23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/10 HABERLER 4 MAYIS 1988 Mtidahale boş hayal (Baştamfı 1. Sayfada) konuşmada ve SHP grup toplantısında, Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in Trabzon'da yaptığı konuşmanın kamuoyunda kaygılar uyandırdığını belirterek, "Bu kaygılara gerek olmadığını, ama Cumhurbaşkanı'nın da böyle yersiz kaygılar doğuracak konuşmatar \apmamasi gerektiğini belirtmek için söz aldıra" dedi. Cumhurbaşkanı'mn 12 Eylül 1980 harekâtına ve bu harekâtla kurulan ara rejimdeki icraatlara yöneltilen eleştirilerden rahatsız olduğunu vurgulayan İnönü, Cumhurbaşkanı 'mn 12 Eylül harekâtının basındaki insan olarak bu harekâtı ve sonuçlarını savunmak istemesinin normal olduğunu belirtti. İnönü, sözlerini şöyle sürdürdü: "Eleştiri de olacaktır, savunma ve karşı eleştiri de olacaktır. Ancak, bu savunmayı yaparken Sayın Cumhurbaşkanı'nın 'tlerde bir gün gene Türkiye 12 Eylül öncesine benzer bir kargaşa ve ızdırap dönemine duşerse, eninde sonunda kurtaracak güç Silahlı Kuvvetleı'dir' deraesi adeta yeni bir müdahale hazırlandığı havasını veren, anayasa ile bağdaşmayan, son derece yanlış ve yakışıksız, hiçbir şekilde kabul edemeyecefiroiz bir iddia ileri sürmek olmnştur. Bu talihsiz ifadenin uyandırdığı şaşkınlığı ve telaşı gidermek için Sayın Cumhurbaşkanı ikinci ve iiçiincü günkiı konuşmalannda sözlerinin yanlış anlaşıldığını, ulkede bir müdahaleyi gerektirecek şartlar bulunmadığını açıklamış. demokratik düzene bağlılıgını belirtmiştir. Ama bunları yaparken yeniden kuşku uyandıran bir ifade de kullanmıştır: 'Gene aynı durunılarla karşılaşırsak, görevini yapması gereken kuruluşlar, görevlerini yerine getirmezlerse, Silahlı Kuvvetler bundan bana ne diyemez' demiş, 'Haksız mıyım' diye vatandaşlara sormuştur. Bu yaklaşım temelinden yanlıştır, sayın milletvekilleri bu yaklaşımı, bu anlayışı hep birlikle degiştiremezsfk, bir müdahale ihtimalini hiçbir zaman ortadan kaldıramayız. Silahlı Kuvvetler milletin gözbebeğidir. Milleti her düşmana karşı koruyacak, üzerine titrediğimiz örgütlii güçtür. Ama bu güç milli iradenin temsilcisi olan Biiyük Millet Meclisi'nin uzerinde degildir." Anayasanın 104, 117 ve 122. maddelerinde Silahlı Kuvvetler'in TBMM'ye karşı sorumlu olduğunun belirtildiğini anımsatan İnönü, "Devletin, demokratik düzenin karşılaşabilecegi butun güçlükleri, bunalımlan aşacak olan temei irade Biiyük Millet Meclisi'nde toplanmıştır. Anayasının ne başlangıç bölümünde, ne başka bir yerinde buna aykın bir hukiım yoktur" diyerek, Cumhurbaşkanı'ıun da konuşmalannda TBMM iradesinin her güçlüğü yenebileceği inancmı desteklemesi gerektiğini vurguladı. "Darbe ihtimalleri rnilletin, Biiyük Millet Meclisi'ne güveni arttınlarak önlenir, azaltılarak değil" biçiminde konuşan SHP Genel Başkanı, sözlerini şöyle sürdürdü: yu kurarak Kurtuluş Savaşı'nı zafere götürmüş bir meclis vardır. Dataa yakınlarda 22 Şubat, 21 Mayıs silahlı darbe girişimlerini anayasaya sadık Silahlı Kuvvetler'in desteği ile önleyerek demokratik düzeni ve kendi onurunu konımasını bilmiş 12. dönem meclisi vardır. 18. dönem meclisinin de, demokratik düzenin aynı derecede sağlam, yılmaz ve başanlı bir kornyucısu olmasını sağlamak bize düşen ve Sayın Cumhurbaşkanı'nın da bütün gücüyle desteklemesi gereken yüce görevdir. 1945'ten beri geçen 43 yıllık çok partili demokratik yasamımızın 3 defa anayasa dışı müdahalelere uğramış olması. bugün bütün dünyamn bize şüphe ik bakmasına neden olmaktadır. Türkiye'de yakında yeni bir müdahale olacak raı? sorusu ile sık sık karşılaşıyoruz. Bu sorunun cevabı, demokratik düzenin gücüne inandığımızı her fırsatta söyleyerek, göstererelt önemli ölçüde verilebüir. Asjl inandıncı cevap ise bundan sonra karşımıza çıkabilecek bir büyuk bunalımı demokrasi içinde aştığımız gün verilmiş olacaktır. Ama böyle bir sınavı geçirecek gücümüz ve inancımız olduğunu dosta diişmana sürekli anlatmak zorundayw. Sayın Cumhurbaşkanı'nın Trabzon konuşması bu bakımdan çok yanlış izlenim uyandırabilecek bir konuşmadır. Muhakkak düzeltilmelidir. Sayın Cumhurbaşkanı Trabzon konuşmasındaki ifadesinin maksadı aştığını, ülkcyi bunalımlardan kurtaracak son çare olarak Silahlı Kuvvetler'in müdahalesini düşünmediğini açıkça söylemek zonındadır. Yoksa, anayasa dışı bir davranışı özendirme dunımuna dttşer." günlerde anayasa dışına çıkmayı kimsenin düşünmemesi gerektiğini söylemelidir. Başka hayaller besleyenlere yeşil ışık yakmamalıdır" dedi ve Türkiye'de müdahaleler döneminin bittiğini, TBMM'yi bundan böyle kimsenin kapatamayacağını söyledi. Evren'in sözlerinin yeni bir müdahale bekJentisi havası yarattığını savunan İnönü, bu sözlerin kamuoyunda şaşkınlık yarattığını da ifade ederek sözlerini özetle şöyle sürdürdü. Özal, Hürriyefin resepsiyonunda Başbakan Tuıgut Özal, Hurriyet Gazelesi'nin 40. kuruluş yıldönümü nedeniyle Büyuk Ankara Oteli'nde verilen resepsiyona katıldı. Özal, 20.40 sıralarında resepsiyonun verildiği salonun girişinde Hurriyet Gazetesi'nin sahibi Erol Simavi tarafından karşılandı. Simavi, Başbakana "hoşgeldiniz" derken Ûzal da "kutlarım, hayırlı olsun"dedi. Özal daha sonra Hurriyet Gazetesi'nin dününü, bugünunu ve yannını fotoğraflaria anlatan "multivizyon" gösterisini izledi. Özal'ın önceki gün de Hurriyet Gazetesi sahibi Erol Simavi'yi Başbakanlık Konutu'nda kabul ederek bir öğle yemeği yedikleri öğrenildi. Erol Simavi ile Genel Koordinatör Çetın Emeç'in bugün de Cumhurbaşkanı Kenan Evren tarafından kabul edileceği bildirildi. (Fotoğraf: AA) COHEYT ARCAYÜREK yazıyor (Baştarafı 1. Sayfada) Çunkü ANAP milletvekilleri son gelişmeleri şapkalarını önlerine koyarak değerlendirememişler, çünkü iktidar destekçileri bir müdahalenin kendilerini de alıp engin, fırtınalı, dalgalı denizde b o ğacağı bilincine bir türlü varamamışlardı. Meğer olası müdahalelerden söz ettiği zaman Cumhurbaşkanının "demokrasiye içtenlikle bağlı" olmasından kuşku duymayan Başbakan Özal, hemen yanıt vermeye kalkışmamışmış, günlerdir suskun kalmasının gerçek nedeni buymuş. Zaten olan bitene kendi başlarına değer biçemeyen milletvekilleri dünkü ANAP grubunda önderlerinden, başbakanlarından böyle yorumlar, değerlendirmeler geldiğini gördükten sonra Mecliste elbet suspus olacaklardı. Yargtlarmı Özal'ateslim ettikten sonra, İnönü'nün hiçbir gücün TBMM'yi kapatamayacağını söylernesine olumlu bir tepki göstermemeleri doğaldı. Bir dönemin MDP'lisi, Evren'e yakın kaynak ve dün hükumet adtna Ali Bozer'in, Evren'in son konuşmalarını "yorumlamanın görevlerini aştığını" söylemesinden sonra, "Evren + Özal + ANAP grubu" birleşiminden demokrasiyi savunmaya yönelik ciddi, kesin davranışlar beklemek esasen olanaksızdı. ANAP'ın dün uygulamaya çalıştığı taktik, benzetmeye izin veriniz, yeri geldiğinde kullanılan deyimle adeta "yavuz hırsız ev sahibini bastınr" biçiminde özetlenebilirdi. Bir müdahaleyi iktidar muhalefet birlikteliğiyle bastırabileceğimizi söyleyen İnönü'ye, grubunda Özal "Bunları söyleyen 1 Mayıs'ın peşinde koşar mı" diye yanıt veriyordu. Demirel ile İnönü'nün rejim konusunda söz aldığı işitilince. tabii Özal'ın direktifiyle eskl bakanlardan bacanak Ali Tanrıyar da Meclis Başkanlığına acele başvuruyor, "1 Mayıs ve öğrenci olayı" üzerine konuşacağını bildiriyordu. Evren'in müdahalelere yol açtığı izlenimini veren sözlerine Mecliste muhalefetin göstereceği büyük tepkiyi, karşı bir saldırıyla, 1 Mayıs ve öğrenci olayını abartarak yanıtlama planı böylece hazırlanmışoluyprdu. Nitekim Tanrıyar, özellikle SHP'yi kışkırtmaya yönelen yazılı metnini okurken, parti yöneticileri işin farkına varmış, kendi gruplarını "teskin etmeye" başlamışlardı. Soruyordu İnönü: "Başbakan müdahale ihtimalinin canlı tutulmasından memnun mudur, değil midir?"... Giderek kararan bir yüzle koltuğunda oturan, SHP liderinin başı kendisine döndüğünde başka taraia bakmayı yeğleyen Özal'dan çıt çıkmıyordu. Tabii memnundu, neden olmasındı? Daha önce de örnekleri görüldüğü gibi ne zaman Özal köşeye sıkışsa Evren bir geziyle, bir konuşmayla imdadına yetişiyor, halkın dikkatlerini dağıtmada başbakanının yanında yer alıveriyordu. Çankaya'dan çıkan açıklamalar, aynı koşutta konuşan Özal şimdi, Evren'in TSK'nın yine müdahale edebileceğini içeren sözlerini dil sürçmesi diye nitelemeye başlamışlardı. Ama muhalefet, dil sürçmesinin sürüp gittiğini, hatta Evren'in müdahalenin yapılmasını halka onaylatmayöntemini uyguladığını söylerken, zarif Bozer de müdahale sözcüğü her geçişte "doğru, doğru" diye bağırarak askeri yönetimlere Evren'le birlikte sanki yeşil ışık yakmaktan haz duyan ANAP'lılarda hiçbir hareket görülmüyordu. Zaten Evren'in son üç konuşmasındaki cümleleri alınız, 1980'den 1983'e kadar, hatta daha sonralara kadar uzanan nutuklarına bir göz atınız; partileri, liderteri, hatta partisiz demokrasiyi özenle koruyan içeriği hemen yakalayabitirsiniz. Dün bir kez daha anlaşıldı. "Evren + özal + ANAP grubu" şu geçici dünyada kendi anlayişlarına uygun demokrasi ve demokratlık istiyorlar. Parlamento olsun, partiler bulunsun, ama sus deyince susacak, ye deyince yiyecek, kalk deyince kalkacak bir toplum, bir aydın çevre, bir siyasi partiler manzumesiyle işler bildikleri gibi yönetilsin, ter peden gelen yörüngelerle paha * lılıkmış, insan haklanyla, yok sosyal adaletmiş bir yana atılsın isteniliyor. Dün İnönü ve sonradan Demirel, TBMM'nin ordu dahil her güçten daha güçlü kurum olduğunu vurgularken, özellikle anayasanın 122. maddesinl ANAP'lılara okuyorlardı. Her ikisinde üslup değişik, amaç aynıydı. Üstü kapalı gecti İnönü. Ne var ki "Türkiye1 de yakında yeni bir müdahale olacak mı sorusu ile sık sık karşılaşhğını" söyleyerek girmeye hevesli olduğumuz AT ülkeleri kulisindeki kaygıları dile getirdi. Demirel, 1980 öncesi tartışmalarına yanıt verecek irdelemeler\e girdi konuşmaya, sonra dozunu arttırdı. Güvenlik kuvvetleri derken silahlı kuvvetlerin TBMM'nin verdiği görevi yap deyince yapması gerektiğini, "buna kendiliğinden dilediği zaman karar veremeyeceğini" söyledi. Bu, doğrudan olmayan suçlamaydı. 12 Eylül öncesi silahlı kuvvetleri yönetenlerin verilen buyruğu yapmadıklarını özenle dokunduran irdelemelerdi. Kan dökülmesinin rejime müdahaleyi değil, dökenlere müdahalenin nedeni sayılmasını istıyordu. Evren'in yazdığı, kefili olduğu, onaylattığı anayasanın 122. maddesini "anlayamadığını" bu gerekçelerle sıralıyordu. TSK'ya verilen görev "bekleme" görevi degildi, "önleme" göreviydi. Demirel, 12 Eylül tartışmalarına girmediğini söylüyordu, ama "Evren'in 12 Eylül savunuculuğu yapacağım derken. hem de 12 Eylül öncesinin Genelkurmay r1 Başkanı olduğunu unutarak bunu yaparken herkesi suçlayarak, anayasanın & ve 11. maddelerini 'ihlal ettiğini Mecliste İddia ettiğini" vurguluyordu. Kısacası Evren'in o sıradaki görevi ve konumu gereği "üstüne düşen görevleri yapmadığını" ilan ediyordu. Konuşmalannda pahalılık dahil her sorunda bugünkü açmazlann 12 Eylül'e bağlanamayacağını söyleyen Evren'e karşı çıkıyor, "Güdümlü ve imtiyazlı rejimin meyveleri alınmış, vatandaşın canı ile ekmeği ve hürriyeti ile takas edilmiştir" diyordu. Asıl vurucu olan nokta. yazılı metnin dışına çıkarak, kürsüden geriye dönerek başkanın arkasında büyük harflerle yazılı olan ana ilkeyi göstererek yaptığı suçlamaydı: "Bu tartışmanın özünde şu duvarda yazılı 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' yazısını 'Egemenlik kayıtlı şartlı milletindir' şeklinde okumaktır, yatıyor." Meclisteki görüşmeler özgürlükçü, müdahalesiz Türkiye'yi savünanlarla, Evren'i baştacı eden, sözlerini onaylayan ANAP grubu ve hükümet arasında esasen bilinen görüş farklılığının bir kez daha kesin çizgiteriyle ortaya çıkmasına neden oldu. İnançlanyla demokrasi alanında herkes yerli yerine oturuyordu. Temel yaklaşım yanlış "Ben bu ifade ciddiye alımrsa, altından kalkılamayacağını, demokrasi anlayışı ile bagdaşraayacağını ve düzeltilmesi gerektiğini söyledim. Sayın Cumhurbaşkanı ondan sonraki konuşmalannda bir ölçüde fikirlerine açıklık getirmeye çalıştı, ama yine kabul edilmez bir cümle kullandı ve halka 'ülkede bütün kuruluşlar görevlerini yapmazlarsa, Silahlı Kuvvetler bundan bana ne diyebilir mi?' diye sordu. Benim sörierimi de teşekkürle karşıladığını söyledi. Bana ben de tesekkür ederim. Ancak mesele çözülmüş değildir. Sayın Cumhurbaşkanı'nın temel yaklaşımı yanlıştır. Bu yaklaşımın düzeltilmesi gerekir. Silahlı Kuvvetler milletin gözbebeğidir. Silahlı Kuvvetler elbet ülkenin, ulusun örgütlü gücüdür. Ama bu güç T B M M ' y e baglıdır, bu güç TBMM'nin üzerinde değildir." Kurtarıcı istemiyoruz (Baştarafı 1. Sayfada) diyen Demirel, "Esasen 12 Eylül tek taraflı olarak tartışılmış olduğundan pek çok gerçek bugün dahi meçhulün karanlığındadır" değerlendirmesinde bulundu. Süleyman Demirel TBMM Genel Kurulu'nda SHP Genel Başkanı Erdal tnönü'den sonra yaptığı gundem dışı konuşmanın başlangıcında, anayasanın bazı maddelerinden ömekler vererek, devletin kişinin güvenliğini ve toplumun huzurunu sağlamakla görevli olduğunu belirtti Demirel, sözlerini şöyle sürdürdü: bunu durduracak olan güçler vazifesini yapmaz, görevini yerine getirme ise, o zaman silahlı kuvvetler (ben buna seyirci kalırım) diyemez' diyor. Böyle bir durumu durduracak olan, vazifesini yapmayan güçler acaba kimdir?" dedi. Demirel, konuşmasını şöyle sona erdirdi: "Silahlı kuvvetler bir tane olduguna göre ve böyle bir durum meydana gelince kendilerine görev verileceğine göre, niye bekleme pozisyonunda olacaklardır? Niye Sayın Evren'in tasavvur ettiği gibi bir durum ortaya çıkacaktır? Anayasada, böyle bir duruma cevaz yoktur. Silahlı kuvvetler kendilerine görev verilince devletin yıkılmasına varacak durumu niye bekleyeceklerdir? Nasıl olsa görevi silahlı kuvvetler yapacsğına göre, tabii ki bekleyip bekleyip değil, zamanında yapacaklardır. Sayın Evren'in kafasındaki gibi bir kurtarma görevi de söz konusu olmayacaktır. Silahlı kuvvetlerin, anayasanın 122. maddesindeki görevi böyle anlaşılmazsa, Türk devleti işlemez. Sayın Evren'in 12 Eylül savunuculuğu yapayım derken, hem de 12 Eylül öncesinin Genelkurmay Başkanı olduğunu unutarak, bunu yaparken ve herkesi suçlarken, Türkiye Cumhuriyeti devleti anayasasııun 6 ve 11. maddelerini ihlal durumuna düştüğünü belirtmeliyim. Esasen, 12 Eylül tek taraflı olarak tartışılmış olduğundan, pek çok gerçek bugün dahi meçhulün karanlığındadır. Bugünkü sorun geride ne kaldığı değildir. tleride ne olması gerektiğidir. Müdahale anlamına gelebilecek bir yol açık tutulduğu takdirde, bunun nereye kadar gidebileceğini kestirmek mümkün degildir. Bu yol açık tutulursa, her zaman gerekçeler bulunacaktır. Kanunlann işlemeyeceğini değil, işleyeceğini varsaymak ve onları işletmek için gayret göstermek varken, sıkışık bir durumda, halkı, güvenlik kuvvetlerini ve idareyi müdahale beklentisine sokan ve devleti felç eden bu çeşit beyanlan ve düşünceleri Türkiye'nin yaranna bulmuyorum. Önemli olan rejimi işletmektir. Hem Sayın Evren'in, 'Bir daha müdahale ihtiyacı olmayacak' şekilde, 'devletin yeniden düzenlendiği' biçiminde beyanlan vardır. Türkiye, devlet inançsızlığından, anarşi korkusundan ve müdahale beklentisinden kurtulmadıkça ileriye güvenle bakamaz. Müdahaleler Türkiye'nin sonınlannı azaltmamış, çoğaltmıştır. Müdahaleler sorun çözse, birinci müdahale olunca ikinciye gerek kalmazdı, ikinci olunca, Uçüncüye gerek o'mazdı. Susan ve susturulan Türkiye, 'açız' diye bağırılan Türkiye'yi doğurmuştur. Bugünkü hayat pahalılığı canavannın, bu ateşten gömleğin bir sahibi olması lazımdır. Güdümlü ve imtiyazlı rejimin meyvalan alınmış, vatandaşın canı ile ekmeği ve hürriyeti takas edilmiştir. Oysaki, güvenlik de, ekmek de, hürriyet de vatandaşın hakkı idi. Bu bir Itttuf degildi. Milletin himaye ve kurtanlmaya muhtaç bir variık olmadığını, TBMM'nin emrinde milletin sinesinden çıkan güvenlik kuvvetleri ile, her türlu tehlikenin bertaraf edilebileceğini, Meclise müdahalenin kimsenin düşünemeyeceği bir suç teşkil edeceğini beyan ediyorura. Türkiye bir müdahaleler ülkesi degil, hür ve demokrat bir ülke olarak dttnyaya tanıtılmalı ve bunun gereği yapılmalı idi." Hayaller besleyenler tnonü'nün konuşması, milletvekillerinin alkışları ile kesildi. İnönü, anayasaya bağlılık yemini yapan bir Cumhurbaşkanı'nın böyle sözler söyleyemeyeceğini savunarak, "Türkiye'de askeri müdahaleler dönemi artık bitmiştir. tarihe karışmıştır. T B M M ' y i bundan sonra hiçbir güç kapatamaz" biçiminde konuştu. Bundan sonra daha önce geçirilenlerden daha vahim bunalımlarla karşılaşılabileceğini, ancak bu bunalımların da demokrasi korunarak geçilmesinde kararlı olduklannı vurgulayan İnönü, "Bunu yapacak güç Millet Meclisi'nde vardır. Bunu yapmanın şartlannı siyasal partiler ve devletimizin bütün kuvvetleri bir araya gelerek saglayacaklardır" dedi. İnönü, sözlerini şöyie sürdürdü: "Bunlan biz söylemeye devam edeceğiz. Ama aynı şeyleri Sayın Cumhurbaşkanı'nın da sövlemesi lazımdır. Çünkü Sayın Cumhurbaşkanı bu güçleri seferber edecek insandır. Tutumunu basında açıklıkla sövlemesi gerekir. Onu söylemedikçe ülkeyi ciddi bir bunalıma götürmektedir. Genel Başkan İnönü'nün konuşmasını SHP'li milletvekilleri uzun süre ayakta alkışladılar. Grup toplantısı daha sonra basına kapalı olarak sürdü. Müdahale hayali Erdal İnönü, Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in Devlet Başkanı sıfatı ile 18 Eylül 1980 günü içtiği andın metninin 1982 Anayasasındaki andın metninden farklı olduğunu anımsatarak " O zamanki andda anayasaya bağlı kalmak değil. yeni bir anayasa düzenlenmesi için çalışmak bulunduğunu ve anayasanın 1. geçici maddesi ile 18 Eylül 1980'de içilen andın yüriirlükten kalktığını hatırhyorum" dedi ve Cumhurbaşkanı'nın anayasaya bağlı olmak zorunda olduğunu ifade etti. Hükümetin Cumhurbaşkanı'nın konuşmasına sessiz kalmasını anlayamadığını vurgulayan lnönu, "Sayın Başbakan müdahale ihtimalinin canlı tutulmasından memnun mudur, degil midir? Demokrasi anlayışı müdahalelere izin veriyor mu, vermiyor mu?" sorularını yöneltti. İnönü, konuşmasını şöyle tamamladı: "Bütün dünya bilmelidir ki, bütün Türkiye'de demokrasiye bağlı halkımızı kaygıya düşürecek bir durum yoktur. 1lerde bir gün 12 Eylül öncesine benzer veya daha da vahim bunalımlarla karşılaşırsak, bu bunalımlan anayasanın belirlediği demokratik düzen içinde Meclis iradesi ile aşacagız. Bunun yolunu, iktidan ile muhalefeü ile birlikte bulacağız. Milletimizin demokrasiye bağlılığı ve demokratik düzene inancı her zorluğu yenecek güçtedir. Anayasa dışı müdahaleler dönemi artık kapanmıstır, tarihe karışmıştır. Kimse böyle yollara hevestenmemeli, boş hayallere kapdmamalıdır. Hiçbir güç TBMM'yi bir daha kapatamaz. SHP olarak inancımız budur. Sayın Cumhurbaşkanı'mn da bu sözleri söylemesini bekliyoruz. tçine düştüğümüz gereksiz kaygı havasından demokrasimizi güçlendirerek, çıkmanın yolu budur." Yıkılma noktası "Hür milletlerin hamisi ve kurtancısı olmaz. Kendi emrinde muesseseleri olur. Devlet ve rejim işleyecek, her organ görevini yapacak, böylece kanun ve nizam hakimiyeti sağlanacak, bu yapılacak. Yoksa, bu yapılmazsa müdahale olur denecekse, bu yapılmaz müdahale beklenir. Tabii ki, devleti ve rejimi koruma, kollama görevini güvenlik kuvvetleri yapacaklır. Ama, güvenlik kuvvetleri buna kendiliğinden karar vermeyecektir. Kendisine TBMM tarafından verilen görevi, verildiği zaman yapacaktır. tç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesi hiçbir şekilde güvenlik kuvvetlerinin kendiliğinden hareket edebilecegi anlamına gelmez. Çünkü, anayasa tç Hizmet Kanunu'nun üstündedir. Anayasa böyle bir yetkiyi güvenlik kuvvetlerine vermiyor. Aynca tç Hizmet Kanunu'nun 41. maddesi de buna manidir. tster muayyen bir tarihten evvel, ister muayyen bir tarihten sonra görevi yapacak olan aynı kuvvettir. Önemli olan husus, devlet yıkılma noktasına gelinceye kadar beklcnilecek, sonra 'Rejim ve devlet elden gidiyordu, ne yapalım?' deyip devlete el konulacak ve ondan sonra bu görev yapılacak. Bunu anlamak mümkün değildir. Bu takdirde bu devlet ne anayasa devletidir, ne de rejim demokrasidir. Esasen böyle bir devlet de işlemez. Nasıl olsa görev aynı kuvvetlerce yapılacağına göre, devlet yıkılma noktasına gelinceye kadar niye beklenilecektir?" Muğlalı kompleksi Demirel, dün sabah partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada ise "Fevkalade nezaketle hareket etmekteyiz ve bu nezaketle hareket etme mecburiyetimiz bizi istediğimiz gibi düşünceleriraizi ifadeden mahrum bırakmaktadır" dedi. Demirel siyasi yaşamın "birikimden yoksun" bırakıldığını belirterek "Türk siyaseti hep kurtanyomz diye tahribe maruz kalıyor. Halkın kurduğu siyasi partiler niye kapatıldı diye sorarsak, parlamento niye kapatıldı diye sorarsak, kusur bunun neresinde" dedi. DYP Genel Başkanı, grup toplantısınmbasına kapalı olarak süren bölümünde, ikinci kez kürsüye geldi ve Evren'in Trabzon konuşmasına yeniden değindi. Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in tepkilerini "Muğlalı kompleksi" olarak nitelendiren Demirel, 12 Eylül öncesinde ic güvenliği sağlamaktan yalnız siyasi iküdarın sorumlu olmadığını belirterek "Güvenliği sen sağlayacaksın. Adama derler ki sen ne yapıyordun? Antalva'da tapu memuru muydun" biçiminde konuştu. Demirel konuşmasını, "Biz ağzımızı açıp konuşmuyorsak, zamanı gelmediği içindir" diye tamamladı. Bilindiği gibi 1943 yılında 3. Ordu Komutanı Orgeneral Mustafa Muğlalı'nın emriyle 33 vatandaşımızın kurşuna dizilmesi, siyasi tarihimize "Özalp olaylan" olarak geçmişti. Yağmacılık ve kaçakçılık yaptıkları savı ile Van'ın Özalp ilçesi Yukarıkoçkıran mıntıkasında yakalanan 33 kişi yargıç karşısına çıkanlmadan kurşuna dizilmişlerdi. Konu 1948 yıhnda DP EskişehİT Milletvekili 1. Hakkı Çevik tarafından TBMM'ye getirilmiş, General Muğlalı 1950 yılında yargılandığı askeri mahkemede önce ölüm cezasma mahkum edilmiş, daha sonra cezası 20 yıl hapse indirilmişti. Askeri Yargıtay'ın karan bozmasından sonra, 1951 yılında Mustafa Muğlalı'nın ölümü ile dava ortadan kalkmıştı. Evren Ankara'ya döndü ANKARA (AA) Doğu Karadeniz bölgesine yaptığı üç günlük geziyi tamamlayan Cumhurbaşkanı Kenan Evren, özel uçakla Ankara'ya döndü. Kenan Evren, Etimesgut Askeri Havaalanı'nda, Cumhurbaşkanlığı Konseyi üyesi Tahsin Şahinkaya, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necip Torumtay ile Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Kaya Erdem tarafından karşılandı. Darbe girişimleri "Hele Silahlı Kuvvetler'e anayasa dışı müdahaleler yapma gerekçesi hazıriar görünen demeçler vererek hiç değil. Böyle demeçlerin milletimize huzur verdiğini sanmak da bııyu!. bir yanılgıdır. Böyle demeçler aslında milletin bağnndan çıkmış Silahlı Kuvvetler'le milletin arasını açmak gibi bir felakete faıura getirerek herkesi kaygıya düşünnekten başka bir sonuç vermez. Geçmişe bakmak. sadece 12 Eylül öncesi doneminde Meclisin çataşamadığını hatirlama sonucunu vermez. Yakın geçmişte büyuk bunalımlan Büyuk Millet Meclisi iradesi ile aşabildiğimizi gösteren bir çok örnek vardır. En başta birinci dönem mecüsi, muntazaıu ordu Evren'in kafasındaki Süleyman Demirel, Cumhurbaşkanı Evren'in Trabzon konuşmasında, "Büyük bir yanılma ve yamltma" olduğunu savunarak, sözlerini "Kimse, 'Ne kadar adam ölürse ölsün buna seyirci kalınsın' demiyor. Aksine 'Kan dökülmesi, rejime müdahalenin değil, dökenp ler müdahalenin sebebi sayılsın' deniyor" biçiminde sürdürdü. Silahlı kuvvetlerin görevlerini anayasanın 122. maddesine göre yapacaklarıru vurgulayan Demirel, "Sayın Evren öyle demiyor. 'Eğer SÖYLEV (Belgtler Bolumu: Cilt i) Gunumuz dılnle >a\ına hazırla\an • < Grup konuşması SHP Genel Başkanı Erdal İnönü dün sabah partisinin TBMM grubunda yaptığı konuşmada da Evren'in son Karadeniz gezisinde yaptığı konuşmalan eleştirdi. "Sayın Cumhurbaşkanı öoümüzdeki Torumtay'ı kabul etti Cumhurbaşkanı Kenan Evren, saat n.Offde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necip Torumtay'ı Çankaya Köşkü'nde kabul etti. Evren'in Genelkurmay Başkanı Orgeneral Torumtay ile haftahk göriişmesini yaptığı bildirildi. H.V.Velidedeoğlu 3. bası. 2500 lıra (KDN londe) Çaiduş Yayınlan Turkocagı Cad. 39 41 Caialo^lulsmnbul • TtYATRO • GÖSTERİ • SİNEMA 6. HAFTA Von BEYOCIU KUCUK SAHHf 143 64 17 144 43 27 PERA 1469738 DON JUAN ile MAD0NNA ANCA VISDEİ'nin B. BERTOLUCCI ROBEflT OE NIRO GERARO OEPAROIEU DOMINIOUE SANDA YANIMDA OLSAYDIN istanbul devlet İNSANIN YÜKSELİŞİ C Tanç FERHANGİ ŞEYLER Ferhan Şensoy MUNİR ÖZKUL EROL GÜNAYOIN Ferhan Şensoy un AcıklıGuldurulOOlOYUN Baykal Kenı, Ferhan Şensoy Rasım Oztekın PerşCuma 21» ORTAOYUNCULAR Harbiye AS 147 63 15 12" 15°° 18°° 21°° SİNEMAN1N TAD1 İSTANBULUSATIYORUM Cümarlesı 153"18» 20a OYUN Çacşamba 15» • 21°° Çev. ve Yön.t FERHAN ŞENSOY FERHAN ŞENSOY DEP.YA BAYKAL RASIM OZTEKİN Pazar 15 13 ' P tesıSaiı 21*' • . ^ ^ ^ ^ ^ ^ ff\ 1 f l BAŞKAD1R MET WOODY ALLEN 12 00 '4151630 184521.00 vebalesi R İ T A opera 1 perde OlkŞefı SELMAN AOA Sahneye Koyan SUMERAY ARIMAN E.WolfFerrarı SUSANNANIN SIRB1 opera 1 perde OrkŞefı SELMAN AOA Sahneye Koyan ONDER GOKSEVEN 6 Mayıs 18 30'dalSon Temsıl 1 PI Çaykovskı P\J Beyoğlu EMEK 144 84 39 Ankara AKÜN ATATÜRK KULTÖB MERKE2İNDE 4 Mayıs. 20 00 de (son ZEKİ ALASVA Kadıköy REKS 336 0112 00 13.0015 0017 001900 21 15 SQN TMPARATOR BERNARDO 6ERT<XUCC. Beyoğlu ULE 149 25 24 •2 00 15 15 18 30 21 30 • "Tîf İAST ^ baie 1 perde Koı v« Sah OYTUN TURFANOA temsıl) F Josef Breuer BBEMBN Tel: 355 43 70 Ptesı clısında hergece Z\ r da Matıne C tesıPazar 16 * da Çarşamba Halk günOxlür deliler METİN AKPINAR PRBNS İGOR bale 1 perde Koreogralı M FOKINE Duzenleme NBERIOZOV Sahneye Koyan OVTUK TURFANDA OrkŞefı ELŞADBAGIROV JSıbelıus Sah.Koyan AYTAÇ MANİ2ADE 7 Mavıs 1500de F Lehar ÇİNGENE AŞKI opereı4 pe'de OrkŞelı ORHAN TA.NRIKULU Sahreye Koyan ERTUGRUL İLGIN 5 Mayıs 20 00 üe (son temsıl) Suadiye ATLANTİK Sinemaanda F"LEVENT KIRCA TİYATROSU"n HOUSE OF GAMES Beyoğlu DÜNYA SİNEMASI'nda 149 93 61 12* 14 '5 16.» 18. 45 (OYUN EVİ)' Ynıı. Daıid MAMPT • 198^ Venedik Film Festivali • 1988 Istanbul Sinema Günleri 21 °o David LELAND Emily LLOYDTom BELL • 1987 Cannes Film Şenliği • 1988 Istanbul Sinema Günleri YÖIK ŞişliKENT147 77 62 n oo 13isisao17.3019302130 Beyoğlu SİHEP0P143 70 71200^15163018«52100 Film Yönetmen bOrUntU "i Osmanbey fi«1 147 96 65 10.00 13.00 ı600 19.00 2145 KautköY KAOIKÖY 337 74 00 110014 1 5 1 7 3 0 2 ' 15 Bakırköy SİKEMA 74 572 04 44 Kostüm Senaryo 11 0 0 14 15 17 30 21 00 BEBEK bale 1 perde Kor.ve Sah. Koyan OYTUN TURFANOA OrkŞefı ELŞAD BAGIROV KVÖV GÖLt) Suadiye ATLANTİK 355 43 70 Ptesı 11 00 14 T5 17 3021 00 SahÇarş Pers Cuma 110014151730 CtesıPazar 10 0013 00 "ĞİİTtel 1TT56CC (7 hat) 254 Bıletter temsılden ıkı halta oııce AKM gıseieTınde Erenköy Beymen. Suadiye Vakkorama ve PangaHı Gençl^T Magazas 1J3 salfsa çıkrrak bale 4 perde Kotve Sah. Koyan PETER VAN OYK OrlıŞeh EROL EROINÇ 7 Mayıs 15 30'da(Son Temsıl) I KADIKOY HALK EĞİTİM MERKEZİNDE Cuma: 21 " c.tesi 15' Paıan53Q YALNIZ OSMANBEY İNCİ SİNEMASINDA TARIK TARCAN FUNDA ERSİN Seuıslır:!) Tel: 140 45 95 HEYKEL IJ Yön: Yıldınm Yanılmaz S HABERLER ~ BROADCAST NRVCS 1988 Berlin Film Festrvjli En lyi Oyunoı Odiılu MODA FİLMCİÜK SUNAR ORTAKÖY KÜLTÜR MERKEZI BtYOGLü KUCUK SftHNf 143 64 17 144 43 27 L±J ş S M*f($ . E HıR Holly Hunter William Hurt 11 00 l»le»me: TUNA FİLM Şişli SITE 13 3€ it 00 5 HAFTA '8 « 21 30 147 69 47 Resim • Piano«Org •Oavul «Gıtar Kadıköy SÜREiYA M 30 14 00 16 30 19 00 21 30 336 06 82 Ivtı.vcııılmrjj; BARBARA SUKOVVA/DANIEL OLBRYCHSKI Î * ^ MODA TEL: 3370128 . 1315 . 1 6 oc . 1 9 x . 2 1 1 oo VE FİTAŞ T E L i a g O i e e 1 2 r o • 15 0 0 18 C O 2 1 0 0 g ^ l l J ^^ 1986 CANNES FİLM ŞENÜĞİ f%i^m. E N İYIKADIN ^ ^ u ÖOÜLÜ BÜYÜK KARDEŞ LE GRAND FRERE Dereboyu Cad. No 110 ORTAKÖV Tel: 158 69 8? FRANNCIS GIROD HOŞGELDİNVtCTORY ortaoyunu Oyunlaştıraıt Nöböçi Tiyatro Yön: Ferhan Şensoy»Ctesi:13° öyküsunden GCftÇUK QUfiL£M <4X* MAriSt *£Z U»£K *on Eftgtr AYÇA SELÇUK NCA ş f y f MAĞMtrr 'or Omvı 0CU2 •StM GAJM DtĞtlStHTurtıye Sakatlaf > r i ^ f "OENtZ Klir <o^ Ya^uiK Ç£nMJ,yft BMStN HÛ**tYETİMİN AHLAM) Yt SmiHr H jse/11 HATEM KAHA t>f"e> s AFtFt "OMÇ K MK A f Ca" &ÛHS.AN Metır USî Gartı MUJDE r a i Sa^a; 0 Yon Zttf«ı EB'JE1» t \ YÂT R O LA R I 12 00 FicM GOSTEMHI 1500 SOVLESI 1900 OYUN . 522 Z$ 13 ~DAIDA OSKAR ÖDÜLÜ ADAM • Solfej •Şan«Armom çalışmaları sürmektedir. SANAT MERKEZI Abidei Hurriyet Cad. 220/5 $ış.ist. Tel: 148 63 16 DEFENCE PLAY (ZAFERE Çemberhtaş Şafak 5222513 AkMray tlLD,z 5 z n l 37 Bakırköy RENK 572 18 63 YÖn: MARGARETHE VON TROTTA HÛC GYUN S 12 U FİLM GÛSTÎBİlıtl Tiyatro Sinema Gostefi Duyurubnnız İçin 14697 38 1?X flLM GOSTEBIMI 15 00 SOHEŞı V S 1 GORE ÛEHÇ SJNCMACILAflEKÇT AYÇAOrhar.ÛGlZ » ÇfTmfctAYAZ M S**» r° G*UP OOÖt/5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle