19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 TEMMUZ 1988 * . * * * CUMHURÎYET/13 Fatih Köprüsü anmapulu PTT'nin Fatih Köprüsü'nün açılışı dolayısıyla çıkardığı "Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nlin Açılışı ve Dostluk Köprüleri" konulu anma pullan, Japonlann da büyUk ilgisini çekti. PTT Bölge Başmüdürü Kadir Kutlu'nun verdiği bilgiye göre, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nün açılış törenine katılan çok sayıdaki Japon, başmüdürlüğe başvurarak, bu anma pullarının kartpostallarına yapıştınlarak, ülkelerine postalanmasını istediler. Yağdır Mevlam Amerika'da aylardır süren kuraklık en sonunda Kızıldenlilerin canına yetti ve eski özgur güalerinde yaptıkları gibi yağmur duasına çıktılar. VVısconsin'de yaşayan VVinnebago Kızılderililerinden Marlon Whiteagle (14) tören giysileri içinde yağmur duası yaparken çevredeki beyaz adamlar onu ilgi dolu bakışlarla izliyorlar. (Reuter) \kpışık ikizler yoğun bakıında ERZURUM (AA) Sanlığa yakalandıktan sonra ameliyatları ertelenen ve ardmdan karın şişliği, havale ve sindirim bozukluğu görülen yapışık ikizler, yoğun bakıma alındı. Erzurum Numune Hastanesi Başhekimi Dı. Zafer Kurnuç, Ahmet ve Mehmet adlı ikizlerin serumla beslendiklerini belirterek, ameliyatın 10 gün sonra yapılabileceğini söyledi. Bu arada Erzurum Valisi Recep Birsin Özen, Erzurum Numune Hastanesi'ne gelerek, yapışık ikizlerin durumu hakkında bılgi aldı. Anne Sıdıka Süzer ameliyatın Erzurum'da yapılmasını istediklerini belirterek, "Burada tüm hastane personeli çocuklanmın sağlığına kavuşması için seferber olmuş durumda. Sonucu umutla bekiiyoruz. Ya burada ameliyat edin, ya da verin çocuklarımı gideyim" dedi. â Ynlrıılıılr • Dünyada sayflart giderek azalan m pandalar anavatanları Çin tarafınlUllrlllUIV dan uluslararası ilişkilerde ustalıkla kullanılıyor. 1972 de Çin'i ziyaret eden Nixon'a panda hedıye edılmesıyle başlayan bu gelenek sayesinde sevimli ayılar her fırsatta dünyanın çeşitli şehırierine kısa yolculuklar yapıyorlar. Xiao Xiao ve Fei Feı'nin yolu bu sefer Avustralya'mn Sydney kentine duşmuş. Pandalar Avustralya'mn iki yuzyılıncı kuruluş yıldönumu için Çin hükümetinin bir jesti olarak Sydney'deki Toranga Hayvanat Bahçesi'ne ödünç yollanmışlar. (Fotoğraf: AP) îstekleri kabul edilen Japonlar, yakınlanna gönderilmek üzere satın aldıkları tstanbul'dan çeşitli manzaralar gösteren yaklaşık 50 bin kartpostah, Sirkeci'deki Büyük Postahane*ye teslim ettiler. Bunun üzerine oluşturulan 10 kişilik bir ekibin, 10 gündür postalama işlemini sürdürdüğü bildirildi. ünlöisveçlisinemayönet meni Ingmar Bergman 70 yılı gende bıraktı. Yaş gunünü Isveç'in Baltık Denizı kıyısındaki Faro kentinde bulunan yazlığında, kalabalık aiiesiyle biıiîkte kutlayan Bergman, başında papatyalardan yapıima tacıyla eşı ingnd'in yanında çok mutlu görunüyor. (Fotoğraf: AP) ~ HABERLERİN DEVAMI Yeni Delhi'den... bulunuyor; 10 kadar aynlıkçı hareket var; siyasal şiddet eylemleri her gün ortalama 20 can alıyor Böylesi bir ülkede ulusal birlik ve bütünlük nasıl sağlanır? Nasıl sağlanıyor? Ayrılıkçı hareketlerie, terorizmle nasıl mücadele edilir, ediliyor? Bu sorulanmızı Başbakan Rajiv Gandi tek bir cümleyle yanıtladı: "Bu mücadelede demokrasi ve laiklikten vazgeçilemez." * Laiklik ilkesinin Hint dış politikasındaki yeri de ilgi çekici. Çevre ülkelerde gitgide güçlenen ve devlete damgasını vuran Islami gelişmelerden Yeni Delhi'deki yöneticilerin tedirgin olmadıkları söylenemez. Batı komşusu Pakistan, "şeriat cteWer/"dir. Doğuda Bangladeş, üç hafta kadar önce "Islam devleti" olduğunu resmen ilan etmiştir. Afganistan'da, Soyyetler'in tümüyle çekilmesinden sonra, ZiyaÜIHak'ın "adamı" olarak gördükleri Gülbuddin Hikmetyar'ın İslamcı bir yönetim kurmasına kesin karşı olduklarını söylemektedirler; Afganistan'da "laik görünümlü" bir rejim tercih ettiklerini belirtiyorlar. Suudilerle Tahran'daki Humeyni rejiminin bölgedekı "dinsel nüfuz" rekabetinden kaynaklanan rahatsızlıklarını belli ediyorlar. Pakistan'ın Pencap eyaletinde terörü kışkırttığını öne sürüyorlar. Hindistan'da herhangi bir radikal İslamcı akımın gelişmesi gibi bir kaygılan yok, fakat bu ülkede yaşayan 110 milyon Müslümana işaret ediyorlar. Dışişleri Bakanlığı'ndan üst düzeyde bir yetkili, "Dini politikanın dışında tutmak gerekiyor" dedi ve ekledi: "Tıpkı Türkiye'nin yaptığı gibi..." TürkiyeHindistan ilişkilerinin geliştirilmesinde laiklik ve demokrasi "ortakbir temel" oluşturabilir miydi? Hindistan, İslamcı akımların serpildiği, İslamcıların siyasal iktidarı ele geçırdıkleri ülkelerle çevrelenmişti. Bu çevreye batı ucundan bitişik olan "laik ve demokratik" Türkiye'yle ilişkileri geliştirmek yarariı olmaz mıydı? Hint Dışişleri bu sorulara olumlu yaklaşıyordu. Hindistan Başbakanı Rajiv Gandi ise bu konuda çok açık konuştu: "Ülkelerimiz arasında daha yaktn birilişki için laiklik ve demokrasinin hiç kuşkusuz ana dayanaklardan biri olacağını düşunüyorum." • TürkHint ilişkilerinin bugüne kadar neden yeterince gelişemediği gayet iyi biliniyor. Türkiye'nin kuruluşundan beri Pakistan'la geliştirmiş olduğu özel ilişkiler bu durumda temel rol oynamıştır. Ankara'nın 1962'deki HintÇin savaşı ile 1965'teki HintPakistan savaşındaki tutumu Yeni Delhi'yi Türkiye'den uzaklaştırmıştı. Kıbrıs sorununda ise Hindistan'ın Bağlantısızlar'ın lider ülkesi olarak oynayageldiği rol Ankara'yı soğuklaştır(Baftarafi 1. Sayfada) ANAP'ta yerel seçim açmazı mıştır. Türkiye'nin NATO ve bir zamanlar CENTO, RCD üyeliği ile Hindistan'ın Bağlantısız'lığı arasındaki çelişki... Bugün artık havanın değişmekte olduğu söylenebilir. Her iki ülke de her alanda ilişkileri geliştirmenin yarariı olacağı kanısındadırlar. Gerek Başbakan Gandi'de gerekse Hint Dışişleri yetkılilerinde bir değişimin izleri görülüyordu. Dedesi Nehru 1960'ta Ankara'yı resmen ziyaret etmişti. Aradan 28 yıl geçti. Rajiv Gandi, şimdi Başbakan Özal'ın 1986da Yeni Delhi'ye yaptığı ziyareti iade edecek. İlişkilerin gelişebilmesi için kapının aralandığını söyleyebiliriz. Türkiye'nin Hindistan'la daha yakın ilişkilere girmesi ise, Pakistan'la özel ilişkilerini ihmal etmesini gerektirmez. Bunun da altını çizmek isteriz. Hindistan'ın, dış politikasında bir değişimin eşiğinde olduğu söylenebilir miydi? Kuzeyindeki dev Çin'le "geleneksel" düşmanlığı, Sovyetler'le "özel" ilişkileriyle Hindistan, ABD'ye ve Batı'ya karşı dış politikasında genel olarak hayli mesafeli kalmıştır bugüne kadar. Bağlantısızlık eski dinamizmini yitirmiştir. Teknoloji ve sermaye alanında ise Yeni Delhi'nin bakışını Batı'ya özellikle Amerika'ya çevirmeye başladığı söylenebilir. Washington'un Hindistan'a en sonunda "süperbilgisayar" satmaya yanaştığı belirtiliyor. Başbakan Gandi'nin önümüzdeki dönemde Pekin'i ziyaret etmesi bekleniyor. Ekonomisinde ve ekonomi yönetiminde belirmeye başlayan işaretler, direksiyonun son derece ihtiyatlı ve üstü örtülü biçimde "liberaileşmeye" ve "dışa açılmaya" doğru çevrildiği izlenimini vermektedir. Yeni Delhi'deki bazı Batılı gözlemciler, Rajiv Gandi'nin Başbakanlığa gelişiyle birlikte ana yörüngeye dönük bir değişimin izlerinin görülmeye başladığını öne sürüyorlar. Bütün bu gelişmelerin Hint dış politikasında dengenin giderek Batı lehine değişmesi olasılığını gündeme getirdiği, diplomatik kulislerde konuşuluyor. Bu ihtimalin yalnızca bir temenniden ibaret olmadığı söylenebilir. • Rajiv Gandi'nin dedesi Nehru, annesi İndira Gandi'ye 9 Ağustos 1933'te hapishaneden yazdığı en son mektubunda şöyle de'r: "İşte az/z kızım, hikâyenin sonuna geldik. Bir atasözü, 'tarih bize çok şey öğretti' der. Bir başkası da şöyle der: 'Tarih hiçbir zaman geri gelmez.' Bu sözlerin ikisi de doğrudur. Çünkü biz tarihi taklide çalışmakla ya da olduğu yerde kalmas.nı beklemekle ondan bir şey öğrenemeyiz. Fakat ondan ışık almakla, onu harekete geçıren güçleri öğrenmeye çalışmakla ondan çok şey öğrenebiliriz." TürkHint ilişkilerini geliştirmek isteyenlerin dikkatini Javvaharlal Nehru'nun bu güzel satırlarına çekmek isteriz. (Baftarafi I. Sayfada) teşkilatları ile görüşerek, yerel seçimin bu yıl yapüması gerektiğini belirttiler ve önümüzdeki yüa bırakılması halinde "çok daha olurasuz" koşullann ortaya çıkabileceği endişesini dile getirdiler. ANAP teşküatlan ile yapılan görüşmelerde, bu yıl yerel seçim yapılması olasılığına karşı konulan olumsuzluklar 6 ana başhk altındatoplanıyor. ANAP teşkilatı, ülkenin genel ekonomik durumunun seçim için elverişli olmadığı kanısını dile getirirken, parti üst yönetimi ile teşkilatlann da buyuk kongre sonrası kanşıklığı henüz üzerinden atamadıklannı belirtiyorlar. Bütun olumsuzluklara rağmen, Başbakan Turgut özal'ın "bu yıl genel yerel secim" önerisini ortaya atması ise şöyle değerlendiriliyor: "Bu yıl genel ekonomik duruıtı kötü. Gelecek yıl ekonomik göstergelerin çok daha kötü olma olasılıgı bulunnyor. Özal bu olasılığı dikkate alarak bu yıl seçime gidebilir. Aynca, kamuoyu gündemini muhakfet belirlemeye başladı. SHP'nin kongre sonrası kazandıgı basannın ardından hayali ihracat iddialan ile kamuoyunun gözleri muhalefete çevrildi. Özal yerel seçim ve anayasa degişikliği tartışmasını ortaya atarak giindemi degiştirmek, dikkatleri başka yöne çekmek istiyor. Bu yıl yapılacak seçim, büyük kongre sonrası kırgın ve küskiin olan ANAP teskilatını harekete geçirebilir. Örgüt seçim canlılıgına sokulur ve seçim havası içinde kırgınhklar unutnlnr." Yerel seçim ile ilgili anayasa değişikliğinin haarlanması görevini üstlenen ANAP Teşkilat Başkanı Oltan Sungurlu, partililerle görüşerek seçim için nabız yokluyor. ANAP teşkilaüannın, genel merkez yöneticilerine ilettikleri olumsuzluklar ise şöyle sıralanıyor: 1. Enflasyon ve hayat p&hahlıgındaki tırmanış: Genel merkezın yeni yöneticilerini ziyaret eden ANAP teşkilatlannın büyük çoğunluğu hayat pahalılığından yakınıyorlar. ANAP'lılar temmuz ayı içinde memurlara sağlanan katsayı artışı ile yakacak yardımının "olumlo" adımlar sayılabileceğini, ancak halkın şikayetlerini durdurmaya yetmediğini belirtiyorlar. ANAP'lılar, sonbaharda yapılacak seçime kadar enflasyonun hissedilir ölçüde düşeceğı kanısını taşımadıklannı da ifade ederek, genel durumun seçime elverişi olmadığını dile getiriyorlar. 2. Belediyelerdeki yolsuzluk iddialan ve parasızlık: Belediyelerin kasalanmn boşalması, yatınmlarının dunması, bazı belediye yöneticileri hakkında rüşvet ve yolsuzluk iddialarının ortaya atılması, belediye kaynaklannın beceriksizce kullanılması ANAP'hlarca "dezavanlaj" olarak değerlendiriliyor. Bu yılın sonbahar ayında yerel yönetimlerde seçime gidilıtıesi halinde adaylann nasıl beürleneceği sorunu da ANAP içinde sıkıntıya yol açıyor. ANAP teşkilatları, yerel yöneticilerin teşkilatm göriişü alınarak belirlenmesini isterlerken, Özal, adaylann Merkez Karar Yönetim Kurulu'na ağırlık verilecek bir sistemle belirlenmesini istiyor. Üç büyük ilin belediye başkan adaylarının doğrudan Özal tarafmdan belirlenmesi, parti genel merkezinin il belediye başkanlarının tesbitinde ağırlık koyması teşküatlan rahatsız ediyor. 3. Bü>ük kongre sonrası lurgınlıklann giderilememesi: ANAP büNiik kongresine ağırhğını koyan "hareketçimuhafazakâr" eğilimin, parti yönetiminden dışlanmasının getirdiği kırgınlık, olumsuzluk olarak değerlendiriliyor. Seçim bölgelerinde büyük etkinlikleri bulunan ittifak yanlısı bazı ANAP milletvekillerinin parti yönetimine alınmaması, bu teşkilatlann parti ile bağlannı zayıflattı. Keçeciler'in seçim bölgesi Konya başta olmak üzere, Eyüp Aşık'ın seçim bölgesi Trabzon, Mustafa Taşar'ın seçim bölgesi Ankara teşkilatları "dışlanmanın sıkıntısını" yaşıyorlar. Kırgınhklar giderilmeden bu teşkilatlann olası bir seçimde ANAP için "eskisi kadar sevkle" çalışmayacakları dile getiriliyor. 4. ANAP'ın yeni yöneticilerioin henüz yerine oturmaması: Büyük kongre sonrası oluşan ANAP'ın yeni başkanlık divanı üyeleri, henuz parti tabanı iie "yakın ve sıcak" Uişki kuramadılar. ANAP'ın yeni yöneticileri parti teşkilatım tanımıyorlar. Teşkilat ile genel merkez arasındaki bu kopukluk, gidilecek bir seçimi olumsuz yönde etkiler. 5. Bakanlar Kurulu'ndan rahatsızlık ve değişiklik beklentisi: Birçok bakan ANAP teşkilatının ağır eleştirilerine hedef oluyor. Içişleri Bakaru Mustafa Kalemli başta olmak üzere, Bayınduiık ve İskan Bakanı Safa Giray, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fahrettin Kurt, Sanayi ve Ticaret Bakanı Şükrü Yürür büyük kongreden "yara alan bakanlar" olarak çıktılar. Eleştirilere rağmen Giray ile Kalemli'nin görevlerinde değişiklik olmaması da ANAP içinde tepkilere neden oldu. Bakanlar Kurulu'nda sonbaharda değişiklik bekienirken, seçime gitmek yeni eleştirilere yol açar. 6. ANAP'ın Medis grubundaki dağınıklık: Kongreden yenik çıkmalanna rağmen ANAP'ın Meclis grubu içinde etkinliklerini sürdüren liberal eğilimin "kararsızlığı" sürüyor. Hareketçimuhafazakâr eğilimin, liberallere karşı grupta nasıl tavır alacağı da henüz netleşmedi. Meclis grubunun böylesine dağınık olduğu bir durumda, Özal anayasa değişikliğini getirirse bazı beklemediği sürprizlerle bile karşılaşabilir. Grupta yeni tartışmalara ve çekişmelere yol açmak, göze alınabilecek bir risk değildir. Sungurlu ile Atasoy anayasa degişikliği için hazırlık çalışmalannı sürdürürken, ANAP grup yöneticileri TBMM'nin olağanüstü toplantıya çağnlması yönünde henüz herhangi bir talimat almadıklarını belirttiler. ANAP yöneticileri, istendiği takdirde TBMM'yi derhal toplantıya çağırabileceklerini, ancak henüz bu yönde bir hazırhk yapniadıklarını ifade ettiler. UGUR MUMCU (Baftarafi 1. Sayfada) GOZLEM bir yıl içinde "bu kadar da ceza fazla" diye düşünmüş olacak ki Dönmezer müjdeyi veriyor: Mevcut cezalann hemen hemen yanya indirildiğini zannediyorum.. Niye "zannediyor" da profesör kesin konuşmuyor? Sayın komisyon başkanının bu sözleri, 141 ve 142. maddelerin metinleri gibi yoruma elverişlidir. Çünkü cezalann "yan yanya" indirilmesi aritmetik kesinlik ifade eder; "Hemen hemen yanya" indirmek tanımı ise pek o kadar kesinlik taşımaz. 141. maddenin cezası ne kadardır? 8 yıldan 15 yıla kadar ağır hapis cezası. Ceza bununla da bitmez. iki tane 141'lik örgüt yonettiği ileri sürülen sanık için ölüm cezası da verilebilir. Buyrun bakalım! Bu hukuk faciasını bir örnekle anlatalım: Bir sendikacı, bir sosyalist partiye yönetici seçildi diyelim. Partinin de yasal sendikanın da yasal olduğu gunlerde bu seçim yapıldı diyelim. Sonra bir askeri yönetim gelsin, hem sendika hem de parti yasadışı sayılsın Ve savcılar hem bu parti hem de sendika hakkında 141. maddeden iki ayrı dava açsınlar. Ne olur o zaman? Ne olacak, idamı istenecek sendikacının... Sendikacı artık "benim girdiğim parti yasal, yönettiğim sendika da yasal" desin dursun. Kime anlatacak derdini? Sayın Dönmezer bu öntasarıyı hazırlamakla görevli komisyonun başkanıdır. istanbul Hukuk Fakültesi'nde yıllardır ceza hukuku okutan Dönmezer, aynı zamanda 141 ve 142'lik davaların değişmez bilirkişılerindendır. Sayın profesör neden böylesine duyarlı bir konuda kesin açıklamada bulunmuyor da "Cezalann, hemen hemen yanya indirildiğini zannediyorum" gibi yoruma elverişli açıklamalar yapıyor. 141'in cezası "yan yanya" iniyorsa cezalar "4 yıldan 7.5 yıla" kadar oluyor demektir Yok eğer cezalar "hemen hemen yanya" iniyorsa bu sözlerden ceza ındiriminin daha az tutulduğu sonucu çıkmaktadır. Bu konulan komisyon başkanı bilmeyecek de kim bilecek? Ceza Yasası'nın ikinci maddesine göre, eğer, 141 ve 142. maddelerde şu veya bu ölçüde bir indirim yapılırsa bu indirimlerden 141 ve 142. maddelerden "hükumlü" olanlar dayararlanacaklardır. Bu nedenle komisyon başkanının sözlerinı tartarak konuşmasında yarar vardır. "Bilimsellik" Ğe"bilim adamlığt" da bu konularda kesin konuşmayı gerektirir. Komisyon metninde indirim ne kadardır? Yan yanya mtdır, değil midir? 141 ve 142. maddeler ile ilgili değişiklikler ne zaman çıkar? Nasıl çıkar? Çıkarsa bu indirimler yapılır mı? Yapılmaz mı?.. Bunları bu aşamada bilmeye olanak yoktur. Sayın komisyon başkanının kesin bir ifade kullanmadan yaptığı bu yetersiz açıklama, herhalde Avrupa Topluluğu'na giriş hazırlıkları için öngörülmüş, "Mevsim sonu tenzilatı" bildirimidir. Demokratik ülkelerde komünist partilere tıpkı liberal partiler gibi tıpkı muhatazakâr partiler gibi, tıpkı sosyal demokrat partiler gibi örgütlenme olanağı tanınır. Başka bir tanımla komünist partilerin varolduğu ülkelere demokratik ülkeler denir. Çoğulcu demokrasinin olmayınca olmaz koşullarından biri komünist partilerin varlıklarıdır. "Bir sosyal sınıf öteki sosyal sınrflar üzerinde tahakkum kurarmış" da falan da filan da.. Bu "tahakkum" aslına bakarsanız "hayali tahakkümdür". "Tahakkum kuranlar" ise çok başkalandır. % Bütün bunlar varolan bir egemenliği gizlemek içindir. Gerisini gelin külahıma anlatın benim. CUNEYT ARCAYUREK yazıyof (Baftarafi 1. Sayfada) Gandi yarın Ankarada (Baftarafi 1. Sayfada) Türkiye'ye gösterilen destekten dolayı iki millet arasında yaşanan sıcak bağlann ilk ürünu, bağımsızlığını ilan etmesinin hemen ardından Yeni Delhi'nin Ankaratarafından tanınması olmuştu. İki ülke arasında 1951 yılında bir "Dostluk Anllaşraası" imzalandıysa da iki ülke arasındaki mesafe nedeniyle ilişkiler beklenen düzeye erişememişti. Bu dönemdeki ilişkilerin yüksek noktası ise Başbakan Jawaharlal Nehru'nun Başbakan Adnan Menderes'in konuğu olarak 196O'ta Türkiye'ye yaptığı resmi ziyaret olmuştu. Ancak Nehru'nun ayrümasından birkaç gün sonra gerçekleştirilen 27 Mayıs darbesi ziyaretin başansını gölgelemişti. Türkiye'nin 1965 yılında Hindistan ile Pakistan arasında Keşmir sorunuyla ilgili olarak çıkan çatışmalarda Islamabad'ı desteklemesi ise ilişkilerde yaşanacak olan soğukluğun "habercisi" olmuştu. Kurucularından ve önde gelen üyelerinden biri olduğu Bağlantısızlar hareketinin diğer üyeleri gibi Yeni Delhi'nin Kıbrıs Banş Harekâtı'ndan sonra Kıbns sorunu ile ilgili olarak Yunan tezlerini desteklemesi ise iki ülke arasındaki ilişkileri en düşük noktasına getirmişti. TürkHint ilişkilerindeki yeniden canlanma, ancak Başbakan özal'ın nisan 1986 yılında bu ülkeye yaptığı resmi bir ziyaret ile başlamıştı. Başbakan Özal'ın ziyaretinden sonra Ankara, tslamabad'a verdiği çeşitli mesajlarda TürkPakistan ilişkilerinin, TürkHindistan ilişkilerinin pahasına geliştirilemeyeceğini diplomatik yollardan bildirdi. Öte yandan, Yeni Delhi'nin Kıbns sorunu ile ilgili görüşleri de bu arada bir değişimden geçerek Dışişleri Bakanhğj Müsteşan Nüzhet Kandemir'in nisan ayında Hindistan'a yaptığı ziyareti sırasında yaparak, "İlişkilerin gelişmesi için Amerikalı kaynaklarca bildirilen söz konusu sahşlann durdunılması gerektigine" ilişkin açık bir mesaj verdi. Türkiye'nin Pakistan'a "inventer" satışını durdurmasını isteyen ABD, bu konudaki baskılarını 12 Eylül'den sonra giderek arttırmıştı. Türkiye, "yasak malzeme değil" gerekçesiyle buna direnirken, 1988 nisanında Hindistan da devreye girmiş ve satışlann durdurulmasını istemişti. Bu arada ABD "zenginleştirilmiş uranyum''un Türkiye'ye iadesi işlemlerini durdurdu. Türkiye daha sonra "inventer"i ihracı izne bağlı mallar kapsamına alarak, ihracatı yasakladı. Evren'in son ABD gezisi sırasında Amerikan Her iki başkentte; ticari ilişki yönetimi Pakistan'a "inventer" lerin geliştirilmesinin ikili ilişkile ihracatını durdurduğu için Türkirin pekiştirilmesinde "lokomotif ye'ye teşekkür etti. rol" oynayacağı yolundaki goruş Türkiye'nin geçtiğimiz günlerhâkim bulunuyor. 1970'li yıllann de gerek inventer'ların gerekse sonuna kadar çok alt duzeyde bunlan oluşturan parçaların satıilerleyen karşılıklı ticaret, global şını yasaklamasıyla, hoşnutsuzluk rakamlar halen duşük olmasına yaratan bu pürüzün çözümlenmerağmen son yıllarda önemli oran si yolunda atılan bu adım, Hinsal artışlar gösterdi. distan' ı tatmin etmiş bulunuyor. Türkiye'nin Hindistan'dan it Bu nedenle Başbakan Gandi'nin, hal ettiği maJlar, 1986 yılında bir Başbakan Özal ile yapacağı resönceki yıla oranla 21.6 milyon do mi görüşmelerde konuya değinillardan 44.9 milyon dolara çıktı. mesi durumunda çok alt sıralarHindistan'a sattığı mallar ise ay da ele almması bekleniyor. nı dönemde 6.2 milyon dolardan Öte yandan Başbakan Gandi'29.2 milyon dolara çıktı. 1987 yı nin ziyareti sırasında iki ülke aralında ise yapılan ithalat 68 milyon sında bir "Sivil ve Suçlularla İldolar, ihracat ise 38 milyon dolara gili Sonınlarda Işbirliği Antlaşeristi. ması"nın imzalaııacağı öğrenildi. Kimi Turk şirketlerinin, Pakistan'a atom bombası üretiminde Başbakan Gandi, Başbakan de kullanılabilen "inverter" adlı Özal ile düzenleyeceği ortak baelektronik aygıtı satmaları, yeni sın toplantısından sonra 18 temfilizlenen TürkHint ilişkilerine muz pazartesi gunü İstanbul'a geson aylarda golge düşürecek nite çecek. Bu arada Efes'i de ziyaret lik kazanırken, Yeni Delhi bu ko edecek olan Başbakan Gandi, 20 nuda Türkiye nezdinde birkaç gi temmuz salı günu Turkiye'den ayrişimde bulundu. Son girişimini rılacak. Türkiye'nin pozisyonuna yaklaştı. Sağlanan bilgilere göre Yeni Delhi'nin Kıbns sorununa ilişkin mevcut görüşünu şöyle özetlemek mümkun: îlk gunlerde ve özellikle Türkiye'nin 1965 bunalımında Pakistan'a maddi ve manevi destek göstermesi nedeniyle Hindistan, Kıbrıs harekâtını bir istila olarak görüyordu. Bu nedenle önceliği, diğer Bağlantısızlar gibi Türk askerlerinin adadan çekilmesine veriyordu. Zaman içinde bu yaklaşım değişti ve şu anda Hindistan asker çekimini mevcut sorunun sadece bir unsuru olarak görüyor. Yeni Delhi'nin dikkatleri artık daha çok Davos sürecine ve Kıbns'ta toplumlararası göriişmelerin yapılmasma çevrilmiş bulunuyor ki bu Türk tezine bir yaklaşma olarak yorumlanabilir. şısında neredeyse halkın mutlak çoğunluğu. Karşısındakilerden biri geçen dönemde saygı sunduğu, önünü ilikleyip yanına girdiği eski patronu Süleyman Demirel, erken yerel seçımde "acul"? Ha bir olsa diyor ve gereken anayasa değişikliği içın Özal a elinden gelen yardımı yapmaya hazır. Geriye SHP kalıyor. İnönü ve Baykal ne seçimden kaçıyor ne de sandıktan korkuyor. Son model ekonomik göstergelerin sahibi SHP olmadığına göre, kaçmak ve korkmak elbet ANAP'a yaraşır bir nitelik. SHP seçimin anayasa takvimine uygun yapılmasma mart 89'da sandığa gidilmesine ağırlık veriyor. Demirel'in acele etmesinde bir siyaset taktiği olması gerekiyor. Yüzeysel gerekçesi enflasyonun çektiği elense ile ayakları üstünde sallanan ANAP'ı bir hamlede düşürüp sırtını yere getirebileceği hesabına dayanıyor. Ama hesap bu kadar mı? Demirel'in kafasındaki siyasal strateji daha uzun süreye yayılıyor. Bu ekimde yapılacak yerel seçimde ANAP yüzde 30'un altına yuvarlanırsa. 1989cumhurbaşkanlığı genel seçimine doğru daha etkili, daha baskılı bir siyaset güdebileceğini, Özal'ın üstü ne daha ağırlıklı gidebileceğini hesaplıyor. 1988'den 89 kasımına kadar kazanılacak bir yıllık sürede erken genel seçim gündeme gelebilir, cyda yüzde 30'un altına düşen Turgut Bey'in Çankaya'ya çıkmakla ilgili ikbal düşlerıne daha sağlıklı engeller kurulabilir. Kuşkusuz Demirel'in hesabı cumhurbaşkanlığı seçiminden önce 35 ay yerine daha fazla zaman kazanarak Turgut Bey'i Çankaya sırtlarında engellemek gün bir blöf gibi görünen seçime yatkın havasını nasıl değistireceğini, muhalefetl seçim kaçağı ilan etmenin hangi yotlara saptınlabileceğini anyor. Bir yandan halkın nabzını tutuyor, iyiye doğru bir işaret görse, üstüne üstlük yaşadığı karamsar koşullardan sıyrılmanın yollannı bir bulsa, bayrağı hemen açmaya niyetli gibi görunüyor. Bir yandan da halkı cezbedecek yeni oğelerin peşinde. Türkiye'de sağdaki politikacılar, hele liderler işin başında kalkınan Türkiye edebiyatına sığınırlar. Hizmet yarışı demagojisi ile halkı yanlarına çekmeye çalışırlar ve bir dönemde, bir ölçüde başarılı olurtar da. Ama gün gelir, deniz biter, tekne karaya oturunca yedek akçe gibi ceplerinde taşıdıkları son can simidine sanlırlar. Düne kadar camide cuma namazı kılmaktı sağ politikacının tutkusu. Bu davranış artık halk indinde otağana dönüşünce yeni buluşlara gerek görüldü. İşte Türkiye'de seçim öncelerı şimdi bu aşamaya gidiyor. Baksanıza laik, Atatürkçü Cumhuriyet Başbakanı hem de Aflah indiode kabul görmez olduğu öne sürülen devtet parasıyla hacca gidiyor. Gazilikten hacılığa sıçrayan siyasal yatırım, yaşam alanına giriyor. Tabii seçim kararı çıkarsa Hazine bir kez daha talan edilecek. Bir kez daha bütçe büyük açığa gebe. Bu nedenle pahalıItk artacakmış. nepam! Sefa kime, cefa millete. Onemli amaç, Turgut Bey'ın yüzde 36 oyunun kurtulması. Özal'ın sinirlenmesi hemen her konuda duvara sıkışmasından. Giderilemeyen yaşam zorluklarına karşı TV'den yansıyan parlak törenlerin kamuoyu önünde kıymeti harbiyesi fazla değil. Gezip görsünler diyor Turgut Bey, gezip görüyoruz. Halk içinde öyle irdelemeler dinliyoruz ki, yazmak değil, yinelenmesi bile yıllarca hapis cezası getirebilir. Yıllar yılı demokrasinin yanında, savunusunda, işievini Mendereslere, askeri rejimlere karşın sürdürenleri Özal oturduğu sırça köşkten taşlayacağına, yüreğinden eksik etmediğı 12 Eylül modeli rejim aşkından annmanın yollannı hele bir arasa. (ierilenıe İrarfda şok (Baftarafi 1 Sayfada) AA'nın haberine göre tran'ın, nisan ayı ortalannda Fao Yanmadası'nı yitirmesiyle başlayan, daha sonra Salamşeh, Mecnun Adası, Mehran ve Halepçe'den geri çekilmesiyle devam eden gerilemeler, önceki gun cephenin kuzeyiııdeki Hac Uraran bölgesinin terkedilmesiyle doruğuna ulaştı. tran'ın son gerilemelerle elinde hemen hemen hiç Irak toprağı kalmazken, Meclis Başkanı ve Silahlı Kuvvetler Başkomutan Vekili Haşemi Rafsancani, yaptığı açıklamalarda, geri çekilmelerın "savaş taktiği" olduğunu açıklamaya çalıştıysa da ülke içinde kimse bu açıklamadan tatmin olmadı. Islami Şura Meclisi'nin (parlamento) önceki günkü açık oturumunda konuşan Ahvaz milletvekili Emin Beyanek, "Savaş konusunda >etkililerimiz neyi unutlular da değerli sa>aşçılanmız, düşman için zafer sayılacak biçimde cephelerden geri çekilmek zorunda kaldılar?" sorusunu sorarken. savaşla ilgili açıklamaların tamamen "maleryalist" ölçulerle yapıldığını, dini lider A>etullah Humeyni'nin "Savaşımız hiçbir silah tanımaz" sözunun göz ardı edildiğini söyledi. Savaşın başlangıçında İran'ın elinde kaç tane uçak, tank, helikopter veya top bulunduğunu dikkate almadıklannı, ancak son zamanlarda tutn açıklamaların mevcut silah miktarı ölçü alınarak yapıldığına dikkat çeken Ahvaz milletvekili, İran askeri saflarına "kirahk, dışa bağımlı unsuriann sızdığuu" da one surerek, bu kişilerin belirlenip dışlanmasını istedi. Sıraz Milletvekili Kasım Şadi ise, İran'ın yıllardır suren savaşa gereken önemi vermediğini, işlerin sloganlarla idare edildiğini. büyuk görevlerin kücuk, yeteneksiz ve kendinı öven kişilere verildiğinı one surdu. Kasım Şadi şunları söyledi: "Doğru dürüst bir plan ve programımız yoklu. Mevcut imkâııları yeterince kullanmadık. Ote yandan uipiomasimizi de uzman olamayan kişilerin eline verdik. Birçok ulkeye bırakın dünya politikasım o ülkenin dilini bile bilmeyen büyükelçiler, maslahatgüzarlar gönderdik. Dış poliükamız dost yerine duşman kazandırdı." Ordunun yönetimi BBC Radyosu'nun haberine göre, Batılı bazı diplomatik gözlemciler, İran'ın son aylardaki yenilgilerini, silahlı kuvvetler komuta kademelerinde yapılan değişikliklerin sonucunda doğan düzensizliğe bağlıyorlar. Bazı gözlemciler, İran Silahlı Kuvvetler Başkomutan Vekilliğine atanan ve aynı zamanda Meclis Başkanlığı'nı yürutmekte olan Haşemi Rafsaneanı'nin başarılı olamadığını, diğer yandan da İran ordusu ile Devrim Muhafızlarının tanışmalı • bir kararla birleştirilmesinin ardından bu iki kurum arasındaki sürtüşmelerin de yenilgilere zemin hazırladığını öne suruyorlar. Turgut Bey, Demirel'in anayasa degişikliği için verdiği açık bonoyu neden görmezlikten gelıyor? İsteseydi, eğer gerçekten isteseydi, yerel seçimin bu ekimde yapılmasında da samimi olsaydı, Demirel'in kesin yardım sözüne dayanarak Meclisı hemen toplayacağını, anayasayı ANAP artı DYP yeterli sayısıyla değiştirebileceğini derhal ilan edebilirdi. Oysa Demirel'in uzattığı yardım değneğini duymazlıktan gelerek, "Bakarsınız yakınHayali ihracatı himaye eden da belediye seçimi olabilir" gibi genelgenin altında kocaman imher rüzgâra açık bir kapı aralıyor. zası olan kim? Başbakan Özal. Şimdı bir hesap yapıyor. Bu Belge ortaya çıktı mı hele öteki belgelerle özdeşleşti mi Turgut Bey'den ciddi, doyurucu yanıt yok, sadece "Yalan" tepkisi. Son zamanlarda sığındığı deyiş(Baftarafi 1. Sayfada) le seslenelim: Allah aşkına Turlet bulmak güçleşti. Özellikle sa gut Bey, belgelerın altındaki imhil kentlerine sefer yapan otobüs zalar yoksa sizin, bakanlannızın, lerin biletleri, gunler onceden tü gözde bürokratlannızın değil mi, keniyor. Otobüs firmalan, bula hepsi sahte mi? Demokrasiyi bildikleri her otobüsu sefere çı memokrasi gibi gören zihniyet asıl bu yalanlamanın kalbinde. kartıyorlar. Yolcu kapasitesinin çok artma Ancak gerçek belgeler memok« sı uzerine TCDD, İstanbul rasilerde inkâr edilebilir. Ankara arasında 22 temmuz cuDemokrasiterde hesap verilir, ma ve 27 temmuz çarşamba gün hesap! leri ek seferler koydu. Ek ekspres Şimdi bakalım Turgut Bey trenler Ankara'dan 20.20'de, İs Başbakanlık Konutu'nda Semıa tanbul'dan 20.35'te hareket ede Hanım'la yapacağı istişarelerden cek. Aynı tarihlerde konulan 360 sonra ne zaman Meclisı toplankişi kapasiteli ek mavi trenlerin tıya çağıracak. Daha doğrusu hareket saati de Ankara'dan çağırabilecek mi, çağıramaya23.30, İstanbul'dan ise 23.00ola cak mı? Ya da Doğulu bir siyarak belirlendi. 23 temmuz cumar set manevrasıyla karşıtlarını sustesi ve 27 temmuz çarşamba gun turacağını sandığı yeni bir silah leri gündüz mavi tren ek seferle keşfedip seçimi gelecek bahara rinin hareket saati ise Ankara'dan mıatacak, ne yapacak? 11.00, Haydarpaşa'dan ise 10.45 Önümüzdeki gunlerde göolarak açıklandı. receğiz. Kabineye ne olacak? İran Anayasası'na göre her meclis seçiminden sonra başbakan ve oluşturacağı yeni bakanlar kurulunuz yeni meclisten ayrı ayn güvenoyu almaları gerekiyor. Başbakan Mir Hüseyin Musavi'nin 30 haziran perşembe günü üçüncü meclisten güvenoyu almasından sonra meclis içtüzüğünün 145. maddesine göre bir hafta içinde yeni bakanlar kurulunu meclise güvenoyu amacıyla sunması gerekiyordu. Ancak bu konudaki gecikme yoğun eleştirilere neden oluyor. Bilet aslanın Tanker saldırısı Öte yandan İran hucumbotlarının Basra Körfezi'nin kuzey kesimindeki Farsi Adası açıklannda Liberya bandıralı bir tankere saldırı duzenledikleri bildirildi. Dun öğle saatlerinde meydana gelen saldınnın ardından 85 bin tonluk dev lankerin imdat sinyalleri vererek bölgedekı ABD sa\aş gemilerini yardtma çağırdığı kaydedildi. SATILIK Acıbadem'de salılık daire Tel: 149 57 08
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle