19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER tirme aracı olmaktan çıkarmışlardır. Şimdi halkımız ABD Doları ile Alman Markı'nı ödeme ve biriktirme aracı olarak kullanmaya başlamıştır. Buna karşın bazı yetkililerimiz, "paradan uç sıfır silme"yi düşünebiliyor, ama enflasyonu durdurma becerisini gösteremiyorlar. Enflasyonu kötülemekte birbirleriyle yarış eden bu yöneticiler, uygulamada para basma yarışından da geri durmamaktadırlar. Ama bir de "Atatürkçülük" nutuklan atmaları, bu ikiyüzlülüğün sınırlarını dayanılmaz ölçülere ulaştırmaktadır. Türk bayrağı, Misakı Milli sınırları ve TBMM gibi Atatürkümüzün kendinden sonraki kuşaklara, canlan pahasma korumalannı isteyerek emanet ettiği kutsal armağanlar vardır. Ulusal egemenlik ve siyasal bağımsızlığıınızın simgeleri olan bu kutsal kurumlann en önemlilerinden biri de Turk Lirası olduğu halde, bu sonuncu armağanın önemi, henüz gerektiği kadar anlaşılmış ve halkımızca benimsenmiş değildir. Böyle olduğu için, O'nun en çok istediği, "Sağlaın para, güçlü Hazine" ilkesi korunamamış, sonunda onun yarattığı ve 20 yıl değerini konıduğu Türk Lirası, ölümünü bekler duruma gelmiştir. O'nun yarattığı ve uzun yıllar değerini titizlikle koruduğu Türk Lirası'nı bu hale düşürenlerin Atatürkçülük nutku atmaya hakları var mıdır? Eser ortadadır: Ingiliz Sterlini'nin Turk Lirası türünden ortalama fiyatı, 1921'de 605 kuruş, 1938'de 616 kuruş, 24 Ocak 1980'de 10.500 kuruş, 1988'deki fiyatı 250.000 (yani 250 bin) kuruş. Yalnız Ingiliz Sterlini'ne karşı Türk Lirası'nın değeri Atatürk'ün bize emanet ettiği değerin 409'da birine indirilmiştir. 1930'dan beri Ingiliz Sterlini de, dünyanın diğer paralarına karşı büyük değer kaybına uğramıştır. O da hesaba katıldığında Atatürk lirasının değerini binde birinin çok altına düşürdüğümüzü kabul etmeliyiz. Bu durum, emanete ihanetin açık delilidir. Atatürk'ten sonra ekonomiyi yönetenlerin para basmaya başlaması, Atatürk'ün ilk komaya girdiği 1938 eylulünün ilk haftasında başlamıştır. Basılan para ile yatırım yaparak "Kalkınan Türkiye" reklamı yapmak O'nu izleyen Iiderlere kolay gelmiştir. Son yıllarda politikacılarımız, bu alanda her türlü ölçünün dışma çıkmış, büyük sosyal ve ekonomik yıkıntı yaratan enflasyon kolaylığını bol bol kullanmışlardır. Oysa enflasyonun yarattığı panltılı birkaç yatırımın gösterişten ibaret olduğu, para basarak yaratılan ekonomik canlılığın gelecek zaman içinde ödenen ekonomik ve sosyal bedelinin çok ağır bulunduğu son yıllarda yapılan gözlem ve araştırmalardan açıkça anlaşılmıştır. Çağdaş ekonomi uzmanları, Latin Amerika'da ve liderleri enflasyon sarhoşluğuna kapılmış dünyanın öbür ülkelerinde yaptıklan gözlem ve araştırmalar sonucunda, yoksul halkın enflasyona sonunda isyan ettiğini ve enflasyonun liberal ekonomi ile demokratik siyasal rejimi birkaç yıl sonra ortadan kaldırdığını göstermişlerdir. Öyle ki, dünyanın bütün ülkelerinde enflasyon hızı yılda yüzde 56 düzeyinde yaklaşma tehlikesi gösterince, hukiimetlerin büyük sarsınülar geçirmesi kaçınılmaz olmaktadır. Bizim ülkemizde politikacılarımız yılda yüzde 80 oranına ulaşan enfîasyona bile fütursuzca dudak bükmekte ve " N e yapaîım, kalkınan bir ülkede olur böyle şeyler" gibi sözler etmektedirler. Atatürk'ün bize bıraktığı dolaşımdaki para miktarı, 27 Ağustos 1938'de 176 milyon TL.'dir. 3 Ocak 1939'daki para miktarı 197 milyon TL., 5 aylık artış yüzde 2O'dir. Bütün sıkıntılara karşın Atatürk, 1925'te 161 milyon TL. olan para miktarını, 1937 sonunda 169 milyon TL.'sine ancak çıkarmıştır! Para değerinin sabit tutulduğu 192338 arasındaki dönemde, yılda ortalama yüzde 6 oranında oldukça yüksek bir ekonomik büyüme hızı elde edüebilmiştir. Mayıs 1988 ortasında 3.9 trilyona (1938'dekinin 22 bin katına) yükseltilen dolaşımdaki para miktarı nedeniyle, 1930'lardaki değerinin binde birine düşmüş Türk Lirası can çekişirken, ekonomiyi yöneten büyüklerimiz yaklaşmakta olan yerel seçimleri kazanabilmek için devlet harcamalannı hızlandırmanm yollarını aramakla uğraşmaktadırlar. 14 HAZİRAN 1988 Geçnıiş Dönemin Sağlam Parasından Enflasyona... Para basmanın, siyasal itibar ve propaganda için yoksul halkm cebinden para çalmak olduğu, ekonomik büyümenin hızlandırılabilmesi için para basmayı hızlandırmanm gerektiği yönündeki görüşlerin büyük bir "ekonomi palavrası" olduğu, ekonomi uzmanlarınca iyice kanıtlanmıştır. Bu konuda tereddüdü olanlar, "liberal ekonomi"nin asıl üstatlarına danışmalıdırlar. Onlar, enflasyonun, ülkesini halkın tasarruflarım arttır:rak kalkındırma güctine sahip olmayan güçsüz liderlerce, halkı uyutmak için kullamlan haksız ve kötü bir vergileme biçimi olduğunu sö'ylemektedirler. Prof. Dr. MUSTAFA A. AYSAN •Her törende olduğu gibi, geçen 19 Mayıs törenleri de Atatürk'ün adınımn binlerce kez yinelenmesine neden olmuştur. Bu törenlerde onun admı yineleyenler arasında Türk Lirası'nı bir ödeme ve biriktirme aracı olmaktan çıkaranlar en öndedirler. Üstelik bir de şöyle nutuklar çekiyorlar: Enflasyonu hızla düşürmek çok tehlikelidir; enflasyonu durdurmak ekonomik büyümemizi yavaşlatır, ülkemizi işsizliğe boğar; işsiz kalan fakir halk perişan olur. İleri Batı ülkelerine yetişebilmek için hızlı buyümek ve hızla artan nüfusumuza iş sağlamak için enflasyona razı olmalıyız." Enflasyonun önlenmesini inatla isteyenleri, çok yakında "vatan hainliği" ile, "ulusumuzu çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırmaktan alıkoymak istemekle" suçlarlarsa şaşmayınız. Enflasyon hayranlanndan çok yakında bu suçlamalann gelmesi de beklenmelidir. Enflasyonun kötülüklerini anlata anlata yıllık enflasyon hızını 1988'de yüzde 80'lere ulaştıran bir ekonomik yönetimin başka yapacağı kalmış mıdır? "Saglarn para, güçlü H a z i n e " sloganıyla 19201938 yıllan arasında, para basma kolaylığını hiç kullanmadan ülkemizi büyük ekonomik başarılara ulaştıran Atatürk'ün ölümünden sonra gelen ülke yoneticileri, para basarak ekonomiyi kalkındırmayı bir büyük beceri gibi göstermeyi başarmışlardır. Bugünlerde artık yeni bir para birimi arayışı içindedirler. Paradan "üç sıfır silme" ile ilgili görüşler, hep bu yeni para birimi arama işinin görüntüleridir. Ekonomimizi yönetenler bu görüşlere şu bilimsel (!) yanıtı vermektedirler: "Paramız, Italyan Lireti'ni geçince düşunürüz!.." 1988 mayısında Türk Lirası değer düşüklüğünde dünyanın değeri en düşük paralanndan olan Italyan Lireti'ni geçmiştir. Devlet buyüklerimiz ölçüyü böyle saptadığına göre, yakında "paradan üç sıfır silme" tartışmaları yoğunlaşacak ve belki de bu yeni para yaratma işlemi uygulamaya kcnacaktır. Sorun ve Sorum PENCERE Kurultaya tatsız tartışmalar ve çatışmalaıia hazırlanan SHP'de üç kesim oluştu: Merkezciler... Baykalcılar.. Sohular... Belki bu adlar yerli yerine oturmuyor, her kesimden ötekine belli bir sınır da yok; ama, gazete sayfalarına yansıyan haberierde vurgulanan bunlar... SHP'deki üç kesimin birbirine yönelttiği eleştiriler de oldukça acımasız. Nedir bu eleştiriler? Öldürülen Türk Lirası ve nutukçnlar Aslında "paradan üç sıfır silme" işlemi, şimdi kullandığımız TUrk Lirası'nın cenaze töreni özelliğini taşıyan bir ışlemdir. Bu işlem sonucunda, kullanmakta olduğumuz Türk Lirası'ndan 1000 kat daha değerli bir "yeni Türk Lirası" dolaşıma sunulur ve şimdi kullanmakta olduğumuz değeri düşük "eski Türk Lirası" 35 yıllık bir süre içinde dolaşımdan çekilir. Böyle bir işlem, 1923'te ve 1948'te Almanya'da, 1963'te de Fransa'da uygulamaya konmuştur. İki ülkede de devlet, değeri yüksek yeni paranın dolaşımı yayginlaştıkça, değeri düşük eski paraları yürürlükten kaldırmıştır. Özetle, paradan sıfır atma işlemi, eski paranın öldürülmesine karar verme işlemidir. Atatürk'ten sonraki ekonomi yöneticileri uzun yıllar süren ugraşı sonunda, güzel Türk Lirası'na amansız enflasyon hastalığını aşılamışlar, son beş yılda da aşılamayı katmerlendirerek onu bir ödeme ve birik Sonuç Oysa para basmanın, siyasal itibar ve propaganda İ£İn yoksul halkın cebinden para çalmak olduğu, ekonomik büyümenin hızlandırılabilmesi için para basmayı hızlandırmanm gerektiği yönündeki görüşlerin büyük bir "ekonomi palavrası" olduğu ekonomi uzmanlarınca iyice kanıtlanmıştır. Bu konuda tereddüdü olanlar, "liberal ekonomi"nin asıl üstatlarına danışmalıdırlar. Onlar, enflasyonun, ülkesini halkın Usarruflannı artırarak kalkındırma gücüne sahip olmayan güçsüz liderlerce, halkı uyutmak için kullamlan haksız ve kötü bir vergileme biçimi olduğunu söylemektedirler. Ancak bizim enflasyon hayranları bir de halkın gözünün içine baka baka, "Atatürkçülük" nutku atmıyorlar mı? HESAPLAŞMA BUBHAN ARPAD I ÖLÜM ORUCU ŞEHİTLERİMÎZ ÖLÜMSÜZDÜR! 14 H.rir.n i9»4 AB D U L L A H MERAL MEHMET FATİH ÖKTÜLMÜŞ öuneden önce güneşteydi gözleri Işte bu yüzden ölürken ışıl ışıldı son sözJeri: "Sakın ha bizi çok övmeyin övüp de yeraltında üzmeyin" Solcular elestirilmiyor; suçlanıyor. Neyte? Mezhepçilik, aşırı solculuk, bölgecilik yapmakla suçlanıyor sol kanat... Gerçi SHP'deki Doğulular, Aleviler, Sendikacılar yalnız bu kanatta yer almıyorlar; ama, öncelikle sermaye basınından gelen saJdırılar yoğunlaşıyor; Erdal İnönü'ye bu konuda akıl verenler de eksik değil. Diyoriar ki: Sayın Inönü, Baykatcriarta birieşip solculan SHPden tasfiye etmelidir. SHP'de iki korku yaygınlaşıyor: Tasfiye edilmek korkusu... Sol korkusu... 12 Eylül'ün ektiği ve buyüttüğü öcü politikastnı körüklemek isteyenler az değil... • Baykalcılar için gündeme getirilen eleştiri önce "isim"den kaynaklanıyor. Baykalcı ne demek? Leninci, Maocu, Atatürkçü olunabilir; çünku bu sözcüklerin ideolpjik içeriği var. Baykalcılık bir ideoloji mi? Değil. Peki, bir fikir çevresinde birleşmeyenlerin bir araya gelişlerinin anlamı ne? Eleştiri bu noktada yoğunlaşıyor: Parti içi iktidarı ele gecirmek için parti içinde ikinci bir örgütlenmenin sakıncaları SHP'de parçalanmaya doğru bir kördövüşu yaratmaz mı? Baykalcılara karşı sol kanadın ortaya çıkışı, tasfiye edilmemek güdüsünün direnişi diye vurgulanıyor. Sermaye çevrelerinin ve sağcı basının Baykalcılığı desteklemesi, SHP'nin içinde çelişkilerin derinleşmesini isteyenlerin etkinliği değil midır? İstanbul İl Kongresi'nin iptali bunların ekmeğine yağ sürdü. Merkezciler kimler? Başkentte İnönü'nün çevresinde öbeklenmiş olanlara Merke^ ci deniyor. Onlar da eleştiriliyor: Merkezci elini sıcak sudan soğuk suya sokmayan kişidir; bürokrattır; tabanla bağı kopmuştur; siyaset yapmakta yetersizdir; kitlelerin coşkusundan kopuktur; particiliği memuriyet gibi anlamaktadır; Genel Başkan'ın yamacına sığınarak konumunu korumaya çalışmaktadır SHP'ye lokomotiflik edecek canlı, coşkulu, bilgili, yürekli kadrolar gereklidir. * Eleştiri kimsenin hoşuna gitmez; akıl öğretmek de çok kolaydır. Ne var ki SHP'deki olgular da bunlar. Yapılacak iş dengeli bir uzlaşmayı zamanla bütünleşmeye dönüştürmek için Kurultay'da ilk adımları atmaktır. öyie görünüyor ki bu konuda en büyük sorum Erdal İnönü'ye düşüyor. Kimi zaman en büyük sorum, en büyük fırsat demektir; İnönü işte bu kapının «jşiğinde... Kaya Köyü: "Dostluk Köprüsü" Ekonomisi her gün biraz daha batağa giden ülkemizi yönetenler yeni bir cankurtaran simidi buldular: Turizm! "İcraatın Içinden" başlıklı o toz pembe tabloları çizerken sık sık başvuruyorlar. Turizm sözcüğü dillerinden düşmüyor. Konuşuyorlar da konuşuyorlar! Konuşuyorlar, milyarlan ve trilyonları sıralıyorlar! Turizm uğrunda çuvalla para dağrtıyorlar. Ülke topraklarını yabancı para babalarına sunabilmek için her şeyı göze alıyorlar. Ege Denizi'nın ve Akdeniz'in el değmemiş kıyıları, eşsiz mavileri ve yemyeşilleri turizmin beton yığınlarına kurban veriliyor. Kilometrelerce kumsal, ormanlar, ülke ekonomisini her gün biraz daha ele geçiren holdingcilere veriliveriyor "kırk dokuz yıl kirayla" diye yutturularak! ANAP yönetimi her şeyi yabancılara vermeye öylesine alıştı ki, Türkiye'de karayolu yapımını bile dış holdinglere vermekten çekinmiyor. Bu uygulamaya göre karayolu yapımını üstlenmiş yabancı firma, yolun iki başına adamlarını yerleştırerek gelip geçenden para topluyor. Türk topraklarının yabancılara bırakılmasını göstermeK açısından itginç bir örnek! Cumhuriyet'in başlangıç yıllarında İstanbul Karaköy Köprüsü1 nün iki başında durup geçenden bir kuruş toplayan 'Köprücüler' aklıma geldi. Yabancı sermaye ve yerli ortaklarının ülke bağımsızlığı. doğa korunması gibi kaygıları yok. Uluslararası antlaşmalar, çevre haftaları, doğa korunması gibi kavramlar vızgeliyor. Fethiye'de Kaya Köyü'nün Rum semti, 1922'de Rumların Yunanistan'a göçünden bugüne boş kalmıştı. Burayı turizm yoluyla değerlendirme çabaları görülüyor. Gazetemizin başyazarı Nadir Nadi ile Sami Karaören arkadaşımızın da doğum yeri olan Kaya Köyü, bol kredi ve kısa sürede bol gelir açısından çekici görülüyor. Bunca yıldır yıkılmaya bırakılmış güzel yurt parçası kurtarılacak diye sevinenler de var! Konuyu yakından bılenler kaygılı. Türk Muhendis ve Mimar Odaları Bırliği başta olmak üzere geçenlerde yayımladıkları bir basın açıklamasında kaygılarını belirttiler: Bir önerileri de var. Kaya'nın "Dostluk Köprüsü" olarak değerlendirilmesini 'stiyorlar. Kimi bölümleri aktarıyorum: (Arkası 13. Sayfada) Abdullah MERAL HAYDAR BAŞBUĞ FATİH ÖKTÜLMÜŞ HASAN TELCİ yüreğimizde gömülü bilincimizde yaşıyor. Tutuklu ve Hükümlii Aikleri Yardımlaşma Derneği TAYAD 1948 17 Haziran 1984 Anısı ve mücadelesi bilincimizde, onurumuzda, kavgamızda... REMZt KÜÇÜKERTAN, YAŞAR AYAŞLI, KENAN GÜNGÖR, SELİM AÇAN VE ARKADAŞLARI Düşlerin sonsuza düştüğü yerde Sabnn çiçeklerini açtığı yerde Asla kapanmaz yaşanan defter ÇunkU tarihin en güzel yerinde Son sözü hep direnenler söyler MÜCADELEMİZDE YAŞIYORLAR 14 HAZİRAN 1984Abdullah Meral ölüm orucu OĞLUM ÎNSANLIK İÇİN ÖLDÜ Oğlum mert ve cesur, can verip sır vermeyen bir evlattı. Halk uğruna açlıkta, susuzlukta canını feda etti. Kalbimizde yaşıyor. R. KÜÇÜKERTAN, Y. AYAŞLI Abdullah MERAL 14 Haziran 1984 Ha>dar BAŞBAC 17 Haziraa 1984 M.FaÜh ÖKTÜLMÜŞ 17 Hazinu 1984 Hana TELCİ 23 HazJran 19S4 K. GÜNGÖR, S. AÇAN ve ARKADAŞLARI ANNESt ve BABASI Abdullah Meral'ler ÖLMEDİ, ÖLMEYECEKLER! Beyazlar, kırmızı karanfiller arasında inancı ve onuru yaşam biçimi haline getiren tarihe damgasını vuranlardandı." Metris'deki Devrimci Sol Davası tutuklulan adına GENDAŞ YAYINCILIK A.Ş. DEĞERLİ ÎLKOKUL ÖĞRETMENLERİMİZ Yayınevimizin yayınlarından olan: tlkokul llkokul tlkokul tlkokul llkokul Türkçe 1 Türkçe 2 Türkçe 3 Türkçe 4 Türkçe 5 tsmet Özoğuz tsmet özoğuz tsmet Özoğuz Erol ÖzSevim Öz A.Cavit Yaren Erol ÖzSevim Öz A. Cavit Yaren GONCA'NIN BABASINI SEVMESİ GEREKÎR Gonca Kurtuluş'un annesi babasının yerini alamaz. Babası belki de hergün onu düşünüyordu. Kızını göremediği için her gün daha da üzülüyordu. Ama kızına hiç küsmedi. Onu hep sevdi. Bende onu çok seviyorum. Siyasi tutuklulann çocukları adına kitaplarını 19881989 öğretim yılında okulunuzda okutulması için ilginizi bekleriz. NOT: tsteyen okullara örnek gönderilir. Aşirefendi Cad. No: 7 SfRKECİ/tSTANBUL TEL: 527 10 20 520 82 12 ŞİRVAN ERDOĞAN DURSUN KARATAŞ Dış ticaret işlemlerinde günleriniz beklemekle geçmesin Günümüzde dış ticaret... Yurtdışı ülkemevzuatlan... Yanbş zamanlama.... Beklemekle geçen günler... Bitmeyen sonınlar... Tambirlabirent... Türk Ekonomi Bankası, dış ticaret finansmanı ve dövizli işlemler konulannda bilgj ve deneyimi... profesyonel nitelikleri yüksek kadrosuyla İhracat, ithalatla ilgili en iyi çözümlere zaman ve para kaybetmeden ulaşmak isteyenlerin yanındadır. TURK EKONOMİ BANKASI Bilgiden yararianm TEB'İN DIŞ TİCARET KONUSUNDA VERDİĞİ HİZMETLER: İhracat ürünleriniz için dış pazar araştırmalan • Ehş alıcüar için finansman sağlanması Dövizli teminat mektuplan • Dövizli işlemler İhracatçılara damşmanfak tthalat, ihracat akreditifleri thracat, hazırlık. prefınansman. dövizli krediler • Arbitrai,vadeli döviz ahmsatımı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle