ayrılacak. Forbes'in balomı sürüklendi YuPi, Hasbi Ağa'nın hîmayesinde İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Çeşitli banka ve kunıluşlara yaklaşık 85 milyar lira borcu bulunan YuPi'nin de ıçınde bulunduğu lzmir Holding, Hasbi Menteşoğlu'nun taze parasıyla kurtulmaya çaüşıyor. 9 aydır üretim yapmayan YuPi tesisleri dün Yönetim Kurulu Başkanı Hanri Benazus ile Hasbi Menteşoğlu'nun katıldığı bir törenle yeniden açıldı. Geçen gunler içinde zor durumdaki Iznıir Holding'in Yönetım Kurulu Başkanı Hanri Benazus ile temel ilkelerde anlaşan Hasbi Menteşoğlu İzmir'de görüşmelerini sürdüniyor. Hayali ihracat olaylarına adı karışau Hasbi Menteşoğlu'nun açıklanmayan miktarda verdiği "taze para" ile yeniden üretime geçme çalışmalan dün sonuç verdi. Ingiltere Başbakanı Margaret Thatcher'ınşapkası ' ThatoherTayiand'a yaptığı res, . A y f l i m i tllfilMotosikletle Avrupa turuna çıkan 6 İtalyan ğ f W l U | f C l U l l t l rencı Türkiye'dekı ilk durakları olan Edirne'ye geldi Milano Ünıversıtesi'nin bıyoloji, siyasal bilgiler ve mühendislık bölümlerinde okuyan öğrencılerden Andrea Terrone, Avrupa ülkelerini az bir harcamayla gezebılmek ıçin motosiklet yolculuğu yaptıklarını söytedi. mi ayaretm başlangıcında neredeyse ruzgârın azızlığinin kurbanı oluyordu. Thatcher, her zamankı gibı şık ve zarif, Bangkok Mavaalanı'nda ucağın merdıvenlerinden görkemli bir iniş yapmaya hazırlanırken aniden şıddetlenen ruzgâr başından şapkasını uçuracak gıbi oldu. Thatcher can havliyle genış kenariı şapkasını yakalamaya çalışırken foto muhabirteri bu anı pek güzel tespit ettiler. (Fotoğraf: AP) HABERLERİN DEVAMI Uzlaşma... Ancak bugün için attı çizilmesi gereken bir nokta var: Bu referandum, muhalefet liderlerinin de vurguladığı gibı, Başbakan Özal açısından bir güvenoylaması niteliğindedir. ANAP lideri bunu kabul etmese de böyledir bu. Üstünde durmak istediğimiz ikinci nokta, Sayın uzal'ın diyaloğa, uzlaşmaya tümüyte kapalı olan tutumudur. Kendisi her ne kadar aksini iddia etse de, "dediğim dedikçi" bir tavır, ANAP liderinin belirleyici özelliklerinin en başında geliyor. Parti yönetiminde olduğu gibi ülke yönetiminde de o kadar kendi kendisiyle meşbu bir havadadır ki, uzunca bir süredir kendinden başka kimseyi doğru dürüst dinlememektedir. Diyaloğa yanaşmayan yapısı, sürekti değtşen, değişirken de gittikçe daralan çevresinden de belli olmaktadır zaten. Başbakan Özal, yerel seçimi kendi dayattığı koşullarda yapabilme uğruna, ülkeyi bir yılda ikinci kez referanduma götürebilmekte, siyasal ortamı gerginleştirebilmektedir. Oysa, örneğin Doğru Yol Partisi ile seçimin koşulları üstünde anlaşabilse, yine istediği tarihte, yani dört ay unce yerel seçimler yapılabilecekti. Doğru Yol, bugünkü seçim koşullarını "adil, eşitve dürüst" bulmadığını açıklamıştı. MECLİSTEN NOTLAR 10 günlük seçim yasaklan döneminin çok kısa olduğu, radyo ve televizyondan muhalefetin doğru dürüst yararlanamadığı, ön seçimler için yeterli sürenin bulunmadığı, haklı olarak yakındığı konulardı. Başbakan Özal, DYP ile uzlaşmaya yanaşmış olsaydı, bir referanduma gerek kalmayacak, kendi istediği gibi 13 kasımda yerel seçimlere gidilebilecekti. Ama ne var ki demokrasiye ters düşen seçim koşullarını, Sayın özal, kendi siyasal geleceginin güvencesi olarak görme alışkanlığındadır. DYP lideri Demirel, özal'ı dün şöyle eleştirmiştir: "Iktidann hiçbir şey konuşmaya taraflı olmadığı ortaya çıkmıştır. Fiili iyi niyetsizlik ispatlanmıştır. Papandreu ile oturvp konuşuyorsunuz; Reagan Gorbaçov'la oturuyor. Sırf bir inat yüzünden muhalefetle oturmuyorsunuz. İktidar, 'gelin konuşalım' diyecek kadar uygar yöntsmlerden mahrumdur." Ne yazık ki öyle... Başbakan Özal, günlük deyişle, başını "küt" diye bir yere çarpıncaya kadar kendi burnunun doğrultusuna yürümeye devam edecektir. Kendisinin bu kazayı en az yara bereyte atlatabilmesinin ilk yolu referandumdan geçiyor. Çünkü bu referandum, bir güvenoylaması olacaktır. Sandıktan çıkacak "haytr" oyiart, belki biraz kendine getirebilir Sayın Ozal'ı. ANKARA'dan YALÇIN (Baştarafi 1. Sayfada) parken "beyazdır, aktır, süttür", hemen ardından da "kahverengidir, kötüdür" türünde bir slogan geliştirecek. Seçim alanlarında her ne kadar "beyazdır, iyidir kahverengidir, kötüdür" kampanyasına girecek olsa da ANAP'lılar dün Mecliste pek de beyaz görünmüyor. Hafta başından bu yana sürekli siyasal hesaplar yürüten iktidar partisi, dün ilk kez bu işin ekonomik bilançosunu düşünmeye yöneliyor. Meclis Genel Kurulu'nda oylama sonucundan "referandum mu çıkacak, yoksa ANAPDYP bir anlaşmaya mı varacak?" beklentist son saniyelere dek sürerken, kulislerde ekonomik hesaplar siyasal hesapları bastırıyor. ANAP'lı bakanlar dün iki kez kendi buldukları bu kötü renge bürünüyor. Önce faizlerte ilgili alınan karardan dolayı. Özal, 24 Ocak'tan bu yana kendi ekonomi yönetiminin belki en ters kararlarından birini alıyor. Enflasyon artarken faizleri düşürüyor. Faizlerin yüksekliğini eleştirenlere karşı, "Biz tasarruf sahibini ezdirmeyiz, enflasyon üzerinde faiz veririz" diyerek yıllar yılı faizlerin yüksekliğini savunurken, enflasyonun şimdi yeniden tırmandığı bir dönemde, kendine en ters düşen kararı alıyor ve faizleri indiriyor. Bu karar bakanlar arasında dün dalgalanmaya yol açıyor. Tıpkı kararın alındığı sırada ekonomi kurmayları arasında dalgalanmaya neden olduğu gibi. Kimse anlamıyor böyle bir kararın gerekçesini. Gözler dün Mecliste ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Yusuf özal'a çevriliyor, "Sen, ne yaptığının farkında mısın?" gibilerden. Yusuf Özal, Ortadoğu ve Balkanlar'ın en büyük gözlemini sergiliyor: "Enflasyon aylık olarak azalmaya başladı ya, işte onun için faizleri indirdik." İnanmak güç, ama mantık böyle. Faizleri düşürerek, Özal aslında sermayeye göz kırpıyor. Yüksek faizden yakınan sermaye sahiplerine düşük faizin kapısını aralamış oluyor. Seçime giderken sermaye ile bozulan ilişkileıi düzeltmek üzere. Ancak ANAP'lı bake/ıları "bu kötü hayır rengine büründüren" asıl olay, önümüzdeki siyasal takvime dönük. Eylül ortalarına, sonlarına doğru referandum var. Yani o zamana dek Türkiye'de seçim havası var. Demek ki aynı zamanda seçim ekonomisi var. Referandumdan "evet" çıkarsa, aynı seçim havası ve ekonomisi 13 kasıma dek sürecek. "Hayır" çıkarsa?.. Bir ANAP'lı bakan "eyvah" diyor, "işte ozaman tam yandık, çünkü o takdirde seçimler mart sonuna kalacak ve o tarihe kadar da Türkiye ne seçim havasından, ne de seçim ekonomisinden kurtulacak." Siyasal takvim ile ekonomi yönetimı arasındaki bağlantı birbiriyle iyice çelişecek. Şöyle bir hesaplandığında, yılbaşında dolar yaklaşık iki bin lira dolayında. Mart 1989da iki bin lira geride kalacak. Dolann iki bin lirayı geçtiği Türkiye'de benzin, kömür, demir, çimento, elektrik fiyatlarını insan düşünmek istemiyor. Meclis kulisinde dün bu hesaplarla uğraşan bir bakan, duruyor duruyor ve aniden "yahu bu işi biz yeniden nasıl toparlayacağız" sözlerini söylemekten kendini alamıyor. Dışarıda kuliste yüzde 51, yüzde 52 gibi yeni faiz rakamları... İçerde genel kurulda 282, 283, 284... Türkiye'yi anayasa değişikliği için referanduma götürmesi kesinleşen oylama sonuçları. ANAP ile DYP arasında son anda sağlanmak istenen görüşmeler, hatta bir ara ciddi bir gidişgeliş havası, sohbetle karışık karşılıklı düşüncelerin aktanlması geride kalıyor. Başbakan Özal, partisinin grup başkanvekili Haydar Özalp'e talimatını veriyor: "Mecliste yarın (bugünü kastederek) önce referandum süresini azaltacak kanunu, sonra da Seçim Kanunu'nu görüşelim." Seçim mart 1989'a kalırsa, yaklaşık sekiz ay sürecek bir seçim havası ve ekonomisi... Türkiye bunu nasıl kaldıracak?.. Bir başka bakan söze giriyor: "Bu yıl da gittı!" gi belli olmalıdır. (Baştarafi I. Say/ada) Seçim girdi mferandum çıkü B. UNCULARH. ERDEMFARUK BİLDİRİCİ ANKARA TBMM'de beş gün süren "seçim maratonu" BaşbakanTurgnt Özal'ın, DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel'in açık tuttuğu kapıya ugramamakta direnmesi nedeniyle bir "referandum maratonu" olarak sonuçlandı. Dün son derece neşeli görunmeye çalışan DYP lideri Demirel, son oylama yapılırken kuliste gazetecilere •'Medisin bir kapısından seçim girdi, obıir kapısından referandum çıkü" dedi. Demirel, kahvesini yudumlarken birkaç saat sonra referandumda kahverengini savunmak zorunda kalacağını aklının kenarından bile geçirmiyordu... ANAP ile DYP arasında karşılıklı derneçlerle sürdürülen diyaloğun uzlaşma ile sonuçlanması bekleniyordu. Başbakan özal DYP'yeödünvermeînektedirenince, uzlaşma yollan da tıkandı. Dün yapılan son tur görüçmelerde bile ANAP'lılar uzlaşma istediklerini açık açık dile getiriyorlardı. Liberal kanadın önde gelen isimlerinden TBMM eski Başkanı Necmettin Karaduman da uzlaşma isteyenlerin başında geliyordu. Karaduman, dün sabah genel kurulda DYP sıralarına giderek "Uzlaşma olmadı mı" diye sordu. DYP Grupbaşkanvekıli Köksal Toptan'ın yanıtı, "bize kimse gelmedi" biçimindeydi. DYP'li Murat Sökmenoglu, "ANAP, olayı sağırlar diyaloğuna çevirdi" diye araya girdi. ANAP Grupbaşkanvekili Ahmel Karaevli, DYP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Dülger ile kuliste sohbet etti. "Dülger, yazılı mutabakat istiyor" diyen Karaevli'nin "Uzlaşraayı vazılı teminata mı bağlamak istiyorlar" sorusuna yanıtı ise "Evet öyle, ama oylamadan önce seçimi konuşmayız" oldu. Bu konuşmalar, ANAP ve DYP kanadında "Acaba udaşıhyor mu" biçiminde dalgalanmalara neden oldu. ANAP Genel Başkan Yardımcısı Alaettin Fırat, "Uzlaşılıyor galiba" dedi, ama kulislerdeki CÛMEYT ARCAYUREK yazıyor (Baştarafi I. Sayfada) vuruyordu. Ona göre uzlaşmaya açılan her yolu tanımlama doğruydu Özal kapamıştı. Halkoylaması önlerindeydi, özal kazdığı kuyuya düşecekti. Artık ANAP'lılar bile Özal'ın kendini kanrtlamak amacıyla dört ay sonraki seçimi erkene almaya giriştiğini kabul ediyorlar. Ama hiçbirinin, tabii kiştsel ideallerine varmaktan başka gözü hiçbir gerçeği bugün görmeyen Turgut Beyin seçimi dört aylık erkene almanın ülkeye, insanlara kaça mal olacağını hesapladığı yok. Anayasa değişikliğinin kabul ya da ret edilmesi durumunda enflasyonun bir adım geri gitmeyeceğini, özal'ın pusulası bozuk bir gemi gibi dolaşan yöntemleriyle daha da tırmanacağım artık herkes görüyor. Anayasa ret edilse mart ayında yapılacak yerel seçime kadar Özal kazanma dürtüsüyle cıvataları düşen ekonomi çarkını sandık zaferi içjn alabildiğine perişan edecek. Uç dört ay önce, kasımda seçim yapabilse halkoylamasını geçirebilmek için ekonomiyi motor gücünü zorlayan vitese bağlayacak. Nkan bütün bunlar? Özal'ın anlatmak istediği gibi "muhalefetin seçimden kaçtığını" kanıtlamak için mi? Zaten kacan maçan da yok. Ha dört ay önce ha dört ay sonra. Ne fark eder. Sanki muhalefet çıkmış ortaya mart ayında da seçim istemiyormuş gibi, Özal elindeki sazın eşliğinde bir plak yapmış, kaçak sözcüğünü kullana kullana ANAP yöneticilerini, halkı "kendine" inandırmaya çalışıyor. Halkoylamasının maddi gideri mi? Yedion milyarcıkmış, ne çıkar diyebiliyor. Hayat pahalılığı mı, halkoylamasına kadar belki zam yok, ama arkasından yeni yeni kazıklar mı gelecek hiç ses çıkarmıyor. Kısacası seçimden kaçan olmadiğını, giderek görenler çoğalıyor. Fakat saltanat sevdalıları geleceklerinı otomatik düğmeye bağlayacak mekanizmayı her neye mal olursa olsun ele geçirmek için Meclis çoğunluğunu, parti yönetimini, mırıldanmalann başladığı ANAP örgütunü araç gibi kullanıyorlar. "Yumuşak başlı bir Türkiyenin ekonomide Amerikan çıkarlarına tam uyum sağlamasının elbette Washington'un işine geleceğini" bütün öğeleriyle vurgulayan İlhan Selçuk'a bir duyuruda bulunayım. 'Yumuşak başlı dostun' son serüvenini bir turlü akıllarına sığdıramamış olacaklar ki; ABD Büyükelçiliği siyasi müsteşarında bir telaş, bir telaş; DYP Genel Sekreteri Gökberk Ergenekon ile yemek yerken "Yahu, Özal'a kaç para verdiniz ki, halkoylamasına gitmeye karar verdi" diyor. Bir iki gün önce DYP merkez karar organı toplantısında Ergenekon, parti yöneticilerine bu bilgiyi verirken, "Şimdi büyükelçi, büyük Özal dostu StrauszHupe 'merkeze bu durumu nasıl açıklayacağız' diye kara kara düşünüyor olmalı, izlenimim böyle" eklentisini yapıyor. Haberlere bakılırsa Askeri Şuragünlerinde generaller, Özal'a halkoylaması kararını olumsuz gördüklerini duyurmuşlar. Anlatıldîğına göre Demirel, bu bilgiyi alınca "Demek onlar da anladılar" deyivermiş. Dört ay sonraki seçimi dört ay önceye alarak. uzlaşmaz tutumuyla bir de akıbeti meçhul halkoylaması sorunu çıkaran Özal'tn "müthiş" ıknagücünden kurtulamayan" çevresindeki pervane örneği yöneticiler dışında, Başbakanın içerdeki ve dışardaki tüm dostlan da anlayamıyoıiar. İktidar sırtmda onca kambuta karşın elinde tek silah seçim kaçağı sözcüğü ile halkoylamasına soyunuyor. Hadi kendine acımıyor, bölgede her dediğini yapıveren "yumuşak başlı bir iktidarın" halkoylaması sonunda gitti gider hale gelmesinden kaygılanan büyük dostu ABD'nin kuşkularını niçin hesaba katmıyor? Olur mu böyle dostluk, olur mu böyle büyük müttefiklik? Amerikan yararlarını kaygan zemine sürüklemek, yakışır mı ABD ile elbirliği, gönül birliğinde olanlara? El cevap: Yakışmaz! Sonuçta Ozal umduğuyla değil bulduğuyla yetinmek zorunda kalırsa Semra Hanım dışında pek çok yakını dahi kendi düşenin ağlamayacağını söylemeye başlayacak. Bu ara yine soralım. Köksal Toptan Mecliste verdiği, "Gaipten duyduğu sese güvenerek kumarda hep maviye oynayan, yine o sese güvenerek son kez bütün parayı mavide yitirip giden insan" örneği ile neyi anlatmak istemişti? Dün Mecliste ANAP, yazgısıyla başbaşa kalmış, 284 oyla maddeleri, yasayı geçirirken; kuliste "Huber Köşkü" ile ilgili varsayımlar konuşuluyordu. SHP'lilere göre, eski Huber, bugünkü Tarabya Köşkü'nde çalışan Cumhurbaşkanı da "tedirgindi". DYP'liler ise başka havadaydı. Hele Demirel sabahki konuşmasında son olaylara yeni bir boyut getiriyordu. Papandreu ile oturup konuşabilen bir insanın burnunun dibindeki muhalefetle uzlaşma aramayışındaki garabeti vura vura belirtmesi bir yana, devletin Meclisten başka kurumları olduğuna değiniyor ve...' "Cumhurbaşkanı iktidarın emrine girmedi ise devletin başka müesseseleri olduğunu ıspatlamalıdır" diyordu. Erdal Inönü de daha başka uslupla Cumhurbaşkanından Özal'ın her şeyi altüst eden davranışlarına bir set çekmesıni istemişti, yine söylüyordu. Fakat Demirel uygun aşamaya gelindiği yargısıyla "Huber Köşkü"ne fena yüklendi. Dün çıkan yasa özel uçakla Cumhurbaşkanına alelacele gönderilir, Huber Köşkü hemen imzayı basar ve sonra halkoylaması süresini kısaltan yasa önüne giderse "Bu gelişmenin altından komplo çıkar" diyerek bu kez tartışmanın içıne yazlık çalışma alanı Tarabya (Huber) Köşkü'nü de alıyordu. Böylece halkoylamasının yazgısı son noktaya koşuyor, Cumhurbaşkanının vereceği karara. Evren anayasa değişikliğinı, bir kez daha görüşmek üzere Meclise gönderirse, seyreyleyin gümbürtüyü. Hele ANAP, vetodan sonra bugünkü metinde direnirse çık çıkabilirsen işin içinden. Üç ay sonraki seçimi kasımda yapabilmek için bir halkoylamasına, ülkeyi uzunca bir süre ayağa kaldıracak siyasal hareketlenmelere gerek görmezse Evren; bu siyasal yaklaşımın yanı sıra gerekçesine hukuk hatalarını da eklerse, Özal fena alta düşecek. Cuma günü Tarabya Köşkü'ne giden Özal bu konulan görüştüğünü kabul etmiyor. Evren'in vetosuna inanmayanlar da var. "İhtimaldir padişahım belki derya tutuşa". İstanbul'a çevrilen gözlerdeki olası bu anlamda. Yazının son cümlesi Demirel'den: "İstediği sonucu referandumda alamayan hükümet, ar ve haya sahibi ise istifa eder". Göreceğiz. umutlu bekleyiş de sonuçlanamadı. ANAP'ta başta hareketçi, muhafazakâr ittifak yanlılan olmak üzere milletvekillerinin büyük çoğunluğu benimsenemedikleri bir referandum için parti disiplini uğruna, 3 köstebek dışında oy verme burukluğunu yaşadılar. Neşeli görünen Demirel, sabahın erken saatlerinde toplanan Meclis gurubunda geciken TRT kameramanlannı kürsüde beklerken gülerek "Türkiye'nin yeni bir TRT'ye ihtiyacı bulunduğunu" söyledi ve bir kez daha yumruğunu vurduğu kürsüdeki gazeteci teyplerini düşürdu. Bu olay bile, Demirel'in kahkahalanna ve esprilerine gerekçe oluşturdu. Demirel, DYP'lilerin deyişiyle, "anaç tavuk" gibi milletvekillerini bütün gün kanatlarının altında bulundurdu. Genel kurulda ve kuliste hep birlikte oldular. Öğle yemeğini birlikte yediler. Demirel'in hiçbir milletvekilini gözünün önünden ayırmaması, ANAPMılarla SHP'lilerin esprilerine yol açtı. Demirel, "grubuna güvenmiyor" biçimindeki yorunıculara da "münafık" darhgasını vurdu. Referandum yolunun açılmaya başlaması üzerine, ANAP kulisinde turuncumavi esprileri sergilendi. ANAP eski saymanı Doğancan Akyürek, DYP'li Dülger'e geçen referandumdan kalan turuncu malzemelerle, mavileri takas etme önerisinde bulundu. Bu diyaloğu duyan ANAP'h Karaevli, "Peki, Güneş Taner'i de 'no no'lu tişörtü ile biriikte verecek miyiz?" diye espri yapmca, ANAP'lı Mustafa Taşar, bu espriden çok hoşlandı ve Taner'in kiralık futbolcular gibi referandum süresince DYP'ye kiralanmasını önerdi. Bu esprilerden haz etmeyen Taner, "DYP'de yüregi geniş adam varsa, vereyim de giysin" yanıtını yapıştırdı. Bu kez, DYP'de bu tişörtü kimin giyebileceği tartışıldı ve sonuçta Murat Sökmenoğlu'nda karar kılındı. Kulislerde turuncumavi tartışması yapılırken Anayasa Kotnisyonu'ndan beyazkahverengi çıkü. Dk seçim yatınım: 50 yenî ilçe ANKARA (Cumhuriyet Burosu) Bakanîar Kurulu, 50 yerleşim merkezinin ilçe yapılmasını ve bu konudaki yasa tasarısının eylul ayında TBMM'ye sunulmasını kararlaştırdı. Devlet Bakanı Mehmel Yazar, 50 yeni ilçe konusunun bir seçim yatırımı olmadığını savunarak "Bunlar esasen yüriiyen faaliyetlerdi. Sa>dıklarımın hepsi gündemde ve uygulamada olan konulardı" dedi. Bakanlar Kurulu'nun Başbakan özal'ın başkanlığındaki toplantısı yaklaşık 2.5 saat sürdü. Özal, toplantıdan sonra yaptığı açıklamada, Bakanlar Kurulu'nda anayasa değişikliği, halk oylaması ve TBMM komisyonlanndan dün geçen yasa önerilerinin ele alındığını belirtti. Devlet Bakanı Mehmet Yazar da toplu konut işlemlerinin kış baslırmadan kısa sürede tamamlanabilmesi için gerekli önlemlerin alınması ve toplu konuttan gerekli desteğin hızla sağlanması üzerinde durulduğunu bildirdi. 50 yerin ilçe yapılması konusunda hazırlanacak yasa tasansımn eylül ayında TBMM'ye sunulacağını büdiren Yazar, bu konuda tçişleri Bakanlığı'na yapılan başvuruların değerlendirileceğini belirtti. Yazar, mevsimin olanaklarmdan yararlanılarak kış gelmeden, özellikle kuçük yerleşim merkezlerinde köy yollan ve içme suları gibi çahşmaların da hızla tamamlanacağını ifade erti. Küçük sanayi sitelerinin şu anda devam eden faaliyetlerinin hızlandırılacağını ve kış gelmeden tamamlanması üzerinde durulduğunu belirten Yazar, Başbakan Özal'ın 23 ağustos salı günü GAP ve Atatürk Barajı'nı gezmek üzere bir gezi yapacağını bildirdi. Yazar, bir kararname ile SSK ve BağKur'da çalışan personelin fazla mesai ücretlerinin 360 liraya çıkarıldiğın; da sözlerine ekledi. Saddam: Ateşkese hazırız {Baştarafi 1. Sayfada) görüşmeler konusunda düğümlenmişti. Irak, daha önce, doğrudan görüşmelerin ateşkesin ilarundan önce yapılmasını istemiş, lran ise doğrudan görüşmenin, ancak ateşkesin ilaru, askerlerin çekilmesi ve esir değişiminden sonra mümkün olacağını belirtmişti. BM Genel Sekreteri de bunun üzerine taraflar arasında uzlaşma sağlamak için, ateşkes ilan edilir edilmez doğrudan görüşmelerin başlamasını önermişti. Bu arada bölgeden gelen ve ataşkesin teknik ayrıntıları ile ilgili çahşmalar yaparak raporunu Cuellar'a sunan BM Barış Güciı Generali Martin Vadset'in, Bağdat'taki yetkililerinden "büyük koteyhk" görduğü bildiriidi. Gözlemciler, bundan, "Irak askeri yetkilflerinin ateşkese hazuriıklı olduklan," sonucunun çıkabileceğini kaydediyorlar. BM Genel Sekreteri'nin ateşkes ve doğrudan görilşmeye ilişkin iki tarafı da uzlaştıracak formülü kabul ettirdikten ve teknik heyetin raporunu da inceledikten sonra önümüzdeki hafta içinde bir tarih açıklayabileceği kaydediliyor. Varil tediı^inlîği sağın panik çıkmasından korkulduğu için kaldınldığı iddiasında bulunurken denize girenlerin saSAMSUN (Cumburiyet) yısında da gözle görülür bir azalSamsun'un Bafra ve Alaçam ilçe ma meydana geldi. lerinde denize girme yasağının kaldırılmasından sonra Türkiye Bafra ve Alaçam'a gelen 4 kişiAtom Enerjisi Kurumu Başkanı lik TAEK ekibinde sadece radyoAtilla Özmen'in vatandaşların va aktiviteyi olçecek aletlerden burillerden uzak durmasını istemesi lunması, kimyasa! analiz için özel ve "Varillerin içinde radyoaktif bir kurye ile Ankara'ya gönderimaddelerden daha tehlikeli kim len numuneler için henüz resmi yevi madde veya zehirli gazlar açıklama yapılmadan da "radyasolabilir" şeklinde açıklamalarda yon yoktur" açıklamasıyia denibulunması yörede "kuşku" ile ze girme yasağuun kaldırüması çekarşüandı. Yurttaşlar, konulan ya şitli yorumlara yol açtı. Bazı çevCEMİL CİĞERİM reler dıbe batması için alt tarafı özel olarak deünmiş varillerin içinde olma olasıhğı büyük olan kimyevi ve zehirli maddelerin denize yayılması ile denizde yüzenlerin sağlığının olumsuz yönde etkileneceğini ileri sürerken, Gerze1 de ishal olaylanndaki arüş da dikkati çekti. Alaçam'da kıyıya 8 varil daha vurdu. Böylelikle Alaçam'da bulunan ve içersinde kimyevi maddelerle katı cisim preslenmiş teneke ve naylon artıkları ile kadın ve erkek elbiseleri bulunan esrarengiz varillerin sayısı 70'e, Bafra'da da 120'ye yükseldi. Saddam Huseyin, Bağdat Radyosu'ndan normal yayın kesilerek okunan 40 dakikahk konuşmasmda, "tran yönetiminin katı tutumundan dolayı çektikleri bütün acılara rağmen tran'a dostluk vc boşgöni eli uzatnklannı" söyledi. Hüseyin, Iran'ın, BM'nin 598 sayüı karannın uygulanmasını kabul ettiği yolundaki açıklamasuıa güvenmediklerini belirttikten sonra özetle şöyle dedi: "Doğrudan gorusmelerde ısrar etmemizin nedeni de tran yoneticilerinin niyetini anlamaya çalışmaktı. tşte şimdi bu iyi niyetli yak.laşımımız karşısında ateşkesten hemen sonra doğrudan gooışmelere bazır olduklannı BM Genel Sekreteri'ne resmen ve açıkça bildirirlerse gerek Irak vönetimi gerek ordusu gerekse halkı olarak sadece rautlu olacagız." Huseyin, insani ve tslami kurallara saygılarının bir göstergesi olarak "lran ateşkestigi an kendilerinin de keseceklerini" bildirdi. Bu arada Irak'ın cephede kimyasal silah kullanmasının, Iran'ın büyük tepkisiyle karşılaştığı ve tran'ın Güvenlik Konseyi'nin harekete geçmeye zorlandığı bildiriliyor. Für das führende Unternehmen, das in Vertretung, Import, und Verfrieb von Bekleidungsindustrie Maschinen taetig ist, suchen Executive Secretary Orgcmizational skills Excellent typing Good command of both written and spoken English Reievant experience in an advertising agency is an advantage P l e a s e a I c a l l Z e y n e p Z e n g ı n * NERK4UFSLEITER Der direki der Geschaefteleitung untergestellte Verkaufsleiter hat ein Studium in Betriebsvvirtschaft oder IndustrieMaschinenbauingenieur abgeschlossen beherrscht die deutsche Sprache hervorragend ist im Alter von 35 hat seinen Wehrdienst abgeschlossen hat fünf Jahre Berufserfahrung, davon vvenigstens zwei Jahre in Verkaufstaetıgkeıt Erfahrung über Bekleidungsmaschinen oder Bekleidungsproduktion und EnglischKenntnisse sind von Vorteil. Unser Auftragsgeber ist ein fortschrittlich und professionell geführtes Unternehmen. Wenn Sie der Meinung sind, dass Sie als Mitglied dieses dynamischen Teams das Geschaeft zu neuen Erfolgen bringen vverden, bevverben Sie sich bitte bis 17Augustl988 mit handgeschriebenen Unterlagen (tabellarischer Lebenslauf, Lichtbild) Geben Sie bitte auch Ihr Telephon an, wo wir Sie tagsüber erreichen können. Alle Bevverbungen, die setbstverstaendlich strengstens vertraulich behandelt vverden, beantvvorten wir sofort. OBEY YÖNETİM DANIŞMANLIK A.Ş. Spor Caddesı 129 MaçkaİSTANBUL Tel 161 90 56 Fax 159 33 57 169 6 4 3 0 f o r a n a p p o i n t m e n t Radar Reklam A.Ş. Manolyalı Sok 2022 3 Levent Tel. 169 64 30 Â39OI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle