23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYL>n VE GÖRÜŞLER caktır. Eski 144. maddeye göre; boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olan tarafa ancak 1 yıl gibi geçiri bir süre nafaka hakkı tanınırken, artık yeni metinle, yoksulluğa düşecek olan taraf, kusuru daha ağır olmamak kaydı ile öteki eşten ömür boyu nafaka isteyebilecektir. Aynca yeni değişiklikle, erkek de kadından ömür boyu nafaka talep edebilecek, ancak kadının ekonomik düzeyinin iyi olması koşulu aranacakür. 134. maddeye eklenen 3. fıkraya göre; evliliğm en az bir yıl sünnüş olması, eşlerin birlikte başvurması ya da birinin açtığı davayı öbOrünun kabul etmesi halinde evlilik birliği temelinden sarsılmış sayüır, denmekle, hukukumuza "anlaşarak boşanma" sistemi getirilmiştir. Bu halde boşanmaya karar verilebilmesi için hâkimin bizzat taraflan dinleyerek iradelerin serbestçe açıklandığma kanaat getirmesi ve boşanmamn mali sonuçlan ile çocuklann durumu hususunda taraflarca kabul edilecek duzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri de yapabilecektir. Görüldüğü gibi artık taraflar fikir birliğinde iseler, boşanma devlet baskısından çıkmakta, bir bakıma taraflann iradelerine bırakılmaktadır. düşünee olarak ve özgür iradenin kullamlması ve üstunlOğüne olan inancımız açısından, anlaşarak boşanmaya karşı çıkmak mümkün değil. Ancak toplumumuzda bu sistem ne kadar sağhklı yürüyebilecektir, düşünülmeye değer. Sayın hocamız Velidedeoğlu'nun belirttiğı gibi bu sistemle boşanma artık devlet kontrolünden çıkacak, ilgililere ait özel bir sorun durumuna gelecek, boşanmayı isteyen taraf öteki tarafa karşı birtakım zorlayıcı faaliyetlerde bulunabilecek, taraflan düşünmeden boşanmaya da sevkedebilecek:ir (2). Kanımca, toplumumuzda kültürel ve ekonomik duzeyin istenilen düzeyde olmaması bu konuda taraflan düşünmeden boşanmaya da sevk edebilecek>eyden önce sağlıksız boşanmalara neden de olabilecektir. Oysa temel ahnacak nokta burada da gecimsizliğin ve evlilikten korunmaya değer bir menfaatin kalmadığının belirlenmesi olmalıydı. Umuyoruz ki bu konuda da yasa amacına ulaşabilsin. son f. ile: "Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu karann kesinleştiği tarihten itibaren üç yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa, eşlerden birinin talebi üzerine boşanmaya karar verilir" hukmü getirilmekle yine uygulamada, kanuni yaptırımlarla hiçbir zaman ortak hayata dönmeleri mümkün olmayan ayn yaşayan ciftlerin, zorunlu evliliklerine de son verilmekUzua sıirefi lynhk sebeMyle boşanmalar: 134. md. 28 HAZİRAN 1988 tedir. Kammızca kanun koyucunun daha ileri ve cesaretli bir adımla hele hele çocuksuz eşler için daha kısa bir süre öngörmesi, hiç olmazsa 3 yıllık surenin, hükmttn kesinleştiği tarihten itibaren değil de davanın açıldığı tarihten itibaren hesaplanması, yasanm amacına ulaşabilmesi bakımından ve davaİann da ne kadar sürüncemede kalabildiği gerçeği ile uygun olacaktı. Gecici madde 1 uyarmca: Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, a Açılmış boşanma davaları devam edenler, b Açılan boşanma davalan reddedilmiş olmakla birlikte henüz kesinleşmemiş olanlar, c Açılan boşanma davalan reddedilmiş ve bu karar kesinleşmiş olmakla birlikte, kesinleşme tarihinden itibaren henüz üç yıl geçmemiş olanlar; 3 yıl fiilen ayn kalmış olmak, d bendinde belirtüen henüz boşanma davası açmamış olanlar ise 5 yıl fiilen ayn kalmış olmak kaydı ile bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 6 ay içinde başvurmalan halinde boşanabileceklerdir.(3) Görüldüğü gibi belirtilen fiilen aynlık sürelerinin hangi tarihten itibaren sayüacağı kanun da açıkça gösterilmemiştir. Ancak raetinden anlaşıldığı üzere belirtilen belli sürelerde taraflann ayn yaşamış olmalan ve bir daha ortak hayatı kuramamış olmalan yeterlidir. Diyelim ki şu anda boşanma davası devam edenler, fiilen 3 yıl ayn yasadıklanru ispat ederek boşanma isteminde bulunabilecek, aynca boşanma kararlannın kesinleşmesini beklemeyeceklerdir. Yani, boşanma davası açmadan önceki fiilen ayn yaşadıklan dönem de bu sürelere dahildir. Gecici maddede belirtilen a,b,c bendlerinde dunım böyle olmakla birlikte, d bendinde belirtilen henüz boşanma davası açmamış olanlar için 5 yıl gibi uzun bir süre fiilen ayn kalmış oimak koşuiunun aranmasında kanımca makul bir gerekçe bulunmamaktadır. Boşanmada Yeni Yasal Düzenleme Boşanma toplumsal, hukuki, ekonomik, kültürel bir sorun. Bu nedenle de sağlıklı evlilikler, sağlıklı boşanmalar, çocukların sağlıklı olarak topluma kazandırılması ne yazık ki yalnızca hukuk kuralları ile mümkün olmamaktadır. Bu temel sorunun çözümü, ekonomik, toplumsal ve kültürel kalkınma, gelişme ile orantılı... FİGEN KALAYCI îstcnbul Barosu Avukatlarından 12 Mayıs 1988 tarihli Resmi Gazete'de yayımianan 3444 sayılı yasayla Medeni Kanun'un (MK) 134. maddesi boşanmak isteyen ve kanunun eski metnine göre boşanabilmesi mümkün olmayan birçok evli çifti memnun edecek şekilde değiştirilmiş bulunmaktadır. Eski metne göre "Aralannda ortak hayatı çekilmez bir hale getinneyi zorunlu kılacak derecede şiddetli bir geçimsizlik başgösterdiği takdirde kan kocadan her biri, boşanma davası açabilir. Eğer geçimsizlik te, taraflardan birine daha fazla kusur yuklenebüiyorsa, boşanma davasını açma hakkı, ancak diğcr tarafa aittir", denmekle, iki ilke dile getirilmişti. Bunlardan ilki, "ortak yaşamın çekilmezliği" ilkesidir, ki; ortak bir yaşamı paylaşan eşlerin, çeşitli nedenlerle bu birlikteliği yürütemedikleri, beraberliklerinden kişisel ve toplumsal hiçbir yarann kalmadığı anda boşanmayı öngörür. öbürü ise kusur ilkesidir. Kusurlu olan ya da karşı tarafa oranla daha fazla kusurlu olanın, boşanma davası açamayacağını belirtiyor. (Hiç kimsenin kendi kusuruna dayanarak hak talep edemeyecefi temel hukuk ilkesinden hareketle). Yargıtay, köklesmis içtihatlanyla, kusurlu eşe dava hakkı tanımamakta, davacının kusursuz ya da daha az kusurlu olma koşulunu, hâkimin kendiligjnden araştırması gerekeceği; kusurun ispatlanması halinde ise davanın reddinin gerekeceği görüşünde idi. Bu görüş ve uygularna ile geçimsizliğe dayanarak 134. madde uyannca açılan boşanma davalannda önce kusur sorunu araştınlıp davacı kusurlu ya da öteki eşe oranla daha fazla kusurlu ise işin esasına girilmeden dava reddediliyordu. Bu da çoğu zaman adaletsiz sonuçlar doğurabiliyor, temelinden sarsılmış, devamında kişisel ve toplumsal bir yarann kalmadığı birçok evlilikler, yasadaki bu yanlı; hüküm ve uygulama ile mutsuz ve formalite evliliklere dönüşebiliyordu. Boşanma davası reddedüen binlerce çift, ayn yaşadıklan halde, ancak yasa önünde evli olarak yaşamlanru sürdürüyor ve temel bir sorun gündeme geİiyordu. Bu evlilikler (evlilik denilebilirse tabü) yasa kurbanı olmaktan kurtulmalı mıdır? Kusurlu eşe de dava hakkı tanınmalı mıdır? Artık kanımca, kusurlu eşe de ban kosullarla dava hakkımn tamnması gerekiyordu ve devamında kişisel ve toplumsal hiçbir yarar olmayan, aksine topluma zarar veren bu sözde evliliklere son verilmeliydi. Gerçi, kusursuz ya da daha az kusurlu eşin davaya itirazı, hiç kimsenin kendi kusuruna dayanarak hak talep edemeyeceği ilkesine. dayanıyor idiyse de akla hemen şu soru geliyordu: Kusurlu ya da daha fazla kusurlu eş dava açtığmda, öbür taraf neden boşanmak istemiyor da, karşı tarafın kusuruna dayanarak, geçimsizliğin artık ispatlandığı ve kendisinin de artık hiçbir yarar görmediği böyle bir evliligi surdürmek istiyordu. (1) PENCERE Kişilik Bunalımı "KişiHk" diye bir kavram vardır; Osmanlıcada buna "şahsiyet" denirdi. Kim olursa olsun; köylu, isçi, isadamı, büyük, küçük, kadın, erkek, memur, esnaf, kişilik sariibi olabilir, zengin ya da fakir bu konuda eşittir. Kimi zengin adam kişilik sahıbi değikJir de yoksul dort dörtlüktür. Kişilik sahibi olmayana yukardan bakılır: Adam değil, cüdam... Düşünüyorum: Türkiye'de insanın kişiliğini bir yana bırakması artık doğal mı sayılıyor? Gazetelerde öyle haberler yayımlanıyor ve öylesine doğal karşılanıyor ki... ANAP kongresinden sonra bütün bakanlar istifa mektuplannı Özal'a vermişler. Başbakan hepsini cebine koymuş; kabinede istediği gibi değişiklik yapacakmış... Ne demek o? Şu demek: Hiçbir bakan, özal'ın çalışma arkadaşt değildir, hepsi de sanki emir eridir; içlerinden biri çıkıp konuşamıyor: Anlaşarak boşanmada yeni dunım Yeni metae göre: Evlilik bırlıği, ortak yaşamı sürdürmderi, kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilecektir. Davacının kusuru daha ağır ise davalımn açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğınde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakırmndan korunmaya değer bir menfaat kalmamışsa, hâkim boşanmaya karar verebilecektir. Eski uygulama ile ulkemizde, kadınlann ekonomik nedenlerle karşı tarafın açtığı boşanma davasına itirazı da hakkın kötüye kullamlması niteliğinde idi. 134. maddenin şimdiki metnine göre ve değişen 144. maddede de sürekli olarak nafaka isteme hakkı da benimsendiğine göre artık bu yol da açılmış bulunmakta, kaduun ekonomik olarak geleceği güvenlik altına alınarak bu evliliklere de son verilmis oluna Sonuç olarak Boşanma toplumsal, hukuki, ekonomik, kültürel bir sorun. Bu nedenle de sağlıklı evlilikler, sağlıklı boşanmalar, çocuklann sağlıklı olarak topluma kazandırılması ne yazık ki yalnızca hukuk kuralları ile mümkün olmamaktadır. Bu temel sorunun çözümü, ekonomik, toplumsal ve kültürel kalkınma, gelişme ile orantılı... (1) Hakkıo köcüye kullanılması suraiyle kusursuz y* da daha az kusurlu ejin davaya itirazının mumkfln olmaması gerektiğıni, Murat Sanca anısına Aybay Yayıncılık'ın dttzentedigı makale yanjmasında, mansiyoaa dejer buluoan çabsmamda desteklemış vc savunmuştum. (2) Aılenın Çilesı Boşanma, Ist. 1976, s. 329330, 24.1.1988 T. Cumhunyet Cazetesı. (3) Gecici Md. 10 uyannca, bu kanun, 12 Mayıs 1988 tarihınde vOrttrlflte girmistir. HESAPLAŞMA BUKHAN ARPAD OKURLARDAN Yıpranan çocuklar "Dunyanm en güzel varlığı çocuklardır?" diye düşünmüşümdür hep. Onlann sürekli gulüp eğlenmesini, hiç olmazsa birazcık mutsuzluktan uzak kalmasmı istemisimdir. Çocukların üzerinde koşusturmadığı sokaklar, parklar bana oylesine donuk, öylesine anlamsız gelir ki. Penceremden dışan bakıyorum, sokağunız bombos. Çocuklar evlerinde ve odalanna kapanımslar. Bebekleri, topları kutulara konup kaldmlmıs. Kocaman masum gözleri test kitaplarının sayfalan arastnda dolaşıyor. Amaçlan bir Anadolu Hsesine ya da bir koleje girebilmek. Hani soyle gözleri bir kayıverse, cam büfelere süs diye sıkıştırılmış bebeklerine, arabatanna, aztctk oynamak isteseler onlarla hemen engellenirler. Olur mu hiç öyle jey. Sınava bir yıl kaldu Bir yıl nedir ki, daha bitirecekleri çok test kitabı var. Sonra harcanan onca para... Ve ufacık beyinlerinde bin bir soru: Ne ki şu buyuk sınav dedikleri? Acaba okuldakilere mi benziyor? Eğer kazanırlarsa çok büyük bir insan mı olacaklar? Ben de sormuştum kendime bu sorulan yıllar önce. Ve hepsini ancak bugün cevaplayabiliyorum. Doya doya yasayamamışım diyorum çocukluğumu. Ama elimde değildi ki; bu sınav hem hırs hem gurur hem de zorunlu bir gelecek smavıydu Ama o ilk tercihindeki iddialı okulu kazanamayınca yıkılmıstım. Böylelikle kazandığım diğer okula gitmekten vazgeçmistim. Olayların akısı ve şansım beni bir başka iddialı eğitim yuvası olan bir okula getirdi. Okulumuz beş sene önce Anadolu lisesi oldu. Her cumartesi, pazar çocukluklanna yabancılaştınlmış küçük sınavcılar oturuyor sıralanmıza. Folklor çauşması için okula geldiğimde, bir kız öğrencinin ağlayarak boş sımflardan birine girdiğini gordüm. Derdini kesinlikle bilmeliydim. Ne oldu, neden ağltyorsun? Matematik testinden zayıf aldım. Öğrenciler zayıf alabttir. Ama ben hep zayıf alıyorum. Matematik dersini sevmiyor musıtn? Okulda hep pekiyi alıyorum, ama burada zayıf alıyorum. Kursa gelmek istemiy'orum, Annem babam kotü not alınca kızmıyorlar, ama arkadaslanma rezil oluyorum. Donakaldım birden. "Rezil olmak mı?.." Bu küçük beyin nereden öğrenmişti bu sözü? Sonra nedir bu büyük gelecek endişesi. Onun böyle sorunlan düşunmek için daha çok zamanı yok mu? AYLİZ VELÎOĞLU Beşiktaş / tstanbut "Reçeteyi Azaltın! Hastayı Konuşturanr Yahu, bu ne biçim iş? Benle çalışmak istemiyorsan çağır, konuşakm, çekSeyim. Çalışmak istiyorsan istifa mektubumu neden c bine koyup bekletiyorsun? Oyun mu oynuyonız, devlet mi yönetiyonız? Ceketinin iç cebinde ya da pantotonunun arka cebinde bütün bakanlann istifa mektuplarıyla kaç gün dolaştı Başbakan?.. Keyfi isterse şunu yürürlüğe koyacak, canı çekerse bunu Onu alıp bu bakanlığa yerlestirecek, berikini bir başkasına. Bütün bakanlar ne söylenirse yapmaya hazır... Başbakan böylece bakanlann kişiliklerini bir kalemde silip atmıyor mu? • Televizyonda iki yeni bakan... TV muhabirı soruyor: Bakan olacağınızı biliyor muydunuz? Kâmran İnan: Hayır... Başbakan ile daha önce konuştunuz mu? Hayır... Nereden öğrendiniz bakan olduğunuzu? Kâmran İnan: TRT'den... Devlet bakanı okjunuz, göreviniz ne olacak? Hangi işleri üstleneceksiniz? Bilmiyorum... Peki, ayıp değil mi? Devletin yüksek görevlerinde buiunmuş, daha önce bakanlık yapmış Sayın Inan'a yakışır mı? Demek ki Ûzal, bu işi öylesine biliyor ki devlet bakanı yapacağı kışiyle daha önce konuşmak nezaketini göstermemiş, elınin altındakı telefonla haber vermeye bıle tenezzül etmemiş, çok kotü bir oyun oynamış Kâmran İnan'a... TV muhabiri yeni Adalet Bakanı'na da soruyor, aynı yanıtlan alıyor... Turgut Bey ya çok kurnaz, ya bir kastı var; yoksa insanların kişiliğiyle böyle oynanmaz. * Doğrusu Sayın özal'ın hükümetin bakanlartna yeterli saygryı göstermesinı dilerdim. Çünkü Özal'daki "ben" tutkusu, sonuçta bakanlarını "htçlemeye" yol açıyor, ama bunlar bizım bakanlanmız, Turkiye'nin bakanları... Onlara duymak istediğirniz saygıyı, Başbakan'ın yok etmeye hakkı yok... Geçen ay, Federal Almanya'nın Frankfurt şehrinde toplanmış olan Hekımler Odası'nın 91. kongresinde ilgınç tartışmalarda, ınsan sağlığı ıçtn göze alınan gıderlerın gıttikçe arttığı ilerı sürüldü. Bu görüşte olanlann savına göre gerekttğinden çok, hatta büyük bir cömertlikle reçete yazılıyordu! Berlin Hekimler Odası Başkanı Ellis Huber: "Reçete yazmayı azaltın! Hastalannızı daha çok konuşturun" diyor ve eklıyordu: "Yüruyüş yapmak VVallium almaktan daha yararlıdır!" Günümüzde hasta ve hekım ılişkilerı konusunda iki ayn görüş yürurlükte. Hekımlerin bir bölümü; "Hasta değil hastahk vardır!" diyor. Karşı görüşte olanlar ise' "Hastahk değil hasta vardır1" görüşunü savunuyor. Birinci görüş, daha çok Amerıkalıların. Her şeyi madde ve teknik açısından ele alan Yeni Dünya bilimadamlannın. Ne var ki, aynı tanıyla tedaviye alınmış iki hastadan birinde olumlu etki yapmış bir ilacın öteki hastaya hiçbir yararı dokunmuyor. Dünya sağlığını, çıkarları doğrultusunda yönlendiren büyük ilaç kuruluşlannın açıklama broşürlerınde yazılanlar ise gerçekten şaşırtıcı. Heie " y a n etkıler" açısından! Hekim ve hasta ilışkıleri söz konusu olunca dün ve bugün üzerinde durmam gerekiyor. Başka ülkeleri bilemem, amma 19201940 İstanbulu'nda hasta ve hekim ilişkilerı günümüzden daha insancıl ve sağlık açısından daha olumluydu. Özellikle semt eczanelennde küçük bir masa başında oturan hekimler! Hekimler, çoğu ora ınsanlarından hastalarını yıllardır tanırlardı. Hatta, çocukluklarından başlayarak bebelık, çocukluk, gençlik, yaşlılık dönemlerinde hep karşılaşmışlardı. Bundan ötürü, gerçek bir "aile hekimı" nıteliğındeydıler. Sıkı bir muayeneden sonra reçete yazılırdı. Küçük bir bölme arkasında çalışan eczacı da hemen ilacı hazırlardı. (Arkaa 13. Sayfada) BAŞSAĞLIĞI Şirketimizin Yönetim Kurulu Başkanı Sayın MUSTAFA KEMAL SAYBL'ın sevgili kardeşi BAŞSAĞLIĞI Şirketimizin Yönetim Kurulu Başkanı Sayın MUSTAFA KEMAL SAYBL'ın sevgüi kardeşi TEŞEKKUR 8.6.1988 günü Sayın ERDEM SAYIL Hanımefendi 25 Haziran 1988 tarihinde vefat etmiştir. Merhumeye Tann'dan rahmet, kederli ailesine başsağlığı dileriz. ERDEM SAYIL Hanımefendi 25 Haziran 1988 tarihinde vefat etmiştir. Merhumeye Tann'dan rahmet, kederli ailesine başsağlığı dileriz. NİHAT SARGIN ve Sayın HAYDAR KUTLU'nun DGM'de başlayan duruşmalarını izlemek isterken, geçirdiğim kalp krizinde bana ilk mudahale>i yapan sevgili dostlanma, yoğun bakımda ve sonrası tedavim süresince yakın ilgilcrini esirgemeyen ve benı saglığıma kavuşturan tıp adamlarına, beni hiç yalraz bırakmayan yureklen sevgi dolu ziyaretçilenme saygılar sunuyor, teşekkürlerımı kabul etmelerini diliyorum. ANKARA ANONİM TÜRK SİGORTA ŞİRKETİ GENEL MÜDÜRLÜGÜ ANKARA ANONİM TÜRK SİGORTA ŞİRKETİ YÖNETİM KURULU tDRİS ERDtNÇ Kocaeli eski Işçi Sendikalan Birliği kurucusu ve sekreteri . Değerli kağıtlara yatırım yapmadan önce TEB'e danışın Menkul değerlerin hareketli dünyası... Hisse senetleri, tahviller, yatırım fonlan... Sürekli değişen fiyatlar... İstikrarlı ve kârlı değer arayışları... Bu karmaşık labirentte sizi en iyi çözümlere ulaştıracak bir bankayla çalışın. Türk Ekonomi Bankası, bilgi ve deneyimi, profesyonel nitelikleri yüksek kadrosuyla doğru yatırımlar yapmak isteyen kişi ve kuruluşların yanındadır. TEBMENKLL KIYMETLER BOLÜMÜ'NÜN HİZMETLERİ Her vadede, yuksck verimli hazine bonosu, devlet tahvili alım satımı Hisse senedi alım sıtımı Portfoy yonetimi Menkul değer muhafazası Aracılık hızmetleri Menkul değer danışmanlık hizmetleri TÜRK EKONOMİ BANKASI Bilgiden yamdanın
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle